MARCUSX
New member
Devlet her şeyi kaydeder
Türkiye’de hiçbir şey gizli kalmaz. Çünkü her şey kayıt altındadır. Devlet “hukuk dışı” bir operasyon yapsa bile kaydı mutlaka bir yerde vardır ve bu operasyonlar için “demokratik sistem içinde” bir emir komuta zinciri de mevcuttur.
Sanıyorum yukarıdaki cümleler size çok iddialı gelecektir. Ama gerçektir, hiç kuşkunuz olmasın.
Şunu kimse unutmamalı: Türkiye sadece Anadolu toprakları üzerinde yaklaşık bin yıldır devlet düzeni içinde yaşıyor. Bir de bunun geçmişi var.
Demek ki devlet geleneği Türkiye için çok uzun süren bir deneyimden sonra yerleşmiş.
Son günlerde kamuoyunda bir dönem “Kontrgerilla” olarak tanınan Özel Harp Dairesi’ne yönelik operasyonlar konuşuluyor.
Kimilerine göre bu operasyon “devletin temizliği” için çok olumlu bir adım. Kimileri de devletin sırlarının ortaya çıkmasından endişe ediyor.
Dünkü Okur Sohbeti’nde belirtmiştim. Ama bugün biraz daha açmak istiyorum.
Devletin en gizli bilgileri elbette bir arşivde saklanır ve buraya girecek personelin sayısı da çok sınırlıdır, ama bu her şeyin gizli saklı yapıldığı anlamına gelmez.
Sadece herkes bilmez. Hangi dönem olursa olsun iktidarlar mutlaka bilir.
Bilinmeyen detaylardır. Buna gerek de yoktur. Talimat verilir, uygulama ise konunun uzmanları ya da yetkilileri tarafından yerine getirilir.
Yasa ve yönetmeliklerimiz her işin nasıl yapılacağını mutlaka belirtir. Her birimin görev alanı da bellidir. Görev kime verildiyse kendi kuralları içindeki eylem planlarıyla yerine getirir.
Özel Harp Dairesi çok önemli bir merkezdir ama kendi başına iş yapmaz. Mutlaka ve mutlaka emir alır. İstenen amaç belirlenir, yöntem ise görev verilen birimler tarafından bulunur ve uygulanır.
Örneğin bu örgütün Kontrgerilla olarak anıldığı dönemde temel görev “Komünizme eğilimin önlenmesi” ise bu emir ya Milli Güvenlik Kurulu’nda ya Bakanlar Kurulu’nda kararlaştırılır. Kararı verenler nasıl yapılacağına karışmaz.
Görev ifası sırasında kural dışına mı çıkıldı, hukuk mu ayaklar altına alındı, sorumlu görevi yapan değil bizzat verendir. Bu da siyasi iktidardır.
Özel Harp Dairesi’ni herkesten bağımsız ve kendi başına işler çeviren bir kurum olarak görmek ve göstermek büyük yanlıştır.
Devlette bir numaralı sorumluluk hükümettedir. Bugüne kadar hükümetler bu görev ve sorumluluklarını yerine getirmemişlerse onlardan da hesap sorulması gerekir.
*****
Bu ne endişe
Önceki gün eski milletvekillerinden İsmail Amasyalı aradı. Belli ki öfkesi burnundaydı. “Onurumun bu kadar zedelendiğini hiç hatırlamıyorum” diye söze girdi. Sonra anlattı; Cumartesi günü İzmir’den uçakla İstanbul’a gelmek üzere Adnan Menderes Havalimanı’nın VIP salonuna girmiş. “İçerisi polis kaynıyordu” dedi Amasyalı, “Meğer Başbakan gelecekmiş.”
Buraya kadar normal. Ama bir polis müdürü sert bir sesle “Burayı boşaltın, herkes salonlara girsin, kimse kalmasın” diye emir vermiş.
Amasyalı “Bizi içeri sokup kapıları kapattılar ve Başbakan gidinceye kadar da çıkarmadılar” dedikten sonra ekledi:
“Bir ara kapıyı açıp çıkmaya çalıştım ve valiyi görmek istediğimi söyledim. Polisler çok sert biçimde valinin özel görüşme yaptığını benim de hemen içeri girmem gerektiğini söylediler.” İsmail Amasyalı, “Bırakın dokunulmazlığı, milletvekiline ve yaşa, başa bile dikkat edilmiyor. Ne oldu bu ülkeye böyle, Tayyip Bey’in endişesi nedir?” diye sordu.
*****
GBT bunaltıyor
Polis Genel Bilgi Toplama adı altında sokakta yürüyenleri durdurup kimlik kontrolü yapıyor. Askeri dönemlerden kalma bu uygulamanın vatandaşı rencide ettiğini defalarca yazdım.
Okurlardan Kaan S. aynı nedenle çok bunalmış, duygularını anlatıyor:
“Can Bey; doğma büyüme Beşiktaşlıyım. 8 yaşındayken 12 Eylül’de askerler kapımızda caddede dolaşırdı. Tabii aklım ermediği için ben de tahta tüfeklerle ortalığa çıkardım. 28 sene sonra bu sefer asker yok polis var. 2007’den beri 12 kere (saydım) Çırağan yolunda, Nişantaşı’nda, stadın orada durdurulup arandım, kimliğimi gösterdim. Artık şüpheli addedilmekten sıkıldım. Bu da mı demokratik açılmın bir parçası? Büyükşehirlere yönelik bir uygulama mı? Bari vesika gibi bir şey versinler de her dakika nüfus cüzdanı çıkarmayayım!”
*****
İşçiler de yan gelip yatıyor mu?
Başbakan TEKEL işçilerine çok sert çıktı, “Depoda oturuyorlar, hiçbir şey yapmıyorlar. Ben yetimin hakkını yedirmem” dedi.
Bu sözleri söylediğinde kendisini çılgınca alkışlayan iş adamlarının durumu beni çok üzdü, öncelikle onu söyleyeyim.
Ama yanlışlık şurada: TEKEL özelleşti. Devlet özelleştirmeden dolayı çalışanların mağdur edilmeyeceğini söylemişti. Bu işçileri bir yere yerleştiremediler, iş de göstermediler, maaşlarını düşürdüler. Hak mı bu şimdi?
Ayrıca Erdoğan “Önceden söyledik, tedbirinizi alın dedik” diyor. Yani kendinize iş bulun demenin Arapçası bu. Peki iş vardı da TEKEL işçileri mi reddetti?
Özel Harp’teki aramanın özeti: Kendisini kiracı zanneden ev sahibi kendi yatak odasını arattırıyor.
CAN ATAKLI
Türkiye’de hiçbir şey gizli kalmaz. Çünkü her şey kayıt altındadır. Devlet “hukuk dışı” bir operasyon yapsa bile kaydı mutlaka bir yerde vardır ve bu operasyonlar için “demokratik sistem içinde” bir emir komuta zinciri de mevcuttur.
Sanıyorum yukarıdaki cümleler size çok iddialı gelecektir. Ama gerçektir, hiç kuşkunuz olmasın.
Şunu kimse unutmamalı: Türkiye sadece Anadolu toprakları üzerinde yaklaşık bin yıldır devlet düzeni içinde yaşıyor. Bir de bunun geçmişi var.
Demek ki devlet geleneği Türkiye için çok uzun süren bir deneyimden sonra yerleşmiş.
Son günlerde kamuoyunda bir dönem “Kontrgerilla” olarak tanınan Özel Harp Dairesi’ne yönelik operasyonlar konuşuluyor.
Kimilerine göre bu operasyon “devletin temizliği” için çok olumlu bir adım. Kimileri de devletin sırlarının ortaya çıkmasından endişe ediyor.
Dünkü Okur Sohbeti’nde belirtmiştim. Ama bugün biraz daha açmak istiyorum.
Devletin en gizli bilgileri elbette bir arşivde saklanır ve buraya girecek personelin sayısı da çok sınırlıdır, ama bu her şeyin gizli saklı yapıldığı anlamına gelmez.
Sadece herkes bilmez. Hangi dönem olursa olsun iktidarlar mutlaka bilir.
Bilinmeyen detaylardır. Buna gerek de yoktur. Talimat verilir, uygulama ise konunun uzmanları ya da yetkilileri tarafından yerine getirilir.
Yasa ve yönetmeliklerimiz her işin nasıl yapılacağını mutlaka belirtir. Her birimin görev alanı da bellidir. Görev kime verildiyse kendi kuralları içindeki eylem planlarıyla yerine getirir.
Özel Harp Dairesi çok önemli bir merkezdir ama kendi başına iş yapmaz. Mutlaka ve mutlaka emir alır. İstenen amaç belirlenir, yöntem ise görev verilen birimler tarafından bulunur ve uygulanır.
Örneğin bu örgütün Kontrgerilla olarak anıldığı dönemde temel görev “Komünizme eğilimin önlenmesi” ise bu emir ya Milli Güvenlik Kurulu’nda ya Bakanlar Kurulu’nda kararlaştırılır. Kararı verenler nasıl yapılacağına karışmaz.
Görev ifası sırasında kural dışına mı çıkıldı, hukuk mu ayaklar altına alındı, sorumlu görevi yapan değil bizzat verendir. Bu da siyasi iktidardır.
Özel Harp Dairesi’ni herkesten bağımsız ve kendi başına işler çeviren bir kurum olarak görmek ve göstermek büyük yanlıştır.
Devlette bir numaralı sorumluluk hükümettedir. Bugüne kadar hükümetler bu görev ve sorumluluklarını yerine getirmemişlerse onlardan da hesap sorulması gerekir.
*****
Bu ne endişe
Önceki gün eski milletvekillerinden İsmail Amasyalı aradı. Belli ki öfkesi burnundaydı. “Onurumun bu kadar zedelendiğini hiç hatırlamıyorum” diye söze girdi. Sonra anlattı; Cumartesi günü İzmir’den uçakla İstanbul’a gelmek üzere Adnan Menderes Havalimanı’nın VIP salonuna girmiş. “İçerisi polis kaynıyordu” dedi Amasyalı, “Meğer Başbakan gelecekmiş.”
Buraya kadar normal. Ama bir polis müdürü sert bir sesle “Burayı boşaltın, herkes salonlara girsin, kimse kalmasın” diye emir vermiş.
Amasyalı “Bizi içeri sokup kapıları kapattılar ve Başbakan gidinceye kadar da çıkarmadılar” dedikten sonra ekledi:
“Bir ara kapıyı açıp çıkmaya çalıştım ve valiyi görmek istediğimi söyledim. Polisler çok sert biçimde valinin özel görüşme yaptığını benim de hemen içeri girmem gerektiğini söylediler.” İsmail Amasyalı, “Bırakın dokunulmazlığı, milletvekiline ve yaşa, başa bile dikkat edilmiyor. Ne oldu bu ülkeye böyle, Tayyip Bey’in endişesi nedir?” diye sordu.
*****
GBT bunaltıyor
Polis Genel Bilgi Toplama adı altında sokakta yürüyenleri durdurup kimlik kontrolü yapıyor. Askeri dönemlerden kalma bu uygulamanın vatandaşı rencide ettiğini defalarca yazdım.
Okurlardan Kaan S. aynı nedenle çok bunalmış, duygularını anlatıyor:
“Can Bey; doğma büyüme Beşiktaşlıyım. 8 yaşındayken 12 Eylül’de askerler kapımızda caddede dolaşırdı. Tabii aklım ermediği için ben de tahta tüfeklerle ortalığa çıkardım. 28 sene sonra bu sefer asker yok polis var. 2007’den beri 12 kere (saydım) Çırağan yolunda, Nişantaşı’nda, stadın orada durdurulup arandım, kimliğimi gösterdim. Artık şüpheli addedilmekten sıkıldım. Bu da mı demokratik açılmın bir parçası? Büyükşehirlere yönelik bir uygulama mı? Bari vesika gibi bir şey versinler de her dakika nüfus cüzdanı çıkarmayayım!”
*****
İşçiler de yan gelip yatıyor mu?
Başbakan TEKEL işçilerine çok sert çıktı, “Depoda oturuyorlar, hiçbir şey yapmıyorlar. Ben yetimin hakkını yedirmem” dedi.
Bu sözleri söylediğinde kendisini çılgınca alkışlayan iş adamlarının durumu beni çok üzdü, öncelikle onu söyleyeyim.
Ama yanlışlık şurada: TEKEL özelleşti. Devlet özelleştirmeden dolayı çalışanların mağdur edilmeyeceğini söylemişti. Bu işçileri bir yere yerleştiremediler, iş de göstermediler, maaşlarını düşürdüler. Hak mı bu şimdi?
Ayrıca Erdoğan “Önceden söyledik, tedbirinizi alın dedik” diyor. Yani kendinize iş bulun demenin Arapçası bu. Peki iş vardı da TEKEL işçileri mi reddetti?
Özel Harp’teki aramanın özeti: Kendisini kiracı zanneden ev sahibi kendi yatak odasını arattırıyor.
CAN ATAKLI