Devlet İle AŞİret ElebaŞilari Dİyalog Kuramaz

dracula36

New member
Kafa yorulası bunca konu varken son günlerde kamuoyuna deyim yerindeyse bomba gibi düşen ve herkesi afallatan bir haberi burada değerlendirmek istiyorum. Bu haber, Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL’ün, Irak’ın kuzeyinde kurulu bulunan bir peşmerge aşiretinin elebaşısı Barzani ile görüşme yapacağını anlatıyordu. Daha komik olanı ise, bazılarının bu görüşmenin ardından PKK terörünün biteceğini ummasıydı.

Türkiye’yi ziyarete gelen arap şeyhlerinin kaldığı otel odasına kadar gidip kuru bir sandalyeye oturarak arap şeyhine hâl hatır soranların, elifi görse mertek sanacak bu aşiret elebaşılarıyla muhatap olmasına şaşırmadım. Neticede herkes kendi seviyesindeki insanlarla muhatap olur. Bu nedenle Gül’e kızmıyorum. Fakat burada Gül, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Türk Milleti’ni temsil ettiği için olayı içerliyorum. Çünkü yıllardır Irak’ta var olup oradan Türkiye’ye laf yetiştiren bu teröristleri, hiçbir Cumhurbaşkanı muhatap almamıştır. Cumhurbaşkanı, bırakın kabile reislerini, başka bir ülkenin Bakanını bile muhatap almaz. Cumhurbaşkanı sadece Cumhurbaşkanı ile görüşür. Ama bizimki öyle yapmıyor, daha sıfatı bile belli olmayan adamlarla gidip görüşüyor.

Peki biz bu kadar aciz bir ülke miyiz? Kendi işimizi kendimiz yapamıyoruz da çar çapulcudan mı yardım dileniyoruz? Cumhurbaşkanı’nın Barzani ile görüşmesinin sebebi, artan terör olaylarıymış. Güya kafa kafaya verip, PKK terörünü etkisizleştirmek için plan kuracaklar ve ortak faaliyet ile uygulamaya koyacaklarmış. Bu, sadece gülünesi bir durumdur. Herkes biliyor ki Barzani denen bu adam, yıllardır uydurma Kürdistan hayalleriyle yatıp kalkıyor ve PKK’ya en büyük yardımları yapıyor. Yani Barzani, PKK’nın ta kendisi. Bu adam hiç PKK’yı bitirmek için çaba harcar mı? Hem daha düne kadar bize neler söylüyor, nasıl tehdit ediyordu. Unutuldu mu onlar? Yoksa Sayın Gül hiç haber izlemiyor mu?

Hangi büyük ve güçlü devlet, kendisine meydan okuyan ve hatta tehdit eden, üstelik bunu ne sıfatla yaptığı belli olmayan bir adamla aynı masaya oturabilir? Ben, 3. dünya ülkeleri diye ifade edilen iptidai ülkeler dışında bunu yapacak bir ülke olduğunu sanmıyorum. Yani sanmıyordum. Şimdi bir de bizim ülkemiz olduğunu öğrendim.

Bir defa amaç gerçekten terörle mücadele etmek ise çözüm çok yanlış yerlerde aranıyor. Adına PKK’lı terörist denen bu köpeklerin tasmalarını elinde tutan çoban zaten Barzani’nin kendisidir. Yıllarca Barzani’nin PKK’yı ve ona bağlı yerel küçük örgütleri kısmen ya da büyük ölçüde yönettiği, işbirliği yaptığı ve el ele verdiği artık herkesçe bilinen bir gerçektir. Daha düne kadar Barzani, bizim yeşil pasaportumuzu kullanarak Irak’a gidebiliyordu. Şimdi ise orada üç beş çadırlık bir kabile kurup başına geçince bize diş göstermeye kalkıyor. Ama işin tuhafı bizimkiler, Barzani’ye hak ettiği dersi verecekleri yerde, tutup onunla el sıkışıyorlar. Böyle kepazelik olur mu? Adama gülerler yahu…

Birleşmiş Milletler’in bir yasası, daha doğrusu prensibi vardır. Tehdit ne kadar büyük olursa olsun, asla teröristlerle pazarlık yapmazlar, kati suretle masaya oturmazlar. Gelişmiş ülkelerin tümü böyledir. Onların belli başlı prensipleri vardır ve bunlardan asla feragat etmezler. Zaten gelişmişliklerini de buna borçludurlar. Bizim de böyle bir prensipler edinip bu prensiplere kesinlikle riayet etmemiz gerekirdi. 84’ten bu yana uğraşıp durduğumuz terör örgütü PKK’ya karşı biz, hâlâ net bir strateji belirleyebilmiş değiliz. Bir o tarafa gidiyoruz, bir bu tarafa. Yaptığımız tek şey ise ortalıkta dönüp durarak el aleme kendimizi rezil etmek. “Terörle mücadele” adı altında verilen hiçbir tavizden bu zamana kadar sonuç alamadık. Neden alamadık peki? Çünkü bu tavizlerin hepsini, Amerika istiyor diye verdik de ondan.

Daha geçen gün Aktütün Karakolu’na saldırı yapıldı ve 17 askerimiz burada şehit oldu. Bu olay üzerine asker, hükümetten OHAL yetkisi istedi. Eğer maksat gerçekten terörle darbe vurmaksa merak ediyorum hükümet neden orduya OHAL yetkisi vermedi? Ordu, bunun için hemen vazgeçmedi ve bayağı diretti ama hükümet yetkiyi vermedi. Asker, OHAL istemekte haklıydı çünkü normal şartlarda terörle mücadele etmek çok zordu. Teröristler, o bölgede köylerin içinde yaşıyorlar, gece olunca ortaya çıkıyorlardı. Gündüz köyde esnaflık yapanlar, gece terörist olabiliyordu. Bu ise sadece o bölgede OHAL ilan edilerek çözümlenebilecek bir durumdu ama hükümet OHAL vermedi. Acaba OHAL ile yapılamayacak icraat, Barzani ile görüşülünce mi yapılacak?

İşin aslı, yani Barzani ile görüşmemizin ve masaya oturmamızın asıl sebebi, ABD’nin ricasını kıramamamızdır. 3 Kasım 2002’den bu yana Irak konusunda yaşanan gelişmelere bakınsana; Amerika kukla bir parti kurdurup hemen iktidar yaptı. İktidar yapmak da zor olmadı; partiye dini bir motif yükleyip bol bol din sömürüsü yaparak başardı bunu. Nasıl olsa Türkiye’de cahil insan çok fazlaydı ve bunların kafası başka bir şeye çalışmadığından din kullanılarak istenildiği gibi yönlendirilebilirlerdi.

ABD tarafından kurulan parti iktidara getirildikten sonra, ilk icraat ABD’nin Irak’a girmesi oldu. Dünya dengelerini değiştiren bu savaşla ABD, fiilen Irak’a girmişti. Türkiye’nin yeni AKP hükümeti ise bu aşamada ABD’nin en büyük destekçisi ve yardımcısı olmuştu. Bir yandan Türkiye’de dini propagandalar yapıyor, diğer yandan hıristıyan ABD’nin müslüman Irak’ı vurmasına koltuk çıkıyordu. Bunda bir sakınca görmüyordu çünkü yobazlarda, bunun sebebini soracak zeka nasıl olsa yoktu. Olsa, mantar gibi bir günde ortaya çıkan ve din iman edebiyatıyla iktidara gelen bir siyasi partiye oy vermezlerdi.

ABD’nin Irak’ı işgal etmesinden sonra PKK’da canlandı. Hatta bundan önce de canlanmaya başlamıştı. Bilen bilir 2002 yılında PKK neredeyse bitirilmişti. Ayda yılda bir doğudan terör haberi geliyordu ve o da ciddi bir haber olmuyordu. Fakat bundan sonra teröristler de azdı. Daha sonra, evinde terörist beslediği için hapse atılan eski DEP’li milletvekillerinin hepsi, ceza süreleri dolmadan hapishaneden çıkartıldı. Bunlar çıkınca hemen DTP adında bir siyasi parti kurdular ve siyaset yapmaya başladılar. Şimdi ise hepsi Meclis’te… Ne diyelim? AKP’liler kına yaksın.

Ve sonunda iş bu noktaya geldi… Barzani denen eşkıya bozuntusu, AKP gelmeden önce Türkiye’den yeşil pasaport alarak Irak’a gittiğini unuttu ve şimdi Irak’tan bize meydan okuyor, tehditler yağdırıyor. Ve en sonunda ABD’nin emirleri doğrultusunda onunla el sıkışıyoruz. Evet, bu durum insanı kahrediyor ama bunun tek sorumlusu sanırım yine biziz. Eğer zamanında insanlarımızı eğitip, onlara hurafe ve dogmaların değil, aklın ve bilimin hayata yön vermesi gerektiğini öğretebilseydik, belki bugün bu durumda olmayacaktık.

İşte Barzani ve işte Türkiye… Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bu devleti temsil eden adam, gidip Barzani denen çobanla masaya oturacak. Milli onur ve ulusal gurur değerlerini bilip bunlara önem veren herkesin içi yanıyor, kendini rezil olmuş hissediyor ama onursuzlar ipi eline aldığı için bu buluşma yapılıyor. Bütün dünya önünde şimdi Barzani, Türkiye’yi tehdit edip üstüne giderek onu pes ettirmiş olarak görülecek. Türkiye ise bir Barzani ile baş edememiş bir ülke olarak algılanacak. Algılanır tabi. Bu kadar şuursuz ve verdiği oyun hesabını bile soramayan insanların olduğu bir ülke başka nasıl yönetilebilir ki? Herkes hak ettiği şekilde yönetilirmiş. Biz de bu şekilde yönetilmeye layıkmışız anlaşılan. Gönül isterdi ki onurlu, kararlı ve kendinden emin bir iktidar tarafından yönetilelim, fakat gönlün her istediği olmuyor.

Elinde bulunan üç beş çapulcuyu askerden sayıp bize meydan okuyan, “arkamda Amerika var, kimse bana bir şey yapamaz” diyerek Türkiye’ye etmediği hakareti bırakmayan Barzani, sanıyorum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muhatap olması gereken en son kişidir. Bunu tabi ulusal onur denen şeye önem veren ve şehitlerinin kanına saygı duyan insanlar böyle düşünüyor. Tek derdi ABD’ye arkasını yaslayıp rahat yaşamak olan, bunun karşılığında da ABD tarafından kendisine verilen görevleri yerine getirenlerden böyle düşünmeleri beklenemez. Çünkü bunlar için, milli değer diye bir şey yoktur. Bunlar, yegâne ideolojileri olan ümmetçiliğin emrettiği gibi ezik oldukları için, her zaman başkalarının hakimiyetinde olmak isterler. Kurtuluş Savaşı yıllarında da İngilizlerle beraber olmak istiyorlardı.

Barzani ile masaya oturanlar şunu bilmelidirler ki tarihin sayfalarına “hain” olarak geçeceklerdir.


Link:http://www.nihalatsiz.org/anasayfa.htm
 

atn42

New member
devleti temsil edenler sadece kendilerinin ve yandaşlarının menfaatlerini düşünürse peki?
 

HTML

Üst