////// Derin kuşku! //////

LOOPUSED

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
6 Haz 2008
Mesajlar
12,048
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
55
Konum
€z€Ld€n €b€d€
Derin kuşku!

ABD'den yapılan açıklamaya göre Aktütün baskınında istihbarat eksikliği yok.
Tarafın açıklamaları ve yakaladığı çelişkiler de, “bize yalan söylendiği”ni gösteriyor..
Bile bile lades yani..

Buradan çıkan anlam korkunç: “Tezkere geçecek, OHAL lazım, o zaman kapıları açın, ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir..”
Yani tek sorun, havacı paşanın Golf tutkusu değil..
Karakol yapmak için para bulamamak da..
“Terör var, insan hakları, hukuk devleti ile bu iş olmaz..”
Ülkenin % 90'ını denetleyen Jandarma, yerleşim bölgelerinden de çekilmek istemiyor.
Dahası Validen ve yargıdan bağımsız operasyon yetkisi istiyor..
Şimdi basında çıkan haberlere bakınca böyle bir anlam çıkıyor.

Bu anlamda toplumun zihnini kemiren korkunç şüphe, sessiz bir çığlığa dönüşüyor..
Bu işin üzerine şehid şalı çekerek gerçekleri gizleyemezsiniz..
Şehid, “Allah'ın varlığına ve onun şeriatına bağlılıkta canları ile şahidlik edenler” değil mi?..
Laik devletin, dinî bir unvanı bu kadar yüceltmesinin arkasındaki gerçeği de sorgulamıyor değilim..
Bizim unvanlardan önce, gerçeğe ihtiyacımız var..

Gerçek ne?
Bu çocukları katil ya da maktul duruma düşüren oyunun arkasındaki derin sırrı öğrenmek istiyoruz..
Ergenekon'un derin gerçeğini..
Aynı ülkenin çocuklarını birbirine kırdırarak, onların kanları, gözyaşları, çalınan alın terleri üzerine kendilerine iktidar ve servet üretenlerin kirli oyunlarını öğrenmek istiyoruz..

O Apo'yla görüşen paşa kimdi, ne konuştular?..
Apo, Ergenekon'un neresinde.. PKK'yı kim niçin kurdurdu..

Ergenekon Terör Örgütü'nün PKK ile ilişkisi, tanık ifadeleriyle yeni boyut kazandı. İddianameye de yansıyan bir tanığın ifadesine göre, Ergenekon'un finansörü olduğu belirtilen Gürbüz Çapan, 1995 yılında Abdullah Öcalan'la birkaç kez bir araya gelmiş.

Yalçın Küçük’ün anlattıkları da ilginç. PKK'lı işadamlarının infaz emrini verdiği söylenen Veli Küçük Paşa ile, Ergenekon'un bir diğer sanığı, Apo’nun karargâhında şeref konuğu olarak karşılanan Ulusalcı Doğu Perinçek’e ne demeli.. ADD Genel Başkanı Eruygur Paşa’nın bunların arasında işi ne?Neden Ergenekon'un muvazzaflar arasındaki uzantılarının üzerine gidilmiyor? Bu sorunun bir cevabı var mı?

“Türk Milliyetçisi”, “Atatürkçü”, “Kürt Milliyetçisi” geçinenlerin lider kadroları, anlaşılan Ergenekon'un labirentlerinde bir araya geliyor..
“2. Dağlıca skandalı” olarak hafızalara kazınan olayda, askerin, PKK’nın hazırlığını 1 aydır bildiği, saldırıyı da 3.5 saat öncesinden itibaren naklen izlediği ortaya çıktı. Peki şimdi ne olacak?..

Bunun hesabını kim verecek?
Hiç kimse bu cinayeti görmemezlikten, duymamazlıktan, bilmemezlikten gelme hakkına sahip değildir..
Hayır, şehid aileleri bu olayın üzerine gitmeli! Şehid cenaze törenlerinden önce, bir komploya, cinayete dönüşen bu işlerin hesabı sorulmalı..
Golfçü paşanın, bu olaylar olurken niçin golf oynamaya devam ettiğinin sebebi şimdi daha iyi anlaşılıyor.. Çünkü “Olur bu tür vakalar. Bu işler oluyorsa, elbette bir sebebi vardır” diye düşünüyordur..
BBG Evi'nde işler berbat!
Demek ki işin içinde istihbarat zaafiyeti yokmuş. Başka şeyler varmış.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı, bu işin üzerine gitmek zorundadır.. Yoksa bu yanlışın bir parçası haline gelirler.. Bu günahı paylaşırlar..
Ergenekon'dan daha vahim bir durumla karşı karşıyayız..
Darbeler işte bunun için oldu hep..
28 Şubat bunun için oldu..

Asıl istihbarat zaafiyeti, Aktütün Karakolu ile değil, Ankara'daki istihbarat zaafiyeti ile ilgili. Kimin eli kimin cebinde beyler?!
Bakın bu iş yarın bu ülkenin başına iş açacak. Bu işe bulaşanların da başına iş açacak.
Mızrak çuvala sığmıyor artık..
Bu iş böyle devam edemez.

29 Ekim öncesi, Ergenekon davasını da bahane ederek birilerinin ortalığı kan gölüne çevirme planı konusunda herkesin dikkatli olması gerek.
Bakın Maraş olayları, Çorum olayları, Sivas ve Başbağlar olayları da işte böyle bir oyundu aslında..
Bakmayın siz, bazı kişilerin sokağa dökülüp intikam yeminleri etmesine. Onlar bu işin figüranları..
Yargıyı da bu işlere alet ettiler.. Ben kendi davalarımdan biliyorum.
Aslında o çevreden birileri konuşsa, kimbilir daha neler öğreneceğiz. Ama korku, dağları tutmuş.. Konuşmuyorlar.. Konuşamıyorlar..
Yargıdaki bazı isimler konuşsa, en az Ergenekon kadar dehşetli bir yapıyla karşılaşabiliriz..
Asker de, Yargı da susuyor..
YÖK’teki çetenin karanlık işleri, ilişkileri yavaş yavaş ortaya dökülmeye başladı..
Bu iş böyle gidemez..
Bu işin soruşturulmasını engelleyenler de sonunda korkarım bu kanlı seneryonun kurbanı olurlar.. Kariyerlerini, onurlarını ve canlarını tehlikeye atarlar..
TSK'yı yaralayan bu tartışmalar değil, bu tartışmalara sebeb olanlar ve onların karanlık ilişkileridir.. Bu tartışmaları engellemek isteyenler ise, bir bakıma o karanlık güçlerin tetikçiliğine soyunmuş olurlar..Dilerim birileri artık bu yolun yol olmadığını anlar..


Selam ve dua ile..

http://www.habervaktim.com/yazar/7977/derin_kusku.html
 
güzel konu,değerlendirmeler ilginç.eline sağlık.birileri bu gerçekliklere gözatmalı derim.
 
Abdurrahman Dilipak Denen Adamı Bu Ülkede Herkes Tanır...Yazı İçin Başka Birşey Söylemeye Gerek Yok...
Esas Konu şu Arkadaşım:
Amerikada Oturan Bir Tarikat Şeyhi Var...Ilıman İslam Modelini İsteyen Amerikanın Evinde Misafir Olarak Kalan Taşeron Firma Sahibi...
Giremediği Tek Yer Olan Orduyu Yıpratarak halkın gözünde küçük düşürerek birşeyler elde edeceğini sana şeyh ve müritleri
Kendi yayın organlarının yalan haberlerini kullanarak nema kapmaya çalışan akp yalakaları..
İşte esas konu bu....
 
Abdurrahman Dilipak Denen Adamı Bu Ülkede Herkes Tanır...Yazı İçin Başka Birşey Söylemeye Gerek Yok...
Esas Konu şu Arkadaşım:
Amerikada Oturan Bir Tarikat Şeyhi Var...Ilıman İslam Modelini İsteyen Amerikanın Evinde Misafir Olarak Kalan Taşeron Firma Sahibi...
Giremediği Tek Yer Olan Orduyu Yıpratarak halkın gözünde küçük düşürerek birşeyler elde edeceğini sana şeyh ve müritleri
Kendi yayın organlarının yalan haberlerini kullanarak nema kapmaya çalışan akp yalakaları..
İşte esas konu bu....

konuyu tekrar okumanı tavsiye ederim..boş sloganlarla yürümüyor bu işler.
 
1-Bu Yazıyı Buraya Koyduğuna Göre Altına İmza Atıyorsun Demektir...

2-ABD'den yapılan açıklamaya göre Aktütün baskınında istihbarat eksikliği yok.
Tarafın açıklamaları ve yakaladığı çelişkiler de, “bize yalan söylendiği”ni gösteriyor..
Bile bile lades yani..

ABD herzaman doğru söylemiştir...Kendi halkına Bile...(11Eylül)...


3-Buradan çıkan anlam korkunç: “Tezkere geçecek, OHAL lazım, o zaman kapıları açın, ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir..”
Yani tek sorun, havacı paşanın Golf tutkusu değil..
Karakol yapmak için para bulamamak da..
“Terör var, insan hakları, hukuk devleti ile bu iş olmaz..”
Ülkenin % 90'ını denetleyen Jandarma, yerleşim bölgelerinden de çekilmek istemiyor.
Dahası Validen ve yargıdan bağımsız operasyon yetkisi istiyor..
Şimdi basında çıkan haberlere bakınca böyle bir anlam çıkıyor.

Hangi Basın????????

4-Bu anlamda toplumun zihnini kemiren korkunç şüphe, sessiz bir çığlığa dönüşüyor..
Bu işin üzerine şehid şalı çekerek gerçekleri gizleyemezsiniz..
Şehid, “Allah'ın varlığına ve onun şeriatına bağlılıkta canları ile şahidlik edenler” değil mi?..
Laik devletin, dinî bir unvanı bu kadar yüceltmesinin arkasındaki gerçeği de sorgulamıyor değilim..
Bizim unvanlardan önce, gerçeğe ihtiyacımız var..


Laiklik konusu nasıl oluyor da bu konuya bağlanabiliyor?
Asıl Derdinizi en başta söyleseniz ya...
Kim Engel Oluyor Laiklik İlkesinin kaldırılmasına ????????



5-“Türk Milliyetçisi”, “Atatürkçü”, “Kürt Milliyetçisi” geçinenlerin lider kadroları, anlaşılan Ergenekon'un labirentlerinde bir araya geliyor..

MHP,CHP,DTP...Üçü Yanyana...:durdurun:durdurun:durdurun


6-“2. Dağlıca skandalı” olarak hafızalara kazınan olayda, askerin, PKK’nın hazırlığını 1 aydır bildiği, saldırıyı da 3.5 saat öncesinden itibaren naklen izlediği ortaya çıktı. Peki şimdi ne olacak?..


Önce Oku Sonra İzle...


Kanal 1 haber habercilik mesleğinde sizleri yeni bir sıfatla
tanıştırmıştı; yapıştırmacı gazetecilik... Gerçi biz uyarıp biz
dinliyoruz... Ama mesleğimizin ilkeleri, bu konuda yorulmamayı
emrediyor... Üzgünüz ama sizleri bir kez daha yapıştırmacı gazetecilik
örneğiyle meşgul edeceğiz... Dün bir gazetede yeralan fotoğraflar, akşam
da haber bültenlerine konu oldu... Fotoğraf ve görüntülerin Aktütün
baskını öncesi ve sırasında çekildiği ve Genelkurmay'ın saldırıyı sadece
gökyüzünden izlediği vurgulanıyordu... Peki o görüntüler gerçekten de
Aktütün saldırısından mı? İşte size bir yapıştırmacı gazetecilik örneği
daha...

http://video.haberturk.com/Video.aspx?v_ID=37554&k_A=haberturk

Daha önhce örneğini gözler önüne getirmiştik... Habercilik güven
mesleğidir... Sayfaya ya da televizyonda bülteninize girecek haberlerin
titiz bir elekten geçmesi gerekir... Çünkü haber, habercinin namusudur...
Ve o müessese hiçbir şekilde riske edilemez...

İşte size yeni örnek... Dün Taraf Gazetesi'nde yer alan fotoğrafların
üzerindeki başlıkta şunlar yazıyordu: AKTÜTÜN'Ü İTİRAF EDİN DEMİŞTİK...
BİZ AÇIKLIYORUZ... İç yayfalardaki başlıkta ise; CANLI YAYINDA KARAKOL
BASKINI deniyordu...

İşte size basında ilginç bir renk olarak yayın hayatını sürdüren gazeteye
konu olan fotoğrafların görüntüsü... Bazı olaylarda sergilenen editoryal
zeka ve dikkat maalesef servis edilen bu fotoğraflarda gösterilmemiş...
Neden mi? Anlatacağız... Ama önce editoryal kalibrenin grand zero yani
sıfır noktasında oluğu diğer örnekleri hatırlatalım... Bu fotoğrafın
görüntüleri dün akşam hemen tüm haber bültenlerinde de yayınlandı... Ve
"Aktütün baskınının casus uçaktan çekilmiş görüntüleri" başlığıyla...

Ne diyor gazete ve haber bültenleri, aynen okuyoruz: Tarih 3 Ekim'i yani
saldırı gününü gösteriyor... Bakın saatler ise olaydan 3.5 saat
öncesini... Ve teröristler ne yapıyor... Az sonra saldıracaklar ve siper
kazıyorlar...

Bir başka fotoğrafın altındaysa, casus uçaklar, saldırı anını karargaha
da canlı izletti. deniyor... Yani bu görüntü saldırı anında çekilmiş... Ne demiştik; bu görüntüler, haber ajansının servisiyle haber bültenlerinde de aynen kullanıldı... Ve yine
biz ne demiştik... Haberciliğin yeni hastalığı yapıştırmacı gazetecilik...
Çünkü...

Bakın... Saldırı gününü gösteren ve olaydan 3.5 saat önce çekilen bu
görüntüler nereden? Zaten üzerinde de var... 37. 09 enlem... 44.07
boylam... Neresiymiş, Kuzey Irak.. Aktütün ya da yakını değil... Peki
Aktütün'e mesafe ne? Kuş uçuşu 20 kilometre... Peki dağları aşıp,
yürüyerek gittiğinizde mesafe ne? 65-70 km. Peki, siz hiç 65-70
kilometreden ve dağların ardından insan öldürebilen tüfekler gördünüz
mü?...

Diyelim ki teknolojik gelişmelerden haberimiz yok... İşte size diğer
fotoğraf... Burada enlem ve boylam ne... 36.20'ye 45.04 .. peki nereye
denk geliyor... İran sınırına yakın ... daha da açalım, Kandil dağı...
mesafe ne? 110 km... Unutmadan bu da kuş uçuşu... Çünkü yürüme mesafesi
dağları da hesaba katında 200 km... Hadi dağların ardından 65-70 km.'den
vurdu bu teröristler, bari 200 kilometreden vuramasın... Değil mi?

Bir kez daha hatırlatalım... Bu mesafeler kuş uçuşu... Haberciliğin de kuş
gibi uçmasıyla bir ilgisi yok ama komik bir durum...
Bütün bunları söyledikten sonra altını çizelim... Kanal 1 Haber Merkezi,
insanın saçının teline gelen zarardan bile hesap sorabilme özgürlük ve
anlayışına sahip... Tabi ki bu olayda zaafiyeti olanlar varsa gerekli
yaptırım uygulanmalı... Ancak buradaki mesele, habercilik mesleğinin
asgari kontrol mekanizmasının işlemesini sağlayıp sağlayamamak... Daha
önce tarif etmiştik, nasıl oluyor bu yapıştırmacı gazetecilik;

Bu görüntü ve fotoğraflarda Aktütün yok... O bölgeye çoook uzaklarda
yapılan istihbari çalışmaların ürünü bunlar... Tabi teröristler bu kadar
izlenebiliyorsa, yapılacak birşeyler yok mudur sorusu bir başka hab
erimizin konusu... Yapıştırmacı gazeteciliğin son örneğini sunalım
istedik... Üzerinde yazan rakamları bile merak etmeden... Bu rakamların
nereyi işaret ettiğini öğrenmeden, tut kulağından çek ve at haberlerin
arasına... Bu editoryal kalibrenin amacını sorgulamak bile gelmiyor
insanın içinden.. Değil mi?


7-Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, bu işin üzerine gitmek zorundadır.. Yoksa bu yanlışın bir parçası haline gelirler.. Bu günahı paylaşırlar..

Parçası olmadıklarını nereden biliyorsun?

8-Ergenekon Yargı Yök de karıştı işin içine...
Yıllarca içinde biriktirdiklerini kusmuş Abdurrahman Dilipak...
Gerçek Niyetini Açık Açık Söylesin Kendi de Rahat Etsin...

9-Son Bir Not...
Abdurrahman Dilipak ve onun gibi düşünen sevgili arkadaşlar...Sizden Ricam Aşağıdaki Resmi Okuyun...

 
Son günlerde ABD/Utah üzerinden Türkiye’ye dönük faaliyetler kamuoyunda sıkça tartışılıyor. Türkiye'de gizli olan pek çok devlet belgesi ve başta TSK'nın üst düzey komutanları olmak üzere pek çok kişisel günlüğün önce Utah'a gittiği ve buradan servise konulduğu iddia edildi. Utah kamuoyunun gündemine bu şekilde oturmuş durumda.
Odatv.com kamuoyunun merak ettiği Utah'ı araştırdı. Ve topladığı bilgilerle bir dosya oluşturdu.
Şimdi dosyanın ilk sayfasını açalım...

Utah Üniversitesi’nde okuyan önemli isimler kimler?
Kamu görevlilerinden Utah’ta çalışma yapan var mı?
Gözümüze ilk olarak Taraf Gazetesi yazarı, emniyet mensubu Emre Uslu çarpıyor...

Önce bir düzeltme yapalım:
Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu’nun gerçek adı, Emrullah Uslu.
"Emre Uslu", müstear adı. Niye müstear adıyla yazıyor?
Kamu görevlisi olduğu halde, nasıl Taraf gibi radikal bir gazetede yazdığı da tıpkı ismi gibi muamma.

Emrullah Uslu, kurulduğu günlerden beri Taraf Gazetesi'nde Önder Aytaç ile beraber aynı köşeyi paylaşıyor. Uslu ile Aytaç, Polis Akademisi’nden tanışıyorlar.
Taraf gazetesinin Ergenekon soruşturmaları sırasında “içeriden” verdiği haberler hatırlanırsa, köşe yazarı Emre Uslu’nun ismi daha da önemli oluyor. Hele de Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın Emre Uslu ile ilgili 6 Nisan 2007 tarihinde soruşturma başlatması bu konuyu daha da önemli kılıyor.

Emrullah Uslu tahmin ettiğiniz gibi, Polis Akademisi mezunu. Terörle mücadele şubesinde komiser yardımcılığı görevinde bulundu. Akademiden sonra lisansüstü çalışmalarını devam ettirdi.
Yüksek lisans tezini “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım üzerine yaptı. İlginçtir, 1999 tarihinde tamamladığı yüksek lisans tezi sırasında İçişleri Bakanlığı’nın özel izni ile bir yıl süre ile Kanada’nın Toronto kentine gönderildi.
Hani şu Ergenekon Soruşturması’na neden olan ifadeleri veren Tuncay Güney'in yaşadığı yer; hani hep merak edilen ve sürekli "yine mi Kanada yine mi Toronto" denilen yer. Bilindiği gibi Atatürk'ü değil Humeyni'yi seven başörtülü kızlarımız da orada yaşıyorlar. Ama şimdilik bu konuyu geçelim...

Emrullah Uslu tezinde ne anlatıyor dersiniz; özetle diyor ki, "Yeşil’in, Emniyet ve MİT ile bir ilişkisi yoktur; Yeşil'in TSK ile ilişkili vardır."
Emrullah Uslu’ya göre Yeşil, Veli Küçük’ün adamı. Tezde MİT görevlisi Mehmet Eymür'ün Yeşil ile ilgisine hiç değinilmiyor!

Komiser Emrullah Uslu, Taraf Gazetesi'nden önce de gazetelerde yazarlık yaptı. Yazılarının yayınlandığı gazetelerde oldukça ilginç: Yeni Şafak, Zaman ve Today’s Zaman ile Barzani ailesi ve Talabani'yle oldukça iyi ilişkiler içinde olan İlnur Çevik’in sahibi olduğu Anatolian News.

Emrullah Uslu sadece gazetelere makale yazmadı; İçişleri eski Bakanı Abdulkadir Aksu ve Başbakan’ın danışmanı AKP milletvekili Ömer Çelik’e de yazdığı raporları gönderdi.
Kürtlerle ilgili özel bir kütüphaneye sahip Emrullah Uslu'nun başta Utah olmak üzere sohbetlerinde neden hep TSK karşıtı olduğu merak ediliyor. Uslu, polislerin askerlik yapmalarını da karşı.
Evet, artık gelelim Emrullah Uslu'nun Utah ilişkisine...
Emrullah Uslu doktorasını Utah Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nde yaptı. Burası ise Cemaatin Utah Üniversitesi içinde en etkili olduğu merkez olarak biliniyor.
Komiser -Yazar Uslu Utah Üniversitesi'nde değil ama Cemaat içinde hayli ön planda olan bir öğrenci oldu.

Emrullah Uslu doktora çalışmasını Kürtler üzerine yaptı. Yazılarında özellikle Barzani Hareketi’nden hep övgüyle bahsetti. Kürtler arasında da İslamcı ve liberal siyasetin yaygınlaşmasını savundu. Türk devletine akıl vermeden de edemedi; PKK’ya alternatif olarak gördüğü Barzani Hareketi’nin desteklenmesi gerektiğini belirtti.

Komiser-Yazar Emrullah Uslu’nun hangi bursla Utah'a gittiği de ayrı bir merak konusu. Taraf yazarı Uslu, Utah’a bir devlet kurumundan aldığı burs ile gidiyor. Bu bursun kaynağının Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) olduğu Utah'ta konuşulan bir iddia.

Komiser Uslu Utah’taki görevini tamamladıktan sonra Türkiye’de görevine geri döndü. Türkiye’nin doğu illerinden birine emniyet görevlisi olarak atandığı söyleniyor. Söyleniyor, diyoruz; nedense bu konuda emniyet yetkililerinden kimse bilgi vermek istemiyor. Odatv.com'un aldığı bilgiye göre Komiser Yazar Emrullah Uslu Bingöl'de görevli.

Emniyetçilerin, Utah Üniversitesi’ne merakı Komiser-Yazar Emrullah ya da sosyetik ismiyle Emre Uslu ile sınırlı değil.



Odatv.com



EMNİYET DİNLEMELERİ TÜRKİYE'YE UTAH ÜZERİNDEN Mİ SIZDIRILIYOR?


Bilindiği gibi Türkiye’yi karıştıran, tartışmalara neden olan pek çok belge Utah üzerinden geliyor. Utah’ta bulunan bir grup, çeşitli internet siteleri aracılığıyla bu belgeleri yayınlıyor. Ve bu belgeler kısa sürede Türkiye’nin gündemine oturuyor. Ülkeyi karıştıran bu yayınlar hangileri? Önce bunu hatırlayalım:


Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı görevine geleceği günlerde kendisine karşı yoğun bir kampanya başlatıldı. Kampanyayı yürütenler, Türkiye’de önemli isimlere Genelkurmay Başkanı’nın Yahudi kökenli olduğuna dair mesajlar çekti. Başta yandaş medya ve internet siteleri kaynağı meçhul bu bilgileri sayfalarına taşıdı. Söz konusu haberde, Orgeneral Büyükanıt’ın dedesi Mehmet Yaşar Efendi’nin Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler ile birlikte hareket ettiği anlatıldı, resmi görevli Mehmet Efendi’nin Yahudi İstihbarat Örgütü “Nili” adına çalıştığı yazıldı. Ve bu kaynağı meçhul iddiaya göre Mehmet Efendi sonunda Osmanlı istihbaratı tarafından infaz edildi.

Odatv.com bu kaynağı meçhul haberin kodlarını çözmeye çalıştı. Bu meçhul kaynağın bir özelliği dikkat çekiciydi: Kaynak Ortadoğu tarihi konusunda oldukça geniş bir bibliyografyaya sahipti. Akademik bir formasyonla bu iddiayı yazmıştı ve birçok kitaba atıfta bulunmuştu.
Şimdi bu notu unutmayınız. Devam edelim...
Bu kaynağı meçhul yayınlarla yapılmak istenen açıktı. Cemaate karşı hoşgörülü olduğu bilinen Orgeneral Hilmi Özkök’ün görev süresinin dolmasıyla Genelkurmay Başkanı olacak Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın engellenmesiydi. TSK'nın en üst makamına gelecek ismi yıpratarak orduyu gözden düşürmekti.

Peki, bu kaynağı meçhul iddiaları yayınlayan site hangisiydi: “kursadhareketi.org”. Alıcı ismi olarak Alperen Türk adı kullanılmıştı. Site, kendisine hem "Kurt" ismi hem de alıcısı "Alperen Türk" adıyla; milliyetçi bir görüntü vermeye çalıştığı gözlerden kaçmadı.
Görünümü milliyetçi olan sitenin içeriği oldukça dini nitelikteydi. Yani meçhul kaynak isimlerle kendini saklıyor ancak yayınlarla bu örtüyü tam kapatamıyordu.
Devam edelim...
Kaynağı meçhul Utah merkezli servis sağlayıcı yayınlarına devam etti.
Kamuoyunda “Genelkurmay Andıcı” olarak bilinen belge TSK’nın bazı gazeteciler, yazarlar, işadamları ile ilgili raporlarını içeriyordu. Genelkurmay Savcılığı’nın açıkladığına göre belge 12 Ekim 2006 tarihinde ordudan çalınmıştı. Genelkurmay'ın yaptığı çalışmalara göre bu belge önce Utah’a gitmiş ve buradan Türkiye'ye servis edilmişti.
Bitmedi: Bunun dışında Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen ve içinde darbe planlarının anlatıldığı günlükler de Utah üzerinden Türkiye'ye gelmişti... Bu günlükler “denizcilersitesi.com” adresinde yayınlanmıştı. İlginçtir, bu adres de Utah üzerinden bir servis sağlayıcısından alınmıştı.

Hatırlatma yapalım. Çünkü yandaş medya deyince aklınıza hemen siyasal İslamcı çizgisindeki gazeteler, dergiler geliyor. Oysa hem andıç hem darbe günlükleri ilk olarak Nokta Dergisi'nde yayınlandı.
Nokta Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş, darbe günlüklerini; Nokta dergisi yazarı Ahmet Şık ise andıç belgelerini haber yaptı…
Ahmet Şık, Radikal gazetesinin Kuzey Irak muhabiriydi. Radikal'den atılınca bugünün Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Alev Er yönetiminde Aktüel’de çalıştı. Sonra Taraf'a geçti. AB fonlarını Türkiye'de dağıtan Henrich Böll Vakfı yöneticisi Yonca Verdioğlu’nun eşi.
Alper Görmüş ile beraber Medyakronik'te çalıştılar. Alper Görmüş ise daha bilindik bir isim; bugün Taraf Gazetesi'nin köşe yazarı.
Utah merkezli kimliği meçhul kaynağın haberlerini kullananaların hemen çoğunluğunun Taraf'ta çalışmış olması ilginçti.

Durun daha bitmedi: Bu tür haberleri sadece Nokta, Taraf yapmadı. Yandaş medya da bu haberlere çok ilgi gösterdi. Onların haber kaynakları ise artık hiç şaşırtıcı değildi. Ordu hakkında yolsuzluk iddiaları yayınlayan “yolsuzluk.com”, “rusvet.cjb.net”, “soygun.cjb.net” gibi siteler de Utah’dan alınmıştı.
Görüldüğü gibi Utah gizli devlet belgelerinin yayınlandığı bir odak haline gelmişti.

Peki, olayın biraz daha ayrıntısına girelim. Bu işleyiş nasıl gerçekleşiyordu?
Çalınan belgeler Türkiye’de internet bağlantısı olmayan bir bilgisayarda elektronik ortama kopyalanıp, ardından herhangi bir internet kafeden mail olarak Utah’a gönderildi.
Utah’tan sahte isimle site alan alıcı ise bunu siteye ekledi. Böylelikle bu belgeler ilk olarak yayınlanmış oldu.
Bu yayın hemen Türkiye'deki yandaş medyanın kulağına fısıldandı. Ve yandaş medya Utah adını geçirmeden ilgili sitenin adını kullanarak haberi yapıyordu. Böylece hem haberi veriyor hem yasal sorgulamadan kurtulmuş oluyorlardı. Çünkü onlar yayınlanmış bir belgeyi haber yapıyorlardı.
Utah'taki kaynak da kendisini rahatça saklıyordu.
Özetle şebekenin hareket tarzı böyleydi…

Gelelim merakla beklenen soruya: Bu işleri organize eden kimliği meçhul kaynaklar kimdi?
Her şeyden önce Genelkurmay arşivlerine ya da devlet kademelerindeki gizli belgelere Türkiye’de ancak istihbarat ya da emniyet kuvvetlerinin ulaşabileceği biliniyor.
Utah’tan bu belgeyi alan kişi ise doğal olarak bu emniyet ya da istihbarat yapısı ile ilişkili olmak durumunda. Bu da Utah’ta bulunan ve emniyet kuvvetleri ile ilişkili bulunan ve ordu karşıtı olarak bilinen isimleri odak haline getiriyor.
Bunlardan biri hakkında dün haber yapmıştık; Emrullah Uslu Utah’ta Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü’nde doktora yapan bir komiserdi.
Bu kimliği meçhul kaynak Taraf Gazetesi yazarı komiser Emrullah Uslu olabilir mi? Nitekim Askeri Savcılık da böyle düşünmüş olacak ki Emrullah Uslu hakkında soruşturma başlattı. Soruşturma henüz sonuçlanmadı.
Ama en azından Utah'la başlayıp Taraf Gazetesi ile biten ilişkiler ağının nasıl işlediği ortaya çıkmış oldu.
Bu ilişkiler bugün hala sürmektedir. (Bakınız Taraf Gazetesi manşetleri.)



Odatv.com

VAZİYET BELLİ
 
Geri
Üst