Derin Devlet Dedikleri Bu Olsa Gerek..!!

T

Banned
Katılım
8 May 2006
Mesajlar
3,665
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun
Öncelikle yakın geçmişte yaşanan olayları bir hatırlayalım

17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay İkinci Dairesi'ne düzenlediği silahlı saldırıyla gündeme gelmiş bir avukat var . Saldırı sonucu dört Danıştay üyesi yaralanmış ve yargıç Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetmiştir.
bu avukatın adı Alpaslan ASLAN


Yine hemen saldırıdan 5 dk sonrra malum çevreler tarafından insanımıza sunulan tabloysa çok bildik bir tablo...

Namazını kıldı Danıştayı Bastı
Cebinden KURAN çıktı
Kurşun yağdırırken TEKBİR getirdi
Vakit hedef gösterdi vs vs vs...


Daha bunun gibi binlerce hedef gösteren yayınla saldırıdan İslamiyet dinine mensup kişileri zan altında bırakabilecek bir kapı aradılar kendilerine..!!

Bu konuyu burda virgüllendirerek benzer bir senaryoyu farklı bir sahneden izliyoruz.

Tarih
05/05/2006

Şişlideki cumhuriyet gazetesi binası bahçesine kimliği belirsiz kişilerce el bombası atılıyor
Yukardaki olayla aynı tarzda olaydan 5 dk sonra Bütün basın yayın organları Hep bir ağızdan aynı şeyi tekrarlıyor

İslami terör...
Radikal dinciler...
Rejim karşıtları ...
vs vs vs...


Buraya kadar iki olay arasındaki benzerlik gözlerden kaçmamıştır İkisindede belli bir kesim hedef alınmış gibi gösterilerek İslam dininin mensubu olan kişilere yapılan çirkin saldırıları meşrulaştırmak asıl gayedir
Ama benzerlik bunlarla sınırlı değil..


Zira cumhuriyet gazetesinin binasına atılan el bombası yakın zamanda ortaya çıkarılan ERGENEKON çetesinin ümraniyedeki evinde bulunan el bombaları Tsk nın el bombalarıdır..!!
İşin dahada ilginç tarafı Çete nin evinde ele geçen bombalar Cumhuriyet gazetesine atılan bombalarla aynı seridendir...!!

Bir diğer olaydaysa yine aynı çetenin üstdüzeyindeki Veli Küçük ve Alpaslan ASLAN arasındaki bağda gizlidir
Öyleki Alpaslan ASLAN işlediği cinayetleri radikal yani aşırı dinci olduğu için işlemişti..(?)
Ama aynı Alpaslan ASLAN İslamiyetle uzaktan yakından alakası bulunmayan Kiliselerde ayinler düzenleyen ERGENEKON çetesinin üst düzey yöneticilerinden Veli Küçük ile olan samimiyetiyle bir kez daha ortaya çıkmıştır

Aşşağıda görülen fotoğraflar yoruma açık olmakla beraber herşeyi tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir..!!

Cumhuriyeti çetelere teslim eden zihniyetin aksine Düşünen insanlar için açıklayıcı güzel bir kare




51341.jpg

51122.jpg
 
En komigi de bunlarin oyun oldugunu bilenler,
karsindakilerinin cok saf olduklarini zannedip de milleti gaza getirmeye calisirlar ya, sozum
o gazetelere, kanallara... isim verilmesi gerekmeyecek kadar kaliteleri dustu..
 
Karalamyı marifet sananlar...Bu şekilde zafer kazandığını sananlar brakalım sansınlar...Asıl zafer hakkıyla dürüstçe çabalayanındır...

Paylaşım için saol...güzel noktaya değinmişsin...
 
'Derin Devletçi Çete (!)'de Nazlı Ilıcak Neden Yok?
Yazan: Rıza ZELYUT on 28 Ocak, 2008 08:38:37






Ülkemizinde, tarikatçilerin eline verilen gazeteler ile işbirlikçi sermayenin gazeteleri, emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve çevresindekiler üzerinden müthiş bir karalama kampanyası yürütüyor. Bunlar; haber kirletiyorlar ama bu kirletmeyi de derin devlete karşı verilen demokrasi mücadelesi gibi gösteriyorlar. Yayını yasak olan telefon görüşmeleri, hatta hayali örgüt şemaları yayımlanıyor. Daha bir tabanca bile ele geçirilememişken, Ergenekon Terör Örgütü diye cafcaflı haberler yapılıyor. Bu işte AKP'nin el koyup Fethullahçılar'a aktardığı Star Gazetesi; aynı biçimde el konulup Çalık Grubu'na satılan Fethullah zihniyetinin elindeki Sabah Gazetesi önderlik ediyor. Aydın Doğan'ın Radikal Gazetesi başta olmak üzere holdingin diğer gazeteleri de tarikatçilerle aynı yolda koşuyor. Fethullahçı Zaman Gazetesi ile Albayrak'ların aynı zihniyetteki Yeni Şafak'ı da karalama kampanyasında bütün gücüyle yer alıyor. Elbette solcu gözüküp Fethullahçılar tarafından beslenen Ahmet Altan'ın Taraf'ı ile solculuğu Kürt bölücülüğü sanan Birgün gazetesi de bu kampta kılıç sallıyorlar.
BUNLARIN KÖŞE YAZARI
Dün piyasaya çıkan Aydınlık Dergisi; Ergenekon Terör Örgütü diye gösterilen operasyonun polisin içindeki Fethullahçı kanadın bir komplosu olduğunu ortaya koyuyor. Aydınlık'ın verdiği bilgilere göre işin ucu Süper Nato denilen Amerikancı kontrgerillaya dayanıyor.
Bu operasyonu masum göstermek için de işbirlikçi köşeyazarları kullanılıyor. Örneğin; elinden tutulup gazete gazete, televizyon televizyon gezdirilen Nazlı Ilıcak, son günlerde çetecilik iddiasıyla tutuklananlar ile Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında bile bağ kurmaya çalışıyor. Yazdıklarına bakınız:
'Çok sayıda Kuvayı Milliye Derneği'nin kurulması, '1923'ten bu yana Türkiye'nin, bu kadar büyük tehdit, risk ve sıkıntılarla karşı karşıya kalmadığının' çeşitli zeminlerde, üstelik Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından bile ifade edilmesi, kimilerinin bir arayış içinde olduğu izlenimini yaratıyordu.'Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; bulunur kurtaracak bahtı kara maderini...' Küçük Mustafa Kemal'ler göreve hazırdı!'
Nazlı Ilıcak, birkaç emekli askeri Küçük Mustafa Kemaller olarak nitelerken, elbette katıldığı tarikatçi dünyanın ağzını kullanıyordu. Böylece Mustafa Kemal imajını bile çetelerle eş göstermeye çalışıyor.
Bir gün önce de yazdıklarında da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin genelini hedef alıyordu.
'Devletin derinlerine girmek kolay değil. Hep bir dirençle karşılaşıyorsunuz. Sözgelimi, Şemdinli sanığı astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz. Bu iki kişi, Umut Kitabevi bombalanmasıyla ilişkilendirilmiş, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklu olarak yargılanarak, 39 yıla çarptırılmışlardı. Davanın sivil mahkemeden askeri mahkemeye intikaliyle serbest kaldılar; davaları hala sürüyor. Ama kendileri, ordudaki görevlerine devam ediyorlar.
Ali Kaya, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın 'Tanırım iyi çocuktur' dediği bir astsubaydı. Belki, Büyükanıt'ın ağzından bu cümle öylesine kaçmıştı. Ama, belki de, bir mesaj vermek istiyordu. Sivil mahkemede 39 yıl ceza alan birinin, konu askeri mahkemeye intikal edince, ilk celsede tahliye olması, mesajın yerine ulaştığının delili sayılabilir mi?'
Görüldüğü üzere Nazlı Ilıcak devlet için Şemdinli'de istihbarat toplayan astsubayları da suçlu sandalyesine oturtmaktadır. Hem de TSK'nın en üst komutanı ile ilişkilendirerek...
İşte bu yüzden Ergenekon Operasyonu'nu PKK'nın Roj TV'si bayram haberi gibi müthiş bir sevinçle vermektedir.
İBRAHİM ŞAHİN'İ SAVUNUYORDU
Nazlı Ilıcak, bugün güya derin devlet çetelerine karşı imiş gibi tavır içindeyse de geçmişte tam aksi konumdaydı. Örneğin İbrahim Şahin'in avukatlığını yapıyordu. İbrahim Şahin; Özel Harekat Dairesi Başkanı idi ve Susurluk'ta ölen Abdullah Çatlı ile çok samimi olduklarını gösteren fotoğraf basına yansımıştı. 1996 yılındaki Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfi Topal cinayetine karıştığı söylenen polisleri Ankara'ya götürdüğü de iddia ediliyordu. Mesut Yılmaz, Şahin'i, 'katillerin başı' diye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e şikayet bile etmişti. Mahkemeye verilen İbrahim Şahin, kayıp iken; Nazlı Ilıcak onu bulmuş; uzun uzun sohbet etmiş ve Kanal 6'da kendisiyle röportaj yapmıştı.
Nazlı Ilıcak'ın bu röportajı 4 Mart 1997'den başlayarak Akşam Gazetesi'nde yayımlanmıştı.
Bakın 4 Mart 1997 tarihli köşe yazısında Nazlı Ilıcak ne diyor?
'Eski Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin'i Susurluk olayı patlak verdikten sonra tanıdım, anlattıklarını dinledim ve söylediklerinden ikna oldum.
Bu vatan için tek parmağını dahi taşın altına sokmamış insanlar tarafından pervasızca karalanmasını içime sindiremedim. Hele bu vatanı bölmeye gayret edenlerin , bu ülkeye kastedenlerin, namuslu kişiler gibi ekranlara çıkıp kinlerini kusmalarına, Özel Tim'e çirkef sıçratmalarına hiç tahammül edemem.
(...)Sadece pislikler konuştu. Gerçeği bilmeden, araştırmadan medya da bu pisliklerin kirli iftiralarına çanak tuttu.'
Dikkat ediniz: Nazlı Ilıcak 10 sene kadar önce; sanki bugün Ergenekon Çetesi diye suçlanan milliyetçilere karşı yürütülen kampanyayı tarif ediyor ve bu işe karşı çıkıyor.
KIBLESİ DEĞİŞTİ
İbrahim Şahin hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi 1996/2303 sayı ile soruşturma açmıştır ve yine hakkında gıyabi tevkif kararı bulunmaktadır. Nazlı Ilıcak ile İbrahim Şahin'i 'derin' birileri buluşturur, uzun uzun konuşturur; Nazlı Hanım, İbrahim Bey'i misafir eder; röportajlar yapılır ve hem televizyonda hem oğlunun sahibi olduğu gazetede yayımlanır. Yetmez; Nazlı Hanım; 23 Ocak ve 24 Ocak 1998 tarihli yazılarında da Mesut Yılmaz'ı İbrahim Şahin'den özür dilemeye çağırır.
Aynı dönemde biz de Akşam Gazetesi'nde yazdığımız için kendisinin o sıralardaki tavrını da yakından bilmekteyizdir.
İbrahim Şahin'le ilgili röportajı nedeniyle Zeytinburnu Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakkında 1997/2756 esas no ile dava da açılır ama sonunda beraat eder.
Devlet adına suç işlediği iddia olunan İbrahim Şahin'i ölümüne savunan Nazlı Ilıcak sonra değişir; çünkü safını değiştirmiş Necmettin Erbakan hattına geçmiştir. Nazlı Ilıcak tarikatçilerle saf tutunca devleti savunanlar onun için düşman haline gelmiştir.
***
Nazlı Ilıcak 1997'de, ülkesi için canını ortaya koyarak mücadele eden İbrahim Şahin'i savunurken doğru yapıyordu. Bugün, o; Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerleri ile cenk eden bir kesimin sancaktarlığını yapmaktadır. Bu yüzden milletvekili bile yapılmıştır.
Ülkemizde demokrasi tehlikeli bir sürece sokuldu: Türk polisinin Fethullahçı kanadın eline verilmesi ile laik kesimler ve hükümete karşı çıkanlar artık böyle operasyonlara maruz kalabileceklerdir. Aydınlık Dergisi, bu sayısında polisin; Ergenekon operasyonunda tutuklanan emekli subay M. Zekeriya Öztürk'ü ajan provakatör olarak kullandığını da iddia ediyor. Polisin siyasallaşması; iktidarlar için ilk başlarda cazip olsa da bu durum çöküşe geçişin belirgin işaretidir.
Eğer hükümet; kendisine karşı olanları terörist suçlamasıyla tutuklatacak ise; ülkenin yarıdan fazlasını koyacağı hapishaneler yaptırmalıdır.
 
El bombalrınıda Fettullahçı gazeteler koydu bu adamların evine
Hatta Veli Küçük'ündanıştay saldırısının faili Alpaslan ASLAN'la çekilen resimleride Fettullah Gülen'in işi

Acıyorum artık sadece acıyorum.
 
Geri
Üst