Deprem gibi afetler bir tesadüf müdür, yoksa kaderimiz midir?

innuendo

HANZALA
Moderatör
Katılım
5 Nis 2007
Mesajlar
9,878
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
FİLİSTANBUL
Deprem gibi afetler bir tesadüf müdür, yoksa kaderimiz midir?

Deprem kader mi, değil mi? Bunu tahlil etmek için önce kaderin ne olduğunu hatırlayalım: Kader, kısaca, her varlığın ve her olayın bütün incelikleriyle Allahın ezeli ilminde malum olması ve ona göre takdir edilmesi, yaratılmasıdır. Her hadise “mukadderdir”, yani yeri ve zamanı ezelden belirlenmiştir. Kainatta olup bitenler gibi, olacaklar da Allah tarafından bilinir. İlahi ilmin dışında kalan hiçbir olay düşünülemez. Her ne oluyorsa, adına kısaca kader dediğimiz ilahi ilmin sınırları içinde olmaktadır. Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır. Bütün mekanları ve bütün zamanları kuşatan kader gerçeği tesadüfe meydan bırakmamıştır.

Deprem de bir fiil. Her fiil gibi o da failini gösteriyor. Dünyayı yoktan var eden, onu güneşin etrafında bir uzay gemisi gibi uçuran, büyük bir sistem dahilinde mevsimleri değiştiren, yeryüzünde bitkileri, hayvanları, insanları hâlk eden, sayısız işleri vakti vaktine, şaşırmadan, akıl almaz bir ölçüyle düzenleyen, nihayetsiz ilmi, iradesi ve kudretiyle atomları mucizevi bir şekilde yan yana getirip harikulade eserler yaratan Allah, kendi mülkünde meydana gelen ve insanları yakından ilgilendiren deprem gibi önemli bir hadiseyi bilmesin, irade etmesin, başıboş bıraksın, tesadüfe havale etsin... Mümkün mü?

Kainattaki her olay gibi deprem de Allah tarafından bilinmekte ve icra edilmektedir Ne zaman ve nerede deprem olacak, nasıl olacak, neticesinde kimler ölecek, kimler kurtulacak bütün bu unsurlar, bütün ayrıntılarıyla kaderde mevcuttur.

Bu temel hakikati böylece tespit ettikten ve imanımızı tazeledikten sonra şimdi başka bir hususu inceleyelim.

Biri çıkıp diyebilir ki: “Biz bu cümleyi kaderi inkar etmek ve depremin tesadüfen meydana geldiğini söylemek için kullanmıyoruz. Maksadımız, insanları tedbire davet etmek. Deprem kuşağında yerleşim birimleri kurmamak, deprem ihtimalini daima göz önünde bulunduran binalar yapmak, inşaatlarda depreme dayanıklı ve hafif malzemeler kullanmak gibi tedbirlerle bu felaketin zararını bir derece önleyebiliriz. İşte biz, bu noktaları hatırlatarak ihmalcileri ikaz etmek istiyoruz.”

Eğer söylenmek istenen bu ise şunu önemle belirtelim ki, körü körüne teslimiyetçiliğe “kader” deyip, tedbirler almayı “kaderi değiştirmek” diye ifade etmek yanlış bir anlayıştır. İslami tevekkül anlayışı hiçbir tedbir almadan sonucu beklemek değil, elden gelen her şeyi yaptıktan sonra sonucu teslimiyetle beklemektir. Sebeplere teşebbüs edip; sonucu Allahtan istemektir. Çünkü, sebepler bir araya gelmekle mutlaka netice hasıl olacağı şeklinde bir kural yoktur. Sebepler yaratıcı değil, birer vesiledirler. Tedbir için her ne yapılırsa yapılsın, yine de neticeleri yaratacak olan Allahtır.

Tedbir alınsın veya alınmasın, her iki hâlde de olup bitenler “kader” dir. Tedbir almakla kaderin dışına çıkılmaz. Gemi rota değiştirmekle okyanustan çıkmış olmaz. Biz insanlar kader okyanusunda yüzen birer gemi gibiyiz. Rotamızı ne yana çevirirsek çevirelim, tedbir alalım veya almayalım o ilim okyanusundan ayrılmış olmayız. Tedbir almamaya kader deyip, tedbir almayı kaderden kurtulmak zannetmenin, doğru kader inancı ve anlayışıyla hiçbir alakası yoktur.

Haller değişir, ama kader değişmez. Mesela, bir fakir çalışıp zengin olmakla, “Ben kaderimi değiştirdim.” diyemez. Değişen onun hâlidir, fakirliğin yerini zenginlik almıştır. Şöyle demesi gerekir: “Benim kaderimde önce fakir olmak, sonra da çalışıp zengin olmak varmış.”

İslam bize, “Kadere inanıyorsan tedbiri bırakacaksın.” demiyor. Aksine, önce tedbir alıp, sonra tevekkül etmemizi istiyor.


 
Gaybın anahtarları O'nun yanındadır. Onu, O'ndan başkası bilmez. Karada ve denizde olanları da bilir. O'nun bilgisi dışında bir tek yaprak bile düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane dahil, yaş ve kuru ne varsa hepsi açık bir kitaptadır (Levh-i Mahfuzda: Allah katında herşeyin yazılı olduğu bir kitaptır. Kastedilen Kur'an-ı Kerim değildir).

En'am Suresi 59. Ayet

Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdi ki, (bu güvenin yol açtığı) uyuklama hali bir kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir gurup da, Allah’a karşı haksız yere cahiliye devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar, "Bu işten bize ne!" diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, herşeyin karar ve buyruğu) tamamen Allah’a aittir. Onlar, sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. "Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. Şöyle de: Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. Allah, içinizdekileri yoklamak ve kalplerinizdekileri temizlemek için (böyle yaptı). Allah içinizde ne varsa hepsini bilir.

Âl-i İmran Suresi 154. Ayet

İlk Ayette aslında herşey açık da, ikinci ayetle durum tamamlanıyor. 1. Ayette Allah'ın atom altı parçacığın bile nereye gitmesi gerektiğine iradesi ile karar verdiği açıkça görülüyor. Diğer ayetle de Allah'ın insanların hayatları, kaç yıl yaşayacakları üzerinde nihai hüküm sahibi olduğu görülüyor. Kısaca söylemek gerekirse Allah külli irade sahibidir. Cüz-i irade sahibi olan insan ancak isteyen taraftır. İstenileni vermek veyahut engel olmak külli iradenin elindedir. Teşbihte hata olmaz, bunu bir üniversite sınavına benzetebiliriz. Soruları soran kuruldur. Sen o sene bahtında ne sorular varsa o soruların her birinde sadece a,b,c,d veya e şıklarına cevap verebilirsin veya soruyu boş bırakırsın. Ya da Kadir Mısıroğlu'nun bir benzetmesini aktarayım bu konuda. Yine teşbihte hata olmaz olay köpek ve sahibinin ilişkisi gibidir. Sahibi tasmayı kendine çektiği anda köpek istediği yere gidemez. Onun nereye gideceğine sahibi karar verir. Biz kaderden bu şekilde kaçamayız. Deprem olacaksa, Allah istemişse olur. Biz tevekkül ederiz. Yani daha iyi binalar yaparız, Allah'a dua ederiz deprem olmaması için. Buna rağmen daha iyi bina da çözüm değildir. Allah isterse daha şiddetli deprem verebilir (Allah göstermesin). Yani Allah zaten daha kainatı yaratmadan önce tüm kaderi tayin ettiği için, ne yapacağımızı, ve olayların sonucunda ne olacağını bilir ve bunlar zamanı gelince kendi istediği şekilde ve zerre ağırlığınca fark olmaksızın gerçekleşir. İşte buna Kader denir.

Bu arada Allah ölenlerin yakınlarına sabır versin... Ölenlerin de günahlarını affetsin. Hiç iyi bir şey değil tabi ki.
 
Geri
Üst