DENİZ GEZMİŞ ve arkadaşlarının infazının 35. yılı

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

yoldas

New member



bugun DENİZ GEZMİŞ ve arkadaşlarının öldürülüşünün 35.yılı

ve Türkiye'nin her bölgesinde anma etkinlikleri düzenlecenektir

kısaca DENİZ GEZMİŞ

HAYATI

1965'den sonra Türkiye'de gelişen gençlik hareketinin en önemli önderlerinden ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)'nun kurucu ve yöneticilerinden Deniz Gezmiş, 24 Şubat 1947'de Ankara'nın Ayaş ilçesinde doğdu. Öğretmen bir ailenin çocuğu olması sebebiyle ilk ve ortaöğrenimini Sivas'da, liseyi İstanbul'da okudu. Gezmiş, henüz lise öğrencisiyken sol düşünceyle tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu. 1965'de Türkiye İşçi Partisi (TİP)'nin Üsküdar ilçesine üye oldu. İlk kez 31 Ağustos 1966'da Ankara'dan İstanbul'a yürüyen Çorum Belediyesi temizlik isçilerinin Taksim Anıtı'na çelenk koymaları sırasında isçileri destekleyen ve Türk-İş yöneticilerini protesto eden gösteri sırasında gözaltına alındı. 7 Kasım 1966'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. Ardından 19 Ocak 1967'de Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) binasının yedd-i emine verilmesi sırasında çıkan olaylarda yakalandı ve bir gün sonra iki arkadaşıyla çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı. 22 Kasım 1967'de öğrenci örgütlerinin düzenlediği Kıbrıs Mitingi sırasında Aşık İhsani ile birlikte ABD bayrağını yaktıkları gerekçesi ile gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan Deniz Gezmiş, Hukuk Fakültesi'nde birlikte okuduğu arkadaşlarıyla birlikte 30 Ocak 1968'de Devrimci Hukuklular Örgütünü kurdu. 7 Mart 1968'de İÜ Fen Fakültesi konferans salonunda düzenlenen AIESEC genel kurul toplantısında konuşma yapan Devlet Bakanı Seyfi Öztürk'ü protesto ettiği için tutuklandı. 2 Mayıs'a kadar tutuklu kalan Gezmiş, 30 Mayıs'ta 6. Filo'yu protesto ettiği için yargılandı ve beraat etti. Öğrenci eylemleri içinde etkinliği giderek artan Deniz Gezmiş, 12 Haziran 1968'de İstanbul Üniversitesi'nin işgal edilmesinde önderlik etti. İşgal Konseyi adına İÜ Senatosu ile Baltalimanı'nda yapılan görüşmelere katılan öğrenci heyetinin içinde yer aldı; öğrenci haklarının elde edilip işgalin sona erdirilmesinde etkili oldu. İşgalden kısa bir süre sonra İstanbul'a gelen 6. Filo'yu protesto eylemlerinde yer alan Gezmiş, 30 Temmuz'da bu eylemlerden dolayı tutuklandı ve 20 Eylül'de serbest bırakıldı.

TİP içinde yoğunlaşarak, ayrılıklara ve tartışmalara yol açan ideolojik sorunlarda Milli Demokratik Devrim (MDD) görüşünü benimseyen Deniz Gezmiş, bu görüşün özellikle devrimci öğrenciler arasında yayılmasında etkili oldu. Ekim 1968'de eylemlerde birlikte olduğu Cihan Alptekin, Mustafa İlker Gürkan, Mustafa Lütfi Kıyıcı, Cevat Ercişli, M. Mehdi Beşpınar, Selahattin Okur, Saim Kurul ve Ömer Erim Süerkan'la birlikte Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB)'ni kurdu. 1 Kasım 1968'de TMGT, AÜTB, ODTÜÖB ve DÖB'ün başlattığı Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal Yürüyüşü'nü düzenledi. Ardından 28 Kasım 1968'de ABD büyükelçisi Kommer'in gelişi sırasında Yeşilköy Havaalanı'nda düzenlenen protesto gösterileri nedeniyle tutuklandı ve bir süre sonra serbest bırakıldı.

İstanbul Üniversitesi'nde sağcı güçlerin 16 Mart 1969'da girişmiş olduğu hareketlere öğrenci kitlesiyle birlikte karşı koyan Gezmiş, bu eylemi gerekçe gösterilerek 19 Mart'ta yeniden tutuklanarak 3 Nisan'a kadar hapis yattı. Ardından 31 Mayıs 1969'da İÜ Hukuk Fakültesi öğrencilerinin, reform tasarısının gerçekleşmemesini protesto için giriştikleri işgale önderlik etti. Üniversitenin kapatılıp, polise teslim edilmesi nedeniyle çıkan çatışmalarda yaralandı. Hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen hastaneden kaçan Gezmiş, Haziran'ın sonunda Filistin'e gitti. Filistin'e gitmeden önce 23 Haziran 1969'da TMGT'nin topladığı 1. Devrimci Milliyetçi Gençlik Kurultayı'na kendisi gibi haklarında tutuklama kararı olan FKF Genel Başkanı Yusuf Küpeli ile birlikte bir mücadele programı gönderdi. Eylül'e kadar Filistin'de gerilla kamplarında kalan Deniz Gezmiş,1 Eylül 1969'da, 10 Haziran'da "üniversiteyi işgal" ettiği gerekçesiyle Hukuk Fakültesi'nden ihraç edildi. Hakkında tutuklama kararının olduğu bu dönemde gazetecilere gizlendiği yerden demeçler verdi. 23 Eylül 1969'da Hukuk Fakültesi'nde olduğu sırada haber verilen polislerin de fakülteye gelmesi üzerine teslim olan Gezmiş, 25 Kasım'da serbest bırakıldı. Ancak Yıldız Devlet ve Mühendislik Akademisi'nde Battal Mehetoğlu'nun sağcılar tarafından öldürülmesinden sonra okulda yapılan aramada, ele geçirilen dürbünlü bir tüfeğin Gezmiş'e ait olduğu öne sürülerek hakkında yeniden tutuklama kararı alındı. 20 Aralık 1969'da yakalanan Gezmiş, kendisiyle birlikte tutuklanan Cihan Alptekin'le birlikte 18 Eylül 1970'e kadar tutuklu kaldı. Bundan sonra öğrenci eylemlerinden uzaklaşarak, mücadelesini değişik alanlarda sürdürdü. Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan'la birlikte THKO'yu kurdu. 11 Ocak 1971'de THKO adına Ankara İş Bankası Emek Şubesi'nin soygununu gerçekleştirenler arasında yeraldı. 4 Mart 1971'de dört ABD'li erin Balgat'taki Tuslog Tesisleri'nden kaçırılması eyleminde de bulundu. Kaçırılan erler daha sonra serbest bırakıldı



Yakalanışı ve İdamı

12 Mart darbesinin ilk günlerinde Yusuf Aslan ile birlikte Sivas'a gitmekte iken motorsikletleri bozulur. Bir ihbar sonucu polislerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada Yusuf Aslan ile birbirlerini kaybederler. Yusuf Arslan o esnada Deniz Gezmiş ise 16 Kasım 1971 salı günü Sivas'ın Sarkışla ilçesinin Gemerek nahiyesinde yakalandı ve Kayseri'ye getirildi. Buradan Ankara'ya götürüldü ve zamanının İçişleri Bakanı Haldun Menteşoğlu'nun makamına götürüldü.

Mahkeme 16 Temmuz 1971 günü Altındağ Veteriner Okulu binası'nda Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 nolu Mahkemesi'nde başladı ve 9 Ekim 1971 günü bitti. Deniz ve arkadaşları 16 Temmuz 1971'de başlayan THKO-1 Davası'nda TCK'nin 146. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, 9 Ekim 1971'de idam cezasına çarptırıldı.

Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edildi.

İdam edilmeden önce son isteğinin Rodrigo'nun Aranjuez konçertosunu (muhtemelen Adagio'sunu) dinlemek ve bir bardak demli çay içmek olduğu söylenir, ama bu isteğinin yerine getirilmediği bilinmektedir. İdam kemendi boynundan geçirilirken de, hücresinden alınıp apar topar darağacına götürülürken giymesine izin verilmeyen botlarının askerlere bırakılmamasını, ailesinden birinin almasını istediğini belirtmişti. Son sözleri: "Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyalizm!" oldu.


Ses belgeleri ve mahkeme savunmasından bölümler

* "...Biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığını temin edemedik. Bugüne kadar da bu özlem içinde kaldık."

* "...Öteden beri arz etmiş olduğum gibi, bu ülkede Anayasa’yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa’yı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasa’nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasa’yı uygulamayan yavuz kimselerse hâlâ ortadadır. Ve yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler..."

* "...Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. Halen de bu inancı taşıyorum. Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum."[1]

* "Kısaca; Amerikan emperyalizmi yurdumuzda var oldukça bu talan devam edecektir. Türkiye’nin kalkınması için tek ve zorunlu şart Amerika’nın yurttan atılmasıdır. Hem Amerika, hem kalkınma olmaz. Kalkınma toplumsal bir sorundur. Türkiye’de Amerika var oldukça, toplum kalkınamayacak, fakat büyük zenginler, komisyoncular ve uşaklar olacaktır. Amerika yurdumuzda var oldukça, kalkınma değil, tam tersine açlık ve sefalet var olacaktır."

* ...Fikir özgürlüğünü ve anayasayı paravan yapanlar önceleri Atatürkçü geçinirken,onun fikir ve şahsiyetinide küçük görmeye başladılar şeklinde ve sadece Mustafa Kemal tarafını beğeniyorlardı şeklinde bir cümle mevcuttu.Bunu kesin olarak reddediyorum, asla kabul etmiyorum.Diğer yurtseverler de bunu kabul etmez,bu kasten tahrif edilmek isteniyor,gerçekler örtülmek isteniyor.Bu cümle art niyetle hazırlanmıştır.Bu memlekette Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz.


Hüseyin İnan (1949-1972)



1949'da Kayseri'nin Sariz ilçesine bagli Bozhüyük köyünde dogdu.İlk ve orta okulu Sariz'da, liseyi Kayseri'de okudu. 1966'da ODTÜ Idari Bilimler Bölümü'ne kayit oldu. Sosyalist Fikir Klubü(SFK) ve bu dernegin bagli oldugu Dev-Genç'e üye oldu. Bu arada TIP'e de katilarak, bu partinin etkinliklerinde yer aldi. Ayni dönemde, gerek Istanbul ve Ankara, gerek Izmir ve diger yörelerde anti-emperyalist eylemlere katildi; ABD 6.Filo'suna yönelik eylem ve mitinglerin içinde bulundu. Toprak isgalleri, kirsal yörelerdeki etkinlikler vb. etkinliklere katildi. 1966-1967 ögretim yilinda, gerçeklesen ODTÜ Hazirlik boykotunun örgütlenmesine önderlik etti.

* Hüseyin İnan, 1968'de, TIP ve daha sonra MDD içindeki ayrılıklarda, giderek belirginlesen gizli ve dar örgüt fikri dogrultusunda çekirdek bir grup olusturup, kir gerillasi yoluyla anti-emperyalist mücadele verme düsüncesini gelistirmeye çalisti. Ankara, özellikle ODTÜ kökenli olan ve temelini Inan'in attigi grup, daha sonra THKO'nun çekirdek kadrosunu olusturacakti. Ayni yil Idari Bilimler Fakültesi'nden çikarilan Hüseyin Inan, ODTÜ yurtlarinda kalmaya devam etti. 14 Ekim 1969'da, grubun önemli bir kesimiyle birlikte Suriye üzerinden Ürdün'e, Filistin Kurtulus Örgütü(FKÖ)'nün asil gücünü olusturan El Fetih kamplarina gitti. Burada FKÖ'nün yaninda İsrail'e karsi savasti. İsrail içlerindeki karakol baskinlarinda bizzat yer aldi. Subat 1970'de Türkiye'ye geri döndügünde, Diyarbakir-Antep yolunda bir otobüste yakalandi. Diyarbakirda devam eden yargilama sonunda, Ekim 1970'de tahliye oldu. Hüseyin İnan Ankara'ya döndügünde kafasindaki kir gerillasi fikri iyice berraklasmisti. Benzeri düsünceler tasiyan ve ayni eylem çizgisini benimseyen, baslarinda Deniz Gezmis'in yer aldigi Istanbul grubuyla biraraya gelerek THKO'yu kurdu. Inan, kitle hareketleri içinde hemen hiç taninmayan biri olmakla birlikte, örgütleyici niteligi, insanlarla iliski kurma becerisi ve kararliligiyla grup içinde sivrilmisti. Deniz Gezmis, sinan cemgil ve Cihan Alptekin'in de yer aldigi THKO'nun tartismasiz lideri haline geldi. Daha sonra, yayginlasan silahli eylemlere önderlik etmekle kalmadi, bütün eylemlerin bizzat içerisinde oldu. 29 Aralik 1970'de, Dev-Genç üyelerinden Ilker Mansuroglu'nun öldürülmesi üzerine, THKO'nun örgüt olarak kendini ortaya koydugu Kavaklidere Polis Karakolu'nun kursunlanmasi, 1 Ocak 1971'de Türkiye Is Bankasi Emek Subesi soygunu, Amerikan askeri tesislerinin basilarak bir Amerikalinin kaçirilmasi ve daha sonra dört Amerikalinin kaçirilmasi eylemlerinde gösterdigi gözüpek tavri ve kararliligiyla THKO'nun varliginda büyük etken oldu.

24 Mart 1971'de Kayseri'nin Pinarbasi ilçesinde yakalanarak, Deniz Gezmiş ve Yusuf Arslan'la Ankara 1. Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafindan 9 Kasim 1971'de idam'a mahkum oldu.İdamlarin önlenmesi için gerek Meclis'te, gerek kamuoyunda ve gerekse örgüt arkadaslari tarafindan çesitli girisimlerde bulunulmasina ragmen Yusuf Arslan ve Deniz Gezmiş'le birlikte 6 Mayis 1972'de idam edildi.


İnan'ın Yakalanması

El- Fetih kamplarinda yaptiklari yirmi günlük bir egitimden sonra Hüseyin ve 15 arkadasi, 1 Şubat 1970 Pazar günü, Suriye sınırından gizlice Türkiye'ye girer. Grubun bir kismi Diyarbakır'a gelir. Hüseyin İnan, Alpaslan Özdoğan ve Mustafa Yalçıner, yanlarinda getirdikleri silahlari Diyarbakir surlarinda bir yere gömer. Daha sonra Diyarbakır Tıp Fakültesi önünde bulusmak için anlasilir.

Fakat, Tip Fakültesi önüne geldiklerinde fakültenin polis tarafindan basilmis oldugunu gören Hüseyin, Alp ve Yalçiner, Adana'ya gitmek için Diyarbakır dışından bir benzin istasyonunda otobüse biner. Hüseyin ile Alp, yan yana koltuklara, Yalçıner tek başına oturur. Otobüs, Gaziantep yakinlarinda bir yerde jandarmalar tarafindan durdurularak aranir. Hüseyin ile Alp, yan yana koltuklarda oturdugu için gözaltina alinir. Yalçiner, sans eseri kurtulur ve Adana'ya gelir. Yalçiner, daha sonra Ankara'ya gider. Müfit Özdes, Teoman Ermete ve Atilla Keskin ise Malatya'da tren garinda yakalanir. Sonuçta, yakalananlardan Hüseyin Inan, Atilla Keskin, Teoman Ermete, Müfit Özdes, Ercan Enç, Alpaslan Özüdogru, Hamit Yakup, Ahmet Tuncer Sümer, Kadir Manga, Ali Tenk, Bahtiyar Emanet tutuklanir ve Diyarbakır Tutukevi'ne konur. Filistin'den dönenlerden Mustafa Yalçiner, Ahmet Erdogan ve diger 3 kisi, yakalanamaz. Fakat, yakalananlarin Emniyet'te verdigi ifade nedeniyle Mustafa Yalçiner ile Ahmet Erdoğan, giyabi tevkif karari ile aranmaya baslanir.

El-Fetih dönüşü Hüseyin İnan, Diyarbakır'dan Adana'ya giderken bindigi otobüs Gaziantep yakinlarinda jandarma'lar tarafindan durdurulur. Yan yana oturan Hüseyin İnan

ile Alpaslan Özdoğan yakalanir, ön koltuktaki Mustafa Yalçıner ise kaçmayı basarır.

Sinan Cemgil, Hüseyin Inan ve diger gençler devrimci mücadelelerini daglarda sürdürme karari alir, gerekli malzeme 1970 kasim ayinda ODTÜ'den yola çikar



Malatya eylem üssü oluyor

HOCA yetenekleri dolayisiyla Sinan, her zaman aranan birisi olmustur. Dönüsüm dergisinin yazi kurulunda görev almis, ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü Baskanligi yapmis, 8-9 Mart 1969 günleri Ankara'da yapilan TIP Genel Yönetim Kurulu Toplantisi'nda TIP Bilim ve Arastirma Kurulu'nun gençlik islerinden sorumlu bürosuna yönetici olarak seçilmistir. Sinan, politik birikimi ve hitabet yetenegi açisindan herkesçe kabul edilen bir isimdir. Okumaya düskündür. Nurhak'ta dagda iken bile Mao' nun üç ciltlik, Seçme Eserler ini sirt çantasinda tasir ve mola verdikleri yerlerde okur. TIP Genel Baskani Mehmet Ali Aybar' a, üyeler ve arkadaslari, genellikle, Hoca diye hitap ederler. TIP üyesi Sinan da arkadaslarina çogunlukla Hoca diye hitap eder. Hoca lafi ODTÜ ögrencileri arasinda yayilir. Özellikleri nedeniyle, Sinan'a Hoca lakabi takilir. Hatta, Türkiye Ögretmen Sendikasi (TÖS), 1968 yili içinde:

* 1- Mesleki alanda olsun, halk içinde olsun örgütlenme,
* 2- Kapitalist düzen uygulamalarina direnis,
* 3- Emperyalizme ve sömürüye karsi çıkma,
* 4- Tam bağımsızlık fikrinin yayılması,
* 5- Halka dönük ve halk yararina isleyen devrimci egitim,
* 6- Ve Anayasanin tam uygulanmasi; konularinda halka, ögretmenlere, aydinlara ve ögrencilere önderlik eden ve ugradiklari baskilara, hatta fiili tecavüzlere aldirmadan etkinliklerini sürdürdükleri anlasilan bir ögretmen ile bir ögrencinin kahraman olarak seçilmesine, bunlarin birer plaket ile 1000'er lira degerinde kültür yapiti armagan edilerek mükâfatlandirilmasina karar verir. Armağan'a aday olarak Sinan Cemgil, Harun Karadeniz, Yusuf Küpeli, Fevzi Altug, Murat Cahit Kogacioglu, Zeki Saruhan, Timur Erkman, Halit Koçer ve Ibrahim Kaypakkaya gösterilir. Bu maksatla Doç. Dr. Osman Nuri Koçtürk, Nejat Erder, Hürrem Arman, Mehmet Durukan, Demir Ünsal, Cahit Senkol, Safa Güner' den olusan jüri, 16 ögretmen ve 10 ögrenci aday arasindan yaptigi degerlendirme sonunda eski ITÜ-ÖB Baskani Harun Karadeniz'i, ögretmenlerden eski Malatya TÖS Subesi baskani H. Nedim Sahhüseyinoglu' nu armagana layik görür. Armaganlar, 29 Haziran 1969 Pazar günü Aksaray'da bulunan TÖS binasinda yapilan bir törenle kahraman seçilenlere verilir. Sinan, bu sira, Ankara Hukuk Fakültesi ögrencilerinden Sirin Yazicioglu ile Eskisehir'de evlenir. Sinan ile Sirin'in nikâh sahitligini SBF ögrencisi Nihat Akseymen (Rasit Yörükoglu) ile Emine Engin yapar. Sinan ile Sirin, evlendikten sonra Sihhiye'de bir evde yasamaya baslar. Ev, bodrum katinda oldugu için yagmur yagdigi bir dönemde evi sel basar. Bu nedenle, ODTÜ'de asistan olan Aydin Karagözoglu' nun evinde bir süre kalir. Daha sonra, Aydin Karagözoglu'nun evinden ayrilan Sinan'i, mimar Gürol Gürkan otomobiliyle Aydin'a götürür.


Gizli Komunist Partisi

11 Nisan 1969 günü verilen giyabi tutuklama karari ile polis tarafindan aranmaya baslanan Sinan, Hüseyin İnan'ın, bir grup arkadasiyla Filistin'e gitmesinden birkaç gün sonra 13 Ekim 1969 Pazartesi gecesi Ankara'dan giden bir emniyet ekibi tarafindan 14 Ekim Sali günü, eski CHP milletvekili olan ve Aydın'da avukatlik yapan, dayisi Nedim Müren' in yaninda yakalanir. Hakkindaki giyabi tutuklama karari Aydin Savciligi'nca vicahiye çevrilen Sinan, Ankara'ya getirilir. Sinan, Ankara Emniyet Müdürlügü'nde basin mensuplarina su açiklamayi yapar: Polise mukavemet ve patlayici madde bulundurmaktan suçlaniyorum. Bana zabitaca bir baski yapilmadi. Aydin'da iken beni buldular ve Aydin'dan Afyon'a kadar bir vasita ile geldim. Afyon'dan sonra da emniyete ait oldugunu tahmin ettigim siyah bir Volkswagen otomobil ile Ankara'ya getirildim. Emniyet yetkililerinin benden ifade almaya kalkismalari üzerine, 'Sizlere sadece adimi soyadimi söylerim. Ifade ancak savcilikta alinir' dedim ve ifade vermeyi reddettim. Ankara Emniyet Müdürlügü I. Sube Müdürü Altan Ünal da Sinan'in yakalanmasi hakkinda sunlari söyler: Sinan Cemgil üniversiteden ayrildiktan sonra Aydin'da bulunan dayisinin yanina gitmis. Biz de kendisini Aydin'da, buradan gönderdigimiz bir ekip vasitasi ile yakaladik. Giyabi tutuklama karari ile aranan Ahmet Sina da 11 Kasim 1969 günü yapilan durusmaya giderek teslim olur. Sinan ayni dönem, Gizli Komünist Partisi kurduklari gerekçesiyle Ankara Ikinci Agir Ceza Mahkemesi'nde Deniz Gezmis, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga, Aydin Karagözoglu, Sema Karagözoglu, Bingöl Erdumlu ve Mustafa Kemal Çamkiran' la birlikte yargilanir. Kisa bir süre tutuklu kalan Sinan, 24 Aralık 1969 Çarşamba günü, beş bin lira kefaletle serbest birakilir. Hamile olan Sirin, bu sira dogum yaparak bir erkek çocuk dünyaya getirir. Çocuga Taylan adi verilir. 1969 yilinda ODTÜ'de okuyanlardan sadece Sinan degil, ögrenci hareketlerinin içinde aktif olarak yer alanlardan birçok kimse de evlenmistir. 1 Temmuz 1969'da Mehmet Akin Atauz ile Sevil Güvezne , 1969 Agustos ayinda da Çagatay Anadol ile Aysen Besen evlenir. Çagatay Anadol ile Aysen Besen'in nikâh sahitleri Sinan Cemgil ile Atilla Keskin' dir. Sinan'in oglu Taylan dogduktan kisa bir süre sonra Akin ile Sevil Atauz'un 15 Şubat 1970'te bir kiz çocuklari dünyaya gelir. Akin Atauz, bir çocuklarinin oldugunu haber vermek için Aydinlikevler'de iki katli bir evin alt katinda oturan arkadasi Sinan'a gider. Sinan, Taylan'in altini degistirmektedir. Sevil dogum yapti. Ne oldu? Kizimiz oldu. Bu sirada Taylan, aglamaya baslar. Sinan, bunun üzerine, Bak gördün mü, kizin adini duyunca nasil bagiriyor der. Akin Atauz ile Sinan saka olarak Taylan ile Ayse Devrim' e besik kertmesi yaparlar. Sinan, çok daha sonra, 1971 yilinda bir gün, Akin Atauz'a gider. Atauzlarin evinde Sevil Hanim'in Amerikan Kiz Koleji'nden arkadasi olan SBF mezunu bir misafiri vardir. Sevil Hanim, Akin Atauz ve misafirleri, Türkiye'de emperyalizm var mi, yok mu? tartismasi yapmaktadirlar. Gece geç bir vakit evin kapisi çalindiginda Akin Bey kapiyi açar ve Sinan'i karsisinda görünce çok sevinir. Içeri davet eder ama Sinan içeri girmez: Yok, gelemeyecegim. Arkadaslar, disarda otomobilde bekliyorlar. Yarin Sirin evde olmayacak. Benim de bir isim var. Taylan'i birakacak bir yer yok. Getirip size biraksam olur mu? Ne demek, tabii getir. Biz evdeyiz, bakariz. Tamam. Yarin getiririm. Tesekkür ederim diyen Sinan, tam gidecekken geri döner ve Ayse Devrim nasil, büyüdü mü? Görmem mümkün mü? der. Simdi uyuyor. Olsun bir bakayim Ayse Devrim'e. Sinan, Ayse Devrim'in uyudugu odaya götürülür, Ayse Devrim'e bakar, Ne kadar büyümüs der ve basini oksar. Daha sonra evden ayrilan Sinan'i, Sevil ve Akin Atauz'un bu son görüsleridir.

Hasan Ataol' un dedigi gibi: THKO, bir parti gibi görevleri yazili olarak belirlenmis insanlarin olusturdugu bir örgütlenme degildi. Hani, toplumda yasalastirilmamis, teamülen uygulanan bazi kurallar vardir. THKO iste böyle bir seydi. Ayni duygulari paylasan, ayni amaci güden, birbirlerine alabildigine güvenen, birbirlerini seven, sayan insanlarin olusturdugu dar bir arkadas grubuydu. Bu dar arkadas grubunun içinde DÖB'den gelenlerin disinda THKO olarak adlandirilan hareketi olusturanlarin hepsi Türk Solu ve Aydinlik gibi çevrelerin savundugu MDD tezine olumlu bakmamis, o çevrelerden uzak durmuslardir. TIP kökenli olan bu gençler, partiyi sonuna kadar desteklemis, fakat parti içinde tartismalar çikip hiziplesmeler baslayinca, hiçbir hizibin yaninda olmayip kendi baslarinin çaresine bakmislardir. Mihri Belli bunu söyle dile getirmistir: Hüseyin Inan'i az taniyordum. Bir-iki kez bizim eve gelmis, konusulanlari dinlemekle yetinmis, hemen hemen hiç agzini açmamisti. Ötekileri daha da az taniyordum. Sinan, Adnan Cemgil'in ogluydu. Onu bebekliginde bir kez görmüstüm. Aydinlik'ta bir-iki kez karsilasmistik. Pek yakinlik göstermemisti. (1) Sinan, 1970 yili sonunda, Yusuf, Mahir ve Münir tarafindan olusturulan harekete katilma konusunda yapilan öneriyi de geri çevirmistir. Yusuf Küpeli, bu konuda sunlari söylemistir: 1970 Agustos ayinda ben tahliye olduktan sonra Mahir, ben ve Münir, Sinan Cemgil'i evinde ziyaret ettik. Münir ve Sinan, ayni okuldan iyi arkadas idiler. Benim de Sinan'la bir arkadasligim vardi. Sinan'in Mahir ile arkadasliklari yoktu. Sinan'in evine, birlikte örgütlenme teklifi yapmak için gittik. O, bizi kibarca reddetti. Böyle bir serüvene girmek istemiyordu, düsünceleri farkli idi. O günkü konusmalarina göre, Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan grubu birlikte olmasi da bence olanaksizdi, ama herhalde arkadaslik baglari nedeniyle fazla direnemedi.


Yusuf Aslan





Yusuf Aslan, 1947 yılında Yozgat'ın bir köyünde doğdu. Ortaöğrenimini dindar ve anti-komünist eğilimlerle, gelenekçi önyargıların güçlü olduğu bir çevrede tamamladı.

1966'da ODTÜ'ye girdi. Bir yıla kalmadan ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü'nün üyesi oldu, Dev-Genç içinde çalışmaya başladı. Bu dönemden itibaren önce hazırlık okulunda, sonra da mühendislik fakültesinde patlak veren boykotların ve hemen ardından ODTÜ işgalinin önde gelen örgütçülerinden oldu. İlk yargılandığı eylem, CIA ajanı, Amerikan Büyükelçisi Commer'in arabasının yakılmasıydı.

1969 yılında arkadaşlarıyla birlikte Filistin'e gitti. Burada helikopter ve uçak pilotluğunu öğrendi. Traktörden helikoptere kadar her türlü aracı büyük bir ustalıkla kullanıyordu.

1970 yılında kurulan THKO'nun kurucusu ve önderlerinden olan Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş'le birlikte Nurhak'a dağdaki gerilla grubuna katılmaya giderken, Sivas Şarkışla'da yaralı olarak yakalandı. Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. 6 Mayıs 1972'de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan'la birlikte idam edildi.



NOT : HİÇ KİMSE KONUYU FARKLI YONLERE CEKMESİN

TARTIŞMA CIKARTMASIN

HOŞÇAKAL YARIN
 

kostebek

New member
Hala bu adi köpekleri savunmaya çalışanlar var ya, bişey demiyorum.

Lafa bak yaa; dağdaki gerilla grubuna katılmaya giderken, Sivas Şarkışla'da yaralı olarak yakalandı.

Bildiğiniz terörist işte...



Ayrıca bölüm kurallarına aykırı konu..
 

GebzeLi

Altın Üye
ifrit' Alıntı:
yoldas aynı konuyu 39048320948234 kez acıyor, otomatige baglandi artik, belli araliklarla ayni konu, baska basliklar altinda
AAAaaaa:D:D
Ruhani WaRLık ;; Sn Ne KadaR iLeRi ZekaLısın ßöyLe..?
GeRçekten SöyLüyoRum Sen NasıL Saydın ßu KadaR Sayıyı...?
DoğRusu ßu Ruhani WaRLık ßeynine HayRan oLdum..:?:biggrin :biggrin


YAZIMIN TAMAMINI OKURSANIZ SEVİNİRİM...


DENİZ,HÜSEYİN,YUSUF...

ONLAR ABD EMPERYALİZMİ WE HALK ÜZERİNDEKİ FAŞİST BASKIYI ÖNLEMEK İÇİN DÜNYAYA GELDİLER...
DENİZ'İN BABASININ DA DEDİĞİ GİBİ DENİZ;''ÇOK FAZLA VATANSEVERLİĞİN KURBANI OLDU''
ÇÜNKÜ DENİZ TÜRKİYE'NİN TAM BAĞIMSIZ OLMASINI İSTİYORDU...

GÜNÜMÜZDE İSE HALİ DURUM ORTADA...
AB HÜKÜMETİ ARKASINDAKİ ÖRGÜTLER,TARİKATLAR V.S. V.S
SÖZDE LAİK,AŞIRI DİNCİ WE HALKI SÖMÜREN DEWLETİ RESMEN SATAN BİR HÜKÜMET...
BİR YANDAN IMF BİR YANDAN ABD BİR YANDAN NATO BİR YANDAN AB...YETMEZ GİBİ BİRDE AKP...
İŞTE ÜLKENİN DURUMU BU...KÖYLÜNÜN,FAKİRİN,EMEKÇİNİN DURUMU BU,ZENGİNİN İSE ;{DEVLET ZATEN ZENGİNE HİZMET EDİYOR}...
İŞTE BUNLARIN HEPSİNİ ÖNLEMEK İÇİN O 3 FİDAN WE YOLDAŞLARI MÜCADELE WERİYOLARDI...ASLINDA ANERŞİZM GİBİ BİR NİYETLERİ YOKTU...ANERŞİZM ONLARI ZORLUYORDU...BUNA MUHTAÇLARDI...EZİLEN HALKI WE EMPERYALİST=FAŞİST BASKIYI KALDIRMAK İSTİYORLARDI...
TEK AMAÇLARI ŞUYDU---> 1-TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE
2-KÖYLÜ,İŞÇİ,EZİLEN HALKI KURTARMAK
3-LAİK BİR TÜRKİYE...
YANLIŞMIYIM..?
 

fener_li

New member
denizler ölür öldürülür
DURSUNLAR, ABDULLAHLAR. ALPARSLANLAR ÖLMEZ
VATAN BÖLÜNMEZ.
deniz gezmiş kimmiş. sosyalist, anti emperyalist şucu bucu
geçin bunları geçin. pkk propagandası yapmak nerde osyalisçilik özgürlükçülük oluyor.
özgürlükçüyüm sosyalistim diyenlerin çoğu pkk yandaşıdır
 

ebruss

New member
fener_li' Alıntı:
denizler ölür öldürülür
DURSUNLAR, ABDULLAHLAR. ALPARSLANLAR ÖLMEZ
VATAN BÖLÜNMEZ.
deniz gezmiş kimmiş. sosyalist, anti emperyalist şucu bucu
geçin bunları geçin. pkk propagandası yapmak nerde osyalisçilik özgürlükçülük oluyor.
özgürlükçüyüm sosyalistim diyenlerin çoğu pkk yandaşıdır
ne güzel demişsin öyle siz bu kadarsınız işte biraz önce eşkiya diyordun şimdi kendin öldürülür yazmışsın tezatlığa bak ya
iyi birşeyleri savunmak düzenin olması için savaş vermek eşkiyalıksa bende eşkiyayım kardeşim
 

fener_li

New member
ebruss' Alıntı:
ne güzel demişsin öyle siz bu kadarsınız işte biraz önce eşkiya diyordun şimdi kendin öldürülür yazmışsın tezatlığa bak ya
iyi birşeyleri savunmak düzenin olması için savaş vermek eşkiyalıksa bende eşkiyayım kardeşim
eşkiyadan kastınız sağcı ya da solcu değil. solcular için ülkücü, ülkücüler için pekeke dir. pekekeye her ne amaçla olursa olsun yararı olan kişilerin sonu idamdır. caza-ı idam
deniz geşmiş idam edildi bunu iyi bilesin. öldürülür derken kastım buydu.
ben ülkücüyüm ama her ne olursa olsun insanların öldrülmesine karşıyım. ama vatana ihanet edenlerin her ne olursa olsun öldürülmesini isterim. ben bile olsam.
haydi hayırlı traşlar
 

ebruss

New member
öldürülmesinden yanasınki bunu vurgulayak söyleyebiliyorsun hiç lafları çarpıtmaya gerek yok ölmesine mutlaka sevinmişsindir ülkücü değilmisin mutlaka sevinmişsindir ihanet etmiş diyosun ne kadar eminsin ihanet etmişte ne yapmış bi söylermisin solcu olmakmı suçu yada devrim yapmak bişeyleri değiştirmeye çalışmakmı
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

HTML

Üst