- Katılım
- 2 Ocak 2008
- Mesajlar
- 16,867
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Uluslararası politika dergisi Foreign Policy, batılı uzmanlar ve bazı İslam ülkeleri yöneticinin 'İslamistler geliyor' endişesinin yersiz olduğunu ortaya korken, otokrat laikleri demokrasi yanlısı İslamı radikalleştirmekle suçladı.
Foreign Policy; "İslamistler geliyor korkusu yersiz"
Etkili uluslararası politika dergisi Foreign Policy dergisinin son sayısında yer alan bir analizde, birçok Batılı uzmanın ve İslam ülkelerinin çoğunun yöneticilerinin, "Müslümanlar otomatik olarak İslamist partilere oy verir" yanılgısıyla sahip oldukları "İslamistler geliyor" korkusunun yersiz olduğu iddia edildi.
"İslamistler gelmiyor" başlıklı analizde, Müslümanların yaşadığı ülkelerde serbest seçimlerin ve demokrasinin gelişmesinin, radikallerin işine yaradığı iddiasına karşı bazı istatiski araştırmalar öne çıkarılıyor. North Carolina Üniversitesi sosyoloji profesörü Charles Kurzman ile Ijlal Naqvi'nin kaleme aldığı analizde, halkının çoğunluğu Müslüman olan 20 ülkede son 40 yılda yapılan 86 seçimin sonuçları değerlendiriliyor.
İslam dünyasında "dindar partilerin" eskiden gösterildikleri gibi "canavar" olmadıkları vurgulanan analizde, bu partilerin seçim kazanamazlarsa bile liberalleşmeye başladıkları değerlendirmesinde bulunuluyor. Radikal kalan partilerin ise, zannedildiğinin aksine "açık ve demokratik seçimlerde" en kötü sonuçları aldıklarına dikkat çekiliyor.
En otoriter İslam ülkelerinde bile, İslami partilerin her seçimden sonra biraz daha liberal pozisyonlara kaydıkları ifade edilen analizde, bazı ülkelerde İslami partilerin yöneticilerinin normal demokratik süreçlerin parçası olma kararlarıyla hayatlarını bile riske attıklarına dikkat çekiliyor.
Buna örnek olarak da, Mısır'da Müslüman Kardeşlerin, devrimci yöntemi bırakarak demokratik mücadele içine girme kararından sonra Bin Ladin ve yardımcısı El Zevahiri tarafından ölümle tehdit edilmeleri gösteriliyor. Zevahiri yazdığı tehdit mektubunda, "Kim kendini Müslüman demokrat ya da demokrasi çağrısı yapan Müslüman olarak nitelendirirse, kendisini Hıristiyan Müslüman ya da Yahudi Müslüman gibi nitelendirmiş olur" diye yazmıştı.
"Çeyrek yüzyıl önce bir gece yönetimi devirerek İran'daki gibi bir düzen kurmayı" düşünen birçok İslami hareketin artık art arda demokratik sahaya geçerek, laik sistemlerin içinde politika yapmaya başladığına dikkat çekilen analizde, bugün İslam ülkelerinde demokrasinin altını oyanın sadece, radikal teröristler olmadığı dile getiriliyor. Foreign Policy analizinde, İslam dünyasında demokrasinin 20'nci yüzyılda gelişmemesinde sadece demokrasi karşıtı radikal teröristlerin rol oynamadığı ifade edilerek, "Mustafa Kemal ve Rıza Pehlevi gibi otokrat laikler, demokrasi yanlısı İslami hareketlere de baskı uygulayarak onları hep yer altına iterek radikalizmin gelişmesine sebep oldular" iddiasında bulunuluyor.
Bugün de diktatörlerin çeşitli komplolarla, İslami partileri özgür şekilde oy kazanma mücadelesinden çıkarmaya çalıştıkları vurgulanan analizde, bunun uzun vadede hatalı bir davranış olduğu vurgulanıyor. Dünya Değerleri Araştırması sonuçlarına göre, özgür seçimlerin olduğu Müslüman ülkelerde teokratik düzen isteyenlerin oranlarının, serbest seçimlerin olmadığı İslam ülkelerine göre belirgin şekilde az olduğunun altı çizilerek, demokratik ortamdan demokrasinin zayıflayarak değil güçlenerek çıkacağı savunuluyor.
kaynak