Demirören'e notum 10 üzerinden 3

yyildirayy

Moderatör
Moderatör
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
20,694
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ATATÜRK' ü inkar eden bizden değil; ondan bundandı
TRT Spor ekranlarında yayınlanan "Basın Tribünü" programına katılan Beşiktaş kulübü başkan adaylarından Fikret Orman, çarpıcı açıklamalarda bulundu.


TRT Spor ekranlarında yayınlanan "Basın Tribünü programının bu haftaki konuğu, Beşiktaş kulübü başkan adaylarından Fikret Orman oldu. Başkan adayı Yalçın Karadeniz'in de davet edildiği; fakat katılmak istemediğini belirttiği programda,yorumcuların sorularını cevaplayan Fikret Orman çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Beşiktaş başkanlığına neden aday oldunuz, bu gereksinimi neden hissettiniz?

Ben çocukluğumdan beri Beşiktaş camiası içindeyim, çocukluğumun hayalidir Beşiktaş Başkanı olmak. Her Beşiktaş taraftarı da her kulüp taraftarı da kendi mensubu olduğu kulübe başkan olmak ister. Ben de o amaçlar içersinde 2004 senesinde aday olmuştum. Tekrar adaylığımı koydum; çünkü Beşiktaş'ın içinde olduğu durum itibariyle, bu süreçte Beşiktaş'a sahip çıkmayacaksam, ne zaman sahip çıkacağım diyerek kendi kendime ve arkadaşlarımla yapmış olduğum muhakeme sonucunda 12 Mart’ta aday olmaya karar verdim ve aday oldum.

Herhangi bir olay var mı bu kararınızı tetikleyen?

Serdal Adalı kardeşimiz Sayın Demirören’in başkanlıktan ayrılmasıyla beraber, bu konuyla ilgilendiğini, mali imkanlarının ve Beşiktaş’a katkılarının olabileceğini ifade etti. Şahsi olarak bana düşen de, şu anda Beşiktaş’ın mali durumu çok problemli olduğu için onlara zemin hazırlamak veya fedakarlıkta bulunmaktı. Ben de o şekilde davrandım. Fakat Seldar Adalı, "Ben bu işte yokum. Bu yükü kaldırmak için bir tek benim gücüm yeterli değil, başka güçler de bulmam lazım" dedi. Bu gelişme üzerine vermiş olduğumuz özveriyi daha derinleştirip bu dakikadan sonra taşın altına elimizi koymamız gerektiğini düşünerek kararımı verdim.

Murat Aksu da siz de daha önce aday olmuş, ancak seçimlerde kaybetmiş isimlersiniz. İkinizde Serdal Adalı ile görüşmeler yaptınız, mali olarak ta destekleyeceğinizi söylediniz ve önünü açtınız. Niçin Serdal Adalı'nın önünü açtınız, "Siz aday olun biz destekleyelim" dediniz, bu fedakarlığı neden yaptınız? Bunun ekonomik nedenleri var mı? Serdal Adalı’nın adaylıktan çekilme gerekçesi olan kaygıları siz duyuyor musunuz? Beşiktaş’ı mali krizden çıkartacak çözümleriniz, projeleriniz var mı?

1984 senesinden beri kongre üyesiyim. Baktığınız zaman 2 yıl sonra tam 30 senelik kongre üyesi olacağım. Babamdan dolayı da 1978 senesinden beri Beşiktaş kulübünün içindeyim. Baba Hakkı'yı tanırım, o şansa sahip olan insanlardan bir tanesiyim. Beşiktaş'ta ki birçok ağabeyimizi de eskiden beri tanıyorum. Yaşım her ne kadar genç olsa da ben kendimi Beşiktaş'ta tecrübeli olarak görüyorum. 2004’teki adaylığımın üzerinden 8 sene geçmiş. Serdal Adalı ise 5 sene evvel kongre üyesi olmuş ve yönetimde son dönemde bulunmuş bir arkadaşımız. 2000’li yıllardaki yöneticiliklerimiz artık unutulmaya doğru gitmiş durumda. Serdal çok sempatiyle bakılan, taraftarın da benimsediği birisi ve bir kamuoyu rüzgarı arkasında oluşmuş vaziyette. Benim şahsi egolarımı bir yana bırakıp Beşiktaş menfaatinden bakmamız gerekir çünkü bu dakika itibariyle, çok fazla derecede problemler zinciri mevcut. Bir tek mali konular değil çözüme kavuşması gerekenler. Taraftarla olan ilişkiler, Beşiktaş’ın 8 maç sahası kapatılıyor, cezalar alıyor, ekonomik bir sürü problemler var. Burada kamuoyu rüzgarı almak çok önemli bir şey, Serdal Adalı’da bu var. İkincisi kendi de ifade ettiği gibi mali imkanları yeterliydi, Beşiktaş’a katkıda bulunmak istiyordu. Özellikle benim bir fedakarlık yapmam gerektiğini düşünüyordum. Bizi “Beşiktaş’ın önde geleni” diye adlandırırlar. Önde gelmek her zaman öne çıkmak manasına gelmez. Bazı zaman ön açmak, akil insan pozisyonunda durmak, doğruları söylemek gerekir. Mali kongre sonrasında Serdal beye “Allah yolunu açık etsin arkadaş” dedim. Hemen arifesinde de yurt dışı seyahatine çıktım. Döndüğümde Serdal Adalı’nın çekildiğini duyunca aday oldum. Murat Aksu adına bir şey söylemek istemem, o 3 sene evvel aday olmuştu, benim açımdan, biraz da kendimizi tecrübeli saydığımız için önünü açmamız gerektiğini düşündüm. Ancak bunlar oluşmayınca, şu andaki aday yapısına da baktığımız zaman, kamuoyunu tatmin eden, bu problemleri üstlenebilecek bir aday olarak kendimi gördüğüm için de aday olmayı daha doğru buldum.

"Bu sihir işi değil, plan, projelerimiz var"

Gelecek yönetim aslında çok kısa süreliğine geliyor. Beşiktaş’ta başkanlık süresi 3 yıldır ancak, Beşiktaş 19 ay sonra olağan seçime gidecek. Yani 14-15 ay sonra Beşiktaş tekrar seçim konuşmaya başlayacak. Ortadaki problemler zincirine bakacak olursak, buna normalde aklı olan insanların girmesi çok zor. Bu miktarda paraları atmak tutmak, konuşmak kolay, ortaya çıkartmak, en azından bizim dünyalarımız için, gerçek hayat içinde bakacak olursak hiç kolay değil. Beşiktaş’ın gelirlerinin büyük kısmı temlik edilmiş vaziyette, ödemeler var. Futbolcuların alacakları var. Beşiktaş’ın gecikmiş borcu yaklaşık 90 milyon TL civarında. Gecikmiş borçlardan daha önemlisi, geliri olmadığı için her gün o borç üzerine gecikmiş olan borç katsayısı artı geliyor. 2004’ten bu yana bu konuyu dile getiriyorum. Aldığınız avanslar bir borçtur. Bu durum matematik hesabı ile altına girilecek bir denklem değil. Bir ekonomist yaklaşımı ile bu denklemin içerisinden çıkamazsınız. Yada bizim gelirlerimizle, bizim kaynaklarımızla bunun altından kalkamazsınız. Cesur olmak lazım, böyle bir yüke girmek için aşk olması lazım. Sevgi olmadan olmaz. Sevginin karşılığı fedakarlık demektir. Yüreklilikle birlikte para ihtiyacı var. Bu bir sihir işi değil, planlarımız projelerimiz var.

Murat Aksu yaptığı bir açıklamada hem Yalçın Karadeniz hem de sizin için "Emanetçi adaylar" ifadesini kullandı. Yıldırım Demirören’le görüştünüz mü? Kulüpten alacağı var ve senetler konusunda ne söylemek istersiniz?

Murat Aksu'nun açıklamalarını kendi üzerime alınmıyorum, öyle bir yakıştırmayı da kabul etmiyorum. Murat Aksu kendi yazdıysa o ifadeyi ki ona da inanmıyorum. Beni kastettiğine kesinlikle inanmam, onun için de cevap verme gereği duymuyorum. Bundan beş sene evvelki röportajımda ifade etmiştim, “Beşiktaş inanılmaz bir borç yükü içersinde. Bugün başkan adayı olacak insanın, kan, ölüm ve gözyaşı taahhüt etmesi gerekir” dedim. 2. Dünya savaşı sırasında Winston Churchill’in Hitler’e söylediği bir sözdür bu. 2005’teki mali genel kuruldaki konuşmamı gayet net hatırlıyorum. “Beşiktaş bu yapıyla giderse, çok hızlı olarak 3 haneli borçlara doğru gider” demiştim. Bundan 7 sene evvel ikaz etmişim. Bunları söylerken de hep Sayın Demirören’i yererek söyledim. “Emanetçi” çok terbiyesizce bir ifade kesinlikle kabul etmem. Tekrar altını çizerek söylüyorum Murat Aksu’nun bu ifadeyi kendi hür iradesi ile yazdığına inanmam. Başkaları yazmış olabilir, kızgınlıkla,hırs zekanın önüne geçtiği zamanlar olur, insanlar o zamanlarda bazı laflar edebilir, bu insani bir konudur. Biz de zaman zaman yapmış olabiliriz. Yine de benim için söylediğini düşünmüyorum.

Yıldırım Demirören’le telefonda konuştuk. Benim Sayın Demirören’le hiçbir şahsi hesabım olmamıştır. Benim bir tek hesabım Beşiktaş’la olmuştur. Bizim Yıldırım Demirören’le kavgamız bir tek Beşiktaş’la ilgili olmuştur. Çünkü ne kadar arkadaş dahi olsak bakış açılarımız yüzde yüz birbirinden farklıdır. Ben aday olduğumda çok az oy farkı ile seçimi Sayın Demirören kazanmıştır. O dönemde de sloganları bugünlerdeki gibiydi. O transferleri yapacağım dedi, ben ise daha Beşiktaşçı, daha konservatif, gençlerle, tarayarak, inceleyerek transfer, uzun dönemli planlar yaptım. Bizim Yıldırım Demirören’le o yakıştırılan konuşmanın olması imkansızdır. Bunu beni tanıyanlarda gayet iyi bilirler.

Beşiktaş’tan başka bir hesabım olmadı Sayın Demirören’le dediniz. Hesap soracak mısınız Sayın Demirören’e?

"Beşiktaşlı'nın hakkını kimseye yedirmeyiz"

Hesaptan kastınız nedir bilmiyorum ama ben şunu söyleyeyim, yönetime geldiğimiz takdirde Beşiktaş Kulübünün borç yapısını ve gerçek borcunu inceleyeceğiz. Çok speküle edilen bir durum var. Seçildikten sonra genel kurul bize bir teveccüh gösterirse, 3-4 ay sonra tekrar bir genel kurula gitmek gerekebilir. Beşiktaş’ın gerçek durumunu genel kurul üyelerine anlatmak gerekebilir. Hesap sorulacak bir şey varsa, kesin olarak hesap soracağız. Mali durumları iyi olsa bile yöneticilerin, yağmur altında maç seyreden, maaşından arttırıp oraya gelen insanın parasını harcıyorsunuz. Bunu harcayan insanlar olarak ta, onların hakkını aramak, teslim etmek durumundasınız. Bence bu Sayın Demirören için de doğru bir şeydir, çünkü spekülasyon yapılıp konuşulacağına gerçeğin ortaya çıkması, saçların kesilip ak mı, kara mı herkesin görmesi lazım.

Zapatocny ile ilgili haberler yapıldı. 2 milyon avro teklif edildiği ancak sonra 4 milyon 500 bin avroya alındı. Bu alışveriş ibra edildi. Siz bu alışverişte bir kusur tespit ederseniz, Beşiktaş’ın kaybolan hakkını nasıl tahsil edebilirsiniz, bunun bir yöntemi var mı?

İbra edilmek demek, her şeyden aklandığın manasına gelmez. Halka açık anonim bir şirket açısından bakacak olursak eğer gayri kanuni işlem yapılmışsa bu bir suçtur. Dernek kanunlarına göre bakacak olursak, yani bir kamu kuruluşudur, o da bir suçtur. Genel kurul gördüklerine göre ibra eder ancak detayları bilmez. O detayda bir problem var ise o her zaman suçtur. En ince detayıyla incelememizi yapacağız. Beşiktaşlı'nın hakkını kimseye yedirmeyiz. Bu incelemenin yapılması Sayın Demirören içinde Beşiktaş içinde iyi bir şeydir. Her an konuşulup laf atılmasındansa açılıp bakılması gerekli olan bir durumdur.

Mali Kongreden önce Murat Aksu ile bir araya gelip, ibra etmeme konusunda fikir alışverişinde bulundunuz mu?

Mali Kongreden önce Murat Aksu ile bir araya gelmedik, telefonda görüştük. Özellikle 2006 Mali Genel Kurulu ile alakalı ibra ile ilgili biraz yaralıyım. O günden sonra ibra kelimesi bende irite yarattı. Murat bu kongrenin ibra olmaması gerektiğini söyledi, ben ise “benim bireysel olarak 1 oyum var, 1 oyla ibra olmuş olmamış çok önemli bir şey değil ama herkes kendi hür iradesindedir” dedim. Kongre üyesi olup, ismi başkan adaylığında geçen ancak daha kongre salonunu görmemiş, oy atmaya gelmemiş, mali genel kurula katılmamış insanlar var. Ben “Meyve veren ağaç taşlanır” diyerek kendimi avutuyorum, 2006’daki ibra konusu gibi şeyler temcit pilavı gibi önüme geliyor. Bazı zamanda beni kızdırıyor ama üstünde durmuyorum. Salondan çıkmam çok yazıldı, çizildi ancak ben yemek yemeğe gittim. Kongreyi Ali Rıza Dizdar yönetiyordu kendisine “kaç kişi var” diye mesaj attım oda “7 kişi var” dedi. Biz de yemeğe indik. O sırada Serdal Adalı’da vardı yanımızda, sohbet farklı bir şekilde gelişti ve uzadı, ibrayı kaçırdık. Aleyhte oy kullanmayacaktım, hiç elimi kaldırmayacaktım. İbra mevzusunun bir parçası olmayı ilk günden beri istemiyorum, biraz önce de söylediğim gibi 2006’daki hastalanmama sebep olan ibra konusundan beri bir hassasiyetim var.

2006’da kürsüde şu cümleyi kullanmıştınız: Yıldırım Demirören’i ibra etmiyorum ama Beşiktaş’ı ibra ediyorum. O gün salonda sizi bekleyen ve çoğunluğu teşkil eden bir 1500 kişilik grup vardı, sizin bu tavrınızdan dolayı Yıldırım Demirören ibra edilmişti.

Bugün ibra edilmesin diye bas bas bağıran Murat Aksu, o gün ibra edilsin diyen taraftaydı. Aksu, 2005 senesinde Del Bosque ile ilgili ceza var mı, Beşiktaş mali külfet altına girecek mi, dediğimde “Hayır ceza yok” diyerek 8,5 milyon avro ödeyen, %67’ye %33 Fulya tesislerini verdik diyen gerçeğinde bunun tam zıttı davranmış olan, 30-40 tane oyuncu alınıp borcu 16 milyondan 200 milyona çıkartan o yönetim kurulundaki kişilerden bir tanesiydi. İbra edilerek bir yere saklanamazsınız. Ortada bir sorun varsa, o sorun ortaya çıkacaktır. Ben iktidar olursam da hiçbir şeyin üstünü kapatmam, her dataya bakacağız. Dezenformasyon denilen bir şey var. Ben de duyuyorum mesela Fikret Orman’ın listesi, Alen Markarya ile başlıyor gibi, Nevzat Demir’e gitti para istedi gibi yalanlar üzerine kurgular yapılıyor. Ben Nevzat beyi bir senedir görmedim. Kayınpederi vefat etti, spekülasyon yapılır diye ona bile gidemedim.Gitmediğim halde saçma sapan, iğrençlik üzerine kurulu bir sürü söylentiler çıkartılıyor. Beşiktaş siyasetinin içersinde tabiî ki bunlarda olacaktır. Olabildiğince nazikçe cevap vermeye çalışıyorum.

"Bütçeleri kısacağız gelirleri arttıracağız"

2004 yılından bu yana Demirören iktidarında giden oyuncular, gönderilenler, Del Bosque’ye ödenen paralar ile yaklaşık 1 milyar dolarlık bir sirkülasyon söz konusu. 90 milyon TL tarihi geçmiş borçlar var ve 31 Mart’ta çok ciddi ödemeler var, 26 mart sabahı Beşiktaş başkanı olarak uyandığınız takdirde nasıl bir yol izleyeceksiniz, bu kadar büyük meblağların ödenebilmesi için nasıl bir plan yaptınız?

“Yarın geleceğiz, 90 milyon TL’lik borcu kapatacağız” gibi ifadeler hiç kullanmadım. Benim ağzımdan böyle hayali laflar duymazsınız. Öncelikle Beşiktaş’ın sezon sonunu kazasız belasız getirmesi lazım. Bizim yapmış olduğumuz hesaplarda, 60-70 milyon TL gibi bir kaynakla biz buralara gelebiliriz gibi gözüküyor. Bu kaynağı yaratmak için, kendi özverilerimizle birlikte detaylarına burada girmeyeceğim yaptığımız birkaç tane planımız var. Sezon sonuna geldikten sonra Beşiktaş artık bir yapılanma dönemine girmek zorundadır. 270 milyon TL harcayıp, 200 milyon TL gelir elde edip, 70 milyon TL zarar üretirken, o 70 milyon TL’yi kapatabilmek için önündeki gelirini kullanmaya başlayarak, çığ gibi büyüyen ekonomik bir krize sürüklenmiştir. 2010’dan 2012’ye gelen süre içerisinde borç çok hızlı bir artışa geçmiştir. Yönetime geldiğimiz dakika itibari ile ne tedbir alırsak alalım bu borç yapısı içerisinde katlanarak gitmeye devam edecek. Futbol kulüpleri, Beşiktaş A.Ş. açısından bakacak olursak Türk ticaret kanunlarına göre yönetilse bile, UEFA standartlarında kuralları olan bir kurumdur. Dolayısıyla borcunuzu ödemediğinizde UEFA puan silerek, ligden düşürerek yaptırım uyguluyor. Bir haciz işlemiyle değil direkt olarak skorsal olarak da zarar görüyorsunuz. Beşiktaş’ın gider-gelir farkını azaltması lazım. Gideri bütçeleri kısarak azaltacağız, gelirleri arttırmanın yollarını arayacağız. Futbol takımı 110 - 150 milyon TL gibi rakamlar harcamayacak. Bütçelerde genel bir daralma olacak ve bütçemize uygun bir takım yaratacağız, uymayan futbolcularla yollarımız ayıracağız.Rakiplerimize baktığımız zaman bizden fazla gelirleri olan kalemlerde, stadyum gibi bizimde o seviyeyi yakalamamız gerekir. Amatör şubelerle ilgili, aklınıza gelebilecek her yerde bir kaynak yaratabilmek için küçülmemiz, öbür taraftan da büyüyebildiğimiz kadar büyümemiz lazım. Gelirlerin büyük bir kısmı temlik altında ancak, o temlik verilen konularda borç ödenmiş oluyor. Giderler aşağı çekilirse borç katsayısı artmayacak, makul seviyelere inecek. Ancak 6 ay , 1 sene gibi bir sürede günlük gülistanlık olmayacak. 3-4 senelik uzun vadede düzelecek bir durum var karşımızda. Kimse sihir yapmamızı beklemesin. Sihirli sözler sarf etmesi çok kolay ancak gerçeği görerek konuşmak gerekir. 2005’te de 2007’de de bu gerçekleri dile getirmiştim. Beşiktaş’ın belki biraz daha büyüyerek bu durumu toparlaması lazımdı ama maalesef şike operasyonuyla da Türkiye futbolda çok geriledi. Sponsorluklar anlamında, insanların spora bakış açısının değişmesi anlamında birçok şey değişti ve büyümekte artık çok kolay değil. Bir derbi maçı 1 hafta öncesinde konuşmaya başlardık. Şakalaşmalar, maç kritikleri yapılırdı. Artık derbi maçlara ilgi azaldı, kimse bunu yadsıyamaz. Bu gelişmelerin akabinde sponsorluklar iptal olmasa bile artmayacağı anlamına geliyor benim algılamamda. Bizde hayal üzerine bir bina inşa etmeyeceğiz, gerçek, temelleri oturan bir yapı oluşturmaya çalışacağız. Problemi bilirsek çözmeye çalışırız.

Sizce şike yapılmış mı, bu konudaki görüşünüz nedir? Diğer yandan UEFA’nın baskıları, federasyonun sahaya bakılmalı şeklinde çizdiği bir yol haritası var, siz ne düşünüyorsunuz bu süreç ile ilgili?

Olayı 2 türlü incelemek gerekir. Birincisi, ben bu futbol ailesi içerisinde olan bir kişiyim ve şu anda bu konular mahkemeye intikal etmiş, insanlar suçlanmış durumda. Kamuoyunun önünde, bu konuyla alakalı spesifik bir değerlendirme yapmak istemiyorum. Benim karar vereceğim, yönlendireceğim konular değil, artık delileri değerlendirecek hakimlerin, savcıların ve futbol federasyonunun karar vereceği konular.

"Efendilik prim yapmıyor!"

Olayların bu noktaya neden geldiğine bakmak lazım. Çok efendi, düzgün nazik başkanlar bizim futbol camiamızda taraftar primi görmez. Manşete çıkacak bir laf söyledim geçenlerde. "Beşiktaş formasını giyen futbolcu haddini bilecek" dedim. Mesele "Beşiktaş bu maçı alacak” gibi bu tür kesin konuşmalar insanlarda bir heyecan, motivasyon yaratıyor ve bu tarz söylemlerde bulunan yönetici bekleniyor. 2004 senesinde bir TV programına katılmıştım, Ömer Çavuşoğlu da programdaydı, bende başkan adayıyım ve Beşiktaş şampiyonluğu kaybetmiş. Ömer Çavuşoğlu “11 puan geriden geldiniz, Beşiktaş hep böyledir” gibi şeyler söyledi. Bende “Buraya bir Beşiktaş Başkan adayı olarak geldim, siz böyle alaylı bir tavır içersindesiniz” diyince gergin bir ortam oldu. Beklenti 11 puan geriden gelip kazanmak büyük başarı fakat kaybetmek başarısızlık. Yani efendilik prim yapmıyor. Bizim efsane yöneticilerimiz, Beşiktaş’ta, Galatasaray’da, Fenerbahçe’de bakacak olursanız, ismi taraftar tarafından sevilen gündemde olan daha agresif yöneticiler. Konular buralara bir kamuoyu yaratılmasıyla geldi, kendi kendine gelmedi. Bu yüzden herkesin kendine biraz bakması, özeleştirisini yapması lazım. Her yönetici bu niyetle gelmiyor, sistem bunu getiriyor. Eskiden kırmızı ışıkta EDS yoktu ve isteyen geçiyordu, bekleyen enayi yerine konuluyordu. Şimdi kimse geçemiyor çünkü takip var, ceza var. Artık Türk futbolunda bir çizgi çizilmiştir. 3 Temmuz’dan sonrasında farklı bir Türk futbolu, farlı bir bakış açısı ve yeni bir dünya düzeni var. Türk futbolu bazı şeylerle yüzleşmek zorunda, ödenecek bedeller, verilecek cezalar varsa, yapacak bitirecek ve önüne bakacak. Biz Beşiktaşlı olarak kendimizi masum olarak görüyoruz. Bütün kulüpler için bunu bitirip, önümüze yeni bir sayfa açmamız gerekir. Bu konunun devamlı olarak gündemde olmasının, basınıyla, kulüpleriyle, seyircisiyle genel futbol ailesine zarar verdiğini düşünüyorum.

Yalçın Karadeniz’i de yayınımıza davet ettik, ancak kendisi katılmak istemediğini, Fikret Orman’la yan yana olmasının Beşiktaş’a yakışmayacağını söyledi. Sert bir tartışma veya çekişme olabilmesi ihtimaline karşılık yayınımıza katılmak istemedi.

Ben büyüklerime karşı çok saygılıyımdır. Yalçın ağabeyi çok eski tanırım asla ona karşı bir saygısızlığım söz konusu olamaz. Keşke bu programda bulunmuş olsaydı. 2 adayın ne kadar medeni bir ortam içersinde konuştuğunu kamuoyu görmüş olurdu.

"Ben gücümü Seba'dan almam, genel kuruldan alırım"

Süleyman Seba’nın bir desteği oldu mu sizce? Kendisi yaptığı son açıklamada “Hiç kimseye desteğim söz konusu değil, bende şeffaflık vardır , tarafsızımdır ve tarafsızlığımı koruyacağım” dedi.

Ben olayların detayını bilmiyorum. Süleyman Seba 80 yaşının üzerine gelmiş, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli spor adamlarından biridir, yaşayan bir efsanedir. Beşiktaş seçimleri içerisinde şunu destekledi şeklinde malzeme olmaması gereken biri. 2004 senesinde ben başkan adayıyken Süleyman ağabeye “Bana olan sevgini biliyorum, benim için bir pozisyon alma sakın, öyle bir talebimde yok, sen de yapmazsın, kendini rahat hisset” dedim. Süleyman Seba Beşiktaş’ta seçimler üstüdür, bu konulara girmesi de doğru değildir, Süleyman ağabeyimizi kimsenin üzmeye, adını kullanmaya hakkı yoktur. Alet edildi demeyeceğim, o zaman konu farklı bir noktaya gider, ancak ben gücümü Süleyman Seba’dan almam, Beşiktaş Genel Kurulu Üyelerinden, Beşiktaşlılardan alırım. Süleyman ağabey burada bir temsildir artık, kendisini seçim süreçlerine sokmamamız lazım.

Adaylıktan çekilme gibi bir durum oluşabilir mi?

Asla.

Saha içine dönersek, Carvalhal ile Quaresma arasındaki kavgadan dolayı Beşiktaş’ta kazan kaynıyor. Başkan olduğunuzda Carvalhal ve Quaresma ile ilgili tavrınız ne olacak?

"Edepsizlik Beşiktaş futbolcusunda olmaz"

Bugünden 2 ay sonrası ile alakalı bir yorum yapmak istemiyorum. Beşiktaş’ın şu anda bir takımı var. Beşiktaş’ın en önemli varlıkları kendi oyuncuları ve hocasıdır. Şu anda onların aklını karıştırabilecek ve herhangi bir yoruma neden olacak bir şey söylemem. Quaresma çok kaliteli, dünyada kendini ispatlamış bir oyuncudur, hocamızda kendi alanında çok iyidir. Sezon sonu geldiği zaman o günün şartları neyi gerektiriyorsa o yapılacaktır. Profesyonel bir hayattır. Bizim şartlarımız devam etmeyi gerektiriyorsa ederiz, o günkü başarı neyse ona göre hareket ederiz. Maliyetlerden bahsederken hocanın değil futbolcuların maliyetinden bahsettim.. Benim olduğum yerde bir futbolcunun ev kirası aylık 12-15 bin Euro olmayacak. Futbolun komple maliyetleri, bütün masraflar itibariyle bakmak lazım. Sonuç olarak bu kişiler Beşiktaş’ın değerleri. Bunun üzerine yapılacak her spekülasyon değeri düşürür. Değerli oyunculara sahibiz ve istifade edeceğiz.

Mevcutta muktedir bir iktidar olmadığı için Qaresma ile ilgili bir yönetim kararı açıklanmadı. Carvalhal, “Ben daha ucuzum, Quaresma daha pahalı olduğu için muhtemelen beni gönderirler” dedi. Çok net bir şekilde ben buradayken forma giyemez demek istedi. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

Ben bu konuya şu anda muktedir değilim, Beşiktaş’ın başında oturmuyorum. Futbol disiplin oyunudur. Takımın teknik direktörü, oranın patronajlığını yürütüyor, bir de Beşiktaş’ın disiplin yönetmeliği var. Hoca takımını disipline etmek zorundadır. Onun kararıdır saygı duyarım. Bazı şeyler vardır ki, mali verilerden dolayı taviz verirseniz, faturası daha büyük olabilir. Ben kesinlikle Beşiktaş duruşundan taviz vermem. Bir laf duruş değildir, onun alt satırlarını yazdığınız zaman birçok şey vardır. Mesela haksızlık Beşiktaş duruşunda olmaz. Edepsizlik Beşiktaş futbolcusunda olmaz. Bir cümleyle Beşiktaş duruşu özetlenemez. Nezaket, zerafet, saygı var. Mesela Süleyman Seba’nın herkeste bıraktığı izlenim, çok zarif bir insandır, mütevazidir.

"2014'te de adayım, bugünden açıklıyorum"

Gücümü Beşiktaş kongresinden alıyorum dediniz, kongre yapısından memnun musunuz? Üye sayısını 50 bin, 100 bin kişiye çıkartma söylemleri var sizin bu yönde bir çalışmanız olacak mı?

Beşiktaş kongre yapısından memnun değilim. Seçilirsem ki 19 aylık bir dönemde yapabilir miyim bilmiyorum, 19 aylık bir sürede Beşiktaş’ın problemlerini çözemem Bugünden 2014’te de aday olduğumu açıklıyorum. 2014 senesinde Beşiktaş’ın Divan kurulu üyeleri 3 bin, 4 binlere geliyor. Kongre üyeliğini arttırmayı da çok doğru bulmuyorum. Kongre üyeliği için 2 bin TL belki düşürebilir ama kesin olarak yıllık aidat yükselecektir.

Aidat 50 TL ve bir başkan adayı bin kişinin aidatını yatırabiliyor. Geçmiş seçimlerde bunu gördük.

Olabilir, bunlar sistemin getirdiği şeyler, bireysel olarak insanları suçlamamak lazım. Sistem oy simsarlarını da beraberinde getiriyor. Sistemi değiştirmek gerekir. Giriş fiyatı yüksek aidatlar düşük olduğu zaman, o blok ödemeler gerçekleşebiliyor.

Küçülmeden bahsettiniz, tam olarak neyi kast ediyorsunuz? Muhammet’lerin Atınç’ların önü mü açılacak? 1 yılda 10 trilyon kazanan oyuncular var, bir tarafta 2.500 TL maaş alan profesyonel oyuncular var.

Küçültmeden kast ettiğim o değil aslında. Yeniden yapılandırılması lazım. Ödeyemeyeceğin şeyi almayacaksın. Beşiktaş’ın gideri gelirinden fazla. Bunu azaltmak gerekiyor. Beşiktaş kendi bütçesi içerisinde yönetilecek. Artık Türk futbolu bu noktaya gelmek zorunda. UEFA 2013 kriterlerinde çok net belirtmiş.

UEFA tehlikesi görüyor musunuz? 2 ay sonra ödenmeyen 17 milyon TL’lik kesinleşmiş KDV borcundan dolayı ve UEFA’da açılmış olan 7’ye yakın, Türkiye’de açılmış olan 100’e yakın Beşiktaş’ın aleyhinde dava var. UEFA’nın Beşiktaş’ı Avrupa kupalarından men etme cezası ile karşı karşıya kalacağınızı düşünüyor musunuz?

"Bu sıkıntıları ben yaratmadım"

Bana bu şartlar altında nasıl aday oldun diye soruyorlar. Bende “Beşiktaş’ı burada bırakamazdım, kendimi sorumlu hissettim aday oldum” diyorum Sanki Rahmi Koç aday oldu, bende yanında aday oldum gibi nasıl aday oldun diye soruyorlar. Beşiktaş’ın problemleri ortada, aday olan insanlar burada, biz bu işi çözebilmek için varımızla yoğumuzla elimizi taşın altına koyduk. Evet 100 tane davası var, mücadele edeceğiz. Önümüzde UEFA ile ilgili sıkıntılar var, ama bu sıkıntıları ben yaratmadım, biz bunları çözmek için geliyoruz.

Yıldırım Demirören’in ibrasında oy kullanmadınız. Şu anda Demirören Futbol federasyonu Başkanı. Demirören’in Beşiktaş başkanlığı dönemine not verecek olursanız, 10 üzerinden kaç verirsiniz?

"Demirören'e notum 10 üzerinden 3"

Mali Genel Kurulda da anlattım. Sorulan sorular içersinde vardı. Beşiktaş’ta 1 milyar dolar harcanmış bu veriyi ben koydum. 5 filan değil notum 3’lerde kalır.

Programımızın final bölümünde seyirci sorularına geçeceğiz. Bir seyircimiz “En büyük baş belalarımızdan olan Menajer Mendez ile yollar ayrılacak mı” diye sormuş.

Mendez’le yollar niye ayrılsın, Mendez’le çok işimiz var, çok oyuncusu var bizde daha onları çözmemiz lazım. Oyuncuları alırız, işimize geliyorsa oyuncuları satarız, Beşiktaş’ın menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yaparız.

“Muhammed Zidan ile anlaşmıştınız geçen seçimlerde” şeklinde bir soru var.

Öyle bir şey yok.

“Yönetim kurulundan birkaç isim sayabilir misiniz” şeklinde bir soru gelmiş.

Yönetim kurulu listesini 21 Mart’ta açıklayacağım ama, Tamer Kıran, Ahmet Nur Çebi, Ahmet Kavalcı’nın olacağını söyleyebilirim.
Beşiktaş’ta eski sporcularla bir çalışma olacak mı?

Beşiktaşlı olan herkese sahip çıkacağım. Planlarım arasında, tarama izleme ekibi var, bu ekibin çoğunluğu eski Beşiktaşlı futbolculardan oluşacak.

“Tayfur Havutçu görevde kalacak mı” diye sormuş bir izleyicimiz.

Tayfur Havutçu zaten görevde, dolayısıyla görevde kalacak tabi.

Deniz Atalay ve İbrahim Altınsay isimleri çok önemli, Atalay ile daha önce çalışmıştınız yakınlığınız var, Altınsay ile görüşmeleriniz olmuş, bu isimler listenizde yer alacak mı?

3 isim saydım, bir hafta sonra hepsini sayarım.

Yeni stat için İnönü dışında başka bir arazi önerilirse düşünceniz ne olur?

Öyle bir düşüncem yok. Benim düşüncem olduğu yerde yapılmasıdır.

Twitter adresiniz var mı?

Yeni bir adresimiz var. Fikret orman. Seçimle alakalı olarak gelen sorular bana ulaştırılıyor bende olabildiğince cevap vermeye çalışıyorum.

Murat Aksu ile görüştünüz mü, yada destek almak için görüşmeyi düşünür müsünüz? Şeklinde bir soru var.

Tabii ki görüşürüm çok eski arkadaşımdır, ancak destek almak için görüşeceğimi sanmıyorum.

Beşiktaş taraftarları İbrahim Altınsay’ı mutlaka yönetimde görmek istiyor. Listenizde yer alıyor mu diye sorulmuş.

Sayın Altınsay benim olduğum her yerde ister yönetimin içinde olsun, ister dışında Beşiktaş’a faydalı olacaktır.

Bir taraftar “Fikret Orman’dan yıldız oyuncu istemiyoruz, kadroyu korusun yeter, bizi rakiplere ezdirmesin, basketbola da sahip çıksın” demiş.

Beşiktaş’ı kimseye ezdirmem merak etmesinler.

Yalçın Karadeniz’in adaylıktan çekilmesini bekliyor musunuz, yada Yalçın beyin etrafında toplanıp maddi destek vermeyi neden tercih etmediniz?

Yalçın Karadeniz’in adaylıktan çekilmesini beklemiyorum.Kendisi şu anda Divan Başkanı zaten, bence bir büyüğün etrafında toparlanacak bir durum yok. 10 tane aday olurda o zaman bir büyüğün etrafında toplanmak gerekir. Yalçın beyi desteklemeyi gerektirecek bir durumda yok. Şu anda maddi bir problem var, ekibimizle beraber senelerdir hazırlandığımız bir durum var. Biz adaylığa dün karar veren bir ekip değiliz. Dün adaylığa karar veren Yalçın Karadeniz. 2004 senesinde de başkan adayıydım, 2004’ten bu yana da Beşiktaş’ın her konusuyla alakalı bir yorum yapan insanım.

2014’te de aday olacağım dediniz, 5 yıllık bir başkanlık planınız var. 5 yılda kaç şampiyonluk sözü verebilirsiniz?

Hiç şampiyonluk sözü vermem. Beşiktaş her zaman şampiyonluğa oynayan bir kulüptür. Beşiktaş’ın şu anda ki en öncelikli stratejisi, şampiyonluktan daha önemli mali kriterlerine tekrar geri dönmesidir. UEFA kriterlerine girmesi lazım.

Grup liderleri kabul edilen insanları yönetiminize alacak mısınız?

Yönetimle alakalı bir açıklamada bulunmadım ancak, şunu söyleyebilirim hiçbir gruptan birisini almayacağım.




Maraton.com.tr
 
Geri
Üst