dehşet sözler ve olaylar

BSY17

New member
DEHSET SÖZLER



Korkunun Ecele Faydası Yoktur..

Cehennemin Bekçisi Kulağına Fısıldadığında Sen Kalbini Dinle..

Yaşamla Ölüm Arasındaki İpin Ucunu Kaçırma..

Allah Bu Şarabı Önüme Koyarken İçeceğimi Zaten Biliyordu..

İraden Hayatta Sahip Olacağın En Büyük Gücündür..

Allah Beni Yandaşlarımdan Korusun Ben Nası Olsa Kendimi Düşmanlarımdan Koruyabilirim..

Cehennemin Alevleriyle Kuşatılmış Olsanda Cenneteki Bahçeleri Düşün..

Korkmayı Öğrendiğin Gibi Korkmamayı Da Öğrenmelisin..

Korku Sadece Senin Yarattığın Basit Bir Kavramdır.. Bu Kavramı Yıkmakta Sadece Sana Bağlıdır..

İnsanlar Eğlenirken Ölümü Asla Düşünmezler.. Ama Ölüm Onları Hep Düşünür..

İnsanları İnanışlarına Göre Yargılamak Sadece ALLAH'ın İşidir..

Her Satanist Allaha İnanır..! [Teorik Olarak Kanıtlanmıştır..]

Her Kulağına Fısıldayan Melek İyi Olmayabilir..

Bir Ateist Derki; Allaha İnanmıyorum Çünkü Onun Gözüne Batmak İstemiyorum..

Şeytan Yanına Geldiğinde Onu Dünyanın En Seksi Adamı Veya Kadını Olarak Görebilirsin! [Unutma!]

Her Gördüğüne İnanamayacağın Gibi Her Görmediğinede İnanmamazlık Etmemelisin...

Bazı Şeylerin Kanıta İhtiyacı Yoktur..

Küçük Bir Çocuğun Elma Şekerini Çal Ve Ona Yenisini Al !

Bazı Mutluluklar Kalıcıdır.. Aynı Acılarda Öyle..

Issız Bir Adada Her Türlü İmkanında Olsa Asla Ölmeyeceğine İnanma.. Her Zaman Açığını Kollayan Bir Şeytan Vardır..

Bazen Mezarlıklar Dünyanın En Güzel Yerleridir..

Hiç Kimse Öldü Diye Üzülme.. Çünkü Onlar Huzura Ermişlerdir..

Ölenle Ölünmez.. Sürünülür !

Hayatta Yaşıyorsan Sadece Kendin İçin Yaşıyorsun..

Düşlerinde Gördüğün Melek Bir Gün Karşına Çıkarsa Bil Ki Cennettesin...

Asla Unutma En İyi İnsanın Bile Şeytana Uyduğu Bir Zaman Vardır..

Kin Ve Nefret Şeytanın En Sevdiği Duygulardır..

Ölümden Korkma.. Ölümden Kaçma.. ÇÜNKÜ ÖLÜM HEP SENLE...

Bir Genç Kızın Saflığı Sonu Olabilir..


*bir zamanlar*

bir zamanlar bi köy yolda bi aile oturuyomuş bu aile 1 küçük erkek(6) kardeş,1 abla(9) bir anne ve bi baba olmak üzere 4 bireyden oluşuyomuş neyse bi gece anne ve baba arabayla gezmeye çıkmışlar sonra küçük çocuk ablasından habersiz sokağa çıkmış we 1-2 saat ewee dömemeiş ablasıda olayı farketmiş kapı da o anda çalınmış bahkmış ki bi yaşlı amca ve o amcanın üstünde torba war yaşlı amcanında üstüde ıslakmış havada güzel ama adam nasıl oldu ıslandı bi türlü anlamamış kız adam kızdan 1 bardak su istemiş kızda suyu getirmiş neyse adam kıza 3-5 saatliğine burda kalabilirmöiyim die izin almış kızda tabi neden olmasın amca demiş aradan 5 saat kadar geçmiş kız bahkmış ki torba kokuyo kısın sonra babası gelmiş kıza kardeşini sormuş kızda benden habersiz çıkmış benim haberim yok abba demiş babada bahkmış ki odada çok pis koku war torbayıo açmış bahkmış ki bide ne görsün oğlunun cesedi sonra otopsi raporunda saatlerce tecavüse uğradığını anlmışlar ve adama müebbet hapis cezası wermişler









* gizemli bir hikaye forumda ilk defa *

Al karısı, lohusa kadınlara gider ve onların ciğerlerini çekermiş. Lohusa kadının yanında kimse olmadığı zamanlarda da evin bir yerinden çıkıp gelirmiş. Hele hastanın yeri karanlık oldu muydu, o muhakkak gelir ve kadının göğsüne oturarak elini kadının boğazına sokar, ciğerini koparır gidermiş. Bu esnada kadın, bir türlü kıpırdayamaz ve sesini çıkaramazmış. Çok ağır ve korkunçmuş. Yok eğer kadın, cesur çıkarsada Al Karısının mücevher dolu olan beresini eline geçirirse, o artık kaçıp gidemezmiş.

Erkek sesi, öksürüğü bile, Al Kansı'nı korkutmaya yetermiş. Ocak olan ailelere gitmediği gibi, o aileden birisine ait bir giyecek eşyası loğusa kadının yanında bulundurulursa yahut giydirilirse, oraya da gitmezmiş. Elazığ'da Al Karısı ile ilgili anlatılan hikâyelerden birini derleyicisinin kaleminden kitabımıza aldık.

Al karısı, lohusa kadınlara gider ve onların ciğerlerini çekermiş. Lohusa kadının yanında kimse olmadığı zamanlarda da evin bir yerinden çıkıp gelirmiş. Hele hastanın yeri karanlık oldu muydu, o muhakkak gelir ve kadının göğsüne oturarak elini kadının boğazına sokar, ciğerini koparır gidermiş. Bu esnada kadın, bir türlü kıpırdayamaz ve sesini çıkaramazmış. Çok ağır ve korkunçmuş. Yok eğer kadın, cesur çıkarsada Al Karısının mücevher dolu olan beresini eline geçirirse, o artık kaçıp gidemezmiş.

Erkek sesi, öksürüğü bile, Al Kansı'nı korkutmaya yetermiş. Ocak olan ailelere gitmediği gibi, o aileden birisine ait bir giyecek eşyası loğusa kadının yanında bulundurulursa yahut giydirilirse, oraya da gitmezmiş. Elazığ'da Al Karısı ile ilgili anlatılan hikâyelerden birini derleyicisinin kaleminden kitabımıza aldık.

Ninemin annesinin dayısı İsmail Hoca, bir bahar gecesi kırda tarla suluyormuş. Hava soğuk olduğu için üşümüş. Etrafına bakınca da ötelerde bir yerde yanan bir ateş kümesi görmüş. Isınmak için oraya doğru yürümüş.

Yaklaştığında bir de ne görsün Al Karısı, loğusa bir kadın ciğerini kebap edip, çocukları ile birlikte yiyorlarmış. Bir yerde gizlenerek başlamış onları gözetlemeye... Yemişler, yemişler, fakat çocukları doymamış olacak ki, ciğerleri bittiği zaman: ''Anne, daha yok mu?" demişler. Al Karısı da onlara: "Şimdi yatın" demiş. "Yarın sabah İsmail Hoca'nın gelini doğuracak. Kaynanası da sarma saracak. Bir sahan da gelinine verecek. İşte gelinin yiyeceği üçüncü sarmaya bir kıl olup yapışacağım. Gelin beni yutacak ve içerden ciğerini çekip, çıkaracağım. Getiririm, yersiniz." diye onları uyutmuş.

İsmail Hoca bütün konuşulanları duymuş tabiî. Sahiden de gelini o sabah doğuracakmış. Kalkmış, oradan doğruca eve gelmiş ... Kimseye de bir kelime söylememiş.

Sabah olduğunda gelin doğurmuş ve hakikaten karısı da öğlen yemeği için sarma sarmaya başlamış. İsmail Hoca, yine bir şey dememiş. Sadece ayran tuluğuna su koyup ıslatmalarını tembih etmiş.

Öğlen olmuş, sarma hazırlanmış; bakmış ki, karısı bir tabak da gelini için ayırmış. O zaman demiş ki: "Hanım, ben oğlumu evlendirirken ahdetmiştim ki, gelinim ilk doğurduğu zaman onun yiyeceği üç lokmayı ben kendi elimle vereyim. Şimdi ver o sarmayı bana, sen de tuluğu al, gel benimle." demiş.

Gelinin odasına gitmişler. İsmail Hoca almış, tuluğu da yanına ve başlamış sarmalan geline yedirmeye. Birinci sarmayı vermiş, ikinci sarmayı vermiş, sıra üçüncüye gelince, onu tuluğun ağzını açarak, koymuş onun içine ve ağzını kendir ipiyle sıkı sıkı bağlamış.

Sonra ayran tulumu başlamış şişmeğe. Şişmiş, şişmiş...Nihayet "boommp" diye patlamış. Al Karısı, meydana çıkmış ve hemen İsmail Hoca onu yakalamış. Bir daha salmamış, evinde çalıştırmış. Tam on iki sene Al Karısı, İsmail Hoca'nın evinde hizmet etmiş. Evin adamı gibiymiş artık. Ama bir aksiliği varmış. Ona, "filan işi çabuk yap" deyince Al Karısı, o işi çok ağır aheste yaparmış. Eğer "ağır yap" dedi mi, hem çabuk hem de çok güzel yaparmış.

Fakat zamanla birgün Al Karısı, kendisini, salmalarım söylemiş. Tövbe ettiğini bildirmiş ve İsmail Hoca da bunu tutup salıvermiş.

Serbest bırakılınca da "Hay vah hay" L Tam on iki sene hizmet ettim de genç ölümün çaresi nedir, diye sormadınız." demiş. Yakalama çabaları sonuç vermemiş, kaçıp gitmiş.

Ertesi gün köyün yakınlarında bir gölde kanlar içerisinde boğulmuş hâlde bulmuşlar
 

HTML

Üst