Darwin’in Gölgesinde Kalan Dev

sen@tör

New member


Alfred Russel Wallace canlılar dünyasını birbirinden ayıran bir hat çekerek evrim teorisine giden yolda kendi rotasını çizdi.



Ternate, kuzeydoğu Endonezya’da, Borneo Adası’nın bin kilometre doğusunda yer alan, küçük, narin, koni biçiminde yükselen, yaprak yeşili bir volkanik ada. Kendisinden çok daha büyük adaların arasında sıkışıp kalmış, gözden uzak bir ada olsa da, zamanında Felemenk İmparatorluğu’nun bir ticaret merkezi idi. Baharat ve diğer değerli tropikal mallar buradan gemilerle batıya taşınırdı. Bugün kalabalık limanı, meyve ve balık pazarları, camileri, eski kaleleri, sultan sarayı ve minik beton evleri, kıyı şeridini izleyip adayı çevreleyen dairesel yol üzerinde dönme dolap ışıkları gibi uzanıyor. Ternate’nin yüksek yamaçları büyük ölçüde ormanlarla kaplı ve buralarda pek fazla insan yaşamıyor. Ve eğer şanslıysanız, bu ormanlık arazide hâlâ göz kamaştırıcı bir kuşu, omuzlarından pelerin gibi sarkan iki uzun beyaz tüyüyle, zümrüt yeşili göğüslü –bilimsel adı onu ilk kez bilim dünyasıyla tanıştıran kişiyi onurlandıran– Semioptera wallacii’yi görebilirsiniz. Söz konusu kişi Alfred Russel Wallace; 1850’lerin sonları ve 1860’ların başlarında Malay Takımadaları’nda saha çalışmaları yapan genç İngiliz doğabilimci. Wallace bu küçük adadan, 9 Mart 1858’de batıya doğru yola çıkan Felemenk bandıralı bir buharlı posta gemisiyle çok önemli sonuçları olacak bir mektup gönderdi...

Mektubun gönderildiği kişi Charles Darwin’di. Ve Wallace, mektuba, “Orijinal Türden Farklılaşma Eğilimi Üzerine” başlıklı bir de makale iliştirmişti. Bu makale, on yılı aşkın bir süre devam eden kuram ve dikkatli araştırmaların ardından, iki gecede çalakalem yazılan yazıların ürünüydü. Makale, (aynı ifadeyi kullanmasa da) doğal seçilim yoluyla (aynı adı taşımasa da) bir evrim kuramını anlatıyordu. Ve o dönemde bugünkü kadar şöhretli olmasa da önde gelen doğabilimcilerden olan Darwin’in geliştirmiş olduğu, ama henüz yayımlamadığı kuramına şaşılacak ölçüde benziyordu.

Bu, bilim tarihinin klasik bölümlerinden biridir: Darwin’in kuramı olarak bildiğimiz kuramı, aslında Darwin ve onun genç meslektaşı Alfred Russel Wallace neredeyse aynı zamanda formüle etmişlerdi. Ama günümüzde pek çok insan bunun farkında değil. Yaşadığı dönemde Darwin’in genç arkadaşı olarak ve ayrıca bilim ve toplumsal düşünceye katkılarıyla ünlenen Wallace, 1913’teki ölümünün ardından unutuldu. Son yirmi–otuz yılda ise, hem Darwin’in yaşamının her yönünü –ki Wallace bunun önemli bir bölümünü oluşturuyordu– etraflıca inceleyen araştırmacılar hem de birkaç popüler bilim yazarı sayesinde şöhretine yeniden kavuştu.

Broadstone köyündeki mezar taşı artık ağaç dalları altında yok olup gitmeye mahkûm değil. Portresi, Darwin’in ondan daha eski bir portresi ile birlikte, Londra’daki Linne Cemiyeti’nin –150 yıl önce, 1 Temmuz 1858’de, Darwin ve Wallace’ın ortak keşiflerinin duyurulduğu bilimsel cemiyetin– toplantı odasında asılı duruyor. Wallace’ın, evrim kuramından toplumsal adalete ve Mars’taki yaşama dek çeşitli konularda kaleme aldığı yazıları yeniden basılıyor ve İnternet’te yer alıyor. Bilim tarihçileri arasında evrimsel biyocoğrafyanın (hangi türlerin nerede ve neden orada yaşadıklarını inceleyen bilim dalı) kurucusu, özellikle de ada biyocoğrafyasının öncüsü, uyumsal taklit kuramının ilk yaratıcılarından ve ayrıca bugün biyoçeşitlilik adını verdiğimiz

Nationalgeographic
 

rangerran

New member
evrim diye bir sey yoktur. daha ilk canlı hücresinin nasıl ortaya çıktığını açıklayamıyorlar. ayrıca evrimin varlığını gösteren en ufak bir fosil kalıntısı da yok. evrim bilimsel olarak çürümüştür
 

__CgR__

тнє ℓσя∂
evrim diye bir sey yoktur. daha ilk canlı hücresinin nasıl ortaya çıktığını açıklayamıyorlar. ayrıca evrimin varlığını gösteren en ufak bir fosil kalıntısı da yok. evrim bilimsel olarak çürümüştür
buyur kardeşim::melek


ilk canlı hücreleri o andaki atmosfer koşullarında,bulunan CH4,,NH3,,H2,,H2O,,,gibi gazların ortamdaki enerjiyle radyo aktif ışınımlar,yıldırımlar gibi etmenlerinde sayesinde basit organik molekülleri oluşturmuşlardır ve havada O2(oksijen) yoktur......
bu madde S.Miller'in deneyi ile kanıtlanmıştır

bu görüşe HETEROTROF GÖRÜŞÜ denir ve doğruluğu kanıtlanmıştır:goz:

ilk canlı allah tarafından var edilmiştir daha neyi araştıyolar
onada bir itirazımız yok
fakat ilim dini inkar etmiyor sadece araştırıyor kitabımızdada yazdığı gibi olanları kabu etmek yerine araştırın...nedenlerini sorgulayın doğru yolu bulacaksınız,,,
 

melle_21

New member
akılsızlık parayla değil ki bir darvin delisi kuyuya taş atmış bin tanesi çıkarmaya çalısıyorlar hala evrim tam bir saçmalık hemde daniskası
 

realemin

New member
evrimi kabul etmek allahı inkar etmekmi bilimle uğraşmak ilk canlının nasıl oluştuğunu merak etmek dinsizlikmi çıkarın şu at gözlüklerini relax olun allahıda kabul ediyorum evrimide bilimde tıpta bu kadar geri kalmış olmamızın en büyük sebebi bu zihniyettir
 

YaVuZ_SeLM

New member
Bu teorinin hala gündemde olmasının tek sebebi önce Amerikada ardından da Avrupada sosyal mana da Darwinizmin kullanılmış olmasıdır. Hatta bilim dalı haline gelmiş ve Eugenics adını almış insanlar üzerinde bir çok çalışma bilimsel açıdan gerçekmiş gibi sunulmuş bu yolla Zencilere, yahudilere belirli damgalar akademik olarak da vurulabilmiştir. Kısaca Sosyal Darwinzm Amrika gibi kapitalist toplumlarda bir ideoliji olarak "Survival of the fittest" En iyi uyum sağlayanın hayatta kalması adı altında sunulmuştur Calvinizmle birlikte ve İnsanların kafa tasları, siyah ırka mensup insanların ürümesine engel koyma gibi durumlara yol açmıştır. (Böylesi durumlar bizim ülkemizde de ne yazıkkı olmuştur.) Fazla geçmeden Avrupada yankı bulan bu sosyal olgu Fashism olarak ortaya çıkar ki Hitler bunu çok iyi kullanmıştır. Bu onlara diğer insanlar bir diğerinden daha aşağıda oldgu için bu ölümleri meşru kılma özelliği taşımıştır. Yani Avrupalılar ve Amerika gibi güçlü ülkerler bu teoriyi sosyal anlamda kendı cıkarları dogrultusunda kullandıkları ıcın ve akademık bı cok konuya buralardan yön verilebildiği için gündemde kalmayı başarabilmiştr.
 

krc_60

New member
evrim OUT - yaratılış IN

Bu teorinin hala gündemde olmasının tek sebebi önce Amerikada ardından da Avrupada sosyal mana da Darwinizmin kullanılmış olmasıdır. Hatta bilim dalı haline gelmiş ve Eugenics adını almış insanlar üzerinde bir çok çalışma bilimsel açıdan gerçekmiş gibi sunulmuş bu yolla Zencilere, yahudilere belirli damgalar akademik olarak da vurulabilmiştir. Kısaca Sosyal Darwinzm Amrika gibi kapitalist toplumlarda bir ideoliji olarak "Survival of the fittest" En iyi uyum sağlayanın hayatta kalması adı altında sunulmuştur Calvinizmle birlikte ve İnsanların kafa tasları, siyah ırka mensup insanların ürümesine engel koyma gibi durumlara yol açmıştır. (Böylesi durumlar bizim ülkemizde de ne yazıkkı olmuştur.) Fazla geçmeden Avrupada yankı bulan bu sosyal olgu Fashism olarak ortaya çıkar ki Hitler bunu çok iyi kullanmıştır. Bu onlara diğer insanlar bir diğerinden daha aşağıda oldgu için bu ölümleri meşru kılma özelliği taşımıştır. Yani Avrupalılar ve Amerika gibi güçlü ülkerler bu teoriyi sosyal anlamda kendı cıkarları dogrultusunda kullandıkları ıcın ve akademık bı cok konuya buralardan yön verilebildiği için gündemde kalmayı başarabilmiştr.

ARKADAŞIM SANA KATILIYORUM VE YORUMUN İÇİNDE TEŞEKKÜR EDERİM..
 

halilid

New member
Arkadaşlar durduk yere hangi cansız başka cansıza can verebilir, biz akıllı yaratılanlar olarak kendi bünyemizde fazladan göz yada kulak yada başka uzuv çıkarabiliyormuyuz düşünemeyen bu hayvanlar nasıl olmuşta mevsime göre kendine ayar veriyor bir anda sudan çıkıyor yada kanatlanıyor hepsi boş düşünce aslında islam dünyası bu söylemlerle sürekli birbirine düşürülüyor zaten hıristiyan ve museviler böyle şeye inanmıyor inanıyor gibi görünenlerde ellerimizle zengin ettiğimiz filmcilerdir şarkıcılardır yoksa öyle akıllılar değil onlar sadece yerlerini koruma derdindeler.. Ve belli odakların işlerine yarımcı oluyorlar..Bizde yıllardır bu kuyuya kafa sokuyoruz artık unutulsun bu saçmalık. eğer biz maymundan geldiysek ki maymun sıcak kanlı ve insan gibi doğurarak çoğalır buna rağmen yılandaki kan eşleşmesi insana daha yakındır ki(yılan soğuk kanlı yumurtlama yoluyla çoğalır) buna da cevap versinler derim..
 

HTML

Üst