MG_eVİL
New member
- Katılım
- 20 May 2008
- Mesajlar
- 3,623
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
İki yıldır yapamadım, birkaç gün olayı, skandalı, darbesi, suikastı hiç bitmeyen sevgili ülkemden uzaklaşıp kafamı dinleyeyim dedim ama bu kez de kafam “vatandaşların huzurlu yaşadığı” bir batı ülkesine gıptayla bakarak altüst oldu.
O ne huzur, ne mutluluktur ki hiç kimse siyaset konuşmak, kendisinin ve çocuklarının geleceğinden endişe duymak zorunda değil. Günlük yaşamın getirdiği mutluluklar veya küçük sorunlar onlara yetiyor. Çünkü kurumları ve siyasetçileri uyum içinde ülke sorunlarını hallediyor.
‘Bizim için ne büyük hayal’ diye diye (tabii ki bulabildiğim gazetelerden ve internetten olayları yine de izleyerek) sayılı günleri geçirdikten sonra uçakta son gazetelere bakıp herşeyin iyice içinden çıkılmaz hale geldiğini görerek daha da morardım.
“Kafes”ler, “Balyoz”lar, harp oyunları, iktidarın bu plânları belli gruplar veya şahıslar değil de “kurum olarak TSK” hazırlamış ve bundan eminlermiş gibi yaptığı açıklamalar, özellikle “ordudin” ilişkisini gündeme getiren iddialar, köşe yazıları... Öyle karmaşık bir tablo var ki adeta örümcek ağı gibi neredeyse herşeyi, herkesi, her konuyu içine alarak yayılıyor ve yayıldıkça “benim” diyen komplo teorisi çözücülerinin bile apışıp kalacağı hale geliyor.
Bütün bu olaylar içinde en çok Ergenekon soruşturmasıyle ilgili Poyrazköy iddianamesinde emekli Binbaşı Levent Bektaş’ta ele geçirildiği iddia edilen DVD’deki “imanlı olan” ve “olmayan” illerle ilgili harita ile diğer bilgiler dikkatimi çekti. Bu haritada Türkiye’nin illeri 4 renge boyanmış; yeşiller “imanlı” illeri, kırmızılar “imansız” illeri gösteriyormuş.
Aynı dosyada Başbakan Erdoğan’a suikast plânı, özellikle Sünnî bir alışveriş merkezine yönelik eylem plânı, AlevîBektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız ile Genel Sekreteri Kâzım Genç’e yönelik suikastlerden sonra Alevî Sünnî çatışması çıkarma plânı... Eski kuvvet komutanlarına suikast plânı...
Hani “şeytanın aklına gelmez” denebilecek ne varsa; ki bunlara müze gezecek öğrencilere bombalı suikasti, cami bombalamayı, kendi uçağını düşürmeyi ve tüm duyduklarınızı da ekleyin, şeytanın aklına gelmeyecek herşey iddialarda mevcut.
“İmanlı”yı kim bilebilir?
İmanlı ve imansız illeri kimin, nasıl ayırabileceği meselâ akla gelir mi? Bırakın illeri, daha önce birinin yapmaya teşebbüs ettiği gibi semtleri bile “dindar veya değil, imanlı veya değil” gibi ayırabilmek mümkün müdür? Kimin ne kadar imanlı olduğunu Allah’tan başka bilecek, buna karar verecek kimse var mıdır? Bir ilde yapılacak eylemi kim “bu il imanlıdır, öyleyse özellikle dindarlara eylem yapılmıştır” diye değerlendirebilir? Türkiye’nin bütün alışveriş merkezlerinde Sünni’ler çoğunlukta olduğuna göre onları kim bu şekilde ayırabilir?
Bu plânların hangisi gerçeğe uygundur, hangisi uydurulmuştur bunları (bazı işgüzar gazeteciler değil) tabii ki yargı -umarız bağımsız olarak- ortaya çıkaracak. Daha kaç yıl sürecek ve ortaya çıkarılana kadar bu konular nasıl siyasi malzeme haline dönüştürülecek, hangi yanlışların/olayların üzeri yeni darbesuikast haberleriyle örtülecek orası belli değil. Bekleyecek ve sabırdan çatlamazsak göreceğiz.
*****
Açıklamak Özkök’ün borcudur
Bu plânların hazırlandığı dönemde Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök’ün halâ hiç sesinin çıkmaması size de anlaşılmaz gelmiyor mu? Kuvvet konutanları ifade verdiler, Özkök ise “Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in anılarında söz edilen darbe plânları var mıydı, yok muydu” sorusuna “Vardı da diyemem, yoktu da diyemem” dışında net bir açıklama yapmadı.
Oysa “var” idiyse, planlar onun döneminde yapılmış. “Neden soruşturma başlatmadığını” açıklamak, onun için bir tercih değil borç olmalı... Hele de bugünün TSK’sı toptan suçlamayla karşı karşıya bırakılır, bugünün Genelkurmay Başkanı “Hiç bir cuntacı eğilim TSK’da barınamaz” dediği, darbe planı iddialarıyla ilgili kendisi soruşturma başlattığı, kozmik odaları tereddütsüz aramaya açıp her türlü kolaylığı gösterdiği, hukuk devletinin gereklerine saygıyı sürdürdüğü halde devamlı savunma durumunda kalırken esaslı bir borç olmalıdır.
O sustukça akla “Acaba bu planlardan haberi vardı ve susup sakladı mı”, “planlar için onun dönemi ve kendi sorumluluğu tartışılmadığına göre belli bir zaman mı beklendi” gibi sorular geliyor, vatandaşlardan Özkök’le ve Büyükanıt’la ilgili olarak gelen soruların arkası kesilmiyor.
Son haberlerden biri de Balyoz adı verilen plan döneminde 1. Ordu Komutanı olan, bu nedenle tartışmaların hedefindeki isim olarak görülen Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın bilgisine Genelkurmay’ın başvuracağı... Bakalım sonunda neler çıkacak?
Başbakan Erdoğan’ın halâ “Durun bakalım daha neler çıkacak” demesinin arkası nasıl gelecek?
Yarın Her Açıdan’da merak ettiğiniz bir çok soruyu; Emekli Orgeneral Çetin Doğan, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, SP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Vehbi Hatipoğlu, Laiklik ve Dinler Uzmanı Araştırmacı Yazar Aytunç Altındal ve AG Araştırma Şirketi Başkanı Adil Gür ile tartışacağız.
Yine kafa karışıklığımızı aydınlatacak bir tartışma olacağına inanıyorum, hepinizi bekleriz...
..::RUHAT MENGİ::..
O ne huzur, ne mutluluktur ki hiç kimse siyaset konuşmak, kendisinin ve çocuklarının geleceğinden endişe duymak zorunda değil. Günlük yaşamın getirdiği mutluluklar veya küçük sorunlar onlara yetiyor. Çünkü kurumları ve siyasetçileri uyum içinde ülke sorunlarını hallediyor.
‘Bizim için ne büyük hayal’ diye diye (tabii ki bulabildiğim gazetelerden ve internetten olayları yine de izleyerek) sayılı günleri geçirdikten sonra uçakta son gazetelere bakıp herşeyin iyice içinden çıkılmaz hale geldiğini görerek daha da morardım.
“Kafes”ler, “Balyoz”lar, harp oyunları, iktidarın bu plânları belli gruplar veya şahıslar değil de “kurum olarak TSK” hazırlamış ve bundan eminlermiş gibi yaptığı açıklamalar, özellikle “ordudin” ilişkisini gündeme getiren iddialar, köşe yazıları... Öyle karmaşık bir tablo var ki adeta örümcek ağı gibi neredeyse herşeyi, herkesi, her konuyu içine alarak yayılıyor ve yayıldıkça “benim” diyen komplo teorisi çözücülerinin bile apışıp kalacağı hale geliyor.
Bütün bu olaylar içinde en çok Ergenekon soruşturmasıyle ilgili Poyrazköy iddianamesinde emekli Binbaşı Levent Bektaş’ta ele geçirildiği iddia edilen DVD’deki “imanlı olan” ve “olmayan” illerle ilgili harita ile diğer bilgiler dikkatimi çekti. Bu haritada Türkiye’nin illeri 4 renge boyanmış; yeşiller “imanlı” illeri, kırmızılar “imansız” illeri gösteriyormuş.
Aynı dosyada Başbakan Erdoğan’a suikast plânı, özellikle Sünnî bir alışveriş merkezine yönelik eylem plânı, AlevîBektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız ile Genel Sekreteri Kâzım Genç’e yönelik suikastlerden sonra Alevî Sünnî çatışması çıkarma plânı... Eski kuvvet komutanlarına suikast plânı...
Hani “şeytanın aklına gelmez” denebilecek ne varsa; ki bunlara müze gezecek öğrencilere bombalı suikasti, cami bombalamayı, kendi uçağını düşürmeyi ve tüm duyduklarınızı da ekleyin, şeytanın aklına gelmeyecek herşey iddialarda mevcut.
“İmanlı”yı kim bilebilir?
İmanlı ve imansız illeri kimin, nasıl ayırabileceği meselâ akla gelir mi? Bırakın illeri, daha önce birinin yapmaya teşebbüs ettiği gibi semtleri bile “dindar veya değil, imanlı veya değil” gibi ayırabilmek mümkün müdür? Kimin ne kadar imanlı olduğunu Allah’tan başka bilecek, buna karar verecek kimse var mıdır? Bir ilde yapılacak eylemi kim “bu il imanlıdır, öyleyse özellikle dindarlara eylem yapılmıştır” diye değerlendirebilir? Türkiye’nin bütün alışveriş merkezlerinde Sünni’ler çoğunlukta olduğuna göre onları kim bu şekilde ayırabilir?
Bu plânların hangisi gerçeğe uygundur, hangisi uydurulmuştur bunları (bazı işgüzar gazeteciler değil) tabii ki yargı -umarız bağımsız olarak- ortaya çıkaracak. Daha kaç yıl sürecek ve ortaya çıkarılana kadar bu konular nasıl siyasi malzeme haline dönüştürülecek, hangi yanlışların/olayların üzeri yeni darbesuikast haberleriyle örtülecek orası belli değil. Bekleyecek ve sabırdan çatlamazsak göreceğiz.
*****
Açıklamak Özkök’ün borcudur
Bu plânların hazırlandığı dönemde Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök’ün halâ hiç sesinin çıkmaması size de anlaşılmaz gelmiyor mu? Kuvvet konutanları ifade verdiler, Özkök ise “Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in anılarında söz edilen darbe plânları var mıydı, yok muydu” sorusuna “Vardı da diyemem, yoktu da diyemem” dışında net bir açıklama yapmadı.
Oysa “var” idiyse, planlar onun döneminde yapılmış. “Neden soruşturma başlatmadığını” açıklamak, onun için bir tercih değil borç olmalı... Hele de bugünün TSK’sı toptan suçlamayla karşı karşıya bırakılır, bugünün Genelkurmay Başkanı “Hiç bir cuntacı eğilim TSK’da barınamaz” dediği, darbe planı iddialarıyla ilgili kendisi soruşturma başlattığı, kozmik odaları tereddütsüz aramaya açıp her türlü kolaylığı gösterdiği, hukuk devletinin gereklerine saygıyı sürdürdüğü halde devamlı savunma durumunda kalırken esaslı bir borç olmalıdır.
O sustukça akla “Acaba bu planlardan haberi vardı ve susup sakladı mı”, “planlar için onun dönemi ve kendi sorumluluğu tartışılmadığına göre belli bir zaman mı beklendi” gibi sorular geliyor, vatandaşlardan Özkök’le ve Büyükanıt’la ilgili olarak gelen soruların arkası kesilmiyor.
Son haberlerden biri de Balyoz adı verilen plan döneminde 1. Ordu Komutanı olan, bu nedenle tartışmaların hedefindeki isim olarak görülen Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın bilgisine Genelkurmay’ın başvuracağı... Bakalım sonunda neler çıkacak?
Başbakan Erdoğan’ın halâ “Durun bakalım daha neler çıkacak” demesinin arkası nasıl gelecek?
Yarın Her Açıdan’da merak ettiğiniz bir çok soruyu; Emekli Orgeneral Çetin Doğan, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, SP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Vehbi Hatipoğlu, Laiklik ve Dinler Uzmanı Araştırmacı Yazar Aytunç Altındal ve AG Araştırma Şirketi Başkanı Adil Gür ile tartışacağız.
Yine kafa karışıklığımızı aydınlatacak bir tartışma olacağına inanıyorum, hepinizi bekleriz...
..::RUHAT MENGİ::..