Albayrak
Can Feda
- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Milletin direncini medya terörüyle kıramazsınız.
Bir ülkede çeteler varsa, bu durum, ülkenin gizli iktidarına sahip olanlardan kaynaklanır! Fakat siz gerçeği aramıyorsunuz! Çünkü gazeteci değilsiniz. Milletin direncini bu medya terörüyle kıramazsınız!
Davul tokmak ellerinde zil takıp göbek atıyorlar
Hayret ki ne hayret; operasyonun talimatını verdiği belirtilen savcının “yayın yasağı” getirdiğini de ifade edenler, polis tarafından gözaltına alınanlar aleyhine albüm gibi haber bültenleri hazırlıyor...
İfadeleri kimler nasıl sızdırıyor?
Mahkemenin, operasyonla ilgili yayın yasağı kararı, polisler tarafından gazetelerin yetkililerine “Tebliğ ve Tebellüğ” tutanağıyla elden teslim edildi. Yargı kararını hiçe sayan mütareke medyası, sızdırılmış bilgilerle kampanyaya devam ediyor.. Bu kirli manşetlere kim dur diyecek!
Yine cadı avı mı?
Nazif Okumuş, düne bakıp ”Ergenekon Operasyonu”nun hatırlattıklarını yazdı
Dünya ekonomik bunalımla çalkalanırken; Türkiye’de de türban gibi çok özel konular hükümetin gündemini meşgul ederken, ilginç bir operasyon esrarengiz biçimde öne çıktı. Hayret ki ne hayret; operasyonun talimatını verdiği belirtilen savcının “yayın yasağı” getirdiğini de ifade edenler, polis tarafından gözaltına alınanlarla albüm gibi haber bültenleri hazırlıyor. Kendilerini Türk yerine Türkiyeli gören ağırlıklı medyanın keyfine diyecek yok artık. Şükür, AKP iktidarı sayesinde bugünleri de gördüler! Emekli Paşa’dan gazetecisine kadar her meslekte öne çıkmış milliyetçi-vatansever diye bilinen onca insan da gözaltına alınabiliyormuş meğer!
Turancılık davaları
Yeni nesil, hatta yaşı ilerlememiş olanlar okuyup öğrenmedilerse (Çünkü bu konulara Türkiye’deki bu kafaya sahip medya asla değinmez) 1944’teki Türkçü-Turancı davalarını hatırlatmak istiyoruz. Bundan 64 sene önce hükümette İsmet Paşa (İnönü) liderliğindeki CHP vardı. Başbakan da Şükrü Saraçoğlu idi. Malumunuz, devletimizi kuran Atatürk’ün vefatından sonraki CHP yönetimi İsmet Paşa’nın farklı siyasetiyle hızla “milli” olmaktan çıkmaya başlamıştı. Atatürk’ün bile izlerini silmeye çalışıyorlardı. İsmet Paşa “Tek adam” yönetimi oluşturup parayapula bile kendi resimlerini koyacak kadar işi ileri götürmüştü. Halktan kopan yönetim tam anlamıyla enternasyonalleşmişti. Böyle bir süreçte Türk milletinin ezilip horlandığını, kendi var eden değerlerinden uzaklaştırılmak istendiğini ve adeta “Türküm” demenin yasak hale getirilmeye çalışıldığını belirterek harekete geçen dönemin bir grup gerçek aydını, o zamanki Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na mektup yazmışlardı. Ondan sonra da çorap söküğü gibi her şey gelişti ve Moskova’nın işbirliğiyle komünistlerle kolkola girenler, adeta cadı avına çıktı. Aralarında Alparslan Türkeş, Nihal Atsız ve Zeki Velidi Togan gibi merhumların da yer aldığı insanlar bir gecede toplanarak emniyete götürüldü. O zaman, İstanbul emniyeti Sirkeci’deki meşhur Sansaryan Han’daydı. Orada, bir insanın ancak durabildiği tabutluk denilen özel işkence odalarına alındılar. Rahmetli Türkeş’in tırnaklarının bile çekildiği ve kopartıldığı iddiaları da işte bu tabutluk denilen işkence yerleri yüzünden yayıldı. Aradan zaman geçti, halkı kışkırtmak ve rejimi değiştirmek iddialarıyla da suçlanan Türkçü-Turancı denilen bu kişiler, bağımsız mahkemelerde beraat ettiler. Ardından da milletin vicdanında nasıl yer ettikleri ve sevgi ile kucaklaşıldıkları görüldü.
* Nazif Okumuş / Takvim
Medya bayram havasında
Biz de, şu Ergenekon adı verilen operasyonu görünce 1944’teki hadiseleri hatırladık. Bakalım, önemli kısmı tanınan, Ergenekon zanlılarının akıbeti ne olacak? Medyaya bakarsanız; numaracı Cumhuriyetçiler’den her türlü bölücüye, etnik dinci ve ırkçılardan siyasal dincilere kadar hepsi zil takıp oynuyor. Oynasınlar bakalım, davul-tokmak ellerinde... Düğün dernek de bedavaya.
Arslan BULUT
Soros’un darbe çetesine de operasyon yapılacak mı?
Ortada yayın yasağı olmasına rağmen Ümraniye soruşturması ile ilgili yoğun bir medya terörü estiriliyor. Kimse de bu rezalete müdahale etmiyor. Elbette suç işleyen, çete kuran varsa polis yakasına yapışacaktır ve adalet yerini bulacaktır ama sanıkların neyle suçlandığı bile açıklanmadan fırsattan istifade, yayın yasağına rağmen, iddialar üzerinden milli direnç bilincine yönelik bir saldırı kampanyası başlatıldı.
Öyle ki Türkiye’nin bütün milli varlığının satılmasına, ülke gençlerinin Soros çetelerine teslim edilmesine seyirci kalan veya destek olan, bununla da kalmayıp bizzat turuncu darbe girişimi içinde yer alan kim varsa koro halinde bir yaygara kopardı!
Çünkü biliyorlar ki bir milleti ayakta tutan, ünlü tarihçi Gumilev’in tespitiyle “enerji direniş seviyesi” dir.
* * *
Polisin de savcının da mahkemenin de yerine geçtiler! “Yargısız infaz” diye yıllardan beri devleti suçladıklarını unuttular, şimdi kendileri yargısız infaz yapıyor.
Durun bakalım, hele bir yargı önüne çıksınlar! Kim, neyle suçlanıyor; ortaya çıksın!
Hani bunların elinde bir güç olsa, Amerikalı sığır çobanlarının yaptığı gibi, yakaladıklarını ilk gördükleri ağaçta sallandıracaklar!
Oysa dünyanın bildiği darbeciler, Soros çeteleridir! Soros, Gürcistan’da darbe yaptırdığını itiraf etmedi mi? Soros çeteleri, Ukrayna’da darbe yapmadı mı? Soros çeteleri Kırgızistan’ı karıştırmadı mı? Azerbaycan’da da aynı çeteler darbe girişiminde bulunmadı mı?
Ve Soros’un darbe organizasyonu olan Açık Toplum Enstitüsü, Türkiye’de de örgütünü, örümcek ağını, sivil toplum örgütü adı altında kurmadı mı? Bu çetenin medya ayağı, işadamı ayağı, bürokrat ayağı, politikacı ayağı yok mu? Bunlar bir darbe örgütü değil mi? Darbeci Soros’tan para da alıyorlar üstelik! Bundan daha açık delil mi olur?
* * *
Medyada, bazıları eski terörist; bazıları “Türkiye’de Cuma namazı kılınmaz” görüşü taşırken “gazeteci” olmuş kim varsa, soruşturma bahanesiyle milliyetçilik, ulusalcılık kavramlarına ve küresel kapitalizme direnenlere saldırıyor!
Zaten Papaz Santoro cinayeti, Hrant Dink cinayeti, Malatya’daki cinayetler, Danıştay baskını gibi, bana göre Türkiye’ye zarar vermek için plânlanmış olaylar bahanesiyle de bu saldırılar yapılıyordu. Hiçbirinde tetikçiden öteye gidilmedi! Sanıkların resmi görevlilerle ilişkileri, hangi evlerde yetiştikleri de umursanmadı!
Daha geçen gün, muhbir, “Hrant Dink cinayetinin yerini bile önceden haber verdim” demedi mi? Dink’i göz göre göre öldürdüler! Ülke genelinde 500 bin gizli Ermeni’yi açıklamaktan söz ediyordu! Bu sebeple öldürülmüş olamaz mı? Listelerin bulunduğu bilgisayarının hard diski kimde? Tetikçi ve azmettiricileri, cinayet odağını saklamak için özellikle belli bir gruptan ve cahil gençler arasından seçilmiş olamaz mı?
Hadi gitsenize bu skandalın üzerine!
* * *
Yüreği olan gazeteci, gizli iktidar sahiplerine yüklenir! Bir ülkede çeteler varsa, bu durum, ülkenin gizli iktidarına sahip olanlardan kaynaklanır!
Mafya diyorlar! Bütün dünyada mafya, devlet güçlerinin uzantısıdır. Devletlerin izin vermediği hiçbir delikanlı, mafyacılık, çetecilik oynayamaz! Yakup Cemil gibi bir silâhşörü bile harcadılar! Kim ondan daha kabadayıdır ki bu zamanda mafyacılık oynayabilsin?
Hrant Dink’i “kirli kan” sözünden, Başbakan’ı şehitler için “kelle” tabirini kullandı diye mahkûm ettirmiş, “Türkler, bir milyon Ermeni’yi, 30 bin Kürt’ü kesti” diyen yazarla ilgili davada da temyizden sonuç almış bir avukatın bu davalarını bile suç olarak gösteriyorsunuz! İşte yine açık düştünüz!
Size göre, bu sözleri söyleyenler hakkında mahkûmiyet veya tazminat kararı veren hâkimler de suçlu?
Fakat siz gerçeği aramıyorsunuz! Çünkü gazeteci değilsiniz, çünkü vicdan taşımıyorsunuz!
Boşuna heveslenmeyin; milletin direncini bu medya terörüyle kıramazsınız!
Cevap arayan sorular
Ergenekon operasyonu ile ilgili olarak yayın yasağı yok mu? Var.. Peki o zaman Orhan Pamuk öldürülecekti haberi nereden çıkıyor? Sakın medya haberi gaipten aldı demeyin.
Yayın yasağına rağmen yapılan psikolojik hareket!
Ergenekon operasyonu ile ilgili olarak yayın yasağı yok mu? Var.. Peki o zaman gazetelerdeki Orhan Pamuk öldürülecekti haberi nereden çıkıyor? Sakın medya haberi gaipten aldı demeyin. Biliyoruz ki bu haber, AKP’ye yandaş olan güvenlikçiler tarafından talimatla sızdırılmıştır. Burada bir kez daha tekrar ediyoruz. Biz, eğer bir suç varsa elbette bunun cezalandırılmasını isteriz. Ancak henüz hiçbir şey kanıtlanmadan, bir zihniyetin yani Türk Milliyetçiliğinin dolaylı olarak bu biçimde hedef alınmasına razı değiliz... Suçlu varsa, cezasını elbette görecek lakin uygulanan metodu yanlış ve hatta psikolojik bir hareket olarak görüyoruz. Önceki gün de yazdık, sorarım size gözaltına alınan 30 küsur kişinin hepsi ya da bir kaçı serbest kalırsa, o serbest kalacak olanların imajı ne olacak? İspatlanmadan Türk ordusunun şerefli bir generaline çete mensubu diyemezsiniz... Efendim deliller sağlam da demeyin, bunları hukuk değerlendirecek.. Hatırlayın, AKP döneminde buna benzer kaç tane çete operasyonu yapıldı ve sonuç ne oldu? Sorarım size, Ankara’daki o çete operasyonlarından şimdi cezaevinde bulunan bir tek kişi bile var mı?
* Sabahattin ÖNKİBAR
Servet KABAKLI
Errrgenekon’a geeell!
Hani mahkeme kararıyla “yayın yasağı” var ya... Görelim bakalım bizzat cumhuriyet savcısı yönetimindeki şu müthiş “Ergenekon” operasyonunun sonucu ne olacak?..
Fırıldaklık meziyet, fırıldak çevirmek marifet!..
Azîz okuyucularım, daha ilkokula başlamadan önceki çocukluk günlerimde en sevdiğim oyuncaklardan biri fırıldaktı. Hani bir çöpün ucuna takılı olan ve rüzgâra tutulduğunda fırıl fırıl dönen rengârenk kâğıttan gül... Elâziz ağzınca “fırfırik” derdik bu minik rüzgâr gülüne... Delikanlılık çağlarımızdan itibaren de yamuk yumuk hareket eden, özü sözüne uymayan kişilere “fırfırik” denildiğini öğrendik. Tıpkı İstanbul Türkçesi’nde bu tiplere “fırıldak” denildiği gibi...
Aslında o güzelim oyuncağın adının, tek ayak üstünde 40 yalan söyleyen, menfaatleri için dönekliği alışkanlık haline getiren ve o yıllarda sayıları çok az olup toplum tarafından uzak durulanlara sıfat olarak verilmesine de gönlüm pek razı olmamıştır... Neylersiniz ki bu sıfatı geri almaya gücüm yetmediği gibi, ben de bu “gidileri” tarif için kullanır oldum...
Köprülerin altından çok sular aktıktan, yıllar yılları kovaladıktan sonra, 2003 senesindeki bir Özbekistan seyahatim sırasında, yolum Andican’ın Urgenci (Urgancı) kışlağına (köyüne) düşmüştü. Ev sahibemiz Münevver ananın 1,5 yaşındaki bebek irisi torunu Semendar’ın elinde o çocukluk oyuncağım fırıl fırıl dönüyordu. “Bunun adı ne?” diye sorduğumda “Fürfürek” cevabını almıştım... Aynı gün Andican şehir merkezinde para değiştirmek üzere döviz bürosuna yaklaşırken, etrafımızda bazı tipler türemişti. Dövizimizi daha yüksek kurda bozacaklarını söylüyorlardı. Mihmandarımız Nadir bey; “Aman ekem, bunlara kulak asmayınız, hammısı fürfürek” diye uyarmıştı bizi...
İşte buydu!.. Biribirinden 6 - 7 bin kilometre uzakta, Türk Dünyası’nın 2 farklı coğrafyasında da olsa, milletimiz aynı mantıkla, güzelim oyuncağa da dolandırıcıya, dalavereciye, sahtekâra da lehçe farkıyla aynı adı veriyordu... “Fırfırik, fırıldak veya fürfürek!..”
Errrgenekon’a geell!..
Benim aziz gönüldaşlarım, ne yazık ki artık günümüzde bazı zavallılar, “fırıldak” olmayı meziyet, fırıldak çevirmeyi de mârifet saymaya başladılar. Etrafımız fırıldaktan, fırıldaklıktan geçilmiyor. “Türkiyeli Teslimiyet” in, “Türkiyeli Medya” nın, “Türkiyeli entel - dantel liboş takımı” nın da baş malzemesi fırıldak... Eskiden vatandaşı cambaza baktırarak kandırıyor, soyuyor, tâciz ediyorlardı, şimdi küçük fırıldakları göstererek, daha büyük fırıldaklar çeviriyorlar. Türlü - çeşitli fırıldaklar ve fırıldaklıklarla gündem bir anda değiştiriliyor...
“301’i boş ver, o zaten AB’icikler tarafından tu kaka edildi, Sevr ikramcısı Vakıflar Yasası değişikliğine kafayı takma, tepemize indi inecek olan ekonomik krize dönüp bakma! Al sana operasyon!.. İsim babası medya, vaftiz babası ’kapişonlu Türkiyeli teslimiyet!..’ Dolu çıkmış, fos çıkmış, balon uçmuş, mühim mi?!.. Suikast senaryoları da yanında bedava!.. Errrgenekon’a geeell!..”
Hani mahkeme kararıyla “yayın yasağı” var ya... Görelim bakalım bizzat cumhuriyet savcısı yönetimindeki şu müthiş “Ergenekon” operasyonunun sonucu ne olacak?.. Kimler tutuklanacak, kimlerin suçu sabit görülecek, kimler hüküm giyecek?.. Ama gelin görün ki; büyük gizlilik içinde yürütülen şu “yayın yasaklı” operasyonda hükümler manşetlerden, ekranlardan çoktan verildi... Gözaltına alınıp sorgulananlar, kamuoyu önünde idam sehpasına çoktan çıkarıldı bile... Meğer Türkiye’nin başına bütün mel’aneti bu müthiş çete sarmış da ayakta uyuyormuşuz!..
Kömür karası yakışır!..
Dostlarım, kim yaparsa yapsın, bütün kanunsuzluklara, gayrimeşru iş yapan bütün örgütlenmelere, demokrasiye, hukuk düzenine inanan insanlar olarak elbette karşıyız. Ancak henüz yapılan bir soruşturmadır, kimsenin suçu sabit olmamıştır, Yüce Türk mahkemeleri, gözaltında tutulanlar hakkında, “suçludur” veya “suçsuzdur” diye bir hüküm vermemiştir.
Peki, “yayın yasağına” rağmen kendilerini mahkemelerin yerine koyan, bir anda tepemizde hem mağdur, hem avukat, hem savcı, hem de yargıç kesilen, aynı zamanda “basın ve ifade hürriyeti” denildi miydi mangalda kül bırakmayan şu “Türkiyeli Medyatörler” , meslektaşları Güler Kömürcü bu soruşturma sonucu serbest bırakılırsa, onun yüzüne nasıl bakacaklar acaba... Güler Kömürcü, yüzlerine birer çuval kömür tozu sürerse ne olacak?!..
İnanınız ki şu bildik “şebek” enin mensupları; “Biz güzeliz ya!.. Yüzümüze kömür karası bile yakıştı” diye pişmiş kelle gibi sırıtacak, beşlik simit gibi kırıtacaklar!..
Ne de olsa “fırıldak olmak meziyet, fırıldak çevirmek marifet” dostlarım!..
YENİÇAĞ
Bir ülkede çeteler varsa, bu durum, ülkenin gizli iktidarına sahip olanlardan kaynaklanır! Fakat siz gerçeği aramıyorsunuz! Çünkü gazeteci değilsiniz. Milletin direncini bu medya terörüyle kıramazsınız!
Davul tokmak ellerinde zil takıp göbek atıyorlar
Hayret ki ne hayret; operasyonun talimatını verdiği belirtilen savcının “yayın yasağı” getirdiğini de ifade edenler, polis tarafından gözaltına alınanlar aleyhine albüm gibi haber bültenleri hazırlıyor...
İfadeleri kimler nasıl sızdırıyor?
Mahkemenin, operasyonla ilgili yayın yasağı kararı, polisler tarafından gazetelerin yetkililerine “Tebliğ ve Tebellüğ” tutanağıyla elden teslim edildi. Yargı kararını hiçe sayan mütareke medyası, sızdırılmış bilgilerle kampanyaya devam ediyor.. Bu kirli manşetlere kim dur diyecek!
Yine cadı avı mı?
Nazif Okumuş, düne bakıp ”Ergenekon Operasyonu”nun hatırlattıklarını yazdı
Dünya ekonomik bunalımla çalkalanırken; Türkiye’de de türban gibi çok özel konular hükümetin gündemini meşgul ederken, ilginç bir operasyon esrarengiz biçimde öne çıktı. Hayret ki ne hayret; operasyonun talimatını verdiği belirtilen savcının “yayın yasağı” getirdiğini de ifade edenler, polis tarafından gözaltına alınanlarla albüm gibi haber bültenleri hazırlıyor. Kendilerini Türk yerine Türkiyeli gören ağırlıklı medyanın keyfine diyecek yok artık. Şükür, AKP iktidarı sayesinde bugünleri de gördüler! Emekli Paşa’dan gazetecisine kadar her meslekte öne çıkmış milliyetçi-vatansever diye bilinen onca insan da gözaltına alınabiliyormuş meğer!
Turancılık davaları
Yeni nesil, hatta yaşı ilerlememiş olanlar okuyup öğrenmedilerse (Çünkü bu konulara Türkiye’deki bu kafaya sahip medya asla değinmez) 1944’teki Türkçü-Turancı davalarını hatırlatmak istiyoruz. Bundan 64 sene önce hükümette İsmet Paşa (İnönü) liderliğindeki CHP vardı. Başbakan da Şükrü Saraçoğlu idi. Malumunuz, devletimizi kuran Atatürk’ün vefatından sonraki CHP yönetimi İsmet Paşa’nın farklı siyasetiyle hızla “milli” olmaktan çıkmaya başlamıştı. Atatürk’ün bile izlerini silmeye çalışıyorlardı. İsmet Paşa “Tek adam” yönetimi oluşturup parayapula bile kendi resimlerini koyacak kadar işi ileri götürmüştü. Halktan kopan yönetim tam anlamıyla enternasyonalleşmişti. Böyle bir süreçte Türk milletinin ezilip horlandığını, kendi var eden değerlerinden uzaklaştırılmak istendiğini ve adeta “Türküm” demenin yasak hale getirilmeye çalışıldığını belirterek harekete geçen dönemin bir grup gerçek aydını, o zamanki Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na mektup yazmışlardı. Ondan sonra da çorap söküğü gibi her şey gelişti ve Moskova’nın işbirliğiyle komünistlerle kolkola girenler, adeta cadı avına çıktı. Aralarında Alparslan Türkeş, Nihal Atsız ve Zeki Velidi Togan gibi merhumların da yer aldığı insanlar bir gecede toplanarak emniyete götürüldü. O zaman, İstanbul emniyeti Sirkeci’deki meşhur Sansaryan Han’daydı. Orada, bir insanın ancak durabildiği tabutluk denilen özel işkence odalarına alındılar. Rahmetli Türkeş’in tırnaklarının bile çekildiği ve kopartıldığı iddiaları da işte bu tabutluk denilen işkence yerleri yüzünden yayıldı. Aradan zaman geçti, halkı kışkırtmak ve rejimi değiştirmek iddialarıyla da suçlanan Türkçü-Turancı denilen bu kişiler, bağımsız mahkemelerde beraat ettiler. Ardından da milletin vicdanında nasıl yer ettikleri ve sevgi ile kucaklaşıldıkları görüldü.
* Nazif Okumuş / Takvim
Medya bayram havasında
Biz de, şu Ergenekon adı verilen operasyonu görünce 1944’teki hadiseleri hatırladık. Bakalım, önemli kısmı tanınan, Ergenekon zanlılarının akıbeti ne olacak? Medyaya bakarsanız; numaracı Cumhuriyetçiler’den her türlü bölücüye, etnik dinci ve ırkçılardan siyasal dincilere kadar hepsi zil takıp oynuyor. Oynasınlar bakalım, davul-tokmak ellerinde... Düğün dernek de bedavaya.
Arslan BULUT
Soros’un darbe çetesine de operasyon yapılacak mı?
Ortada yayın yasağı olmasına rağmen Ümraniye soruşturması ile ilgili yoğun bir medya terörü estiriliyor. Kimse de bu rezalete müdahale etmiyor. Elbette suç işleyen, çete kuran varsa polis yakasına yapışacaktır ve adalet yerini bulacaktır ama sanıkların neyle suçlandığı bile açıklanmadan fırsattan istifade, yayın yasağına rağmen, iddialar üzerinden milli direnç bilincine yönelik bir saldırı kampanyası başlatıldı.
Öyle ki Türkiye’nin bütün milli varlığının satılmasına, ülke gençlerinin Soros çetelerine teslim edilmesine seyirci kalan veya destek olan, bununla da kalmayıp bizzat turuncu darbe girişimi içinde yer alan kim varsa koro halinde bir yaygara kopardı!
Çünkü biliyorlar ki bir milleti ayakta tutan, ünlü tarihçi Gumilev’in tespitiyle “enerji direniş seviyesi” dir.
* * *
Polisin de savcının da mahkemenin de yerine geçtiler! “Yargısız infaz” diye yıllardan beri devleti suçladıklarını unuttular, şimdi kendileri yargısız infaz yapıyor.
Durun bakalım, hele bir yargı önüne çıksınlar! Kim, neyle suçlanıyor; ortaya çıksın!
Hani bunların elinde bir güç olsa, Amerikalı sığır çobanlarının yaptığı gibi, yakaladıklarını ilk gördükleri ağaçta sallandıracaklar!
Oysa dünyanın bildiği darbeciler, Soros çeteleridir! Soros, Gürcistan’da darbe yaptırdığını itiraf etmedi mi? Soros çeteleri, Ukrayna’da darbe yapmadı mı? Soros çeteleri Kırgızistan’ı karıştırmadı mı? Azerbaycan’da da aynı çeteler darbe girişiminde bulunmadı mı?
Ve Soros’un darbe organizasyonu olan Açık Toplum Enstitüsü, Türkiye’de de örgütünü, örümcek ağını, sivil toplum örgütü adı altında kurmadı mı? Bu çetenin medya ayağı, işadamı ayağı, bürokrat ayağı, politikacı ayağı yok mu? Bunlar bir darbe örgütü değil mi? Darbeci Soros’tan para da alıyorlar üstelik! Bundan daha açık delil mi olur?
* * *
Medyada, bazıları eski terörist; bazıları “Türkiye’de Cuma namazı kılınmaz” görüşü taşırken “gazeteci” olmuş kim varsa, soruşturma bahanesiyle milliyetçilik, ulusalcılık kavramlarına ve küresel kapitalizme direnenlere saldırıyor!
Zaten Papaz Santoro cinayeti, Hrant Dink cinayeti, Malatya’daki cinayetler, Danıştay baskını gibi, bana göre Türkiye’ye zarar vermek için plânlanmış olaylar bahanesiyle de bu saldırılar yapılıyordu. Hiçbirinde tetikçiden öteye gidilmedi! Sanıkların resmi görevlilerle ilişkileri, hangi evlerde yetiştikleri de umursanmadı!
Daha geçen gün, muhbir, “Hrant Dink cinayetinin yerini bile önceden haber verdim” demedi mi? Dink’i göz göre göre öldürdüler! Ülke genelinde 500 bin gizli Ermeni’yi açıklamaktan söz ediyordu! Bu sebeple öldürülmüş olamaz mı? Listelerin bulunduğu bilgisayarının hard diski kimde? Tetikçi ve azmettiricileri, cinayet odağını saklamak için özellikle belli bir gruptan ve cahil gençler arasından seçilmiş olamaz mı?
Hadi gitsenize bu skandalın üzerine!
* * *
Yüreği olan gazeteci, gizli iktidar sahiplerine yüklenir! Bir ülkede çeteler varsa, bu durum, ülkenin gizli iktidarına sahip olanlardan kaynaklanır!
Mafya diyorlar! Bütün dünyada mafya, devlet güçlerinin uzantısıdır. Devletlerin izin vermediği hiçbir delikanlı, mafyacılık, çetecilik oynayamaz! Yakup Cemil gibi bir silâhşörü bile harcadılar! Kim ondan daha kabadayıdır ki bu zamanda mafyacılık oynayabilsin?
Hrant Dink’i “kirli kan” sözünden, Başbakan’ı şehitler için “kelle” tabirini kullandı diye mahkûm ettirmiş, “Türkler, bir milyon Ermeni’yi, 30 bin Kürt’ü kesti” diyen yazarla ilgili davada da temyizden sonuç almış bir avukatın bu davalarını bile suç olarak gösteriyorsunuz! İşte yine açık düştünüz!
Size göre, bu sözleri söyleyenler hakkında mahkûmiyet veya tazminat kararı veren hâkimler de suçlu?
Fakat siz gerçeği aramıyorsunuz! Çünkü gazeteci değilsiniz, çünkü vicdan taşımıyorsunuz!
Boşuna heveslenmeyin; milletin direncini bu medya terörüyle kıramazsınız!
Cevap arayan sorular
Ergenekon operasyonu ile ilgili olarak yayın yasağı yok mu? Var.. Peki o zaman Orhan Pamuk öldürülecekti haberi nereden çıkıyor? Sakın medya haberi gaipten aldı demeyin.
Yayın yasağına rağmen yapılan psikolojik hareket!
Ergenekon operasyonu ile ilgili olarak yayın yasağı yok mu? Var.. Peki o zaman gazetelerdeki Orhan Pamuk öldürülecekti haberi nereden çıkıyor? Sakın medya haberi gaipten aldı demeyin. Biliyoruz ki bu haber, AKP’ye yandaş olan güvenlikçiler tarafından talimatla sızdırılmıştır. Burada bir kez daha tekrar ediyoruz. Biz, eğer bir suç varsa elbette bunun cezalandırılmasını isteriz. Ancak henüz hiçbir şey kanıtlanmadan, bir zihniyetin yani Türk Milliyetçiliğinin dolaylı olarak bu biçimde hedef alınmasına razı değiliz... Suçlu varsa, cezasını elbette görecek lakin uygulanan metodu yanlış ve hatta psikolojik bir hareket olarak görüyoruz. Önceki gün de yazdık, sorarım size gözaltına alınan 30 küsur kişinin hepsi ya da bir kaçı serbest kalırsa, o serbest kalacak olanların imajı ne olacak? İspatlanmadan Türk ordusunun şerefli bir generaline çete mensubu diyemezsiniz... Efendim deliller sağlam da demeyin, bunları hukuk değerlendirecek.. Hatırlayın, AKP döneminde buna benzer kaç tane çete operasyonu yapıldı ve sonuç ne oldu? Sorarım size, Ankara’daki o çete operasyonlarından şimdi cezaevinde bulunan bir tek kişi bile var mı?
* Sabahattin ÖNKİBAR
Servet KABAKLI
Errrgenekon’a geeell!
Hani mahkeme kararıyla “yayın yasağı” var ya... Görelim bakalım bizzat cumhuriyet savcısı yönetimindeki şu müthiş “Ergenekon” operasyonunun sonucu ne olacak?..
Fırıldaklık meziyet, fırıldak çevirmek marifet!..
Azîz okuyucularım, daha ilkokula başlamadan önceki çocukluk günlerimde en sevdiğim oyuncaklardan biri fırıldaktı. Hani bir çöpün ucuna takılı olan ve rüzgâra tutulduğunda fırıl fırıl dönen rengârenk kâğıttan gül... Elâziz ağzınca “fırfırik” derdik bu minik rüzgâr gülüne... Delikanlılık çağlarımızdan itibaren de yamuk yumuk hareket eden, özü sözüne uymayan kişilere “fırfırik” denildiğini öğrendik. Tıpkı İstanbul Türkçesi’nde bu tiplere “fırıldak” denildiği gibi...
Aslında o güzelim oyuncağın adının, tek ayak üstünde 40 yalan söyleyen, menfaatleri için dönekliği alışkanlık haline getiren ve o yıllarda sayıları çok az olup toplum tarafından uzak durulanlara sıfat olarak verilmesine de gönlüm pek razı olmamıştır... Neylersiniz ki bu sıfatı geri almaya gücüm yetmediği gibi, ben de bu “gidileri” tarif için kullanır oldum...
Köprülerin altından çok sular aktıktan, yıllar yılları kovaladıktan sonra, 2003 senesindeki bir Özbekistan seyahatim sırasında, yolum Andican’ın Urgenci (Urgancı) kışlağına (köyüne) düşmüştü. Ev sahibemiz Münevver ananın 1,5 yaşındaki bebek irisi torunu Semendar’ın elinde o çocukluk oyuncağım fırıl fırıl dönüyordu. “Bunun adı ne?” diye sorduğumda “Fürfürek” cevabını almıştım... Aynı gün Andican şehir merkezinde para değiştirmek üzere döviz bürosuna yaklaşırken, etrafımızda bazı tipler türemişti. Dövizimizi daha yüksek kurda bozacaklarını söylüyorlardı. Mihmandarımız Nadir bey; “Aman ekem, bunlara kulak asmayınız, hammısı fürfürek” diye uyarmıştı bizi...
İşte buydu!.. Biribirinden 6 - 7 bin kilometre uzakta, Türk Dünyası’nın 2 farklı coğrafyasında da olsa, milletimiz aynı mantıkla, güzelim oyuncağa da dolandırıcıya, dalavereciye, sahtekâra da lehçe farkıyla aynı adı veriyordu... “Fırfırik, fırıldak veya fürfürek!..”
Errrgenekon’a geell!..
Benim aziz gönüldaşlarım, ne yazık ki artık günümüzde bazı zavallılar, “fırıldak” olmayı meziyet, fırıldak çevirmeyi de mârifet saymaya başladılar. Etrafımız fırıldaktan, fırıldaklıktan geçilmiyor. “Türkiyeli Teslimiyet” in, “Türkiyeli Medya” nın, “Türkiyeli entel - dantel liboş takımı” nın da baş malzemesi fırıldak... Eskiden vatandaşı cambaza baktırarak kandırıyor, soyuyor, tâciz ediyorlardı, şimdi küçük fırıldakları göstererek, daha büyük fırıldaklar çeviriyorlar. Türlü - çeşitli fırıldaklar ve fırıldaklıklarla gündem bir anda değiştiriliyor...
“301’i boş ver, o zaten AB’icikler tarafından tu kaka edildi, Sevr ikramcısı Vakıflar Yasası değişikliğine kafayı takma, tepemize indi inecek olan ekonomik krize dönüp bakma! Al sana operasyon!.. İsim babası medya, vaftiz babası ’kapişonlu Türkiyeli teslimiyet!..’ Dolu çıkmış, fos çıkmış, balon uçmuş, mühim mi?!.. Suikast senaryoları da yanında bedava!.. Errrgenekon’a geeell!..”
Hani mahkeme kararıyla “yayın yasağı” var ya... Görelim bakalım bizzat cumhuriyet savcısı yönetimindeki şu müthiş “Ergenekon” operasyonunun sonucu ne olacak?.. Kimler tutuklanacak, kimlerin suçu sabit görülecek, kimler hüküm giyecek?.. Ama gelin görün ki; büyük gizlilik içinde yürütülen şu “yayın yasaklı” operasyonda hükümler manşetlerden, ekranlardan çoktan verildi... Gözaltına alınıp sorgulananlar, kamuoyu önünde idam sehpasına çoktan çıkarıldı bile... Meğer Türkiye’nin başına bütün mel’aneti bu müthiş çete sarmış da ayakta uyuyormuşuz!..
Kömür karası yakışır!..
Dostlarım, kim yaparsa yapsın, bütün kanunsuzluklara, gayrimeşru iş yapan bütün örgütlenmelere, demokrasiye, hukuk düzenine inanan insanlar olarak elbette karşıyız. Ancak henüz yapılan bir soruşturmadır, kimsenin suçu sabit olmamıştır, Yüce Türk mahkemeleri, gözaltında tutulanlar hakkında, “suçludur” veya “suçsuzdur” diye bir hüküm vermemiştir.
Peki, “yayın yasağına” rağmen kendilerini mahkemelerin yerine koyan, bir anda tepemizde hem mağdur, hem avukat, hem savcı, hem de yargıç kesilen, aynı zamanda “basın ve ifade hürriyeti” denildi miydi mangalda kül bırakmayan şu “Türkiyeli Medyatörler” , meslektaşları Güler Kömürcü bu soruşturma sonucu serbest bırakılırsa, onun yüzüne nasıl bakacaklar acaba... Güler Kömürcü, yüzlerine birer çuval kömür tozu sürerse ne olacak?!..
İnanınız ki şu bildik “şebek” enin mensupları; “Biz güzeliz ya!.. Yüzümüze kömür karası bile yakıştı” diye pişmiş kelle gibi sırıtacak, beşlik simit gibi kırıtacaklar!..
Ne de olsa “fırıldak olmak meziyet, fırıldak çevirmek marifet” dostlarım!..
YENİÇAĞ