Daha gergin bir yıla hazır mısınız?

K€LKiTLi

Banned
Katılım
11 Ara 2008
Mesajlar
473
Reaction score
0
Puanları
0
2008 biterken, ufukta yerel seçimler bile belirmişken 'rejimin geleceği' üzerinde yoğunlaşan tartışmaların geride kaldığı, dolayısıyla siyasî gerginliklerin azalacağı yönünde iyimser bir hava oluştu. Bu iyimserliğin gerisinde ise CHP'nin 'çarşaf açılımı' vardı.
Bu partinin laiklik üzerinden yürüttüğü muhalefet stratejisine son verdiğine ilişkin tespit, siyasî tansiyonun da düşeceği beklentisi yarattı.

Gerginliğin adresini doğru tespit etmekle birlikte iyimser, hatta naif bir beklenti bu. Bir defa, CHP'nin tutumu son derece konjonktürel. CHP, yerel seçimlere giderken muhafazakâr kesimlere şirin görünmeye, altı yıllık iktidarının ardından AK Parti'yi yolsuzluk iddialarıyla sıkıştırmaya çalışıyor. Büyük medyadan da esaslı bir destek alıyor. Yerinde bir taktik olabilir bu, ama stratejik politika değişikliği anlamına asla gelmiyor. Devamı, bu yaklaşımın 29 Mart seçimlerinde CHP'ye ne kadar oy kazandıracağına bağlı.

Sadece CHP'nin açılımı değil, siyasî gerginliğin dozu da mart seçimlerine bağlı. Ama seçimlerden çıkacak her sonuç siyasette bir durulma değil, tersine daha şiddetli bir gerilim yaratacak. Mart seçimlerinde AK Parti, oy ve bazı sembolik belediyeleri kaybetti diyelim: Muhalif siyasî partiler ve odaklar AK Parti üzerine adeta abanacaklar, siyasî ve de siyasî olmayan, legal ve illegal her türden baskılarla AK Parti'yi çekilmeye, erken seçime zorlamaya çalışacaklar. Yani AK Parti'nin yerel seçimlerden zayıflayarak çıkması muhalefeti daha da hırçınlaştıracak, AK Parti karşıtı güçleri sabırsızlandıracak... Belki de şimdiye kadar hiç tanık olmadığımız sertlikte bir muhalefetle karşılaşacağız Meclis'te, sokakta, medyada, piyasalarda... Sonuç; siyasi gerginlik.

Peki ya AK Parti yerel seçimlerden başarıyla çıkar, oyunu artırır veya muhafaza ederse? Durum hiç de farklı olmayacak. CHP'nin Ankara büyükşehir belediye başkan adayı Murat Karayalçın açıkladı bu durumda neler olabileceğini. 'AKP'nin oyu 29 Mart'ta düşmezse siz Ergenekon'un delisini görün o zaman' demiş Karayalçın.

İnsan sormadan duramıyor: CHP ile demokrasi dışı arayışlar arasında genetik bir bağ mı var?

Karayalçın, bu ifadesini güya düzeltmiş sonra. Meğer demek istediği şuymuş: 'Mart seçimlerinden, yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen AKP güçlü çıkarsa ya da oyunu artırırsa, insanlarımızda demokrasinin işlerliğiyle ilgili bazı kaygılar ortaya çıkacağından endişe ediyorum.'

Bu daha vahim bir açıklama değil mi? Ancak CHP kazanınca mı demokrasi işlemiş olacak? Hür ve adil seçimleri herhangi bir partinin kazanması demokrasinin işlerliğine nasıl gölge düşürebilir? Bu düşünülemez. Mart seçimlerinden AK Parti'nin oylarını muhafaza ederek çıkması, demokrasinin işlerliğine ilişkin kaygılar yaratmaz; AK Parti'ye yönelik muhalefetin ne kadar zayıf, halkı ikna kabiliyetinden ne kadar yoksun olduğunu gösterir.

Muhtemel bir seçim yenilgisinin ardından kendi makamlarını kurtarmak için demokrasiyi kurban vermeye bu kadar hazır bir CHP yönetiminin bulunduğu bu ülkede gerginlik bitmez. CHP, demokrasiyi tıkamaya ve hatta yok etmeye kâdir bir güçtür bu ülkede. Demokrasi halkın, devlet de CHP'nin sığınağı. Halk demokrasiyle devlete el koymaya çalıştıkça, akıllısı ve delisiyle CHP ve uzantılarının boş durmasını kimse beklemesin.

Aslında Karayalçın, 2009 yılında siyasal gerginliğin nasıl seyredeceğine ilişkin ipuçları veriyor. Gerginliğin düşürülmesinin şartı AK Parti'nin zayıflaması değil, iktidardan uzaklaştırılması. Nereden mi biliyorum? Gerginliğin mimarları söylüyor.

Karayalçın'ın ifadesi bir tehdit, şantaj. Demek istediği de açık; gerginliğin bitmesi için CHP'nin kazanması gerekiyor, yoksa millete rahat yok. Ufukta bir CHP zaferi de görülmediğine göre 2009'da da gerginliğe hazır olun.


İhsan DAĞI /ZAMAN
 
Kerhen Gökçek
AKP’nin önümüzdeki yerel seçimlere çok ama çok önem verdiğini uzun zamandır biliyoruz. Fakat bugüne kadar tanık olduğumuz çok sayıda olay ve gelişme AKP’nin bu seçimlere pek de iyi hazırlanmadığını; kendisine çok da fazla güvenmediğini ve yaptığı hatalar nedeniyle birçok kritik yerde şansını azalttığını düşündürtüyor.

AKP’nin aday belirleme ve bunları duyurma stratejindeki dikkat çeken yönlerin altını çizmeye çalışalım:

1) Adayların parça parça açıklanması parti iç demokratik mekanizmaların ne kadar güçlü olduğunu göstermek yerine, mevcut belediye başkanlarının bazılarının parti yönetimi (özellikle de lideri Erdoğan) nezdinde “daha muteber” oldukları yolunda bir izlenime yol açtı. Dolayısıyla parti içi çekişmeleri artırdı. Örneğin Adana’da Aytaç Durak yeniden aday gösterilmeyeceğini düşünerek önce istifa etti, ardından MHP’ye katıldı.

2) Parça parça açıklama stratejisi heyecanı olumlu bir şekilde adım adım yükseltmek yerine parti içi gerilimleri tırmandırdı. Özellikle Gökçek’in adaylığının ilanının geciktirilmesi “Çin işkencesi” türünden yorumlara neden oldu.

3) Normalde Ankara, Gaziantep ve Erzurum Büyükşehir Belediye başkanlarının durumu önümüzdeki hafta belli olacaktı. Fakat bu isimlerin itibarlarının daha fazla zedelenmemesi uyarıları üzerine iki dış gezisi arasında apar topar bir program yaratıldı. Yine de Gökçek, Güzelbey ve Küçükler’in daha yolun başında epey yaralanmış oldukları kesindir. Küçükler’in Erzurum’da işinin çok kolay olduğu söylenebilir. Fakat Güzelbey’in aynı ölçüde rahat olduğu ileri sürülemez. Hele Gökçek’in CHP adayı Karayalçın’a karşı mücadeleye birkaç puan geriden başladığı ortada.

4) Bursa’da Hikmet Şahin, Samsun’da Yusuf Ziya Yılmaz ve Sakarya’da Aziz Duran’ın durumlarının çok daha kritik olduğuysa açık. İktidar partisinin bu illerde başka adaylarla seçime girmesi yüksek bir ihtimal ama bunların kim olabileceği hakkında bir netlik yok.

5) Erdoğan mevcut 46 il belediye başkanından 18’i ile yola devam edeceklerini açıkladı. Geri kalanların akıbeti ve eğer yeniden aday gösterilmeyeceklerse yerlerine kimlerin konacağı da belirsiz.

6) AKP bir yandan elindeki başkanlıkları koruma konusunda acemilikler yaparken yeni başkanlıkları nasıl kazanabileceği üzerine de fazla ipucu vermedi bugüne kadar. Örneğin Diyarbakır, İzmir, Eskişehir, Trabzon, Mersin, Çankaya (Ankara), Kadıköy, Şişli, Bakırköy, Beşiktaş (İstanbul) kimleri aday göstereceği meçhul. Şu ana kadar yapılan haber ve yorumlar, iktidar partisinin elinin altında çok parlak seçeneklerin bulunduğunu düşünmemize yol açmıyor.

Birikmiş faturalar

Görüldüğü kadarıyla bu seçimlerin en ilginç ve çekişmeli yarışı Ankara’da yaşanacak. Bir yanda 15 yıllık başkanlığın sağladığı her türden birikim, nüfuz ve ilişkiye, tabii bütün bunlara bağlı olarak yıpranmışlığa da sahip olan Melih Gökçek, karşısındaysa hep siyasetin içinde olmakla birlikte uzun bir süredir geri planda kalmış olan ve bu sayede kendisini “yeni” olarak sunabilme şansına kısmen sahip olan Murat Karayalçın.

Gökçek, siyasi kariyerinde pek çok vahim hata yaptı (örneğin Fazilet Partisi kapatıldıktan sonra Erdoğan liderliğindeki yenilikçilerde gelecek olmadığını düşünüp Demokrat Parti’nin başında sağın liderliğine soyunmuştu.) ama bunların karşılığında ciddi bir fatura ödemedi. Bu durum onda aşırı bir özgüvene yol açtı. Kendisini “dokunulmaz” ve “yenilmez” sandı. Fakat CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu karşısında bütün büyüsü bozuldu. İşte o andan sonra geçmişteki faturalar birer birer önüne çıkarılmaya başlandı.

Gökçek’in sorunu, yıllardır kendisine diş bilemiş olan bazı partidaşlarının da bu furyaya katılmış olmasıdır. Bir iddiaya göre, dün kendisine “kardeşim” diye hitap eden Erdoğan da artık Gökçek defterinin kapatılmasını düşünenlerden biriydi.

Fakat karşısına daha güçlü bir isim çıkmaması; aday gösterilmemesi halinde AKP aleyhine çalışma ihtimali gibi nedenlerle iktidar partisi “kerhen” de olsa Gökçek’le yola devam dedi.

Adaylığı güç bela elde edebilen Gökçek’in dördüncü kez seçilmesi çok daha zor olacağa benziyor.


http://www9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Kerhen_Gokcek_216330_4&Newsid=216330
 
Geri
Üst