Dabbe Tül Arz Nedir ??

Psycho_77

Banned
Katılım
11 Şub 2006
Mesajlar
15
Reaction score
0
Puanları
0
Son günlerde sinema filmi ile gündeme gelen Dabbe .yani dabbetül arz nedir diyenler için kısa bir araştırma buyrun bakın :)
dabbetül arz, dini kaynaklarda şöyle tarif edilir:

ahir zamanda, yani, dünya hayatının son zamanlarında dabbetül arz adında (mecazi olarakta tarif edilmiş olabilir) fil ayaklı, kartal burunlu, tüylü, vs. vs. gibi bazı özellikleri üstünde taşıyan bir varlık ortaya çıkacak ve dünya üzerinde insanların dini durumlarına göre insanları damgalayacak. bu damga insanın alın'ına atılacak ve "müslüman" yada "kafir" olarak yazacak. bu yaratık, yine dini kaynaklarda büyük kıyamet alametlerinden biri olarak belirtilir ve bu yaratığın çıkışından sonra güneşin batıdan doğmsı hadisesi gerçekleşir. (buda büyük kıyamet alametlerinden sayılır)
 
Filmi syretmek lazım. Bİ tw programında kısaca gösterdikler güzele benziyor.
 
teşekkürler bu bilgiler için...
 
konu taşındı konunun korku ile bir alakası yok lütfen actıgınız yerlere dikkat edin
 
Dabbe, Kuran-ı Kerimde Neml suresi 82.ayette geçen ve 1300 yıldan fazladır İslam alimlerinin ne olduğu hakkında ortak bir zeminde buluşmadıkları bir varlıktır... Kıyamete çok yakın çıkacağına inanılan bu varlık, topraktan çıkacak, herkese aynı anda etki edecek, onlarla konuşacak ve şimdiye kadar yeryüzünde eşi benzeri görülmemiş bir şiddet uygulayacak.

"O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir dabbe çıkarırız; ve o dabbe onlara şiddetle, gerçeklere inanmadıklarını söyler." (Neml Suresi, Ayet 82)

"Kıyametin alametlerinden birincisi güneşin batından doğuşu ve kuşluk vaktinde Dabbet-ul Arz'ın çıkışıdır." Hz.Muhammed

Dabbe yaşıyor, hiç kimse tarafından tanınmıyor, insan türünden değildir ve korkunç bir şekli vardır. Saçı ve kılları her tarafa yayılmıştır. Bütün renklerden oluşmuştur. Yere ve bulutlara aynı anda ulaşan uzunca bir boynu var. Doğuda olan batıda olan gibi onu görür, Ona ulaşmak isteyen ulaşamaz, kaçan ondan kurtulamaz’’

"Dabbe" tabiri, "yerden bir dabbe..." ayetinde belirsiz olarak kullanılmıştır. Kur'an-ı Kerim "Dabbe"nin insanlarla konuştuğunu belirtmiştir. Fakat onun diğer sıfat ve özellikleri, davranış biçimi ve çıkış yeri ile ilgili bilgileri meçhul bırakmıştır ve bunlar ancak gelecekte bilinecektir.’’

İslam tarihinde Dabbe hakkında çok tartışmalar yaşanmış ve hiçbir zaman kesin bir hükme varılamamıştır.Fakat inanılan gerçek, Kıyamete yakın bütün dünyayı saracak dehşetengiz bir varlığın yani Dabbe’nin mutlaka çıkacağıdır.

Sinemalarda izleyeceğiniz D@bbe filminde yönetmenin kendi kişisel yorumu bulunmaktadır. Bu yorum yapılırken gerek bilimsel gerekse dilbilimin reel ifadelerinden yararlanılmıştır. Bu yorumun özü ise D@bbet’ül Arz’ın interneti ele geçirmiş veya internet yoluyla bütün dünyaya yayılan elektromanyetik bir virüs benzeri varlık olabileceğidir. Sürreel veya metafizik gibi görünen bu yaklaşım nasıl olurda bir korku filminde işlenebilir diye düşünüyorsanız D@bbe filmini mutlaka izlemelisiniz.

"Dabbe yaşıyor, hiç kimse tarafından tanınmıyor, insan türünden değildir ve korkunç bir şekli vardır. Saçı ve kılları her tarafa yayılmıştır.Bütün renklerden oluşmuştur. Yere ve bulutlara aynı anda ulaşan uzunca bir boynu var. Doğuda olan batıda olan gibi onu görür, Ona ulaşmak isteyen ulaşamaz, kaçan ondan kurtulamaz’’

yukardaki yorumu dikkatle okuyun. Arapçaya sanskrit dilinden geçen D@bbe’nin sanskrit dilinde örümcek ağı gibi yayılan şey olduğunu hatırlayın. İnternetin world wide web(www) olduğunu düşünün. Yeri ve göğü aynı anda doldurabilen D@bbe’nin ve internetin çalışma mekanizması arasındaki ilişkiyi kurun...vs...vs...
 
Teşekkürler theozy hergün daha fazla bu ağda kaybolup gidiyor. Ailesini, eşini dostunu, unutup sorumluluklarından kaçarak bilg. karşısında ömrünü heder ediyor. Bir de internetin yol açtığı zihni bulandıran şeylerden sakınmak lazım. Burada iradenin hakkını verip internete bağlılığı abartmamak gerekiyor. Allah bizi bu ağda kaybolmaktan korusun.
 
saolun güzel bilgiler
 
..::Dabbetü'l Arz::..

Dabbe: Hayvan, canlı. "Debbe" kökünden türemiş bir isimdir. "Debbe" hafif yürüme, debelenme demektir. Hayvanlar ve haşereler için kullanılır. Bunun yanı sıra içkinin bedene yayılması ve bir çürüklüğün etrafına sirayeti gibi hareketi gözle fark edilemeyen şeyler için de kullanılır.

Kuran'da "Dabbe" kelimesinin geçtiği pek çok ayet vardır, ancak ahir zamanda gerçekleşen bu özel olayı anlatan tek ayet Neml Suresi'nin 82. ayetidir. "Dabbe"nin bu ayette ifade edilen özelliklerini tahlil ettiğimizde şunları görürüz:

1. Dabbe, "debb" eden; yani hareketli, canlı, bir varlıktır.

2. Dabbe, yerden, topraktan (minelard) mamuldür.

3. Dabbe, "konuşan" ve belli bir mesaj veren bir şey ya da varlıktır ve bu konuşması tüm insanlara ve insanlığa (nasa) yöneliktir.

Ünlü müfessirlerden Elmalılı Hamdi Yazır'ın ifade ettiğine göre, dabbe kelimesinin yaygın kullanımı canlı hayvanlar için olsa da; "Dabbe" kelimesi asıl lügatte "mâyedübbü", yani debbeden, hafif yürüyen, debelenen olarak açıklanır. Ve şu halde tren, araba, bisiklet gibi otomatik şeyler için de kullanılabilir.

Dabbe hakkındaki bu bilgileri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, bahsi geçen "Dabbetü'l-Arz"ın, günümüz teknolojisinin bir ürünü olan televizyon olabileceğini söyleyebiliriz. Ayrıca, "dabbe" kelimesinin Arapçada "nekire" denilen, yani belirsiz kelime şeklinde kullanılmış olması, bunun bilinmeyen, tanınmayan bir varlık olduğunu ifade etmektedir.

Elmalılı Hamdi Yazır bu noktaya şöyle işaret etmektedir:

"Bu âyette "dâbbe" diye nekre (belirsiz isim) olarak geldiğinden bunun bildiğimiz dâbbelerden bambaşka bir dâbbe olması akla gelir..."

Elmalılı Hamdi Yazır gibi müfessirlerin dışında bazı sözlük yazarları da, kelime anlamı olarak "dabbe"nin debelenen hareket eden her türlü teknik aleti de ifade edebileceğini söylemişlerdir. Nitekim televizyon da, hareketleri ve hareketli görüntüleri aktaran, frekanslarla bilgi akışı sağlayan bir teknik alettir.

Ancak daha önemli olan, ahir zamanın işaretlerinden olan bu yerden mamul "dabbe"nin "insanlarla konuşması"dır. Televizyon her şeyden çok bu yönüyle, ayetteki tarifi tecelli ettirmektedir. Dünyada televizyonun ulaşmadığı bir ülke, bir millet, bir toplum neredeyse yoktur. İleri teknolojinin ürünü olan televizyon her topluma kendi dili ile hitap etmektedir.

Son olarak "dabbe"nin ayette belirtilen temel bir özelliği de bunun yerden çıkartıldığı veya "yerden mamul" olduğudur. Televizyonun da, tüm parçaları, (cam ekranı, metal aksamı, vs) yerden, yeryüzündeki elementlerden meydana gelmektedir.

Belirtilen "dabbe"nin televizyon olduğu yönündeki görüşümüzü teyit eden bir başka nokta da, "dabbe"nin "ila en-nas" yani "insanlığa" seslendiği şeklindeki ifadedir. Televizyon, yapısı itibarıyla, aynı anda tüm insanlığa mesaj veren bir aygıttır.

Yine son dönemlerde, "dabbeten minel'ard"ın mahiyeti çok tartışılmış, bazı Müslüman bilim adamları, "dabbe"nin, uyarıcı özelliği nedeniyle bir insan olabileceğini söylemişlerdir. Ancak şunu hatırlatmalıyız ki, ayette belirtilen "insanları uyarma" görevi insanlar tarafından yapılıyor olsa da, bu insanların tüm dünyaya mesajlarını iletmeleri yine televizyon aracılığıyla gerçekleşmektedir. Bu durum da -insan ya da kişi kelimesinin değil de "dabbe" kelimesinin kullanılmış olduğunu göz önüne alırsak- ayette söz konusu olanın bir kişi değil, televizyon gibi bir teknik alet olabileceği fikrini desteklemektedir.

Burada "dabbe" ile bir insanın kast edilmiş olmadığını ortaya koyan bir başka nokta da şudur: Ayette bahsi geçen "dabbe"nin yaptığı, insanlara "Allah'ın ayetlerine inanmadıklarını söylemek"tir. Halbuki bu, neredeyse tüm Müslümanların, şartlar oluştuğunda yaptıkları bir uyarıdır. Bunun özellikle zikredilmiş olması, söz konusu "dabbe"nin sıradan bir insan ya da "canlı" olmadığını göstermektedir.
 
Konusu enteresan izleyip görmek lazım teşk..
 
konular birleştirildi.
 
Psycho_77' Alıntı:
Son günlerde sinema filmi ile gündeme gelen Dabbe .yani dabbetül arz nedir diyenler için kısa bir araştırma buyrun bakın :)
dabbetül arz, dini kaynaklarda şöyle tarif edilir:

ahir zamanda, yani, dünya hayatının son zamanlarında dabbetül arz adında (mecazi olarakta tarif edilmiş olabilir) fil ayaklı, kartal burunlu, tüylü, vs. vs. gibi bazı özellikleri üstünde taşıyan bir varlık ortaya çıkacak ve dünya üzerinde insanların dini durumlarına göre insanları damgalayacak. bu damga insanın alın'ına atılacak ve "müslüman" yada "kafir" olarak yazacak. bu yaratık, yine dini kaynaklarda büyük kıyamet alametlerinden biri olarak belirtilir ve bu yaratığın çıkışından sonra güneşin batıdan doğmsı hadisesi gerçekleşir. (buda büyük kıyamet alametlerinden sayılır)


aciklaman cok guzeldi arkadasim ellerine saglik :clap:

ama benim şu şekilde bi görüşüm war
"Kıyamet'in yaklaşmasına dogru güneşin batı'dan doğup, doğudan batacagıdır." ama benim net düşüncem şudur. Zamanında bir çok bilim ve ilimle uğraşan insanlar genelde doguda çıkıyordu hep. En son işte rönesans dönemine doğru bu değişti ve batı daha fazla bilim adamı vermeye başladı buda benim düşündügüm farklı bir yorum.
 
dabbet-ül arz benim bildiğim , herkesin zengin olacağı , kimsenin aç kalmayacağı bir zaman dilimi , kıyametten önceki zaman dilimi
 
ben o konuyu acmıstım zaten niye bidaha acıldıkı?
 
Dabbetül-Ard, kiyametin büyük alametlerinden bir alamettir. Bu mahluk hayvan midir, insan midir? mutlak bir ittifak yoktur. Ancak kiyamete yakin bir zaman cikacaginda ittifak vardir. Bazi özellikler ve hususiyetlerle cikacagi haber verilmistir. Kafiri ve mü`mini ayirdedecektir. Bundan sonra yapilacak imanin kisiye faydasinin olmayacagi da kesindir. Yani Rabbimizin ayetlerinden bir ayettir.
1-" a. Dabbetül-Arz'ın Yapacağı Şeyler

249/8. Dabbetül-Arz beraberinde Hz. Süleyman AS'ın mührü, Hz. Mûsâ AS'ın asası bulunduğu halde çıkar. Mü'minin âsa ile yüzünü nurlandırır. Kâfirin de mühürle burnunu mühürler. Öyle ki, ziyafet ehli toplanırlar da, biri diğerine, "Ya mü'min!" veya "Yâ kâfir!" diye hitab edebilir olurlar.

Hz. Ebû Hüreyre RA

NOT: Dabbet-ül Arz'ın nasıl bir mahlûk olduğu tam mânâsı ile bilinmemekle beraber, kendisi Kıyametin büyük alâmetlerinden olup güneşin batıdan doğuşu sırasında zuhur eden bir mahlûk olduğu anlaşılmaktadır.

b. Güneşin Batıdan Doğması

243/3. Altı şey gelmeden amellere müsâraat ediniz, koşuşturunuz! Güneşin batıdan doğuşu, duhan, Dabbetül-Arz, Deccal, ölüm (çokluğ) ve kıyamet.

Hz. Enes RA

477/4. Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz. O batıdan doğduğunda, insanlar onu görür ve hepsi de iman ederler. Lâkin işte bu imanın, daha önce iman etmediği için hiç bir nefse fayda vermediği zamandır.

Hz. Ebû Hüreyre RA

c. Güneşin Batıdan Doğuşu ile Tevbe Kapısının Kapanacağı

87/10. Allah-u Zülcelâl Hazretleri tevbe için mağribde bir kapı yarattı; genişliği yetmiş yıllıktır. Güneş batıdan doğmadıkça bu kapı kapanmaz. Bunlar âyet istiyorlar. "O günde iman edeceklerin imanı fayda vermeyecektir."

Hz. Satvan ibni Assal RA

322/4. Allah-u Zülcelâl Hazretleri batıdan tevbe için öyle bir kapı açtı ki, genişliği yetmiş yıllık mesafedir. Bu kapı, güneş batıdan doğmayınca kapanmaz.

Hz. Safvan RA

242/2. Tevbe kapısı açıktır. Güneş batıdan doğuncaya kadar kapanmaz.

Hz. Safvan RA (Ramuzul Ehadis)
"

2-"Kıyametin Kopması
Ahiret hayatı, insanın ölümü ile başlarsa da, genel manada Kıyamet hadisesi ile başlar. Kıyametin ne zaman kopacağını Allah'tan başka, peygamberler de dahil hiç kimse bilmez, (el-Mülk, 67/26). Bilgisi Allah'a ait olmakla birlikte, Kıyametin kopmasına yakın zamanlarda bir takım alâmetler meydana gelir. İnanmayanlar için ihtar mahiyetinde Allah şöyle buyurur:
"(İnanmayanlar, Kıyamet) saat(in)in, ansızın kendilerine gelip çatmasından başka neyi bekliyorlar? İşte onun alâmetler(inden sayılan âhir zaman Peygamber)'i gelmiştir." (Muhammed, 47/1Cool. Kıyametin en büyük alâmeti Hz. Muhammed'in peygamber olarak gönderilmesidir. Ondan sonra artık başka peygamber gönderilmeyecektir. O, peygamberlerin sonuncusudur (el-Ahzâb, 33/40). İşte bu, dünya hayatının sonunun yaklaştığına en büyük alâmettir. Hz. Peygamber de: "Ben gönderildiğimde Kıyamet şu iki parmağımın birbirine yaklaştığı gibi yaklaşmıştır. " (Buhârî, Vl, 206; Müslim, Terc. Davudoğlu, VlIl, 208) buyurmuştur.
Kur'an ayın ikiye bölünmesini de Kıyamet alâmetlerinden saymıştır:
"Kıyamet yaklaştı, ay ikiye bölündü..." (el-Kamer, 54/1-3). Bu hadise, Peygamber zamanında ondan mûcize isteyen müşriklerin isteği üzerine, Peygamber'in elinin işaretiyle ayın ikiye bölünmesi şeklinde meydana gelmiştir. Bu hâdise üzerine de meâlini verdiğimiz ayet nâzil olmuştur. İslâm bilginlerinden bir kısmı da "Kıyamet yaklaştı, ay bölünecek..." şeklinde gelecek zaman kipiyle mana vermişlerdir. Her iki manada da özellikle Kıyamet'in yaklaştığı vurgulanmaktadır.
İsrâiloğulları'na peygamber olarak gönderilen Hz. İsa tebliğ görevindeki tüm gayretlerine rağmen, sayılabilecek kadar az bir cemaat ona iman etmiş, buna mukabil düşmanlarının kendisini öldürme tuzaklarıyla karşılaşmıştır. Ne var ki Allah, düşmanların kurduğu tuzaklarını başlarına geçirmiş, peygamberini de zatına yükseltmiştir. (Âli İmrân, 3/54-55; en-Nisâ, 4/157-158). Şu anda hayatta olarak bulunduğu mevkii Allah'ın ilminde olan Hz. İsa, Kıyamet'e yakın zamanda tekrar dünyaya gelecek ve yaşadığı sürece Hz. Muhammed'in getirdiği şerîat üzere yaşayacaktır. Hz. İsa'nın tekrar dünyaya dönüşü, Kıyamet alâmetlerindendir. "O (İsa'nın gelmesi), Kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir..." (ez-Zuhruf, 43/61).
Kıyamete yakın zamanda, şu anda gördüklerimize benzemeyen şekilde, Kur'an'ın "dâbbe" diye ifade ettiği bir hayvan ortaya çıkacaktır: "O söz (Kıyamet ve azap günü), başlarına geldiği zaman (kıyamet alâmetlerinin vukûu başladığı zaman) onlara yerden bir dâbbe (canlı) çıkarırız; onlara insanların, ayetlerimize içtenlikle inanmadıklarını söyler." (en-Neml, 27/82). (Dâbbe hakkında geniş malûmat için bk. Elmalılı Hamdi Yazır, a.g.e., V, 370). "Dâbbetü'l-Arz"* diye isimlendirilen bu hâdisenin meydana gelişi, Kıyamet vaktinin yaklaştığına dair bir alâmettir.
Ye'cüc ve Me'cüc* seddinin açılması ve yeryüzünde fesâdın yayılması da Kur'an'da zikredilen Kıyamet alâmetlerindendir: "Nihâyet Ye'cüc ve Me'cüc (sedleri) açıldığı zaman onlar her tepeden (dünyaya) saldırırlar. Artık gerçek va'd (Kıyamet) yaklaşmıştır. İnkâr edenlerin gözleri birden donup kalır... " (el-Enbiya, 21/96-97).
Bu alâmetler, Kur'an'da bildirilenlerdir. Hadisle bildirilenlere gelince, onlar da Allah'ın vahyine dayanır. Müslim'in Huzeyfe ibn Useyd el-Gifârî'den rivayet ettiği bir hadiste Huzeyfe şöyle buyurmuştur: "Biz aramızda müzakerelerde bulunduğumuz bir esnada Hz. Peygamber (s.a.s.) yanımıza geldi ve: "Neyi müzakere ediyorsunuz?" dedi. 'Kıyamet'i dediler. Şöyle cevap verdi: "On türlü alâmeti görmediğiniz sürece Kıyamet kopmaz. Bunlar, Duman, Deccâl, Dâbbetü'l Arz, Güneşin batıdan doğması, Meryem oğlu İsa'nın inmesi, Ye'cüc ve Me'cüc ile doğudan, batıdan ve Arap yarımadasından bir yerin batması, son olarak da Yemen 'de bir ateşin çıkmasıdır. " (Müslim, Terc. VIII, 179; Buhârî, Cihad, 94 vd.; Müslim, iman, 248, Zekât 60, Fiten, 17- 18;Ebû Dâvud, Melâhim, 12, Fiten, 1; Tirmîzî, Zühd, 24).
Kıyamet'in büyük alâmetlerinden öyleleri vardır ki, onlar görüldükten sonra artık tövbeler kabul olunmayacaktır.
"(İnanmak için) illâ meleklerin gelmesini yahut Rabb'ının gelmesini ya da Rabb'ının bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabb'ının bazı (Kıyamet) işaretleri geldiği gün, daha önce inanmamış, ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye, artık inanması, bir fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin, biz de beklemekteyiz." (el-En'âm, 6/158).
Ebû Hüreyre'den rivayet olunan bir hadiste Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: "Üç alâmet vardır ki, bunlar çıktığı zaman, daha önce iman etmiş yahut ta imanında hayır kazanmış olmadıkça hiçbir kimseye imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccâl'ın görülmesi ve Dâbbetü'l-Arz'ın zuhuru. " (Buhârî, II, 132; Müslim Terc., I, 95-96).
Kıyametin bu büyük alâmetlerinin dışında Hz. Peygamber'in hadisleriyle sabit olan birçok hâdiseler de Kıyamet'in küçük alâmetleri olarak kabul edilmiştir: Davaları bir olan iki Müslüman topluluğun birbirleriyle harp yapması (Müslim, Terc., V III, 170), 'herc', öldürme olaylarının çoğalması (Müslim, Terc., VIII, 171). Karanlık geceler gibi olan fitnelerin çoğalması, müslümanlarla yahudilerin savaşıp, müslümanların onları öldürünceye kadar mücadele etmeleri ve yahudilerin de taşların ve ağaçların arkasına saklanması, 'Gargat ağacından' başka bütün taş ve ağaçların:
"Ey müslüman, Ey Allah'ın kulu, yahudi arkamdadır, gel onu öldür" demesi, Hicaz topraklarında bir ateşin çıkıp, Basra'daki develerin boyunlarını aydınlatması, Kahtan'dan bir adamın çıkıp insanları asâsı ile sevketmesi, Fırat nehri altından bir dağ haline gelip, ondan alabilmek için insanların birbirleriyle harp etmesi, cariyenin efendisini doğurması; ayağı yalın, çıplak fakir koyun çobanlarının bina yapmada birbiriyle yarış yapmaları vs. gibi olaylar Kıyamet'in küçük alâmetleri olarak sayılmıştır (Buhârî, Tecrid, IX, 73; Tirmizî, Birr, 25; Fiten, 2; el-Lü'lüü ve'l-Mercân, III, 305, 306-307; et-Tâc, I, 25)." (Samil Islam Ans.)

Çağrı Web Adresinden Alıntıdır
 
harıka bılgıler bunnar hıc dusunmemıstım daha once bakıs acımı farklılastırdıgınız ıcın tesekkur ederım.bence ınsanlar kendı kıyametlerını hazırlamaya basladılar bıle.ve bı gun hepsı bırlesecek...ınsanlıgın kıyametı olacak,(cevre kırlılıgı,ozon,genetık calısmalar, mutasyonlar,kın,nefret...)ALLAH sonumuzu hayır etsın.
 
filmi izledim beğenmedim...bi yeri çok hoşuma gitti sadece..dabbe dabbee die bağıran adamın titremesi ve ağzından bişiler gelmesi,güzel oynamış orayı... bi de adamın karısı varmış,ben göremedim..:)
bir sahneyi garez filminden uyarlamışlar...görünenler kapı açılınca yok oluyolar birden. nese filmi izlemeyenler var...fazla yorum yapmayayım...Dabbeyi yalnız başınıza izleyin korkmak istiyorsanız...

Ama illla ben altıma ıçıcam,böle gerçekten korkacağım bir film istiyorum diyenlerdenseniz...Emily Rose'un şeytan çarpmasını(exorcism of emily rose) izleyebilirsiniz..bunu evde yalnız başınıza izleyin,ve odanızın penceresini açın perdeleri örtün,ışıkları kapatın.. Hayatınızdaki hiç bu kadar korkmayacaksınız,belki filmi zlediğiniz gece uyuyamayacaksınız...
filmin(exorcism of emily rose un) gerçek olaylar üzerine kurulu olduğunu sölüyo(based on true events) başta. Ben inandırıcı bulmadım şahsen


kıyamet için nasrettin hocanın bir yorumu var,
nasrettin hoca ya sormuşlar kıyamet ne zaman gelicek diye
nasrettin hoca da cevap vermiş
karım ölürse küçük kıyamet,
ben ölürsem büyük kıyamet...
 
Geri
Üst