Dağlıca Komutanının Bubi Cinayeti

innuendo

HANZALA
Moderatör
Katılım
5 Nis 2007
Mesajlar
9,878
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
FİLİSTANBUL
Taraf'tan çok konuşulacak haber
Dağlıca Komutanının Bubi Cinayeti


83891.jpg


Üç yıl önce PKK'nın döşediği mayınla şehit olduğu açıklanan Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın, Dağlıca Komutanı Yarbay Onur Dirik'in emriyle mayını elle imha ederken şehit düştüğü ortaya çıktı.

taraf.jpg


Üsteğmen Canbaz'ın nasıl şehit olduğu olayın ardından tutulan "İdari Tahkikat Raporu" ve "Vak'a Kanaat Raporu'na" bütün ayrıntılarıyla yansıdı. Tanık askerlerin ifadeleri de raporlarda yer aldı.

Taraf'ın ulaştığı raporlara göre Üsteğmen Çağlar Canbaz'ı ölüme götüren süreç, 6 Ağustos 2007'de başladı. Saat 17.00 sıralarında Canbaz, yanındaki asteğmen ve erlerle üs bölgelerini denetlemek için araçla yola çıktı. Üs bölgesine henüz varmamışlardı ki Yeşiltaş Köyü'ne yaklaşık bir buçuk kilometre mesafede düzensiz bir taş yığını gördüler. Taşların altından el yapımı bomba düzeneği ve kabloları çıktı.



Üsteğmen Canbaz, yanındaki askerlerine "kaçın" talimatı verdi. Askerlerin uzaklaşmasının ardından, bombanın uzaktan kumandalı olma ihtimaline karşı çevresine atış yapıldı. Ancak bomba patlamadı. Bunun üzerine olay yerini güvenlik altına alan Canbaz ve yanındakiler birliğe geri döndü.

Neden siz kesiyorsunuz

Üsteğmen Cağlar Canbaz, birliğe varır varmaz Dağlıca 3. Motor Piyade Tabur Komutam Yarbay Onur Dirik'i telsizle durumdan haberdar etti. Dirik olaydan haberdar olduktan soma telsizle "düzeneğin kablosunu kesebilirsiniz" emrini verdi. Komutanın bu talimatı üzerine, Jandarma Üstçavuş Cesur Bulanık, "Komutamın ne gerek var. Neden biz kesiyoruz. Neden siz kesiyorsunuz? Bunu yapmasanız olmaz mı? Bu bizim görevimiz değil ki" dedi.

Bulanık'ın bu sözleri üzerine Üsteğmen Canbaz, "Komutanın bu olayı namus meselesi olarak gördüğünü söylediğini, kendisinin bunu böyle değerlendirilmemesi" gerektiğini belirttiğini, hatta daha önce de aynı şekilde bir bombaya müdahale ederken Binbaşı Murat Özyalçın'ın da şehit olduğunu hatırlattığını ancak Dirik tarafından imha emri verildiğini söyledi. Raporlara göre Üsteğmen Canbaz, Saat 20:00 sularında aldığı emir gereği tekrar olay yerine döndü. Patlayıcı düzeneğin görünen kablolarını kesti. Korkulan olmamış, bomba patlamamıştı.

Sizi Allah korumuş

Üsteğmen Çağlar Canbaz ve beraberindekiler birliğe geri dönüp, olayı telsizle Yarbay Dirik'e rapor etti. Üstçavuş Cesur Bulanık, komutanına bir kez daha dönerek "Komutanım valla ben sizin yerinizde olsam üste para verseler gidip kabloyu kesmezdim. Valla sizi Allah korumuş. Emir verilirse sakın siz gidip müdahale etmeyin" dedi. Saatler gece yarısını gösterdiğinde Dağlıca Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik, telsizle Yeşiltaş Karakolu'yla bir kez daha irtibata geçti. Dirik, Üsteğmen Canbaz'a, bomba uzaktan kumandalı ise terör örgütü mensuplarınca geceleyin patlatılamayacağını söyleyip, "dikkatli olarak kablosu kesilen bomba düzeneğini çıkartması" emrini verdi.

Kesin emir var

Üsteğmen Canbaz, emri alır almaz askerlerle konuşmak üzere mevzilere gitti. Bu sırada Uzman Çavuş Muhammed Özgül, kendisini uyarıp, bombayı elle imha etmemesi gerektiğini komutanına söyledi. Özgül, ifadesinde olayı şöyle anlattı: "Çağlar Üsteğmen, emri aldıktan sonra askerlerle konuşmak üzere, mevziiye girerken kendisine patlayıcı maddeye dokunmaması, tugaydan sürveyan talep etmemiz gerektiğini söyledim. Yine Çağlar Üsteğmen, 'Muhammed emir var, duymadın mı' dedi. Ben de kendisine 'emredersiniz' dedim. Mevzide bulunan askerlere daha dikkatli gözetleme yapmaları konusunda emir vererek, bana 'hava iyice aydınlanmadan olay yerine gidip patlayıcı ile ilgili ne yapılabilecekse yapalım' diyerek mevziden ayrıldı."

Ardından saat 04.30 sularında iki köy korucusuyla birlikte bombanın bulunduğu bölgeye giden Üsteğmen Çağlar Canbaz, bombaya müdahale etmeye başladı. Bu sırada bomba büyük bir gürültüyle patladı. Üsteğmen Çağlar Canbaz, aldığı emri yerine getirirken şehit oldu. İki köy korucusu da yaralandı.

Olayın ardından aynı gün konuyla ilgili inceleme başlatıldı. 8 Ağustos 2007 günü "İdari Tahkikat Raporu" düzenlendi. Rapora Jandarma Albay Tacettin Soykok, Jandarma Yüzbaşı Sadık Gök ve beraberindeki iki astsubay imza koydu.

Yönetmeliklere aykırı davrandı

Raporda yukarıdaki olaylar ayrıntılı bir şekilde anlatıldıktan sonra, "olayla ilgili yapılan araştırma ve incelemede, olayın mayın ve patlayıcı maddelere müdahale ile ilgili yazılan emirlere aykırı bir şekilde" yapıldığı tespit edildi. Raporda, bir bombanın nasıl imha edilmesi gerektiğine dair son yazılı emirler de ayrıntılı olarak yer aldı. Yarbay Onur Dirik'in söz konusu emirlere göre hareket etmediği belirtilerek, gerekli hukuki işlemlerin bu doğrultuda yapılması istendi. Buna karşın Yarbay Onur Dirik hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Ta ki Canbaz ailesine bir yıl sonra postayla gelen mektup ve içindeki belgelere kadar.

Anneden suç duyurusu

Aile, kendilerine gelen mektup ve belgeler üzerine Van Askeri Mahkemesi ve Jandarma Genel Komutanlığı'na resmî yazıyla müracaat etti. Aile, Yarbay Onur Dirik hakkında herhangi bir soruşturma açılıp açılmadığını sordu. Her iki kurumdan da Dirik hakkında herhangi bir soruşturma açılmadığı yanıtı geldi. Bunun üzerine anne Çınar Canbaz, kendisine gelen belgelerle birlikte Van Askerî Mahkemesi'ne suç duyurusunda bulundu.

10 yıl hapsi isteniyor


Soruşturma 29 Mayıs 2009'da tamamlandı. Hâkim Yarbay Askeri Savcı Zafer Metin, Yarbay Dirik hakkında "büyük zarar veren emre itaatsizlik" suçlamasıyla dava açtı. Dirik'in Askerî Ceza Kanunu'nun 89/1 maddesi gereğince 10 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmasını talep etti. Dirik'in yargılandığı madde şöyle: "Emre itaatsizlik sonucu bir insanın hayatını tehlikeye koyan, memleketin veya bir askerî birliğin güvenliğini veya savaş hazırlığını veya eğitimini önemli derecede ihlal eden veya büyük bir zarar meydana getiren yahut başkasının malına önemli bir zarar veren asker kişiler, bir seneden on seneye kadar hapis, seferberlikte iki seneden onbeş seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılırlar." 31 Mayıs 2010 tarihinde Dirik hakkında açılan davaya_ devam edilecek.

Yarbay Onur Dirik: Ben teşvik etmedim


Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın ölümüyle sonuçlanan patlamanın ardından ifadesi alınan Topçu Kurmay Yarbay Onur Dirik, Canbaz'ın kendi inisiyatifiyle hareket ettiğini savundu. Dirik şunları söyledi: "...İncelemenin gündüz yapılmasının daha uygun olacağını belirttim. Fakat konuyu biraz da kendisinin inisiyatifine bıraktım. Yine kendisine daha önce de konuştuğumuz gibi sabahı bekleyelim bakarız şeklinde düşüncemi ilettikten sonra J.Üstğm. Çağlar Canbaz'ın ısrarına binaen, bölgeye ve duruma en hâkim komutan olarak uygun şekilde hareket etmesini belirttim. Bununla birlikte kendisini gece ya da gündüz olaya bu şekilde müdahil olma yönünde teşvik etmedim."

TARAF
Kaynak
 
Oğlunu kaybeden bir annenin feryadı

Dağlıca'da, Albay Onur Dirik'in emriyle mayını elle imha ederken hayatını kaybeden Çağlar Canbaz'ın annesi Çınar Yenigün yaşadıklarını Taraf'a anlattı


135884.jpg

Oğlumun katini koruyan Genelkurmaydan hesap soracağım

Çınar Yenigün, Tarafta dün hikâyesini okuduğunuz şehit Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın annesi. Bir anne düşünün. Kendisine çocuğunun, PKK'nın döşediği mayına bastığı için şehit olduğu söylenmiş. Acısını yüreğine gömmeye çalışırken, sekiz ay sonra postadan gelen bir mektupla dünyası kararmış. Oğlunun, komutanının kanunsuz emriyle bombayı elle çıkarmaya çalışırken şehit olduğu gerçeğiyle yüzleşmiş. Üstüne üstlük bir de olay belgelerle ortadayken, soruşturma kapatılıp, oğlunu ölüme gönderen komutan "sicili temiz" olduğu için yarbaylıktan albaylığa terfi etmiş. Ben Çınar Yenigün'le konuşurken çok zorlandım. Aşağıda bir annenin feryatlarım duyacaksınız....

Çınar hanım, acılarınızı tazeleyeceğimi biliyorum. Çağlar'ın şehit olduğu bilgisinin size nasıl aktarıldığıyla başlamak istiyorum.

Bu olay bize 'PKK'nın döşediği mayın sonucu oğlunuz şehit oldu' diye söylendi. Biz aylarca olayı böyle bildik. Yalnız sekiz ay sonra bize postadan bir mektup ve dosya geldi. Mektubun içinde Çağlar'ın nasıl şehit olduğuyla ilgili olarak soruşturma dosyasının tüm belgeleri vardı. Dosyayı okuduğumuzda dünyamız yıkıldı.

Neler vardı dosyada?

Çağlar'ı ölüme götüren tüm süreç belgeleriyle dosyada vardı. Çağlar resmen bile bile ölüme gönderilmişti. Çağlar'ın bomba imhasıyla ilgili sertifikasının olmadığını biz mektuptan öğrendik. Sertifika yok ama çocuğumu ölüme gönderiyor komutanı.

Ne yaptınız dosyayı alınca?

Dosya geldikten sonra Van'a, Hakkâri'ye, Malatya 2. Ordu Komutanlığı'na, jandarma Genel Komutanlığı'na yazı yazdık. 'Onur Dirik hakkında soruşturma var mı' diye sorduk. Bize tüm kurumlardan 'Soruşturma yok, Çağlar PKK'nın döşediği mayına basıp şehit oldu, başınız sağ olsun' diye yazılar geldi. Bu cevaplar bizi tatmin etmedi. Biz de bunun üzerine bir avukat tutup, Van Askerî Mahkemesi'ne suç duyurusunda bulunduk. Bize gelen belgeleri de dosyaya ekledik.

Daha sonra ne oldu?

Gönderdiğimiz belgeler üzerine geçtiğimiz mayıs ayında dava açıldı. Bugüne kadar dört duruşma yapıldı. Biri hariç hepsine katıldım. İlk duruşmaya oğlumu ölüme gönderen Yarbay Onur Dirik de geldi. Bizi daha önce hiç aramamış, başınız sağ olsun bile dememişti.

Duruşmada Dirik neler anlattı?

Çağlar'ı çok sevdiğini söyledi. Hatasının olmadığını belirtti. Bombanın kablosunun kesilmesi emrini kendisinin verdiğim, ancak ikinci imha emrini kesinlikle vermediğini, Çağlar'ın bombayı kendisinin çıkartmaya çalıştığını anlattı. Açıkça bize yalan söyledi.

Siz kendisine itiraz etmediniz mi?


Bana söz hakkı verdiler ama ben onunla konuşmak istemedim. Ne konuşacağım ki onunla. Oğlumu bile bile ölüme gönderdi. Zaten çok kötüydüm, duruşmada hep ağladım. Sadece 'yargıya güveniyorum' dedim.

Askerî yargı sizin güveninizi karşılayacak mı?

Benim beklentim Onur Dirik'in en ağır cezayı alması. Çağlar'ın kanı yerde kalmasın. Sonuna kadar mücadele edeceğim. Onun arkasında çok güçlü isimler olabilir ama Çağlar'ın arkasında ben varım. Benim Çağlar'ım gitti ama başka Çağlarlar bu şekilde gitmesin. Konuşacak o kadar çok şey var ki, konuşamıyorum. Soruşturma bile açmadılar. Bize mektup gelmeseydi, olay kapatılacaktı. Birileri onu koruyup kolluyor. Çağlar'ın arkadaştan bize Dirik'in, Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ'un birinci adamı olduğunu söylediler.

Kapatan kim peki?

Çağlar'ın komutanları. İlker Başbuğ'un bir numaralı adamı da olsa cezalandırılmalı. Başbuğ bir ara televizyonlara çıktı ve "Maşa varken elinizle ateşe yaklaşmayın" diye bas bas bağırdı. Madem böyle, benim çocuğum niye ölüme gönderildi. Benim çocuğumun tabutuna iki postal kondu ve bayrağa sarıp gönderildi. Arkadaşları Anne nesi kalmıştı ki sana gönderelim' dediler. 'Postaldan başka bir şeyi kalmadı ki anneciğim' dediler. Bir anne bunları duyduktan sonra neler hisseder, duygulan nasıl olabilir? Düşünün artık.

Ne bekliyorsunuz yetkililerden?

Ben bütün hayallerimi, hevesimi Çağlar'la birlikte toprağa gömdüm. Üç yıldır ilaçlarla ayakta duruyorum. Tek çocuğumdu. Ben istiyorum ki bu adam en ağır cezayı alsın. Eğer askerî yargı onu aklarsa ben mahvolurum. O gün öleyim daha iyi. Belgeler ortada. Rütbesi sökülsün. O rütbeyi, o kıyafeti hak etmiyor. Şehit ailelerine sesleniyorum. Duyarlı olsunlar, çocuklarının hangi şartlarda nasıl şehit olduğunu araştırsınlar. Bizi üç yıldır arayan soran yok.

Hiç kimse aramadı mı?

Hiç kimse aramadı. Ben Anneler Günü'nde telefonumu kapatıyorum. Çağlar'ın arkadaşları beni aramasın ve o günü bir daha yaşamayayım diye. Çağlar orduya yakışır bir subaydı ama kıymetini bilemediler. Şu ana kadar orduya kucak açtık ama bundan sonra kesinlikle orduya güvenim kalmadı. Çocuğumun katilini bile bile korudular. Başbuğ Paşa karşıma gelsin, dosyayı önüne koyacağım. Bana açıklama yapsın.


Biraz da Çağlar'dan konuşmak istiyorum. Nasıl biriydi Çağlar?

Çağlar 12 yaşındayken babasından ayrıldım. Tek başıma yetiştirdim onu. Benim çocuğumun idealleri vardı. Geleceğin paşasıydı. Çok çalışkandı. O benim tek çocuğumdu. İlkokuldaki karnesinden tutun her şeyini saklıyorum. Hep takdir getirirdi. Çok şeyi değiştirmek istiyordu. Askerlerle sivil halk arasındaki uçurumu ben kapatacağım derdi. Kürtçe sözlükler alıyordu. Köylülerle daha iyi iletişim kurabilsin diye Kürtçe öğrenmeye çalışıyordu. Köy muhtarıyla konuştuğumda 'Keşke Çağlar komutanın yerine benim dört oğlum ölseydi' dedi. Muhtar, 'O bizim, babamızdı, kardeşimizdi, ağabeyimizdi, her şeyimizdi' dedi. Köydeki evlerin birçoğunda fotoğrafları asılıymış. Benim hayallerim yıkıldı. Şehit olmadan bir hafta sonra İstanbul'a gelecekti. Tayini Ankara'ya çıkmıştı. Hayallerimize engel oldular. Suçluları örtbas ettiler.


 
Taraf'ın sürmanşetinde şok iddia

Taraf'ın sürmanşetinde şok iddia

taraf.jpg

Yarbay Onur Dirik'in emriyle mayın imha ederken şehit olan Üsteğmen Çağlar Canbaz'la aynı yerde görev yapan Asteğmen Bozkurt: İfademizi değiştirmek için bize baskı yaptılar.

Üç yıl önce PKK mayınıyla şehit olduğu açıklanan Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın ölümüyle ilgili yeni ifade tutanakları ve fotoğraflar ortaya çıktı. Taraf Gazetesi'nin ulaştığı fotoğraflarda Canbaz'ı şehit eden mayın ve patlamanın ardından oluşturduğu çukur da net olarak görülüyor.

Tutanaklar arasında Şehit Üsteğmen Canbaz'la birlikte görev yapan ve patlamanın ardından olay yerine ilk gidenlerden biri olan Asteğmen Evren Bozkurt'un Van Askerî Mahkemesi'ne verdiği ifade de yer alıyor. İfadesinde mayını imha etme emrini Yarbay Onur Dirik'ten aldıklarını söyleyen Asteğmen Bozkurt, patlamanın ardından üst rütbeli komutanlarının kendilerinden ifadelerini değiştirmelerini istediğini de anlattı.

Dağlıca'dan emir geldi

Asteğmen Evren Bozkurt'un askerî mahkemede verdiği ifade özetle şöyle: “Toprak altındaki poşetin içinde kabloları fark edince hepimiz oradan uzaklaştık. Bölüğe bildirdik durumu. Dağlıca'ya bildirmelerini ve Yüksekova'ya da haber vermelerini söyledik. Orada hemen emniyet unsurları çıkararak hâkim noktalara uzaktan kumandalı olma ve mayının geri alınma ihtimaline karşı emniyet aldık. Tepe noktalara havan ve top atışlarında bulunduk. O gün bayağı fikir alışverişi yaptıktan sonra Dağlıca Tabur Komutanı'nın emri geldi. 18 yaşından büyük bütün köylülerin parmak izlerini almamızı ve düzeneği kesmemizi söyledi. Biz de harfiyen yaptık bu emirleri...

Namusunuz gitti

Bir ara odasına girdiğimde Çağlar Üsteğmen çok öfkeliydi. Onur Yarbay'ın kendisine hakaret ettiğini, ‘Namusunuz gitti. K...nıza kadar mayın koyuyorlar. Siz nasıl haberdar olamıyorsunuz' dediğini söyledi. Çağlar Üsteğmen de bana dönerek ‘Ne yapalım? Mayını bulduk. İlla birimiz ölse miydik? O zaman rahatlardı birileri' dedi. Sonra Yüksekova'ya dönerek Hacı binbaşıya durum hakkında bilgi verdi. Sürveyan (mayın imhasıyla görevli ekip) gelip gelmeyeceğini sordu ve Onur Yarbay'ın emirlerinden bahsetti. Hacı Binbaşı hareket olarak Onur yarbaya bağlı olduğumuzu bildiği için biraz istemeyerek ‘Dağlıca'nın emirlerine uyun sürveyan da bir iki gün içinde gönderilecek' dedi.

Dağlıca, emri telsizle verdi


Köylülerin parmak izi vermek istememeleri üzerine kargaşa oldu. Ve bu sırada emniyet unsurları telsizdeki askerden geri dönüş izni isteyerek döndüler. Telsizci asker kargaşadan olsa gerek, kime sorup bunu onayladı hatırlamıyorum. Köylüler gittikten sonra kahvaltı yapıyorduk. Çağlar üsteğmenle İbrahim astsubay emniyet unsurlarının geri döndüğünü duyunca öfkelendi. Biz kendisini defalarca uyardık. ‘Komutanım sakın gitmeyin. İkinci bir düzenek olabilir' diye. O da bizle hemfikir oldu. Hatta bazı örneklerden bahsettik. Sonra ben odama geçtim. Daha sonra bu emniyet unsurlarına kızmış olduğundan diğer üs bölgesine çıkarak kontrol yapmaya gittiğini telsizden duydum. Hemen İbrahim astsubayın yanına gittim. Olayı netleştirdik. Emin oldum diğer üs bölgesine gittiğinden içim rahatladı. Biraz sohbet ettik. Telsizden asker bağlandı ve Dağlıca Tabur Komutanı'nın bir rütbeliyle görüşmek istediğini söyledi. İbrahim astsubayla beraber bölük merkezine geldik. Ben konuşmak istemedim. Ve takım komutanlığı odama geçtim. Telsiz odası tam karşımdaydı. Kapılar açıktı. İbrahim astsubay konuşmaya başladı. Tabi karşı tarafı duyamıyordum. Ama İbrahim astsubay net bir şekilde ‘Emri tekrarlıyorum. Çağlar üsteğmen bugün-yarın istediği zaman gitsin mayını çıkarsın' diyerek bunu iki defa tekrarladı ve yazdığı kağıdı bana göstererek Çağlar üsteğmene bağlanmak istedi.

Onur yarbay da geldi

Telsize cevap vermeyince üs bölgesi komutanı Muhammet uzmana bağlandı. Ve emri aynen okudu. ‘Komutanımız duydu mu' dedi. Muhammet uzman ‘Çağlar üsteğmen duydu ve ilettik emri' dedi. O anki durumun psikolojisi anlatılması mümkün değil. Biz bir an ne olduğunu anlamadık. Emir üzerine düşünüyordum. Yarım saat geçmedi bir patlama duyduk. Koşarak olay yerine gittiğimde Çağlar üsteğmenin cesedi ve iki korucuyu yaralı olarak gördüm. Yıkıldım. Olay sonrası sürveyan da geldi. Helikopter de geldi. Onur yarbay da geldi. Gelmesi gereken herkes geldi.

Daha neler yaşayacaksın

Olay sonrasında Onur yarbayın çırpınışları vardı. Beni çağırdı yüzüne bakmadım. Nefret ettim o an ondan. Bana sehpanın üzerinde duran sigara paketini fırlatarak ‘Kendine gel. Sen daha neler yaşayacaksın' dedi. Ben de kafamı kaldırıp bir anlamda mesaj vermek isteyerek ‘Ben kendimdeyim. Keşke herkes kendinde olsaydı' dedim. İfadelerimizin başında durmak istedi. Sonra bazı rütbeliler özellikle de o zamanın tugay komutanı ifadelerimizi değiştirmemizi istediler. Ancak biz değiştirmedik. Ama onlar örtbas etmiş olsa gerek. Özetle olay bu. Saygılarımla.”

Patlamanın yaşandığı dönem Yüksekova 21. Jandarma Sınır Tugay Komutanı Tuğgeneral Süleyman Yüksel'di.

Patlamada çukur açıldı

Şehit Üsteğmen Çağlar Canbaz, 6 Ağustos 2007'de, üs bölgesine giderken araç bir taş yığınının üzerinden geçti. Asteğmen Evren Bozkurt şüphelendiği taşları kontrol etti. Toprağı eşeleyen Bozkurt, poşet içindeki kabloları görünce patlama riskine karşı uzaklaştı. Bölge emniyete alındıktan sonra Üsteğmen Canbaz durumu Dağlıca'ya bildirdi. Bu sırada mayının fotoğrafını çektiler. Daha sonra Yarbay Onur Dirik'ten ‘düzeneği kesin' emri geldi. Canbaz kablolarını kesti. Bir gün sonra, Dağlıca'dan imha ekibi yerine ‘Düzeneği imha edin' emri geldi. Canbaz bu emri yerine getirirken patlayan mayın, bölgede büyük bir çukur açılmasına neden oldu.

Kaynak: Mehmet Baransu / Taraf

http://www.samanyoluhaber.com/h_416600_tarafin-surmansetinde-sok-iddia.html
 
Geri
Üst