Dünyanın ilk Standartlar ve Tüketiciyi Koruma Kanunları

:..asker..:

New member
Katılım
5 Tem 2005
Mesajlar
2,518
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Bahtın güzel olsun , mutlu yaşa!
Dünyanın ilk Standartlar ve Tüketiciyi Koruma Kanunları
II. Bâyezid döneminde dünyanın ilk Standartlar Kanunu, ilk Belediye
Kanunları, ilk Tüketiciyi Koruma Kanunları ve ilk Gıda Nizâmnameleri
hazırlandığı söylenmektedir. Bu kanunlardan bazı örnek maddeler zikrederek
anlatabilir misiniz?

Prof Dr. Ahmed Akgündüz


Evet doğrudur. II. Bâyezid devrine ait en mühim kanunlardan birisi
şüphesiz ki, Bursa, İstanbul ve Edirne İhtisâb Kanunnâmeleridir. Bu
kanunnâme, dünyanın en mükemmel ve en geniş belediye kanunu olmakla
kalmamakta, aynı zamanda dünyada ilk tüketici haklarını koruyan kanun,
ilk gıda maddeleri nizâmnâmesi, ilk standartlar kanunu, ilk çevre
nizâmnâmesi ve kısaca asrına göre çok hârika bir hukuk kodudur. Bu kanun,
hem Osmanlı örf âdetlerini ve hem de İslâm hukukunu çok iyi bilen Mevlânâ
Yaraluca Muhyiddin tarafından hazırlanmıştır. Hazırlanış tarihi 1502 ila
1507 tarihleri arasındadır.

Biz, her biri 100 küsur maddeyi bulan bu üç kanunnameden sadece bazı
maddelerini, tüketici hakları açısından arz ediyoruz (Maddenin başındaki
rakamlar Kanun maddelerine ve harflerden B, Bursa, E Edirne ve İ İstanbul
Kanununa işaret etmektedir):

“İ-45. Ve mahkeme kararıyla yiyecek ve içecek ve giyecek ve hubûbât
ki; çarşıda ve pazarda vardır, gözedilüb her meslek sahibi teftiş oluna.
Eğer terâzûda ve kilede ve arşunda eksük bulunursa, muhtesib (belediye
başkanı) haklarından gele.

İ-21. Etmekçiler, standart olarak alınan ekmeği narh üzere pâk işleyeler,
eksik ve çiğ olmaya. Etmek içinde kara bulunursa ve çiğ olursa, tabanına
let uralar; eksük olursa tahta külâh uralar veyahud para cezası alalar.
Ve her etmekçinin elinde iki aylık, en az bir aylık un buluna. Tâ ki,
aniden bazara un gelmeyüb Müslümanlara darlık göstermeyeler. Eğer
muhâlefet edecek olurlarsa, cezalandırıla.

İ-4. Eyle olıcak ekmek gâyet eyü ve arı olmak gerekdir.

E-7. Aşcılar bişürdükleri aşı pâk bişüreler ve çanakların pâk su ile
yuyalar ve tezgâhlarında kâfir olmaya. Ve iç yağiyle nesne bişürmeyeler.
Ve bir akçelik eti her ne narh üzerine alurlar ise beş pare olur. Bir
akçelik aş alanın aşına bir pâre koyalar. İki pulluk dahi etmek vereler.
Bir akçelikden artuk alsalar ya eksük alsalar, bu hisâb üzerine vereler.
Cemî‘ Edirne'nin aşcıları ittifakiyle teftiş olundı.

İ-38. Ve kile ve arşun ve dirhem gözlenile; eksüği bulunanın hakkından
geleler.

İ-5. Un kapanında olan kapan taşlarını, mahkeme kararıyla muhtesib
(belediye başkanı) dâim görüb gözede. Tâ ki, hile ve telbîs olub un alan
ve satan kimesnelere zarar ve ziyân olmaya.

B-74. Ve hamallar na‘lsuz at istihdâm etmeyüb ve dağ yükünün iki
yükünden ziyâde götürmeye.

E-58. Ve ayağı yaramaz bârgiri işletmeyeler. Ve at ve katır ve eşek
ayağını gözedeler ve semerin göreler. Ve ağır yük urmayalar; zira dilsüz
canavardır. Her kangısında eksük bulunursa, sâhibine tamam etdüre.
Eslemeyeni gereği gibi hakkından gele. Ve hammâllar ağır yük urmayalar,
ma’kul üzerine ola[1].

İ-40. Ve sirke ve yoğurda su koymayalar. Su katılmış olub bulunursa,
teşhir edeler veyahud tahta külâh uralar, gezdireler.

İ-29. Kuyumcular, sâde işi dirhemine bir akçe; minekârî işde dirhemine iki
akçe ve altun sâde ise miskâline üç akçe; müşebbek işde miskâline beş
akçe ve gümüş düğmeler iriyi ve hurdayı gâyet eyü hâlis işleyeler, bakır
koyub işlemeyeler. İşleyenin muhtesib (belediye başkanı) gereği gibi
haklarından gele.

İ-33. Ve boyacıları dahi gözedeler, kalb boyamayalar; boyarlarsa gereği
gibi hakkından geleler.

İ-42. Ve iplikçilerin ipliği tire ipliğine berâber ola. Ve astar ki,
şehirde işlene, sekiz arşun ola, eksük olmaya. Olursa hakkından geleler.

İ-46. Hammâmcılar, hâmmâmları gözedeler, yunmuş ola, ıssı ve sovuk su ile
ârâste ve dellâkleri cest ve çâlâk ola. Usturası keskin ola. Şöyle ki,
usturası altında kimesne zahmet çekmeye ve nâzır olan fotaları pâk duta;
Müslümana verdüği fotayı kâfire vermeye.

İ-66. Ve dahi hekîmlere ve attârlara ve cerrâhlara, muhtesib (belediye
başkanı)in hükmi vardır; görse ve gözetse gerekdir.

İ-24. Bakkallar ve attârlar ve bezzâzlar ve takyeciler, onun on bire
satalar, ziyâdeye satmayalar. Ziyâdeye satarlarsa, muhtesib (belediye
başkanı) dutub te'dîb ede. Ammâ bu bâbda ve gayride mahkeme kararı bile
ola.

E-194. Berber gözlene; kâfir başın tıraş etdükleri ustura ile Müslüman
başın tıraş etmeyeler. Kâfir yüzin sildikleri fota ile Müslüman yüzin
silmeyeler. Usturaları keskün ola.

E-195. Tabibler dahi gözlene; bîmârhâne (hastahane) tabiblerine
göstereler, imtihân edeler, kabul etmedikleri kimesneleri men` edeler.
Cerrâhlar dahi gözlene; san`atlarında kâmil olalar.

E-196. Değirmenciler gözlene; değirmende tavuk beslemeyeler ki, halkın
ununa ve buğdayına zarar etmeye. Ve âdetlerinden artuk almayalar ve iri
öğütmeyeler ve kesmüklü buğdayı değiştirmeyeler ve illâ muhkem ve müntehî
hakkından geleler.

E-198. Ve câmilerde dilenci tâifesin yürütmeyeler.

İ-70. Ve her san‘atı aydan aya kadı ile teftiş ede ve dahi göre ve
gözede. Her kangısı kim ta‘yin olunan narhdan eksük sata, muhtesib
(belediye başkanı) hakkından gelüb teşhîr ede.

İ-73. Fil-cümle bu zikr olunanlardan gayrı her ne kim Allâh ü Te‘âlâ
yaratmışdır, hepsini de muhtesib (belediye başkanı) görüb gözetse
gerekdir, hükmi vardır.
Şöyle bileler, her kim muhâlefet ve inâd ederse, itâba ve ikâba müstahak
olur”[2]

[1] Hayvan haklarının 20. yüzyılın başında savunulmaya başlandığı
düşünülürse, bu maddenin çok ileri bir hukuk anlayışının mahsulü olduğu
daha iyi anlaşılır.

[2] Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri, c. II, sh. 188-230, 286-304, 387-402.

Geçmişimizi daha iyi bilmemiz dileğiyle....
 
ahlakini kaybeden bir millet kendisini kaybeder,
bugun kimse kimseye guwenemiyor, eskiden sozler senetmis

aldigin mali geri goturuyosunda adamlar geri almiyor
 
şu zamanda millet para uğuruna insan hayatıyla oynuyor be. hala birşeyler olmuyor
 
Geri
Üst