Dünden Bugüne Aşk ve İhanet Girdabındaki Siyaset!…

degazor35

TÜRK oğlu TÜRK
Altın Üye
Katılım
6 Mar 2007
Mesajlar
5,674
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
forumda bu kadar HIYAR varken,ortalığın CACIĞA dön
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'a ait olduğu iddia edilen ve internet üzerinden servis edilen görüntüleri biliyorsunuz. Söz konusu kasetin içeriğinin doğru olup olmadığı benim meselem değil.

Ancak işin ilginç yanı taraflardan hiçbirisi, sanal âleme sızdırılan bu görüntülerin yalan olduğunu söyle(ye)medi. Yalnızca basına yansımasının ve özel hayatın ihlal edilmesinin komplo olduğu vurgulandı... Eğer böyleyse hükümete, bu komplonun açığa çıkarılmasıyla ilgili büyük bir görev düşüyor...

Şimdi şu soruya cevap arayalım: Yaşını başını almış, çocuğu ve torunu olan bir kişinin -eğer varsa- kayıt dışı bir özel hayatının olması doğru mudur? Topluma liderlik yapma iddiası taşıyan birisinin, eşinden başka birisiyle (elbette doğruysa) yaşadığı gönül macerasının masumiyeti olur mu?

Ben bu sorulara, olumlu cevap veremeyeceğim... Göz önünde olan siyasetçilerin, sanatçıların, fikir ve düşünce insanlarının örnek ve şaibesiz bir hayatlarının olması gerektiğine öteden beri inanırım. Ve her ne olursa olsun, ihanetin hiçbir şekilde kabul edilebilir tarafının olmadığını düşünürüm. Bu tip ilişkilerin Türk ahlak, töre, kültür ve inanç ilkeleriyle asla bağdaşmadığı da açık...

Ancak ne kadar böyle söylesem de, geçmişten bugüne Türk siyasetinde yaşanmış birçok düşündürücü ve çarpık ilişkiler olduğu hepimizin malumu. Aşk ve ihanet girdabına kapılan dünün çok önemli siyaset simalarının, değerleri olan hiç kimsenin onaylamayacağı ilişkiler ağıyla zaman zaman gündeme geldiklerini hepimiz biliyoruz...

Türk milletine kılavuzluk ya da liderlik yapma iddiasında bulunanların, trajedilerle dolu ve düşündürücü özel yaşamları açığa çıktıkça, insanın aklı durası geliyor!

Bunlara verebileceğim çok örnek var. İçişleri eski Bakanı CHP'li Hasan Fehmi Güneş - sinema oyuncusu Aynur Aydan; Gümrük ve Tekel eski Bakanı CHP'li Tuncay Mataracı-Işık Yavuz; Devlet Bakanı Metin Musaoğlu- kuma gelen öğretmen Sevil Vural; ANAP Kütahya milletvekili Mustafa Uğur Ener-türkücü Nihal Arsoy; CHP'li Ali Topuz - Nil Burak; Karaca ailesinin gelini Dr. Alev Karaca-ANAP'ın Maliye Bakanı Adnan Kahveci; DYP Samsun milletvekili İlyas Aktaş-sekreteri Fatma Akıntürk; DYP'li eski Bakan Hamdi Üçpınarlar-Ayla Karaduman; ses sanatçısı Nilüfer - ANAP'lı milletvekili Gökberk Ergenekon; Devlet Bakanı Yıldırım Aktuna-popçu Ajda Pekkan... Bu listeyi Radikal gazetesinden Murat Batmankaya, Hürriyet Gazetesinden Uğur Güneri'nin 1 Ocak 2000 tarihindeki haberinden almış... (Radikal, 12 Aralık 2003)

Biliyorsunuz, yaşadığı ilişkileriyle siyasi tarihte en çok konuşulan kişi DP eski Genel Başkanı ve eski Başbakan Adnan Menderes'tir...

Menderes'in Ayhan Aydan ve Suzan Sözen'le yaşadıkları üzerine çok şey yazıldı, çizildi. Tarafların hiç birisi bugün hayatta değil. Konular yazılı ve görsel medyada yer bulduğu için daha rahat yazabilirim...

Adnan Menderes'in kadınlar konusunda zaafı olduğu yönünde ortak bir görüş var. Daha 1946'da, dönemin iktidar partisi CHP, "DP milletvekili Menderes"i takibe almış bile. Emniyet Müdürlüğü'nün 27 Kasım 1946 tarihli izleme raporu şöyle başlıyor: "Menderes saat 9.05'te otelden ayrılıp Mukaddes'in oturduğu apartmana girmiştir. Saat 19.00'da iç fenerler söndürülmüştür." Mukaddes isimli bir kadın, Menderes'in 1940'lardaki aşkı... 12 yıl süren bu ilişki Menderes'in Ayhan Aydan'la tanışmasıyla sona ermiş. Belgeler kanıtlıyor ki, devlet daha 1946'da Menderes'in aşk hayatının peşine düşmüş... (Can Dündar, Milliyet, 14.2.2006)

Adnan Menderes, Başbakan olduktan kısa bir süre sonra Ayhan (Alnar) Aydan'la tanıştı... Tanışma mekânı, Ankara'nın 50'lerdeki sayfiye yeri olan Çubuk Barajı. Ayhan Aydan, Menderes ile tanıştığında ünlü besteci Hasan Ferit Alnar'la evli. Elbette bu durum Menderes için önemli bir engel teşkil etmedi...

Ayhan Aydan, Menderes'i gördüğünde 25 yaşındaydı ve genç bir opera sanatçısıydı. Adnan Menderes'te 50'sinde, kudretli birisiydi! Başbakan 20 yıldır evli; Aydan ise 6 yıldır... Menderes'in 3 oğlu vardı, Aydan'ın da 1 oğlu... (Can Dündar, Milliyet, 14.2.2006)

Tanışmalarından kısa bir süre sonra Menderes, Ayhan Aydan'ı telefonla aradı ve deyim yerindeyse arzularını tebliğ etti. Menderes, Ayhan Aydan'ı kalabalığın içinde görünce, Rıfat Kadızade'ye kim olduğunu sormuştu. Kadızade, Mithat Bey'in yeğeni olduğunu söyledi... (Karakoyunlu, 2004: s.350) Mithat Dülge, dönemin Ziraat Bankası Genel Müdürüydü. Ayhan Aydan, Menderes'in ilk tanışma istediğini geri çevirmemiş-zaten çok da mümkün değil- ve "Ben Ayhan Anlar efendim, Hasan Ferit Alnar'ın eşiyim" diyerek kendisini, tutkuların ve ihanetin çarmığına gerecek olan adama takdim etmişti...

Bu tanışma faslını takip eden birkaç gün sonra, Adnan Menderes telefonla Ayhan Aydan'a ulaştı. Ardında da, Aydan evli olmasına rağmen evine geldi! Hatta bu ziyaret öncesinde, Başbakan, Ferit Alnar'ın eve gelmemesi için bir toplantı dahi tezgâhlamıştı. Takip eden günlerde de Menderes, Ayhan Aydan'a olan ziyaretlerini sürdürdü. Öylesine bir fütursuzluk örneği sergileniyordu ki, birkaç gün sonra Başbakan Menderes, son model gri renkli bir oldsmobile otomobili Ayhan Aydan'ın emrine şoförüyle birlikte tahsis etmişti. (Karakoyunlu, 2004: s.355)

Anlaşılan her şey olup bitmişti. Daha sonra "tatarım" diye seveceği kadınla birliktelikleri başlamıştı. Bir gün Ayhan Aydan, bu işin böyle gidemeyeceğini Menderes'e söyleyerek kocasıyla konuşmaya karar verdiğini açıkladı. Cumhuriyet'in haremindeki genç haseki, resmi nikâhını artık sonlandırmak istiyordu. Ancak bu görüşmeyi bizatihi Adnan Menderes yaptı. Sanki bir kızı babasından ister gibi, Ayhan Aydan'ı kocası Ferit Alnar'dan istedi. Şaşırmayın gerçekten de böyle... Menderes'e yönelik, Ferit Anlar'ın sözleri sanki kurşun gibi etkili ve derine işlemişti: "Evliliği nihayete erdirilmesi için avukatıma talimat verdim. En kısa sürede bu karar alınacaktır. Bu arada, sizin de ziyaretlerinizi seyrekleştirmeniz hepimizin haysiyeti açısından takdire şayan davranış olacaktır." (Karakoyunlu, 2004: s.369)

Gerçekten de Menderes, o konuşmadan sonra boşanma gerçekleşesiye kadar Ayhan Aydan'ın evine gitmemiş!

İzleyen süreçte, Ferit Alnar'ın örtülü ödenekten para aldığı da olmuş. Bir anlamda onun da gönlü yapılmış! Değişik aralıklarla Ferit Alnar'a devletin kasasından 13 bin 067 TL verilmiş! (Çizmeli, 2007: s.681)

Daha neler neler... Yeri gelmişken, başkasının eşine kolaylıkla göz koyabilen Menderes'in, kendisinin de çok kıskanç birisi olduğunu söylemeliyim. Ailesini kaybetmiş bir hukuk fakültesi öğrencisinin, Ayhan Aydan'dan yardım istemesi üzerine Başbakan'ın "Kimdi o" diye başlayan şiddeti bile söz konusu. Sonra da operadan istifa ettiriyor...

Adnan Menderes'in ilişkileri bununla da sınırlı değil. Mesela romancı Suzan Sözen... Dorothy Lamour'a benzeyen bir kadınmış... Dönemin İstanbul Emniyet Müdürünün(?) eşi. Suzan Sözen'in eşi evdeyken, ikamet ettiği Teşvikiye Belveder Apartmanı'nına gidip kapı zilini çalabiliyor. Bu kadın da, sokakta Adnan Menderes'in arabasını gördüğünde kocasına; "Hadi Ferit sen arka odaya geç" diyebiliyor... Nasıl bir ruh hali inanın bana anlamak mümkün değil...! Yassıda duruşmalarında Suzan Sözen'e, Menderes'le nasıl tanıştıkları soruluyor. O da şunları söylüyor: "Kocamı Bitlis'e tayin etmişlerdi. Bir arkadaşım da Adnan Bey'le temasımı temin etti. Adnan Bey beni aradı, geldi, bende kaldı, ertesi gün kocamın İstanbul'da kalması sağlandı...!" Daha neler demeyin, bunların hepsi olmuş hadiseler...

Menderes'in eşi Berrin Hanım ise, Ayhan Hanım'ın bahsi geçtiğinde "Ayhan Hanım", Menderes'in diğer sevgilisi Suzan Sözen'in adı geçtiğinde ise "O kadın" diye ifade kullanırmış...

Peki, muhalefet bu hadiselere nasıl yaklaşmış derseniz? Bence önemli hususlardan birisi de budur. Elbette bugünkü iktidarın çiğliği ve özel hayat üzerinden polemik yapması gibi bir eğilim dönemin muhalefetinde görülmemiş. "Biz eşine ihanet edenleri mağdur göremeyiz" ya da, "Biz Meclis'te Anayasa'yla uğraşırken, Genel Başkan başka yerlerdeydi" türünden tariz ve istihza dolu sözler hiç sarf edilmemiş...

Bir keresinde Adnan Menderes Ayhan Aydan'a imzalı bir fotoğraf verir. Ve üzerinde şunlar yazılıdır: "Şefkatle sevdiğim kadına..." İşte bu fotoğraf CHP muhalefetinin eline geçer. Fırsatı ganimete çevirmenin kurnazlığını açığa vuran Nihat Erim, konuyu İsmet İnönü'ye açar. İnönü'nün cevabı tokat gibidir: "Nihat Bey! Mahremiyete saygımın farkına varılmamış olmasına üzüldüm. Böyle sevimsiz oyunlara itibarım yoktur. Gömün bu bahsi ve bir daha açılmasına izin vermeyin. Aksi olursa sizi mesul tutarım." (Karakoyunlu, 2004; s.376)

Türkiye nerelerden nereye geldi ve hangi badireleri atlattı! Bu anlattıklarım kolay hazmedilecek şeyler değil. Ancak ne hazindir ki yaşanmış gerçekler... Kimsenin sevgisinde değilim. Özel hayatların kurcalanmasının yanlış olduğunu da bilenlerdenim. Ancak, Türk-İslam kültürünün hiçbir yerinde bu hadiselere onay verilmediği de açık. Zaaflarını aşamamış, nefsi karşısında aciz düşmüş, tutkularına esir olmuş kişilerin ne kendilerine ne de Türk milletine bir katkı sağlayamayacaklarına inanıyorum. Her ne sebeple olursa olsun, ihanetin hayattaki en kötü eğilim olduğunu düşünüyorum...

Son olarak Baykal'ın Genel Başkanlıktan ayrılmasına yol açan olayla birlikte, artık savaş boyalarının sürüldüğü ve bel altına vurmak konusunda hiçbir kuralın ve insafın kalmadığı anlaşılıyor. Bu süreçte sınır olmayacağı da görülüyor! Ne yazık! Her ne kadar özel hayatın mahremiyeti de önemliyse de, bana göre toplumun önünde olanlar hayatlarına azami derecede dikkat etmeliler. Zira herkes sonucuna katlanmak zorunda kalıyor... Dün böyle olmuş, yarında böyle olacağından şüphe duymuyorum...

Dipnot:

1-Karakoyunlu Yılmaz(2004), Yorgun Mayıs Kısrakları,(İstanbul, Doğan Kitapçılık)

2-Çizmeli Şevket(2007), Menderes Demokrasi Yıldızı? (Ankara, Arkadaş Yayınevi)



ULVİ YÖNTER

Sn.modumuz yorumlarınızı ilerleyen sayfalarda yapın diye uyarısı vardı ama hoşgörsün.Diyeceğimizi baştan yazalım istedik.

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz sözünü hepimiz biliriz.Birilerinin utanç yada eksikliklerini yüzüne vurmak yada o olumsuzluklardan menfaat sağlamak adına birilerini karalarken,
akladığınız kişinin de sütten çıkma akkaşık olmadığının farkına varınız.

Düşüncelerini bir yerlerden gelen emirle değil,insanın kendi hür iradesi ile paylaşabilecek olgunluğa eriştiğiniz vakit,demokrasiyi isteme hakkına sahip olabilirsiniz demektir.
 
ağzını yıka adnan menderesin adını ağzına alırken.

öyle bir zat böyle şeyler yapar mı?

bunalr muhalefetin uydurması.

hatta kocasını göreve gönderip kadınla buluşması da muhalefetin uydurması.
ve hatta kadınla buluşmayaresmi amakm arabasıyla gitmesi de.

darbecilerden yaka silkenler adnan mendersin bu ülkeye darbecileri soktuğunu söylemezler.

neden?

çnkü o da muhalefetin uydurması.

bütün araştırmacıalrın ve hatta darbeleri yapanalrın söyledikleri şey darbelerin nato eli ve marifetiyle yapıldığıdır. ama natoyu bu ülkeye sokanın hiç bir suçu yoktur.

çünkü bütün bunlar muhalefetin uydurmasıdır.

tekrar söylüyorum ağzını yıkamadan o zatın adını ağzına alma. ne de olsa "demokrasi yıldızlarından" biri o.
 
Ya arkadaşım Adnan Menderes şakşakşılığı yapacağına aç oku yazılanların hepsi gerçektir.Şu at gözlüklerini kafanızdan çıkarıp direk yalanlıyacağına oku.Birde müslanım dersin Kuranı Kerimin ilk emri nedir OKU YARADAN RABBİNİN ADIYLA OKU bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma,geri kalmamızın nedeni senin gibi at gözüklüklü kişilerin yüzündendir.Müslamanlığın ilk emrini bile yerine getirmiyorsun ama doğru sen okuyup bilgi sahibi olmazsın senin şeyhlerin vardır onlar ne söylerse doğrudur.Cahil ile sohbet etmek güçtür.
 
Geri
Üst