Düşmanlığının ödülünü aldı

Albayrak

Can Feda
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
4,439
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Aydınlığın karanlıkla savaşından...
pic.php


Alman Leipzig Bankası Medya Vakfı, “Kürtlerin çoğunluğu oluşturduğu bir Kürdiyeden bahseden yazısı nedeniyle işten atıldığı”, “Ermeni Soykırımı’nın kurbanlarına adadığı yazısı nedeniyle Türklüğe hakaretle suçlandığı”, “yabancı gazetecilerin nezdinde, idealist ve tavizsiz olduğu”, “hükümette ve orduda düşman kazandığı” gerekçeleriyle, bu yıl ki ödülünü Ahmet Altan’a verdi. Liste uzatılabilir ve “her türlü sapkınlıktan Taraf olduğu” da eklenebilirdi ya, geçmiş ola...
Altan ödülünü alırken “Bu ödül, o düşmanlara karşı yalnız olmadığımızı gösteriyor” dedi.
“O düşmanlar”ın kimlik tespiti Altan’ın neden ödüle layık görüldüğü izah edilirken açıklanmış: Kürtlerin nüfus olarak çoğunlukta olduğu illerden yeni bir “devlet” yaratılması projesine karşı olanlar yani ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunanlar, “Türk” kimliğini ve rejim dahil bu kimliğin imzası bulunan bütün kurumları koruyan, ona hakarete müsamaha göstermeyenler, toprak, tazminat, mülk gibi tavizler uğruna kurulan iftira tuzağına düşmeyenler, yabancıların tekerine çomak soktuğu için dış basın tarafından hedef alınanlar, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve ordusuna düşmanlık beslemeyenler..
Altan sözde yakınarak, mağduru, hedef alınanı oynayarak, Avrupalılar’ın “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığına uygun hareket etmekle ne doğru iş yaptıklarını göstermek ister gibiydi dün. Adeta teşekkür edercesine “Genelkurmay’ın kendilerini asimetrik düşman” ilan ettiğini yazdı. Ödül obezi mi oldu ne?
Yok saymak istesem de Altan’ın “bütün mantıksızlığı”nı ortaya döktüğü “vicdan” temeli üzerine inşa edip, vahşetin masumiyetinden, kötülüğün mantığından ve iyiliğin aykırılığından bahsettiği “filozofça” konuşmasını es geçmeyi başaramadım.
Altan’ın ödülü alırken takındığı, yaklaşık iki haftadır “statik” hale gelen askeri katilleştirme manşetlerinde “kullandıkları” kız çocuğunun “manevi babası” edasına bakıp bakıp aynı soruyu soruyorum; Güneydoğu’da yaşayan küçük bir kız çocuğu olsam kahramanım Ahmet Altan olur muydu?
Her gece amca oğluna verilmenin kabusundan sıçrayarak uyanırken baba ile kızı arasındaki ilişkiyi “sevginin doruğu” olarak yorumlayan bir adama sığınabilir miydim? Bir gün dağa kaçırılma ihtimalinden kaçarken, terörün kuluçkalandığı o dağ kamplarını mesire yeri gibi tasvir eden birine inanabilir miydim? Bomba ve silah sesleri olmadan yaşamak isterken her gün sekiz on kişiyi öldürmek isteyen, cinayetin çekiciliğinden sözeden birini sokar mıydım hayatıma? Kadının cinsel, ticari, ideolojik “mamül”e dönüştüğü bir yerde, kullanılmaktan yorgun düşmüşken “kadınlarda fahişelik potansiyeli” gören biriyle aynı havayı soluyabilir miydim? Ben güneydoğuda yaşayan küçük bir kız çocuğu olsaydım, beni daha yaşarken öldüren bütün sapkınlıkların, efendisi gibi algılanmaya müsait birini kahramanım yapıp işkence fermanımı imzalamaktansa, bin kere ölmeyi tercih eder miydim acaba?
Ahmet Altan ödülünü alırken adını kullanabilsin diye günlerdir küçücük bir kız çocuğunun kemikleri sızlatılıyor...
Dün Obama-Nobel birlikteliğine bakıp dediğimiz şey işte “şaka gibi”. Tek farkı savaş tanrısına verilen barış ödülünün ironisini barındırmaması; Altan açık açık “düşmanlığının” ödülünü aldı.



Kaynak
 
bir çift kadın memesine ülkeyi satan adam
pkk lı itlerin dostu hamisi
satılmış kalemlerin başyazarı
asker düşmanı
ödül alırken söylediği lafa bak ve düşman tanımına...
bu topraklarda senin gibi zihniyetlerin yaşaması çok üzücü
zira vatan toprağını kirletmeye hakkınız yok
YÜZSÜZLER
 
Geri
Üst