AntidepresaN
New member
Dîvân ü Lügât-it Türk'teki Atasözleri
Bilinen en eski Türk lûgatı Dîvân ü Lûgât-it Türk'te külliyetli miktarda ata sözü ... bulunduğu, bunların ise türlerinin günümüze ulaşmış belki en eski numûneleri olduğu malûmdur. Dîvan'daki bu ata sözlerinin ... misâl getirilmek üzere kullanıldıkları da bilinen bir gerçektir.
Dîvân ü Lûgât-it Türk'te Türkçe, kelime olarak lûgatte, müellifince kurulan cümleler içinde ve misâlen getirilen ata sözlerinde, dörtlüklerde ve beytlerde kullanılmıştır. Türkçe kelimeleri lûgat yapmak, eser müellifinin zâten asıl maksadıdır. Yine müellifin bu lûgatleri açıklamak için kurduğu alelâde cümlelerde kullanılan Türkçe ise kendisine âittir. Bu kelimeler ve alelâde cümleler kelime morfolojisi veyâ gramer kâideleri açısından ehemmiyeti hâiz olabilirlerse de yine misâl getirmek için Kaşgarlı Mahmud Beğ'in eserinde kullandığı ata sözleri, ..., Türkçe'nin anonim kültür, san'at ve edebîyât ürünleridirler. Bu bakımdan bu önemli edebiyat unsurunu bir arada görebilmek maksadıyla, daha önce derlenmiş olmalarına rağmen, bu ata sözlerini bir kere daha derlemeyi uygun bulduk. Burada şunu da belirtelim ki bu derlemeyi yapan kişinin görüşü, bâzı Türk ata sözlerindeki açık veyâ kapalı anlatımlar, sanki Türk Töresi’nin maddelerini muhtevîdirler.
Dîvân ü Lûgât-it Türk'de 1. ciltte 163, 2. ciltte 51 ve 3. ciltte 104 adet olmak üzere toplam 318 adet “Sab” denilen ata sözü vardır. Bunların 3 adedi, kendilerine “ata sözü” denilmesine rağmen, lûgatte geçen bâzı kelimelerin cümle içindeki kullanılışını göstermek için kurulmuş basit misâl cümleleridir. 1. cilt, 369’daki “0l keçişni sub iletti” yâni “O keçisini suya götürdü” ile 1. cilt 386’daki “Ol kulın tepik tepdi” yâni “O adamını tekmeledi” cümlelerinin ata sözü oldukları söylenemez. 1. cilt 244’deki “Oñay irpeldi iş” ise düzeltilerek “Oñay iş irpeldi”, yâni “Kolay iş biçildi, bitirildi” hâline sokulsa bile, bu sözün ata sözü ile bir ilişkisi yoktur. Bu bakımdan ata sözü denilen 318 adet deyişten 315 adedi gerçek ata sözüdür.
Bu 315 adet ata sözünün 3'ü 3 defâ, 26'sı da 2 defâ, ya aynen veya çok az farklılıklarla mükerreren kullanılmışlardır. Böylece ziyâde olanlarının adedi 32'dir ve 315’ten tenzil edildiklerinde ata sözlerinin sayısı 283'e iner.
Mamâfih bu takdimde, ziyâde geçen bu ata sözlerinin “DLT Tercümesi”ndeki yerleri de belirtildi ve farklı olanların içlerinden akla en yakın olanı yazıldı. Ayrıca, yemîn etmek için kullanılan bir mesel de ata sözü gibi kabûl ile yukarıda ta’dâdı yapılan 28 sayısının içine bu dahî dâhil edildi.
Ata sözleri, sözün ilk kelimesinin baş harfine göre abaça düzeni ile dizildi. Yanına “Tercüme”deki yeri işâretlendi. Bu işâretlerde Romen rakamı ile cildi, Latin rakamı ile de sayfası gösterildi. Ayrıca ata sözünün altında, sözün yaşayan İstanbul Türk'çesine çevirisi verildi.
- A -
Abçı neçe al (tep) bilse, ayıg anca yol bilir (I. 63) (I. 332)
Avcı ne kadar hîle bilse, ayı o kadar yol bilir.
Aç ebek, tok telek (I. 387)
Aç kişi aceleci, tok kişi yavaş olur.
Açıglığ er şebük karımas (I. 147)
Varlıklı kişi çabuk kocamaz.
Aç ne yemes, tok ne temes (I. 79)
Aç olan ne yemez, tok olan ne söylemez?
Agılda oglak togsa arıkda otı öner (I. 65)
Ağılda oğlak doğsa, dere boyunda otu biter.
Agız yese köz uyadur (I. 55)
Ağız yese göz utanır.
Alımçı arslan, berimçi sıçgan (I. 75) (I. 409)
Alacağına arslan, vereceğine, borcuna sıçan.
Alın arslan tutar, küçin sıçgan (kösgük, oyuk) tutmas (III. 412) II. 289) (I. 81)
Hîle ile arslan tutulur, zor ile güç ile sıçan (nazar, hayâl) tutulmaz.
Alp çerikde, bilge tirikde (I. 388)
Yiğit ordu içinde, bilgin mecliste (kiñeşte) belli olur.
Alp eriğ yabrıtma, ıkılaç arkasın yagrıtma (I. 139)
Yiğiti bakımsız bırakma, yörük atın sırtını yara etme.
Alplar birle uruşma, beğler birle turuşma (I. 182)
Yiğitlerle vuruşma, beğlerle sürtüşme, iddiâlaşma.
Alp yağıda, alçak çoğuda (I- 41)
Yiğit kişi düşman karşısında, yumuşak kişi savaşda belli olur.
Anası teblük yufka yapar, oglı tetik koşa kapar (III. 33)
Annesi (yalancı yufka) yapar, oğlu tetik koşup kapar. ( 1 )
Añduz bolsa at ölmes (I. 115)
Andız ota olsa, at ölmez. ( 2 )
Anıñ yüziñe titinü baksa bolmas (II. 144)
Onun yüzüne dik bakılmaz.
Anuk otru tutsa yokka sanmas (I. 68)
Öne konan yemek ikram edilmemiş sayılmaz.
Arı kapçıtsa ısrur (II. 329)
Arı kızdırılırsa ısırır, sokar.
Arkasız er çeriğ sıyumas (I. 128)
Arkasız kişi düşmanını, rakibini yenemez.
Arpasız at aşumas, arkasız alp çeriğ sıyumas (I. 123)
Arpasız at aşamaz, arkasız yiğit rakibini yenemez.
Arslan karışa sıçgan ötin ködezür (III. 263)
Kocayan arslan sıçan deliğini gözler.
Arslan kökrese at ayakı tulaşır (II. 146)
Arslan kükrese atın ayakları dolaşır.
Aşıç ayur tübüm altın, kamıç ayur men kayda men (I. 52)
Tencere der dibim altın, kepçe der ki ben neredeyim?
Aş tatıgı tuz yogrın yemes (III. 31)
Yemeğe tad veren tuzdur ama tuz çanakla yenmez.
Atan yüki aş bolsa açka az korunur (I. 75)
Aş deve yükü ile olsa aça az görünür.
Ata oglı ataç togar (II. 80)
Oğul babasına çeker, çekmek üzere doğar.
Atası açıg almıla yese oglınıñ tısı kamar (II. 311)
Babası ekşi elma yese, oğlunun dişi kamaşır.
Atası anası açığ almıla yese oglı kızı tısı kamar (III. 272)
Babası anası ekşi elma yese, oğlunun kızının dişi kamaşır.
Ata tonı ogulka yarasa atasın tilemes (III. 87)
Babanın giyimi oğluna yarasa, oğul babasını istemez.
At teküzligi ay bolmas (I. 507)
Atın alnındaki akıtma, gökdeki Ay'la bir olmaz, tutulamaz.
Ayın kişi neñi neñ sanmas (I. 98)
Başkasının malı, mal sayılmaz.
Ay tolun bolsa eliğin imlemes (I. 82) (I. 288)
Ay dolun olunca el ile gösterilmez.
Azuklug aruk ermes (I. 148)
Azığı olan yorulmaz.
- B -
Balık subda közi taştın (I. 379)
Balık suda, gözü dışarıda.
Bar bakır, yok altun (I. 360)
Bulunan, var olan bakır, bulunamayan,nâdir olan altındır.
Barçın yamağı barçınka, karış yamağı karışka (III.28)
İpek yaması ipeğe, yün yaması yüne.
Barıg otru tutsa yokka sanmas (II. 28)
Öne konan varlık, ikram edilmemiş sayılmaz. (Bk. Anuk ...)
Beş erñek tuz ermes (I. 121)
Beş parmak düz, birbirinin eşi değildir.
Bilmiş yek bilmedük kişiden yeğ (III. 160)
Tanıdık şeytan yabancıdan iyidir.
Birin birin miñ bolur, tama tama kol bolur (III. 360)
Birer birer bin olur, damlaya damlaya göl olur.
Bir karga birle kış kelmes (II. 26)
Bir karga ile kış gelmez, gelmiş sayılmaz.
Bir tilkü terisin ikile soymas (III. 244)
Bir tilkinin derisi iki defi soyulmaz, yüzülmez.
Bir toyın başı ağrısa, kamug toyın başı agrımas (I. 274) (III. 169)
Bir şamanın başı ağrısa, bütün samanların başları ağrımaz.
Boldaçı buzagu öküz ara belgülüğ (I. 528)
Öküz olacak buzağı, kendisini belli eder.
Bor bolmayıp sirke bolma (III. 121)
Şarap olmadan sirke olma.
Boşlaglansa boksuklanur (II. 272)
Kızıp kurudan kişi boyunduruklanır.
Boş neñge iyi bolmas (I. 330)
Yaramaz malın sahibi olmaz.
Böri koşnısın yemes (III. 220)
Kurt komşusunu yemez.
Böriniñ ortak, kuzgunuñ yıgaç başında (I. 439)
Kurdun avı ortaklı, kuzgunun avı ağaçda kendine ait olur.
Buğday katında sarkaç subalur (III. 240)
Buğdayın yanında karamuk otu da sulanır.
Bu kök kirsün, kızıl çıksun (I. 362) ( 3 )
Bu mavi, ak girsin, kızıl çıksın.
Buşmasar boz kuş tutar, ebmeser ürüñ kuş tutar (II. 12)
Sıkılmayan kişi boz kuş, acele etmeyen kişi beyaz kuş tutar.
Buzdan sub tamar (III. 123)
Buzdan su damlar.
Bütün ümlüğ kanca bolsa olturur (I. 224)
Şalvarı sağlam olan nereye istese oraya oturur.
- Ç -
Çaksa tütnür, çalsa bilnür (II. 23)
Yaksa tüter, söylese bilinir.
Çakşak üze ot bolmas, çakrak bile ubut bolmas (I. 469) ( 4 )
Taş üstünde ot olmaz, yanşak kişide ar olmaz.
- E -
Ebdeki buzagu öküz bolmas (I. 446)
Ev içinde bakılan buzağı öküz olmaz.
Ebek ebğe tegmez (II. 19) (Bk. Ersek ...)
Aceleci evine varamaz.
Ebek siñek sütge tüşür (II. 13)
Aceleci sinek süte düşer.
Ebliğ toygursa közi yolka bolur. (II. 176)
Ev sahibi doyurunca, konuğun gözü yolda olur.
Eğir bolsa er ölmes (I. 54)
Eğir otu kökü bulunduran kişi, hastalansa da ölmez.
Eliğ tutgınça ot tut (II. 292)
Yabancıyı tutacağına ateş tut.
El kalır (kaldı) toru kalmas. (III. 221) (II. 25)
Yurt gider, töre kalır.
Emgek eginde kalmas (I. 110)
Sıkıntı ebedîyen sırtda kalmaz.
Emikliğ uragut kösekçi bolur (I. 153)
Emzikli kadın iştahlı olur.
Endik uma eblikni agırlar (I. 105)
Şaşkın konuk ev sâhibini ağırlar.
Erdem başı tıl (I. 107) (1. 336)
Faziletin başı dildir.
Erdemsiz kut çertilür (II. 229)
Faziletsizden uğur, kut kaybolur
Erge muñ tegir, tag señiriñe yel tegir (III. 360)
Kişiye keder değer, dağ doruğuna rüzgâr değer.
Erik erini yaglıg, ermegü başı kanlıg (I. 70)
Yürekli kişi yağlı, tembelin başı kanlı olur.
Erkeç eti em bolur, eçkü eti yel bolur. (I. 95)
Teke eti ilâç olur, keçi eti yel olur.
Ermegüğe bulıt yük bolur (I. 138)
Tembele bulut yük olur.
Ermegüğe eşik art bolur (I. 42)
Tembele eşik dağ geçidi olur.
Erñeñe eliğ karı böz üm tikemes (I. 117)
Ergene elli karış bezden iç donu dikilmez.
Er oglı muñaymas, it oglı külermes (II. 84)
Kişi oğlu kederli kalmaz, it oğlu tökezlemez, ayağı sürçmez.
Ersek erğe tegmes, ebek ebğe tegmes (I. 104)
Oynak kadın koca bulamaz, aceleci evine varamaz.
Er sözi bir, eyer köki üç (II. 283)
Er kişinin sözü bir, eyerin bağı üç olur.
Esende ebek yok (I. 77)
Selâmetde acele yokdur.
Esiz anıñ yiğitliği (III. 51)
Yazık onun yiğitliğine...
Eşyek ayur başım bolsa sundurıda sub içgeymen (I. 492)
Eşek der ki; başım aklım olsa denizden su içerim.
Etli tırñaklı eyirmes (I. 177)
Et tırnakdan ayrılmaz.
Eyğü er süñüki erir atı kalır. (III. 307)
İyi kişinin kemiği erir, adı kalır.
Eyğülüğni sub ayakında kemiş başında tile (II. 112)
İyilik yap suya at, pınarında dile bulursun.
Eyğülükün kel, isizliğin kelme (II. 91)
İyilikle gel, kötülükle gelme.
- I -
Iñan ıñrasa botu bozlar (I. 120)
Dişi deve inlese yavrusu bağırır, bozlar.
Iş yaragında, sart asığında (III. 13)
İş sırasında, tüccar kârında...
It çakırı atka tegir, at çakırı ıtka tegmes (I. 363)
İt nazarı ata değer, at nazarı ite değmez.
It ısırmas, at tepmes teme (I. 178)
İt ısırmaz at tepmez deme.
Itka ubut atsa oldañ yemes (I. 116)
İtde utanma olsa çarığın altını yemez.
Bilinen en eski Türk lûgatı Dîvân ü Lûgât-it Türk'te külliyetli miktarda ata sözü ... bulunduğu, bunların ise türlerinin günümüze ulaşmış belki en eski numûneleri olduğu malûmdur. Dîvan'daki bu ata sözlerinin ... misâl getirilmek üzere kullanıldıkları da bilinen bir gerçektir.
Dîvân ü Lûgât-it Türk'te Türkçe, kelime olarak lûgatte, müellifince kurulan cümleler içinde ve misâlen getirilen ata sözlerinde, dörtlüklerde ve beytlerde kullanılmıştır. Türkçe kelimeleri lûgat yapmak, eser müellifinin zâten asıl maksadıdır. Yine müellifin bu lûgatleri açıklamak için kurduğu alelâde cümlelerde kullanılan Türkçe ise kendisine âittir. Bu kelimeler ve alelâde cümleler kelime morfolojisi veyâ gramer kâideleri açısından ehemmiyeti hâiz olabilirlerse de yine misâl getirmek için Kaşgarlı Mahmud Beğ'in eserinde kullandığı ata sözleri, ..., Türkçe'nin anonim kültür, san'at ve edebîyât ürünleridirler. Bu bakımdan bu önemli edebiyat unsurunu bir arada görebilmek maksadıyla, daha önce derlenmiş olmalarına rağmen, bu ata sözlerini bir kere daha derlemeyi uygun bulduk. Burada şunu da belirtelim ki bu derlemeyi yapan kişinin görüşü, bâzı Türk ata sözlerindeki açık veyâ kapalı anlatımlar, sanki Türk Töresi’nin maddelerini muhtevîdirler.
Dîvân ü Lûgât-it Türk'de 1. ciltte 163, 2. ciltte 51 ve 3. ciltte 104 adet olmak üzere toplam 318 adet “Sab” denilen ata sözü vardır. Bunların 3 adedi, kendilerine “ata sözü” denilmesine rağmen, lûgatte geçen bâzı kelimelerin cümle içindeki kullanılışını göstermek için kurulmuş basit misâl cümleleridir. 1. cilt, 369’daki “0l keçişni sub iletti” yâni “O keçisini suya götürdü” ile 1. cilt 386’daki “Ol kulın tepik tepdi” yâni “O adamını tekmeledi” cümlelerinin ata sözü oldukları söylenemez. 1. cilt 244’deki “Oñay irpeldi iş” ise düzeltilerek “Oñay iş irpeldi”, yâni “Kolay iş biçildi, bitirildi” hâline sokulsa bile, bu sözün ata sözü ile bir ilişkisi yoktur. Bu bakımdan ata sözü denilen 318 adet deyişten 315 adedi gerçek ata sözüdür.
Bu 315 adet ata sözünün 3'ü 3 defâ, 26'sı da 2 defâ, ya aynen veya çok az farklılıklarla mükerreren kullanılmışlardır. Böylece ziyâde olanlarının adedi 32'dir ve 315’ten tenzil edildiklerinde ata sözlerinin sayısı 283'e iner.
Mamâfih bu takdimde, ziyâde geçen bu ata sözlerinin “DLT Tercümesi”ndeki yerleri de belirtildi ve farklı olanların içlerinden akla en yakın olanı yazıldı. Ayrıca, yemîn etmek için kullanılan bir mesel de ata sözü gibi kabûl ile yukarıda ta’dâdı yapılan 28 sayısının içine bu dahî dâhil edildi.
Ata sözleri, sözün ilk kelimesinin baş harfine göre abaça düzeni ile dizildi. Yanına “Tercüme”deki yeri işâretlendi. Bu işâretlerde Romen rakamı ile cildi, Latin rakamı ile de sayfası gösterildi. Ayrıca ata sözünün altında, sözün yaşayan İstanbul Türk'çesine çevirisi verildi.
- A -
Abçı neçe al (tep) bilse, ayıg anca yol bilir (I. 63) (I. 332)
Avcı ne kadar hîle bilse, ayı o kadar yol bilir.
Aç ebek, tok telek (I. 387)
Aç kişi aceleci, tok kişi yavaş olur.
Açıglığ er şebük karımas (I. 147)
Varlıklı kişi çabuk kocamaz.
Aç ne yemes, tok ne temes (I. 79)
Aç olan ne yemez, tok olan ne söylemez?
Agılda oglak togsa arıkda otı öner (I. 65)
Ağılda oğlak doğsa, dere boyunda otu biter.
Agız yese köz uyadur (I. 55)
Ağız yese göz utanır.
Alımçı arslan, berimçi sıçgan (I. 75) (I. 409)
Alacağına arslan, vereceğine, borcuna sıçan.
Alın arslan tutar, küçin sıçgan (kösgük, oyuk) tutmas (III. 412) II. 289) (I. 81)
Hîle ile arslan tutulur, zor ile güç ile sıçan (nazar, hayâl) tutulmaz.
Alp çerikde, bilge tirikde (I. 388)
Yiğit ordu içinde, bilgin mecliste (kiñeşte) belli olur.
Alp eriğ yabrıtma, ıkılaç arkasın yagrıtma (I. 139)
Yiğiti bakımsız bırakma, yörük atın sırtını yara etme.
Alplar birle uruşma, beğler birle turuşma (I. 182)
Yiğitlerle vuruşma, beğlerle sürtüşme, iddiâlaşma.
Alp yağıda, alçak çoğuda (I- 41)
Yiğit kişi düşman karşısında, yumuşak kişi savaşda belli olur.
Anası teblük yufka yapar, oglı tetik koşa kapar (III. 33)
Annesi (yalancı yufka) yapar, oğlu tetik koşup kapar. ( 1 )
Añduz bolsa at ölmes (I. 115)
Andız ota olsa, at ölmez. ( 2 )
Anıñ yüziñe titinü baksa bolmas (II. 144)
Onun yüzüne dik bakılmaz.
Anuk otru tutsa yokka sanmas (I. 68)
Öne konan yemek ikram edilmemiş sayılmaz.
Arı kapçıtsa ısrur (II. 329)
Arı kızdırılırsa ısırır, sokar.
Arkasız er çeriğ sıyumas (I. 128)
Arkasız kişi düşmanını, rakibini yenemez.
Arpasız at aşumas, arkasız alp çeriğ sıyumas (I. 123)
Arpasız at aşamaz, arkasız yiğit rakibini yenemez.
Arslan karışa sıçgan ötin ködezür (III. 263)
Kocayan arslan sıçan deliğini gözler.
Arslan kökrese at ayakı tulaşır (II. 146)
Arslan kükrese atın ayakları dolaşır.
Aşıç ayur tübüm altın, kamıç ayur men kayda men (I. 52)
Tencere der dibim altın, kepçe der ki ben neredeyim?
Aş tatıgı tuz yogrın yemes (III. 31)
Yemeğe tad veren tuzdur ama tuz çanakla yenmez.
Atan yüki aş bolsa açka az korunur (I. 75)
Aş deve yükü ile olsa aça az görünür.
Ata oglı ataç togar (II. 80)
Oğul babasına çeker, çekmek üzere doğar.
Atası açıg almıla yese oglınıñ tısı kamar (II. 311)
Babası ekşi elma yese, oğlunun dişi kamaşır.
Atası anası açığ almıla yese oglı kızı tısı kamar (III. 272)
Babası anası ekşi elma yese, oğlunun kızının dişi kamaşır.
Ata tonı ogulka yarasa atasın tilemes (III. 87)
Babanın giyimi oğluna yarasa, oğul babasını istemez.
At teküzligi ay bolmas (I. 507)
Atın alnındaki akıtma, gökdeki Ay'la bir olmaz, tutulamaz.
Ayın kişi neñi neñ sanmas (I. 98)
Başkasının malı, mal sayılmaz.
Ay tolun bolsa eliğin imlemes (I. 82) (I. 288)
Ay dolun olunca el ile gösterilmez.
Azuklug aruk ermes (I. 148)
Azığı olan yorulmaz.
- B -
Balık subda közi taştın (I. 379)
Balık suda, gözü dışarıda.
Bar bakır, yok altun (I. 360)
Bulunan, var olan bakır, bulunamayan,nâdir olan altındır.
Barçın yamağı barçınka, karış yamağı karışka (III.28)
İpek yaması ipeğe, yün yaması yüne.
Barıg otru tutsa yokka sanmas (II. 28)
Öne konan varlık, ikram edilmemiş sayılmaz. (Bk. Anuk ...)
Beş erñek tuz ermes (I. 121)
Beş parmak düz, birbirinin eşi değildir.
Bilmiş yek bilmedük kişiden yeğ (III. 160)
Tanıdık şeytan yabancıdan iyidir.
Birin birin miñ bolur, tama tama kol bolur (III. 360)
Birer birer bin olur, damlaya damlaya göl olur.
Bir karga birle kış kelmes (II. 26)
Bir karga ile kış gelmez, gelmiş sayılmaz.
Bir tilkü terisin ikile soymas (III. 244)
Bir tilkinin derisi iki defi soyulmaz, yüzülmez.
Bir toyın başı ağrısa, kamug toyın başı agrımas (I. 274) (III. 169)
Bir şamanın başı ağrısa, bütün samanların başları ağrımaz.
Boldaçı buzagu öküz ara belgülüğ (I. 528)
Öküz olacak buzağı, kendisini belli eder.
Bor bolmayıp sirke bolma (III. 121)
Şarap olmadan sirke olma.
Boşlaglansa boksuklanur (II. 272)
Kızıp kurudan kişi boyunduruklanır.
Boş neñge iyi bolmas (I. 330)
Yaramaz malın sahibi olmaz.
Böri koşnısın yemes (III. 220)
Kurt komşusunu yemez.
Böriniñ ortak, kuzgunuñ yıgaç başında (I. 439)
Kurdun avı ortaklı, kuzgunun avı ağaçda kendine ait olur.
Buğday katında sarkaç subalur (III. 240)
Buğdayın yanında karamuk otu da sulanır.
Bu kök kirsün, kızıl çıksun (I. 362) ( 3 )
Bu mavi, ak girsin, kızıl çıksın.
Buşmasar boz kuş tutar, ebmeser ürüñ kuş tutar (II. 12)
Sıkılmayan kişi boz kuş, acele etmeyen kişi beyaz kuş tutar.
Buzdan sub tamar (III. 123)
Buzdan su damlar.
Bütün ümlüğ kanca bolsa olturur (I. 224)
Şalvarı sağlam olan nereye istese oraya oturur.
- Ç -
Çaksa tütnür, çalsa bilnür (II. 23)
Yaksa tüter, söylese bilinir.
Çakşak üze ot bolmas, çakrak bile ubut bolmas (I. 469) ( 4 )
Taş üstünde ot olmaz, yanşak kişide ar olmaz.
- E -
Ebdeki buzagu öküz bolmas (I. 446)
Ev içinde bakılan buzağı öküz olmaz.
Ebek ebğe tegmez (II. 19) (Bk. Ersek ...)
Aceleci evine varamaz.
Ebek siñek sütge tüşür (II. 13)
Aceleci sinek süte düşer.
Ebliğ toygursa közi yolka bolur. (II. 176)
Ev sahibi doyurunca, konuğun gözü yolda olur.
Eğir bolsa er ölmes (I. 54)
Eğir otu kökü bulunduran kişi, hastalansa da ölmez.
Eliğ tutgınça ot tut (II. 292)
Yabancıyı tutacağına ateş tut.
El kalır (kaldı) toru kalmas. (III. 221) (II. 25)
Yurt gider, töre kalır.
Emgek eginde kalmas (I. 110)
Sıkıntı ebedîyen sırtda kalmaz.
Emikliğ uragut kösekçi bolur (I. 153)
Emzikli kadın iştahlı olur.
Endik uma eblikni agırlar (I. 105)
Şaşkın konuk ev sâhibini ağırlar.
Erdem başı tıl (I. 107) (1. 336)
Faziletin başı dildir.
Erdemsiz kut çertilür (II. 229)
Faziletsizden uğur, kut kaybolur
Erge muñ tegir, tag señiriñe yel tegir (III. 360)
Kişiye keder değer, dağ doruğuna rüzgâr değer.
Erik erini yaglıg, ermegü başı kanlıg (I. 70)
Yürekli kişi yağlı, tembelin başı kanlı olur.
Erkeç eti em bolur, eçkü eti yel bolur. (I. 95)
Teke eti ilâç olur, keçi eti yel olur.
Ermegüğe bulıt yük bolur (I. 138)
Tembele bulut yük olur.
Ermegüğe eşik art bolur (I. 42)
Tembele eşik dağ geçidi olur.
Erñeñe eliğ karı böz üm tikemes (I. 117)
Ergene elli karış bezden iç donu dikilmez.
Er oglı muñaymas, it oglı külermes (II. 84)
Kişi oğlu kederli kalmaz, it oğlu tökezlemez, ayağı sürçmez.
Ersek erğe tegmes, ebek ebğe tegmes (I. 104)
Oynak kadın koca bulamaz, aceleci evine varamaz.
Er sözi bir, eyer köki üç (II. 283)
Er kişinin sözü bir, eyerin bağı üç olur.
Esende ebek yok (I. 77)
Selâmetde acele yokdur.
Esiz anıñ yiğitliği (III. 51)
Yazık onun yiğitliğine...
Eşyek ayur başım bolsa sundurıda sub içgeymen (I. 492)
Eşek der ki; başım aklım olsa denizden su içerim.
Etli tırñaklı eyirmes (I. 177)
Et tırnakdan ayrılmaz.
Eyğü er süñüki erir atı kalır. (III. 307)
İyi kişinin kemiği erir, adı kalır.
Eyğülüğni sub ayakında kemiş başında tile (II. 112)
İyilik yap suya at, pınarında dile bulursun.
Eyğülükün kel, isizliğin kelme (II. 91)
İyilikle gel, kötülükle gelme.
- I -
Iñan ıñrasa botu bozlar (I. 120)
Dişi deve inlese yavrusu bağırır, bozlar.
Iş yaragında, sart asığında (III. 13)
İş sırasında, tüccar kârında...
It çakırı atka tegir, at çakırı ıtka tegmes (I. 363)
İt nazarı ata değer, at nazarı ite değmez.
It ısırmas, at tepmes teme (I. 178)
İt ısırmaz at tepmez deme.
Itka ubut atsa oldañ yemes (I. 116)
İtde utanma olsa çarığın altını yemez.