тнєĵøкєя
Altın Üye
- Katılım
- 14 Mar 2009
- Mesajlar
- 5,140
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 9 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan ve siyasi görüşleri Atatürkçü ve Sosyal demokrat olan Türk siyasî partisidir. Çok partili düzene geçiş sürecinde tek parti iktidarını sürdürmüş ve Türkiye'de en uzun süre iktidarda bulunmuş parti olan Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olarak da anılır.
"Halk Fırkası" adıyla kurulan partinin adının başına 1924'te "Cumhuriyet" sözcüğü eklenmiş, daha sonra 1935'teki 4. Kurultay'da bugünkü "Cumhuriyet Halk Partisi" adı benimsenmiştir.
12 Eylül Darbesi'nin ardından, o dönem Bülent Ecevit'in genel başkanlık yaptığı Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış; daha sonra 3821 sayılı yasaya dayanarak, kuruluşunun 69. yıldönümü olan 9 Eylül 1992 günü tekrar açılmıştır.
CHP, kurucusu ve ilk genel başkanı Atatürk'ün vasiyeti ile tasarruf haklarını CHP'ye terk ettiği Türkiye İş Bankası'nın bir bölüm hissesinin de sahibidir. CHP'nin tasarruf hakkına sahip olduğu %28,1'lik orandaki bu banka hisselerinin kazancı, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na aktarılmaktadır.
KURULUŞ
Cumhurbaşkanı ve Fırka Başkanı Mustafa Kemal Paşa TIME Dergisi 24 Mart 1923
Cumhuriyet Halk Partisi’nin kökleri Sivas Kongresi'ne dayanır. CHP’nin 1. Kurultayı olarak da kabul edilen, 4-11 Eylül 1919'da toplanan Sivas Kongresi'nde, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde işgale direnmek amacıyla kurulan müdafaa-i hukuk cemiyetleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (ARMHC) adı altında birleştirilmiştir. 23 Nisan 1920'de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi ARMHC delegelerinden oluşmuş, ancak 1922'de meclis, Birinci Grup ve İkinci Grup adıyla iki gruba ayrılmıştır.
Millî Mücadele zaferinden sonra Mustafa Kemal önderliğindeki Birinci Grup, ülke çapında siyasi örgütlenmeye girişmiş ve 8 Nisan 1923'te yapılan seçimlere tek liste ile girerek biri dışında bütün milletvekilliklerini elde etmiştir.
Halk Fırkası Doğuyor
Lozan Antlaşması'nın kabulü nedeniyle mecliste baş gösteren yoğun tartışmalar üzerine Mustafa Kemal, 9 Eylül 1923'te 9 Umde adı verilen siyasî programı ilan etti ve iki gün sonra İçişleri Bakanlığı'na verilen bir dilekçeyle kendisine bağlı milletvekillerinden oluşan Halk Fırkası'nı kurdu. Parti kurucuları Refik Saydam, Celâl Bayar, Sabit Sağıroğlu, Münir Hüsrev Göle, Cemil Uybadın, Kazım Hüsnü, Saffet Arıkan ve Zülfü Bey, ilk genel sekreter ise Recep Peker'di.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi (1923-1938)

29 Ekim 1923'te, Halk Fırkası üyesi 158 milletvekili Cumhuriyet'i ilan ederek Mustafa Kemal Paşa'yı cumhurbaşkanı seçti. İlerleyen aylarda halifeliğin kaldırılması ve 2. dönem BMM'de muhalif milletvekillerinin sayısının azaltılması gibi bazı hususlardan rahatsız olan, Millî Mücadele'nin lider ve aydın kadrosundaki Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Adnan Adıvar, Ali Fuat Cebesoy, Hüseyin Avni, Cafer Tayyar Eğilmez, Refet Bele, Lutfi Polatoğlu, Bekir Sami ve Hüseyin Cahit Yalçın gibi bazı milletvekilleri mecliste ayrı bir grup oluşturdular ve 17 Kasım 1924'de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı (TCF) kurdular. Bu olaydan bir hafta önce Halk Fırkası'nın adı "Cumhuriyet Halk Fırkası" olarak değiştirildi. TCF'nin, Şeyh Sait İsyanı'ndan sonra 5 Haziran 1925'te kapatılıp önde gelen üyelerinin idamı veya siyasetten uzaklaştırılmasından sonra, 1946 yılına kadar CHF/CHP TBMM seçimlerine tek parti olarak katıldı.
Cumhuriyet idaresini kuran önemli reformların birçoğu 15 Ekim 1927'deki 2. Kurultay’dan önce gerçekleştirildi. İkinci Kurultay'da Gazi Mustafa Kemal Büyük Nutuk'unu okudu. Kurultayda kabul edilen tüzüğe CHF'nin cumhuriyetçi, halkçı, milliyetçi siyasi bir cemiyet olduğu, fırkanın değişmez Umumi Reisinin Gazi Mustafa Kemal olduğu yazıldı.Başvekil İsmet İnönü Umumi Reis yardımcılığına atandı.
1929 Dünya Ekonomik Bunalımının ardından Türkiye, devletçi ekonomik kalkınma politikasına başvurdu. Önemli yatırımların devlet eliyle yapılması kararlaştırıldı. 1930 yılında ekonomik krizin derinleşerek sürmesi ve toplumda ciddi huzursuzlukların baş göstermesi üzerine Mustafa Kemal, yakın arkadaşı olan Fethi Bey'i bir muhalefet partisi kurmakla görevlendirdi. 1930 yılı Ağustos ayı başında Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. lk etapta CHF'den 15 milletvekili SCF'ye geçti. Yeni parti ülke çapında büyük heyecanla karşılandı. 5 Eylül'de yapılan İzmir Mitingi, Ege Bölgesi'nde rejime karşı genel bir ayaklanmaya dönüşme eğilimi gösterdi. Ekim ayında yapılan belediye seçimlerinde SCF'nin oy çoğunluğunu elde ettiği, ancak sandıklarda tahrifat yapılarak CHF'nin kazandırıldığı söylentisi yayıldı. Aralık ayındaki Menemen Olayı neticesinde SCF kendisini feshetti.
SCF deneyinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra CHF'nin tek parti yönetimi kökleşti. 1931 yılından toplanan Üçüncü Kurultay'da tüzük yenilendi ve partinin programı belirlendi. Bu kurultayda, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Devletçilik, Halkçılık ve İnkılapçılıktan oluşan "Altı ok" partinin ana programı olarak belirlendi.
Halkevleri adı altında CHF'ye bağlı bir taban örgütünün oluşturulmasına karar verildi.
1934 yılında Birinci Beş Yıllık Plan devreye sokuldu. Devlet eliyle ağır sanayinin kurulmasını öngören plan, büyük ölçüde Sovyet kredileriyle finanse edildi. Demiryolu yapımına önem verildi.
1935 yılı Mayıs ayında 384 milletvekili ve 160 il delegesi ile toplanan Dördüncü Kurultay'da partinin adı, Dil Devrimi'nin getirdiği yeni anlayış uyarınca Cumhuriyet Halk Partisi olarak değiştirildi. Kemalizm sözcüğünün ilk defa parti programına girdiği bu kurultaya damgasını vuran “devletçilik” oldu. “Kişinin yapamayacağı işleri devlet yapar” anlayışının yerine “özel girişimi kontrol etme” anlamı verilen devletçilik ilkesi hemen tepkiler doğurdu. Eskişehirli büyük toprak sahibi Emin Sazak, devletçiliğe eski anlamının geri verilmesini isteyecek ve Genel Sekreter Recep Peker, devletçiliğin en sert ifadelerini kullanacaktır.
1936 Haziranında yayınlanan bir genelgeyle bütün illerde parti il başkanlığı valilikle birleştirildi ve içişleri bakanı resmen, parti genel sekreterliği sıfatını üstlendi. 1937 Şubatında yapılan anayasa değişikliğiyle, CHP'nin "altı oku" Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına resmen dahil edildi. Böylece “Tek Parti”nin devletle özdeşleşmesi süreci tamamlanmış oldu.
Atatürk Döneminde Kurulan CHP Hükümetleri:
- I.İsmet İnönü Hükümeti 30 Ekim 1923-6 Mart 1924
- II. İsmet İnönü Hükümeti 6 Mart 1924-22 Kasım 1924
- Ali Fethi Okyar Hükümeti 22 Kasım 1924-3 Mart 1925
- III. İsmet İnönü Hükümeti 3 Mart 1925-1 Kasım 1927
- IV. İsmet İnönü Hükümeti 1 Kasım 1927-27 Eylül 1930
- V. İsmet İnönü Hükümeti 27 Eylül 1930-4 Mayıs 1931
- VI. İsmet İnönü Hükümeti 4 Mayıs 1931-1 Mart 1935
- VII. İsmet İnönü Hükümeti 1 Mart 1935-1 Kasım 1937
- I. Celal Bayar Hükümeti 1 Kasım 1937-11 Kasım 1938
İsmet İnönü Dönemi (1938-1972)

İsmet İnönü (19 Mayıs 1941 tarihli 'Time' dergisi kapağı
Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938 Perşembe günü hayata veda etmesinden sonra TBMM 11 Kasım 1938 günü toplandı ve CHP Malatya milletvekili Mustafa İsmet İnönü toplantıya katılan 348 üyenin oybirliği ile Türkiye Cumhuriyeti'nin II. Cumhurbaşkanı seçildi.Cumhurbaşkanı İnönü hükümeti kurmakla Atatürk'ün son başbakanı Celâl Bayar'ı görevlendirdi. II. Bayar Hükümeti 11 Kasım 1938'de kuruldu ve bu hükümet 25 Ocak 1939'a kadar görev başında kaldı. 26 Aralık 1938 günü ise devletin tek partisi idarecisi ve yönlendiricisi konumunda olan CHP ilk olağanüstü kurultayını yaptı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bu kurultayda partinin "Değişmez Genel Başkanı" seçildi. Vefat eden Atatürk ise Ebedi Şef ilan edildi. Bu şekilde İnönü, Milli Şef oluyordu. Atatürk'ten sonra cumhuriyetin başına seçilen İnönü devletin tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin de başına geçmişti. Haziran 1939'da yapılan V. Olağan Kurultay'da ise parti içinde muhalefet vazifesi yapacak olan Müstakil Grup kurulması kararı alındı.
II. Dünya Savaşı Yılları
İsmet İnönü, cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı olduktan sonra 1939 yılında seçimler yenilendi. TBMM yeni dönem çalışmalarına Mart ayında başladı. 1 Eylül 1939'da Almanya, Polonya'ya ya saldırdı ve II. Dünya Savaşı başladı. Avrupa’da Hitler Almanya’sı, Mussolini İtalya’sı ile birlikte istilaya başlamıştı. Uzak Doğu'da da Japonya bu gruba katılmıştı. Savaşın diğer tarafında ise Fransa ve İngiltere bulunuyordu. Hitler'in güçlü ordusu kısa zamanda Avrupa'yı istila etti. Mussolini kendisine Afrika'yı hedef almıştı. ABD olayları uzaktan izliyordu. Ancak Japonlar 7 Aralık 1941'de ABD'nin Pearl Harbor üssüne saldırınca Birleşik Devletler Almanya, İtalya ve Japonya'ya savaş açtı. Bu arada Almanya SSCB'ye saldırdı. Dünya adeta bir cehenneme dönmüştü. Ancak bu cehennemin ortasında, İnönü'nün deyimiyle "yangınlar içinde inleyen Asya ve Avrupa kıtalarının bitişik noktasında sessizlik yurdu" aziz vatanımızdı. Türkiye Milli Şef İnönü yönetiminde savaşın dışında durmayı başardı. Son derece başarılı bir dış politika ile Türkiye bu büyük yangının dışında kaldı. Ancak savaş Türkiye'yi iktisadi yönden sıkıntıya soktu. Birçok temel madde bile karneye bağlandı. Milli Koruma Kanunu ve Varlık Vergisi halkın üzerindeki yükü iyice ağırlaştırdı. Türk Ordusu her türlü tehlikeye karşı ayakta tutuldu. Dönemin en olumlu görülen olayı ise Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel öncülüğünde açılan Köy Enstitüleri idi. Kemalizm'in dayanak noktası olan köylü aydınlanması açısından bu kurum çok önemli görevler yaptı.
II. Dünya Savaşı yıllarında kurulan CHP hükümetleri:
- II. Celal Bayar Hükümeti (11 Kasım 1938 - 25 Ocak 1939)
- I. Refik Saydam Hükümeti (25 Ocak 1939 - 3 Nisan 1939)
- II. Refik Saydam Hükümeti (3 Mart 1939 - 9 Temmuz 1942)
- I. Şükrü Saraçoğlu Hükümeti (9 Temmuz 1942 - 9 Mart 1943)
- II. Şükrü Saraçoğlu Hükümeti (9 Mart 1943 - 7 Ağustos 1946)
II. Dünya Savaşı 1945'te sona erdiğinde demokrasiler kayıtsız şartsız galip gelmişlerdi. Diğer tarafta bir başka galip ise hemen yanı başımızdaki Sovyet Rusya olarak belirmişti. Dünya adeta iki kutba ayrılmıştı ve Türkiye de bunlardan biri içerisinde yer almalıydı.
CHP'nin Demokrasiye Yol Vermesi
29 Mayıs 1945 günü TBMM Şükrü Saraçoğlu Hükümeti’nin güven oylamasını yaptı ve neticeler sonunda 7 kişinin hükümete güvensizlik oyu verdiği görüldü. Bu isimler; Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan, Emin Sazak, Hikmet Bayur, ve Recep Peker'di.

Milli Şef İsmet İnönü
Savaşı demokrasilerin kazanması da Türkiye'nin bu yönde bir siyasete mecbur olduğunu göstermekteydi. Özellikle 1945 Mart ayında Sovyet Rusya'nın 1925'te Türkiye ile imzaladığı dostluk ve saldırmazlık anlaşmasını yenilemeyeceğini açıklaması ve yeni anlaşma şartlarında Boğazlar üzerinde hak iddia etmesi Türkiye'yi ABD'ye yakınlaştırdı. Ancak bu yakınlaşma için Türkiye çok partili demokratik yapıya geçmeliydi. TBMM'deki bu ilk muhalefet ve Milli Şef'in 19 Mayıs 1945 günkü söylevi çok partili yaşamı müjdeliyordu. Bu küçük kıvılcımın dört ismi Celâl Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü 7 Haziran 1945 günü Dörtlü Takrir adlı önergeyi CHP Grup Başkanlığı'na sundular. Dörtlü Takrir, parti içinde özgür bir tartışma ortamının yaratılmasını istiyordu. O günlerde de TBMM Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nu görüşmekteydi. Kanunun özellikle 17. maddesi çok büyük tartışmalara neden oldu ve maddeye muhalefetin başında ise Aydın milletvekili Adnan Menderes geliyordu. Söz konusu madde büyük toprak sahiplerinin topraklarını sınırlandırıyor ve büyük bir kısmının toprak sahibi olmayan köylülere tahsis edilmesini öngörüyordu. Adnan Menderes de bir toprak ağası olduğu için şiddetle muhalefet etmekteydi. Ancak bu muhalefete rağmen kanun 11 Haziran 1945'te kabul edildi. Hemen ertesi gün Milli Şef İsmet İnönü Dörtlü Takrir'i CHP grubuna reddettirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin TBMM grubu Dörtlü Takrir'i reddedince takrirde imzaları bulunan Adnan Menderes ve Fuat Köprülü Vatan Gazetesi'nde muhalif yazılar yazmaya başladılar. CHP bu davranışı etik bulmayarak bu iki ismi 21 Eylül 1945'te partiden ihraç etti. Bu karara tepki gösteren Celâl Bayar 28 Eylül günü milletvekilliğinden istifa etti. İsmet İnönü 1 Kasım 1945 günü yaptığı konuşmada ülkenin tek eksiğinin iktidar partisi karşısında bir muhalefet partisi bulunmaması olduğunu söyledi ve muhalif isimlere parti kurmaları için yolu açtı. Bunun üzerine Celâl Bayar 1 Aralık'ta parti kuracaklarını açıkladı ve 3 Aralık günü CHP'den istifa etti.
Nihayet 7 Ocak 1946'da Celâl Bayar genel başkanlığında Demokrat Parti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yepyeni bir devir açılmıştı. Devleti kuran CHP demokrasiyi de tesis etmeye kararlıydı.
1946 Seçimleri ve Türkiye'de Çok Partili Yaşamın Yerleşmesi

Demokrat Parti (DP) kurulduktan sonra CHP bazı uygulamalara son verdi. 10 Mayıs 1946'da toplanan II. Olağanüstü Kurultay'da İsmet İnönü Milli Şef ve Değişmez Genel Başkan unvanlarını üzerinden attı. Tek dereceli çoğunluk esasına dayanan seçim kanunu kabul edildi. Bazı vergiler kaldırıldı. Sendikalaşmaya izin verildi. Sınıfsal partilerin kurulması serbest bırakıldı. CHP her ne kadar demokratikleşmek için çaba gösterse de yine de iktidarı bırakmak niyetinde değildi. Bu sebeple 1947'de yapılması gereken seçimleri 21 Temmuz 1946 gününe aldı. Böylece henüz teşkilatlanmasını tamamlayamayan DP karşısında iktidar ve zaman kazanılacaktı. Seçimler yargı denetiminde yapılmıyordu, oylar açık verilip gizli sayılıyordu. CHP, 1946 Seçimleri %70 çoğunlukla kazandı (CHP:396, DP:61, Bğm:7). Seçimlerde hile yapıldığı iddiaları ortaya atıldı.
Yeni dönemde Recep Peker başbakan olarak atandı. Peker Hükümeti ilk iş olarak 7 Eylül 1946'da 7 Eylül Kararları'nı aldı. Bu kararlarla, 1 ABD dolarının değeri 1.40 TL'den 2.80 TL'ye yükseltildi. Özellikle başbakan Peker'in sert tavrı nedeniyle CHP-DP arasındaki ipler gitgide gerilmekteydi. Karşılıklı tartışmalar sonucunda DP, meclisi terk etmeye kadar gitmişti. Demokratlar talepleri kabul olunmazsa TBMM'yi boykot etmekten söz ediyorlardı. "Sine-i Millet" sesleri yükselmekteydi. İktidar ve muhalefet arasındaki gerilimi yumuşatma işi devletin başı İsmet İnönü'ye düşüyordu. İnönü hem başbakanı Peker'i hem de Demokratların lideri Bayar'ı dinledi. Sonunda İnönü 12 Temmuz Beyannamesi'ni yayınladı (12 Temmuz 1947) ve ilişkileri yumuşatmayı başardı. Ancak başbakan Peker uzlaşma yanlısı değildi. Bunun üzerine İnönü CHP içinde Peker'e karşı bir muhalefet başlattı. Muhalif ekibin başını Nihat Erim çekiyordu. Peker Hükümeti istifa etmek zorunda kaldı ve yeni hükümeti Hasan Saka 8 Eylül 1947'de kurdu. Saka belki Peker gibi sert değildi ama Demokratların umduğu yenilikleri yapacak konumda da değildi. Bu arada 1948 yılında DP içinde de bir ayrışma yaşandı. Başlarında Mareşal Fevzi Çakmak, Osman Bölükbaşı, Sadık Aldoğan, Kenan Öner ve Hikmet Bayur'un olduğu grup DP'den ayrılarak 20 Temmuz 1948'de Millet Partisi'ni kurdu. 1948'de yeni bir seçim yasası çıkarıldı. Yasa, yargı denetimini içermiyordu. DP tepki olarak ara ve yerel seçimleri boykot etti. 15 Ocak 1949'da Hasan Saka istifa etti. Yerine medrese tahsili görmüş ve İslamcı akımlar içinde bulunan Şemsettin Günaltay başbakan oldu. Yeni hükümetin ilk uygulamaları da din alanında oldu. İlkokullara seçmeli din dersi konuldu. İlahiyat Fakülteleri açılmasına karar verildi. 20 Haziran 1949'da DP II. Kongresi yapıldı ve parti bu kongrede seçimlere hile karıştırılmaması istemiyle Milli Teminat Andı'nı kabul etti. CHP bu karara Milli Husumet Andı adını verdi. Şubat 1950'de yeni bir seçim yasası getirildi. Yasa yargı denetimini de kabul ediyordu. Ancak nispi temsil yerine çoğunluk ilkesi esasında devam edilmişti. Bu CHP için gelecek 3 genel seçimde de çok büyük zarara neden olacaktı.
Bu dönemin Başbakanları şunlardır:
- Recep Peker Hükümeti (7 Ağustos 1946-10 Eylül 1947)
- I. Hasan Saka Hükümeti (10 Eylül 1947-10 Haziran 1948)
- II. Hasan Saka Hükümeti (10 Haziran 1948-16 Ocak 1949)
- Şemsettin Günaltay Hükümeti (16 Ocak 1949-22 Mayıs 1950)
1950 Genel Seçimleri

16 Mayıs 1950 tarihli Ulus Gazetesi
14 Mayıs 1950 günü Türkiye tarihinde yepyeni bir devir başlıyordu. 1946'da kurulan DP yapılan genel seçimlerde büyük bir çoğunlukla iktidarı CHP'den aldı. Demokratlar yurt genelinde %53 oy almıştı. CHP'nin oyları %39'u buluyordu. Oy oranları açısından çok büyük bir hezimet yoktu belki ama mevcut çoğunluk sistemi nedeniyle sandalye dağılımı oldukça dengesizdi. DP'nin kazandığı 408 sandalyeye karşı CHP ancak 69 sandalye kazanabildi. 27 sene boyunca ülkeyi tek başına idare eden CHP serbest seçim yoluyla iktidarı DP'ye teslim ediyordu. Atatürk'ten sonra 11,5 yıldır cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü artık muhalefet lideriydi. Sonucu CHP'nin yayın organı Ulus Gazetesi özetledi: CHP İktidarı Devrediyor.
Yeni TBMM 22 Mayıs'ta açıldı. Meclis başkanlığına DP kurucularından Refik Koraltan seçildi. Demokratlar cumhurbaşkanlığına Genel Başkanları Celâl Bayar'ı seçtiler. Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk ve İnönü'den sonra III. cumhurbaşkanı seçilen Bayar hükümeti kurmakla Aydın milletvekili Adnan Menderes'i görevlendirdi. CHP için yeni bir dönem başlamıştı. Demokrasi kurulmuştu.
29 Haziran 1950'de gerçekleştirilen CHP 8. Kurultayında daha önceki kurultayda parti meclisine bırakılmış olan genel sekreter seçimi yetkisi kurultay delegelerine bırakılmış, parti meclisi üye sayısı da hepsi kurultay tarafından seçilen 30 üyeye indirilmiştir. Yapılan seçimler sonunda İsmet İnönü Genel Başkan, 'çarıklı politikacı' lakabıyla anılan Kasım Gülek ise Genel Sekreter seçilmiştir. Eylül 1951 araseçimlerinde DP 20 milletvekilliğinin 18'ini kazandı.
26 Kasım 1951'de toplanan 9. Kurultay'da İsmet İnönü yeniden Genel Başkanlığa, Kasım Gülek de Genel Sekreterliğe seçildi. 18 Şubat 1952’de TBMM NATO'ya girişi onayladı. 1953'te CHP'nin malları hazineye devredildi. Bu karara karşı CHP lideri İsmet İnönü TBMM'de Demokratlara şöyle seslendi: Işıktan korkuyorsunuz.
22 Haziran 1953’te toplanan 10. Kurultay'da parti programında ilk kez "Hukuk Devleti" kavramına yer verildi, iki meclisli bir sisteme geçilmesi, Anayasa Mahkemesi'nin kurulması, seçim güvenliği, yargıç bağımsızlığı, sendika ve meslek örgütleri kurma özgürlüğü, işçilere grev hakkı gibi görüşler programa girdi. Kurultay sonunda yapılan seçimlerde İnönü tekrar Genel Başkanlığa, Kasım Gülek de 860 delegeden 709'unun oyunu alarak Genel Sekreterliğe seçilmiştir.
1954 Seçimleri: CHP'nin Büyük Yenilgisi
2 Mayıs 1954 seçimlerinde CHP çok büyük bir yenilgiye uğradı. Ertesi gün çıkan gazeteler Demokratların seçimleri çok büyük çoğunlukla kazandığı bildirilmekteydi. Öyle ki DP tüm yurtta oyların %57,5'ini alarak (bu oy oranını şimdiye kadar hiçbir parti yakalayamamıştır) 502 milletvekilliği kazanırken CHP %35 oy alıyor ve 31 milletvekilliği kazanıyordu.TBMM'deki ezici DP üstünlüğü iyice artmıştı. TBMM'nin yeni döneminde Celâl Bayar tekrar cumhurbaşkanı seçildi. Hükümeti tekrar Adnan Menderes kurdu.
1954 yenilgisi partiyi karıştırdı. 26 Temmuz'daki 11. Kurultay'da Tüzük Komisyonu, Genel Başkan ve Genel Sekreter ile 30 kişilik parti meclisinin kurultayca seçilmesini, Parti Meclisinden seçilecek 5 üye ile Genel Sekreterin seçeceği 2 Genel Sekreter Yardımcısının Merkez Yürütme Kurulu'nu oluşturmasını kararlaştırdı. Tüzük Komisyonunun raporu kurultay kararı ile kabul edildi. Kurultay, İnönü'yü Genel Başkanlığa, Gülek'i de Genel Sekreterliğe yeniden seçti.
21 Mayıs 1956'da 12.Kurultay yapıldı. Bu Kurultayda İsmet İnönü, 1021 delegenin 1020'sinin oyunu alarak tekrar Genel Başkan, Kasım Gülek de 972 oydan 880'ini alarak tekrar Genel Sekreter seçildi.
DP iktidarı 1954 seçimlerinden sonra ülkede beklenen başarılı çalışmaları yapamadı. Ekonomi gitgide daha fazla darboğaza giriyordu. Dış borçlar ülkenin sırtına yeni yükler bindiriyordu.
9 Eylül 1957'de yapılan 13. Kurultay, Demokrat Parti (DP) iktidarının artan baskılarına karşı, muhalefet ile işbirliği yapılmasının kararlaştırıldığı kongre oldu. 9 Eylül Kurultayı'nda üç muhalefet partisinin işbirliği kabul edildi. Parti Meclisi'ne, Genel Yönetim Kurulu'na işbirliği konusunda tam yetki verildi. Kongreye, muhalefetteki Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Hürriyet Partisi temsilcileri de katıldılar. Yapılan seçimlerde İnönü 920 oy alarak Genel Başkanlığa, Gülek de 837 oy alarak Genel Sekreterliğe tekrar seçildiler. Ancak DP İktidarı seçimler öncesinde çıkardığı bir kanunla seçim işbirliği yapılmasını engelledi.
1957 Seçimleri: CHP Yeniden Yükselişte
27 Ekim 1957 tarihi CHP için önemli bir dönüm noktasıdır. 1957 Milletvekili Genel Seçimi sonuçlarına göre DP %47.9 oyla 424 CHP ise %41.1 oy oranıyla 178 milletvekilliği kazanmıştı.Demokratlar ilk defa halkın mutlak çoğunluğundan az oyla iktidardaydı. CHP tam 18 ilde tam liste halinde seçimleri kazandı. Bazı illerde CHP oyları diğer küçük partilerle birleştiğinde DP önemli farkla geride kalıyordu. Ancak ittifaklara izin verilmemesi ve çoğunluk sistemi sandalye dağılımında adaletsizliğe neden oluyordu. Yine 31 olan milletvekili sayısını yaklaşık 6 katına çıkarak 178 milletvekilliği kazanması ve %35 olan oy oranını %41'e yükseltmesi 1957 seçimlerinde CHP'nin önemli bir başarısı olmuştur. 1957 seçimleri halkın DP'ye karşı en ciddi uyarısı olmuştur.
1957 seçimlerinden sonra ülkede yaşanan sosyal ve ekonomik gelişmeler karşısında, CHP'de hızlı bir çalışma dönemine girildi, parti politikalarında önemli değişimler yaşandı.
12 Ocak 1959'da başlayan 14. Kurultay, "iktidara yürüyen parti" havasında gerçekleştirildi ve burada "düzen değişikliği programı" niteliğindeki "İlk Hedefler Bildirisi" kabul edildi. Bildirgeye göre demokratik kurumların kurulması ve hukuk devleti olunması öngörülüyordu. Ayrıca işçi haklarından da söz edilmekteydi. Kurultay'da Parti Meclisi üye sayısı 30'dan 40'a çıkarıldı, Merkez Yönetim Kurulu üye sayısı da Genel Sekreter ile beraber 11'e yükseltildi. Parti Meclisi'ne gerektiğinde Genel Sekreteri üçte iki çoğunlukla değiştirme ve yeni Genel Sekreter seçmek üzere kurultayı toplantıya çağırma yetkisi verildi. İnönü ve Gülek, tekrar Genel Başkanlığa ve Genel Sekreterliğe seçildiler. 17 Ocak 1959'da Başbakan Adnan Menderes'i Londra'ya götüren Vickers Viscount 793 tipi "TC-SEV" uçağı Gatwick Havalimanı yakınlarında düştü. 6 yolcu ve mürettebatın yaralı olarak kurtulduğu kazada başbakan Adnan Menderes'in ayağı sıkışmıştı fakat daha sonra Sakarya milletvekili Rifat Kadızade Başbakanı kurtardı.Bu olay iktidar ile anamuhalefet arasında geçici bir süre için de olsa yumuşama sağladı.
28 Eylül 1959'da Kasım Gülek Genel Sekreterlikten istifa etmiş, yerine İsmail Rüştü Aksal Genel Sekreter olmuştur.
CHP'liler 1959 bahar aylarında Batı Anadolu illerini kapsayan ve Büyük Taarruz adı verilen bir seçim kampanyası başlattılar. Ülke ise büyük bir gerginlik içindeydi. Bu geziler sırasında İnönü, Uşak’ta taşlı saldırıya uğradı. Devlet güçleri olaya müdahale etmediler. Siyasette CHP-DP kavgası gitgide su üstüne çıkıyordu. 1960 yılı başlarında basına uygulanan sansür de artmıştı. CHP'nin yayın organı Ulus Gazetesi kapatılmıştı. 2 Nisan 1960'ta Kayseri'ye giden İnönü'nün treni durduruldu. İsmet Paşa kurulan barikatları elleriyle yararak şehre ulaştı ve kendisini Kayseri'de 50 bin kişi karşıladı. 1960 yılının Nisan ayında DP Meclis Tahkikat Encümeni'ni kurdu. 18 Nisan günü CHP Önderi İsmet İnönü, TBMM'de Tahkikat Komisyonu hakkında tarihi bir konuşma yaptı ve Demokratlara "Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam." dedi. İsmet Paşa'nın bu sözlerine tepki olarak CHP lideri 12 oturum TBMM toplantılarından uzaklaştırıldı. Bunun üzerine tepki gösteren CHP Grubu meclisten polis zoruyla uzaklaştırıldı. 28-30 Nisan’da, İstanbul ve Ankara'da hükümete karşı öğrenci olayları yapıldı, ölenler oldu. İki kentte de sıkıyönetim ilan edildi. Menderes olaylardan CHP ve İnönü'yü sorumlu tuttu. 3 Mayıs'ta Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel hükümeti bir mektupla uyardı.
27 Mayıs ve Sonraki Yıllar (1960-1965)

Millî Birlik Komitesi üyeleri
27 Mayıs 1960 günü Türk Silahlı Kuvvetleri ülke yönetimine el koydu. Anayasa feshedildi. Devlet Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve Başbakanlık görevlerini Org. Cemal Gürsel üzerine aldı. Gürsel Millî Birlik Komitesi ile ülkenin tek hakimi olmuştu. Yeni anayasa hazırlanması ve siyasi yapıların kurulması için çalışmalar başladı. Başta Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes olmak üzere DP'liler tutuklandı. Demokrat Parti kapatıldı. Yeni anayasa hazırlanması için kurulan kurucu meclise CHP lideri İsmet İnönü de seçildi. Cumhuriyet Halk Partisi devrimden sonra bütün gücüyle yeni anayasanın hazırlanmasına çalıştı ve bir an önce demokratik düzene geçilmesini savundu. Şubat 1961'de yeni partiler kurulmasına müsaade edildi.
9 Temmuz 1961'de referanduma sunulan 1961 Anayasası halkın % 65'inin oyuyla yürürlüğe girdi. Yeni anayasa ile TBMM iki meclise ayrılıyordu. Bir yanda üyeleri nispi sistemli seçimle seçilen 450 üyeli Millet Meclisi diğer yanda ise 150 üyeden oluşan ve üyeleri 40 yaşını doldurmuş, yükseköğrenim görmüş ve çoğunluk sistemi ile seçilmiş olan Cumhuriyet Senatosu olacaktı. Cumhurbaşkanlığı tarafsız hale getirildi ve görev süresi 7 yılla sınırlandırıldı. TBMM kararlarını denetlemek için Anayasa Mahkemesi kuruldu. Böylece "Hukuk devleti" kavramı öne çıkarılmış oldu. Temel hak ve özgürlükler arttırıldı.
CHP seçim çalışmalarını sürdürürken partide Kasım Gülek hizbi ortaya çıktı. 24 Ağustos 1961'de yapılan 15. Kurultay'da İnönü tekrar Genel Başkan seçildi. Genel Sekreterliğe ise İsmail Rüştü Aksal getirildi.
Yassıada'da yargılanan Demokrat Partililer için 1961 yılı Ağustos ayında karar verildi ve 15 kişi idam cezasına çarptırıldı. Milli Birlik Komitesi bu cezaların üç tanesini onayladı ve 16 Eylül 1961 günü DP dönemi Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi. Ertesi gün de Başbakan Adnan Menderes idam edildi.
Genel seçimlere bu ağır hava ile gidildi. 15 Ekim 1961 günü yapılan seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi beklenen başarıyı elde edemedi. CHP milletvekili seçimlerinde % 36.7 oy alarak 173 milletvekilliği elde etti. Kapatılan DP'nin ardılı olarak kurulan Adalet Partisi ise % 34.8 oyla 158 milletvekilliği almıştı. Yeni Türkiye Partisi (YTP) 65, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ise 54 milletvekili çıkardı.Cumhuriyet Senatosu'nda ise senatörlükler şu şekilde dağılmıştı: CHP 36, AP 71, YTP 27, CKMP 16.

CHP Genel Başkanı İnönü oy kullanırken
Hiçbir parti hükümet olmak için salt çoğunluğu yakalayamamıştı ve Türkiye tarihinde ilk defa koalisyona gidilecekti. Seçmen 27 Mayıs Darbesi'nin ve idamların faturasını CHP'ye kesmişti. Örgüt seçim neticelerinden hoşnut değildi. Bu nedenle koalisyon çalışmalarına girilmeyerek muhalefette kalınması istenmekteydi. Bütün bu tartışmalar arasında 25 Ekim 1961 günü TBMM açıldı. Ertesi gün 27 Mayıs Darbesi'nin lideri Cemal Gürsel son derece güç şartlar ve özverilerle IV. Cumhurbaşkanlığına seçildi. Seçim son derece zor şartlar altında yapıldı. Çünkü sandıktan çıkan sonuçla Gürsel'in seçilmesi zor görünüyordu. Hatta bu yüzden Silahlı Kuvvetler yönetime bir defa daha el koyma niyetine girdi ancak TBMM sağduyulu davrandı ve Gürsel Çankaya Köşkü'ne çıktı. Başbakanlık görevi de 10 Kasım 1961 günü CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'ye verildi. İnönü 20 Kasım 1961'de Adalet Partisi ile cumhuriyet tarihinin ilk koalisyon hükümetini kurdu.
22 Şubat 1962 günü Albay Talat Aydemir'in başında bulunduğu cunta yönetime el koymaya kalkıştı. Kara Harp Okulu öğrencileri harekete geçirildi. Ankara karışmıştı. Olay büyük tecrübe sahibi olan Başbakan İnönü tarafından bastırıldı. Ancak ilk koalisyon daha fazla hükümette kalamadı. Özellikle siyasi af konusunda işler çıkmaza girince Başbakan İnönü 30 Mayıs 1962'de istifa etti. Hükümeti kurma görevi tekrar kendisine verildi. İsmet İnönü 25 Haziran 1962'de YTP, CKMP ve bağımsızlarla II. Koalisyon Hükümeti’ni kurdu.
14 Aralık 1962'deki 16. Kurultay, Genel Merkezciler, Kasım Gülek-Nihat Erim kanadı ve üçüncü dünyacılar arasında tartışmalara sahne oldu. İhraçlar, istifalar partiyi zayıflattı. Kasım Gülek, Nihat Erim ve Avni Doğan bir yıl süreyle partiden ihraç edildi. 1963 Mayıs ayında Talat Aydemir'in ikinci darbe girişimi de başarıyla bastırıldı.
16 Kasım 1963 ara seçimlerini AP kazandı. Aynı gün yapılan yerel seçimlerde AP % 45.4, CHP ise %36.2 oranında oy aldı. Başbakan İnönü yurtdışında bulunduğu sırada YTP hükümetten çekildi. Hemen ertesi gün de CKMP hükümetten çekildiğini açıkladı. II. Koalisyon da çökmüştü. 2 Aralık'ta İnönü istifa etti. AP lideri Ragıp Gümüşpala hükümeti kuramadı, 10. İnönü Hükümeti 25 Aralık'ta kuruldu. Bu defa CHP bağımsızlarla birlikteydi.
Kıbrıs'ta işler karışmış, Türklere karşı saldırılar başlamıştı. Bunun üzerine Türk jetleri 24 Aralık 1963'te Kıbrıs üzerinde ihtar uçuşu yaptılar. 16 Mart'ta TBMM hükümete Kıbrıs'a müdahale için yetki verdi ancak Haziran ayında ABD Başkanı Johnson'ın adıyla anılan ünlü Johnson mektubu ile bu girişim engellendi, Türkiye Kıbrıs'a müdahale edemedi.
İsmet İnönü'nün kurduğu III. koalisyon hükümeti 1965 yılının 13 Şubat günü bütçe görüşmelerinde sona erdi. Hükümetin bütçesi reddedilmişti. Başbakan İnönü istifa etti. CHP dışındaki sağ partiler birleşerek 1965 Milletvekili Genel Seçimleri'ne kadar sürecek bir hükümet kurdular.
İsmet İnönü'nün kurduğu üç koalisyon hükümeti:
- VIII. İnönü Hükümeti (20 Kasım 1961-25 Haziran 1962)
- IX. İnönü Hükümeti (25 Haziran 1962-25 Aralık 1963)
- X. İnönü Hükümeti (25 Aralık 1963-20 Şubat 1965)
CHP Ortanın Solunda (1965-1972)
Seçimlere gidilirken Cumhuriyet Halk Partisi kendisine bir kimlik belirlemeliydi. CHP siyasi yelpazenin neresinde duracaktı? Yeni bir ses, yeni bir politika gerekliydi. Örgütün ve partinin buna ihtiyacı vardı. Bu yeni ses 1965 yılı ortalarında Genel Başkan İsmet İnönü'den geldi: "CHP Ortanın Solundadır." CHP bu şekilde hem soldaki Türkiye İşçi Partisi'ne tabandan gidecek oyları engellemek hem de yeni gidişatını belirlemek amacındaydı.
Ancak CHP'nin büyük rakibi AP bu sloganı seçimlere gidilirken tam tersi yönde kullandı ve CHP'yi sosyalizme kaymakla suçladı. 1964 yılında AP'nin başına geçen Süleyman Demirel meydanlarda "Ortanın Solu Moskova Yolu" diyerek CHP'yi yerden yere vurdu. Ayrıca seçimler öncesinde CHP'nin girişimiyle seçim kanunu değiştirildi ve Millî Bakiye Usulü getirildi. Bu, küçük partilerin lehine bir gelişmeydi. AP kanuna muhalefet etti (1969 yılında AP bu kanunu kaldırmıştır).
10 Ekim 1965 günü yapılan genel seçimlerden AP zaferle ayrıldı. Türkiye genelinde AP % 52.8 oyla 240 milletvekilliği kazanırken CHP % 28.7 oyla ancak 134 milletvekili kazanabildi. Adalet Partisi tek başına iktidara gelmiş, CHP ise çok büyük oy kaybıyla ana muhalefette kalmıştı (MP:31, YTP:19, TİP:14, CKMP:11, BĞM:1).
Partide yeni bir isim parlamıştı. Bu isim 1961-1965 arası kurulan üç İnönü Hükümeti'nin de Çalışma Bakanı olan Bülent Ecevit’ti. 24 Ekim 1966 tarihindeki 18. Kurultay’da Bülent Ecevit genel sekreter seçildi. Ecevit "Ortanın Solu" politikasını benimsemiş, özellikle Çalışma Bakanlığı döneminde işçilerle çok iyi ilişkiler kurmuştu. 28 Nisan 1967 olağanüstü kurultayında partiden kopmalar başladı. Turhan Feyzioğlu'nun başını çektiği orta-sağ görüşlü "48'ler Grubu" partiden ayrıldı. 48'ler daha sonra Güven Partisi'ni kurdu. 18 Ekim 1968'de 19. Kurultay toplandı. İnönü-Ecevit listesi seçimleri kazandı. Ecevit gitgide partinin hakimi olmaktaydı. 12 Ekim 1969 Milletvekilliği Genel Seçimlerinde CHP beklediğini bulamadı. İktidardaki AP %46,5 oy alarak 256 milletvekilliği kazandı ve tek başına iktidarını sürdürdü. Buna karşın CHP %27.3’le 143 milletvekili kazanabilmişti. Şurası dikkat çekicidir ki, CHP'den kopma olmasına karşılık parti yine de çok fazla oy kaybı yaşamamıştır (GP:15, BĞM:13, BP:8, MP:6, YTP:6, TİP:2, MHP:1).
AP tekrar büyük çoğunlukla iktidardaydı. Ancak fazla kalamayacaktı. 12 Mart 1971 günü Türk Silahlı Kuvvetleri hükümeti bir muhtırayla uyardı ve Başbakan Süleyman Demirel istifa etti. Yeni hükümeti eski CHP'li Nihat Erim kuruyordu ve Ecevit bu askerî müdahaleye karşı olduğundan CHP'nin bu hükümette yer almasını istemiyordu. İsmet İnönü muhtıraya karşı ılımlı bir tavır takınınca ve hükümete destek vereceğini belirtince Genel Sekreter Bülent Ecevit istifa etti. Yerine Şeref Bakşık geçti. Ancak Ecevit'in bu muhalefeti onu toplumda büyük prestij sahibi yapmış, partide de oldukça güçlendirmişti. İnönü Haziran 1972'deki olağan kurultay öncesinde 5 Mayıs 1972'de V. Olağanüstü Kurultay’ı toplama kararı aldı. Maksadı il ve ilçe kongrelerini birer birer kazanan Ecevit'i Kurultay’da yenmekti. 5 Mayıs günü geldiğinde Türkiye çok gergindi. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın hakkında verilen infaz cezalarının uygulanması beklenmekteydi. THY'nin bir uçağı Sofya'ya kaçırılmıştı. Gerilim Genel Başkan İsmet Paşa'ya da yansıdı. İnönü kalp krizi geçirmişti. Kurultay bir gün sonrasına ertelendi. 6 Mayıs 1972 günü Genel Başkan İsmet İnönü ve Bülent Ecevit karşı karşıya geldi. İnönü açılış konuşmasında açık konuşarak Ya ben ya Bülent dedi ve kararı partiye bıraktı. Ecevit de taviz vermez şekilde cevap verince oylama beklenmeye başladı. 7 Mayıs günü yapılan oylama sonucunda Ecevit'in parti meclisi listesi 709 oyla güvenoyu aldı. İnönü 507 oyda kalmıştı. Sonuç açıktı; CHP'de İnönü devri kapanmıştı. 33 yıldır Genel Başkan olarak CHP'yi yöneten İsmet İnönü 8 Mayıs 1972'de genel başkanlıktan istifa etti. 14 Mayıs 1972 günü yapılan genel başkanlık seçimi özel kurultayında 51 il başkanının adayı Bülent Ecevit 913 delegeden 828'inin oyuyla Atatürk ve İnönü'den sonra CHP'nin III. Genel Başkanı seçildi.
Bülent Ecevit Dönemi (1972-1980)
Şef Partisinden Halk Partisine
30 Haziran 1972'de toplanan 21. Olağan Kurultay’da partideki büyük iktidar değişiminin bir sonucu olarak, CHP Tüzüğünün 35 maddesi birden değiştirildi. Kurultay, Genel Başkanlıktan istifa eden İsmet İnönü'nün CHP Kurultayına son katılımına sahne oldu. Bülent Ecevit, 1085 delegeden 1032'sinin oyunu alarak tekrar Genel Başkanlığa seçildi.
Ecevit, asker destekli Ferit Melen Hükümeti'ne 5 bakan vererek destek oldu. Ancak 5 Kasım'da Ferit Melen'le anlaşamayarak bakanları çekti. 6 Kasım'da İsmet İnönü partiden ve milletvekilliğinden istifa etti. İnönü, anayasanın eski cumhurbaşkanlarına verdiği Tabii Senatör olma hakkını kullanarak TBMM'de tabii senatör olarak çalışmalarına devam etti. 28 Mart 1973'de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın görev süresi bitti. Org. Faruk Gürler'i seçtirmek isteyen demokrasi dışı güçlere karşı CHP ile AP işbirliği yaptı. 6 Nisan 1973'te Fahri Korutürk cumhurbaşkanı seçildi.
1973 Seçimleri ve Karaoğlan'ın Zaferi

CHP'nin üçüncü Genel Başkanı Bülent Ecevit
14 Ekim 1973 Milletvekilliği Genel Seçimleri'nde CHP, özlenen zaferi elde etmeyi başardı. 1965'te İnönü'nün başlattığı Ortanın Solu hareketini Demokratik Sol'a dönüştüren ve kitlelere benimseten Bülent Ecevit CHP'yi birinciliğe taşıdı. Cumhuriyet Halk Partisi bütün yurtta oyların % 33'ünü alarak 185 milletvekilliği kazandı ve birinci parti oldu. Ecevit'in en büyük rakibi Süleyman Demirel'in Adalet Partisi ise %29 oy almış ve 149 milletvekili kazanmıştı (CHP 185, AP 149, MSP 48, DP 45, CGP 13, MHP 3, TBP 1, Bağımsız 6).
CHP yükselişini sürdürdü ve 9 Aralık 1973 Yerel Seçimlerinde % 37 oyla birinci parti oldu. AP %32 oy aldı.
CHP'nin genel seçimlerde elde ettiği 185 milletvekilliği tek başına hükümet kurulması için yeterli değildi. Bunun için millet meclisi salt çoğunluğu olan 226 üyenin geçilmesi gerekliydi. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ten görevi alan Ecevit'in 27 Ekim-8 Kasım 1973 tarihleri arasındaki koalisyon görüşmeleri sonuçsuz kaldı. 13 Kasım'da görevi alan AP lideri Demirel de hükümet kurmakta başarısız olunca görev tekrar Ecevit'e verildi. Bülent Ecevit 26 Ocak 1974'te Milli Görüş fikrinin temsilcisi Necmettin Erbakan'la Cumhuriyet Halk Partisi-Milli Selamet Partisi (MSP) koalisyon hükümetini kurdu. Devleti kuran ve rejimin temel öğelerini kendi içinde de özümsemiş bulunan CHP, İslamcı akımları bünyesinde bulunduran MSP ile koalisyona girmişti. Hükümette özellikle laiklik konusunda tartışmalar olması kaçınılmaz görünmekteydi. İleriki yıllarda CHP genel başkanı olacak olan Deniz Baykal bu hükümette Maliye Bakanı olarak görev almıştı.
28 Haziran 1974’te toplanan tüzük kurultayında "Demokratik Sol" kavramı doğrultusunda parti tüzüğünde değişikliğe gidildi. Demokratik Sol'un Marksizm'den kaynaklanmayan yerli bir kavram olduğu vurgulandı. Ortanın Solu ile başlayan süreç böylelikle sonuçlanmış oldu. Yeni düzende CHP kabuğunu kırmış ve yerini bulmuştu.
Taban tabana zıt bu iki partiden kurulan koalisyonda beklenen oldu. Özellikle Türk Ceza Kanunu'nun 163., 141. ve 142. maddeleri konusunda iki parti görüş ayrılığına düştü. Hükümetin sonu yaklaşmaktaydı. Tam bu sırada Yunanistan'daki albaylar cuntasının desteklediği Kıbrıs Rum Milli Muhafız Alayı'na bağlı birlikler, enosis'i gerçekleştirmek amacıyla, cumhurbaşkanı Makarios'u devirdi. Cunta, adadaki Türklere karşı katliam hareketlerine başladı. Diplomatik görüşmeler sonuçsuz kaldı ve Türkiye 1960 Zürih ve Londra garantörlük antlaşmalarınınnın verdiği hakkı kullanarak Kıbrıs'a askeri müdahalede bulundu. Türk Silahlı Kuvvetleri, 20 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs Barış Harekatı'na başladı. Bu olay Başbakan Bülent Ecevit'in halk üzerindeki sempatisini oldukça arttırdı. Ecevit her gittiği yerde "Kıbrıs Fatihi Karaoğlan" olarak karşılanıyordu. Adaya müdahale ile Türklerin hakları kurtarıldı. Birleşmiş Milletler'in çağrısıyla ateşkes yapıldı. Ancak olayın sonucunda gelen ABD ambargosu Türkiye'ye ekonomik açıdan çok zorlu yıllar yaşattı. Kıbrıs Barış Harekatı'nın ardından hükümet içi anlaşmazlıklar nedeniyle Başbakan Ecevit, 18 Eylül 1974'te CHP-MSP hükümetinin istifasını verdi. Hükümetin istifasının ardından Ecevit erken seçim kampanyası başlattı. Kıbrıs zaferinin kendisine sağladığı siyasi prestiji oya dönüştürmek istiyordu ancak TBMM'deki diğer partiler buna yanaşmadılar. Hükümet uzun süre kurulamadı. Bu arada CHP 14 Aralık 1974'te 22. Kurultayını topladı. Orhan Eyüboğlu genel sekreter seçildi. Deniz Baykal ve Mustafa Üstündağ yeni genel sekreter yardımcıları oldular.
Ecevit'in istifasının ardından başlayan hükümet bunalımı ancak 12 Nisan 1975'te sona erdi. Süleyman Demirel Başbakanlığında AP, MSP, MHP ve CGP, I. Milliyetçi Cephe Hükümeti'ni kurdular. Ülkede iç gerilim artmakta, ekonomik bunalım gitgide daha da çekilmez bir hal almakta, sağ-sol ayrışması ve çatışmalar yaşanmaktaydı. Bu şartlar altında 12 Ekim 1975'te yapılan ara seçimlerde CHP ve AP oylarını arttırdı. 6 milletvekili için yapılan ara seçimde milletvekillerinden 5'ini AP, 1'ini de CHP kazandı. Senato üçte bir yenileme seçiminde ise AP 27, CHP 25, MSP 2 senatörlük kazandı.
1976'da CHP içinde çekişme başladı. 8 Mart'ta Deniz Baykal, Haluk Ülman, Erol Çevikçe, Adil Ali, Tankut Akalın parti yönetiminden istifa ettiler. Orhan Eyüboğlu tekrar genel sekreter seçilirken, yardımcıları ise Ali Topuz, Hasan Esat Işık, Mustafa Üstündağ ve İsmail Hakkı Birler oldu. İktidardaki Milliyetçi Cephe hükümetine karşı toplumsal muhalefet dalgası ise yükseliyordu. Arka arkaya işlenen cinayetler ve özellikle gençler arasında yaşanan sağ-sol kavgası CHP'ye önemli bir görev yüklemekteydi. 27 Kasım 1976'da toplanan 23. Kurultay son derece önem taşıyordu. Bu kurultayda CHP'nin mevcut altı ilkesinin yanına bir de "Demokratik Sol"'un altı ilkesinin eklenmesi benimsendi. Bu ilkeler; özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü ve halkın kendini yönetmesiydi. Ayrıca CHP'nin Sosyalist Enternasyonal'e üyeliği kabul edildi. Ecevit tekrar genel başkan seçildi.
1977 Seçimleri: CHP İktidara Yaklaştı

1 Mayıs 1977'de Taksim Meydanı'nında kutlamalar
Ülke, Milliyetçi Cephe iktidarıyla oldukça sıkıntılı günler yaşıyordu. Ekonomi ve anarşi toplumun en büyük sıkıntılarıydı. CHP ise 1977 yılı başlarken gitgide güçlenmekteydi. Şubat ayında DİSK, seçimlerde CHP'yi destekleyeceğini açıkladı. Nisan ayında ise TBMM seçimleri 5 Haziran günü yenileme kararı aldı. Seçim kampanyası oldukça sıkıntılı geçti. 26 Nisan 1977'de Ecevit'in seçim otobüsü Niksar'da kurşunlandı. 1 Mayıs 1977'de Taksim Meydanı'nda düzenlenen 1 Mayıs Mitingi'nde kalabalığın üzerine çevredeki binalardan ateş açıldı. Oluşan izdihamda ve saldırı sonucunda 37 kişi hayatını kaybetti. 29 Mayıs günü İzmir - Çiğli Havaalanı'nda uçaktan inen Bülent Ecevit'in bulunduğu gruba ateş edildi. Bu, apaçık, CHP genel başkanını öldürmeye yönelik bir suikast girişimiydi. 2 Haziran 1977 günü Başbakan Demirel, 3 Haziran'da yapılacak CHP Taksim mitinginde Ecevit'e suikast yapılacağını, CHP Genel Başkanı'na bir mektupla bildirdi. Ecevit ise mitingden vazgeçmeyeceğini bildirdi. 3 Haziran günü CHP, tarihinin en görkemli mitinglerinden bir tanesi İstanbul Taksim Meydanı'nda gerçekleştirildi. Yüz binlerce insan CHP mitingine katıldı ve Ecevit'e destek verdi.
Bu ortamda 5 Haziran 1977 günü yapılan 5 Haziran 1977 Milletvekilliği Genel Seçimleri'nden CHP buruk bir zaferle çıktı. Cumhuriyet Halk Partisi oyların % 41.3’ünü alarak 213 milletvekilliği kazandı. AP % 36.8 oy almış ve 189 milletvekili kazanmıştı (CHP:213, AP:189, MSP:24, MHP:16, CGP:3, DP:1, BĞM:4). Senato üçte bir yenileme seçimlerinde ise CHP:28, AP:21, MSP:1 senatörlük kazandılar. Ecevit ve CHP çok güçlenmişti ancak matematiksel tablo CHP'ye tek başına hükümet kuracak çoğunluğu vermiyordu. 14 Haziran 1977'de hükümeti kurma görevini alan Bülent Ecevit, 21 Haziran 1977 günü azınlık hükümetini kurdu. Hükümet 3 Temmuz günü yapılan güvenoylamasında yeterli oyu alamayınca Ecevit istifa etti. Hükümeti kurma görevini alan AP Genel Başkanı Süleyman Demirel 21 Temmuz günü MHP, MSP ve Demokratik Parti ile II. Milliyetçi Cephe hükümetini kurdu. Ülke çok sıkıntılı günler yaşıyordu. Ekonomi öyle bir darboğaza girmişti ki, en basit ihtiyaç maddeleri bile karaborsaya düşmüştü. Zamlar, devalüasyonlar birbirini izliyordu. Enerji sıkıntısı had safhadaydı. Türkiye ithal malların parasını ödeyemez haldeydi. Döviz bulunamıyordu. Financial Times gazetesi 25 Kasım günü durumu şöyle özetliyordu: Türkiye iflas etmiş bir ülkedir. Öte yandan anarşi ve terör artarak sürmekteydi ve toplumsal kutuplaşma can almaya devam ediyordu. Bu şartlar altında 11 Aralık 1977 günü yapılan yerel seçimlerde CHP % 41.7 oy alarak 41 il merkezinin belediye başkanlığını kazandı. Milliyetçi Cephe'nin büyük ortağı AP ise % 37.1 oy aldı ve 15 il merkezini kazanabildi. Seçim sonuçlarının ardından AP'den ayrılanlar oldu. 11 milletvekili partiden istifa etti. Bu isimler şunlardır; Orhan Alp, Tuncay Mataracı, Şerafettin Elçi, Mete Tan, Güneş Öngüt, Ahmet Karaaslan, Hilmi İşgüzar, Enver Akova, Ali Rıza Septioğlu, Mustafa Kılıç, Cemalettin İnkaya.
Seçimlerde başarılı olan CHP'nin genel başkanı Bülent Ecevit 22 Aralık günü hükümet hakkında bir gensoru verdi ve yılın son günü olan 31 Aralık 1977'de II. Milliyetçi Cephe hükümeti 218 güvenoyuna karşı 228 güvensizlik oyu ile düşürüldü. Hükümeti kurma görevini cumhurbaşkanından alan Bülent Ecevit Cumhuriyetçi Güven Partisi, Demokratik Parti ve bağımsızların desteğiyle 5 Ocak 1978'de hükümetini kurdu. Ecevit, ekonomi ve devlet yapısında bir enkaz devraldıklarını ve çetin bir dönemden geçeceklerini belirtti.
Ülkedeki gerilim ve ekonomik buhran etkisini gitgide daha fazla hissettiriyordu. Zamlar, devalüasyonlar, uzayan kuyruklar, karaborsa, enerji kıtlığından kaynaklanan elektrik kesintileri artık olağan hale gelmişti. Ülke belki de en karanlık günlerini yaşamaktaydı. Bunun yanına bir de terör eklenince iş, içinden çıkılmaz bir hal alıyordu, bu nedenle Başbakan Bülent Ecevit'in enkaz benzetmesi hiç de abartı sayılmazdı. Mart 1978'de İstanbul Üniversitesi'nde öğrenciler katledildi. Ekim ayında Türk-İş, CHP-AP koalisyonu kurulmasını önerse de bu kabul edilmedi. Yıl sonunda Kahramanmaraş'ta çıkan olaylarda 105 kişi öldü. Sadece 1978 yılı içinde ülkede 831 kişi öldürülmüştü. 1979 yılı da sıkıntılarla başladı. 1 Şubat'ta Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi katledildi. Mart ayında iğneden ipliğe hemen her maddeye büyük oranda zam yapıldı. TÜSİAD Ecevit Hükümeti’nin çekilmesi için gazete ilanları vermeye başladı ve Başbakan Ecevit'in sert tepkisiyle karşılık buldu. 14 Ekim 1979'da yapılan milletvekili ara ve senato üçte bir yenileme seçimlerini AP kazandı. Açık bulunan 5 milletvekilliğinin tümünü ve 33 senatörlüğü Adalet Partisi kazandı, CHP 12 senatörlük kazanabildi. CHP'nin oyları % 41'den %29'a düştü. 16 Ekim'de başbakan Ecevit istifa etti. Hükümeti kurma görevini alan Süleyman Demirel 12 Kasım 1979'da azınlık hükümetini kurdu.

CHP Genel Başkanı Ecevit ve Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk
CHP Genel Başkanı Ecevit ve Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk
4 Kasım 1979'da ara seçim yenilgisinin ardından CHP 8. Olağanüstü Kurultay’ı toplandı. Genel Başkan Ecevit güvenoyu istedi. Parti içi muhalefetteki Deniz Baykal ve Ali Topuz grupları yönetimi çok sert bir biçimde eleştirdiler. Güven oylamasında Ecevit, 4 çekimser, 20 ret oyuna karşılık 1341 oy ile delegelerin güvenoyunu aldı. Genel Sekreterliğe Mustafa Üstündağ getirildi.
CHP'de bunlar olurken 1980 yılı Tariş olayları ve ekonomik önlemler içeren 24 Ocak Kararları ile başladı. Cinayetler, boykotlar ve ekonomik zorluklarla dolu günler birbirini izliyordu. Mayıs ayında Çorum'da olaylar çıktı ve 48 kişi hayatını kaybetti. Terör; genç, siyasi, aydın, yazar, sağcı ve solcu demeden can almayı sürdürüyordu. Öyle ki, 1980 yılında meydana gelen 10,000 terör olayında yaklaşık 2 bin insan ölmüştü. Mayıs ayında MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak öldürüldü. Eski CHP önderlerinden ve eski başbakan Nihat Erim, 19 Temmuz 1980'de teröre kurban verildi. 22 Temmuz’da Türkiye Maden-İş Sendikası başkanı Kemal Türkler öldürüldü. Çeşitli çevrelerin önerdiği CHP-AP koalisyonuna ise her iki parti de sıcak bakmıyordu. Bu arada 6 Nisan 1980'de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün görev süresi bitmişti. TBMM bir türlü yeni cumhurbaşkanını seçemiyordu. Turlar birbirini izliyor ancak sonuç alınamıyordu. Bunca karışıklık içinde bir de ülke başsız bırakılmıştı. Türkiye uçurumun kıyısına gelmişti.
12 Eylül 1980 sabahı Türk halkı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sesi ile uyandı. Ordu yönetime el koydu ve TBMM, hükümet ve anayasa feshedildi. Tüm yurtta sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Siyasi partilerin, derneklerin ve sendikaların etkinlikleri durduruldu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve kuvvet komutanlarının oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi ülkenin tek hakimiydi. CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve AP Genel Başkanı Süleyman Demirel Gelibolu'daki Hamzaköy tesislerinde gözetim altına alındı. MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ve MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ise İzmir-Uzunada'ya gönderildi.
30 Ekim 1980 günü Bülent Ecevit, CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etti. 21 Şubat 1981'den itibaren Arayış dergisini çıkardı. Buradan ya da başka kanallarla verdiği demeçlerden dolayı yargılandı ve cezaevine girdi. MGK bir yıl sonra, 16 Ekim 1981'de tüm siyasi partilerle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi'ni de kapattı. Böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde CHP'nin ilk dönemi sona erdi.
Bülent Ecevit'in 1970'lerde kurduğu CHP hükümetleri:
- I. Ecevit Hükümeti (26 Ocak 1974-17 Kasım 1974)
- II. Ecevit Hükümeti (21 Haziran 1977-21 Temmuz 1977)
- III. Ecevit Hükümeti (5 Ocak 1978-12 Kasım 1979)