Cumhuriyet Düşmanı Cumhurbaşkanı Adayı

darkseed

New member
Cumhuriyet düşmanı
Cumhurbaşkanı adayı
..:vur


KONUŞANA BAK HELE :hhsopa

[VIDEO]Yw1tBWuvuP4[/VIDEO]


Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül arasında hiçbir fark yoktur! İkisi de Kürt-İslam faşistidir!

Türk Milleti’nin büyük tepkisine rağmen Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan etti; ama en sonunda Türk Ordusu ve Türk Milleti’nin çelik duvarına çarptılar.

16 Mayıs tarihi için şeriatçıların kesmeye hazırlandığı develer şimdilik ellerinde kaldı. Ancak Kürt-İslam faşizminden ve onun azılı isimlerinden Türkiye daha kurtulamadı.

Tayyip Erdoğan’ın sadrazam atar gibi Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanlığına atamaya kalkması Kürt-İslam faşizminin niteliği açısından son derece öğreticidir. İlk olarak işbirlikçi sermayenin ve medyanın aylarca iddia ettiği gibi AKP’nin “iktidarda kalmak veya kriz çıkarmamak” için uzlaşacak bir hareket olmadığı ortaya çıktı. İddialara göre Tayyip Erdoğan başı açık ve Milli Görüşçü olmayan bir aday açıklayacaktı.

Türk Ordusu ve Türk Milleti’nin büyük baskısı altında Tayyip Erdoğan kendini değil, Abdullah Gül’ü aday gösterdi. TÜSİAD ve büyük medya büyük bir teslimiyet havasında bu adayı baştacı etti. Gül’ün adaylığı, demokrasi ve laiklik adına büyük bir taviz olarak ilan edildi. Ancak bu teslimiyet şarlatanlığını 27 Nisan gecesi Genelkurmay’ın yayımladığı uyarı metni ve milyonlarca Atatürkçünün sokağa dökülmesi sona erdirdi.

Böylelikle gazetelerin methiye amaçlı köşe yazıları ve yazı dizileri AKP’nin planlarıyla birlikte çöpe atıldı. Ancak TÜRKSOLU olarak Abdullah Gül’ün en az Tayyip Erdoğan kadar tehlikeli bir Kürt-İslam faşisti olduğunu hatırlatma görevini hâlâ üzerimizde taşıyoruz.

Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül arasında ne zihniyet ne de misyon olarak hiçbir fark yoktur. Her ikisi de Kürt-İslam faşizminin temsilcisidir. Çankaya’yı ele geçirmek isteyen bu zihniyet Türkiye’de tam anlamıyla faşist bir rejim kurmayı planlamaktadır.

Kayıtlı seçmenlerin sadece %25’inin desteğiyle Meclis’in %75’ini gasp eden AKP ilk günden itibaren gayri meşru ve emperyalist uşağı bir iktidar kurmuştur.

AKP iktidarı döneminde yaşananlar ortadadır. Bu iktidar ile, Türkiye son 4 yılda tamamen parçalanma ve işgal edilme tehlikesiyle karşılaşmıştır. AKP iktidarı 80 yıllık Cumhuriyetin temellerini 4 yıl içinde dinamitledi. Türkiye’nin bağımsızlığı, bütünlüğü, Atatürk ilke ve devrimleri, Cumhuriyet rejimi hiçbir dönem bu denli saldırılara uğramadı.

Türban konusunda Türkiye’ye karşı AİHM’de ilk davayı Hayrünnisa Gül açmıştı. Eşi Dışişleri Bakanı olunca davayı geri çeken Hayrünnisa Gül, haklılığına inancını koruduğunu her fırsatta vurguladı. Sanılanın aksine Gül Başbakanken, Hayrünnisa Gül henüz davadan çekilmemişti.



Çocukluğundan itibaren bir şeriatçı militan; başından itibaren bir Cumhuriyet düşmanı

Peki Abdullah Gül bu dönem ne yaptı?

Abdullah Gül, bazılarının iddia ettiği gibi “uzlaşma” ve “hoşgörü” temsilcisi değildir. Tam tersine gençliğinden itibaren gerici bir militandır. Bugün ise kurulan Kürt-İslam faşizminin bir numaralı liderlerindendir. Zaten o faşist oligarşinin hiyerarşisi içinde farklı bir ismin Cumhurbaşkanlığına önerilmesi mümkün değildir. Abdullah Gül bugün çok kıvrak. Adeta bin bir suratı var; ama onun kim olduğunu tek tek hatırlatmak da bizim görevimiz.

Abdullah Gül neredeyse çocukluğundan itibaren Milli Görüş militanıdır. Babası Erbakan’ın partisi MSP’den milletvekili adayıdır. Aileden gerici bir eğitim alır.

Abdullah Gül, İBDA-C terör örgütünün fikri rehberliğini yapan Necip Fazıl’ın Büyük Doğu Gençliği hareketinin üyesidir. Büyük Doğu dergisinde “Cihad” konulu mektupları ve yazıları yayımlanır.

1980’de okutmanı olarak bulunduğu Sakarya Meslek Okulu’nda gerici faaliyetler düzenlediği ve yasadışı bir şekilde çocuklara şeriat propagandası yaptığı için soruşturmaya uğrar ve hapse atılır. Ancak Turgut Özal’ın devreye girmesi ve cunta lideri Kenan Evren’den rica etmesi sonucu yasadışı bir şekilde dışarı salıverilir ve apar topar Özal tarafından yurtdışına gönderilir.

Bu dönem 17 yaşındaki çocuklar bile sahte raporlarla asılırken, Türk gençlerini şeriatçı örgüt propagandasıyla zehirleyen bu şahıs, Özal ve Evren’in kıyağıyla cezaevinden alınıp, adeta ödül ve eğitim amacıyla yurtdışına gönderilir.

Kısacası Kürt-İslam faşizminin tüm diğer oligarkları gibi Abdullah Gül de, bir Kenan Evren Çocuğu. Bazılarının iddia ettiği gibi Abdullah Gül’ün İsrail ve ABD bağlantısı, Refah Partisi’nin kapatılmasından sonra değil, çok daha önce, yine kendisi gibi Milli Görüşçü olan başka bir Amerikan işbirlikçisi Turgut Özal ve bizzat ABD başkanının “our boy” yani “bizim oğlan” dediği Kenan Evren vasıtasıyla kuruldu.

Zaten Abdullah Gül, şeriatçı Refah Partisi’nin ve Fazilet Partisi’nin kapatılmasının en büyük nedenlerinden biriydi. Hem Cumhuriyet karşıtı sözleri hem de eylemleri dava dosyalarında büyük yer kapladı.

Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı en büyük irticai provokasyon ve isyan denemelerinden biri olan “türban eylemlerini” bizzat başlatan ve planlayan kişiydi. Karısının türbanını bahane ederek türban eylemlerinin baş kışkırtıcılarından biri olarak meydanlarda yer almıştır.

“Cumhuriyet’in sonu geldi”

Abdullah Gül, Refah Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı olduğu 1995 yılında İngiliz The Guardian gazetesine “Bu, Cumhuriyet döneminin sonudur. Laik sistem çökmüştür ve onu kesinlikle değiştirmek istiyoruz.” diyerek Cumhurbaşkanlığı makamını işgal ettiğinde bizzat Cumhuriyeti yıkacağını yıllar önce hiç gizlemeden yabancı efendilerine açıklamıştı.

Şimdi bu sözünü inkâr etse de, bu sözleri sarf ettiği mülâkatı yapan İngiliz gazeteci kayıtları açıklayabileceğini ve sözlerin aynen Abdullah Gül’e ait olduğunu söyleyince kendisi sessiz kalmayı tercih etti.

Zaten geçmişteki sözleri kendilerine hatırlatılınca ya inkâr eder ya da “değiştik” diye kıvırırlar. O çok meşhur pop şarkısının da dediği gibi:

“Binlerce dansöz var…”

Yine aynı yıl Milliyet gazetesine verdiği mülâkatta zaten benzer sözleri tekrarlamış ve açıkça ilan etmişti:

“İslam’a aykırı kanun kalkacak!”

Abdullah Gül, adaylığını savunurken karısının türbanın özel bir mesele olduğunu iddia etti. Ancak anlaşılan Türk Devleti’ne ve laikliğe kinini özel alanda tutamamış olacak ki, her türlü uluslararası alana ve emperyalist platforma türban meselesini karısıyla birlikte kendisi taşıdı.

Gül, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı karısının AİHM’de açtığı türban davasında bizzat taraf olmuş, Başbakan olmasına rağmen Leyla Şahin’in türban davasındaki Türk Devleti’nin savunmasını baltalamış, karısı Türk Devleti’yle uluslararası mahkemede hesaplaşan ilk Başbakan olma şerefine (!) nail olmuştu. Karısının türban davasını kaybedeceği kesinleşince de yine devleti suçlu ilan ederek davadan vazgeçmişlerdi.

Daha “uzlaşmacı ve laikliğe saygılı” ilan edilen Abdullah Gül, kendi kızını liseye bile perukla gönderecek kadar yobaz bir zihniyete sahiptir.

Ve hepsinden önemlisini unutmamak gerekir ki, aynı Abdullah Gül, ellerinde Danıştay cinayetinin kanını taşımaktadır. Danıştay’ın türban ile ilgili aldığı karar üzerine kışkırtıcı bir konuşma yapmış, yargı bağımsızlığını tamamen ayaklar altına almıştı. Gül, Danıştay üyelerini diktatörlükle suçlamış, “kamuoyunun bu yanlışı düzelteceğini” ilan ederek Danıştay üyelerini Kürt-İslamcı teröristlere bizzat hedef göstermişti. Nitekim bu azmettirici konuşmanın üzerinden daha üç ay geçmeden Cumhuriyet tarihinin en küstah ve hain gerici saldırısını Kürt-İslamcı terörist Alparslan Aslan Danıştay üyelerine karşı işlemişti.

Emperyalizme karşı en itaatkâr ve teslimiyetçi bakan

Abdullah Gül, sadece gerici değil, iflah olmaz bir Batı işbirlikçisidir. Zaten Cumhurbaşkanı olamamasına en çok ABD ve AB’deki dostları üzüldü.

Tayyip Erdoğan ile birlikte Gül, ABD ve İsrail talimatları doğrultusunda 28 Şubat’ı tasfiye etmek için kendi hocalarını bile harcayarak AKP projesini üstlenmişti. ABD’nin bu atlara niçin oynadığı kısa sürede ortaya çıktı.

Abdullah Gül, Başbakanlığı döneminde kardeş Irak halkının kanını dökmek için ABD’nin istediği tezkereyi TBMM’den çıkarmaya çalışmış ve Anayasa’ya rağmen Türkiye’ye 80 bin ABD askerini yerleştirip fiilen ülkemizi işgal ettirecek ve parçalatacak bir icraatın sorumluluğunu üstlenmişti. Aslında sırf bu eylemi bile Yüce Divanlık bir vatana ihanet suçudur.

Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm tezlerini ve devlet politikalarını terk etmiştir. “Bir adım önde olmak” politikası adına Türkiye’ye karşı Ermeni, Rum ve Kürt tezleri bizzat Dışişleri’nin politikası haline getirilmiştir. Emperyalizme karşı en teslimiyetçi ve düşkün politika Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde yaşanmıştır. Bakanlığı döneminde Dışişleri’nde gerçekleştirdiği temizlik ve tarikatçı kadrolaşma hareketi Cumhurbaşkanı olursa neler yapacağının göstergesidir.

Abdullah Gül, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a hasta yatağında zorla Annan Planı’nı imzalatmaya çalışmış, Milli Dava’ya karşı ihanet politikasını ABD ve AB emirleri doğrultusunda açıkça yürütmüştü. Daha sonra Rauf Denktaş ABD’deki hastanede yaşadığı olayları inanılmaz ve utanç verici olduğunu ve kendisine açıkça tıbbi suikast planlandığını açıkladı. O sırada Rauf Denktaş’ı uzlaşmazlıkla ve Türkiye’nin önünde taş olmakla suçlayan Abdullah Gül’ün bu suikastta payı var mı hâlâ açığa çıkarılmadı.

Abdullah Gül, Türk Ordusu’nun mensuplarının başına K. Irak’ta ABD askerleri ve peşmergeler haince saldırıp çuval geçirirken, Kayseri’de mantı ziyafeti çekmiş ve olayı adeta keyifle izlemişti. Aslında bu operasyon bir ABD-AKP-PKK-Barzani operasyonuydu. Nitekim bugün KDP ve Barzani, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığını açıkça destekleyerek ve Türk Ordusu’nun uyarısını kınayarak artık kimsenin saklayamayacağı şer ittifakını açıkça ortaya sermektedir.

Bunlar yurtdışındaki dostlarıdır. Yurt içindeki dostlarını bulmak için Abdullah Gül’ü destekleyen ve Genelkurmay’ın bildirisini “demokrasi” adına protesto eden PKK uzantısı ve taşeronu örgütlerin toplantılarına bakılabilir.

Kürtçü bölücülerle dost Cumhurbaşkanı adayı

Zaten aynı Abdullah Gül PKK’lı teröristlere açıkça destek olup, Mehmetçik’in kanına giren ve her fırsatta Türkiye’yi tehdit edip toprak talep eden Barzani’yle Türk Ordusu’nun tüm itirazlarına rağmen görüşeceklerini ilan etmiş, “Düşmanla bile oturur, görüşürüz.” diyerek Kürt-İslamcı zihniyetini açığa çıkarmıştı. Dostlar birbirini asla unutmuyor.

Abdullah Gül, terör örgütü PKK üyeliğinden hüküm giymiş Leyla Zana’yı sırf AB emretti diye dışarı salmış ve makamında ağırlamıştı. Kısacası ister PKK’lı ister Barzanici ister Talibanici olsun, her türlü Kürt ırkçısı ve bölücüsü Abdullah Gül’ün dostudur.

Abdullah Gül, Ermeni Diyasporasıyla birlikte Hrant Dink’in cenazesini Türklüğe ve Türk Devleti’ne karşı bir hakaret gösterisine dönüştüren provokasyonun baş tertipçilerindendir. Eski ASALA mensuplarının dahi cenazeye gelebilmesi için yurtdışındaki Ermeni militanlarını havaalanlarının VIP salonundan Türkiye’ye sokturtmuştur.

Türklüğe ve Türk ulusal kimliğine karşı her şeriatçıda olan o bitmez tükenmez kin Abdullah Gül’de de vardır. Şu sözleri söyleyebilen bir mürtecinin PKK’lılar ve Barzanicilerle bir araya gelmesini kim yadırgayabilir:

“Çukurca’da dağa ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene!’ diye yazmışsınız. Maalesef resmi ideoloji, Türk milliyetçiliği şeklinde kendisini ırki taassup (ırkçı yobazlık) olarak tezahür ettirmiştir.”

Abdullah, bu sözleri de inkâr eder; ama yalanlama aklına ancak Genelkurmay’ın uyarı bildirisinde geçen “Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.” hatırlatmasından sonra gelir.

Yine de yalanlamanın da yalan olduğu hemen ortaya çıkar. DEP’li Remzi Kartal ve DYP’li Baki Tuğ ile katıldığı konferansta bu sözleri söylemiş ancak bu konferansı bile inkâr etmesi üzerine Baki Tuğ yalan söylediğini, bu sözleri kelimesi kelimesine sarf ettiğini açıkladı.

Hep aynı... Deniz yılanı gibi kaygan nesnelerin aslında dini İslam taktikleri takiye değil. Tersine dinleri takiye taktikleri ve maskeleri İslam…

Kürt-İslam faşizmine geçit yok

Abdullah Gül, Erbakan’ın kayıp trilyon davasının sanığıdır; ancak dokunulmazlık zırhıyla Erbakan’ın giydiği hükümden korunmuştur. Ve ne hikmetse Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesinden sadece birkaç önce acelece hakkında beraat kararı çıkarılmıştır. 1980’den beri korunan ve önü açılan bir ABD çocuğudur kendisi. Ancak şimdilik önü kesilmiştir.

Kısacası Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın zihniyeti arasında hiçbir fark yoktur. İkisi de Atatürk ilkelerine ve Cumhuriyete karşıdır. Bunu “değişmeden” önce ve sonra defalarca bizzat kendi sözleri ve eylemleriyle kanıtlamışlardır.

Türk Milleti sadece Tayyip Erdoğan’a değil, bu Kürt-İslam faşizmi zihniyetine karşı olduğunu milyonların tepkisiyle göstermişti. Önemli olan sadece Çankaya’yı korumak değil, Türkiye’ye “Büyük Kürdistan” ve ılımlı Hilafet özlemcilerine karşı savunmaktır. Türkiye’yi ABD emperyalizminin sömürgeci işgal ve parçalama planlarına teslim etmemektir.

Türk Milleti buna izin vermeyecek. Gücünü gösterdi; ancak bu güç dağınık ve örgütsüz. Düşmanın ise bin bir tane taktiği ve arkasında dağılmasını engelleyen efendisi ABD emperyalizmi var. Türkiye’yi seçimlerin veya büyük mitinglerin değil, 2. İstiklâl Savaşı’nın ve Atatürkçü devrimin kurtaracağı netleşiyor. Sokaklara inen dev halk gücünün bu süreçte dev halk örgütüne dönüşmesi kaçınılmaz.

Ali özsoy

--------------------------------------------------------------------------------
Sizce Muhtırada bahsedilen “Cumhuriyet düşmanı” kim?

“Bu, Cumhuriyet döneminin sonudur. Laik sistem çökmüştür ve onu kesinlikle değiştirmek istiyoruz.”

(27 Kasım 1995 The Guardian Gazetesi)

“Çukurca’da dağa ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene diye yazmışsınız. Maalesef resmi ideoloji, Türk milliyetçiliği şeklinde kendisini ırki taassup (ırkçı yobazlık) olarak tezahür ettirmiştir.” (DYP’li Baki Tuğ, DEP’li Remzi Kartal ile katıldığı bir konferans)

“Türkiye’de bir sistem bunalımı var. Halka zorla diretilen, halkına zıt, ona düşman bir sistem. İşte onun içindir ki, bugün senelerdir beraber olduğumuz bazı insanlar ayrılıkçı mücadele içine girmişler. Ülke bütünlüğünü bile tehlikeli duruma getirir hale gelmiş böyle bir sistem...”

“Türkiye’nin resmi ideolojisinin tabii karakterleri bu sistemi kuran tek partinin altı sloganı ile ortaya çıktı. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik ve laiklik… Bu ilkeler hep bu halka bir zorlatma şeklinde dayatıldı... Uygulamada tam bir diktatörlük…

“… (Atatürk’ün) Türkiye’nin Irak, Libya, Suriye’ye benzeyen çok yanları var. Neden? Aynı TEK ADAM pozisyonu. Bugün Libya, Irak ve Suriye’ye gidin, tek insanın resimleri vardır her yerde. Tek insanın heykelleri vardır.”

“Devrimcilik adı altında yine bir dizi hukuki düzenleme tepeden inme, zorla getirilmiş ve zorla kabul ettirilmiştir.”

“Milliyetçilik maalesef bir nevi ırkçılık şeklinde devam etmiştir…

Milliyetçilik öyle olmuş ki, Türkçülük şeklinde alınmış ve bu ister istemez aksini de bazı insanların aklına getirmiştir. Mesela bunları açık söylemek zorundayım, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza, Türkiye aslında İLKEL bir hale dönmüştür...”

“Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden, en büyük tahribatı vermiş olan sistemin ilkelerinden biri de LAİKLİK ilkesidir. Türk milletinin moral değerlerinin ana kaynağı din olacak, İslam olacak, sonra siz bunu potansiyel tehlike olarak göreceksiniz ve bunu uygulamalarla ortaya koyacaksınız.”

“Aynı şekilde, dindar olan bir subaya da siz kendi ordunuzda hayat hakkı vermiyorsanız, bunu açıkça söylemeden onu saf dışı ediyorsanız, sanki safra atar gibi, ajan yakalamış gibi onları ayıklıyorsanız, siz o zaman bu ülkenin devamını, bütünlüğünü nasıl temin edersiniz?..”

“Bu açıdan ikinci Cumhuriyet, yeni OSMANLICILIK kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini ben çok sağlıklı görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

(Türkiye’nin Milli Bütünlüğü ve Güvenliği. İş Dünyası Vakfı Yayını)

“İslam’a aykırı kanunlar kalkacak…”

“Evet (zulüm gördük). Eşim liseyi dışarıdan bitirmek istedi. Başörtüsü var diye imtihana almadılar.”

“İçimizde öfke var…”

“(Anayasa’nın ilk dört maddesini kastederek) gücümüz olursa değiştirebiliriz… Artık Türkiye yasaklarla gidemez. Yani anayasada şu yasak var bu yasak var diye gitmez. Halk isterse yapılır.”

“Türkiye’de açık-gizli İslam düşmanlığı olduğuna inanıyoruz.”

“ Şeriat’ı tanımlamak lâzım… Eğer insanlar “ben Müslüman’ım” diyorsa, inançlarına göre yaşamak zorundadır. Ama başkası bunu istemiyorsa o kendi bileceği iştir.”

“Türkiye’de geçerli kanunlar arasında İslam’a aykırı olan da var, olmayan da. Aykırı olanlar baskıdır. Baskı kalkacak. Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkanı vereceğim.”

(Milliyet Gazetesi 10 Aralık 1995, Nilgün Cerrahoğlu ile röportaj)




Anketimi kilitleyen arkadaşı kınıyorum tek taraflı anket falan değildir herkese açık bir ankettir akp nin oylarıda artmaktadır diğer partilerinde isteyen siteye girip ankete katılır.. işinize gelmeyince hemen kilitlemeyin demokratik olun biraz.



http://www.ilk-kursun.com/
 

crnky

New member
Faşist? :D Çok komiksin arkadaşım. Faşistlik bir şeyi yasaklamayı ifade eder. Birilerine bi,r şey dayatmayı. Din konusunda bir dayatmayı yapan acaba Erdoğan mı başkaları mı???

Ayrıca ordunun siyasete müdahalesini cahil kişiler darbe öncesinde hep savunurlar, sonra anlarlar ama iş işten geçmiştir... Şimdi de orduyu savunanlar bir gün anlarlar. İlerine geleni yapınca orduyu savunursanız işinize gelmeyince napacaksınız? Demokrasi ordunun isyasete müdahalesi değildir.

Geniş anlamda Cumhuriyet demokrasiyi de içine alır... Demokrasi Chp'nin c'sinde yoktur. O mu olsun Cumhurbaşkanı? Cumhuriyeti savunmak için, cumhuriyetin özüne aykırı olan hükümete asker baskısını savunan kişiye gülmekten başka ne yapılır. Biraz kitap okuyun önce...

Asker demokrasiyi savunma bahanesiyle seçme seçilme hakkını kısıtlasa siz yine alkışlarsınız, yeterki işinize gelsin bu sınırlama... Demokrasiyi sindirememe böyle bir şey işte :D
 

Albayrak

Can Feda
Sizce Muhtırada bahsedilen “Cumhuriyet düşmanı” kim?

Arkadaşım bunu zaten saklamıyorlar biz Cumhuriyeti istemiyoruz diyorlar bunu gençliklerinden beri söyliüyorlar suç halkta her kendini mağdur göstereni haklı sanıyor.
 

darkseed

New member
crnky' Alıntı:
Faşist? :D Çok komiksin arkadaşım. Faşistlik bir şeyi yasaklamayı ifade eder. Birilerine bi,r şey dayatmayı. Din konusunda bir dayatmayı yapan acaba Erdoğan mı başkaları mı???

Ayrıca ordunun siyasete müdahalesini cahil kişiler darbe öncesinde hep savunurlar, sonra anlarlar ama iş işten geçmiştir... Şimdi de orduyu savunanlar bir gün anlarlar. İlerine geleni yapınca orduyu savunursanız işinize gelmeyince napacaksınız? Demokrasi ordunun isyasete müdahalesi değildir.

Geniş anlamda Cumhuriyet demokrasiyi de içine alır... Demokrasi Chp'nin c'sinde yoktur. O mu olsun Cumhurbaşkanı? Cumhuriyeti savunmak için, cumhuriyetin özüne aykırı olan hükümete asker baskısını savunan kişiye gülmekten başka ne yapılır. Biraz kitap okuyun önce...

Asker demokrasiyi savunma bahanesiyle seçme seçilme hakkını kısıtlasa siz yine alkışlarsınız, yeterki işinize gelsin bu sınırlama... Demokrasiyi sindirememe böyle bir şey işte :D

Sen nasıl bir Ülkede yaşadığını bilmiyorsun yada yaşın çok küçük şu Türk ordusunu hedef almaktan vazgeçin artık Darbeyi ordu yapmayacak bu konuda kendinizi kasmayın,
darbeyi bizler yapıcaz milyonlarca Türk insanı 22 temmuzda yapıcak darbeyi.

gerisini bağımsız Türk yargısına bırakıyoruz apoya sayın şehitlere kelle demenin bir cezası mutlaka vardır..
 

crnky

New member
Ben AKP iktidarı döneinde bir Cumhuryet düşmanlığı göremiyorum. Madem söylediklerine göre haraket ediyorsun, şuanda Cumhuriyeti istediklerini söylüyorlar... Bunları söyledikleri geçmişte kalmış, benim söylediklerim ise yeni...

Ayrıca söylentiye değil uygulamaya bakalım... Demokrasi askerin yönetime el koyması, başbakanlığı tehdit etmesi değildir. Yani askeri savunan demokrasiye karşıdır. Demokrasiye karşı olan Cumhuriyete de karşıdır. Siz yalnızca hükümet b,çimi olan bir cumhuriyetten bahsediyorsanız, o zaman İran bir cumhuryettir ama demokrasi değildir, bunu da kabul ediyorsunuz demektir...
Demokrasi her eylemin halk iradesiyle olmasını gerektirir. Asker müdahalesini kabul eden halk iradesini reddediyordur. Asker bakanlığa göz dağı verebilir demek, atama ile gelenleri seçim ile gelenlerin üstünde görmektir...

darkseed' Alıntı:
Sen nasıl bir Ülkede yaşadığını bilmiyorsun yada yaşın çok küçük şu Türk ordusunu hedef almaktan vazgeçin artık Darbeyi ordu yapmayacak bu konuda kendinizi kasmayın,
darbeyi bizler yapıcaz milyonlarca Türk insanı 22 temmuzda yapıcak darbeyi.

gerisini bağımsız Türk yargısına bırakıyoruz apoya sayın şehitlere kelle demenin bir cezası mutlaka vardır..
Arkadaşım bu senin dediklerinle benim dediğimin ne ilgisi var. Yazında bir kere 22 temmuzdan değil ordudan bahsetmişsin. Ordu asla siyasete müdahale edemez. Ordu başbakanlığın emrinde iç ve dış savunmayı sağlar, o kadar... Savunma da gerçekten askeri güç gerektiren hallerdedir. Yoksa sorumlu olduğu kuruma gözdağı verirse, hangi hükümet programını uygulayabilir.

Ben zaten 22 temmuzda darbe yapacaksanız yapın diyorum ama sen Türk ordusu cevap vermiş vs diyorsun. Veremez vermemeli... Türk ordusunu hedef aldığım falan da yok. Ben orduda şuanda bulunan bazı görevlileri eleştiriyorum. Yaptıkları uygulamalar demokrasiye ters diyorum. Yoksa bir kurum olarak orduya karşı değilim arkadaşım. Ben erlerimize gayet saygılıyım mesela. Ben darbeci zihniyetteki tarihteki örnek Kenan Evren gibi davranan kişilere karşıyım... Demokrasiye de aykırıdır bu tür davranmak. Cumhurişyet düşmanlığıdır bu asıl... Demokrasi yoksa Cumhuriyet nasıl olacak? Uygulamada Cumhuriyetin elden gittiği de yoktur ki... Bir kanun veya anayasa değişikliği mi vardır Cumhuriyeti engelleyen?

Önce yazdıklarımı okursan gerçekten benim alıntımla alakalı konuşmuş olursun ;)
 

darkseed

New member
crnky' Alıntı:
Ben AKP iktidarı döneinde bir Cumhuryet düşmanlığı göremiyorum. Madem söylediklerine göre haraket ediyorsun, şuanda Cumhuriyeti istediklerini söylüyorlar... Bunları söyledikleri geçmişte kalmış, benim söylediklerim ise yeni...

Ayrıca söylentiye değil uygulamaya bakalım... Demokrasi askerin yönetime el koyması, başbakanlığı tehdit etmesi değildir. Yani askeri savunan demokrasiye karşıdır. Demokrasiye karşı olan Cumhuriyete de karşıdır. Siz yalnızca hükümet b,çimi olan bir cumhuriyetten bahsediyorsanız, o zaman İran bir cumhuryettir ama demokrasi değildir, bunu da kabul ediyorsunuz demektir...
Demokrasi her eylemin halk iradesiyle olmasını gerektirir. Asker müdahalesini kabul eden halk iradesini reddediyordur. Asker bakanlığa göz dağı verebilir demek, atama ile gelenleri seçim ile gelenlerin üstünde görmektir...



Arkadaşım bu senin dediklerinle benim dediğimin ne ilgisi var. Yazında bir kere 22 temmuzdan değil ordudan bahsetmişsin. Ordu asla siyasete müdahale edemez. Ordu başbakanlığın emrinde iç ve dış savunmayı sağlar, o kadar... Savunma da gerçekten askeri güç gerektiren hallerdedir. Yoksa sorumlu olduğu kuruma gözdağı verirse, hangi hükümet programını uygulayabilir.

Ben zaten 22 temmuzda darbe yapacaksanız yapın diyorum ama sen Türk ordusu cevap vermiş vs diyorsun. Veremez vermemeli... Türk ordusunu hedef aldığım falan da yok. Ben orduda şuanda bulunan bazı görevlileri eleştiriyorum. Yaptıkları uygulamalar demokrasiye ters diyorum. Yoksa bir kurum olarak orduya karşı değilim arkadaşım. Ben erlerimize gayet saygılıyım mesela. Ben darbeci zihniyetteki tarihteki örnek Kenan Evren gibi davranan kişilere karşıyım... Demokrasiye de aykırıdır bu tür davranmak. Cumhurişyet düşmanlığıdır bu asıl... Demokrasi yoksa Cumhuriyet nasıl olacak? Uygulamada Cumhuriyetin elden gittiği de yoktur ki... Bir kanun veya anayasa değişikliği mi vardır Cumhuriyeti engelleyen?

Önce yazdıklarımı okursan gerçekten benim alıntımla alakalı konuşmuş olursun ;)

Cumhuriyet elden gitmiyor arkadaşım Vatan elden gidiyor Kuzey ırakta bir kürt devleti kurulma aşamasında haritalar çiziliyor biçiliyor her gün şehit veriyoruz biten terör yeniden hortlamış Ordunun eli kolu bağlanmış siyasi istikrar yok dediklerin doğru Ordu başbakanlığın emrinde olduğu için bunlar yaşanıyor...
 

zeysanda

New member
Gülüyorum sadece..:) 22 Temmuza 1 hafta kaldı size en güzel cevabı halk verecek.Boşuna ümitlenmeyin gene AKP:)
 

Ncozy

New member
Adam olsa ülkeyi karış karış satmaz :))) Boşversene yakında Türk Milletinin namusunu şerefini CUMHURİYETİ ni de satmaya kalkarsa şaşma arkadaşım
 

okanmetu

New member
zeysanda' Alıntı:
Gülüyorum sadece..:) 22 Temmuza 1 hafta kaldı size en güzel cevabı halk verecek.Boşuna ümitlenmeyin gene AKP:)
Çok haklısın halk cevabını verecek ama yanıldıgın birsey var halkın büyük çogunlugu akpli degil bunu 23 temmuz sabahı göreceksin,bende sizin halinize gülecem allah askına su akp döneminde neden memnun kaldın süper para mı kazanıyosun ,cok rahat iş mi buldun hergün gelen şehit haberleri seni rahatsız etmiyor mu,terörist basına sayın diyen birinin zamanında cumhuriyeti yerden yere vuran daha sonra güya degiştim diyen birinin basbakanlıgı seni mutlu mu ediyor?:vur
 

chapboy

New member
okumaya değer bile görmüyorum.kürt-islam faşisti ne demek ya.gereksiz insan seni
ya se se ya si si
yine iktidarız
 

emrah538

New member
Abdullah Gül, Refah Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı olduğu 1995 yılında İngiliz The Guardian gazetesine “Bu, Cumhuriyet döneminin sonudur. Laik sistem çökmüştür ve onu kesinlikle değiştirmek istiyoruz.” diyerek Cumhurbaşkanlığı makamını işgal ettiğinde bizzat Cumhuriyeti yıkacağını yıllar önce hiç gizlemeden yabancı efendilerine açıklamıştı.

Bu sözü malum bir gazete ilk sayfadan büyük yazılardan verdi ve öyle bir söz söylenmediği için tekzip yayınladı.Bence tamamen uydurma bi yazı..

Ayrıca demokrasi sadece istediğini seçmek değil halkın seçtiğine de saygı göstermektir.Halkın diğer partiler için en yüksek oy verdiği bir partiye hakaret ona güvenip o seçenlere hakarettir.Önce bunu bilelim sonra başkalarını rejim düşmanı ilan edersiniz.

Sizce Akp ye oy veren milyonlarca insan menfaat için mi oy verdi veya veriyor?Aynı şey o zaman diğer partiler içinde geçerlidir.

Diğer partileri de biliyoruz bir gecede kimileri zengin kimileride fakir oluyordu.Çok mu özleniyor o günler anlayamıyorum.

23 Temmuz sabahı görüşmek üzere ;)
 

darkseed

New member
emrah538' Alıntı:
Abdullah Gül, Refah Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı olduğu 1995 yılında İngiliz The Guardian gazetesine “Bu, Cumhuriyet döneminin sonudur. Laik sistem çökmüştür ve onu kesinlikle değiştirmek istiyoruz.” diyerek Cumhurbaşkanlığı makamını işgal ettiğinde bizzat Cumhuriyeti yıkacağını yıllar önce hiç gizlemeden yabancı efendilerine açıklamıştı.

Bu sözü malum bir gazete ilk sayfadan büyük yazılardan verdi ve öyle bir söz söylenmediği için tekzip yayınladı.Bence tamamen uydurma bi yazı..

Ayrıca demokrasi sadece istediğini seçmek değil halkın seçtiğine de saygı göstermektir.Halkın diğer partiler için en yüksek oy verdiği bir partiye hakaret ona güvenip o seçenlere hakarettir.Önce bunu bilelim sonra başkalarını rejim düşmanı ilan edersiniz.

Sizce Akp ye oy veren milyonlarca insan menfaat için mi oy verdi veya veriyor?Aynı şey o zaman diğer partiler içinde geçerlidir.

Diğer partileri de biliyoruz bir gecede kimileri zengin kimileride fakir oluyordu.Çok mu özleniyor o günler anlayamıyorum.

23 Temmuz sabahı görüşmek üzere ;)

Roportajı yapan adamamı inanalım yoksa sanamı inanalım..




[HABERLER]
THE GUARDİAN:"BİZ YALANCI DEĞİLİZ APDULLAH GÜL O SÖZLERİ 1995'TE GERÇEKTEN SÖYLEDİ" DEDİ

'Abdullah Gül o sözleri söyledi'

Gül'ün The Guardian Gazetesi'ne verdiği röportajı yapan İngiliz gazeteci konuştu:



--------------------------------------------------------------------------------


HÜRRİYET'ten EMRE KIZILKAYA'nın haberine göre, Abdullah Gül'ün, Refah Partisi'nin genel başkan yardımcısı olduğu 1995 yılında, The Guardian Gazetesi'ne verdiği tartışmalı röportajı yapan İngiliz gazeteci konuştu: "Gül, ‘Laik devleti yıkacağız' demedi, fakat inkar etse de, ‘cumhuriyet döneminin sonu gelmiştir' ifadesini aynen kullandı."

İngiltere'nin saygın gazetelerinden The Guardian'ın Türkiye muhabiri olarak çalıştığı dönemde, Abdullah Gül ile yaptığı röportaj yeniden gündeme gelen İngiliz muhabir Jonathan Rugman, Hürriyet'e yaptığı açıklamada, haberin arkasında durdu.

Rugman'ın 27 Kasım 1995 tarihinde yayınlanan ve ertesi gün Türk basınına da yansıyan röportajında, o dönemde Refah Partisi'nin genel başkan yardımcısı olan Gül, laik sisteme ve cumhuriyete meydan okuyordu.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, cumhurbaşkanı adaylığının ardından yeniden gündeme getirilen 12 yıl önceki bu röportajdaki ifadeleri yalanmıştı. Gül, dün akşam TRT1'deki söyleşi sırasında da bunu yeniden yalanladı.

"Türk İslamcıları iktidarı hedefliyor" başlıklı röportajda, "Refah Partisi'nin yaklaşan erken seçimlerde ‘yeşil devrim' yapmaya hazırlandığını" yazan muhabir Jonathan Rugman, yıllar sonra haberinin arkasında durdu.

Şu anda İngiliz Channel 4 televizyonunun diplomasi muhabiri olarak çalışan Rugman, bu röportajın yeniden gündeme getirildiğinden haberdar olduğunu söyledi. Çeviri hatası yapılmamasının önemli olduğunu kaydeden Rugman, "Örneğin Sayın Gül, ‘laik devleti yıkacağız' değil, ‘Laik sistemi değiştireceğiz' ifadesini kullanmıştı" diye konuştu.

Buna karşın Rugman, haberinde yer alan ve Gül tarafından sarfedilen şu sözlerin kelime kelime doğru olduğunu ve şimdi inkar edilse bile kayıtlarının kendisinde bulunduğunu iddia etti:

"Bu cumhuriyet döneminin sonudur. Ankara nüfusunun yüzde 60'ı gecekondularda yaşıyorsa, laik sistem iflas etmiş demektir ve biz kesinlikle onu değiştirmek istiyoruz."

chapboy' Alıntı:
okumaya değer bile görmüyorum.kürt-islam faşisti ne demek ya.gereksiz insan seni
ya se se ya si si
yine iktidarız

Oku bunları hemde iyi oku
 

crnky

New member
darkseed' Alıntı:
Cumhuriyet elden gitmiyor arkadaşım Vatan elden gidiyor Kuzey ırakta bir kürt devleti kurulma aşamasında haritalar çiziliyor biçiliyor her gün şehit veriyoruz biten terör yeniden hortlamış Ordunun eli kolu bağlanmış siyasi istikrar yok dediklerin doğru Ordu başbakanlığın emrinde olduğu için bunlar yaşanıyor...
Arkadaşım vatan elden gidiyor dememişsin sen yazıda, cumhuriyetten bahsetmişsin, konuyu neden başka yerlere çekiyorsun? Ayrıca Kuzey Irak'ta Kürt devleti kurulsun dedim mi ben? Ben cumhuriyet düşmanlığı konusunda yorum yazdım... Yoksa ülkemizde hiçbir açıdan sorun yok dedim mi? Benim söylediklerime cevap vermeyip başka konulara neden çekiyorsun? Kürt sorunuyla ilgili bir şey yazmadım ben. Ayrıca düşmanla masa başına oturup görüşmek, ordunun karşı çıktığı bir durum değildir, ordudan da bazı kişiler bu sorunu bu şekilde halletmeyi de düşünmüşler ve dile getirmişlerdir.
Yazdıklarımla senin dediklerinin bir ilgisi yok...
Ayrıca ordu başbakanlığın emrinde diye bunlar yaşanıyor, demişsin... Ordu başbakanlığın emrdinde olmasa da bunlar yaşanacaktır. Çünkü ordu başbakanın dediğini istediği zaman yapar istediği zaman yapmaz. Bunu tarihte göçrmüşüzdüz. Başbakan asla orduya istediğini yaptıramaz bu ülkede... Ayrıca başımıza bunlar geliyor diye polemik yaparak askerin kafasına estiğpi gibi davranmak savunulamaz. Nereden biliyorsun ki, asker halkın istediğini yapacak? Nereden biliyorsun mükemmeli başaracak?

emrah538' Alıntı:
Abdullah Gül, Refah Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı olduğu 1995 yılında İngiliz The Guardian gazetesine “Bu, Cumhuriyet döneminin sonudur. Laik sistem çökmüştür ve onu kesinlikle değiştirmek istiyoruz.” diyerek Cumhurbaşkanlığı makamını işgal ettiğinde bizzat Cumhuriyeti yıkacağını yıllar önce hiç gizlemeden yabancı efendilerine açıklamıştı.

Bu sözü malum bir gazete ilk sayfadan büyük yazılardan verdi ve öyle bir söz söylenmediği için tekzip yayınladı.Bence tamamen uydurma bi yazı..

Ayrıca demokrasi sadece istediğini seçmek değil halkın seçtiğine de saygı göstermektir.Halkın diğer partiler için en yüksek oy verdiği bir partiye hakaret ona güvenip o seçenlere hakarettir.Önce bunu bilelim sonra başkalarını rejim düşmanı ilan edersiniz.

Sizce Akp ye oy veren milyonlarca insan menfaat için mi oy verdi veya veriyor?Aynı şey o zaman diğer partiler içinde geçerlidir.

Diğer partileri de biliyoruz bir gecede kimileri zengin kimileride fakir oluyordu.Çok mu özleniyor o günler anlayamıyorum.

23 Temmuz sabahı görüşmek üzere ;)
Kaynak nedir? Ayrıca bir arkadaş dmeiş ki, röportajı yapana inanacağız sana inanmayacağız. Arkadaşın söyledikleri doğruysa, Gül inkar ettiyse bu sözleri söylediğini, röportajı yapana niye inanacakmışız? O yalan söylüyor belki... Gazetecilerin yalancısını çok gördük. Nereden aldın bu bilgiyi emrah?
 

lichhh

New member
darkseed ülke senin gibi paranoyakların yüzünden bu halde. adamlar bizi silahla değil parayla satın aldılar. ordunun o çok övündüğün amerikan malı silahları bile amerikan güçlerine kitlenemiyor. sen hala cumhuriyet elden gitti diyee yaygara koparıyosun. ülke senin gibi at gözlüğü takmış insanlar yüzünden bu halde. bırakın din ve özgürlük düşmanlığını artık.
 

neb34

Banned
A=Arka kapıdan
K=Kaçanlar
P=Partisi

Herkesin bir planı var.Allahın da bir planı var.Mutlaka Allahın planı gerçekleşecektir
 

C-eRbEru-S

New member
darkseed' Alıntı:
k Darbeyi ordu yapmayacak bu konuda kendinizi kasmayın,
darbeyi bizler yapıcaz milyonlarca Türk insanı 22 temmuzda yapıcak darbeyi.

g.


22 temmuz gecesi darbe nasıl yapılır ağzınız bi karış açık izleyeceksiniz
Darbeyi halk yapar 3 kasımda yaptı 22 temmuzdada yapacak isteyen 22 temmuz gecesi girer bu bölüme görür işine gelirse tabi yada devekuşu gibi kafasını kuma gömer 3 kasım gecesi olduğu gibi
 

leke900

New member
emrah538 bir gecede diğer partiler kimleri zengin etti demişin iyi güzel peki tayyip beyin oğluna alının gemi noluyor? düğün deki takılarla dimi doğru... Bırakın bu işleri her söylediğiniz sözde yerin bir kat daha dibine giriyorsunuz madem akepen tayibin o kadar dürüst niye o nefret ettiğniiz baykalın dokunulmazlığı kaldıralım diyince kuyrunu kıstırp sustu? madme o kadar adam madem o kadar devrimci bir insan kaldırsın doknulmazlığ ama yemez işte kendiside ibliyor nolcağını o zaman dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan adam değildir.Yıllarca suçları olan siyasetçiler hep bu saçmalığı söylemiştir "Dokunulmazlık kalkarsa siyaset yapılaz" babalar(çağrışım yaptım bak) gibi yapılır kaldırın yiyorsa sonra biz dürüstüz halknız yanında yetimin hakkın yedirtmeyin deyin kolaysa...
 

emrah538

New member
leke kardeşim bunları tartışalım ama arkadşın verdiği yazıda bence yalan olan kısımlar var ben onlarla uğraşıyorum..

Tayyip in oğlunun gemi almasını bende hoş karşılamıyorum.Ama yine de oyumu vereceğim sen bana bir tane geçmişinde leke olmayan dürüst bir siyasetçi gösterebilir misin..

Örneğin bu seçime giren böyle bi parti varmı söyle bende bileyim..

Siaysetçilerin hemen hemen hepsi kirlidir.Gözümüze daha az kirli gözükene oy veririz..Akp de diğer partiler içinde icraatlarıyla en fazla başarılı olanıdır bence.Ya da en az yiyen partidir benim gözümde.Aynı fikirde olmayabiliriz.Ama bu yalan yanlış şeyler yazmamızı gerektirmez.Ben daha çok konu hakkında yorum yapmanı beklerdim. =)
 

HTML

Üst