Albayrak
Can Feda
- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Araya birkaç camiden birden aynı anda sala (öleni duyurmak üzere yapılan çağrı) sesi karıştı, baskın çıktı: "... cemaatinden, merhum ...nın cenazesi öğle namazından sonra Fatih Camii'nden kaldırılacaktır..."
Biliyorsunuz sala ölenin kaldırılacağı camiden, ailenin arzusuna bağlı olarak okunur. Geçmişte ölümü duyurma, cenaze namazına çağırma gibi bir işlevi vardı. Fatih Camii'nden kaldırılacak bir cenazenin duyurusu aynı anda birkaç camiden birden yapılıyorsa, işin içinde etkin bir örgütlenme, organizasyon var demektir. Ölen, adı geçen cemaatin önemli bir ismi olmalı. Benim kafam Cumhuriyet Bayramı prova seslerine karşan sala sesinin, içinde bulunduğumuz cumhuriyetçi-cemaatçi birey kimliği, toplumsal yaşam çelişkisini yansıtmasına takıldı. Cumhuriyetin 84. yıldönümü kutlama töreni prova sesleri içimi acıtan bir boyut kazandı; Cumhuriyet, Atatürk devrimleri, insan hakları, demokrasi kazanımlarımızla tarikatları, cemaatleri tarihte bırakmamış mıydık?
Ölenin öne çıkan cemaat kimliği, hortlayan tarikatlar, cemaatler gerçeğinin bir kanıtı olmanın ötesinde, insanımızın cumhuriyetçi kimliği, değerlerini, kazanımlarını bastırır gibi... Ne de olsa dünya, çevremiz, en ilkel şeriat yorumlarının geçerli olduğu, tarikatlar, aşiretler, cemaatler üzerine oturmuş rejimlerin, insan hakları, demokrasi ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan çeşitli adı cumhuriyet olan diktatörlükleriyle kuşatılmış durumda. Yeni emperyalizmin sömürü çarkları, yoksullaştırma, yoksunlaştırma ile birlikte bilimsel teknolojik devrimlerin tersine ilkel inanışlara dönüşümü üretiyor. Emperyal güçler, çıkar düzenlerini sürdürebilme adına, dünyaya gerçek insan hakları, demokrasiyi değil, en ilkelinden dinler ve ırklar ekseninde cepheleşmeyi, ayrımcılığı, savaşları pompalamaktalar...
Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı destanı, Cumhuriyet kazanımları, laiklik, Atatürk devrimleri çimento.. emperyal çıkarların bu çirkin projelerine, tuzaklarına direniyor...
***
Tito 'nun Yugoslavya'sının çokkültürlü modeli, çimentosu emperyalizmin bu büyük oyunu karşısında kırıldı; ırklar ve dinler ekseninde Yugoslavya vatandaşları öylesine ilkel, kanlı, kirli bir hesaplaşma oyununun içine, tuzağına düştüler ki.. çokkültürlülük kazanımları, refleksleri, birlikte barış içinde yaşamalarına yetmedi. Şimdi hepsi birkaç milyoncuk devletçikler, sömürgeler olarak yoksulluğun, yoksunluğun batağındalar. Şüphesiz uzun bir süreç içinde toplumsal birikimleri, refleksleri ile bir şeyleri düzeltecek, toparlayacak, birlikte yaşamanın ötesinde bir çare ve çözüm olmadığını görerek, ortak çözümler üretmeyi başaracaklardır. Ama canları çok yanmış olarak, kaybettikleri çok fazla. Elbette emperyal çıkarlara hizmetleri de...
Petrol gibi stratejik sömürünün yatağında, Irak bataklığında emperyal işgal altında yaşananlar, bir başka tür acımasızlık boyutlarında. Bu kez çoğunluğu aynı dinden, Müslümanlar içinde mezhepler, farklı şeriat yorumları üzerinden sahnelenmekte. Müslüman Müslümanı ibadet ederken, aynı inanç ekseninden Tanrı'ya yakarırken, kadın-çocuk da ayırmaksızın, en acımasız, en kanlı eylemlerle katledebilmekte. Müslüman Arap dünyası, Irak halkı, Amerikan emperyalizminin uşakları, tetikçileri ile bir biçimde karşısında olanları olarak birbirlerini kılları kıpırdamadan daha çok sayıda öldürme yarışına girebilmekteler.
***
Türkiye, yeni emperyal çıkarlar, oyunların tuzağından, Kurtuluş Savaşı destanı, Cumhuriyet kazanımları, laiklik, Atatürk devrimlerinin çimentosu ile.. ülkesinin olmazlarını, kırmızı çizgilerini savunabilmek, tüm vatandaşları ile birlikte, barış içinde ayakta kalmayı başarabilmek noktasında, bir dönemeçte, zorlanmakta...
Cumhuriyet bilinci, aydınlanma değerleri ile yola çıkanların pusulası insan hakları, demokrasi, evrensel değerler, uygarlığın kazanımları olmak zorunda... Bilinçli insan, aydın, aydınlanmacının kafasında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında ayrımcılığa, çatışmaya yer yok. Tuzaklara karşı duyarlılığın pusulası aydınlanma, vatandaşlık bilinci olacaktır.
Cemaatlerin, aşiretlerin, tarikatların kucağına düşmüşler için ise elde aydınlanma pusulası yok. Bir cemaatin başı ABD'de; Soros foncuları ile ortak dolarlar dağıtılarak ABD ve emperyalizmin çıkarları adına çıkışlar yapacak örgütler besleniyor... Öte yanda ABD'nin Irak bataklığındaki durumuna, çıkarlarına, çıkmazlarına bağlı olarak kullanılan, ipleri ABD'nin elinde olan cemaatler, aşiretler var. Türkiye'ye dönük hesaplar, oyunlarda da önemli rol oynuyorlar. Kimileri PKK terör örgütü dahil, yeni haritalar oyunlarında görev alıyorlar. Kimileri radikal İslamcı terör örgütlerine militan bulmanın ötesinde, Türkiye'de sahneye konan terör eylemlerinin kadrolarını üretiyorlar. Kilise kanlı bombalamasından, Papaz Santoro , Hrant Dink cinayetlerine uzanan bir dizi tetikçinin arkasında bu hamurdan cemaatler, terör örgütleri var.
Herkes kendini cumhuriyetçi sanıyor ama gerçek cumhuriyetçi, aydınlanmacı ile cemaatçi arasında uçurum var...
ŞÜKRAN SONER
Cumhuriyet
Biliyorsunuz sala ölenin kaldırılacağı camiden, ailenin arzusuna bağlı olarak okunur. Geçmişte ölümü duyurma, cenaze namazına çağırma gibi bir işlevi vardı. Fatih Camii'nden kaldırılacak bir cenazenin duyurusu aynı anda birkaç camiden birden yapılıyorsa, işin içinde etkin bir örgütlenme, organizasyon var demektir. Ölen, adı geçen cemaatin önemli bir ismi olmalı. Benim kafam Cumhuriyet Bayramı prova seslerine karşan sala sesinin, içinde bulunduğumuz cumhuriyetçi-cemaatçi birey kimliği, toplumsal yaşam çelişkisini yansıtmasına takıldı. Cumhuriyetin 84. yıldönümü kutlama töreni prova sesleri içimi acıtan bir boyut kazandı; Cumhuriyet, Atatürk devrimleri, insan hakları, demokrasi kazanımlarımızla tarikatları, cemaatleri tarihte bırakmamış mıydık?
Ölenin öne çıkan cemaat kimliği, hortlayan tarikatlar, cemaatler gerçeğinin bir kanıtı olmanın ötesinde, insanımızın cumhuriyetçi kimliği, değerlerini, kazanımlarını bastırır gibi... Ne de olsa dünya, çevremiz, en ilkel şeriat yorumlarının geçerli olduğu, tarikatlar, aşiretler, cemaatler üzerine oturmuş rejimlerin, insan hakları, demokrasi ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan çeşitli adı cumhuriyet olan diktatörlükleriyle kuşatılmış durumda. Yeni emperyalizmin sömürü çarkları, yoksullaştırma, yoksunlaştırma ile birlikte bilimsel teknolojik devrimlerin tersine ilkel inanışlara dönüşümü üretiyor. Emperyal güçler, çıkar düzenlerini sürdürebilme adına, dünyaya gerçek insan hakları, demokrasiyi değil, en ilkelinden dinler ve ırklar ekseninde cepheleşmeyi, ayrımcılığı, savaşları pompalamaktalar...
Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı destanı, Cumhuriyet kazanımları, laiklik, Atatürk devrimleri çimento.. emperyal çıkarların bu çirkin projelerine, tuzaklarına direniyor...
***
Tito 'nun Yugoslavya'sının çokkültürlü modeli, çimentosu emperyalizmin bu büyük oyunu karşısında kırıldı; ırklar ve dinler ekseninde Yugoslavya vatandaşları öylesine ilkel, kanlı, kirli bir hesaplaşma oyununun içine, tuzağına düştüler ki.. çokkültürlülük kazanımları, refleksleri, birlikte barış içinde yaşamalarına yetmedi. Şimdi hepsi birkaç milyoncuk devletçikler, sömürgeler olarak yoksulluğun, yoksunluğun batağındalar. Şüphesiz uzun bir süreç içinde toplumsal birikimleri, refleksleri ile bir şeyleri düzeltecek, toparlayacak, birlikte yaşamanın ötesinde bir çare ve çözüm olmadığını görerek, ortak çözümler üretmeyi başaracaklardır. Ama canları çok yanmış olarak, kaybettikleri çok fazla. Elbette emperyal çıkarlara hizmetleri de...
Petrol gibi stratejik sömürünün yatağında, Irak bataklığında emperyal işgal altında yaşananlar, bir başka tür acımasızlık boyutlarında. Bu kez çoğunluğu aynı dinden, Müslümanlar içinde mezhepler, farklı şeriat yorumları üzerinden sahnelenmekte. Müslüman Müslümanı ibadet ederken, aynı inanç ekseninden Tanrı'ya yakarırken, kadın-çocuk da ayırmaksızın, en acımasız, en kanlı eylemlerle katledebilmekte. Müslüman Arap dünyası, Irak halkı, Amerikan emperyalizminin uşakları, tetikçileri ile bir biçimde karşısında olanları olarak birbirlerini kılları kıpırdamadan daha çok sayıda öldürme yarışına girebilmekteler.
***
Türkiye, yeni emperyal çıkarlar, oyunların tuzağından, Kurtuluş Savaşı destanı, Cumhuriyet kazanımları, laiklik, Atatürk devrimlerinin çimentosu ile.. ülkesinin olmazlarını, kırmızı çizgilerini savunabilmek, tüm vatandaşları ile birlikte, barış içinde ayakta kalmayı başarabilmek noktasında, bir dönemeçte, zorlanmakta...
Cumhuriyet bilinci, aydınlanma değerleri ile yola çıkanların pusulası insan hakları, demokrasi, evrensel değerler, uygarlığın kazanımları olmak zorunda... Bilinçli insan, aydın, aydınlanmacının kafasında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında ayrımcılığa, çatışmaya yer yok. Tuzaklara karşı duyarlılığın pusulası aydınlanma, vatandaşlık bilinci olacaktır.
Cemaatlerin, aşiretlerin, tarikatların kucağına düşmüşler için ise elde aydınlanma pusulası yok. Bir cemaatin başı ABD'de; Soros foncuları ile ortak dolarlar dağıtılarak ABD ve emperyalizmin çıkarları adına çıkışlar yapacak örgütler besleniyor... Öte yanda ABD'nin Irak bataklığındaki durumuna, çıkarlarına, çıkmazlarına bağlı olarak kullanılan, ipleri ABD'nin elinde olan cemaatler, aşiretler var. Türkiye'ye dönük hesaplar, oyunlarda da önemli rol oynuyorlar. Kimileri PKK terör örgütü dahil, yeni haritalar oyunlarında görev alıyorlar. Kimileri radikal İslamcı terör örgütlerine militan bulmanın ötesinde, Türkiye'de sahneye konan terör eylemlerinin kadrolarını üretiyorlar. Kilise kanlı bombalamasından, Papaz Santoro , Hrant Dink cinayetlerine uzanan bir dizi tetikçinin arkasında bu hamurdan cemaatler, terör örgütleri var.
Herkes kendini cumhuriyetçi sanıyor ama gerçek cumhuriyetçi, aydınlanmacı ile cemaatçi arasında uçurum var...
ŞÜKRAN SONER
Cumhuriyet