Johan Cruyff.. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük oyuncularından biri..
Efsane Hollandalı, Galatasaray'a ince mesajlar göndrirken Bursaspor'dan dünyanın en iyi oyuncusunun kim olduğuna kadar bir çok konuda çok özel açıklamalar yaptı!..
"Benim hayat felsefemde şu vardır: Herkes bildiği işi yapmalıdır. Bu nedenle futbolu da futboldan gelenler yönetmeli. Avrupa devlerinde bile futboldan anlamayan kişiler görev alıyor. Bu çok acı..."
Sizin döneminizdeki futbolla, günümüz futbolu arasındaki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
En büyük değişim tabii ki futbolun bir endüstri haline gelmesi. Eskiden sadece A takımlar vardı mesela. Şimdi takımlar çoğaldı. Dolayısıyla pasta büyüdü. Futbol, spordaki en büyük şirket haline geldi. Futbol ve para. Şimdi anne babalar çalışıyor, çocuklar internette sörf yapıyor, play station’na takılıyor. Benim üzüldüğüm bu. Çünkü sporun gerçek önemi gün geçtikçe azalıyor. Dolayısıyla spor yapılacak alanlar da. Bu da bir etken.
Futboldaki yeni kurallarla ilgili düşünceleriniz?
Kurallardan öncesi var; Örneğin yabancı statüsü. İnter’i izliyorum, bir tane İtalyan yok 11’de. Arsenal’de de bir tek İngiliz olmuyor as takımda. Bu, futbolun doğasına aykırı, büyük ayıp. Politika, spora ağırlığını koyuyor. Kimse altyapıya önem veremez hale geliyor. Bakın; bir dönem Belçika ekolü, İskoçya ekolü vardı. Şimdi ne Belçika futbolu kalmış ne İskoçya. Politikayı, sporun içine kesinlikle katmamak gerekiyor. Her takımın yarıdan fazlası yerli oyuncu olmalı.
5 hakemli yeni sisteme ne demeli?
Çok kötü. Uygulamada sıkıntılar olacak. Bakınız, futbolun doğasına fazla dokunmadan kuralları yenilemelisiniz. 3 hakem yeterliydi. Zaten 3’ünün kararlarına herkes müdahale ediyor, 3’ü yeterince hata yapabiliyordu! Şimdi 5 olduğunda, daha fazla hata yapılacak, hakemler daha fazla konuşulacak. Beni üzen bir de yeni ofsayt kuralı var. İşte futbolcu oyun alanının içindeymiş-değilmiş, topa hareket etmiş-etmemiş. Bir futbolcu ya ofsayttır ya da değil.
Avrupa’da hangi ligleri daha çok takip ediyorsunuz?
Vakıfla ilgili çalışmalarım çok zaman alıyor. Buna rağmen her ligden maç izlemek istiyorum. İzlemediğim liglerdeki sonuçları da teleteksten kontrol ediyorum.
Sağlıklı bir kulüp için, yöneticilere ne önerirsiniz?
Benim hayat felsefemde şu vardır; Herkes bildiği işi yapmalıdır. Bu nedenle futbolu, futboldan gelenler yönetmeli. Mesela kulüp yönetimlerinin çoğunun eski oyunculardan olması bana göre daha mantıklı. Ama tabii ki eğitim almış kişiler de görev yapmalı. ‘Cruyff kolejleri’nde, üniversitelerde spor yönetimi okutuluyor ve tecrübeli kişiler, öğrencilere bildiklerini aktarıyor. Profesyonel Spor Yönetimi bilgisi veriliyor. Ben, kulüplerin altyapılarını da eski futbolcuların yönetmesini isterim. Fakat bakıyorsunuz, Avrupa’nın en önemli kulüplerinde bile futboldan hiç anlamayan, hiç içinde bulunmamış kişiler yer alıyor. Bu çok acı bir durum...
Türkiye’ye yerli hoca mı yabancı hoca mı önerirsiniz?
Uluslararası arenada artık güç dengelerinde anormal bir fark kalmadı. Ülke takımları birbirine çok yakın. Özellikle Türk Milli Takımı’nı takip ettiğimi söyleyemem fakat, 2002 ve 2008’deki şampiyonalarda göze hoş gelen futbol oynadıkları bir gerçek. Şimdi olaya teknik açıdan baktığımızda milli takımlarda en önemli unsur, uluslararası tecrübedir. Mesela İngiltere’ye baktığımızda Fabio Capello’nun başarılı bir seçim olduğunu söylemek mümkün. İngiliz oyuncuların çoğu kendi ülkelerinde top koşturuyor. Tamam, Avrupa Kupaları’nda mücadele ediyor, ancak milli takım ayrı bir konudur. Ben şunu söylemek istiyorum. Eğer Türk Milli Takım formasını giyen oyuncuların çoğu, Avrupa’nın diğer ülkelerinde top koşturuyorsa, yabancı bir teknik adama gerek yoktur. Ancak Türk takımının oyuncularının çoğu Türkiye Ligleri’nden seçiliyorsa, değişik ülke tecrübesi, milli takım birikimi ve enerjisi olan yabancı bir çalıştırıcının ekibin başına gelmesi daha mantıklı olur...
Sizinle doğan ‘Total Futbol’u günümüzde en iyi uygulayan takım hangisi?
Tartışmasız Barcelona. Futbol adına ne gerekiyorsa yapıyorlar ve tribünleri futbola doyuruyorlar. Barcelona’daki her oyuncu, 3 pozisyonda oynayabiliyor. Mesela sağ bek ileriye gittiğinde, onun yerini dolduracak 2 oyuncu oluyor. Sağ açık ortaya, ortanın sağındaki ise beke geriliyor. Barcelona’yı iyi izlediğinizde, futbolcuların saha içinde müthiş bir rotasyon içine girdiğini görürsünüz. Aslında ‘Total Futbol’, topsuz alanda oyuncuların yaptığı hareketler ve saha içindeki pozisyon değişimidir. Dünyada topsuz hareketliliği de şu an en iyi Barcelona uyguluyor. Bazen Arsenal de bunu başarabiliyor.
Barcelona dışında hangi takımları izlerken keyif alıyorsunuz?
Çok maç izlemeye gayret ediyorum, fakat en çok Barcelona’dan keyif alıyorum. Hollanda’da hiç bir takım beni heyecanlandırmıyor. Almanya bu sezon biraz garip. İngiltere’de futbol hızlı oynanıyor, ancak son dönemde iki Fransa takımı beni sevindiriyor; Bordeaux ve Lyon... Bazen Barcelona’ya yakın bir kalite ortaya koyuyorlar.
Bütün Galatasaraylılar onunla gurur duymalı
Frank Rijkaard hakkında ne söylemek istersiniz?
Açıkçası Galatasaray’la anlaştığında beni şaşırtmıştı. Yanlış anlamayın, Türkiye’ye para için gittiğine inanmıyorum. Emin olun Frank, banka hesabını Milan’da forma giyerken iyice kabarttı! Galatasaray seçimini başka bir şeyler kanıtlamak için yapmıştır. Frank benim komşumdur. Amsterdam’da evlerimiz yan yana, hatta bir ünlü komşum daha var; Marco van Basten. Frank, çok iyi bir teknik adam olduğunu zaten Barcelona’da kanıtladı. İyi de bir insan. Çok şey biliyor. En sevdiğim özelliği, kazanmak ona yetmiyor. Kazanmaktan daha fazlasını istiyor. Bence Galatasaraylılar onunla gurur duymalı.
Yardımcısı daha büyük bir isim değil mi sizce?
Ben olaya farklı bakıyorum. Johan Neeskens benim eski takım arkadaşım. Ama bu ikili farklı yapıya sahip. İyi olan, bu ikilinin birbirlerini iyi tanımlamaları. Frank daha sakindir, soğukkanlıdır, olaylara daha sakin yaklaşır. Johan ise daha serttir, daha seridir. Böylece ikisi birbirlerinin açıklarını kapatır.
İspanya’da futbolcu, Türkiye’de taraftar
Neeskens, “Galatasaray forması giymiş olsaydım, Sami Yen’de kanatlanırdım” dedi. Siz Türkiye’deki, İspanya’daki ve İngiltere’deki atmosferler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Nou Camp’ı dolduran 90 bin seyirci o stada ne için geliyor; Eğlenmek için. Bana göre de Barcelonalı futbolcular binlerce seyirciyi müthiş futbollarıyla iyi eğlendiriyor. Türkiye’de seyirci, futbolcuları eğlendiriyor, coşturuyor. Hiç susmuyor ve motive ediyor. İngiltere’de ise biraz önce anlattığım iki ligin ortası yaşanıyor. İngiltere’de futbol hızlı oynanıyor ve oyun çok az duruyor. 90 dakika boyunca yaşanan hareketlilik, Adalı futbolseverleri coşturuyor.
Dünyanın en iyisi Messi
Dünyanın en iyisi Messi mi?
Messi’yi çok beğeniyorum. Kaleye dikine gidiyor. Kısa boylu, ayağına hakim, hızlı ve en önemlisi zeki. Geçmişe bakarsanız Messi’yi Maradona ve Pele ile karşılaştırabilirsiniz. Ben değişik bir oyuncuydum. Ben daha çok takımı oynatırdım. Bunu eski dönemlerde yapan iki oyuncu daha vardı; biri ‘di Stefano’, diğeri Platini...
Türkiye denince aklıma İstanbul Boğaz’ı geliyor
Türkiye dediğimizde aklınıza ilk ne geliyor?
Elbette İstanbul Boğazı. Çok iyi hatırlıyorum; Ajax ile Beşiktaş’a karşı forma giymiştim. Mükemmel bir evsahipliği vardı ve Boğaz’da inanılmaz bir yemek yemiştik. İnsanların sıcakkanlılığı, İstanbul’un büyüsü beni çok etkilemişti. Umarım vakıfla ilgili projelerimiz gerçekleşir ve sık sık İstanbul’a gelme fırsatı bulurum...
Türkiye’deki göz ağrısı Bursaspor
Türk kulüplerini takip ediyor musunuz?
Elbette. En fazla da Bursaspor’u. Her maçlarının sonucunu teleteksten kontrol ederim. Çünkü Ajax formasıyla Türkiye’de ilk kez Bursaspor’a karşı forma giydim. Bunun dışında Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ı da ilgiyle izliyorum. Hatta, Manchester karşısındaki Beşiktaş’ı çok başarılı bulduğumu söylemeliyim.
Futbolcuyken 2 paket sigara içiyordum!
Oyuncuyken günde kaç paket sigara içerdiniz?
Futbolculuk yıllarımda günde 2 paket sigara içiyordum. O dönem zararlı olduğunu belki biliyorduk, ancak geçtik... Sağlık nedenlerinden dolayı sigarayı bıraktım. Futbolcu sigara içmemeli. Pardon, insan sigara içmemeli. Mesleği ne olursa olsun, sigara sağlığa zararlı ve normal bir insanın sigara içmesine karşıyım tabii ki.
En beğendiği Türkler Altıntop Kardeşler
Beğendiğiniz Türk oyuncular var mı?
Evet; ama isim sorarsanız şu an size söylemekte zorlanırım. Yine de aklıma ilk gelenler, Almanya’da oynayan Altıntop kardeşler. Kaliteleri gerçekten üst düzeyde. Bir de sürekli gol atan bir oyuncunuz vardı; Hakan Şükür...
O futbolu bıraktı mı? Gerçekten onu çok beğeniyordum, çünkü sürekli gol atıyordu...
Futbolun Başöğretmeni: Johann Cruyff...
Futbolu bıraktıktan sonra kendini hayır işlerine adayan Cruyff, önce ‘Johan Cruyff Vakfı’nı kurdu... Bir çok ülkede faaliyetlerine devam eden vakfın merkezi Barcelona’da. Kurum daha çok zihinsel engelli çocukların spor yapması için uğraş veriyor. Cruyff, vakıfla ilgili Türkiye’de de bir projeye imza atmak istiyor. Johan Cruyff Spor Bilimleri Enstitüsü de bu yıl 10. yılını kutluyor. 1999’da Amsterdam’da kurulan Johan Cruyff Üniversitesi’yle başlayan bu eğitim furyasında, şu an dünyanın dört bir yanında bin 823 öğrenci eğitim görüyor. Johan Cruyff adına Meksika ve Barcelona’da 1’er, Hollanda’da ise tam 9 kolej ve üniversite bulunuyor...
..Ve işte Cruyff Vakfı’nın Alfabesi
Birine yardım edecek imkânın varsa, ona mutlaka yardım etmelisin.
Spor yapmak, okumak ve yazmak kadar önemlidir.
Günümüzdeki çocuklar değişmedi, değişen yaşadıkları dünya.
Yalnız başına hiçsin, her şeyi beraber yapmalısın.
Hayalimiz, daha çok hareket eden çocuklar...
Kaynak: Fanatik / Mehmet Demircan
Efsane Hollandalı, Galatasaray'a ince mesajlar göndrirken Bursaspor'dan dünyanın en iyi oyuncusunun kim olduğuna kadar bir çok konuda çok özel açıklamalar yaptı!..
"Benim hayat felsefemde şu vardır: Herkes bildiği işi yapmalıdır. Bu nedenle futbolu da futboldan gelenler yönetmeli. Avrupa devlerinde bile futboldan anlamayan kişiler görev alıyor. Bu çok acı..."

Sizin döneminizdeki futbolla, günümüz futbolu arasındaki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
En büyük değişim tabii ki futbolun bir endüstri haline gelmesi. Eskiden sadece A takımlar vardı mesela. Şimdi takımlar çoğaldı. Dolayısıyla pasta büyüdü. Futbol, spordaki en büyük şirket haline geldi. Futbol ve para. Şimdi anne babalar çalışıyor, çocuklar internette sörf yapıyor, play station’na takılıyor. Benim üzüldüğüm bu. Çünkü sporun gerçek önemi gün geçtikçe azalıyor. Dolayısıyla spor yapılacak alanlar da. Bu da bir etken.
Futboldaki yeni kurallarla ilgili düşünceleriniz?
Kurallardan öncesi var; Örneğin yabancı statüsü. İnter’i izliyorum, bir tane İtalyan yok 11’de. Arsenal’de de bir tek İngiliz olmuyor as takımda. Bu, futbolun doğasına aykırı, büyük ayıp. Politika, spora ağırlığını koyuyor. Kimse altyapıya önem veremez hale geliyor. Bakın; bir dönem Belçika ekolü, İskoçya ekolü vardı. Şimdi ne Belçika futbolu kalmış ne İskoçya. Politikayı, sporun içine kesinlikle katmamak gerekiyor. Her takımın yarıdan fazlası yerli oyuncu olmalı.
5 hakemli yeni sisteme ne demeli?
Çok kötü. Uygulamada sıkıntılar olacak. Bakınız, futbolun doğasına fazla dokunmadan kuralları yenilemelisiniz. 3 hakem yeterliydi. Zaten 3’ünün kararlarına herkes müdahale ediyor, 3’ü yeterince hata yapabiliyordu! Şimdi 5 olduğunda, daha fazla hata yapılacak, hakemler daha fazla konuşulacak. Beni üzen bir de yeni ofsayt kuralı var. İşte futbolcu oyun alanının içindeymiş-değilmiş, topa hareket etmiş-etmemiş. Bir futbolcu ya ofsayttır ya da değil.
Avrupa’da hangi ligleri daha çok takip ediyorsunuz?
Vakıfla ilgili çalışmalarım çok zaman alıyor. Buna rağmen her ligden maç izlemek istiyorum. İzlemediğim liglerdeki sonuçları da teleteksten kontrol ediyorum.
Sağlıklı bir kulüp için, yöneticilere ne önerirsiniz?
Benim hayat felsefemde şu vardır; Herkes bildiği işi yapmalıdır. Bu nedenle futbolu, futboldan gelenler yönetmeli. Mesela kulüp yönetimlerinin çoğunun eski oyunculardan olması bana göre daha mantıklı. Ama tabii ki eğitim almış kişiler de görev yapmalı. ‘Cruyff kolejleri’nde, üniversitelerde spor yönetimi okutuluyor ve tecrübeli kişiler, öğrencilere bildiklerini aktarıyor. Profesyonel Spor Yönetimi bilgisi veriliyor. Ben, kulüplerin altyapılarını da eski futbolcuların yönetmesini isterim. Fakat bakıyorsunuz, Avrupa’nın en önemli kulüplerinde bile futboldan hiç anlamayan, hiç içinde bulunmamış kişiler yer alıyor. Bu çok acı bir durum...
Türkiye’ye yerli hoca mı yabancı hoca mı önerirsiniz?
Uluslararası arenada artık güç dengelerinde anormal bir fark kalmadı. Ülke takımları birbirine çok yakın. Özellikle Türk Milli Takımı’nı takip ettiğimi söyleyemem fakat, 2002 ve 2008’deki şampiyonalarda göze hoş gelen futbol oynadıkları bir gerçek. Şimdi olaya teknik açıdan baktığımızda milli takımlarda en önemli unsur, uluslararası tecrübedir. Mesela İngiltere’ye baktığımızda Fabio Capello’nun başarılı bir seçim olduğunu söylemek mümkün. İngiliz oyuncuların çoğu kendi ülkelerinde top koşturuyor. Tamam, Avrupa Kupaları’nda mücadele ediyor, ancak milli takım ayrı bir konudur. Ben şunu söylemek istiyorum. Eğer Türk Milli Takım formasını giyen oyuncuların çoğu, Avrupa’nın diğer ülkelerinde top koşturuyorsa, yabancı bir teknik adama gerek yoktur. Ancak Türk takımının oyuncularının çoğu Türkiye Ligleri’nden seçiliyorsa, değişik ülke tecrübesi, milli takım birikimi ve enerjisi olan yabancı bir çalıştırıcının ekibin başına gelmesi daha mantıklı olur...
Sizinle doğan ‘Total Futbol’u günümüzde en iyi uygulayan takım hangisi?
Tartışmasız Barcelona. Futbol adına ne gerekiyorsa yapıyorlar ve tribünleri futbola doyuruyorlar. Barcelona’daki her oyuncu, 3 pozisyonda oynayabiliyor. Mesela sağ bek ileriye gittiğinde, onun yerini dolduracak 2 oyuncu oluyor. Sağ açık ortaya, ortanın sağındaki ise beke geriliyor. Barcelona’yı iyi izlediğinizde, futbolcuların saha içinde müthiş bir rotasyon içine girdiğini görürsünüz. Aslında ‘Total Futbol’, topsuz alanda oyuncuların yaptığı hareketler ve saha içindeki pozisyon değişimidir. Dünyada topsuz hareketliliği de şu an en iyi Barcelona uyguluyor. Bazen Arsenal de bunu başarabiliyor.
Barcelona dışında hangi takımları izlerken keyif alıyorsunuz?
Çok maç izlemeye gayret ediyorum, fakat en çok Barcelona’dan keyif alıyorum. Hollanda’da hiç bir takım beni heyecanlandırmıyor. Almanya bu sezon biraz garip. İngiltere’de futbol hızlı oynanıyor, ancak son dönemde iki Fransa takımı beni sevindiriyor; Bordeaux ve Lyon... Bazen Barcelona’ya yakın bir kalite ortaya koyuyorlar.
Bütün Galatasaraylılar onunla gurur duymalı
Frank Rijkaard hakkında ne söylemek istersiniz?
Açıkçası Galatasaray’la anlaştığında beni şaşırtmıştı. Yanlış anlamayın, Türkiye’ye para için gittiğine inanmıyorum. Emin olun Frank, banka hesabını Milan’da forma giyerken iyice kabarttı! Galatasaray seçimini başka bir şeyler kanıtlamak için yapmıştır. Frank benim komşumdur. Amsterdam’da evlerimiz yan yana, hatta bir ünlü komşum daha var; Marco van Basten. Frank, çok iyi bir teknik adam olduğunu zaten Barcelona’da kanıtladı. İyi de bir insan. Çok şey biliyor. En sevdiğim özelliği, kazanmak ona yetmiyor. Kazanmaktan daha fazlasını istiyor. Bence Galatasaraylılar onunla gurur duymalı.
Yardımcısı daha büyük bir isim değil mi sizce?
Ben olaya farklı bakıyorum. Johan Neeskens benim eski takım arkadaşım. Ama bu ikili farklı yapıya sahip. İyi olan, bu ikilinin birbirlerini iyi tanımlamaları. Frank daha sakindir, soğukkanlıdır, olaylara daha sakin yaklaşır. Johan ise daha serttir, daha seridir. Böylece ikisi birbirlerinin açıklarını kapatır.
İspanya’da futbolcu, Türkiye’de taraftar
Neeskens, “Galatasaray forması giymiş olsaydım, Sami Yen’de kanatlanırdım” dedi. Siz Türkiye’deki, İspanya’daki ve İngiltere’deki atmosferler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Nou Camp’ı dolduran 90 bin seyirci o stada ne için geliyor; Eğlenmek için. Bana göre de Barcelonalı futbolcular binlerce seyirciyi müthiş futbollarıyla iyi eğlendiriyor. Türkiye’de seyirci, futbolcuları eğlendiriyor, coşturuyor. Hiç susmuyor ve motive ediyor. İngiltere’de ise biraz önce anlattığım iki ligin ortası yaşanıyor. İngiltere’de futbol hızlı oynanıyor ve oyun çok az duruyor. 90 dakika boyunca yaşanan hareketlilik, Adalı futbolseverleri coşturuyor.
Dünyanın en iyisi Messi
Dünyanın en iyisi Messi mi?
Messi’yi çok beğeniyorum. Kaleye dikine gidiyor. Kısa boylu, ayağına hakim, hızlı ve en önemlisi zeki. Geçmişe bakarsanız Messi’yi Maradona ve Pele ile karşılaştırabilirsiniz. Ben değişik bir oyuncuydum. Ben daha çok takımı oynatırdım. Bunu eski dönemlerde yapan iki oyuncu daha vardı; biri ‘di Stefano’, diğeri Platini...
Türkiye denince aklıma İstanbul Boğaz’ı geliyor
Türkiye dediğimizde aklınıza ilk ne geliyor?
Elbette İstanbul Boğazı. Çok iyi hatırlıyorum; Ajax ile Beşiktaş’a karşı forma giymiştim. Mükemmel bir evsahipliği vardı ve Boğaz’da inanılmaz bir yemek yemiştik. İnsanların sıcakkanlılığı, İstanbul’un büyüsü beni çok etkilemişti. Umarım vakıfla ilgili projelerimiz gerçekleşir ve sık sık İstanbul’a gelme fırsatı bulurum...
Türkiye’deki göz ağrısı Bursaspor
Türk kulüplerini takip ediyor musunuz?
Elbette. En fazla da Bursaspor’u. Her maçlarının sonucunu teleteksten kontrol ederim. Çünkü Ajax formasıyla Türkiye’de ilk kez Bursaspor’a karşı forma giydim. Bunun dışında Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ı da ilgiyle izliyorum. Hatta, Manchester karşısındaki Beşiktaş’ı çok başarılı bulduğumu söylemeliyim.
Futbolcuyken 2 paket sigara içiyordum!
Oyuncuyken günde kaç paket sigara içerdiniz?
Futbolculuk yıllarımda günde 2 paket sigara içiyordum. O dönem zararlı olduğunu belki biliyorduk, ancak geçtik... Sağlık nedenlerinden dolayı sigarayı bıraktım. Futbolcu sigara içmemeli. Pardon, insan sigara içmemeli. Mesleği ne olursa olsun, sigara sağlığa zararlı ve normal bir insanın sigara içmesine karşıyım tabii ki.
En beğendiği Türkler Altıntop Kardeşler
Beğendiğiniz Türk oyuncular var mı?
Evet; ama isim sorarsanız şu an size söylemekte zorlanırım. Yine de aklıma ilk gelenler, Almanya’da oynayan Altıntop kardeşler. Kaliteleri gerçekten üst düzeyde. Bir de sürekli gol atan bir oyuncunuz vardı; Hakan Şükür...
O futbolu bıraktı mı? Gerçekten onu çok beğeniyordum, çünkü sürekli gol atıyordu...
Futbolun Başöğretmeni: Johann Cruyff...
Futbolu bıraktıktan sonra kendini hayır işlerine adayan Cruyff, önce ‘Johan Cruyff Vakfı’nı kurdu... Bir çok ülkede faaliyetlerine devam eden vakfın merkezi Barcelona’da. Kurum daha çok zihinsel engelli çocukların spor yapması için uğraş veriyor. Cruyff, vakıfla ilgili Türkiye’de de bir projeye imza atmak istiyor. Johan Cruyff Spor Bilimleri Enstitüsü de bu yıl 10. yılını kutluyor. 1999’da Amsterdam’da kurulan Johan Cruyff Üniversitesi’yle başlayan bu eğitim furyasında, şu an dünyanın dört bir yanında bin 823 öğrenci eğitim görüyor. Johan Cruyff adına Meksika ve Barcelona’da 1’er, Hollanda’da ise tam 9 kolej ve üniversite bulunuyor...
..Ve işte Cruyff Vakfı’nın Alfabesi
Birine yardım edecek imkânın varsa, ona mutlaka yardım etmelisin.
Spor yapmak, okumak ve yazmak kadar önemlidir.
Günümüzdeki çocuklar değişmedi, değişen yaşadıkları dünya.
Yalnız başına hiçsin, her şeyi beraber yapmalısın.
Hayalimiz, daha çok hareket eden çocuklar...
Kaynak: Fanatik / Mehmet Demircan