-HaKiKaT-
Altın Üye
- Katılım
- 22 Haz 2007
- Mesajlar
- 10,386
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal'ın çarşaflı ve türbanlı kadınları partiye törenle üye kaydetmesi, başta Necla Arat olmak üzere birçoklarını şaşırttı.
Üniversitelerden türban yasağının kaldırılması konusundaki anayasa değişikliği teklifini, TBMM'de çoğunlukla kabul edilmesine rağmen, Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak iptal ettiren, iptal kararının AK Parti'nin kapatılması için gerekçe gösterilmesine yol açan CHP değil miydi? Şimdi nasıl oluyor da, Deniz Baykal, sadece türbanlıları değil 'kara çarşaflılar'ı partiye göğsünü gere gere buyur ediyordu?
Deniz Baykal'ın gerekçesini, fevkalade eğlendirici bulduğumu söylemeliyim. Herkes şaşırdı belki, ama benim için eğlenceliydi;- şundan ötürü: Şimdi mesela, CHP'ye üye olmuş bir çarşaflı ya da türbanlı genç kızımız, Baykal'ın sınıflandırmasıyla, 'şeriatçı' olmadığına, CHP'li olduğu için çarşafı ya da türbanı siyasal İslam'ın simgesi olarak giymediğine göre, üniversiteye girme hakkını kazanmış olmayacak mıdır? Bu durumda da elbet, çarşaflı ya da türbanlı genç kızımız, üniversiteye CHP üyelik kartını göstererek girme hakkını elde etmiş olmaktadır!!!
Peki, ya yine bu genç kızımızı çarşaflı ya da türbanlı olmasına rağmen içeri almazlarsa? O zaman, Deniz Baykal'ın 'Bu kızımız CHP üyesidir, dolayısıyla siyasal İslamcı değildir!' konusundaki teminatı ne işe yarayacaktır? CHP'ye kayıtlı olduğu için siyasal İslamcı (şeriatçı) değil, ama üniversite kapısından içeri alınmazken siyasal İslamcı! Bu ne garabet, bu ne soytarılıktır, söyler misiniz?
Anlaşılan, Deniz Baykal, Anayasa Mahkemesi'ne türbanı serbest bırakan kararın iptali için başvururken, türbanlı ya da çarşaflı genç kızlarımızdan bir kısmının CHP'li olabilmesi ihtimalini hesaba katmamış görünüyor: Bu da onun, son gelişmeler karşısında ne kadar ferasetli, ne kadar ileri görüşlü(!) olduğunun kanıtıdır!
Gazetemiz Deniz Baykal'ın çarşaflı ve türbanlıları CHP'ye kaydetme kararını, bir 'zihniyet devrimi' olarak niteledi. Ama acaba öyle mi?
İdris Küçükömer, bundan neredeyse kırk yıl önce, 1969 Nisan ayında Ant Yayınları arasında çıkan 'Düzenin Yabancılaşması' nda CHP için tastamam şunları yazıyordu:
"CHP'nin yurt sorunlarını çözmekte, sözünü çok ettiği bir de metod anlayışı vardır. Pragmatik metod. Bu ad, Anglosakson dünyasından ithal edilmişti. Fakat bürokrat tutuma uygun bir biçimde ele alınmaktadır. Ve şöyle denilmektedir: 'Biz yurdun ihtiyacında olan şeyleri arayacağız ve gerekeni gerektiğinde o zaman yapacağız.'"
Küçükömer devam ediyor;- şöyle: 'Burada mesele pragmatik metodun tenkidi değil, bürokratın kuşkulu, denge arayan tutumudur. Yani, gerektiğinde sosyalistleri öldüreceksin, süreceksin; gerektiğinde uluslararası sosyalist kongrelere katılmak isteyeceksin (İttihad ve Terakki'de olduğu gibi); gerektiğinde denge için yukarıdaki bürokratlara komünist partisi dahi kurduracaksın (1920); sırasında liberal, sırasında devletçi vs. olacaksın.
Köy enstitülerini kuracaksın, sonra yıkacaksın ve zamanı gelince tekrar savunacaksın. Yabancı sermayeyi kabul edeceksin, sonra karşı çıkacaksın, sonra konsorsiyumu kabul edeceksin.'
Hal böyle iken, Baykal'ın çarşaf ve türban karşısındaki tavrını 'zihniyet devrimi' olarak nitelemek mümkün müdür? CHP, kendi geleneğindeki pragmatik zigzaglara bir yenisini daha eklemişken?
Küçükömer, 'CHP'nin devrimci bir teorisi' nin olmadığını bildiriyor ve soruyordu: 'Bu olmadan, meselelerimizi çözmek için pragmatik esas almakla nereye varılabilir?'
Cevabını ben vereyim: Hiçbir yere!
HİLMİ YAVUZ
Zaman
http://zaman.com.tr/yazar.do?yazino=768035&title=chpnin-pragmatizmi-bir-zihniyet-devrimi-midir
Üniversitelerden türban yasağının kaldırılması konusundaki anayasa değişikliği teklifini, TBMM'de çoğunlukla kabul edilmesine rağmen, Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak iptal ettiren, iptal kararının AK Parti'nin kapatılması için gerekçe gösterilmesine yol açan CHP değil miydi? Şimdi nasıl oluyor da, Deniz Baykal, sadece türbanlıları değil 'kara çarşaflılar'ı partiye göğsünü gere gere buyur ediyordu?
Deniz Baykal'ın gerekçesini, fevkalade eğlendirici bulduğumu söylemeliyim. Herkes şaşırdı belki, ama benim için eğlenceliydi;- şundan ötürü: Şimdi mesela, CHP'ye üye olmuş bir çarşaflı ya da türbanlı genç kızımız, Baykal'ın sınıflandırmasıyla, 'şeriatçı' olmadığına, CHP'li olduğu için çarşafı ya da türbanı siyasal İslam'ın simgesi olarak giymediğine göre, üniversiteye girme hakkını kazanmış olmayacak mıdır? Bu durumda da elbet, çarşaflı ya da türbanlı genç kızımız, üniversiteye CHP üyelik kartını göstererek girme hakkını elde etmiş olmaktadır!!!
Peki, ya yine bu genç kızımızı çarşaflı ya da türbanlı olmasına rağmen içeri almazlarsa? O zaman, Deniz Baykal'ın 'Bu kızımız CHP üyesidir, dolayısıyla siyasal İslamcı değildir!' konusundaki teminatı ne işe yarayacaktır? CHP'ye kayıtlı olduğu için siyasal İslamcı (şeriatçı) değil, ama üniversite kapısından içeri alınmazken siyasal İslamcı! Bu ne garabet, bu ne soytarılıktır, söyler misiniz?
Anlaşılan, Deniz Baykal, Anayasa Mahkemesi'ne türbanı serbest bırakan kararın iptali için başvururken, türbanlı ya da çarşaflı genç kızlarımızdan bir kısmının CHP'li olabilmesi ihtimalini hesaba katmamış görünüyor: Bu da onun, son gelişmeler karşısında ne kadar ferasetli, ne kadar ileri görüşlü(!) olduğunun kanıtıdır!
Gazetemiz Deniz Baykal'ın çarşaflı ve türbanlıları CHP'ye kaydetme kararını, bir 'zihniyet devrimi' olarak niteledi. Ama acaba öyle mi?
İdris Küçükömer, bundan neredeyse kırk yıl önce, 1969 Nisan ayında Ant Yayınları arasında çıkan 'Düzenin Yabancılaşması' nda CHP için tastamam şunları yazıyordu:
"CHP'nin yurt sorunlarını çözmekte, sözünü çok ettiği bir de metod anlayışı vardır. Pragmatik metod. Bu ad, Anglosakson dünyasından ithal edilmişti. Fakat bürokrat tutuma uygun bir biçimde ele alınmaktadır. Ve şöyle denilmektedir: 'Biz yurdun ihtiyacında olan şeyleri arayacağız ve gerekeni gerektiğinde o zaman yapacağız.'"
Küçükömer devam ediyor;- şöyle: 'Burada mesele pragmatik metodun tenkidi değil, bürokratın kuşkulu, denge arayan tutumudur. Yani, gerektiğinde sosyalistleri öldüreceksin, süreceksin; gerektiğinde uluslararası sosyalist kongrelere katılmak isteyeceksin (İttihad ve Terakki'de olduğu gibi); gerektiğinde denge için yukarıdaki bürokratlara komünist partisi dahi kurduracaksın (1920); sırasında liberal, sırasında devletçi vs. olacaksın.
Köy enstitülerini kuracaksın, sonra yıkacaksın ve zamanı gelince tekrar savunacaksın. Yabancı sermayeyi kabul edeceksin, sonra karşı çıkacaksın, sonra konsorsiyumu kabul edeceksin.'
Hal böyle iken, Baykal'ın çarşaf ve türban karşısındaki tavrını 'zihniyet devrimi' olarak nitelemek mümkün müdür? CHP, kendi geleneğindeki pragmatik zigzaglara bir yenisini daha eklemişken?
Küçükömer, 'CHP'nin devrimci bir teorisi' nin olmadığını bildiriyor ve soruyordu: 'Bu olmadan, meselelerimizi çözmek için pragmatik esas almakla nereye varılabilir?'
Cevabını ben vereyim: Hiçbir yere!
HİLMİ YAVUZ
Zaman
http://zaman.com.tr/yazar.do?yazino=768035&title=chpnin-pragmatizmi-bir-zihniyet-devrimi-midir