imza
New member
- Katılım
- 9 Ara 2006
- Mesajlar
- 254
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Atatürk Bulvarı'ndaki köylüler sopalarla kovulurdu
Baykal, partisinin dünkü grup konuşmasında, 1929-1946 yılları arasında Ankara Valiliği ve Belediye Başkanlığı görevlerini yürüten Nevzat Tandoğan’a atfedilen iddialara değinerek şunları söyledi:
TEK PARTİ ZİHNİYETİ
"Cumhuriyet döneminde, Atatürk Bulvarı’ndan kılık kıyafeti müsait olmayan insanları geçirmiyorlardı. Poturlu, şalvarlı bir takım insanlar öyle Ankara’ya gelip bulvara giremiyordu. Tek parti zihniyeti oydu! "Kıyafetini düzelt, öyle geç" diyorlardı. Biz bir siyasi partiyiz. Yani bir kıyafet tüzüğü mü ilan edeceğiz? Türkiye’deki genel yasaların ötesinde insanları kılık kıyafetine göre yeniden tasnif mi edeceğiz?
ÇARŞAFLIYI ALACAĞIM KARDEŞİM
Kıyafeti, ’Devlete meydan okuyor’ diye algılamak bir saplantının sonucudur. Türkiye’yi zaten bölmüşler, bir de biz mi böleceğiz? Kıyafetle siyaset arasındaki ilişkiyi bire bir tutmak doğru değildir. "Neden böyle yaptınız" diyorlar. Alacağım kardeşim alacağım! Bir tek kişi olsa bile, senin ona haksızlık yapmana izin vermeyeceğim.
AŞIK VEYSEL'İ ATATÜRKLE GÖRÜŞTÜRMEDİLER
Baykal’ın örnek gösterdiği olay 1931 yılında yaşandı. Şair Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967) o dönemi şöyle anlatıyor: (...) Veysel “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası”... dizesiyle başlayan destanı Ata’ya okumak için Ankara’ya gidiyor. 45 gün kalmasına rağmen bir türlü destanı Atatürk’e okumak kısmet olmuyor. “Ulus Meydanı’ndaki çarşıya, o zamanlar Karaoğlan Çarşısı diyorlardı. Saz teli almak için Karaoğlan Çarşısı’na yürüdük. Ayağımızda çarık. Bacağımızda şal-şalvar, şal-ceket, belimizde kocaman bir kuşak.! Polis geldi, ’Girmeyin, yasak’ dedi. ’Peki girmeyelim’ dedik. Polisi güya salmış gibi yürümeye devam ettik. Adam arkadaşım İbrahim’e çıkıştı. ’Kafadan gayri müsellah mısın? Girmeyin diyorum. Beynini patlatırım senin!’ diye çıkıştı. ’Biz çarşıdan saz teli alacağız!’ dedik. O zaman polis, İbrahim’e, ’Tel alacaksan bu adamı bir yere oturt. Git telini al!’ Gitti İbrahim teli aldı geldi. Tel taktık. Ama sabahleyin çarşıdan da geçemiyoruz. Sonunda matbaayı bulduk. ’Ne istiyorsunuz?’ dedi müdür. ’Bir destanımız var. Gazeteye vereceğiz!’ dedik. ’Çalın bakayım bir dinleyeyim!’ dedi. Çaldık dinledi! ’Çok iyi’ dedi. Yazdılar. ’Yarın gazetede çıkar’ dediler. ’Gelin de gazete alın!’ Orada bize telif hakkı olarak biraz da para verdiler. Sabahleyin gidip 5-6 gazete aldık. Çarşıya çıktık. Polisler: ’Oooo! Âşık Veysel siz misiniz? Rahat edin efendim! Kahvelere girin! Oturun!’ dediler. Fakat yine Mustafa Kemal’den ses yok. ”
DEDEMİ ULUS'TAN ATTILAR
Âşık Veysel'in torunu Halil Süzer dedesinin bu olaydan duyduğu üzüntüyü Yeni Şafak'a anlattı. Süzer, Baykal'ın dedesinin Kızılay'a alınmadığını söylediğini hatırlatarak, “Burada bir düzeltme yapmak gerekiyor. Dedem Kızılay'a alınmamış değil, Ulus'tan dışarı atılmış” dedi. Dedesinin hayatı boyunca hep Anadolu giysileriyle gezdiğini ifade eden Süzer, Âşık Veysel'in o giysilerinden dolayı Ulus'taki görevliler tarafından o bölgeden dışarıya atıldığını söyledi. Süzer, dedesini kıyafetlerin şöyle anlattı “Dedem köylü kıyafeti giyiyordu. Elbiselerin çoğu yamalıydı. Ayakkabı olarak çarık giyiyormuş. Çarığı bile yamalıymış. O dönemin fakirliği ile orantılı elbise giyiyormuş. Ancak o dönemin zabıtaları polisleri onu Ulus'tan atmışlar” dedi.
http://www.ensonhaber.com/Politika/168288/chp-tek-parti-donemini-elestirdi.html
Baykal, partisinin dünkü grup konuşmasında, 1929-1946 yılları arasında Ankara Valiliği ve Belediye Başkanlığı görevlerini yürüten Nevzat Tandoğan’a atfedilen iddialara değinerek şunları söyledi:
TEK PARTİ ZİHNİYETİ
"Cumhuriyet döneminde, Atatürk Bulvarı’ndan kılık kıyafeti müsait olmayan insanları geçirmiyorlardı. Poturlu, şalvarlı bir takım insanlar öyle Ankara’ya gelip bulvara giremiyordu. Tek parti zihniyeti oydu! "Kıyafetini düzelt, öyle geç" diyorlardı. Biz bir siyasi partiyiz. Yani bir kıyafet tüzüğü mü ilan edeceğiz? Türkiye’deki genel yasaların ötesinde insanları kılık kıyafetine göre yeniden tasnif mi edeceğiz?
ÇARŞAFLIYI ALACAĞIM KARDEŞİM
Kıyafeti, ’Devlete meydan okuyor’ diye algılamak bir saplantının sonucudur. Türkiye’yi zaten bölmüşler, bir de biz mi böleceğiz? Kıyafetle siyaset arasındaki ilişkiyi bire bir tutmak doğru değildir. "Neden böyle yaptınız" diyorlar. Alacağım kardeşim alacağım! Bir tek kişi olsa bile, senin ona haksızlık yapmana izin vermeyeceğim.
AŞIK VEYSEL'İ ATATÜRKLE GÖRÜŞTÜRMEDİLER
Baykal’ın örnek gösterdiği olay 1931 yılında yaşandı. Şair Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967) o dönemi şöyle anlatıyor: (...) Veysel “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası”... dizesiyle başlayan destanı Ata’ya okumak için Ankara’ya gidiyor. 45 gün kalmasına rağmen bir türlü destanı Atatürk’e okumak kısmet olmuyor. “Ulus Meydanı’ndaki çarşıya, o zamanlar Karaoğlan Çarşısı diyorlardı. Saz teli almak için Karaoğlan Çarşısı’na yürüdük. Ayağımızda çarık. Bacağımızda şal-şalvar, şal-ceket, belimizde kocaman bir kuşak.! Polis geldi, ’Girmeyin, yasak’ dedi. ’Peki girmeyelim’ dedik. Polisi güya salmış gibi yürümeye devam ettik. Adam arkadaşım İbrahim’e çıkıştı. ’Kafadan gayri müsellah mısın? Girmeyin diyorum. Beynini patlatırım senin!’ diye çıkıştı. ’Biz çarşıdan saz teli alacağız!’ dedik. O zaman polis, İbrahim’e, ’Tel alacaksan bu adamı bir yere oturt. Git telini al!’ Gitti İbrahim teli aldı geldi. Tel taktık. Ama sabahleyin çarşıdan da geçemiyoruz. Sonunda matbaayı bulduk. ’Ne istiyorsunuz?’ dedi müdür. ’Bir destanımız var. Gazeteye vereceğiz!’ dedik. ’Çalın bakayım bir dinleyeyim!’ dedi. Çaldık dinledi! ’Çok iyi’ dedi. Yazdılar. ’Yarın gazetede çıkar’ dediler. ’Gelin de gazete alın!’ Orada bize telif hakkı olarak biraz da para verdiler. Sabahleyin gidip 5-6 gazete aldık. Çarşıya çıktık. Polisler: ’Oooo! Âşık Veysel siz misiniz? Rahat edin efendim! Kahvelere girin! Oturun!’ dediler. Fakat yine Mustafa Kemal’den ses yok. ”
DEDEMİ ULUS'TAN ATTILAR
Âşık Veysel'in torunu Halil Süzer dedesinin bu olaydan duyduğu üzüntüyü Yeni Şafak'a anlattı. Süzer, Baykal'ın dedesinin Kızılay'a alınmadığını söylediğini hatırlatarak, “Burada bir düzeltme yapmak gerekiyor. Dedem Kızılay'a alınmamış değil, Ulus'tan dışarı atılmış” dedi. Dedesinin hayatı boyunca hep Anadolu giysileriyle gezdiğini ifade eden Süzer, Âşık Veysel'in o giysilerinden dolayı Ulus'taki görevliler tarafından o bölgeden dışarıya atıldığını söyledi. Süzer, dedesini kıyafetlerin şöyle anlattı “Dedem köylü kıyafeti giyiyordu. Elbiselerin çoğu yamalıydı. Ayakkabı olarak çarık giyiyormuş. Çarığı bile yamalıymış. O dönemin fakirliği ile orantılı elbise giyiyormuş. Ancak o dönemin zabıtaları polisleri onu Ulus'tan atmışlar” dedi.
http://www.ensonhaber.com/Politika/168288/chp-tek-parti-donemini-elestirdi.html