cevremizdeki tarihiyapilar büyük eserler kimler tarafindan nezaman yapildi=4

akinci20

New member
Ben hala her gördügümde hayretler icinde kalmisimdir mesela ayasofya camii cok düsündürücü o zamanin sartlariyla o mermerleri taslari nasil yaptilar sasitici ve düsündürücü.









=================================================================


TOPKAPI SARAYI
.
İstanbul'da Sarayburnu sırtları üzerinde, Fatih devrinden Abdülmecid'e kadar Osmanlı padişahlarının oturduğu Topkapı Sarayı şehrin birinci tepesinde, Zeytinlik adı verilen bölgede kuruldu. 1478 yılında yapılan 1400 metreleik surlarla çevrili olan Topkapı Sarayı'nın Marmara tarafındaki Otluk kapısı ve Haliç tarafındaki Demirkapı'dan başka küçük ölçüde beş koltuk kapısı olan Suru Sultani adı verilen surun ana girişi, Ayasofya arkasındaki Bab-ı Hümayundur.

Topkapı sarayı 700.000 metrekarelik bir alanı kaplar, içinde kasırlar, köşkler, devlet daireleri, saray halkına ayrılan koğuşlar, camiler, kütüphaneler ve büyük bir mutfak vardır. Burada yapılan son köşk, Abdülmecid'in Avrupa üslubundaki Mecidiye kasrıdır. Önünde toplar durduğundan sahil sarayına Topkapı Sarayı denilmeye başlanmış daha sonra bu ad bugünkü Topkapı Sarayı'na verilmiştir.

Sarayın ilk avlusunun içindeki köşklerden sadece ikisi bozulmadan bugüne kadar gelmiştir. Bunlardan biri 1472'de yaptırılan Sırçasaray öteki ise sur üzerindeki Sultan İkinci Mahmud tarafından yaptırılan Alay köşküdür.

3 Nisan 1924'de Bakanlar kurulu kararı ile müze haline getirilen sarayın Alay Meydanı denilen birinci avlusunda, sağından Defterdar dairesi, solunda iç cephane arasından geçen bir yolla çifte kuleli orta kapıya ulaşılır. Babüsselam adı verien bu kapının temeli Fatih Sultan Mehmed zamanından kaldığı sanılıyor, fakat Kanuni devrinde kuleler değiştirilmiş, Sultan Üçüncü Mustafa zamanında iç tarafı geniş saçaklı bir revak yapılmıştır. Bu kapıdan geçilerek girilen ikinci avlu sarayın ana sınırlarının başladığı yerdir. İkinci avlunun sağ tarafında Dolap ocağı, Marmara'ya bakan sınır boyunca Mimar Sinan'ın yaptığı mutfaklar, Aşçılar koğuşu, hamamı, camii, ayrıca Vekilharç dairesi ve Yağhane vardır. Avlunun sol tarafındaki revakların sonunda, sadrazamın başkanlığında vezirlerin toplandığı ve uzun süre devletin yönetildiği Kubbealtı denilen iki kubbeli daire vardır. Burası da Kanuni zamanında yapılmıştır. Kubbealtının arkasında yüksek bir kule yer alır. İkinci avlunun sonunda bulunan ve üçüncü avlu veya Enderun'a geçişi sağlayan büyük kapıya Akağalar kapısı denir. Bugünkü biçimiyle Sultan Üçüncü Selim devrinde yapılan bu kapının iki yanında Ağa dairesi ve Akağalar koğuşu vardır. Bu kapının iç tarafında uzanan üçüncü avlunun içinde temeli Fatih'ten kalan, sonraları değiştirilen, iç süslemesi ve kapıları XIX. yy üslubunda yenileştirilen Arz odası vardır. Arz odası elçilerin ve vezirlerin kabulünde kullanılırdı.

Enderun kütüphanesi sarayın kütüphanelerinin en büyüğüdür. Üçüncü avlunun sağ tarafında Enderun mektebi, meşkhanesi, Seferli koğuşu, bugün Hazine dairesi olan ve Fatih devrinden kalma köşk, Sultan İkinci Selim devrinden kalma bir hamam kalıntısı, solda Silahdar hazinesi ve Mukaddes emanetlerin saklandığı dört kubbeli Hırkai Saadet dairesi vardır. Burada sol tarafta, üzeri tonozla örtülü, Ağalar camii vardır. Caminin arkasında, Haremin ikinci girişinin hemen yanında bulunan ve Ağalar koğuşuna bitişik çok küçük kagir yapıda padişahın yemeğinin özel olarak hazırlandığı Kuşanedir. Üçüncü avludan yokuş iki yol ile dördüncü avluya inilir. Bunlardan sağdakinin iki tarafında Kilerli koğuşu ve Hazineli koğuşu, ötekinin sol yanında Emanet hazinesi dairesi bulunur.

Dördüncü avlunun Marmara'ya bakan yüzünde Fatih devrinden kaldığı sanılan bir köşk bodrumunun üstünde Anadolu yakasına ve denize bakan bir noktada Çadır köşkü ve Abdülmecid tarafından yaptırılan Mecidiye kasrı vardır. Bu yapının yanında, Esvap odası denilen ufak bir bina ve Sofa camii adı verilen minareli küçük bir cami yer alır. Yeniköşk de denilen Mecidiye kasrının önünden aşağı kapıyı giden bir yol vardır. Buradan bugün Gülhane Parkı denilen, Sarayburnu bahçesine çıkılır. Harem denilen kısmın kubbealtı yanında açılan ve 1588 tarihli Araba kapısı denilen esas girişinden başka, ikinci avluya ve üçüncü avluda Akağalar dairesi yanında Kuşane kapısı ve Raht hazinesinin arkasından dışarı parka açılan bire de Şal kapısı vardır. Zülüflü Baltacılar dairesi ile Hırkai Saadet dairesi arasındaki alanda bulunan Harem, eğimli bir arazi üzerinde kurularak, 400 yıl boyunca devamlı değişikliklere uğramış ve son olarak bugünkü görünümünü almıştır. Harem, 250 kadar oda, hamamlar ve aralarda bulunan avlulardan kuruludur. Haremin yönetimine bakan görevlilerin (Kara ağalar) Darüssaade dairesi, cariyelerin dairesi ve Hastanesi, Veliaht ve Valide Sultan dairesi, Şehzadeler dairesi ve Gözdeler dairesi gibi herbirinin bir çok bölümü olan dairelerden başka, bir de Hünkar dairesi vardır.

.
.
=================================================================


ŞAM SULTAN SELİM CAMİİ
.
I. Selim tarafından 1516'da Şam'da yaptırılan camidir. Cami pandandiflere dayalı bir kubbeyle örtülüdür. Önünde üç kemerli ve küçük kubbeyle kapatılmış bir son cemaat yeri ve bunun çevresinde üç yandan sütunlara dayanan önde yedi, yanlarda üçer kemerli, eğimli bir çatı ile örtülü revak bulunmaktadır. Caminin kuzeybatı ve kuzeydoğu köşelerinde iki ince minare yer alır. Ön tarafta bulunan avlunun sağında ve solunda olmak üzere semer kemerli onikişer küçük kubbeyle örtülü revaklara açılan altışar hücre bulunmaktadır. Ayrıca batıda küçük bir mescit bulunmaktadır

=================================================================


TAŞKIZAK TERSANESİ
.
1455 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun Yükselme Devri'nde hızla gelişen tersane, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Hasköy'den Azapkapı'ya kadar uzanan sahada yaklaşık 300 gemi inşa gözü ile dünyanın en büyük tersanesi haline gelmiş, Akdeniz'i bir Türk Gölü haline getiren güçlü Osmanlı Donanması bu tersanede inşa edilmiştir. Beş asır boyunca birçok atılımlar yapılan tersanede stimli makina teknolojisinin gemilere uygulanması ve çelik gemilerin inşaatına çağdaşlarıyla aynı zamanda geçilmiştir.

Taşkızak Tersanesi'nde 1827'de ilk yüzer havuz, 1827'de ilk buharlı gemi, 1886 yılında Abdülhamid ve Abdülmecid adı verilen ilk denizaltı gemileri inşa edilmiştir.

I. Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul'un işgali ve askerden arındırılması, Taşkızak Tersanesi'nin kapatılmasına yol açmış, mevcut tezgah ve makinalar Gölcük'e nakledilerek orada yeni bri tersane kurulması sağlanmıştır.

Boğazlar hakkındaki antlaşmadan sonra, Taşkızak Tersanesi 1941 yılında yeniden faaliyete geçmiş, çok az sayıda mühendis ve işçisiyle çalışmaya başlayarak daha ziyade havuzlama ve onarım amaçlarıyla kullanılmış, küçük tonajlı gemiler de inşa edilmiştir.

1960 yılından itibaren gelişmesini hızlandırarak yeni atölyeler, kapalı çalışma alanları yapılmış, eski binalardan bir bölümü restore edilerek Türk Deniz Kuvvetleri'nin modern gemi ihtiyacının bir bölümünü karşılayan bugünkü seviyesine ulaşmıştır.

.
.
=================================================================


TOPKAPI SURLARI
.
Fatih Sultan Mehmed'den, Sultan Abdülmecid'e kadar Osmanlı padişahlarının oturduğu Topkapı Sarayı, şehrin birinci tepesinde Zeytinlik adlı bölgede kurulmuştu. Saray 1478 yılında yaptırılan 1400 metrelik bir surla çevrili idi. Haliç ve Marmara kıyılarında, şehri çeviren Bizans çağı kıyı surlarıyla birleşen bu tahkimata Suru Sultani adı verilirdi. Kara yönünde şehri koruyabilecek durumda olan bu surda 25'i dört köşeli 28 kule vardır. Marmara tarafındaki Otluk kapısı ve Haliç tarafındaki Demirkapı'dan başka küçük küçük ölçüde beş koltuk kapısı olan bu surun ana girişi Ayasofya arkasındaki Babı Hümayundur

=================================================================
YALI KÖŞKÜ
.
Yalı Köşkü veya Cebeciler köşkü, İstanbul'da Topkapı Sarayının Galata'ya bakan tarafında yer alır. Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılan köşkün planı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Yalnız, köşkün denize bakan cephesinde araları kemerli mermer sütunlar bulunan, önü açık geniş bir sergah, bunun arkasında kubbeli bir salon, ve odalardan oluştuğu bilinmektedir. Padişahlar sefere çıkan donanmayı köşkün önündeki hayattan seyreder, Kaptan-ı Deryaları burada kabul ederlerdi. Köşk Abdülaziz devrinde demiryolu inşaatı sırasında yıktırıldı.

.
=================================================================


ÜSKÜDAR SELİMİYE CAMİİ
.
İstanbul Üsküdar'da 1801 yılında III. Selim tarafından yaptırılan cami. Dikdörtgen geniş bir avlunun içinde yer alır. Kuzey, güney, doğu ve batıdan birer girişi vardır. Esas girişi batıdan olup, buaray on basamaklı bir merdivenden çıkılır. Ana mekanın üzerini örten kubbe tuğla ile örtülmüştür ve üzeri kurşun kaplıdır.

Batı cephesinde iki katlı hünkar daireleri vardır. Mermer sütunlar üzerine oturan bu dairelerden sağdaki Padişahın namaz kılması, soldaki ise dinlenmesi ve ziyaretçileri kabul etmesi için ayrılmıştır.

Selimiye camii süsleme bakımından oldukça zengindir. Kubbe, kalem işi dekor, kubbe göbeği ayetlerle bezelidir.

=================================================================


UZUN KÖPRÜ
.
Sultan II. Murad zamanında "Cesir-i Ergene" (Ergene Köprüsü) adıyla kurulmuştur. Uzun Köprü adını Sultan I. Murad tarafından yaptırılan 174 gözlü ve 2.193 m. uzunluğundaki köprüden almıştır. Ergene'nin sol kıyısında, Edirne-Keşan karayolu üzerinde kurulmuştur. Yüksekliği 18 m'dir.

=================================================================


TOPTAŞI TIMARHANESİ
.
İstanbul'un üçüncü akıl hastanesi olarak 1583'te Sultan III. Murad'ın annesi Nurbanu Sultan tarafından yaptırılmıştır. "Bimarhane-i Valide-i Atik" olarak da bilinen bu hastane daha sonraları Sultan III. Selim döneminde süvari kışlası olarak kullanılmıştır

=================================================================



SAKIZ KALESİ
.
Ege Denizi'nin doğusunda bulunan Yunan adası. Ada Türkiye'nin Çeşme yarımadasından Sakız boğazıyla ayrılır. Ada, ismini eskiden beri aranan ve Sakız ağacının gövdesinden çıkartılan sakız maddesinden almıştır.

Bizanslılar döneminde Anadolu'nun batı kıyısına yerleşen Türklerin akınına uğrayan ada daha sonraları Türklerin, Korsanların ve Cenevizlilerin eline geçmiştir. Kanuni zamanında Piyale Paşa tarafından 1566'da zaptedilmiş, 1694'te ise Venediklilerin eline geçmiştir. 1695 yılında Türklerin eline geçen ada, 1912'de Yunanlıların eline geçmiştir

=================================================================



Tabiki bunlar sadece kücük bir kismi hepsini anlatmaya calissak ne sayfa yeter nede forum
 

HTML

Üst