TraFoo
Banned
- Katılım
- 3 Ağu 2009
- Mesajlar
- 2,032
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Cemaatler
Türkiye,laik bir devlet olmasına rağmen Yakındoğu'da en fazla tarikat ve cemaat çeşitliliğine sahip bir ülkedir.Kendisini Nurcu, Süleymancı,Nakşi,Kadri olarak tanımlayan binlerce insanın yaşadığı Anadolu,bunca tarikat çeşitliliğine rağmen dindarlaşıyor mu?Kesinlikle hayır.İnsanlar,en küçük çıkarlar uğruna birbirini kullanmanın hesabını yapmakta,sürekli yalanlar söyleyerek müspet ve menfi anlamda yarar sağlamanın peşinde gitmekte ve maddi değerler için kişiliğinden her türlü ödünü rahatlıkla vermektedirler.O halde diyeceksiniz ki:''Bunca tarikat neyin nesi?''
İnsanoğlu,hayatın bütün problemlerini kendi gücü ve iradesiyle çözebilecek bir canlı değildir.O,eksik bir varlık olarak her zaman ait olma duygusuna sahiptir;bu nedenle insanlar toplumsal anlamda örgütlenerek sorunlarını daha rahat çözebilecek devlet aygıtına ihtiyaç hissetmişlerdir.Asayişin sağlanması,can ve mal güvenliği,iş bölümüne dayalı üretim,tarımın süspanse edilmesi,bayındırlık hizmetleri,eğitim ve sağlık harcamaları gibi bir çok gereksinimler,şüphesiz devletin gerekliliğine neden olan toplumsal ve bireysel ihtiyaçlardır.Devlet aygıtı, toplumun ve bireyin ihtiyaçlarını karşıladığı sürece hem vatandaşla arasında kopmaz bir bağ oluşturur hem de milletin kendisine verdiği egemenliği yürütme gücünü ilelebet devam ettirir.Devlet aygıtı,bireye ve topluma kendisini sorumlu hissetmez ve onların gereksinimini karşılamaz ise kitleler,kendilerini güvencede hissettiği,yardımlaşma ve dayanışmanın devamlılık arz ettiği yeni oluşumlar içerisine girerler;çünkü devlete olan güvenin sarsıldığı bir coğrafyada birey,geleceğini kurtarabilmek için yeni arayışlara sürüklenecektir.
Ülkemizde devlet,toplumsal sorunları çözümlemede kimi zaman yetersiz kalmıştır.Eğitimin ve sağlık hizmetlerinin para ile karşılanması,iş garantisinin olmayışı,sosyal güvenlik sisteminin toplumun tüm sınıflarına uzanmayışı ve buna benzer bir çok neden insanları çaresiz bıraktığından insanlar,küme küme cemaatlerin ve tarikatların içerisine girmeyi kurtuluş olarak görmüştür.Kimi insan, esnaflık yaparak geçimini sağladığından''İşler iyi gitmiyor.Belki felanca cemaatin mensubu olursam yeni müşteriler kazanırım.''düşüncesi ile tarikat mensubu olurken, kimisi de ''Oğlum üniversiteyi şehir dışında okurken felan cemaatin yurdunda kalsın.Onların yurtları hem ucuz hem de rahattır.''Mantelitesi ile cemaate katılır. Ülkemizde genç işsiz nüfusu hayli fazladır.Özel sektörün gelişmediği,sanayi devriminin yaşanmadığı ve kamu sektörüne yeteri kadar personelin istihdam edilmediği bir ülkede akibetini göremeyen gençler,boşluğa düşmekte ve bu boşluk cemaatler tarafından çok güzel doldurulmaktadır. İstikbali meçhul olan bir gencin çıkış noktası ancak kalabalık kitlelerin bireyi olma ve acizliğini bu yolla kamufle etme olacağından cemaatler,insanlardaki boşluğu çok güzel tamamlayacaktır.
Ülkemizde irtica ile mücadeleyi vazgeçilmez bir politik malzeme olarak düşünen siyasiler,cemaatlerin ve tarikatların Anadolu'da günden güne neden büyüdüğüne dair bir araştırma yapmış olsalardı,şüphesiz halkın gereksinimlerine eğilmenin irtica ile yapılacak mücadelede en önemli etken olduğunu anlarlardı.Şayet devlet,Gazi M.Kemal Atatürk'ün bıraktığı devrim kanunlarını kağıtta yazan yasalardan ibaret görmemiş olsaydı irtica ile yapılan mücadelede ne kolluk kuvvetlerine ihtiyaç kalırdı ne de otoriter müeyyidelere.
Şu anda ülkemizde toplumun yaşayan canlı örneği olan tarikatlar hakkında T.C'nin kurucusu Gazi M.Kemal Atatürk 30 Kasım 1925 tarihinde Tekke ve Zaviyelere ilişkin görüşlerini şu şekilde belirtmiştir:''Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti'ni tamamen asri ve bütün mana ve şekilleri ile mükemmel bir topluluk haline getirmektir.Bunu kabul etmeyen zihniyetleri, darmadağın etmek zaruridir.Şimdiye kadar dimağları paslandıran,uyuşturan bunlar olmuştur.Herhalde zihinlerde mevcut hurafeler bertaraf edilecektir;çünkü onlar çıkarılmadıkça dimağlara gerçeklerin ışıklarını yerleştirmek imkansızdır.Arkadaşlar,efendiler,ey millet!İyi biliniz ki T.C. şeyhler,dervişler ve mensuplar memleketi olamaz.En doğru,en gerçek tarikat,medeniyet tarikatıdır.Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kafidir;tarikat reisleri,bu dediğim hakikatı bütün açıklığı ile idrak edecek,kendiliğinden derhal tekkeleri kapatacak ve müritlerinin artık olgunluğa kavuştuklarını elbette kabul edeceklerdir.''(1)Atatürk,T.C.şeyhler ve dervişler memleketi olamaz diyordu;ama maalesef olmuştu bile.Hatta T.C'nin siyasi yaşamında parti liderlerinin bir oy makinesi haline gelen tarikat şeyhleri ve cemaat liderleri, nüfuzlarını kullanarak istedikleri partinin oy oranlarını artırabilecek güce ulaşmıştı.Yerel ve genel seçimlerde milletvekili adaylarının destek talep ettiği tarikatlar,eğitimsiz ve yoksul bırakılmış kitleleri çekebilmenin yanı sıra siyasi partileri de kendi etrafına yuvalamayı başarabilmişti.Artık ne devrim kanunlarının geçerliliği vardı ne de G.Mustafa Kemal Atatürk'ün tekke ve zaviye kanununa ilişkin görüşleri.
Gazi M.Kemal Atatürk,30 Kasım 1925 tarihinde çıkarttığı Tekke ve Zaviyeler ile ilgili kanunu sözleri ile açıklamasına rağmen 1950 yılından sonra iktidara sahip olan sağcı hükümetler,feodal batağa saplandıklarından tarikat şeyhleri ile dirsek temasına geçerek devrim kanunlarını rafa kaldırmışlardır.İçinde bulunduğumuz koşullarda tarikatların ve cemaatlerin günden güne büyümesinin nedeni kötü giden ekonomi ve hayat standartlarının düşmesidir.Kendisini yalnız hisseden,bir çıkar yol bulamayan,dayanışmanın ve yardımlaşmanın izlerinden eser bulamayan bireyler,aciziyetini yok etmek için değişik oluşumlara sürüklenmiştir.Cemaatler bu oluşumların yalnızca bir tanesidir.Tekke ve Zaviyeler kanuna muhalif olarak toplumsal yaşamda manevi bir güç olarak yaşayan tarikatlar ile mücadele ancak yaşam koşullarının ve ekonominin ihya edilmesi ile mümkündür.Ülkemizde bulunan sağ partiler,burjuva demokratik devrimini işlevsel olarak yerine getirmekle mükellef olmalarına rağmen feodal batağa saplanmış çeşitli fraksiyonlardan ibaret politik oluşumlardır;bu nedenle dinsel bir cemaat davasının yargıya olan etkileri ve yargıyla hükümet arasında başlayan gerilim ülkenin halen yarı feodal bir ülke olmasından dolayıdır.Atatürk devrimleri tamamlanmadan içinde bulunduğumuz açmazlardan kurtuluş mümkün değildir.Tarihi süreç, Türkiye'nin bundan sonraki kaderini sağ fraksiyonların eline bir kez daha bırakacak olursa, ekonomik çöküntüye bir de toplumsal çöküntünün eklenmesi kaçınılmazdır.
EKLER
1/Gazi M.Kemal Atatürk:Hasan Rıza Soyak,Atatürkten Hatıralar Cilt 1-Sf:267
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi - Cemaatler-Yasin ŞAHİNER