Cem Vakfı Başkanı "Nazım'a yapılanlar Fethullah Hoca'ya yapılmasın"

Serdengeçti

Banned
Katılım
8 May 2007
Mesajlar
1,808
Reaction score
0
Puanları
0
Aleviler, her seçim arifesinde hatırlanır, vaatler verilir, sonra unutulur. Zira öyle bir etkileri vardır ki sandıkta, tüm dengeleri değiştirir. Yıllarca CHP’ye verdikleri oylar yön değiştirince, Türk siyasal hayatında pek çok şey değişmedi mi? Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzetttin Doğan, değiştiğini söylüyor ve iddialı konuşuyor: “CHP’nin barajın altında kalıp kalmamasına Aleviler karar verir!”

Siz hep AKP’yi birilerinin iktidara taşıdığından bahsediyorsunuz. Kim onlar?
Bir kere Amerikalılar var. Kabul edelim ki, Kemal Derviş tarafından DSP’nin ikiye bölünmüş olması nedir? Derviş, aynen fareli köyün kavalcısı rolünü üstlendi. Bu, düşündüğünü söyleyen yurttaşların gözünden nasıl kaçtı hayret ediyorum. Geldi ve partiyi ikiye böldü. Önce, ’Ben yeni kurulacak partinin içinde olacağım’ dedi. İsmail Cem’in kansere yakalanması böyle bir oyuna geldiğini hissettiği içindir diye düşünüyorum. Hüsamettin Özkan’ı, Ecevit’in en yakınındaki adamları çekti ve sonra hepsini sipsivri, kendi başlarına yarı yolda bıraktı. ’Ben gelmiyorum’ dedi. Hem DSP’yi sıfırlattı hem de yeni kurulan partiyi...

Ama seçimlerden sonra, ’Eğer CHP’den aday olmasaydım Atatürk’ün kurduğu parti barajı aşamayabilirdi’ demişti Derviş. Sebep bu olamaz mı?
Olamaz, o haddini aşmış, CHP’nin barajın altında kalıp kalmamasına Aleviler karar verir. CHP, Aleviler oy vermediği zaman barajın altında kalır, onun denemesi 1999 seçimlerinde yapıldı zaten. Derviş’in CHP’ye girip girmemesiyle ilgili değildir baraj sorunu, Aleviler’in Cumhuriyet Halk Partisi’ne biçtiği rolle ilgilidir. Eğer Atatürk’ün partisi olarak, yurttaşları arasında ayrım yapmadan eşitliği sağlayabilirse, Aleviler de oylarını esirgemezler CHP’den. Bu, 1965’ten sonra hep böyledir... CHP’nin son seçimde Sünni kesimden aldığı oy oranı sadece yüzde 8-9 oranında. Yani Sünni kesimden çok oy alamıyor. Parti yöneticileri oturup bunu düşünmeliler.

Siz son seçimlerde ’Eğer bir parti laikliği tartışmaya açıyorsa bizim oyumuz ona gitmez’ demiş ve bunun için de dört adres göstermiştiniz: CHP, MHP, Genç Parti ve Yaşar Nuri Öztürk’ün Halkın Yükselişi Partisi...
Doğru, kendimle tutarlıyımdır. Çelişkiye düşmem, çünkü düşünerek söylerim. Laikliği tartışmaya açan siyasi partilere biz oy vermeyiz. Çünkü Aleviler için laiklik, aynı zamanda kendi inançlarını özgürce yaşayabilmek meselesidir. O açıdan çok önemlidir ve laikliği savunmayan partilere de Aleviler sıcak bakmaz, oy vermez.

MHP ALEVİLER’DEN BÜYÜK OY ALDI AMA HAK ETMEDİ

Peki bugün bir erken seçim olsa, yine MHP’yi işaret eder misiniz?
MHP, bu son seçimde hem Ege’de, hem İstanbul gibi büyük şehirlerde önemli ölçüde oy aldı Aleviler’den... Ama bu oyları haketmediler. Niye haketmiyorlar biliyor musunuz? MHP, milliyetçi bir parti görünümünde ya da öyle savunuyor kendini. Ama analizini yaptığınız zaman milliyetçi bir parti değil. Sözde milliyetçi bir parti MHP. Arap değerlerini savunan bir parti nasıl bir Türk miliyetçisi oluyor, onu anlamakta da, yorumlamakta da zorlanıyorum. MHP, Türk değerlerini savunmuyor. O da tıpkı AKP gibi şekilci İslamı savunuyor.

Türban konusunda MHP’nin AKP’ye tuzak kurduğunu öne sürenler var... Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hayır, fantezi o. Öyle bir şey yok. Biliyoruz ki Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanlığı Türkiye’de siyasal yaşamı etkilemiştir, dengeleri değiştirmiştir. Dengeleri niye değiştirdi? Çünkü uzlaşma ihtiyacını hissetmedi seçimi kazanan parti. Oysa halkın genel isteği neydi? Sayın Başbakan’ın seçim gecesi halkın önüne çıkıp gayet isabetle söylediği neydi? ’Uzlaşmayla aday belirleyeceğiz’ dedi ama daha ilk adımda yalan söyledi. Böyle bir ülke düşünebilir misiniz Batı’da? Bir siyasetçi halkın önüne çıkıp yalan söyleyecek, bir daha seçilecek. Mümkün mü? Siyasi yaşamı sona erer. Ama Türkiye tuhaf bir ülke. Bizde demokrasi daha emekleme döneminde. Niye? Çünkü vatandaşın demokrasi ile ilgili bilinci fevkalade zayıf, o günlük çıkarlarına bakıyor.

DENİZ BAYKAL’LA ÇANKAYA’DA CEMEVİ TEMELİ ATTIK

Peki geçen seçimlerde neden CHP’yi tek adres olarak göstermediniz?
Çünkü Alevilerle ilgili, Alevilerin anayasal haklarıyla ilgili hiç bir savunma yapmıyorlar. Kamuoyunun önüne çıkıp demiyorlar ki, ‘Alevilerin hakları şunlardır, onlar da paylarını almalıdır.’ Yani eşitliği savunmuyor CHP. Eşitliği savunmayan bir sosyal demokrat parti olabilir mi? CHP’nin en büyük noksanlığı oydu. Şimdi yeni bir açılım yapmaya başladılar. Mesela geçenlerde Sayın Baykal’la beraber bir cemevinin temelini attık Çankaya’da. Doğrusu, nasıl gelişecek, onu da izliyorum tabii. Sayın Baykal’ın eski yanlışlarını tekrarlamayacağını ümit ediyorum. Yani bunun Aleviler’in haklarını almaları için samimi bir yaklaşım olduğunu, bir mücadeleye başlangıç olduğunu düşünüyorum. Aksi takdirde siyaset bilimi diye bir bilim varsa, önümüzdeki dönem içerisinde siyasetin ayrışmaya başladığına tanık olursunuz. Bu da ne demektir? Yeni partiler kurulabilir Türkiye’de.

CHP’nin miyadını doldurduğunu söyleyenler var?
Yok, miyadını doldurmasını kimse istemez. Çünkü tarihsel bir kimliği var, o kimliğin daha da güçlenmesi için herkes çaba göstermeli. Laikliği savunanlar için söylüyorum bunu, tabii bunu savunurken de büyük sorumluluk parti yöneticilerine düşüyor. Artık CHP’yi daha demokratik bir yapıya kavuşturmaları lazım. Aşağıdakileri hor görmemeli, onlardan korkmamalı, çekinmemeliler. ‘Bunlar partiyi ele geçirirler, işgal ederler’ diye... ‘Partiyi küçük bir grupla götürelim ve o grubu da yetkilerle donatalım’ dememeliler. Demokrasiyi partiye de taşımalılar. Eğer çok daha büyük kitleler partiye girip söz sahibi olmak istiyorlarsa buna da saygı duyulmalıdır.

Peki ama Aleviler’in niye bir partisi yok?
Bunu bana dünyanın her yerinden soruyorlar. ‘Aleviler bu kadar kalabalık, niye partiniz yok?’ diye... Ben her seçimden önce şunu söylüyorum; siyasi partilerin Alevileri samimiyetle kucakladıkları oranda, Alevilerin kendi partilerini kurmaya gerek yok, ihtiyaç da yok. Çünkü bu birtakım ayrışmaları tetikleyebilir. Büyük güçler bu tür ayrımlardan istifade etmeye kalkabilir. Bu da ülkenin istikrarı için uygun olmayabilir. Ama siyasi partiler sürekli Alevileri iterlerse, onları bir araç gibi, oy deposu gibi kullanırlarsa hiç şüpheniz olmasın bir parti kurulacaktır. İlle de Aleviliği savunan bir parti değil ama Aleviliğin önderliğini yapacağı bir siyasi hareket ortaya çıkacaktır.

Bu dönemde çıkabilir mi?
Daha bekliyoruz.

Sizin böyle bir çabanız var mı peki?
Yok ama o çabayı gösterenlere destek veririm. Eğer siyasi partiler Alevilere haklarını almaları için gerekli desteği vermezlerse, gerekli çabayı göstermezlerse, yeni bir partinin kurulması çalışmalarını yapanlara destek vermek yanlış olmaz ama bugün o şartlar yok. Bugün CHP, cemevi temeli atabiliyor, kendisine bağlı belediyelerde ‘Cemevlerine arsa tahsisi için yardımcı olun’ diye talimatlar veriliyor. AKP’yi ise kararsız görüyorum. Yerel seçim öncesi bir çıkış yapacaklar ama bunda samimi olmadıkları Reha Çamuroğlu’nun istifasıyla belgelenmiş oldu artık.

ALEVİLER’DEN AKP’YE DE EPEYCE OY GİTMİŞTİR

Aleviler’den AKP’ye de oy gitmiş midir?
Evet, epeyce oy gitmiştir. Nasıl gitmiştir? Aleviler de sütten çıkmış ak kaşık değil, onlar da bu ülkenin bir yurttaşıdır. Ülkenin Sünnisi, Şafisi neyse, Hıristiyanı, Musevisi neyse, Alevisi de odur. Birtakım çıkarlar, birtakım bahşişler karşılığında oy vermiş olabilirler.

Reha Çamuroğlu’nun etkisi olmuş mudur?

Hayır, Reha Çamuroğlu’nun halk içerisinde öyle tanınmışlığı falan yoktur.

NAZIMA YAPILAN FETHULLAH HOCAYA YAPILMASIN
Sizin Fethullah Gülen’e yakın olduğunuz söyleniyor...
Fethullah Hoca’yı tanırım. Saydığım bir insan. Onu İslam’la ilgilenen bir düşünür, bir filozof olarak görüyorum. Birkaç defa görüştük, konuştuk, kendisi geldi. Cemevlerinin yapımında olumlu bir katkısı vardır. Hatırlarsınız, yıllar önce ’Camilerin yanında cemevleri de yapılmalı’ diye beyanat vermişti.

Manevi desteğin yanısıra maddi bir desteği de oldu mu cemevleri yapımı için?Hayır. Maddi bir destek yok. Ama manevi olarak savunmuştur; ‘Cemevleri olmalı’ diye... Bu önemli bir olaydır. Artı, tartışmaya açık bir insan. Ben o açıdan Fethullah Hoca’nın düşüncelerinden hiçbir zaman çekinmedim. Zaten bizdeki yanlış o. Fethullah Hoca ile konuşmak, dost olmak bence bir sakınca değil, tam tersine insanlar konuşarak anlaşır. Onun öcü gibi gösterilmesi yanlış. Fethullah Hoca kendi alanında bilge bir kişi. Ben düşüncelerini paylaşmasam da öyle...

ECEVİT DE SORMUŞTU
Fethullah Gülen’in AKP üzerinde etkisi ne sizce?
Onu bilmiyorum. Doğrusunu isterseniz 10 yıl önce Fethullah Hoca’nın gücü neydi? Bunu rahmetli Ecevit de bana sormuştu. ’Fethullah Hoca’yı nasıl buluyorsunuz?’ diye... ’Fethullah Hoca’nın düşüncesi açık ve net. Eğitim yoluyla, demokratik yolla 15-20 yıl içersinde Türkiye’yi bir Müslüman devlet haline dönüştürmek istiyor. Amacı bu’ dedim. ‘Gerçekten öyle mi düşünüyorsun?’ dedi. ’Evet, ben öyle düşünüyorum, öyle görüyorum’ dedim. Bugün de o konudaki kanaatim değişmiş değil. 10 yıl geçti. Kendisi değişti mi, neler düşünüyor onu bilemiyorum. Ama bence bir Nazım Hikmet’i düşünün... Nazım Hikmet’i sevmeyebilirsiniz, Marksist’ti diye, komünistti diye... Ama Nazım Hikmet’in büyük bir şair olduğunu reddedebilir misiniz? Ne oldu? Yurtdışında öldü. Hâlâ da mezarı getirilemiyor. Türkiye bu tip şeyleri aşmalı.

Yani Nazım Hikmet’e yapılanlar Fethullah Gülen’e yapılmamalı mı diyorsunuz?
Elbette... Fethullah Gülen konusu da, onun Türkiye’ye gelmesi konusu da müsamaha görmeli. Eğer varsa işlediği suçlar, adil bir şekilde yargılanmalı. Yani Fethullah Hoca olduğu için değil, bir insandır o da ve insan gibi yargılanmalı...

Mine ŞENOCAKLI/Vatan
 
Amerikaya gideceksin en son orda görülmüş.Yolun açık olsun.
 
İzzettin Doğan'ın Fethullah'ı
Prof. İzzettin Doğan, kamuoyunda; Alevi toplumun önderlerinden birisi olarak tanınır. Kendisiyle tanışıklığımız 20 yıla yaklaşıyor. 1989 yılında Alevilik Bildirgesi'ni hazırlamış ve imzalaması için o sıralar asistan olan İzzettin Doğan'a da yollamıştım. Sayın Doğan; o bildiriye imza atmadı. Çünkü; Alevilik adına riske girmeyi göze alamıyordu. 1994'ten sonra Alevi örgütlenmesi hızlanınca Sayın Doğan, Cem Vakfı'nı kurdu. Bu süreçte, ben; Reha Çamuroğlu ve rahmetli Abidin Özgünay kendisine fikren yardımcı olduk.
1995'te Sayın Doğan, Doğru Yol Partisi ile seçim işbirliğine girmeye çalıştı. Kendisini uyarıp milletvekili adayı olmasını önledik. Fakat; Sayın Doğan'ın sağ güçlerle ilişkisi hep sürdü. 1999 yerel yönetim seçimlerinde işadamı Adnan Polat, CHP'den İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olunca buna da karşı çıktı. İşte bu tavrı; onunla benim aramıza karakedi girmesine yol açtı.

NAZIM'A 2. ÖLÜM
Prof. İzzettin Doğan şimdi de Fethullah Gülen'in korumalığına soyunmuş gözüküyor. Sayın Doğan; geçen gün Vatan Gazetesi'ne verdiği röportajda; Fethullah Gülen'in durumunu Nazım Hikmet'in durumuna benzetiyor. Prof. Doğan; Fethullah Gülen için, 'Onu bir filozof olarak görüyorum!' diye övgüler dizdikten sonra; Türkiye'ye girmesine izin verilmesini istiyor.
Filozof; 'dünya ve evren' gerçeğini anlamaya çalışan; nereden gelip nereye gittiğimizi akıl süzgecinden geçiren yetkin insan demektir. Dünyayı akılla değil de din veya duygu ile açıklamaya kalkışan hocalara, hacılara, imamlara asla filozof denilemez. Sayın Doğan, bir hocayı filozof konumuna yükseltmekten maksadınız nedir?
Biliniz ki Fethulla Gülen; Türkiye'den sürülmüş birisi değildir. Devlet aleyhindeki çalışmaları yüzünden hakkında kovuşturma açılacağını anlayınca sağlığını gerekçe göstererek Amerika'ya kaçmıştır.
Biliyorsunuzdur ama tekrar aktarayım: Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı; Fethullah Gülen hakkında; Hazırlık 99/4200, esas 2000 nolu dosya ile dava açmıştır. Dava gerekçesinde yazılan şudur: Laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyette bulunmak.
Ve; elde edilen delillere dayanarak, 11.08. 2000 tarihinde, Fethullah Gülen hakkında gıyabi tevkif kararı da verilmiştir.
İşte bu engeli aşmak için AKP hükümeti yasadışı örgüt tanımlamasını bile değiştirmiştir ama son öğrendiğime göre bu dava Yargıtay'a gönderilerek temyiz edilmiştir. Yani; sevgili dostunuz Fethullah Gülen; adaletin huzuruna çıkıp da aklanamamıştır. Durum bu iken Fethullah Gülen'i mazlum konumuna getirmekteki maksadınızı kamuoyuna dürüstçe açıklamanızı bekliyoruz.
Sayın Doğan; nasıl olur da Nazım Hikmet'le Fethullah Gülen'i aynı kefeye korsunuz? Nazım 12 sene hapiste yatırılmış; afla çıktıktan sonra hayatı karartılmış; bu yüzden de yurt dışına kaçmak zorunda bırakılmıştır. Hakkında yapılan işlemlerin ne olduğunu siz iyi biliyorsunuz.
Fethullah Gülen ise; ABD'de 179 dönümlük, yarım düzine villanın bulunduğu bir çiftlikte ağırlanıyor. Bir eli yağda, bir eli balda. Onun müritleri hükümetin içinde bakan konumuna bile geldiler.
Bunları siz de biliyorsunuz Sayın Doğan?

İMAMLA YARDIMCI
Fethullah Gülen, suç işlemiş ise adil biçimde yargılanmalı imiş... Sayın Doğan; başta siz olmak üzere; bakanların, başbakanların, cumhurbaşkanlarının koruduğu bir insana kim ne yapabilir ki...
Humeyni nasıl 1979'da Fransa'dan uçakla İran'a getirildi ise; Fethullah Gülen de ABD'den İstanbul'a getirilmek isteniyor. Siz de onlarla birlikte 'Türkiye İslam Cumhuriyeti'nin temellerini atmaya çalışıyorsunuz. Yandaşlarına, 'Devletin kılcal damarlarına kadar sızın, zamanı gelinceye kadar orada gizlenin!' diyen birisiyle birlikte... O baş imam olduğunda siz de yardımcısı olur; Türkiye'yi bir güzel yönetirsiniz.
Bu arada AKP'yi kötüleyip Fethullah Hoca'yı yüceltirken; bu hükümetin akıl hocasının da Fethullah Gülen olduğunu gizlemeye çalışıyorsunuz. Bu ne muhabbet böyle?
Fethullah Gülen hakkında benim söylediklerimi unutun. Ya ABD Utah Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Hakan Yavuz'un son değerlendirmesine ne diyeceksiniz? Fethullahçılarla içli dışlı olan Dr. Yavuz özetle diyor ki:
- Fethullahçıların düşünceleri, cumhuriyetin kuruluş felsefesine uygun değil.
- Bunlar, islam dinini araç yaptılar; maddiyatçılar.
- Demokrasimiz ve toplumsal barış açısından ciddi rahatsızlık veriyorlar.
- Dış güçlerle işbirliği yapıyorlar ve onlar tarafından kullanılabilir konumdalar.
Sayın Doğan; bu özellikler; sizi rahatsız etmiyor ise; Fethullah muhafızlığına devam edin. Fakat; artık Alevi toplumu adına söz söylemeyi bırakın. Bu cumhuriyeti Alevi toplumu size rağmen de savunmaya devam edecektir
- Rıza ZELYUT
 
İzzettin Doğan a en güzel cevap yine alevilerden geldi:
Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Ali Balkız ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Genel Başkanı Turgut Öker, "Nazım Hikmet'e yapılanlar, Fethullah Hoca'ya yapılmamalı" diyen Cem Vakfı Başkanı Pro. Dr. İzzettin Doğan'a tepki gösterdi. Balkız ve Öker, "İzzettin Doğan, Fethullah Gülen'e sahip çıkıyor, ılımlı İslam'a doğru gidiyor ise, Alevi toplumunu tümüyle karşısına alıyor demektir" dedi.

ABF Genel Başkanı Balkız ve AABK Genel Başkanı Öker tarafından yapılan ortak açıklamada, İzzettin Doğan'ın, Fethullah Gülen ve Nazım Hikmet'i karşılaştırarak çağdaş insanları incittiği ifade edildi.

"İzzettin Doğan'ın üstlendiği rol, zor bir roldür. Hoca o rolü oynayamaz. Aleviler buna izin vermez. Olsa olsa gider Çamuroğlu'nun durumuna düşer. İzzettin Doğan, Alevilerin çağdaş, demokratik, laik cumhuriyetten yana olduklarını bilecek konumdadır. Buna rağmen, Fethullah Gülen'e sahip çıkıyor, yol ve yön değiştirerek, ılımlı İslam'a doğru gidiyor ise, Alevi toplumunu tümüyle karşısına alıyor demektir. İzzettin Doğan, Gülen'e sahip çıkacağına, özünü dara çekerek Alevilerin sorunlarına sahip çıksın. Bugünlerde şehitleri anacağımız Madımak katliamına karşı herhangi bir duruşu kamuoyuna yansımadığı gibi, şehitlerine sahip çıkanlara Cem Vakfı Sivas Şubesi Başkanı aracılığıyla "şehitlerinizi unutun' demektedir. Doğan, Madımak Oteli'ne 15 yıl boyunca bir kez dahi uğramamıştır. Kaldı ki, Gülen'in ülkeye dönüp dönmeyeceği, dönecekse nasıl döneceği kendi bileceği iştir. Doğan bunu kendine iş edinmesin." (ANKA)
 
Geri
Üst