SEPTAGH
New member
Yıl 1989… Death metal’in kilometre taşlarından biri olarak kabul edilen Cannibal Corpse… Vokalde Chris Barnes, gitarlarda Jack Owen ve Bob Rusay bass gitarda Alex Webster ve davulda Paul Mazurkiewicz. New York Buffalo’lu grup Buffalo’da 3 tane yerel albüm kayıdı yapar. Bunlar Tirant Sin, Beyond Death, ve Leviathan’dır. Fakat onların durmaya niyeti yoktur ve 1990 yılında Scott Burns’ün yapımcılığında(sepultura,deicide) efsane Cannibal Corpse albümü ‘Eaten Back to Life’ yayınlanır, hayalleri gerçeğe dönüşür. ‘shredded humans’ ve ‘Born in a Casket' gibi klasikleşmiş Cannibal Corpse parçaları ,artık tüm death metal camiasına mal olmuştur. Ve bu albüm çok ses getirir. Cannibal Corpse’u artık kimse durduramaz. Daha sonra 1991 ‘Butchered at Birth’ albümü yayınlanır. Bu albüm tam anlamıyla ilkel bir death metal sounduna sahiptir. ‘Meat Hook Sodomy’ ‘Covered With Sores’,’ Vomit the Soul’,‘Innards Decay’ gibi gore parçalara ev sahipliği yapan albümden sonra gruba tur kapıları da çoktaaan açılmıştır. Aradan bir yıl daha geçerki cannibal corpse albüm yapmaya doymaz ve death metal severleri ‘Tomb of the Mutilated’ albümüyle beslemeye devam eder. Bu albüm büyük ihtimalle Cannibal Corpse’un en popüler albümüdür çünkü ‘Hammer Smashed Face’ parçası bu albümde yer almaktadır. Cc her albümde verdiği tadı arttırmaya devam eder. ‘I Cum Blood’,‘The Cryptic Stench’ bana kalırsa bu albümün diğer klasik parçalarındandır. Daha sonra 1994 yılında Jim Carrey’nin kararıyla Ace Ventura: ‘Pet Detective’ filmine sountrack olan ‘Hammer Smashed Face’ tekrar gündeme gelir(“If vomit were a movie, this would be the soundtrack”- ‘kusmuk’ bir film olsaydı bu müzikte soundtrack’i olurdu)" cannibal corpse bu fırsatın ne kadar önemli olduğunun farkındadır,ve bu parça bir daha akıllardan silinmez hale gelir.Bu filmden sonra da Jim Carrey tam bir Cannibal Corpse fanı olurJ. 1993’te ‘hammer smashed ep’si yayınlanır. İçinde 3 tane parça olan bu albümde cannibal Corpse’dan hammer ‘smashed face’ , Possessed’den ‘The Exorcist’ Black Sabbath’dan ise ‘Zero the Hero’ coverlarıyla ep yayınlanır. 1994 Yeni bir döneme giren Cannibal Corpse Bob Rusay’ı gruptan atar ve yerine Malevolent Creation’dan Rob Barrett ile anlaşır ve oda kendisini bu hastalıklı müziğin içinde bulur.1994 yılında ‘The Bleeding’ albümüyle Cannibal corpse en iyi satış rakamına ulaşır(110.000’in üzerinde) ve paraya para demez. Magazin dergilerinde, radyolarda ve mtv’de sık sık çıkmaya başlar. ‘Staring Through the Eyes of the Dead’,‘Fucked With a Knife’ ‘Stripped, Raped and Strangled’ gibi popüler cannibal corpse parçaları bu albümde yer almaktadır. Yıl 1995’i göstermektedir ki grubun bel kemiklerinden vokalist Chris Barnes müzikal farklılıklar??? nedeniyle gruptan ayrılır ve kendi yoluna gider. Onun yerine Monstrocity (benim için efsanevi death metal grubu) ‘den vokalist hayvan adam George ‘Corpsegrinder’ Fisher gelir. Cannibal Corpse 4 ayak üstüne düşer ve yürü ya kulum demeye devam eder. Son albümden 2 yıl ara geçer ve Cannibal corpse ‘vile’ adlı albümünü yayınlar. İlk hafta 6.500 adet basılır ve tükenir. (Tabi bu albüm ‘Created to kill’ olarak daha sonra anılacaktır). Burada CorpseGrinder’ın gruba muhteşem uyumunu ve kattığı havayı görebiliriz. ‘Devoured By Vermin’ parçasının başında attığı çığlık ile büyülemiş ve kendini cannibal corpse fanlarına kabul ettirmiştir. Corpsegrinder’ın kendini kabul ettirmesi de Chris Barnes’dan sonra Cannibal Corpse’un bişi yapamıycana inananlara güzel bir kanıt olmuş ve bir grubun kaderinin tek bi grup elemanının yeteneğine
bağlı olduğu düşüncesini çürütmüştür. Artık death metal diyince akıllara ilk gelen isimlerden biri olan ve sarsılmaz denecek kadar sağlam bir yer edinen cc, 1997 yılında"Monolith of Death"adlı home vidyoyu satışa sunar ve Amerika’da 13.000’in üzerinde bir satış rakamına ulaşır. O sıralar Rob Barrett(şuanki Malevolent Creation gitaristi) gruptan ayrılmaya ve kendini ilgi alanlarına yöneltmeye karar verir. Onun yerine Nevermore grubundan Pat O’Brien gelir. Beraber 1998 yılında ‘Gallery Of Sucide’ albümü piyasaya çıkar. Tabi bi Eaten back to life albümü gibi değildir bu albüm ama teknik özellikleriyle dikkat çekmektedir(ilk aldığım cannibal corpse albümüydü). Güçlü rifleri, enstrümantal parçası olan ‘From Skin to Liquid’ bu albümün öne çıkan parçalarındandır. İlerleyen yıllarda yani 1999’ da ‘Bloodthirst’ albümü piyasa çıkar. Fear Factory ve Carcass’tan tanıdığımız Colin Richardson ismi ile çalışırlar. Bu albümde de istikrarlı müzik tavrını koruyan cc, ‘Dead Human Collection’ parçasıyla ön plana çıkar. Albümün hiçbir parçasında adrenalin düşmez ve aynı gazla sonuna kadar gidersiniz. Daha sonra 2000 yılında ikinci live albümü olan ‘Live Cannibalism’ albümü yayınlanır. Bu albümde gerçek brutalismi yaşarsınız. En popüler cc parçalarının bulunduğu bu albümde cannibalism son noktadadır. 2002 yılına geldiğimizde ise benim için en iyi ikinci cc albümü olan ‘Gore Obsessed’ piyasaya çıkar. Toplam 12 parçadan oluşan bu albümde bir de Metallica’dan No remorse cover’ı bulunuyor. 2003 yılında cannibal corpse, yıllardır üreten her grup gibi bir best of albüm niteliğini taşıyan ‘15 Year Killing Spree’ albümünü çıkarır. Albüm içerisinde demo kayıtları, cover parçalarıyla dvd şovu bulunmaktadır. Cannibal corpse’un en son performansı olan ‘The Wretched Spawn’ şubat 2004 ‘te yayınlandı. Bu albüm için corpsegrinder şöyle demiş”evet diğer cannibal corpse albümlerine nazaran biraz daha slow kaçıyor ama hala eski cannibal corpse death metali…”Albümü corpsegrinder’ın son parçada attığı 15 saniyelik screami kurtarır(bence). Bu albümden sonra Jack Owen gruptan ayrılmaya karar verir. Yerine Jeremy Turner gelir. Şimdi birçok corpse fanı Jeremy’nin cc için neler yapabileceğini merak ediyor. Cannibal Corpse’un gerçek death metal sevenlerin eminim ki kalbinde ayrı bir yeri vardır. Bana bu müziği sevdiren yegane gruptur. Çoğu kişinin bilip de dinlemeyeceği, dinleyip de anlamayacağı bu grubu canlı seyretmek ümidiyle…
bağlı olduğu düşüncesini çürütmüştür. Artık death metal diyince akıllara ilk gelen isimlerden biri olan ve sarsılmaz denecek kadar sağlam bir yer edinen cc, 1997 yılında"Monolith of Death"adlı home vidyoyu satışa sunar ve Amerika’da 13.000’in üzerinde bir satış rakamına ulaşır. O sıralar Rob Barrett(şuanki Malevolent Creation gitaristi) gruptan ayrılmaya ve kendini ilgi alanlarına yöneltmeye karar verir. Onun yerine Nevermore grubundan Pat O’Brien gelir. Beraber 1998 yılında ‘Gallery Of Sucide’ albümü piyasaya çıkar. Tabi bi Eaten back to life albümü gibi değildir bu albüm ama teknik özellikleriyle dikkat çekmektedir(ilk aldığım cannibal corpse albümüydü). Güçlü rifleri, enstrümantal parçası olan ‘From Skin to Liquid’ bu albümün öne çıkan parçalarındandır. İlerleyen yıllarda yani 1999’ da ‘Bloodthirst’ albümü piyasa çıkar. Fear Factory ve Carcass’tan tanıdığımız Colin Richardson ismi ile çalışırlar. Bu albümde de istikrarlı müzik tavrını koruyan cc, ‘Dead Human Collection’ parçasıyla ön plana çıkar. Albümün hiçbir parçasında adrenalin düşmez ve aynı gazla sonuna kadar gidersiniz. Daha sonra 2000 yılında ikinci live albümü olan ‘Live Cannibalism’ albümü yayınlanır. Bu albümde gerçek brutalismi yaşarsınız. En popüler cc parçalarının bulunduğu bu albümde cannibalism son noktadadır. 2002 yılına geldiğimizde ise benim için en iyi ikinci cc albümü olan ‘Gore Obsessed’ piyasaya çıkar. Toplam 12 parçadan oluşan bu albümde bir de Metallica’dan No remorse cover’ı bulunuyor. 2003 yılında cannibal corpse, yıllardır üreten her grup gibi bir best of albüm niteliğini taşıyan ‘15 Year Killing Spree’ albümünü çıkarır. Albüm içerisinde demo kayıtları, cover parçalarıyla dvd şovu bulunmaktadır. Cannibal corpse’un en son performansı olan ‘The Wretched Spawn’ şubat 2004 ‘te yayınlandı. Bu albüm için corpsegrinder şöyle demiş”evet diğer cannibal corpse albümlerine nazaran biraz daha slow kaçıyor ama hala eski cannibal corpse death metali…”Albümü corpsegrinder’ın son parçada attığı 15 saniyelik screami kurtarır(bence). Bu albümden sonra Jack Owen gruptan ayrılmaya karar verir. Yerine Jeremy Turner gelir. Şimdi birçok corpse fanı Jeremy’nin cc için neler yapabileceğini merak ediyor. Cannibal Corpse’un gerçek death metal sevenlerin eminim ki kalbinde ayrı bir yeri vardır. Bana bu müziği sevdiren yegane gruptur. Çoğu kişinin bilip de dinlemeyeceği, dinleyip de anlamayacağı bu grubu canlı seyretmek ümidiyle…