Can Paker: Laiklik demokrasiden önce gelir demek, Saddam rejimi iyi demektir

VolkaN

Altın Üye
Katılım
28 Haz 2007
Mesajlar
8,232
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere;ayağım takıl
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Başkanı Can Paker, 'Laiklik demokrasiden önce gelir demek, Saddam rejimi iyi demektir' dedi.
Milliyet'in haberine göre Paker, geçen hafta evinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bazı gazetecileri buluşturduğu davet hakkında merak dilen bazı konulara açıklık getirdi.

Başbakan Erdoğan'la İstanbul Belediye Başkanlığı yaptığı dönemden beri tanıştıklarını belirten Paker 'Kendisiyle çok sık görüşmeyiz. Karşılaştığımızda olaylarla ilgili fikrimi söylerim. O da bazen "TESEV şu konuda bir araştırma yapsa yararlanırız" der. Bir kez onun isteğiyle Güneydoğu Anadolu'da nasıl bir sosyal politika gütmek gerektiğiyle ilgili bir araştırma yaptık.' dedi.

Son dönemlerde laikliğin demokrasiden önce gelmesi gerektiğini söyleyen bir kısım çevrelerin olduğunu söyleyen Paker, 'Laiklik demokrasiden önce gelir demek, Saddam rejimi iyidir demek. Laikti çünkü. Sovyetler Birliği laikten de ileri, ateistti. Ama demokrat değildi. Benim inancım şu; demokrasi doğal olarak laikliği oluşturur.' şeklinde konuştu.


kaynak
 
herkesin görüşü kendince doğrudur birşey diyemeyiz.. benim görüşüme görede saddam rejiminde laiklik olsaydı ; ne işkence olurdu ne dini sömürü olurdu ne de idamlar olurdu ve şuan irak ayakta olurdu.. laiklik olmadan asla demokrasi olmaz.. ( tabi laiklik anlayisini iyi yorumlamak ve anlamak gerekli) ve sadece demokraside hiç bir işe yaramaz sadece demokrasi olsa her önüne gelen ülke yönetir ülkeyi istediği şekle sokar ister batirir isterse çıkarırdı tabi sadece yönetmekte değil sadece demokrasi olsaydi basin yayin kurulusları satilik insanlar yada ülkeyi bölmek isteyen güçler her daim faaliyette olur her uygun ortamda ülkeyi krize sokar insanların beyinlerini yikar türkiyeyi bölmek için ellerinden geleni yaparlardı.. laiklik güçlü ülkelerin olmazsa olmazlarındandır.. bir çok güçlü ülke laik kaldıkları için ayaktadırlar.. saygılarımla
 
yine çarpıtma yorumları toplamışsın kardeşim. demek laiklik demokrasiden önce dersen saddam rejimi oluyor öylemi, demokrasi laiklikten önce dersen ne oluyor, ırağı özgürleştirip iyi etmiş AB_D rejimimi oluyor. laikliği saddam rejimiyle eş gösterme çabası ve hatta dahada azgınlaşmış bu beyni kabız ,ağzı ishal zat ateizmle laikliği aynı kefede gösterme çabasına girmiş. gelelim asıl çarpıtılan noktaya. hiç bir kişi yada kurum, kuruluş anayasada olmayan hak ve özgürlüklere sahip olamaz, bireysel olarak kendine hak olarak gördüğü ve özgürlük algıladığı olguları yasaların önünde göremez.HERKES ANAYASANIN BELİRTTİĞİ KURALLAR ÇERÇEVESİNDE ÖZGÜRDÜR. sınırsız özgürlük yoktur, cumhuriyetin ve anayasanın temel kurallarına herkes bağlı olmak zorundadır. kimse yasaların üstünde değildir. heleki demokrasi ile laikliği karşılaştırma çabası cahillik değilse düpedüz bilinçli bir saldırıdır. ki çekilmeye çalışıldığı nokta itibari ile tam bir provakasyondur. sayın yorumcu (adı yazıda geçen gereksiz zat) bence sen AB-D li abilerinide al memleketine git lan. saygılarımla...
 
böylece hiçbirşey bilmediğini öğrenmiş olduk
toplum ümmet olunca demokrasi oluyor ama, laik olunca demokrat olamıyor deseymiş bari,
en azından "yakın çevresi" ona yoğun destek verirdi :hhmanD
kendisine siyasal bilimler fakültelerinden herhangibirisinde siyaset bilimi dersi verilmesi mantıklı oalcaktır
 
İlk olarak Can Peker hakkında kısa bilgi vereyim.Can Peker TESEV denilen yapının başıdır... Bu TESEV denilince de akla Soros gelir... Soros'un akla gelip hayırla anılmasını sağlayan da gene bu Can Paker'dir ve demiştir ki; "Soros, Türkiye'ye her yıl 2 milyon dolar gönderiyor!.."

Soros bey her yıl, 2 milyon doları bu Can Paker'in TESEV'ine gönderir, "Dağıtın" dermiş... Can Paker paranın, Soros Bey'in ölmüşleri ruhu için harcandığı kanaatinde!..

Gelgelelim bu konuda farklı görüşler var... Mesela Türk Silahlı Kuvvetleri, Soros ve onun gönderdiği para konusunda "İyi" konuşmuyor...

Asker bir "Andıç" hazırlamış, şu satırları koymuş...

"Bu andıç, ABD ve AB'nin kendi amaçlarına uygun olarak yönlendirdiği sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri hakkında bilgi vermek ve bu kapsamda alınabilecek karşı tedbirler hakkında onay almak maksadıyla hazırlanmıştır."

Söz konusu Andıç'ta memleketin kremasına mensup birçok muhteremin adı anılırken Can Paker'e de icraatları nedeniyle özel bir yer verildiği görülüyor..

Orgeneral Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı olur olmaz ilk yaptığı konuşmalardan birinde şöyle demişti...

"TSK'yı yıpratmak için bir belge yayınlanmıştır. (TESEV hazırladı) Tanıtımı sırasında yerli-yabancı konuşmacıların (AB Türkiye temsilcisi kastediliyor) sözleri her türlü tahammül sınırını aşmıştır..."

Asker PKK'yı nasıl "Sakıncalı görüyorsa, bu teşkilatı da sakıncalı" görüyor...

*********************************************************

Laikliğin önüne “Sıfatlar” koyanlar!

KAVRAMLAR düşüncenin en önemli araçlarıdır. Bu nedenle onların güçlü bir bilgi birikiminin ve sağlam bir muhakemenin ürünü olmaları gerekir. Kavram üreteceğim diye kafanıza göre takılamazsanız. Takılmaya çalışırsanız komik olursunuz. Hiç kimse yazdıklarınızı ciddiye almaz. Gülünür geçilirsiniz.
Ancak son zamanlarda tuhaf kavramlar üretmek siyasi projelerde çok başvurulan stratejik bir yöntem haline geldi. Özellikle son yıllarda içinde bulunduğumuz bölgeyi yeniden haritalandırmak isteyen güçlerin uzantısı olan sözde düşünce kuruluşları ve sivil toplum organizasyonları maksatlarına uygun kavramlar üretip duruyorlar. Birisi hiç yabancımız değil: Ilımlı İslam. 11 Eylül’de New York’ta yaşanan faciadan sonrasında BOP adlı projeyi hızla hayata geçirmek isteyenlerin pek sevdikleri bu kavram, güya, İslam dünyasında radikal dincilerin etkisini kırmak için dolaşıma sokulmuş izlenimi veriyor. Fakat perde arkasındaki gelişmelere bakınca hiç de öyle olmadığını anlıyorsunuz: Yoksa Türkiye gibi, laikliğin sistemin kurucu ilkesi olduğu bir ülkede, amaçları o ilkeyi önce aşındırmak, ardından tamamen etkisizleştirmek ve ortadan kaldırmak isteyenler “ılımlı İslam’ı temsil ediyorlar” diye neden açıkça desteklensinler?
‘Demokratik laiklik’
Din ve devlet ilişkisini sağlıklı bir çerçeveye oturtmayı başarmış bir Cumhuriyetin temel direğini çökertmeye yönelik teşebbüsler İslam’ın ılımlılaşması ve modernleşmesi şeklinde neden yorumlansın?
ANCAK ülkemizde son zamanlarda kavram kargaşasıyla zihinleri bulandırma çabaları daha da vahim bir hal aldı. Özellikle hakim medyada konuşlanmış ve Türkiye’yi küreselleşmeye entegre etme görüntüsü altında aslında Büyük Ortadoğu Projesi içinde dönüştürmek isteyen birtakım işbirlikçiler bu konuda başı çekiyor. Burada hazırlanan sahte kavramlar, projelerin yürütücü memurları tarafından sanki gerçek kavramlarmış gibi servis ediliyor. Bunun son ve çok art niyetli olduğu için en tehlikeli örneği “demokratik laiklik” denilen uydurma kavram.
Amaç kafa karıştırmak
Bu kavram, ilk kez geçen yıl Cumhuriyet mitingleri sırasında Cumhuriyetçi kurucu ruhun temel ilkesine sahip çıkanların temsil ettikleri gerçek laiklik kavrayışını karalamak için uyduruldu. Amaç, devlet-din ve toplum ilişkisinin çerçevesini net bir şekilde belirleyen laiklik ilkesine karşı sözde alternatif bir laiklik anlayışı üreterek Türk halkının kafasını bulandırmak, Cumhuriyetin kurucu ilkesi konusunda şüpheler uyandırmaktı. Demokrasi ve insan hakları gibi kavramlar altında turuncu devrimlere ve BOP’a fikri lojistik destek için yapılandırılmış sözde düşünce kuruluşlarının patentini taşıyan bu uydurma kavram, AKP hakkında açılan kapatma davasının açılmasının ardından, AB’liler tarafından da pek benimsendi. Önce Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso demokratik laiklikten bahsetti. Onu çok kısa süre sonra AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi, AB Komiseri Olli Rehn takip etti.
Laiklik demokrasinin koşulu
İKİ AB yüksek bürokratı da Türkiye’ye “demokratik laiklik” tavsiye edip, hukukun üstünlüğü ilkesini apaçık çiğneyerek Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davasında Türkiye için uydurulmuş bu suni kavramı dikkate alması gerektiğini ima ettiler. Niyetleri, kendi planlarını gerçekleştirme karşılığında temsilcisi oldukları birliğin planlarına kusursuz hizmet eden bir zihniyetin medyadaki temsilcileri ve son zamanlarda liberal adı verilen işbirlikçileri tarafından dolaşıma sokulmuş bu sahte kavrama bir itibar kazandırmak, böylece Yüce Mahkeme üstünde bir baskı unsuru olarak kullanmaktı.
Sonuç olarak, demokratik laiklik kavramı, Ilımlı İslam adı altında pazarlanan kavramın Türkiye’deki muadili, yani dengi. Ancak ılımlı İslam kavramı gibi yaygınlaşması şimdilik söz konusu değil. Çünkü sadece Türkiye için üretilmiş, geçersiz, itibarsız. Çünkü laiklik, temel bir ilke; bir demokrasinin gerçek bir demokrasi olabilmesinin koşulu. Onun önüne bu nedenle demokratik sıfatını getirmek hem anlamsız, hem imkânsız.
Nitekim Genelkurmay Başkanı Sayın Yaşar Büyükanıt da “isimlerin önüne çok sıfatlar getiriyorlar” eleştirisinde bulunurken, bu anlamsızlığa da dikkat çekmiştir.
Büyük saçmalık
SONUÇ olarak, demokrasinin önüne demokratik sıfatını getirmek ne kadar büyük bir saçmalıksa, laikliğin önüne de demokratik sıfatını getirmek o kadar, hatta belki de daha fazla saçmalık. Bunun en büyük kanıtı, demokratik laikliğin iki İngilizce karşılığını, “democratic laicite” ve “democratic laicism” kelimelerini tırnak içine alarak yazıp, Google’dan aradığınızda şu an ilki için sadece bir, ikincisi için beş sonucun çıkması. Yani İngilizce’de demokratik laiklik diye bir kavram yok! (Anglo-sakson geleneğinde laiklik yerine biraz daha farklı bir kavram olarak sekülerliğin kullanılması bu yokluğu açıklamaz.Çünkü laicite olarak tam 2 milyonu aşkın sonuç var; Laicism olaraksa kırkbini aşkın. Yine sekülerlik veya sekülarizm kavramlarının önüne demokratik sıfatını getirip tırnak içine alarak yaptığınız İngilizce taramada ilki için sadece 3500, ikincisi içinse 35 sonuç çıkıyor ki, bu internet dünyasının muazzam genişliğinde neredeyse hiç yok demek. Ve bu hiç yokların büyük çoğunluğu da zaten, bizdeki F tipi yapılanmanın medyadaki İngilizce yayın organları tarafından dolaşıma sokulmuş.) Ama daha önemlisi, “democratic laicism” için karşımıza çıkan bu beş sonuçtan üçünün, bizim buradaki değerlendirmemizi doğrulaması. Çünkü bu sonuçlara göre, Kuzey Irak’taki sözde devlet yapılanmasının yönetim sistemi demokratik laiklikmiş.
Kavram karmaşası
Bu demektir ki, demokratik laiklik denilen uyduruk kavram, bir süre sonra yaygınlaşabilir. Google’dan kavramın İngilizce karşılığını arayanlar, belki birkaç yıl sonra, bir anda laikliğin yeni yorumu veya alternatifi diye sunulan kavram hakkında binlerce sonuca ulaşabilir; tıpkı şu anda Türkçesinde ulaşabilecekleri gibi. Fakat bu, demokratik laikliğin, emperyalist projenin Türkiye ayağında, ılımlı İslam planının bir gereği olarak, laiklik ilkesini ve uygulamalarını tasfiye etmek için uydurulmuş sahte bir kavram olduğu gerçeğini değiştirmez: Yaratılan kavram kargaşasının amacı, bu gerçek konusunda kafaları bulandırmak, sahteyi hakikinin yerine geçirmektir.


Ufuk SÖYLEMEZ
 
CIA destekli soros ( pu ) çocukları can paker gibi köpekler bu ülkede havlıyor ya, başka ne diyeyim? birader!
 
Geri
Üst