atn42
New member
Cıvıma!
08 Ekim 2009 21:22
Kürsüde şık giyimli, hali vakti yerindeki adam: “Yükselen çığlığa, taleplere, dışarıda devam eden protestolara kulak verin” diyor.
Sözlerin sahibi TC Başbakanı!
Kürsüden uluslararası örgütlere böyle seslenen RTE:
Sanki ülkesinde yedi yıldır fakirliğe, fukaralığa, işsizliğe çare bulmuş, toplumu yaşamsal gerginliklerden arındırmış gibi; yabancılara ders veriyor.
Oysa IMF de, Dünya Bankası da “açların karnının vaatlerle doymayacağını… işsizliğin savaşa neden olabileceğini” açıkladılar.
RTE’ye sormaları gerekirdi:
Ülkende “yükselen çığlıklara, taleplere ve… hemen her gün sokaklardaki protestolara” kulak veriyor musun?
Yaşam sıkıntılarıyla çalkalanan, açlık sınırında yaşayan milyonların sorunlarını çözebildin mi?
Uluslararası kuruluşlar adları gibi biliyorlar ki Türkiye’de zengine, fukaraya sor bu soruyu, alınacak yanıt: Hayır olacak!
***
Bu ülkede son resmi verilere göre nüfusun yüzde 16’sının işi yok.
Nüfusu 70 milyon kabul edersek, Türkiyemizde en az 12 milyon insanımız işsiz. Evine günde iki ekmek götürecek kadar para kazanmıyor...
Konuşmalarında bol keseden istikrar, toplumsal refah satan hükümet başkanı:
Hemen her gün işsizlikten kaynaklanan toplumsal sorunları; sokak gösterilerini, ailesel bunalımların yarattığı kimi olayları ve hükümetin iş yaratması “taleplerini” duymazlıktan geliyor.
“Dünyanın bir bölümü sınırsız ölçüde tüketirken diğer bölümü açlıktan hayatta kalma mücadelesi yapıyor” derken Türkiye’deki aynı durumu görmezden geliyor.
Emrindeki bakanların açıklamalarından anlaşılıyor ki, son iki ayda elli bin-yüz bin azalmış işsiz sayısı.
Demek ki hükümet işsizliğe de çare bulmuş. Mantık bu!
***
Demokratik rejime saygılı, yasaların, yasal kurumların emrine boynu kıldan ince mi hükümetin?
Pekâlâ; ama demokrasinin temel kurallarına saygılı hükümetin yaptırımları arasına şu örnek olayı nasıl yerleştireceğiz?
Memurlara verilecek zammı iki altı ayda 2.5+2.5 diye saptayan ve dayatan hükümet kararına karşı çıkıldı.
Çalışanlarla hükümet arasındaki zam anlaşmazlığı, alacağı karara hükümetin de sahip çıkması gereken uzlaştırma komisyonuna gitti.
Komisyon, çalışanlar lehine karar verdi. İki altı ayda memura zammı 4.5+ 4.5 olarak saptadı.
Hükümetin bu karara uyup uymayacağı kuşkulu. Hükümet bürokrasisinden alınan izlenime göre; uzlaşma kararına uymak, hayır zorunlu değil. Daha önce zam oranını Bakanlar Kurulu’ndan geçirerek, bildiğini okuyabilir.
Canın isterse diyebilir memur sendikalarına: Yüzde 2.5!
O zaman işçi-hükümet görüşmelerine, uzlaşma komisyonuna gereksinim neden? Al kararı hükümet; dayat memura! Olsun bitsin!
İlgili bakan, hatta Başbakan; memurun sesinin duyulmasını önlemek için gece gündüz sabah akşam, verilen yüzde 2.5 zamla memuru enflasyon altında ezdirmediklerini TV’lerde yineleyecekler.
AKP demokrasisi bu; al vur duvara, gene yazık oldu duvara!
***
AKP demokrasisinde daha neler olmuyor ki?
Üzerinde toplumsal mutabakat olan ‘Ne Mutlu Türküm Diyene…’ ‘Ordumuza Şükran Borçluyuz…’ ‘Milli Birlik Esastır’ gibi temel sloganları, örneğin İstanbul’un kurtuluşu nedeniyle kentin beş büyük camisinde mahyalara asmak bile AKP himayesindeki dincilerin sert tepkisiyle karşılaştı.
Sürekli Müslümanlık cinneti geçiren Vakit; dün, mahyalarda bu sloganları görünce tepkiyi “Kim bu işgüzar” diye manşetlere taşıdı.
Bol miktarda derneklerde tepki-tepki karşıtlarının kümelendiği Türkiye’de -dinci varakparede gördük- öylesini bulursun ki, örneğin ülkenin temel sloganlarının mahyaya asılması olayını, “açılım sürecinde atılan kışkırtıcı bir adım” diye niteleyen açıklamalar yaparlar.
Deniz Baykal’ın dediği gibi:
Açılım (da) cıvıdı!
kaynak
08 Ekim 2009 21:22
Kürsüde şık giyimli, hali vakti yerindeki adam: “Yükselen çığlığa, taleplere, dışarıda devam eden protestolara kulak verin” diyor.
Sözlerin sahibi TC Başbakanı!
Kürsüden uluslararası örgütlere böyle seslenen RTE:
Sanki ülkesinde yedi yıldır fakirliğe, fukaralığa, işsizliğe çare bulmuş, toplumu yaşamsal gerginliklerden arındırmış gibi; yabancılara ders veriyor.
Oysa IMF de, Dünya Bankası da “açların karnının vaatlerle doymayacağını… işsizliğin savaşa neden olabileceğini” açıkladılar.
RTE’ye sormaları gerekirdi:
Ülkende “yükselen çığlıklara, taleplere ve… hemen her gün sokaklardaki protestolara” kulak veriyor musun?
Yaşam sıkıntılarıyla çalkalanan, açlık sınırında yaşayan milyonların sorunlarını çözebildin mi?
Uluslararası kuruluşlar adları gibi biliyorlar ki Türkiye’de zengine, fukaraya sor bu soruyu, alınacak yanıt: Hayır olacak!
***
Bu ülkede son resmi verilere göre nüfusun yüzde 16’sının işi yok.
Nüfusu 70 milyon kabul edersek, Türkiyemizde en az 12 milyon insanımız işsiz. Evine günde iki ekmek götürecek kadar para kazanmıyor...
Konuşmalarında bol keseden istikrar, toplumsal refah satan hükümet başkanı:
Hemen her gün işsizlikten kaynaklanan toplumsal sorunları; sokak gösterilerini, ailesel bunalımların yarattığı kimi olayları ve hükümetin iş yaratması “taleplerini” duymazlıktan geliyor.
“Dünyanın bir bölümü sınırsız ölçüde tüketirken diğer bölümü açlıktan hayatta kalma mücadelesi yapıyor” derken Türkiye’deki aynı durumu görmezden geliyor.
Emrindeki bakanların açıklamalarından anlaşılıyor ki, son iki ayda elli bin-yüz bin azalmış işsiz sayısı.
Demek ki hükümet işsizliğe de çare bulmuş. Mantık bu!
***
Demokratik rejime saygılı, yasaların, yasal kurumların emrine boynu kıldan ince mi hükümetin?
Pekâlâ; ama demokrasinin temel kurallarına saygılı hükümetin yaptırımları arasına şu örnek olayı nasıl yerleştireceğiz?
Memurlara verilecek zammı iki altı ayda 2.5+2.5 diye saptayan ve dayatan hükümet kararına karşı çıkıldı.
Çalışanlarla hükümet arasındaki zam anlaşmazlığı, alacağı karara hükümetin de sahip çıkması gereken uzlaştırma komisyonuna gitti.
Komisyon, çalışanlar lehine karar verdi. İki altı ayda memura zammı 4.5+ 4.5 olarak saptadı.
Hükümetin bu karara uyup uymayacağı kuşkulu. Hükümet bürokrasisinden alınan izlenime göre; uzlaşma kararına uymak, hayır zorunlu değil. Daha önce zam oranını Bakanlar Kurulu’ndan geçirerek, bildiğini okuyabilir.
Canın isterse diyebilir memur sendikalarına: Yüzde 2.5!
O zaman işçi-hükümet görüşmelerine, uzlaşma komisyonuna gereksinim neden? Al kararı hükümet; dayat memura! Olsun bitsin!
İlgili bakan, hatta Başbakan; memurun sesinin duyulmasını önlemek için gece gündüz sabah akşam, verilen yüzde 2.5 zamla memuru enflasyon altında ezdirmediklerini TV’lerde yineleyecekler.
AKP demokrasisi bu; al vur duvara, gene yazık oldu duvara!
***
AKP demokrasisinde daha neler olmuyor ki?
Üzerinde toplumsal mutabakat olan ‘Ne Mutlu Türküm Diyene…’ ‘Ordumuza Şükran Borçluyuz…’ ‘Milli Birlik Esastır’ gibi temel sloganları, örneğin İstanbul’un kurtuluşu nedeniyle kentin beş büyük camisinde mahyalara asmak bile AKP himayesindeki dincilerin sert tepkisiyle karşılaştı.
Sürekli Müslümanlık cinneti geçiren Vakit; dün, mahyalarda bu sloganları görünce tepkiyi “Kim bu işgüzar” diye manşetlere taşıdı.
Bol miktarda derneklerde tepki-tepki karşıtlarının kümelendiği Türkiye’de -dinci varakparede gördük- öylesini bulursun ki, örneğin ülkenin temel sloganlarının mahyaya asılması olayını, “açılım sürecinde atılan kışkırtıcı bir adım” diye niteleyen açıklamalar yaparlar.
Deniz Baykal’ın dediği gibi:
Açılım (da) cıvıdı!
kaynak