Bunları Biliyor Muydunuz?

Vtnsvr

New member
Vural SAVAŞ
Onursal Yargıtay C.Başsavcısı



Mesut Yılmaz 1996 yılında, Anavatan Partisi Binası’nda, partisinin Başbakanlık Divanı üyelerine şunları söylüyordu:

“Devlet, 8 yıl önce MİT’e alternatif emniyet içinde bir oluşum yarattı… Ama bunlar son bir yılda siyasilere hizmet etmeye başladı… Hükümet olayı örtmesin diye ben elimdeki belgeleri muhafaza ediyorum… Bunlar çok büyük örgüt ama ben korkmuyorum (Yiğit Bulut, Mesut Yılmaz ‘hangi örgütü’ işaret ediyor, Vatan Gazetesi / 07.08.2008).”

Yıllar sonra bir yazarımız şu soruyu sormak ihtiyacını duyuyor: “Her yerde, her alanda, her şekilde kuşatılmış bir durumdayız. Cemaatten olmayanların yaşam şansı bulamayacağı bir Türkiye’ye doğru gidiyoruz. Bu kuşatmaya boyun eğecek miyiz, kıracak mıyız? (Oray Eğin, Fethullah kuşatmasını kıracak mıyız?, Akşam Gazetesi / 13.03.2008.”

Bunları yazarken, iki değerli yazarımızın yazıları aklıma geldi. Çok önemli bulduğumdan, virgülüne dokunmadan sizlerle paylaşmak istiyorum:

1- 216 oyla Meclis’te kabul edilen Uyuşmazlık Mahkemesi Yasası, pek çok yönden vicdanımı kanatıyor. Adalet duygumu yaralıyor.

AKP kapatma davası sırasında çok çarpıcı bir olay yaşanıyor. Karardan bir hafta önce Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, TBMM Başkanlığı’na yazı yazarak, Uyuşmazlık Mahkemesi ile ilgili tasarının bir an önce yasalaşmasını istiyor. İki yıldır bekleyen tasarıyı AKP hemen öne çekiyor, istek yerine geliyor.

Adalet duygum yaralanıyor. Çünkü: Uyuşmazlık Mahkemesi Yasası’nda yapılan değişiklik, mahkeme başkan ve üyelerine kıyak çekiyor. Ücret artışı, görev süresi uzatma gibi.

Adalet duygum yaralanıyor. Çünkü: Önünde kapatma davası bulunan Yüksek Mahkeme Başkanı, kapatma kararının muhatabı olan iktidar partisinden o dönemde hiçbir istekte bulunamaz. Hele de, kapatma davasına bakan mahkeme üyelerinden biri bu istekten yararlanan konumunda ise:

… Bu skandaldan sonra Ahmet Akyalçın, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı’ndan istifa etmek zorunda.

Eder mi? Elbette kendisi bilir. Burası Türkiye. Burada bu gibi tavırlar sürpriz. Bu ölçüler lüks. (Yalçın Doğan, rakamlar şaka gibi ama istifa, Hürriyet Gazetesi / 22.08.2008).


2- Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil “yolsuzluk” suçlaması ile mahkemeye verildi, yargılama sonunda hapse mahkûm edildi. Rütbeleri söküldü, Silahlı Kuvvetler’le ilişkisi kesildi. Mahkumiyeti bitti ve şimdi özgür. Bu nedenle artık bazı duyumlarımı yazabilirim.

Erdil, basit bir yolsuzluk suçlamasıyla yargılandı. Silah alımlarında komisyon istemek, ihalelerden pay almak gibi konular değildi suçlama. Fındık, fıstık parası, maydanoz alımı, bazı parçaları eksilen porselen takımlardan yargılandı eski komutan.

Örneğin Deniz Kuvvetleri 4 milyar dolarlık denizaltı alacak. Vatan’da bu denizaltıların pek işe yaramadığı anlatılıyordu Çarşamba günü. Benim aklıma ise “Türkiye’nin gerçekten denizaltıya ihtiyacı var mı?” sorusu takılmıştı. İlhami Erdil, örneğin böyle saçma bir alımdan komisyon kapmakla yargılansa bugünkü yazıyı yazmayı düşünmezdim bile.

Şimdi gerilere gidelim… Ecevit, Başbakan. Yüksek Askeri Şûra toplanmış. Erdil Paşa da “Donanma komutanı” sıfatıyla şurada oturuyor. Askerler her yıl yaptıkları gibi, Silahlı Kuvvetler prensipleri ile bağdaşmayan personelin ihracı konusunu ortaya koyuyorlar. İhracı istenenlerin çoğu dini faaliyetlerle bulunanlarla ilgili. Ecevit bu kez ihraçlara karşı çıkıyor. İddiaların doğru olmadığına inandığını söylüyor.

Bunun üzerine komutanlar aralarında toplanıp Ecevit’e ayrıntılı bilgi vermeyi kararlaştırıyorlar. Anlatma görevi de İlhami Erdil’e veriliyor.

Erdil ertesi günkü toplantıda ordudaki irticai faaliyetleri ayrıntılarıyla anlatmaya başlıyor. Bu faaliyetlerde asıl itici güç Fethullan Gülen tarikatı. Erdil Paşa, Fethullah Gülen tarikatının faaliyetlerini bütün ayrıntılarıyla ve belgeleriyle anlatıyor.

Ecevit’in yüzü asılıyor. İlhami Erdil’in Fethullah Gülen’le yakınlığı ima etmesi üzerine Ecevit, “Siz benim laikliğimi mi sorguluyorsunuz, benim laikliğime inanmıyor musunuz?” diye soruyor. Erdil ne yapacağını şaşırıyor. Bunun cevabını o anda söylemek elbette çok zor. Ama sözü birden Hüseyin Kıvrıkoğlu alıyor ve Ecevit’e çok sert bir ifadeyle “Evet Sayın Başbakan, sizin artık laikliğe önem verdiğinize inanmıyoruz” diyor.

Hava buz gibi oluyor. Şûra sona eriyor, ihraçlar imzalanıyor, Fethullah Gülen tarikatına çok yakın olduğu bilinen bir kişi ise gerekli notunu alıyor.

Not alan kişi en etkili göreve geldiği andan itibaren İlhami Erdil’i takibe aldırıyor. Yaptığı her işin rapor edilmesini istiyor. Punduna getiriliyor, Erdil hakkında yolsuzluk iddiasıyla dava açılıyor. Sonucu biliyorsunuz. (Can Ataklı, İlhami Erdil intikam kurbanı mı?, Vatan Gazetesi / 26.07.2008).

http://www.asahaber.com/modules.php?name=News&file=article&sid=10367
 

HTML

Üst