ςคﻮคtคא_кђคภร khans
New member
Buharalı Mehmetçikler
Sayı: 567 - 17.10.2005 | -
Kurtuluş Savaşı’nda Türkistan’dan gelen, Türkiye için canını veren gönüllüler vardı. Sayıları çok değildi ama anlamı büyüktü bu desteğin. Ayrıca tarihe “Rus altınları” olarak geçen altınlar da aslında Buhara’dan gelmişti. Ve Sakarya Zaferi sonrası yine Buhara’dan gönderilen üç kılıç ve el yazması Kur’an-ı Kerim, Ankara’ya büyük moral veriyordu. Gelen heyet ise “İzmir” diyordu.
Bugünkü Özbekistan’ın Margilan şehrine bağlı Kumtepe köyünden kalkıp hac vazifesi için Hicaz yollarına düşer. Anadolu’ya geldiğinde Balkan Harbi’nin patlak verdiğini öğrenir. Bunun üzerine hac yolculuğunu yarıda keserek bir grup arkadaşıyla gönüllü olarak Osmanlı ordusuna katılır. Önce Balkan, sonra da Birinci Dünya Savaşı’nda yer alır, canla başla savaşır. 1918’de savaşın bitmesiyle birlikte, gerçekleştiremediği hac vazifesini yerine getirir. Geri dönüşte tekrar Anadolu topraklarına uğrar. Ancak geldiği Çukurova, Fransız işgali altındadır. Bu sefer Kuva-i Milliye’ye girerek milli mücadele saflarına katılır. 2. Kavaklıhan Savaşı’nda eline geçirdiği makineli tüfekle Fransız birliklerini durdurarak savaşın seyrini değiştirir. Bu yenilginin ardından Fransızların Tarsus yakınlarındaki Ballıca köyünde sivil halka karşı giriştikleri kıyımı önlemek için başlatılan taarruzda sağ bileğinden aldığı yara sonucu 29 Mayıs 1920 tarihinde şehit düşer.
Orta Asya’dan kalkıp gelerek Türkiye için şehit düşen bu kahraman, Milli Mücadele’nin sembolü Türkistanlı Hacı Yoldaş’tır. Şimdi Tarsus şehir mezarlığında yatmakta olan Hacı Yoldaş ve diğer Türkistanlı arkadaşlarının adına Tarsus şehir mezarlığının girişine dikilmiş bir anıt bulunmaktadır.
O ve onun gibi çok sayıda Türkistanlı, Milli Mücadele’de Türk ordusu saflarında yer almış, hiçbir karşılık beklemeden bağımsızlık mücadelesine kanıyla canıyla destek vermişti.
TRT Televizyonu, Cumhuriyet’in kuruluşunun 82. yılı dolayısıyla hazırladığı yeni bir belgeselle Milli Mücadele’nin bu farklı bir cephesini, bilinmeyen Türkistanlı kahramanlarını mercek altına alıyor. “Kurtuluş Savaşı’nda Türkistanlılar” isimli belgesel, iki yıl önce yayımlanan ve büyük ilgi gören 13 bölümlük “Milli Mücadele-Son Tanıklar” belgeselinin yapım ve yönetimini üstlenen Abdulhamit Avşar’ın imzasını taşıyor. Üç bölümden oluşan belgesel, Türkiye-Türkistan ilişkilerini geçmişten Kurtuluş Mücadelesi’ne kadar bütün yönleriyle ele alıyor.
“Kurtuluş Savaşı’ndaki Türkistanlılar” belgeseli düşüncesinin, “Son Tanıklar” belgeselinin çekimleri sırasında ortaya çıktığını belirten Abdulhamit Avşar, “Genel merkezi Adana’da bulunan Kuvva-i Milliye Mücahit ve Gazileri Derneği’nin arşivlerini incelerken ilginç bir husus dikkatimizi çekti. Üyelerin bazılarının doğum yerlerinin karşısında ‘Türkistan’ yazıyordu. Bu bizim çıkış noktamız oldu. Araştırmalarımız derinleştikçe hiç ummadığımız büyüklükte bir tablo ortaya çıktı. Dönemin Türkiye-Türkistan ilişkileri yalnızca gönüllülerin Çukurova Kuvva-i Milliye hareketlerinde yer almaları ile sınırlı kalmıyor, siyasi ve diplomatik ilişkilerden ekonomi ve eğitim sahasına kadar uzanıyordu. Bunun üzerine konuyla ilgili bir belgesel yapmaya karar verdik.” diyor. Avşar ve ekibi belgesel için araştırma ve çekimler dahil yaklaşık 2,5 senelik bir çalışma yapmış. Kuvva-i Milliyecilerin yakınları tespit edilip 47 kişi ile yüz yüze görüşülmüş. Ayrıca konunun uzmanı 15’e yakın akademisyen ve yerel tarih araştırmacısının bilgilerine başvurulmuş. Birçok kişi ve kuruluşun arşivlerinden istifade edilmiş, TBMM tutanakları ve dönemin gazeteleri taranmış. Bu çalışmayla Milli Mücadele’nin farklı bir cephesine küçük bir pencere açmaya çalıştıklarını belirten Abdulhamit Avşar, “Elbette bunlar Anadolu insanının fedakarlıkları ve mücadelesi ile karşılaştırıldığında sembolik sayılabilecek destekler. Fakat, Türkiye Türklerinin en zor zamanlarında yapılan bu desteklerin kardeşlik hislerinin büyüklüğü ve derinliğini göstermesi açısından özel bir önem taşıyor.” diyor.
Evet kimisi hacca giderken, kimisi öğrenci olarak gelmiş Türkiye’ye. Ama hepsi de ülkelerine geri dönmeyip Türkiye’nin bağımsızlığı için savaşmış, gazi ya da şehit olmuşlar.
Türkistan’ın Milli Mücadele’ye verdiği destek, gönüllü mücahitlerle sınırlı değil tabii ki. Ne yazık ki, tarihe Rus yardımı olarak geçen fakat gerçekte Buhara Cumhuriyeti’nin gönderdiği 100 milyon altın ruble tutarındaki yardım vardır. Zor zamanda gelen bu yardım, Ankara Hükümeti için büyük moral ve güç kaynağı olur. Moskova’ya giden Türk heyetinin maddi yardım talebine Lenin olumsuz cevap verince devreye Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Bey (Kocaoğlu) girer, Buhara’ya döner dönmez de yardım teklifini Meclis’e sunar. Buhara Meclisi teklifi tereddütsüz onaylayarak Timur Hazinesi’nden 100 milyon ruble değerindeki altının Türkiye’ye yollanmasına karar verir. O dönem için oldukça yüklü bir miktar olan yardım, Taşkent’ten vagonlara yüklenerek Moskova aracılığıyla gönderilir. Moskova, bu yardımların ancak 11 milyon altınlık kısmını 1920-1922 yılları arasında parça parça teslim eder. Geri kalan kısmı ise kendi hazinesine aktarır. Bu destek sebebiyle Atatürk, Buhara Cumhuriyeti’nin 1922’de Ruslar tarafından işgal edilmesi üzerine Türkiye’ye yerleşen Buhara Cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu’na sıcak ilgi gösterir, ölünceye kadar milletvekili maaşı bağlatır.
İzmir Fatih’ine Buhara kılıcı
Buhara, Anadolu’daki mücadeleye gönülden destek verirken bir yandan kendisi de Rus tehdidi altındadır. O yüzden Türkistan topraklarında da mücadele başlamıştır. Bu sefer de Ankara devreye girer ve milletvekili İsmail Soysallıoğlu, Özbek tekkesi Şeyhi Ata Bey ve birkaç kişiden oluşan bir heyeti “vezaif-i mahsusa” ile, yani özel bir görevle gayr-i resmi olarak Buhara’ya gönderir. Bu heyetin gayretleriyle orada “Milli Türkistan Birliği” adıyla bir teşkilat oluşturulur.
Bu heyetin gidişinden sonra Buhara’dan Ankara’ya bir heyet gelir. Maksat, Sakarya Zaferini kazanan Türk ordusunu tebrik etmek, destek mesajlarını iletmektir. Türkistanlı heyet, getirdiği mesajın yanısıra, üç kılıç ve “fevkalade ince bir suretle tezhip edilmiş” el yazması bir Kur’an-ı Kerim getirir. Kılıçlardan biri Atatürk’e, diğeri İnönü’ye, üçüncüsü ise İzmir’e girecek komutanadır. Yani Buhara halkı da “İzmir” demektedir. Bu, orduya ve Meclis’e büyük moral verir.
Mustafa Kemal Paşa, bizzat mecliste bu yardımı ve hediyeleri öven bir konuşma yapar ve şöyle der: “Dindaş ve karındaş Buhara halkının arzusunu yerine getirmek, bu Kitab-ı Mukaddes’i millete, seyf-i azizi (kutsal kılıcı) de İzmir fatihine teslim edeceğim. Allah’ın inayeti ile İnönü ve Sakarya muzafferiyetlerini kazanan milli ordumuz, İnşallah pek yakında bu kılıncı da kazanmış olacaktır.” 26 Ağustos 1922 günü başlayan Büyük Taarruzla birlikte Türk ordusu, 9 Eylül sabahı İzmir’e girer. Yunan bayrağını indirip Türk bayrağını göndere çeken askerlerin başında ise Yüzbaşı Şerafettin Bey vardır. Kılıcın sahibi o olur. Ama ne garip bir tecellidir ki, İzmir’i hedef gösteren Buhara, kısa bir süre sonra 68 yıl devam edecek Rus işgaline uğrar.
Biz burada sadece birkaç konuya kısaca değindik. “Kurtuluş Savaşı’ndaki Türkistanlılar” belgeseli, bütün bu konuları detaylarıyla ele alıyor, bilinmeyen pek çok gerçeği gün yüzüne çıkarıyor. Tarihî bir belge niteliğindeki belgeselin ilk bölümü, 17 Ekim günü TRT-2’de yayımlanacak.
Sayı: 567 - 17.10.2005 | -
Kurtuluş Savaşı’nda Türkistan’dan gelen, Türkiye için canını veren gönüllüler vardı. Sayıları çok değildi ama anlamı büyüktü bu desteğin. Ayrıca tarihe “Rus altınları” olarak geçen altınlar da aslında Buhara’dan gelmişti. Ve Sakarya Zaferi sonrası yine Buhara’dan gönderilen üç kılıç ve el yazması Kur’an-ı Kerim, Ankara’ya büyük moral veriyordu. Gelen heyet ise “İzmir” diyordu.
Bugünkü Özbekistan’ın Margilan şehrine bağlı Kumtepe köyünden kalkıp hac vazifesi için Hicaz yollarına düşer. Anadolu’ya geldiğinde Balkan Harbi’nin patlak verdiğini öğrenir. Bunun üzerine hac yolculuğunu yarıda keserek bir grup arkadaşıyla gönüllü olarak Osmanlı ordusuna katılır. Önce Balkan, sonra da Birinci Dünya Savaşı’nda yer alır, canla başla savaşır. 1918’de savaşın bitmesiyle birlikte, gerçekleştiremediği hac vazifesini yerine getirir. Geri dönüşte tekrar Anadolu topraklarına uğrar. Ancak geldiği Çukurova, Fransız işgali altındadır. Bu sefer Kuva-i Milliye’ye girerek milli mücadele saflarına katılır. 2. Kavaklıhan Savaşı’nda eline geçirdiği makineli tüfekle Fransız birliklerini durdurarak savaşın seyrini değiştirir. Bu yenilginin ardından Fransızların Tarsus yakınlarındaki Ballıca köyünde sivil halka karşı giriştikleri kıyımı önlemek için başlatılan taarruzda sağ bileğinden aldığı yara sonucu 29 Mayıs 1920 tarihinde şehit düşer.
Orta Asya’dan kalkıp gelerek Türkiye için şehit düşen bu kahraman, Milli Mücadele’nin sembolü Türkistanlı Hacı Yoldaş’tır. Şimdi Tarsus şehir mezarlığında yatmakta olan Hacı Yoldaş ve diğer Türkistanlı arkadaşlarının adına Tarsus şehir mezarlığının girişine dikilmiş bir anıt bulunmaktadır.
O ve onun gibi çok sayıda Türkistanlı, Milli Mücadele’de Türk ordusu saflarında yer almış, hiçbir karşılık beklemeden bağımsızlık mücadelesine kanıyla canıyla destek vermişti.
TRT Televizyonu, Cumhuriyet’in kuruluşunun 82. yılı dolayısıyla hazırladığı yeni bir belgeselle Milli Mücadele’nin bu farklı bir cephesini, bilinmeyen Türkistanlı kahramanlarını mercek altına alıyor. “Kurtuluş Savaşı’nda Türkistanlılar” isimli belgesel, iki yıl önce yayımlanan ve büyük ilgi gören 13 bölümlük “Milli Mücadele-Son Tanıklar” belgeselinin yapım ve yönetimini üstlenen Abdulhamit Avşar’ın imzasını taşıyor. Üç bölümden oluşan belgesel, Türkiye-Türkistan ilişkilerini geçmişten Kurtuluş Mücadelesi’ne kadar bütün yönleriyle ele alıyor.
“Kurtuluş Savaşı’ndaki Türkistanlılar” belgeseli düşüncesinin, “Son Tanıklar” belgeselinin çekimleri sırasında ortaya çıktığını belirten Abdulhamit Avşar, “Genel merkezi Adana’da bulunan Kuvva-i Milliye Mücahit ve Gazileri Derneği’nin arşivlerini incelerken ilginç bir husus dikkatimizi çekti. Üyelerin bazılarının doğum yerlerinin karşısında ‘Türkistan’ yazıyordu. Bu bizim çıkış noktamız oldu. Araştırmalarımız derinleştikçe hiç ummadığımız büyüklükte bir tablo ortaya çıktı. Dönemin Türkiye-Türkistan ilişkileri yalnızca gönüllülerin Çukurova Kuvva-i Milliye hareketlerinde yer almaları ile sınırlı kalmıyor, siyasi ve diplomatik ilişkilerden ekonomi ve eğitim sahasına kadar uzanıyordu. Bunun üzerine konuyla ilgili bir belgesel yapmaya karar verdik.” diyor. Avşar ve ekibi belgesel için araştırma ve çekimler dahil yaklaşık 2,5 senelik bir çalışma yapmış. Kuvva-i Milliyecilerin yakınları tespit edilip 47 kişi ile yüz yüze görüşülmüş. Ayrıca konunun uzmanı 15’e yakın akademisyen ve yerel tarih araştırmacısının bilgilerine başvurulmuş. Birçok kişi ve kuruluşun arşivlerinden istifade edilmiş, TBMM tutanakları ve dönemin gazeteleri taranmış. Bu çalışmayla Milli Mücadele’nin farklı bir cephesine küçük bir pencere açmaya çalıştıklarını belirten Abdulhamit Avşar, “Elbette bunlar Anadolu insanının fedakarlıkları ve mücadelesi ile karşılaştırıldığında sembolik sayılabilecek destekler. Fakat, Türkiye Türklerinin en zor zamanlarında yapılan bu desteklerin kardeşlik hislerinin büyüklüğü ve derinliğini göstermesi açısından özel bir önem taşıyor.” diyor.
Evet kimisi hacca giderken, kimisi öğrenci olarak gelmiş Türkiye’ye. Ama hepsi de ülkelerine geri dönmeyip Türkiye’nin bağımsızlığı için savaşmış, gazi ya da şehit olmuşlar.
Türkistan’ın Milli Mücadele’ye verdiği destek, gönüllü mücahitlerle sınırlı değil tabii ki. Ne yazık ki, tarihe Rus yardımı olarak geçen fakat gerçekte Buhara Cumhuriyeti’nin gönderdiği 100 milyon altın ruble tutarındaki yardım vardır. Zor zamanda gelen bu yardım, Ankara Hükümeti için büyük moral ve güç kaynağı olur. Moskova’ya giden Türk heyetinin maddi yardım talebine Lenin olumsuz cevap verince devreye Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Bey (Kocaoğlu) girer, Buhara’ya döner dönmez de yardım teklifini Meclis’e sunar. Buhara Meclisi teklifi tereddütsüz onaylayarak Timur Hazinesi’nden 100 milyon ruble değerindeki altının Türkiye’ye yollanmasına karar verir. O dönem için oldukça yüklü bir miktar olan yardım, Taşkent’ten vagonlara yüklenerek Moskova aracılığıyla gönderilir. Moskova, bu yardımların ancak 11 milyon altınlık kısmını 1920-1922 yılları arasında parça parça teslim eder. Geri kalan kısmı ise kendi hazinesine aktarır. Bu destek sebebiyle Atatürk, Buhara Cumhuriyeti’nin 1922’de Ruslar tarafından işgal edilmesi üzerine Türkiye’ye yerleşen Buhara Cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu’na sıcak ilgi gösterir, ölünceye kadar milletvekili maaşı bağlatır.
İzmir Fatih’ine Buhara kılıcı
Buhara, Anadolu’daki mücadeleye gönülden destek verirken bir yandan kendisi de Rus tehdidi altındadır. O yüzden Türkistan topraklarında da mücadele başlamıştır. Bu sefer de Ankara devreye girer ve milletvekili İsmail Soysallıoğlu, Özbek tekkesi Şeyhi Ata Bey ve birkaç kişiden oluşan bir heyeti “vezaif-i mahsusa” ile, yani özel bir görevle gayr-i resmi olarak Buhara’ya gönderir. Bu heyetin gayretleriyle orada “Milli Türkistan Birliği” adıyla bir teşkilat oluşturulur.
Bu heyetin gidişinden sonra Buhara’dan Ankara’ya bir heyet gelir. Maksat, Sakarya Zaferini kazanan Türk ordusunu tebrik etmek, destek mesajlarını iletmektir. Türkistanlı heyet, getirdiği mesajın yanısıra, üç kılıç ve “fevkalade ince bir suretle tezhip edilmiş” el yazması bir Kur’an-ı Kerim getirir. Kılıçlardan biri Atatürk’e, diğeri İnönü’ye, üçüncüsü ise İzmir’e girecek komutanadır. Yani Buhara halkı da “İzmir” demektedir. Bu, orduya ve Meclis’e büyük moral verir.
Mustafa Kemal Paşa, bizzat mecliste bu yardımı ve hediyeleri öven bir konuşma yapar ve şöyle der: “Dindaş ve karındaş Buhara halkının arzusunu yerine getirmek, bu Kitab-ı Mukaddes’i millete, seyf-i azizi (kutsal kılıcı) de İzmir fatihine teslim edeceğim. Allah’ın inayeti ile İnönü ve Sakarya muzafferiyetlerini kazanan milli ordumuz, İnşallah pek yakında bu kılıncı da kazanmış olacaktır.” 26 Ağustos 1922 günü başlayan Büyük Taarruzla birlikte Türk ordusu, 9 Eylül sabahı İzmir’e girer. Yunan bayrağını indirip Türk bayrağını göndere çeken askerlerin başında ise Yüzbaşı Şerafettin Bey vardır. Kılıcın sahibi o olur. Ama ne garip bir tecellidir ki, İzmir’i hedef gösteren Buhara, kısa bir süre sonra 68 yıl devam edecek Rus işgaline uğrar.
Biz burada sadece birkaç konuya kısaca değindik. “Kurtuluş Savaşı’ndaki Türkistanlılar” belgeseli, bütün bu konuları detaylarıyla ele alıyor, bilinmeyen pek çok gerçeği gün yüzüne çıkarıyor. Tarihî bir belge niteliğindeki belgeselin ilk bölümü, 17 Ekim günü TRT-2’de yayımlanacak.