TakeOne
New member
- Katılım
- 31 Eki 2007
- Mesajlar
- 200
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Dili dilimden, Soyu soyumdan, Dini dinimden öz kardeşlerimize sahip çıkamıyorsak yazıklar olsun bizlere!
Nerede bir saç teli için “Din Elden Gidiyor!” diye bağıran Müslümanlar?
Nerede Türk Birliğinden bahseden salon Türkçüleri?
Nerede İnsan Hakları diye ağlayıp özür dileyen liboşlar?
Geçtiğimiz günlerde Urumçi'de gerçekleşen menfur hadiseler neticesinde ölen Uygur Türklerinin ölü sayısının 1500 olduğunu medyanınsa ölü sayısının kasıtlı olarak az gösterdiği edinilen bilgilerimiz arasında. Konuyla ilgili görüştüğüm genel merkezi Kayseri de bulunan Doğu Türkistan dernekleri genel sekreteri Oktay Bozkurt durumun çok vahim olduğunu yazılı ve görsel medyanın bazı gerçekleri yansıtmadığını ifade etti. Bu yaşanılan vahşet karşısında sessiz kalan Türk'e gelince adalet, adalet diye zırvalayan Dünya ülkeleri maalesef kızıl komünist Çin'in yaptıkları karşısında sessiz. Sadece Çin'in yaptıkları karşısın damı sessiz Avrupa Devletleri elbette hayır. ABD'nin Irak'ı işgal etmesinin ardından aynı katliamlar, işkenceler Kerkük de Türkmenlere yaşatılırken de sessizliğini korumuştur ve korumaya da devam etmektedir. Aynı Avrupa'nın kokuşmuş birliğine girmek için kapılarında yıllardır sürünüyoruz. Neden Avrupa birliğine karşı Türk birliği kurulmuyor? Bu yüzdendir ki esaret altında yaşayan milyonlarca Türk var. Esaret altındaki milyonlarca soydaşımız ancak ve ancak kurulacak Türk birliğinin çatısı altında huzura kavuşabilir. Çeçenistan, Kerkük, Musul, Telafer, Hocalı, Doğu Türkistan, Bosna, Türklerin çoğunlukta yaşadığı Sırbistan'ın bazı bölgeleri hala tam olarak özürlüğüne kavuşamamıştır. Buralar hala yangın yeriyken ana yurdumuz vatanımız dedikleri Türkiye'miz üzerine düşen görevi ivedilikle gözden geçirip uygulamaya koymalıdır. Yani biran evvel Türk dünyasının bekası ve huzuru için bir çatı altında Türk dünyasını toplamalıdır.
Uygur Türkleri, zulmün ve esaretin pençesinde nice evladını yitirmiş ve yitirmeye devam etmektedir. Hürriyet uğruna bugün sokaklara dökülenlerin mücadelesi, sadece insanca yaşayabilmek ve Türk kalabilmek içindir. En doğal hakları olan bu mücadele çeşitli uygulamalarla komünist Çin Halk Cumhuriyeti tarafından engellenmeye çalışılmakta, eziyet ve işkenceyle Uygur Türklerinin haklarının birçoğu gibi yaşama hakları da ellerinden alınmaktadır.
Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere Uluslararası camia tarafından, dünyada insan haklarına yönelik çeşitli çözümlerin arandığı, standartların yakalandığı iddia edilmektedir. Uygur Türklüğünün yıllardır yaşadığı zulüm bu iddiaları boşa çıkartmaktadır. Burada ancak, bugün Irak'ta Kerkük de dün Bosna'da Çeçenistan'da, Karabağ'da yaşanan insanlık dramlarına sağır kalan bir uluslararası camianın varlığından söz etmek mümkündür.
Bu bakımdan uluslararası camianın Uygur Türklüğünün davasına destek vermesi, söylemlerinin samimiyetinin sınandığı yeni bir sınav olacaktır.
Türkiye, Türk milletinin ebedi vatanını koruyan varlık olduğu kadar, Türklüğün umudu ve koruyucusudur. Zira Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sahip olduğu gelenek ve güçle büyük devlet olma misyonunu yüklenmiştir. Bu, Anadolu Türklüğünün kaçınılmaz vazifesidir, tarihin çağrısı yüzyıllardır bu eksenden sapmamıştır. Bugün büyük devlet olabilmenin ölçütü; varlığına sahip çıkabilmek ve dünyanın neresinde olursa olsun, zulüm gören başta tüm Türkler olmak üzere bütün insanlığın umudu olabilme ülküsünü diri, güçlü ve elbette gerçek kılabilmektir.
Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden başta hükümet olmak üzere tüm kurumlar bu idealin arkasında durduklarını göstermek mecburiyetindedir. Bugün millî bir yas günüdür. Bugün millî bir davanın yeniden hatırlanması ve elbette, zulme karşı dik durma günüdür. Türkiye bu minvalde, Türklüğün umudu ve temsilcisi olduğu hakikatini bir kez daha ortaya koymak zorundadır. Bu husus da kanaatimizce en büyük sorumluluk hükümete düşmektedir.
Bilinmesini isteriz ki; Uygur Türklüğü asla yalnız değildir. O büyük Türk milletinin kıymetli bir parçasıdır. Birileri bu olaylar karşısında sus pus kalsa da bizler asla susmayacağız. Dünya da ne kadar esaret altında Türk varsa bilinmelidir ki Türk gençliği esaret altındaki bütün Türklerin yanındadır.
Ahmet Yılmaz
Nerede bir saç teli için “Din Elden Gidiyor!” diye bağıran Müslümanlar?
Nerede Türk Birliğinden bahseden salon Türkçüleri?
Nerede İnsan Hakları diye ağlayıp özür dileyen liboşlar?
Geçtiğimiz günlerde Urumçi'de gerçekleşen menfur hadiseler neticesinde ölen Uygur Türklerinin ölü sayısının 1500 olduğunu medyanınsa ölü sayısının kasıtlı olarak az gösterdiği edinilen bilgilerimiz arasında. Konuyla ilgili görüştüğüm genel merkezi Kayseri de bulunan Doğu Türkistan dernekleri genel sekreteri Oktay Bozkurt durumun çok vahim olduğunu yazılı ve görsel medyanın bazı gerçekleri yansıtmadığını ifade etti. Bu yaşanılan vahşet karşısında sessiz kalan Türk'e gelince adalet, adalet diye zırvalayan Dünya ülkeleri maalesef kızıl komünist Çin'in yaptıkları karşısında sessiz. Sadece Çin'in yaptıkları karşısın damı sessiz Avrupa Devletleri elbette hayır. ABD'nin Irak'ı işgal etmesinin ardından aynı katliamlar, işkenceler Kerkük de Türkmenlere yaşatılırken de sessizliğini korumuştur ve korumaya da devam etmektedir. Aynı Avrupa'nın kokuşmuş birliğine girmek için kapılarında yıllardır sürünüyoruz. Neden Avrupa birliğine karşı Türk birliği kurulmuyor? Bu yüzdendir ki esaret altında yaşayan milyonlarca Türk var. Esaret altındaki milyonlarca soydaşımız ancak ve ancak kurulacak Türk birliğinin çatısı altında huzura kavuşabilir. Çeçenistan, Kerkük, Musul, Telafer, Hocalı, Doğu Türkistan, Bosna, Türklerin çoğunlukta yaşadığı Sırbistan'ın bazı bölgeleri hala tam olarak özürlüğüne kavuşamamıştır. Buralar hala yangın yeriyken ana yurdumuz vatanımız dedikleri Türkiye'miz üzerine düşen görevi ivedilikle gözden geçirip uygulamaya koymalıdır. Yani biran evvel Türk dünyasının bekası ve huzuru için bir çatı altında Türk dünyasını toplamalıdır.
Uygur Türkleri, zulmün ve esaretin pençesinde nice evladını yitirmiş ve yitirmeye devam etmektedir. Hürriyet uğruna bugün sokaklara dökülenlerin mücadelesi, sadece insanca yaşayabilmek ve Türk kalabilmek içindir. En doğal hakları olan bu mücadele çeşitli uygulamalarla komünist Çin Halk Cumhuriyeti tarafından engellenmeye çalışılmakta, eziyet ve işkenceyle Uygur Türklerinin haklarının birçoğu gibi yaşama hakları da ellerinden alınmaktadır.
Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere Uluslararası camia tarafından, dünyada insan haklarına yönelik çeşitli çözümlerin arandığı, standartların yakalandığı iddia edilmektedir. Uygur Türklüğünün yıllardır yaşadığı zulüm bu iddiaları boşa çıkartmaktadır. Burada ancak, bugün Irak'ta Kerkük de dün Bosna'da Çeçenistan'da, Karabağ'da yaşanan insanlık dramlarına sağır kalan bir uluslararası camianın varlığından söz etmek mümkündür.
Bu bakımdan uluslararası camianın Uygur Türklüğünün davasına destek vermesi, söylemlerinin samimiyetinin sınandığı yeni bir sınav olacaktır.
Türkiye, Türk milletinin ebedi vatanını koruyan varlık olduğu kadar, Türklüğün umudu ve koruyucusudur. Zira Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sahip olduğu gelenek ve güçle büyük devlet olma misyonunu yüklenmiştir. Bu, Anadolu Türklüğünün kaçınılmaz vazifesidir, tarihin çağrısı yüzyıllardır bu eksenden sapmamıştır. Bugün büyük devlet olabilmenin ölçütü; varlığına sahip çıkabilmek ve dünyanın neresinde olursa olsun, zulüm gören başta tüm Türkler olmak üzere bütün insanlığın umudu olabilme ülküsünü diri, güçlü ve elbette gerçek kılabilmektir.
Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden başta hükümet olmak üzere tüm kurumlar bu idealin arkasında durduklarını göstermek mecburiyetindedir. Bugün millî bir yas günüdür. Bugün millî bir davanın yeniden hatırlanması ve elbette, zulme karşı dik durma günüdür. Türkiye bu minvalde, Türklüğün umudu ve temsilcisi olduğu hakikatini bir kez daha ortaya koymak zorundadır. Bu husus da kanaatimizce en büyük sorumluluk hükümete düşmektedir.
Bilinmesini isteriz ki; Uygur Türklüğü asla yalnız değildir. O büyük Türk milletinin kıymetli bir parçasıdır. Birileri bu olaylar karşısında sus pus kalsa da bizler asla susmayacağız. Dünya da ne kadar esaret altında Türk varsa bilinmelidir ki Türk gençliği esaret altındaki bütün Türklerin yanındadır.
Ahmet Yılmaz