HeLLSPoRT
нα¢кнєℓℓ ѕρσя ѕσяυмℓυѕυ
Bu takımın kullanma süresi doldu mu?
Cengiz Çandar
Cengiz Çandar: "Bu takımın kimliği kalmadı. Bu takımın bir çizgisi yok. Bu takımın kimyası bozuk.Yeni bir F.Bahçe planlamasına gitmek gerek."
Çok uzun süre ara verince insan nereden başlayacağını da iyi kestiremiyor. Ligin ilk yarısında Fenerbahçe'den memnun değildim, Fenerbahçelilerin büyük çoğunluğu gibi. Hoşnutsuzluğumun en önemli nedeni, ligin tepesine yerleşememiş olmamız değildi. Şampiyonlar Ligi'nden topu topu 2 puan elde ederek elenmemizdi. Geçen yılın üzerine çıkmayı bırakın, bırakın geçen yıl gelinen yeri korumayı, geçen yılın bir altının yanına bile yaklaşamadık.
Buna karşılık süperligde ise bir tırmanış başlamıştı. Lig arasına bakıp gidişin yönünü anlamaya çalıştım.
İlk yarının daha ortalarında FBTV'de yönetimin şimdiden bir dahaki sezonun planlamasını yapması gerektiğini birkaç kez söylemiştim. Tıpkı 2003-2004 sezonunda Ümit Milli Takımın iskeleti ile Pierre Van Hooijdonk takviyesiye Fenerbahçe'nin geleceğine yatırım yapılması ve takımın Christoph Daum'a emanet edilmesine benzer şekilde, şimdiden 2009-2010'un hesaplarının yapılması gerektiğini söylüyordum.
Bu, aslında, efendice şu iki şeyi birlikte söylemiş olmak idi:
1. Bu takım artık miyadını doldurmuştur.
2. Bu takımdan bu sezon pek beklentim yoktur.
Galatasaray'ı, Beşiktaş'ı yenmek, Hacettepe'ye 7 atmak, şampiyonluk potasına girmek filan kesmedi. Ama bir Fenerbahçeli olarak bozgunculuk yapacak halimiz yoktu. Sustuk. Bekledik.
Beklerken, bu takımın kullanma süresinin dolmuş olduğunu bilerek, görerek bekledik. O yüzden İstanbul Belediyesi'ne 2-0 yenildikten sonra Hacettepe'ye 7 atmaktan hiç heyecana kapılmadık. Gençlerbirliği'ne 1-0 yenilince de bunu sürpriz olarak karşılamadık.
Niçin?
Çünkü bu takımın kimliği kalmadı. Bu takımın bir çizgisi yok. Bu takımın kimyası bozuk.
21 maçın 6'sını yani yaklaşık üçte birini kaybetmiş, Şampiyonlar Ligi grubunu tek bir galibiyet alamadan kapatmış bir takımın ileriye dönük ışık verdiği söylenebilir mi?
Bir maçta çok iyi oynayıp rakibine gol yağdırsa ne olacak; Gençlerbirliği karşısında gördük işte. Koşmuyor, mücadele etmiyor, üst üste iki pas yapamıyor, sayısız pas hatası yapıyor, ağır, orta sahası dirençsiz, defansı korıdor gibi, forveti etkisiz.
Kocaeli'nden 5 gol yiyen Galatasaray'ı seyrederken maçın 85. dakikasında maçı çevirebileceğini, kazanabileceğini düşünerek seyrediyorsunuz; Gençlerbirliği karşısında 14. dakikada yenik duruma düşen Fenerbahçe'yi seyrederken maçın geri kalan yaklaşık 80 dakikasında maçı çeviremeyeceğinden emin, umutsuz bir biçimde gözleriniz sahaya takılmış kalıyor.
Fenerbahçe taraftarı bu takıma inanmıyor artık. İşin kötüsü Fenerbahçe takımı da özgüveni yok, mücadele hırsı yok, kendine inanmıyor.
Luis Aragones'in kariyerine diyecek hiçbir şey olamaz. Bu takımın başına Madrid'de 44 yıllık bir aradan sonra İspanya'yı Avrupa Şampiyonu yapmış, bu nedenle halkın omuzlarında yükselmiş bir teknik adam olarak geldi. Ama, korkarım, bir “kan uyuşmazlığı” oldu. Aragones, Fenerbahçe'ye olmadı.
Yönetimi, niçin Avrupa Şampiyonu bir teknik direktör getirdiniz diye eleştirmek anlamsız. Niçin Dani Guiza'yı, İspanya Gol Kralı'nı, Avrupa Şampiyonu İspanya Milli Takımı'nın oyuncusunu aldınız diye de eleştiremezsiniz. Ama olmadı işte.
O nedenle yeni bir Fenerbahçe planlamasına şimdiden gitmek gerek.
Peki ya, bu Fenerbahçe, ligin gelgitli haftaları içinde şampiyonluk potasında kalırsa, üstelik bir de şampiyon olursa; kupayı alırsa?
Bir Fenerbahçeli olarak elbette çok seviniriz. Çok mutlu oluruz.
Ancak, bütün bunlar bu takımın kullanma süresinin dolduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Fenerbahçe, 21 haftada 6 kez mağlup olamaz. Bunun mazereti olamaz.
Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi grubundan tek bir galibiyet almadan, 2 puanla çıkamaz.
Böyle olmuşsa, bu takımın kullanma süresi bitmiş demektir.
Önümüzdeki haftaların beni yanıltmasını çok isterim doğrusu...
KAYNAK
