MilliEğiti
New member
- Katılım
- 6 Nis 2010
- Mesajlar
- 530
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Hadi yandaş medya iş başına!
Madem ki, itirafçıların iddialarına itibar edildi,
Madem ki, koca paşalar, aydınlar, gazeteciler için dizi dizi dava açıldı,
Madem ki, “Ergenekon, Balyoz, Kafes” bilumum iddianameler harfiyen doğru kabul edildi,
Madem ki, PKK’lıların tutuklanması birinci ağızlardan eleştirilirken, askerlere kelepçe takılması için tempo tutuldu,
Biz de İmralı’daki şahsın, “olağan haftalık basın toplantılarının” sonuncusunda söylediklerini ciddiye alalım. Ve bununla bağlantılı olarak, PKK’nın şehir yapılanması KCK hakkında hazırlanan iddianamedeki tespitleri bir kez daha gündeme taşıyalım.
İmralı’daki şahıs önceki gün, “Devlete ve PKK’ya” şöyle seslendi:
“Artık bu işi uzatmanın manası yok, artık toplum bu çözümsüzlüğü, oyalamayı kaldırmıyor. Bana burada 7-8 yıldır, dört kez ‘bekleyin’ dediler, her seferinde ‘seçim’ var dediler. Ama sonuç ortada. Bizi oyalıyorlar, durum budur. Ben burada 12 yıldır sabrettim, sorunun çözümü için gece-gündüz uğraştım. Burada sabırla barışı, toplumsal çözümü gerçekleştirmeye çalıştım, bu sabrı gösterdim, ancak benim de bir sınırım var… Ben referandumdan sonra oyalamaya izin vermeyeceğim. Ben gerektiğinde 12 yıl daha dayanırım, gerektiğinde bir saniye bile sabretmem ve oyalamayı asla kabul etmem. İşte referandumdan sonra bu sefer önümüzde seçim var, seçime az süre kalmış bahanesiyle oyalanmayı kabul etmeyeceğim…”
Görüldüğü gibi Öcalan, kendisine 7–8 yıldır, dört kez, her seferinde “seçim” gerekçesiyle “bekleyin” denildiğini öne sürüyor.
İddia doğruysa, acaba Öcalan’dan “beklemesini” isteyenler kimlerdir? Bu, 7–8 yıldır Öcalan’la görüşülerek veya mesajlaşarak, “pazarlık” yapıldığının birinci ağızdan itirafı değil midir?
Bu bir itiraf değil de iftira ise tekzip edecek kimse var mıdır?.. (Öcalan’ın son açıklamalarını Zaman Gazetesi’nin atladığını, Yeni Şafak’ın ise bu önemli bölümü görmediğini kaydedelim)
KCK İDDİANAMESİNDEKİ İSİMLER
Abdullah Öcalan’ın iddiasını ciddiye almamızın yegane sebebi, “Ergenekon misillemesi” yapmak değil tabii… PKK’nın şehir yapılanması KCK hakkında hazırlanan iddianamede de o “pazarlıkların” ayak izlerinin olması…
İddianamenin bu bölümlerini daha önce çeşitli vesilelerle gündeme taşıdık. İlginçtir, muhalefet partileri buradaki iddiaları nedense hiç ağzına almadı. Daha önemlisi muhataplarından da en ufak bir yalanlama gelmedi.
İddianamede, kapatılan DTP yetkililerinin K. Irak’ta yaptıkları görüşmelerle ilgili hazırladıkları tutanaklar yer alıyor. 15 Aralık 2008’de Talabani’nin Süleymaniye’deki konutunda yapılan ve bilgisayara, ‘Celal Talabani ile yapılan görüşme’ adıyla kaydedilen bir tutanağa göre, DTP’lilerle, Talabani arasında şu konuşmalar geçiyor:
Celal Talabani: Hoş geldiniz sizi görmek güzel, burası sizin eviniz.
Ahmet Türk: Devlet PKK’yı tasfiye etmek istediğini söylüyor. Peki, PKK tasfiye olursa, Kürtlere ne verecek bu belli değil. PKK’yı beğenmeyebilirsin, ama tasfiye edilirse bütün Kürtler için çok olumsuz bir durum olur.
Celal Talabani: Benim Apo ile bir ilişkim var. 2 Kasım’da bana avukatları aracılığıyla bir mektup gönderdi. Ben bu talepleri Türk yetkililerine de iletmiştim. Benim PKK ile de bir diyalogum var. Bu bayramda ben talep etmişim ateşkesi, hem uzatılması konusunda da bir yaklaşım oldu. Silah bırakma ve ateşkes ilan etme arasında fark var. Ben silah bırakma yanlısı değilim. Ateşkes ilan edilsin. Silah bırakmanın karşılığı var. Ateşkes ilan etmek ise Türkiye’de çalışan arkadaşların mücadelesini yükseltmek için olmalıdır. Yine PKK’nın bir talebi vardı; genel af onu dile getirdik. Biz ‘MİT müsteşarları ile PKK’nın bazı ilişkileri var, sizin bilginiz dahilinde mi?’ dedik. Erdoğan, ‘MİT müsteşarının tüm ifadeleri benim ifademdir’ dedi. (dha)
Aynı iddianamede, Öcalan’ın cezaevi koşulları ve saçının kesilmesiyle ilgili olarak DTP’lilerin, dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’le yaptığı öne sürülen bir görüşmenin ses kaydından da söz ediliyor. Bu ses kaydında ise şu ifadeler var:
“Önderliğin saçının kesilmesi meselesi görüşme konusuydu. Bunlar görüşmüşler saç kesme meselesinde Bakan, ‘benim haberim kesinlikle yok’ demiş. Bakan kendi okuyor, o da o kanıya varıyor... Gerekirse görevden alacağız, bu şeyi söylüyor. Arkadaşlar televizyon meselesini not etmişler, televizyon verilmesini istemişler. Onunla ilgili bir yorum yapmamış, daha önce söylediği şeyi tekrar etmiş, ‘bazı konularda bazı şeyler yapmak istiyoruz, ama durumları da biliyorsunuz’ şeklinde ifade etmiş.” (TBMM Başkanı Şahin’in her sabah odasında böcek aranması uygulaması başlatmasının sebebi acaba bu muydu?)
Hem Öcalan’ın iddialarını güçlendiren, hem bu iddianameyi doğrulayan başka açıklamalar da oldu.
Mesela Başbakan Erdoğan daha geçenlerde partisinin Meclis grup toplantısında, “DTP’nin kapatılması, KCK operasyonları, Habur tutuklamaları” konusunda iktidara yöneltilen eleştirileri şöyle cevapladı:
“Olay sadece yasama ve yürütmenin attığı adımlarla bitmiyor, yargının atacağı adımlar da önemli. Biz parti kapatmaya karşı olduğumuzu söyledik. Ama DTP de kendisini kapattırmak için elinden geleni yaptı. Tutuklamalar nedeniyle hükümeti suçluyorlar. Habur’dan gelenleri hükümet mi tutukladı?..”
Mesela Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Temmuz ortalarında yaptığı Slovenya gezisinde, “Asıl mesele PKK’nın silah bırakmasıyla ilgilidir. Bunlar örtülü işlerdir. Çok uğraştık bu konularla, hiçbir dönemde yapılmadığı kadar uğraştık...” dedi.
KCK iddianamesindeki hususlar hakkında Başbakan Erdoğan olmasa bile TBMM Başkanı Şahin’e çeşitli sorular sormuştuk. Hiçbir cevap alamadık.
Acaba özellikle “yandaş medya”, Öcalan’ın son açıklamasından hareketle, bu KCK iddianamesini de çarşaf çarşaf manşetlere taşımaz mı? Belki onları ciddiye alıp, “yalan” diyen biri çıkar!..
BU SÖZLERİ YALANLAYACAK BİRİ VAR MI
Madem ki, itirafçıların iddialarına itibar edildi,
Madem ki, koca paşalar, aydınlar, gazeteciler için dizi dizi dava açıldı,
Madem ki, “Ergenekon, Balyoz, Kafes” bilumum iddianameler harfiyen doğru kabul edildi,
Madem ki, PKK’lıların tutuklanması birinci ağızlardan eleştirilirken, askerlere kelepçe takılması için tempo tutuldu,
Biz de İmralı’daki şahsın, “olağan haftalık basın toplantılarının” sonuncusunda söylediklerini ciddiye alalım. Ve bununla bağlantılı olarak, PKK’nın şehir yapılanması KCK hakkında hazırlanan iddianamedeki tespitleri bir kez daha gündeme taşıyalım.
İmralı’daki şahıs önceki gün, “Devlete ve PKK’ya” şöyle seslendi:
“Artık bu işi uzatmanın manası yok, artık toplum bu çözümsüzlüğü, oyalamayı kaldırmıyor. Bana burada 7-8 yıldır, dört kez ‘bekleyin’ dediler, her seferinde ‘seçim’ var dediler. Ama sonuç ortada. Bizi oyalıyorlar, durum budur. Ben burada 12 yıldır sabrettim, sorunun çözümü için gece-gündüz uğraştım. Burada sabırla barışı, toplumsal çözümü gerçekleştirmeye çalıştım, bu sabrı gösterdim, ancak benim de bir sınırım var… Ben referandumdan sonra oyalamaya izin vermeyeceğim. Ben gerektiğinde 12 yıl daha dayanırım, gerektiğinde bir saniye bile sabretmem ve oyalamayı asla kabul etmem. İşte referandumdan sonra bu sefer önümüzde seçim var, seçime az süre kalmış bahanesiyle oyalanmayı kabul etmeyeceğim…”
Görüldüğü gibi Öcalan, kendisine 7–8 yıldır, dört kez, her seferinde “seçim” gerekçesiyle “bekleyin” denildiğini öne sürüyor.
İddia doğruysa, acaba Öcalan’dan “beklemesini” isteyenler kimlerdir? Bu, 7–8 yıldır Öcalan’la görüşülerek veya mesajlaşarak, “pazarlık” yapıldığının birinci ağızdan itirafı değil midir?
Bu bir itiraf değil de iftira ise tekzip edecek kimse var mıdır?.. (Öcalan’ın son açıklamalarını Zaman Gazetesi’nin atladığını, Yeni Şafak’ın ise bu önemli bölümü görmediğini kaydedelim)
KCK İDDİANAMESİNDEKİ İSİMLER
Abdullah Öcalan’ın iddiasını ciddiye almamızın yegane sebebi, “Ergenekon misillemesi” yapmak değil tabii… PKK’nın şehir yapılanması KCK hakkında hazırlanan iddianamede de o “pazarlıkların” ayak izlerinin olması…
İddianamenin bu bölümlerini daha önce çeşitli vesilelerle gündeme taşıdık. İlginçtir, muhalefet partileri buradaki iddiaları nedense hiç ağzına almadı. Daha önemlisi muhataplarından da en ufak bir yalanlama gelmedi.
İddianamede, kapatılan DTP yetkililerinin K. Irak’ta yaptıkları görüşmelerle ilgili hazırladıkları tutanaklar yer alıyor. 15 Aralık 2008’de Talabani’nin Süleymaniye’deki konutunda yapılan ve bilgisayara, ‘Celal Talabani ile yapılan görüşme’ adıyla kaydedilen bir tutanağa göre, DTP’lilerle, Talabani arasında şu konuşmalar geçiyor:
Celal Talabani: Hoş geldiniz sizi görmek güzel, burası sizin eviniz.
Ahmet Türk: Devlet PKK’yı tasfiye etmek istediğini söylüyor. Peki, PKK tasfiye olursa, Kürtlere ne verecek bu belli değil. PKK’yı beğenmeyebilirsin, ama tasfiye edilirse bütün Kürtler için çok olumsuz bir durum olur.
Celal Talabani: Benim Apo ile bir ilişkim var. 2 Kasım’da bana avukatları aracılığıyla bir mektup gönderdi. Ben bu talepleri Türk yetkililerine de iletmiştim. Benim PKK ile de bir diyalogum var. Bu bayramda ben talep etmişim ateşkesi, hem uzatılması konusunda da bir yaklaşım oldu. Silah bırakma ve ateşkes ilan etme arasında fark var. Ben silah bırakma yanlısı değilim. Ateşkes ilan edilsin. Silah bırakmanın karşılığı var. Ateşkes ilan etmek ise Türkiye’de çalışan arkadaşların mücadelesini yükseltmek için olmalıdır. Yine PKK’nın bir talebi vardı; genel af onu dile getirdik. Biz ‘MİT müsteşarları ile PKK’nın bazı ilişkileri var, sizin bilginiz dahilinde mi?’ dedik. Erdoğan, ‘MİT müsteşarının tüm ifadeleri benim ifademdir’ dedi. (dha)
Aynı iddianamede, Öcalan’ın cezaevi koşulları ve saçının kesilmesiyle ilgili olarak DTP’lilerin, dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’le yaptığı öne sürülen bir görüşmenin ses kaydından da söz ediliyor. Bu ses kaydında ise şu ifadeler var:
“Önderliğin saçının kesilmesi meselesi görüşme konusuydu. Bunlar görüşmüşler saç kesme meselesinde Bakan, ‘benim haberim kesinlikle yok’ demiş. Bakan kendi okuyor, o da o kanıya varıyor... Gerekirse görevden alacağız, bu şeyi söylüyor. Arkadaşlar televizyon meselesini not etmişler, televizyon verilmesini istemişler. Onunla ilgili bir yorum yapmamış, daha önce söylediği şeyi tekrar etmiş, ‘bazı konularda bazı şeyler yapmak istiyoruz, ama durumları da biliyorsunuz’ şeklinde ifade etmiş.” (TBMM Başkanı Şahin’in her sabah odasında böcek aranması uygulaması başlatmasının sebebi acaba bu muydu?)
Hem Öcalan’ın iddialarını güçlendiren, hem bu iddianameyi doğrulayan başka açıklamalar da oldu.
Mesela Başbakan Erdoğan daha geçenlerde partisinin Meclis grup toplantısında, “DTP’nin kapatılması, KCK operasyonları, Habur tutuklamaları” konusunda iktidara yöneltilen eleştirileri şöyle cevapladı:
“Olay sadece yasama ve yürütmenin attığı adımlarla bitmiyor, yargının atacağı adımlar da önemli. Biz parti kapatmaya karşı olduğumuzu söyledik. Ama DTP de kendisini kapattırmak için elinden geleni yaptı. Tutuklamalar nedeniyle hükümeti suçluyorlar. Habur’dan gelenleri hükümet mi tutukladı?..”
Mesela Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Temmuz ortalarında yaptığı Slovenya gezisinde, “Asıl mesele PKK’nın silah bırakmasıyla ilgilidir. Bunlar örtülü işlerdir. Çok uğraştık bu konularla, hiçbir dönemde yapılmadığı kadar uğraştık...” dedi.
KCK iddianamesindeki hususlar hakkında Başbakan Erdoğan olmasa bile TBMM Başkanı Şahin’e çeşitli sorular sormuştuk. Hiçbir cevap alamadık.
Acaba özellikle “yandaş medya”, Öcalan’ın son açıklamasından hareketle, bu KCK iddianamesini de çarşaf çarşaf manşetlere taşımaz mı? Belki onları ciddiye alıp, “yalan” diyen biri çıkar!..
BU SÖZLERİ YALANLAYACAK BİRİ VAR MI