- Katılım
- 6 Mar 2007
- Mesajlar
- 5,674
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Maksadın,"üzüm yemek değil bağcıyı dövmek" olduğu bir ortamda, "münafıklar" zümresinin rüzgârıyla, hazan yaprakları gibi sürüklenip duruyoruz.
Olan, Türk Milleti'nin evlatlarına ve kurumlarına oluyor!
Türk milliyetçilerini, Türk yargısını ve Türk Ordusu'nu kendisine düşman seçip karşısına oturtuyor. Her gün yaylım ateş ediyor. Okyanus ötesinde, Hıristiyan bayrağı altında gölgelenen ve kul hakkıyla beslenen muhterem(!) zata günlük "Z" raporu veriyor. "Dini Sömürü Planı" çerçevesinde çiftçinin arabasına, esnafın dükkânına, serbest meslek sahibinin bürosuna ve memurun masasına zorla bırakılıyor. Bu sözde gazete, bünyesinde barındırdığı "İman Kültürünün" yerine, "Biat Kültürünü" koyan çanak yalayıcılar ile arkasına "Mütareke Basınını" da alarak her gün din ve demokrasi adına insanımızın iman ve inancına, Türkün tarihine ve manevi şahsiyet ile kültürüne saldırıyor.
Bu münafıklık, "İslam" ve "Türklük" adına "çok yemeye!" benziyor...
Afiyetle yesinler, belki karınları şişer...
Olan, İslam'a ve İslam'ın halis neferleri ile Türk'e ve Türklüğün onurlu yiğitlerine ve bu değerlerin içinde hayat buldukları, Atatürk'ün, Türk Gençliğine emanet ettiği "Demokratik" ve "Laik" Türkiye Cumhuriyetine oluyor!
Dayatma; üniformalılardan gelince "darbe" oluyor da, rengârenk başıbozuk giyimlilerden gelince "demokrasi" mi oluyor?
Bu münafıklık, "bilim" ve "demokrasi" kalemiyle "çok sürünmeye" benziyor...
Zevkle sürünsünler, belki güzellikleri artar...
Olan, Cumhuriyeti "fazilet" olarak özümsemiş, Türk halkına oluyor!
Değerli okuyucular 8.4.2010 tarihli Zaman gazetesinde yer aldığına göre, Fransa'yı ziyaretleri sırasında, Fransız yatırımcı iş adamlarını Türkiye'ye yatırım yapmaya davet ettiği konuşmasın da, Sayın Başbakan şöyle demiş: " Takıldığınız bir sorun(da) doğrudan bana ulaşacaksınız. Hiç şüpheniz olmasın." demiş.
Sayın Başbakan, idaresini devraldığı işlemeyen(!) devletimizi, üstün bir gayretle(!) demokratik kurallar içinde tüm kurum ve kuruluşlar ile işler hale getirdiğini her seferinde büyük bir zevkle dünyaya haykırmıyor mu?
Evet haykırıyor!
Öyleyse bir soru da, Türk halkı adına ben kendisine sorayım.
Sayın Başbakan, demokratik kurallar içinde işleyen bir devlet idaresinde, sorunu olan bir insan sorununu çözmek için o devletin kurumlarına mı başvurmalı yoksa totaliter rejimlerde olduğu gibi idarenin başına mı?
Bu soruma Sayın Başbakan ne cevap verir bilmiyorum ama Zaman gazetesinde yer alan ifadesi doğru ise, Sayın Başbakan devleti işlemez hale getirdiğini ya itiraf ediyor ya da, sevenlerinin İstanbul'da açtığı pankartta yer aldığı gibi padişahlığa hevesleniyor!
Bu neye benziyor biliyor musunuz? Demokrasi nimetinin üzerine basarak, cumhuriyet rejimi içinde "çoktan padişah" hayali görmeye benziyor!
Sevgili okurlar biz Türk milleti olarak, padişahlarımızı tarihe gömdük. Cumhuriyet rejimi içinde demokrasiyi yücelten, samimi bir Başbakan istiyoruz...
Aksi, ey milletim olan sana oluyor!
En içten umutlarımızla...
Sümmani GÜRSOY
Olan, Türk Milleti'nin evlatlarına ve kurumlarına oluyor!
Türk milliyetçilerini, Türk yargısını ve Türk Ordusu'nu kendisine düşman seçip karşısına oturtuyor. Her gün yaylım ateş ediyor. Okyanus ötesinde, Hıristiyan bayrağı altında gölgelenen ve kul hakkıyla beslenen muhterem(!) zata günlük "Z" raporu veriyor. "Dini Sömürü Planı" çerçevesinde çiftçinin arabasına, esnafın dükkânına, serbest meslek sahibinin bürosuna ve memurun masasına zorla bırakılıyor. Bu sözde gazete, bünyesinde barındırdığı "İman Kültürünün" yerine, "Biat Kültürünü" koyan çanak yalayıcılar ile arkasına "Mütareke Basınını" da alarak her gün din ve demokrasi adına insanımızın iman ve inancına, Türkün tarihine ve manevi şahsiyet ile kültürüne saldırıyor.
Bu münafıklık, "İslam" ve "Türklük" adına "çok yemeye!" benziyor...
Afiyetle yesinler, belki karınları şişer...
Olan, İslam'a ve İslam'ın halis neferleri ile Türk'e ve Türklüğün onurlu yiğitlerine ve bu değerlerin içinde hayat buldukları, Atatürk'ün, Türk Gençliğine emanet ettiği "Demokratik" ve "Laik" Türkiye Cumhuriyetine oluyor!
Dayatma; üniformalılardan gelince "darbe" oluyor da, rengârenk başıbozuk giyimlilerden gelince "demokrasi" mi oluyor?
Bu münafıklık, "bilim" ve "demokrasi" kalemiyle "çok sürünmeye" benziyor...
Zevkle sürünsünler, belki güzellikleri artar...
Olan, Cumhuriyeti "fazilet" olarak özümsemiş, Türk halkına oluyor!
Değerli okuyucular 8.4.2010 tarihli Zaman gazetesinde yer aldığına göre, Fransa'yı ziyaretleri sırasında, Fransız yatırımcı iş adamlarını Türkiye'ye yatırım yapmaya davet ettiği konuşmasın da, Sayın Başbakan şöyle demiş: " Takıldığınız bir sorun(da) doğrudan bana ulaşacaksınız. Hiç şüpheniz olmasın." demiş.
Sayın Başbakan, idaresini devraldığı işlemeyen(!) devletimizi, üstün bir gayretle(!) demokratik kurallar içinde tüm kurum ve kuruluşlar ile işler hale getirdiğini her seferinde büyük bir zevkle dünyaya haykırmıyor mu?
Evet haykırıyor!
Öyleyse bir soru da, Türk halkı adına ben kendisine sorayım.
Sayın Başbakan, demokratik kurallar içinde işleyen bir devlet idaresinde, sorunu olan bir insan sorununu çözmek için o devletin kurumlarına mı başvurmalı yoksa totaliter rejimlerde olduğu gibi idarenin başına mı?
Bu soruma Sayın Başbakan ne cevap verir bilmiyorum ama Zaman gazetesinde yer alan ifadesi doğru ise, Sayın Başbakan devleti işlemez hale getirdiğini ya itiraf ediyor ya da, sevenlerinin İstanbul'da açtığı pankartta yer aldığı gibi padişahlığa hevesleniyor!
Bu neye benziyor biliyor musunuz? Demokrasi nimetinin üzerine basarak, cumhuriyet rejimi içinde "çoktan padişah" hayali görmeye benziyor!
Sevgili okurlar biz Türk milleti olarak, padişahlarımızı tarihe gömdük. Cumhuriyet rejimi içinde demokrasiyi yücelten, samimi bir Başbakan istiyoruz...
Aksi, ey milletim olan sana oluyor!
En içten umutlarımızla...
Sümmani GÜRSOY