S!yaĦ
Banned
Son günlerde Cem YILMAZ’ ın oynadığı Opet reklamı herkesin dilinde. DHKP-C terör örgütü de bu popüler kültürün etkisi altında kalmış olmalı ki, “reklam kokan hareketler” ve “sosyal mesajlar” vermeye başladı. DHKP-C terör örgütü 12 Haziran 2006 tarihinde “FUHUŞA, KUMARA, UYUŞTURUCUYA VE YOZLAŞMAYA HAYIR” kampanyasını başlattı ve bu kampanyayı gerek internet üzerinden gerekse YÜRÜYÜŞ Dergisi aracılığıyla duyurdu.
Bundan sonra da varoşlarda bir eylemlilik gözlendi. Ancak ne hikmetse örgütün mücadele ettiği (!) fuhuş evleri ve kumarhaneler hep karşıt görüşlü ya da DHKP-C terör örgütüne haraç vermeyen yerlerdi. Yani DHKP-C’ yi mamalayan, payını veren kumarhane iyi, DHKP-C’ yi besleyen, haracını veren randevu evi güzel, ama eğer haracını vermezse “tu kaka!..” ve mutlaka cezalandırılmalı.
Hatta öyle ileri gittiler ki, “sürü” olmanın verdiği cesaretle, yolda yürürken omuzlarına çarpan bir grupla gündüz kavga ettiler ve aynı günün akşamı, bu grubun bulunduğu mekanı “uyuşturucu satılıyor” diye bastılar. Yani ideolojik hiçbir yönü olmayan adi bir sokak dalaşmasını bile “siyasete” alet ettiler. Yoldan geçen araçları durdurup, suçsuz, günahsız insanları “devrimcilik” adına cezalandırdılar.
Ama evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor. DHKP-C terör örgütünün mensupları Ağustos ayı içerisinde, üstelik geçmişte örgütlü mücadele içinde bulunmuş bir ailenin işlettiği markete giderek haraç istediler. Sadece üç kişinin çalıştığı süpermarkete, kar maskeli ve demir sopalı 50 militanı ile baskın düzenleyen “devrimciler” market sahibi ve çalışanlarını darp ettiler ve markette ne varsa “devirdiler” Ancak istedikleri haracı alamadılar. Karizmayı çizdiren DHKP-C mensupları, olayı gurur meselesi yaparak aynı mekana bu defa silahlı olarak geçen hafta yeniden baskın düzenlediler. Ve bu baskın sırasında çıkan silahlı çatışmada, DHKP-C mensuplarından Birol KARASU market sahibi tarafından vurularak öldürüldü. Yani “BASKIN BASANINDIR” mantığıyla hareket eden cephe, tabiri caizse “AVA GİDERKEN AVLANDI”
Market baskını sırasında ölen Birol KARASU İkitelli Temel Haklar Derneği Yönetim Kurulu üyesi idi ve dernekte Sekreter sıfatıyla görev yapıyordu. (Bu bahse konu dernek ile DHKP-C arasındaki organik bağın göstergelerinden birisidir.)
Asıl komedya bundan sonra başladı. Bir market baskınında üstelik eski yoldaşlarıyla girdiği silahlı çatışmada ölen Birol KARASU hemen ajitasyon malzemesi yapılarak müthiş bir propaganda başlatıldı.
“BİROL KARASU ÖLÜMSÜZDÜR, BİROL KARASU FAŞİSTLERCE KATLEDİLDİ” pankartları ve yazılamaları boy göstermeye başlarken DHKP-C bir açıklama yaparak aynı ağızla Birol KARASU’ yu sahiplendi. Örgütün yayın organları da bu furyanın en büyük destekçisi oldu ve bir anda Birol KARASU “devrim şehidi” oluverdi.
Aklı başında biri de çıkıp “kardeşim bu adam ne yapmış, neyin mücadelesini vermiş, devrim şehitliği bu kadar ucuz mu? “ diye sormadı, sorgulamadı… Zira hep söylediğimiz gibi bunların devrimciliği tamamen “ranttan” ibaret. Bunların devrimcilikten anladığı “market raflarını devirmek”
Kimsenin sormadığını biz soralım.. Üstelik cevap alamayacağımızı bile bile…
• KARDEŞLER SÜPERMARKET istediğiniz haracı verseydi yine de markete baskın düzenleyecek miydiniz?
• Sokakta gündüz adi mevzulardan dolayı tartıştığınız insanların evine 50-60 kişi saldırmak ve bu şerefsizliği “ajitasyon” malzemesi olarak kullanmak “devrimciliğin” neresinde yazıyor?
• Haraç almak için bastığı markette ölen Birol KARASU’ ya “devrim şehidi” derken utanmıyor musunuz?
• Sokakları temizlemeye çalıştığınız (!) “çetelerden” ne farkınız var?
Bu sorular uzar gider. Ve hiçbirine cevap veremezsiniz. Tıpkı evdeki kız kardeşinin yediği herzelerden habersiz, mahallenin namus bekçiliğine soyunan bıçkın delikanlılar gibisiniz. Siz önce “yoldaşlarının” karısına, kızına, namusuna göz diken uçkur düşkünü “devrimciler”den ve partisinin parasına, puluna göz diken “yoldaşlarınızdan” arının, temizlenin, ondan sonra kampanya başlatın..
Ne demişler.. İğneyi kendinize, çuvaldızını başkasına…