AntidepresaN
New member
Bu Konuşmayı Hiçbir Gazete Yayınlamadı..!
Gazeteler, aşağıdaki konuşmaya tek satır dahi yer vermedi! Bu sebeple bilginize sunuyorum. Her türlü siyasi mensubiyetin dışında, objektif olarak değerlendirilsin diye konuşmanın kime ait olduğunu bugün yazmayacağım!
“T.C Başbakanlığı’nın 27 Kasım 2006 tarihli ‘Referans B021HM0Bİ020060422’ esas numaralı belgesinden söz ediyorum.
IMF’ye niyet mektubu bu. T.C. Başbakanı, IMF Başkanlar Komitesine ne diyor bakın; ‘TEDAŞ elektrik dağıtım şebekeleri, elektrik üretim tesisleri, Tekel Tütün birimi, Milli Piyango ve Halk Bankası özelleştirmeleri başta olmak üzere kapsamlı özelleştirme programına 2007 yılında da devam edilmesi hedeflenmektedir.’
Bu mektup, Türkiye’nin 50 yıllık, 80 yıllık cansiperane mücadelesiyle biriktirdiği kapasitelerin, üretim ve rekabet kapasitelerinin ve bütün dünyada imtiyaza konu edilen alanların, yabancı sermayeye peşkeş çekilmesidir. Bankacılık, sigortacılık, telekomünikasyon, enerji gibi...
Dünyanın hiçbir yerinde bu alanlar, tam anlamıyla libere edilmiş değildir. ABD de buna dahildir.
Bir ülkenin ekonomisinin milli ekonomi olması için, patronajın milli olması lazım. Üretilen katma değerin paydaşlarının en büyüğü milli unsurlar, yani milletin kendisi olması lazım. Bütün dünyada, kapitalist ekonomi içinde emeği köleleşmekten kurtulma fırsatı sunan şey nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Ulusal servetlere ulusal tasarruflarla ortaklıktır. Ulusal imtiyazın konusu olan alanlarda; bankacılık, sigorta, finans, enerji gibi ekonomik ağ sistemlerinin tamamında büyük paydaş, emeklilik sigortalarıdır, sosyal fonlardır, sendikalardır. Onun için o ülkelerin milli ekonomileri var. Onun için oralarda bankaları yabancı sermayeye peşkeş çekenleri alkışlamıyorlar.
Peki nedir Türkiye’nin engeli? Türkiye tasarruf yapamayan bir ülke midir? Hayır, Türkiye tasarruf yapabilen bir ülkedir.
Biz tasarruf ediyoruz; bizim tasarruf ettiğimiz şey ulusal ekonominin dışına çıkıyor. Başkalarına haraç olarak gidiyor. Bu, küresel sisteme ödenmiş haraçtır.
* * *
Şimdi burada Türk-İş Başkanına da Tes-İş Başkanına da sendikaların tamamına da sitem ediyorum.
Bu hükümet Türkiye’de emeği köleleştirmeyi küresel sisteme bir taahhüt olarak veriyor. Delil mi istiyorsunuz? Avrupa Sosyal Şartı’na çekince koyarak yapıyor. Niye sesiniz çıkmıyor? Niye meydanlarda değilsiniz?
Hükümet, işgücü arzıyla emek talebi arasındaki rekabeti ortadan kaldıran ahlak dışı bir hukuku sürdüreceğini çekinceleriyle ilan ediyor. Türkiye’de gık çıkmıyor.
Buradan Hak-İş’in başkanına sesleniyorum, buradan Emek Platformunun bütün üyelerine sesleniyorum bu mudur gücünüz? Hani siz demokrattınız? Hani siz emekten yanaydınız? Bu Sosyal Şarta çekince koyan maddelere nasıl oldu da kıyameti koparmadınız? Nasıl oldu 10 bin tane adamı bir meydana getirmediniz?
Bakın dünya sistemi, ikili bir sisteme doğru gidiyor. Bu sistem şöyle diyor: ‘1- Dünyaya ucuz işçilik satacak olanlar, 2- Ucuz işçiliği ucuz sanayi olarak tüketecek ama bunun karşılığında sermaye, bilgi yani her türlü imtiyazı satacak olanlar.’
Türkiye, Avrupa Birliğine girmek isterken bu ligde yer almak için girmek istiyordu. Ama getirdiğiniz teşvik kanunları, Sosyal Şarta koyduğunuz itiraz, Türkiye’de yatırım ortamının iyileştirilmesi kavramı etrafında tartıştığınız her şey Türkiye’yi bir Bangladeş, bir Hindistan en iyisinden bir Çin olarak gördüğünüzün açık delilini sunuyor.
* * *
Diyorsunuz ki; ‘Gelin bizim imtiyazlı bütün alanlarımızın işletmelerini satın alın. Elektriği siz işletin, suyu siz işletin; bankacılığı siz yapın, sigortacılığı siz yapın. Bizim ülkemizde efendilik sizde olsun. Bizi köleleştirin!’ İşte belgesi burada!
Siz kimin hükümetisiniz?”
Arslan Bulut
Gazeteler, aşağıdaki konuşmaya tek satır dahi yer vermedi! Bu sebeple bilginize sunuyorum. Her türlü siyasi mensubiyetin dışında, objektif olarak değerlendirilsin diye konuşmanın kime ait olduğunu bugün yazmayacağım!
“T.C Başbakanlığı’nın 27 Kasım 2006 tarihli ‘Referans B021HM0Bİ020060422’ esas numaralı belgesinden söz ediyorum.
IMF’ye niyet mektubu bu. T.C. Başbakanı, IMF Başkanlar Komitesine ne diyor bakın; ‘TEDAŞ elektrik dağıtım şebekeleri, elektrik üretim tesisleri, Tekel Tütün birimi, Milli Piyango ve Halk Bankası özelleştirmeleri başta olmak üzere kapsamlı özelleştirme programına 2007 yılında da devam edilmesi hedeflenmektedir.’
Bu mektup, Türkiye’nin 50 yıllık, 80 yıllık cansiperane mücadelesiyle biriktirdiği kapasitelerin, üretim ve rekabet kapasitelerinin ve bütün dünyada imtiyaza konu edilen alanların, yabancı sermayeye peşkeş çekilmesidir. Bankacılık, sigortacılık, telekomünikasyon, enerji gibi...
Dünyanın hiçbir yerinde bu alanlar, tam anlamıyla libere edilmiş değildir. ABD de buna dahildir.
Bir ülkenin ekonomisinin milli ekonomi olması için, patronajın milli olması lazım. Üretilen katma değerin paydaşlarının en büyüğü milli unsurlar, yani milletin kendisi olması lazım. Bütün dünyada, kapitalist ekonomi içinde emeği köleleşmekten kurtulma fırsatı sunan şey nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Ulusal servetlere ulusal tasarruflarla ortaklıktır. Ulusal imtiyazın konusu olan alanlarda; bankacılık, sigorta, finans, enerji gibi ekonomik ağ sistemlerinin tamamında büyük paydaş, emeklilik sigortalarıdır, sosyal fonlardır, sendikalardır. Onun için o ülkelerin milli ekonomileri var. Onun için oralarda bankaları yabancı sermayeye peşkeş çekenleri alkışlamıyorlar.
Peki nedir Türkiye’nin engeli? Türkiye tasarruf yapamayan bir ülke midir? Hayır, Türkiye tasarruf yapabilen bir ülkedir.
Biz tasarruf ediyoruz; bizim tasarruf ettiğimiz şey ulusal ekonominin dışına çıkıyor. Başkalarına haraç olarak gidiyor. Bu, küresel sisteme ödenmiş haraçtır.
* * *
Şimdi burada Türk-İş Başkanına da Tes-İş Başkanına da sendikaların tamamına da sitem ediyorum.
Bu hükümet Türkiye’de emeği köleleştirmeyi küresel sisteme bir taahhüt olarak veriyor. Delil mi istiyorsunuz? Avrupa Sosyal Şartı’na çekince koyarak yapıyor. Niye sesiniz çıkmıyor? Niye meydanlarda değilsiniz?
Hükümet, işgücü arzıyla emek talebi arasındaki rekabeti ortadan kaldıran ahlak dışı bir hukuku sürdüreceğini çekinceleriyle ilan ediyor. Türkiye’de gık çıkmıyor.
Buradan Hak-İş’in başkanına sesleniyorum, buradan Emek Platformunun bütün üyelerine sesleniyorum bu mudur gücünüz? Hani siz demokrattınız? Hani siz emekten yanaydınız? Bu Sosyal Şarta çekince koyan maddelere nasıl oldu da kıyameti koparmadınız? Nasıl oldu 10 bin tane adamı bir meydana getirmediniz?
Bakın dünya sistemi, ikili bir sisteme doğru gidiyor. Bu sistem şöyle diyor: ‘1- Dünyaya ucuz işçilik satacak olanlar, 2- Ucuz işçiliği ucuz sanayi olarak tüketecek ama bunun karşılığında sermaye, bilgi yani her türlü imtiyazı satacak olanlar.’
Türkiye, Avrupa Birliğine girmek isterken bu ligde yer almak için girmek istiyordu. Ama getirdiğiniz teşvik kanunları, Sosyal Şarta koyduğunuz itiraz, Türkiye’de yatırım ortamının iyileştirilmesi kavramı etrafında tartıştığınız her şey Türkiye’yi bir Bangladeş, bir Hindistan en iyisinden bir Çin olarak gördüğünüzün açık delilini sunuyor.
* * *
Diyorsunuz ki; ‘Gelin bizim imtiyazlı bütün alanlarımızın işletmelerini satın alın. Elektriği siz işletin, suyu siz işletin; bankacılığı siz yapın, sigortacılığı siz yapın. Bizim ülkemizde efendilik sizde olsun. Bizi köleleştirin!’ İşte belgesi burada!
Siz kimin hükümetisiniz?”
Arslan Bulut