VolkaN
Altın Üye
- Katılım
- 28 Haz 2007
- Mesajlar
- 8,232
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
Euro 2008 için Türkiye'ye vize veren Bosna-Hersek'le, bu kez yollarımız 2010 Dünya Kupası için kesişti.
21 Kasım 2007'de yendiğimiz Bosna ile aynı gruba düştüğümüz için herkes gibi ben de mutlu olmuştum. Zira kardeş ülke Bosna'yı tekrar ağırlama ve Osmanlı'ya başkentlik yapmış Saraybosna'yı bir defa daha görebilme fırsatını yakalamıştım.
Cuma günü İstanbul'a gelen Bosna Milli Takım kafilesinde ise geçtiğimiz yıldan iki önemli değişiklik vardı. Tıpkı devlet yönetiminde olduğu gibi Boşnak, Sırp ve Hırvatların dönüşümlü olarak yönettiği Bosna Futbol Federasyonu başkanlığına bu kez Hırvat kökenli Iljo Dominkoviç oturmuştu. Bosna'daki bir diğer değişim teknik heyette yaşanmıştı. Boşnak Fuad Muzuroviç'in yerine Hırvatların ünlü hocası Miroslav Blazeviç getirilmişti. Futbolcular ise hemen hemen aynıydı. Fakat Bosna kafilesinde değişmeyen tek şey Türkiye'ye ve Türk halkına duyulan aşırı sempatiydi.
Plaza Otel'de konaklayan Bosnalılar, kendilerine ayrılmış odalarına biraz problemli de olsa yerleştikten sonra İstanbul'u bir daha görmek için adeta can atıyordu. Ancak önlerinde savaştan bu yana yakalarını bir türlü bırakmayan bir problem vardı: Parasızlık... Sempatik olduğu kadar çoğu zaman agresif davranan Blazeviç'ten izin alan futbolcular fazla uzağa gitmemek şartıyla İstanbul'u gezmek istiyordu. Akşam idmanı dolayısıyla en fazla Nişantaşı, Etiler ve Taksim'e kadar izin koparabilen futbolcuların çoğu fiyatları pahalı buldukları için boş elle döndü. Bosna Futbol Federasyonu Başkanı ve yöneticileri de başta Kapalıçarşı olmak üzere, Sultanahmet ve Ayasofya gibi tarihî yerleri gezmeyi umuyordu. Fakat İstanbul'un bitmeyen çilesi trafikten ürken Bosna delegasyonu özellikle Kapalıçarşı'ya gidip eşe-dosta küçük bir hediye almaktan vazgeçti. Onun yerine İstiklal Caddesi'nde bir simitçiye gidip sadece Türk çayını yudumlamakla yetindiler.
İnönü'de yapılan akşam idmanında ise Bosna adına büyük bir talihsizlik yaşandı ve Eskişehir'de forma giyen Saffet Naderevic sakatlandı. Defanstaki en önemli oyuncusunu kaybeden Bosna, ikinci şoku Acıbadem Hastenesi'nde yaşadı. Çünkü Boşnak oyuncunun sakatlığı yaklaşık 500 Euro'ya mal olmuş, Bosna Federasyonu hiç hesapta olmayan çifte darbe yaşamıştı. Karşılaşmaya bu moral bozukluğu içinde çıkan Boşnaklar, 2 bin taraftarının desteğiyle, en azından İstanbul'dan 1 puanla dönmeyi arzuluyordu. Türkiye'nin 7 eksik futbolcusu bulunmasına rağmen Fatih Terim'den çekinen Blazeviç'e dönüp 'Birçok eksiği bulunan Türkiye ile berabere kalırsanız, sevinir misiniz?' diye sorduğumda 'Nasıl sevinmem... Takla bile atarım! 70 milyon nüfusa sahip olan ve Fatih Terim'in çalıştırdığı Türkiye, hiçbir zaman eksik değildir.' diye tatlı-sert bir cevap verdi. 73 yaşındaki Blazeviç'in genç talebeleri Boğaz manzaralı İnönü Stadı'nda kendilerini göstermek için heyecanlıydı. İşte bu atmosfer altında maça çıkan Bosnalılar, 1-0 öne geçtikleri karşılaşmayı 2-1 kaybedip İstanbul'dan bir kez daha buruk bir sevinçle ayrıldı!
HABER İZLENİM - AHMET UYKAN
21 Kasım 2007'de yendiğimiz Bosna ile aynı gruba düştüğümüz için herkes gibi ben de mutlu olmuştum. Zira kardeş ülke Bosna'yı tekrar ağırlama ve Osmanlı'ya başkentlik yapmış Saraybosna'yı bir defa daha görebilme fırsatını yakalamıştım.
Cuma günü İstanbul'a gelen Bosna Milli Takım kafilesinde ise geçtiğimiz yıldan iki önemli değişiklik vardı. Tıpkı devlet yönetiminde olduğu gibi Boşnak, Sırp ve Hırvatların dönüşümlü olarak yönettiği Bosna Futbol Federasyonu başkanlığına bu kez Hırvat kökenli Iljo Dominkoviç oturmuştu. Bosna'daki bir diğer değişim teknik heyette yaşanmıştı. Boşnak Fuad Muzuroviç'in yerine Hırvatların ünlü hocası Miroslav Blazeviç getirilmişti. Futbolcular ise hemen hemen aynıydı. Fakat Bosna kafilesinde değişmeyen tek şey Türkiye'ye ve Türk halkına duyulan aşırı sempatiydi.
Plaza Otel'de konaklayan Bosnalılar, kendilerine ayrılmış odalarına biraz problemli de olsa yerleştikten sonra İstanbul'u bir daha görmek için adeta can atıyordu. Ancak önlerinde savaştan bu yana yakalarını bir türlü bırakmayan bir problem vardı: Parasızlık... Sempatik olduğu kadar çoğu zaman agresif davranan Blazeviç'ten izin alan futbolcular fazla uzağa gitmemek şartıyla İstanbul'u gezmek istiyordu. Akşam idmanı dolayısıyla en fazla Nişantaşı, Etiler ve Taksim'e kadar izin koparabilen futbolcuların çoğu fiyatları pahalı buldukları için boş elle döndü. Bosna Futbol Federasyonu Başkanı ve yöneticileri de başta Kapalıçarşı olmak üzere, Sultanahmet ve Ayasofya gibi tarihî yerleri gezmeyi umuyordu. Fakat İstanbul'un bitmeyen çilesi trafikten ürken Bosna delegasyonu özellikle Kapalıçarşı'ya gidip eşe-dosta küçük bir hediye almaktan vazgeçti. Onun yerine İstiklal Caddesi'nde bir simitçiye gidip sadece Türk çayını yudumlamakla yetindiler.
İnönü'de yapılan akşam idmanında ise Bosna adına büyük bir talihsizlik yaşandı ve Eskişehir'de forma giyen Saffet Naderevic sakatlandı. Defanstaki en önemli oyuncusunu kaybeden Bosna, ikinci şoku Acıbadem Hastenesi'nde yaşadı. Çünkü Boşnak oyuncunun sakatlığı yaklaşık 500 Euro'ya mal olmuş, Bosna Federasyonu hiç hesapta olmayan çifte darbe yaşamıştı. Karşılaşmaya bu moral bozukluğu içinde çıkan Boşnaklar, 2 bin taraftarının desteğiyle, en azından İstanbul'dan 1 puanla dönmeyi arzuluyordu. Türkiye'nin 7 eksik futbolcusu bulunmasına rağmen Fatih Terim'den çekinen Blazeviç'e dönüp 'Birçok eksiği bulunan Türkiye ile berabere kalırsanız, sevinir misiniz?' diye sorduğumda 'Nasıl sevinmem... Takla bile atarım! 70 milyon nüfusa sahip olan ve Fatih Terim'in çalıştırdığı Türkiye, hiçbir zaman eksik değildir.' diye tatlı-sert bir cevap verdi. 73 yaşındaki Blazeviç'in genç talebeleri Boğaz manzaralı İnönü Stadı'nda kendilerini göstermek için heyecanlıydı. İşte bu atmosfer altında maça çıkan Bosnalılar, 1-0 öne geçtikleri karşılaşmayı 2-1 kaybedip İstanbul'dan bir kez daha buruk bir sevinçle ayrıldı!
HABER İZLENİM - AHMET UYKAN