MARCUSX
New member
Bond filmine hiç gerek yok!
Ortalık tam bir “çıfıt çarşısı” durumunda... Her şey karmakarışık, ne ararsan (veya aramazsan) hepsi mevcut, seç seç al...
Aklına sahip çıkmak istiyorsan sadece bekle... Nasılsa her şeyin bir “SON”u vardır değil mi, bu Ergenekon romanı da biter bir gün nasılsa...
Ama olmuyor işte, kendi ülkemiz ve neler olup bittiğini, hangi senaryoların işleme konduğunu öğrenmek istiyoruz. Geleceğimizi çizenlerin ne çizikler attığını bilmek vazifemiz. Ve de tabii ki hakkımız.
Aslında bunca karmaşa içinde, sizlerden gelen yorumlara, mektuplara bakıyorum da büyük çoğunluk “vatandaşlık” yanında dedektiflik görevini de tam hakkıyla yapıyor ve doğruyla eğriyi, gerçekle yalanı pek güzel ayırabiliyor. Takdir ediyorum doğrusu! Zira malûm, Türkiye’de doğmuş olmak, mesleğiniz ne olursa olsun onun yanında bir de dedektif özelliği kazanmayı zorunlu kılıyor.
Meselâ şimdi “açılım”ın fiyaskoya dönüşmesi ve (kendileri söylüyorlar, benim buluşum değil) BDP-PKK ortaklığının bu nedenle ülkede “şiddetin artacağını ve hatta iç savaş çıkarılacağını” açıklamasıyla -tesadüf bu ya- aynı sıralarda gelen son ve en dehşetengiz Ergenekon fırtınası düğüm düğüm kördüğümleniyor.
Bildiğiniz gibi; Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın evinin bulunduğu sokakta yakalanan ve Genelkurmay’ın “TSK’nın içindeki bir köstebeği” izlediklerini bildirdiği iki subay önce üstlerinde ve araçlarında herhangi bir silaha veya suç unsuruna rastlanmadığı için serbest bırakılmışlardı. Ama artık Ergenekon soruşturmasında adet haline geldiği üzere (Yarbay Ali Tatar da bu nedenle bunalıma girerek intihar etmişti) zanlılar önce gözaltına alınıyor veya tutuklanıyor, sonra serbest bırakılıyor, üç gün sonra yeniden tutuklanıyor.
Burada da aynı yol izlenmiş ama bu kez daha önce hiç görülmemiş şekilde “Genelkurmay’ın en kritik birimlerinden biri” olduğu söylenen “Seferberlik ve Tetkik Daire Başkanlığı”na baskın yapılmış. Tam 10 saat süren arama sonunda; daha önce serbest bırakılan 2 subayın da aralarında bulunduğu 8 asker gözaltına alınmış.
Bu arada CNN Türk’ün bir haberine göre o iki askerin bilgisayarlarından Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Gül’e ait kişisel bilgiler çıktığı iddia ediliyor. Ertesi gün, Pazartesi yapılacak MGK’ya hazırlık toplantısına (daha önce hiç katılmayan) Genelkurmay Başkanı Başbuğ katılıyor ve Başbakan Erdoğan’la üç saat görüşüyor.
SOKAK KAVGASI GİBİ...
Bond filminden beter yemin ediyorum, bu ne yahu? Nedir bu milletin çektiği? Reuters Haber Ajansı haksız mı şimdi “Türkiye’de halk kime inanacağını bilmiyor. Kurumlar çatışma halinde, gerilim had safhada” demekte?
Yargı orduya baskın yapıyor, ordu MGK hazırlık toplantısına, Adalet Bakanlığı yüksek mahkemeleri/başsavcıları “Ergenekon şüphelisi” diye izletiyor, MİT’le Emniyet, Emniyet’le ordu karşı karşıya geliyor. Askerler tutuklanıyor, askerler intihar ediyor, suikast iddiaları ortaya atılıyor.
AKP’li Milletvekili Feyzi İşbaşaran “Emniyet’te 3-4 grup var, bunlar TSK ile hükümeti karşı karşıya getirmek istiyor” açıklaması yaptığı gün “aracını durduran polislerle küfürlü tartışma yaşadı diye” partiden ihracı isteniyor. O da “Benim gibi fikrini söyleyen milletvekillerini şantajla, tehditle susturuyorlar. Ölümle tehdit ediliyoruz, can güvenliğim yok. Başıma bir şey gelirse sorumlusu Erdoğan” diyerek istifa ediyor.
Ne anlam vermeli şimdi buna? Evet milletvekili “kimlik göstermek zorunda olan ve ısrarla sorulmasına rağmen göstermeyen” polise kaba davranmış, küfretmiş ama açıkça kanunları çiğneyen bürokratların, yolsuzlukları bilinen siyasetçilerin titizlikle korunduğu bir ortamda, yargıya ait özel bir sorun neden anında ihraç nedeni oluyor?
Merak etmeye hakkımız yok mu? Emniyet’le ilgili “istenmeyen bir bilgiyi” açık ettiği için bu yapılmış olamaz mı?
Uzun lâfın kısası, “açılım”ından “Ergenekon”una, Emniyet’inden ordusuna, hükümetine boğazımıza kadar batmış vaziyetteyiz...
Türkiye tarihinde benzeri görülmemiş olaylar yaşıyoruz, sonu hayrola!
RUHAT MENGİ
Ortalık tam bir “çıfıt çarşısı” durumunda... Her şey karmakarışık, ne ararsan (veya aramazsan) hepsi mevcut, seç seç al...
Aklına sahip çıkmak istiyorsan sadece bekle... Nasılsa her şeyin bir “SON”u vardır değil mi, bu Ergenekon romanı da biter bir gün nasılsa...
Ama olmuyor işte, kendi ülkemiz ve neler olup bittiğini, hangi senaryoların işleme konduğunu öğrenmek istiyoruz. Geleceğimizi çizenlerin ne çizikler attığını bilmek vazifemiz. Ve de tabii ki hakkımız.
Aslında bunca karmaşa içinde, sizlerden gelen yorumlara, mektuplara bakıyorum da büyük çoğunluk “vatandaşlık” yanında dedektiflik görevini de tam hakkıyla yapıyor ve doğruyla eğriyi, gerçekle yalanı pek güzel ayırabiliyor. Takdir ediyorum doğrusu! Zira malûm, Türkiye’de doğmuş olmak, mesleğiniz ne olursa olsun onun yanında bir de dedektif özelliği kazanmayı zorunlu kılıyor.
Meselâ şimdi “açılım”ın fiyaskoya dönüşmesi ve (kendileri söylüyorlar, benim buluşum değil) BDP-PKK ortaklığının bu nedenle ülkede “şiddetin artacağını ve hatta iç savaş çıkarılacağını” açıklamasıyla -tesadüf bu ya- aynı sıralarda gelen son ve en dehşetengiz Ergenekon fırtınası düğüm düğüm kördüğümleniyor.
Bildiğiniz gibi; Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın evinin bulunduğu sokakta yakalanan ve Genelkurmay’ın “TSK’nın içindeki bir köstebeği” izlediklerini bildirdiği iki subay önce üstlerinde ve araçlarında herhangi bir silaha veya suç unsuruna rastlanmadığı için serbest bırakılmışlardı. Ama artık Ergenekon soruşturmasında adet haline geldiği üzere (Yarbay Ali Tatar da bu nedenle bunalıma girerek intihar etmişti) zanlılar önce gözaltına alınıyor veya tutuklanıyor, sonra serbest bırakılıyor, üç gün sonra yeniden tutuklanıyor.
Burada da aynı yol izlenmiş ama bu kez daha önce hiç görülmemiş şekilde “Genelkurmay’ın en kritik birimlerinden biri” olduğu söylenen “Seferberlik ve Tetkik Daire Başkanlığı”na baskın yapılmış. Tam 10 saat süren arama sonunda; daha önce serbest bırakılan 2 subayın da aralarında bulunduğu 8 asker gözaltına alınmış.
Bu arada CNN Türk’ün bir haberine göre o iki askerin bilgisayarlarından Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Gül’e ait kişisel bilgiler çıktığı iddia ediliyor. Ertesi gün, Pazartesi yapılacak MGK’ya hazırlık toplantısına (daha önce hiç katılmayan) Genelkurmay Başkanı Başbuğ katılıyor ve Başbakan Erdoğan’la üç saat görüşüyor.
SOKAK KAVGASI GİBİ...
Bond filminden beter yemin ediyorum, bu ne yahu? Nedir bu milletin çektiği? Reuters Haber Ajansı haksız mı şimdi “Türkiye’de halk kime inanacağını bilmiyor. Kurumlar çatışma halinde, gerilim had safhada” demekte?
Yargı orduya baskın yapıyor, ordu MGK hazırlık toplantısına, Adalet Bakanlığı yüksek mahkemeleri/başsavcıları “Ergenekon şüphelisi” diye izletiyor, MİT’le Emniyet, Emniyet’le ordu karşı karşıya geliyor. Askerler tutuklanıyor, askerler intihar ediyor, suikast iddiaları ortaya atılıyor.
AKP’li Milletvekili Feyzi İşbaşaran “Emniyet’te 3-4 grup var, bunlar TSK ile hükümeti karşı karşıya getirmek istiyor” açıklaması yaptığı gün “aracını durduran polislerle küfürlü tartışma yaşadı diye” partiden ihracı isteniyor. O da “Benim gibi fikrini söyleyen milletvekillerini şantajla, tehditle susturuyorlar. Ölümle tehdit ediliyoruz, can güvenliğim yok. Başıma bir şey gelirse sorumlusu Erdoğan” diyerek istifa ediyor.
Ne anlam vermeli şimdi buna? Evet milletvekili “kimlik göstermek zorunda olan ve ısrarla sorulmasına rağmen göstermeyen” polise kaba davranmış, küfretmiş ama açıkça kanunları çiğneyen bürokratların, yolsuzlukları bilinen siyasetçilerin titizlikle korunduğu bir ortamda, yargıya ait özel bir sorun neden anında ihraç nedeni oluyor?
Merak etmeye hakkımız yok mu? Emniyet’le ilgili “istenmeyen bir bilgiyi” açık ettiği için bu yapılmış olamaz mı?
Uzun lâfın kısası, “açılım”ından “Ergenekon”una, Emniyet’inden ordusuna, hükümetine boğazımıza kadar batmış vaziyetteyiz...
Türkiye tarihinde benzeri görülmemiş olaylar yaşıyoruz, sonu hayrola!
RUHAT MENGİ