S
SiR ReaLiST
Guest
Galatasaray, zafer şarkılarına hazırlandığı dakikalarda üst üste 2 gol yiyerek kendi ipini çekti. Sakat sakat oynanan Arda'nın, maç sonrası verdiği röportaj, her şeyi açıklıyordu; "Avrupalılar hatayı affetmiyorlar."
"Türk işi" galibiyetlere alışmışız biz. Geriye düşmeden, gereken gol için son ana kadar beklemeden, hop oturup hop kalkmadan yapamayız. O yüzden ilk golü atmak yaramıyor ya zaten. Farkı korumak becerilerimiz arasında yok. 2-0'ı bulup rahatlamak ve kontraktan 4'ü 5'i bulmak yerine 2-0'dan gelip 3-2 yapmak lazım. Böylesi daha maceralı oluyor. Futbolumuz, futbolcumuz adrenalinsiz yapamıyor.
Avrupalı kötü günde yakalarsa 5 de atıyor, 8 de. Acımıyor, vakit olsa 10'u bulacak, doymuyor. Bizde ise tam tersi. Türk ekiplerine 2-0 yetiyor. Rahatlık başlıyor, kafalarda bitiyor. İşte tam bu anda, maçı 90 dakika olarak gören rakibe istediğini almak için 5 dakika gerekiyor.
Bordeaux karşısında şans ve hata limitini dolduran Galatasaray, Hamburg maçında aynı sorunu sahneye koyunca elendi. 50 yılda bir gelecek şansı kullanamadı. Arda'nın fedekarlığına, stadı dolduran taraftarlara, Kewell'ın profesyonelliğine, Ayhan'ın güzel futboluna, Baros'un şık golüne yazık oldu.
İlk yarım saatin görüntüsü sıkıcı bir maç olacağı yönündeydi. İki takımın da ilk hedefi gol yememek olunca, sahada bol gol ve heyecan fırtınasının yerine kontrollü futbol hakimdi. G.Saray'ın cılız ataklarına karşın gol atmak zorunda olan Hamburg top yapamıyor, rakip sahaya geçmekte zorlanıyordu. Orta sahanın iki koşan ismi Ayhan ve Barış, görevlerini eksiksiz yapınca oyun hakimiyeti yavaş yavaş temsilcimize geçti. Ve Kewell'ın penaltı golüyle tablo değişti. Soyunma odasına 1-0 önde giden G.Saray'ın artık yapması gereken savunmada hatasız oynayıp, kontratak futboluyla farkı arttırmaktı. Arda'nın şık pasına Baros'un aynı güzellikteki vuruşu, işlerin yolunda gittiğinin kanıtıydı. Ama...
"Kadıköy"e 4 maç kalmak üzereydi ki, vazgeçemediğimiz huyumuz yine devreye girdi. Hamburg 3 dakikada skoru 2-2'ye getirdi. Hem de ilk yarıda yokları oynayan Guerrero'nun golleriyle. Taraftar desteğini sürdürüyor, G.Saray'ın en kötüsü kenara geliyor, önce Ümit Karan ardından Nonda derken Cimbom 3 forveti buluyor ama beklenen gol gelmiyor. Bordeaux maçındaki futbol şansı "sarı-kırmızı"ya yaklaşmıyordu. Şansın olmadığı yerde moralmen çökmüş bir takımın maçı çevirmesi kadar zor bir şey olamazdı.
Hamburg Teknik Direktörü Martin Jol, maçtan sonra "İki farklı öne geçip yenildiler. Galatasaray tarihinde böyle birşey oldumu bilmiyorum" diye konuştu. Jol efendi kendine güveniyorsan size 2 avans, maça 2-0'dan başlayalım!
Haberturk

"Türk işi" galibiyetlere alışmışız biz. Geriye düşmeden, gereken gol için son ana kadar beklemeden, hop oturup hop kalkmadan yapamayız. O yüzden ilk golü atmak yaramıyor ya zaten. Farkı korumak becerilerimiz arasında yok. 2-0'ı bulup rahatlamak ve kontraktan 4'ü 5'i bulmak yerine 2-0'dan gelip 3-2 yapmak lazım. Böylesi daha maceralı oluyor. Futbolumuz, futbolcumuz adrenalinsiz yapamıyor.
Avrupalı kötü günde yakalarsa 5 de atıyor, 8 de. Acımıyor, vakit olsa 10'u bulacak, doymuyor. Bizde ise tam tersi. Türk ekiplerine 2-0 yetiyor. Rahatlık başlıyor, kafalarda bitiyor. İşte tam bu anda, maçı 90 dakika olarak gören rakibe istediğini almak için 5 dakika gerekiyor.
Bordeaux karşısında şans ve hata limitini dolduran Galatasaray, Hamburg maçında aynı sorunu sahneye koyunca elendi. 50 yılda bir gelecek şansı kullanamadı. Arda'nın fedekarlığına, stadı dolduran taraftarlara, Kewell'ın profesyonelliğine, Ayhan'ın güzel futboluna, Baros'un şık golüne yazık oldu.
İlk yarım saatin görüntüsü sıkıcı bir maç olacağı yönündeydi. İki takımın da ilk hedefi gol yememek olunca, sahada bol gol ve heyecan fırtınasının yerine kontrollü futbol hakimdi. G.Saray'ın cılız ataklarına karşın gol atmak zorunda olan Hamburg top yapamıyor, rakip sahaya geçmekte zorlanıyordu. Orta sahanın iki koşan ismi Ayhan ve Barış, görevlerini eksiksiz yapınca oyun hakimiyeti yavaş yavaş temsilcimize geçti. Ve Kewell'ın penaltı golüyle tablo değişti. Soyunma odasına 1-0 önde giden G.Saray'ın artık yapması gereken savunmada hatasız oynayıp, kontratak futboluyla farkı arttırmaktı. Arda'nın şık pasına Baros'un aynı güzellikteki vuruşu, işlerin yolunda gittiğinin kanıtıydı. Ama...
"Kadıköy"e 4 maç kalmak üzereydi ki, vazgeçemediğimiz huyumuz yine devreye girdi. Hamburg 3 dakikada skoru 2-2'ye getirdi. Hem de ilk yarıda yokları oynayan Guerrero'nun golleriyle. Taraftar desteğini sürdürüyor, G.Saray'ın en kötüsü kenara geliyor, önce Ümit Karan ardından Nonda derken Cimbom 3 forveti buluyor ama beklenen gol gelmiyor. Bordeaux maçındaki futbol şansı "sarı-kırmızı"ya yaklaşmıyordu. Şansın olmadığı yerde moralmen çökmüş bir takımın maçı çevirmesi kadar zor bir şey olamazdı.
Hamburg Teknik Direktörü Martin Jol, maçtan sonra "İki farklı öne geçip yenildiler. Galatasaray tarihinde böyle birşey oldumu bilmiyorum" diye konuştu. Jol efendi kendine güveniyorsan size 2 avans, maça 2-0'dan başlayalım!
Haberturk