Birt Terk Etme Tartışması

[R]edArmy

New member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
340
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ToxicitY


Fazıl Say’ın laik direnişin simgesi olacağı günler de mi gelecekti!

Kemalistlerin böyle bir tepki vermeleri gerekirdi aslında. Ama tersine, sadece Kemalistlerin değil AKP’nin karşısında konum alan neredeyse bütün düzen içi kesimlerin yeni sembollerinden hoşnut oldukları görülüyor. Kemalizm “aydının ülkeyi terk etme hakkı”na sahip çıkarak kariyerinde yeni bir sayfa açmış bulunuyor!

Bu hakka karşı çıkacak falan değilim. Ancak ülkeyi terk etme olasılığı üzerinden nasıl dinci gericiliğe ve AKP’ye karşı mücadele edileceğini anlamakta zorluk çektiğimi itiraf ediyorum. Tablonun bir kendi kuyusunu kazma öyküsü olarak görülmesi daha doğrudur.

Say’ın Nâzım konulu eser vermiş olmasından hareketle kurulan analojiye itiraz etmek ise bizim, komünistlerin işidir. Çok uğraşmak gerekmiyor, özetle, hiçbir alakası yoktur! Nâzım Hikmet Avrupalı emperyalistlerin “kültürlerarası diyalog elçisi” değil, bir komünistti. Elçilik sözü ille kullanılacaksa, yurt dışına çıkmak zorunda kaldıktan sonra dünya barış hareketi bünyesinde elçilik yaptı; dönemin TKP’sinde başka görevlerin yanı sıra partisinin Türkiye halkına dönük en önemli seslenme aracı radyo yayıncılığında sorumluluk aldı, büyük eserler üretmeye devam etti, Sovyetler Birliği’ni ikinci vatanı olarak benimsedi ve mücadelesini sürdürdü.

Evet; özetle, ne alakası var!

Türkiye’nin 21. yüzyıl başında emperyalizmin ılımlı İslam ülkesi olma yolunda hız kazandığı kesindir. Ortada büyük bir tehlike vardır. Dinci gericiliğin emperyalist-kapitalist sistemin resmi ideolojisiyle bütün dünyada geliştirmekte olduğu ilişkinin bize düşen payında AKP var. Dolayısıyla AKP’ye karşı mücadele de gerçek ve ertelenemez bir görev. Bu görevin sırtlanılması için siyasi mücadele ve örgütlenme ayağı başattır; ama kuşkusuz günümüz Türkiye’si derin bir Aziz Nesin açlığı çekmektedir. Türkiye aydınının sivri dile, kişisel cesarete, siyasal akla, bu yetenekleri kimliğinde bütünleştiren simge isimlere ihtiyacı var. “Giderim haa” tehdidinin de bir tür sivrilik ve hatta cesaret barındırdığını kabul edebilirim. Gericiliğe karşı mücadelede ihtiyaç duyulan ise bu değildir.

Say’ın çıkışını bir yorum süzgecinden geçirip kullanılabilir hale getirmeye çalışanlar var. Diyorlar ki, bir sanatçıyı böyle düşünmeye ittiği için AKP sorumludur. Yine de, ham haliyle veya bu düzeltmeyle sahiplenilen Say çıkışına bir siyasi akıl yüklemek mümkün olabilir. Örneğin, gitme tehdidiyle AKP’nin “ya sev ya terk et”çi faşist çizgiye itilebileceği düşünülebilir…

Herhalde daha fazlasına elleri varmıyor!

AKP’nin gericiliğini ve ülkeyi emekçi ve aydınlar açısından cehenneme çevirme misyonunu göstermek için bu dolayıma doğrusu hiç gerek bulunmuyor. Türkiye’de işsizlik yükselirken, AKP işsizlik sigortası fonunda biriken parayı sermayeye aktarmanın yolunu yapıyor. Sosyal güvenliği tasfiye edecek yasa hazırlanırken, ilgili bakan emekçilere “bu yasa sizi değil çocuklarınızı etkileyecek, neden karışıyorsunuz” diyebiliyor. 2007’nin son rezaleti olarak emekçilerle alay niyetine bir asgari ücret hazırlanırken, Doğuş grubu sahibi olduğu televizyon kanalı adına diğer holding patronlarına plaket dağıtıyor. Türkiye’nin ABD’nin BBG evi haline geldiğini kanıtlayan bir askeri operasyon, başbakan tarafından bir açılış mitinginde bayram kutlaması gibi duyuruluyor. Ataması yapılmayıp işsizliğe terk edilen veya sözleşmeli olmaya zorlanan ve bu yolla gelirleri asgari ücretin bile altına indirilen genç öğretmenlerle dolu ülkemizde, gericilikle mücadele etmek için müzik öğretmeni açığını seçmek, gerçekten de özel bir beceri gerektirmektedir.

Türkiye aydınının gereksinim duyduğu beceri herhalde bu değildir.

Aydın, halka nasip olmayan kimi olanaklara sahip olmak durumundadır. Ancak bu olanaklarına dayanarak çıkış yapmak nasıl iştir! İşsizlerin iş aramak için sokağa çıkma olanağının bulunmadığı, memleketlerinden büyük kentlere göçmüş ve hasbelkader iş bulmuş olanların işçi pansiyonlarında balık istifi yaşadığı, yabancı göçmenlerin onar onar soğuk sularda boğulduğu veya insanların cenaze törenlerinde imamlar tarafından azarlandığı bir ülkenin “yaşanmaz hale geldiği” doğrudur. Ama bu durumda bir aydının, çıkış yapayım derken aklına “giderim” demeyi getirmesi utanç vericidir. Gericiliğe karşı mücadelede bu mesajın bayrak edilmesi ise yalnızca gericiliğe yarar.

Dinci gericilik, evet, büyük bir tehlikedir. Düzen içi gericilik karşıtları ise bu büyük tehlikenin mimarları! Türkiye toplumunda dinci gericiliğin son on yılda kazandığı mevzilerin arkasında, tarikatların veya AKP’nin mi emeği yatmaktadır, yoksa bu laisizm savunucularının mı; bu, yanıtı kolay bir soru değildir.

Aydemir GÜLER (TKP Genel Başkanı)


Kaynak :20 Aralık 2007 / sayı: 581
 
bence bu fazıl say konuları kabak tadı verdi.
her görüş konuyu kendi tarafına çekip hariçten gazel okuyor o kadar.
 
Geri
Üst