VolkaN
Altın Üye
- Katılım
- 28 Haz 2007
- Mesajlar
- 8,232
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
Birileri İMKB'yi de mi 'kafes'e almaya çalışıyor?
fBasında yargıda dinleme skandalı olarak lanse edilip ardından Yargıtay Başsavcısı'nın AK Parti'ye yönelik inceleme başlattığı şeklinde haberlerle kapatma davası açılıyor izlenimi verilmesi Borsa'da yüzde 6,63 düşüşe yol açtı.
Endeks uzun bir aradan sonra ilk kez 45 bin puanın altına geriledi. Bu gelişmelerin üstüne Goldman Sachs tarafından yapılan Ukrayna'nın borç yükümlülüklerini yerine getiremeyeceği açıklamaları İMKB'deki düşüşü körükledi.
Öncelikle Borsa'daki düşüşü değerlendirecek olursak normalin üstünde spekülatif haberlerin etkisinin ağırlıkta olduğunu görüyoruz. Rutin bir incelemenin, adeta kapatma davası olarak gündeme getirilmesi, son dönemde ekonomide başlayan canlanma emarelerini tersine çevirmek ve Türkiye'ye yönünü çeviren sermayenin önünü kesmek adına yapıldığı izlenimini veriyor.
Borsa'da bir panik havası oluşturarak ülkenin risk primini yükseltip kredibilitesini azaltarak döviz ve faiz piyasalarında eşzamanlı operasyonlar daha önceki yıllarda da uygulamaya konulmuştu. 2009'da kazandıran borsalar içinde ilk sıraları alan İMKB, geçen hafta sanki bilinçli olarak çökertildi. ABD borsalarının yılın en yüksek seviyelerine çıktığı, Brezilya borsası Bovespa'nın sürekli bir yükselişe geçtiği sırada psikolojisi bozulan yatırımcılar adeta satışa yöneltildi. İlginçtir ki bu baskıya rağmen kasım ayındaki para girişi 200 milyon lira oldu.
Bilançoların ulaşmasıyla beklentilerin sona ermesi sonrası Borsa'da bir geri çekilme bekleniyordu, ancak New York Borsası Dow Jones Endeksi'nin 2009 yılınının en yüksek seviyelerine ulaştığı sırada ve birçok borsanın yükseldiği haftada abartılı çıkartılan haberler gündeme damgasını vurdu. Paniğe uğratılan yatırımcı bir kez daha kullanıldı. Siyasete müdahale çabaları ve son olarak Deniz Kuvvetleri'nde ortaya çıkartılan "Kafes operasyonu" gibi demokrasiye yönelik eylemler doğal olarak yatırımların önünü keserek ülkenin risk primini artırmaya yol açıyor. Ekonomi ve piyasaları doğrudan hedef alarak kaos ortamı hazırlama gayretleri son yıllarda iyice moda oldu. Hatırlayın, 2006'daki Danıştay saldırısı sonrası piyasalar basının da yönlendirmesiyle çökertilmişti. 2007 genel seçimleri öncesi ise e-muhtıra verilince İMKB, dünya borsalarının aksine çökmüş, ancak seçim tarihi ilan edilip seçimlerin sağlıklı bir şekilde yapılmasıyla kayıplarını telafi etmişti. Ardından beş yıl boyunca tek başına iktidar olduğu halde herhangi bir olağanüstü durum yokken seçimlerde ezici bir çoğunlukta gelen AK Parti'ye açılan zamanlaması düşündürücü bir kapatma davasıyla ülke adeta dünyadan tecrit edilmişti. Kapatma davası sonuçlanıncaya kadar ekonomi ve piyasalar ciddi bir şekilde yıpratılmıştı.
Dünya ekonomilerinin toparlanma çabasına girdiği, üstelik krizin hâlâ ekonomileri tehdit ettiği bir dönemde ortaya atılan manipülatif haberler basın tarafından büyük bir iştahla servis ediliyorsa, 'birileri ülkenin piyasalarının düzelmesinden rahatsız mı oluyor acaba?' diye düşünmeden edemiyorum. Postmodern darbe 28 Şubat süreci, faizlerin düşüşe geçtiği, devletin yüzde 150 ile birilerine peşkeş edildiği dönemin sona ermek üzere olduğu bir zamanda ortaya çıkarılmamış mıydı?
Banka hortumlamaları, hükümetlere yönelik darbe girişimleri aynı güçler tarafından organize edilmemiş miydi?
Son olaylar gösterdi ki hâlâ demokrasiyi ve ekonomiyi vesayet altına alarak Türkiye'nin dinamik girişimci ruhunu körelterek dünya ligindeki sıralamasını aşağılara çekmek isteyenler, planlarını yenileyerek piyasaya sürüyor.
Önümüzdeki haftaya gelecek olursak; perşembe günü arefe olması sebebiyle yarım gün işlem yapacak Borsa'da yatırımcılar bayram öncesi temkinli hareket edeceklerdir. Yabancı yatırımcının son olaylardan sonra alımlarına devam edip etmeyeceği takip edilecektir. Geçen hafta teknik olarak düşüş trendine girdiği görülen ve 45 bin 800 puanın altında kapatan Borsa'nın 44 bin -42 bin puan seviyelerinde tutunmaya çalışacağını düşünüyoruz. Kaos planlarının çok boyutlu olması ve dünyanın çeşitli ülkelerinde aynı anda gündeme getirilmesi bir süre daha dumanlı havanın devam edeceğinin göstergesi.
Altın zirvede, alıcı yok
Altın fiyatlarındaki yükselişin temel sebebi dolardaki zayıf görünümün devam etmesi. Bu durumdan olumsuz etkilenen Çin ve Hindistan gibi ülkelerin merkez bankaları, rezervlerindeki altın miktarını artırıyorlar. 1996-2001 yılları arasında neredeyse yarı yarıya değer kaybeden altın, dünya ticaret hacminin rekor kırdığı 2002-2007 yıllarında 256 dolardan 714 dolara yükselerek 1.000 dolarlık tarihi zirveye gözünü diktiğini göstermişti. 2008 Mart ayında Euro/dolar paritesinin 1,60 seviyesine yükselmesi ve doların adeta rezerv özelliğini yitirmesi neticesinde 1.032 dolara kadar yükselmişti. 2008 Lehman krizinden sonra likidite krizinin yayılması ve Avrupa bankalarına yayılan iflaslar üzerine, Kasım 2008'de 682 dolara gerilemişti. Bu yıl sakin bir seyir izleyen doların değer kaybetmeye başlamasıyla yükselişe geçen altın, 1.032 dolar zirvesini geçince 1,150 dolara kadar yükseldi. Grafikte yükselen kanal zirvesine yaklaştığı görünen ons 1.200 doları görse de eski zirvesine doğru geri çekilme yaşayabilir. Bireysel talebin iyice azaldığı, çeyrek altının yarısının gündeme girdiği şu günlerde altın satmak almaktan daha cazip gözüküyor. Dünya Altın Konseyi'nin üçüncü çeyrek altın talebinin önceki yıla göre yüzde 34 gerilediğini bildirmesi, fiyat yükselişi karşısında bireysel tüketicilerin altına olan ilgisinin azaldığını gösteriyor.
kaynak
fBasında yargıda dinleme skandalı olarak lanse edilip ardından Yargıtay Başsavcısı'nın AK Parti'ye yönelik inceleme başlattığı şeklinde haberlerle kapatma davası açılıyor izlenimi verilmesi Borsa'da yüzde 6,63 düşüşe yol açtı.
Endeks uzun bir aradan sonra ilk kez 45 bin puanın altına geriledi. Bu gelişmelerin üstüne Goldman Sachs tarafından yapılan Ukrayna'nın borç yükümlülüklerini yerine getiremeyeceği açıklamaları İMKB'deki düşüşü körükledi.
Öncelikle Borsa'daki düşüşü değerlendirecek olursak normalin üstünde spekülatif haberlerin etkisinin ağırlıkta olduğunu görüyoruz. Rutin bir incelemenin, adeta kapatma davası olarak gündeme getirilmesi, son dönemde ekonomide başlayan canlanma emarelerini tersine çevirmek ve Türkiye'ye yönünü çeviren sermayenin önünü kesmek adına yapıldığı izlenimini veriyor.
Borsa'da bir panik havası oluşturarak ülkenin risk primini yükseltip kredibilitesini azaltarak döviz ve faiz piyasalarında eşzamanlı operasyonlar daha önceki yıllarda da uygulamaya konulmuştu. 2009'da kazandıran borsalar içinde ilk sıraları alan İMKB, geçen hafta sanki bilinçli olarak çökertildi. ABD borsalarının yılın en yüksek seviyelerine çıktığı, Brezilya borsası Bovespa'nın sürekli bir yükselişe geçtiği sırada psikolojisi bozulan yatırımcılar adeta satışa yöneltildi. İlginçtir ki bu baskıya rağmen kasım ayındaki para girişi 200 milyon lira oldu.
Bilançoların ulaşmasıyla beklentilerin sona ermesi sonrası Borsa'da bir geri çekilme bekleniyordu, ancak New York Borsası Dow Jones Endeksi'nin 2009 yılınının en yüksek seviyelerine ulaştığı sırada ve birçok borsanın yükseldiği haftada abartılı çıkartılan haberler gündeme damgasını vurdu. Paniğe uğratılan yatırımcı bir kez daha kullanıldı. Siyasete müdahale çabaları ve son olarak Deniz Kuvvetleri'nde ortaya çıkartılan "Kafes operasyonu" gibi demokrasiye yönelik eylemler doğal olarak yatırımların önünü keserek ülkenin risk primini artırmaya yol açıyor. Ekonomi ve piyasaları doğrudan hedef alarak kaos ortamı hazırlama gayretleri son yıllarda iyice moda oldu. Hatırlayın, 2006'daki Danıştay saldırısı sonrası piyasalar basının da yönlendirmesiyle çökertilmişti. 2007 genel seçimleri öncesi ise e-muhtıra verilince İMKB, dünya borsalarının aksine çökmüş, ancak seçim tarihi ilan edilip seçimlerin sağlıklı bir şekilde yapılmasıyla kayıplarını telafi etmişti. Ardından beş yıl boyunca tek başına iktidar olduğu halde herhangi bir olağanüstü durum yokken seçimlerde ezici bir çoğunlukta gelen AK Parti'ye açılan zamanlaması düşündürücü bir kapatma davasıyla ülke adeta dünyadan tecrit edilmişti. Kapatma davası sonuçlanıncaya kadar ekonomi ve piyasalar ciddi bir şekilde yıpratılmıştı.
Dünya ekonomilerinin toparlanma çabasına girdiği, üstelik krizin hâlâ ekonomileri tehdit ettiği bir dönemde ortaya atılan manipülatif haberler basın tarafından büyük bir iştahla servis ediliyorsa, 'birileri ülkenin piyasalarının düzelmesinden rahatsız mı oluyor acaba?' diye düşünmeden edemiyorum. Postmodern darbe 28 Şubat süreci, faizlerin düşüşe geçtiği, devletin yüzde 150 ile birilerine peşkeş edildiği dönemin sona ermek üzere olduğu bir zamanda ortaya çıkarılmamış mıydı?
Banka hortumlamaları, hükümetlere yönelik darbe girişimleri aynı güçler tarafından organize edilmemiş miydi?
Son olaylar gösterdi ki hâlâ demokrasiyi ve ekonomiyi vesayet altına alarak Türkiye'nin dinamik girişimci ruhunu körelterek dünya ligindeki sıralamasını aşağılara çekmek isteyenler, planlarını yenileyerek piyasaya sürüyor.
Önümüzdeki haftaya gelecek olursak; perşembe günü arefe olması sebebiyle yarım gün işlem yapacak Borsa'da yatırımcılar bayram öncesi temkinli hareket edeceklerdir. Yabancı yatırımcının son olaylardan sonra alımlarına devam edip etmeyeceği takip edilecektir. Geçen hafta teknik olarak düşüş trendine girdiği görülen ve 45 bin 800 puanın altında kapatan Borsa'nın 44 bin -42 bin puan seviyelerinde tutunmaya çalışacağını düşünüyoruz. Kaos planlarının çok boyutlu olması ve dünyanın çeşitli ülkelerinde aynı anda gündeme getirilmesi bir süre daha dumanlı havanın devam edeceğinin göstergesi.
Altın zirvede, alıcı yok
Altın fiyatlarındaki yükselişin temel sebebi dolardaki zayıf görünümün devam etmesi. Bu durumdan olumsuz etkilenen Çin ve Hindistan gibi ülkelerin merkez bankaları, rezervlerindeki altın miktarını artırıyorlar. 1996-2001 yılları arasında neredeyse yarı yarıya değer kaybeden altın, dünya ticaret hacminin rekor kırdığı 2002-2007 yıllarında 256 dolardan 714 dolara yükselerek 1.000 dolarlık tarihi zirveye gözünü diktiğini göstermişti. 2008 Mart ayında Euro/dolar paritesinin 1,60 seviyesine yükselmesi ve doların adeta rezerv özelliğini yitirmesi neticesinde 1.032 dolara kadar yükselmişti. 2008 Lehman krizinden sonra likidite krizinin yayılması ve Avrupa bankalarına yayılan iflaslar üzerine, Kasım 2008'de 682 dolara gerilemişti. Bu yıl sakin bir seyir izleyen doların değer kaybetmeye başlamasıyla yükselişe geçen altın, 1.032 dolar zirvesini geçince 1,150 dolara kadar yükseldi. Grafikte yükselen kanal zirvesine yaklaştığı görünen ons 1.200 doları görse de eski zirvesine doğru geri çekilme yaşayabilir. Bireysel talebin iyice azaldığı, çeyrek altının yarısının gündeme girdiği şu günlerde altın satmak almaktan daha cazip gözüküyor. Dünya Altın Konseyi'nin üçüncü çeyrek altın talebinin önceki yıla göre yüzde 34 gerilediğini bildirmesi, fiyat yükselişi karşısında bireysel tüketicilerin altına olan ilgisinin azaldığını gösteriyor.
kaynak