HardRhymeR
Çǿκ کε√díκ طę ∂طí
KARTALCA SOHBETLER’in konuğu; değerli dostumuz, 1973 İstanbul doğumlu, taraftar, yazar, oyuncu ve iyi bir baba olan Özgür ÖZGÜLGÜN.
HABER1903 internet sitesi sayesinde yazılarını okuma fırsatı bulduğumuz dostumuzla hayatında olmazsa olmazlardan; yani oğlu Can, Beşiktaş’ımız ve taraftarlık üzerine sohbet ettik. Ayrıca Özgür ÖZGÜLGÜN’ ün ‘’Minik oyuncunun el kitabı’’, ‘’Efendi çocuk Can Ersin’in okul maceraları’’ ve ‘’Sakıncası yoksa hepinizi çook seviyorum’’ isimli üç kitabı bulunuyor.
Kendinden bahseder misin bize?
Kendimden bahsetmeyi çok sevmiyorum ama herkesin Beşiktaş’ lılığı birbirinden daha değerli ve önemli diye düşünüyorum. Her şeyden önce Beşiktaş’ lıyım ve benim için alt kimlik üst kimlik değil hayat kadar gerçek olmak halidir Beşiktaş.
Seninle ilgili ana bilgiler dışında basın ya da internet kanalıyla çok fazla bilgi edinme şansları yok dostlarımızın. Genç ve başarılı olmana rağmen magazin basınında da rastlamak mümkün değil sana. Bunu nasıl başarıyorsun?
Modern zamanlarda hayat çok kalabalık. Bütün bu kalabalıklar içinde yüzümü önce oğlum Can sonrasında Beşiktaş’ ım güldürüyor. Tabii yaşamın içinde sadece gülmek yok, ağlamak da var. Siyah ile Beyaz gibi.
Sanatçılarla yapılan bu tarz söyleşilerde çok samimi geçmiyor konuşmalar ya da seyrettiğiniz film ya da oyunlardaki sanatçıları yakından tanıdığınızda hayallerinizdeki kahramanlar parçalanıveriyor. Bu yönde düşündüğüm içindir ki söyleşi ve röportajlardan uzak durmaya çalışıyorum. Hayat ve gerçeklik bana stadyumlarda, deplasmanlarda daha delikanlı görünüyor. Ya da herhangi bir eylem ve protestoda omuz omuza yürüdüğün dostun daha gerçektir benim için.
Aşk meşk halleri şimdilik rafa kalkmış görünüyor ama bu hiç olmayacak değil tabii. Aşksız olmaz. Nasıl ki Beşiktaş’ sız hayat hata ise aşksız hayat da hayat değildir.
Beşiktaş’lı olmayı nasıl ifade edersin?
Beşiktaş’ lılık sonuç ne olursa olsun, hayat ne getirecekse getirsin paylaşmak ve direnmektir. Akla ziyan acılara göğüs germek ve hayatı anlamlandırmak için birlikte farklılık yaratma halidir. Bu farkın ihtimalini yani Beşiktaş'ın da bizi sevme ihtimalini severek ötekileştik.
Geçenlerde bir belgesel izlemiştim. Spiker taraftarlardan birine “Beşiktaş senin için ne ifade ediyor?” diye sordu. taraftarın cevabı “Beşiktaş benim için uykusuz gecelerden birinde sabaha karşı acaba Feyyaz şimdi ne yapıyor? Düşüncesidir” olmuştu.
Eğer bir dost, uykusuz gecelerinde hala sporcularımızı düşünüyorsa bu aşkın Leyla-Mecnun aşkını çoktan sollamış olduğunu söyleyebilirim. Sevginin en biçimsel hali bu olsa gerek. Muammalı, çok hummalı bir durum.
Bir Beşiktaş vardır bizlerde bizden içerilerde...
Hayatta ki en gerçek meselemizdir.
Son olarak bireysel özgürlüktür Beşiktaş...
Taraftar sözcüğünün yakıştığı ve hakkını veren dostlarımızdansın? Nedir sence taraf olmak, taraftar olmak?
İnsan yaşadığı yere benzer demiş üstat Edip Cansever. Beşiktaş semt takımıdır, semtin sevdasıdır. Sevdalı yüreklerden taşanlar evrensele taşımıştır Kartalı ve hava, su, ateşin olduğu her yerde Beşiktaş vardır; gerçektir. Adaletsizliğin hakim olmadığı yerlerde var olan cesur yürektir Beşiktaş. Hiçlik değil var olmaktır. Haykırış ve çoğu zaman kendine isyandır. Taraftar için sevgisini sunma ve sahiplenmektir. Yaratıcı olmaktır. Sevdanın kimlik haline bürünmüş durumudur. Vatansız, ailesiz, evsiz olabilsek de Beşiktaş’ sız olamayacak kadar yürekliyiz. Gelenekçi, özgürlüğe düşkün, yüreklerimizin yadsıyamayacağımız yanımızın en kuvvetli kanadıdır Beşiktaş.
Dayatmalara karşı çıkan vicdanımızın sesi olan, var olan her durum Beşiktaş'ın kendisidir. Hepimiz için ihtiyaçtır. Direnmenin adıdır. Sol yanım. Ona gidemediğim gün öldüğüm gündür. Ben değil biz halidir.
Maç günü nasıl başlar nasıl biter senin için?
Maç günleri ibadettir. Gelenekçi yanım semt havasını aldıktan sonra balık pazarı ritüeline yelken açar. Sonrası ağaçlıklı yoldan stada yürüyüş. Beraberce yapılan tezahürat ve stattaki durum sevgilinin bana dönüşen gerçek halidir. Tek vücut. Sensiz geçen günlere sövecek kadar samimi. Maç günleri "aklımda bir tek sen varsın" durumunun açılımıdır.
Koltuğunun karpuz istiabı oldukça fazla. Oyunculuk, yazarlık, taraftarlık ve en az işlerin kadar önemsediğin oğlun Can. Yaptığın her işte başarılı olmanın sırrı nedir?
1994 yılında Müjdat Gezen Sanat Merkezi tiyatro bölümünden mezun oldum olalı sektörün içinde çalışıyorum. Sanatçıyım ama siz de takdir edersiniz ki sanatın içinde "oldum" kavramı yoktur. Sanat uzun hayat kısa misali her yıl çeşitli projelerin içinde var olma çalışmaları yapıyorum. Gerek TV gerek tiyatro olsun koşmaca halinde geçen hayat serüveni tadında yolculuk devam ediyor. Unutulmak ve işsizlik en büyük korkumuz.
Dedim ya yaptıklarım değil yapacaklarımdır Beşiktaş’ lılık halim.
Son yıllardaki en büyük mutluluğum baba olmak oldu. Başka türlü bir yaşam. Hele baba-oğul gidilen ve seyredilen maçlar tadından yenmiyor. İnternette ''Baba Beşiktaşlı'' yorumuna rastladım seninle alakalı; yakıştırdım da. Baba olmak, Beşiktaşlı olmak ve Beşiktaşlı baba olmak; ağır bir sorumluluk mudur?
Beşiktaşlı baba demek kara kartal demektir. Biri diğerinin önüne geçmez, geçemez. Beraber yürümektir. İkimiz içinde karşılığı olmayan bir durum. İnsana direnmeyi öğreten, sorgulatan başka bir hal... Umut dediğimiz şey...
Vedat abi (Özdemiroğlu) ile yaptığımız söyleşide oğlu Can için ''Beşiktaş’ın kaybıdır'' demişti. Peki ya senin Can'ın ?
Son yıllardaki en büyük mutluluğum baba olmak oldu. Başka türlü bir yaşam. Hele baba-oğul gidilen ve seyredilen maçlar tadından yenmiyor.
Oğlum can için şimdilerde Beşiktaş’lılık "gücüne güç katmaya geldik" şarkısının ezgileridir. Büyüdükçe kimlik hanesindeki doğum yerine sahip çıkacak kadar hastası olacağından eminim. Rakipler korksun "Geliyoruz"…
Can’ından söz etmişken; ''Dünya çocuk olsa'' deriz ya hep. Sen sadece söylemekle kalmadın, çocuğa yaptın yatırımını; çok da iyi yaptın. Para kazanmayı değil çocukları kazanmayı tercih ettin. Çocuklara yönelik kitaplar yazdın, kutluyorum seni. Dergimizin yayımlanacağı dönemde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlanacak. Yavru Kartallara ve tüm çocuklara mesajın var mı?
Özellikle ebeveynlere seslenmek isterim; doğru büyüyen çocuk zaten doğru olacaktır. Doğru işler yapıp, doğru yaşayacak; hayata güzellikler katmak adına çabalayacaktır. Artık çocuklarımızı tostla besleyip test ile büyütmeyelim. Yanı başındaki diğer çocukların onlar için rakip değil dost olma potansiyelinden bahsedelim.
BEŞİKTAŞ ve ÇARŞI; ayrı ayrı bahsetmek mümkün değil. Siyah&Beyaz misali. Geleneksel tribünün parçası olmak sana neler hissettiriyor?
Cümle içinde kullanacağımız ve görmezden gelemeyeceğimiz durumsallarımız. Düşünsenize otuz bin kişi omuz omuza zıplarken oluşan o enerjiyi. Bu kadar insan yanılamaz. Sevgimiz önce kendimize gösterdiğimiz var olma çabamızdan ibaret oluyor. 90 dakikanın çöküp insaniyetimizin başka boyuta geçen hallerini yaşıyoruz. O yüzden anlayamaz kimse bu sevdamızı diyoruz.
İnanılmaz ama sivil itaatsizlik hallerimiz. Nasıl olunmazın olmuş hale izdüşümü, yeterlilik hali. 90+ da oynanan uzatma halleri... İçselleştikten sonra bilinçsizce muhafazakarlaşan denk gelme hali. Düştüğümüz yollarda kendimizi bulma ve özdeşleşme planları. Anadolu taraftar gruplarının modernizmi ararken sığındığı limandır Çarsı ve felsefesi.
Profesyonelleşmeyi kabullenemeyen yol hali. Asla sırtını dönmeyecek aşık olduğu rengine sahiplenecek bu durum hepimiz için "ben" değil "biz" olacak ve öylece kalakalacaktır. O halde ne bekliyor olabiliriz ki hayattan? Her santra ile omuz omuza "bu sevdadan vazgeçersek allah belamızı versin" ulan! durumu...
Sportif başarı mı? İlkeler, değerler mi önemli senin için?
Söylenecek son söze en iyi örnek HALKIN TAKIMI demek ona layık olup değerlerini özgürce savunabilmektir. Spor kapitalizmin oyuncağı değil sevdamızın parçası diyenlere şapka çıkarmaktır. Yeni jenerasyon arkadaşlara birkaç kelam etmek istiyorum. Biz kuşak olarak radyolarla büyüdük. Yani demem o ki biz hep dinledik ve öğrenmeye çalıştık. Sizler simdi TV çağında görsel aksiyonlarla gelişiyorsunuz. Bazen sevginin sunum şiddeti gereksiz eyleme, eylemlere dönüyor. Buna gerek yok. Önce ağabeylerimize, eski tribüncülere kulak verelim sonra kendimizin ya da bir başka arkadaşımızın taraftarlığını sorgulayalım. Manevi değerlerimize sahip çıkalım ve bizi biz yapanlara değer verelim.
HALKIN TAKIMI okuyucu ve dostları adına teşekkür ediyorum. Can cana, Siyah kadar asil, Beyaz kadar duru bir hayat dilerim.
Bugününüzün yarından daha siyah beyaz olmasını diler hayatta her zaman BEŞİKTAŞ derim. Tüm dostlara sevgi ve saygılarımı sunarım.
Halkın Takımı
HABER1903 internet sitesi sayesinde yazılarını okuma fırsatı bulduğumuz dostumuzla hayatında olmazsa olmazlardan; yani oğlu Can, Beşiktaş’ımız ve taraftarlık üzerine sohbet ettik. Ayrıca Özgür ÖZGÜLGÜN’ ün ‘’Minik oyuncunun el kitabı’’, ‘’Efendi çocuk Can Ersin’in okul maceraları’’ ve ‘’Sakıncası yoksa hepinizi çook seviyorum’’ isimli üç kitabı bulunuyor.
Kendinden bahseder misin bize?
Kendimden bahsetmeyi çok sevmiyorum ama herkesin Beşiktaş’ lılığı birbirinden daha değerli ve önemli diye düşünüyorum. Her şeyden önce Beşiktaş’ lıyım ve benim için alt kimlik üst kimlik değil hayat kadar gerçek olmak halidir Beşiktaş.
Seninle ilgili ana bilgiler dışında basın ya da internet kanalıyla çok fazla bilgi edinme şansları yok dostlarımızın. Genç ve başarılı olmana rağmen magazin basınında da rastlamak mümkün değil sana. Bunu nasıl başarıyorsun?
Modern zamanlarda hayat çok kalabalık. Bütün bu kalabalıklar içinde yüzümü önce oğlum Can sonrasında Beşiktaş’ ım güldürüyor. Tabii yaşamın içinde sadece gülmek yok, ağlamak da var. Siyah ile Beyaz gibi.
Sanatçılarla yapılan bu tarz söyleşilerde çok samimi geçmiyor konuşmalar ya da seyrettiğiniz film ya da oyunlardaki sanatçıları yakından tanıdığınızda hayallerinizdeki kahramanlar parçalanıveriyor. Bu yönde düşündüğüm içindir ki söyleşi ve röportajlardan uzak durmaya çalışıyorum. Hayat ve gerçeklik bana stadyumlarda, deplasmanlarda daha delikanlı görünüyor. Ya da herhangi bir eylem ve protestoda omuz omuza yürüdüğün dostun daha gerçektir benim için.
Aşk meşk halleri şimdilik rafa kalkmış görünüyor ama bu hiç olmayacak değil tabii. Aşksız olmaz. Nasıl ki Beşiktaş’ sız hayat hata ise aşksız hayat da hayat değildir.
Beşiktaş’lı olmayı nasıl ifade edersin?
Beşiktaş’ lılık sonuç ne olursa olsun, hayat ne getirecekse getirsin paylaşmak ve direnmektir. Akla ziyan acılara göğüs germek ve hayatı anlamlandırmak için birlikte farklılık yaratma halidir. Bu farkın ihtimalini yani Beşiktaş'ın da bizi sevme ihtimalini severek ötekileştik.
Geçenlerde bir belgesel izlemiştim. Spiker taraftarlardan birine “Beşiktaş senin için ne ifade ediyor?” diye sordu. taraftarın cevabı “Beşiktaş benim için uykusuz gecelerden birinde sabaha karşı acaba Feyyaz şimdi ne yapıyor? Düşüncesidir” olmuştu.
Eğer bir dost, uykusuz gecelerinde hala sporcularımızı düşünüyorsa bu aşkın Leyla-Mecnun aşkını çoktan sollamış olduğunu söyleyebilirim. Sevginin en biçimsel hali bu olsa gerek. Muammalı, çok hummalı bir durum.
Bir Beşiktaş vardır bizlerde bizden içerilerde...
Hayatta ki en gerçek meselemizdir.
Son olarak bireysel özgürlüktür Beşiktaş...
Taraftar sözcüğünün yakıştığı ve hakkını veren dostlarımızdansın? Nedir sence taraf olmak, taraftar olmak?
İnsan yaşadığı yere benzer demiş üstat Edip Cansever. Beşiktaş semt takımıdır, semtin sevdasıdır. Sevdalı yüreklerden taşanlar evrensele taşımıştır Kartalı ve hava, su, ateşin olduğu her yerde Beşiktaş vardır; gerçektir. Adaletsizliğin hakim olmadığı yerlerde var olan cesur yürektir Beşiktaş. Hiçlik değil var olmaktır. Haykırış ve çoğu zaman kendine isyandır. Taraftar için sevgisini sunma ve sahiplenmektir. Yaratıcı olmaktır. Sevdanın kimlik haline bürünmüş durumudur. Vatansız, ailesiz, evsiz olabilsek de Beşiktaş’ sız olamayacak kadar yürekliyiz. Gelenekçi, özgürlüğe düşkün, yüreklerimizin yadsıyamayacağımız yanımızın en kuvvetli kanadıdır Beşiktaş.
Dayatmalara karşı çıkan vicdanımızın sesi olan, var olan her durum Beşiktaş'ın kendisidir. Hepimiz için ihtiyaçtır. Direnmenin adıdır. Sol yanım. Ona gidemediğim gün öldüğüm gündür. Ben değil biz halidir.
Maç günü nasıl başlar nasıl biter senin için?
Maç günleri ibadettir. Gelenekçi yanım semt havasını aldıktan sonra balık pazarı ritüeline yelken açar. Sonrası ağaçlıklı yoldan stada yürüyüş. Beraberce yapılan tezahürat ve stattaki durum sevgilinin bana dönüşen gerçek halidir. Tek vücut. Sensiz geçen günlere sövecek kadar samimi. Maç günleri "aklımda bir tek sen varsın" durumunun açılımıdır.
Koltuğunun karpuz istiabı oldukça fazla. Oyunculuk, yazarlık, taraftarlık ve en az işlerin kadar önemsediğin oğlun Can. Yaptığın her işte başarılı olmanın sırrı nedir?
1994 yılında Müjdat Gezen Sanat Merkezi tiyatro bölümünden mezun oldum olalı sektörün içinde çalışıyorum. Sanatçıyım ama siz de takdir edersiniz ki sanatın içinde "oldum" kavramı yoktur. Sanat uzun hayat kısa misali her yıl çeşitli projelerin içinde var olma çalışmaları yapıyorum. Gerek TV gerek tiyatro olsun koşmaca halinde geçen hayat serüveni tadında yolculuk devam ediyor. Unutulmak ve işsizlik en büyük korkumuz.
Dedim ya yaptıklarım değil yapacaklarımdır Beşiktaş’ lılık halim.
Son yıllardaki en büyük mutluluğum baba olmak oldu. Başka türlü bir yaşam. Hele baba-oğul gidilen ve seyredilen maçlar tadından yenmiyor. İnternette ''Baba Beşiktaşlı'' yorumuna rastladım seninle alakalı; yakıştırdım da. Baba olmak, Beşiktaşlı olmak ve Beşiktaşlı baba olmak; ağır bir sorumluluk mudur?
Beşiktaşlı baba demek kara kartal demektir. Biri diğerinin önüne geçmez, geçemez. Beraber yürümektir. İkimiz içinde karşılığı olmayan bir durum. İnsana direnmeyi öğreten, sorgulatan başka bir hal... Umut dediğimiz şey...
Vedat abi (Özdemiroğlu) ile yaptığımız söyleşide oğlu Can için ''Beşiktaş’ın kaybıdır'' demişti. Peki ya senin Can'ın ?
Son yıllardaki en büyük mutluluğum baba olmak oldu. Başka türlü bir yaşam. Hele baba-oğul gidilen ve seyredilen maçlar tadından yenmiyor.
Oğlum can için şimdilerde Beşiktaş’lılık "gücüne güç katmaya geldik" şarkısının ezgileridir. Büyüdükçe kimlik hanesindeki doğum yerine sahip çıkacak kadar hastası olacağından eminim. Rakipler korksun "Geliyoruz"…
Can’ından söz etmişken; ''Dünya çocuk olsa'' deriz ya hep. Sen sadece söylemekle kalmadın, çocuğa yaptın yatırımını; çok da iyi yaptın. Para kazanmayı değil çocukları kazanmayı tercih ettin. Çocuklara yönelik kitaplar yazdın, kutluyorum seni. Dergimizin yayımlanacağı dönemde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlanacak. Yavru Kartallara ve tüm çocuklara mesajın var mı?
Özellikle ebeveynlere seslenmek isterim; doğru büyüyen çocuk zaten doğru olacaktır. Doğru işler yapıp, doğru yaşayacak; hayata güzellikler katmak adına çabalayacaktır. Artık çocuklarımızı tostla besleyip test ile büyütmeyelim. Yanı başındaki diğer çocukların onlar için rakip değil dost olma potansiyelinden bahsedelim.
BEŞİKTAŞ ve ÇARŞI; ayrı ayrı bahsetmek mümkün değil. Siyah&Beyaz misali. Geleneksel tribünün parçası olmak sana neler hissettiriyor?
Cümle içinde kullanacağımız ve görmezden gelemeyeceğimiz durumsallarımız. Düşünsenize otuz bin kişi omuz omuza zıplarken oluşan o enerjiyi. Bu kadar insan yanılamaz. Sevgimiz önce kendimize gösterdiğimiz var olma çabamızdan ibaret oluyor. 90 dakikanın çöküp insaniyetimizin başka boyuta geçen hallerini yaşıyoruz. O yüzden anlayamaz kimse bu sevdamızı diyoruz.
İnanılmaz ama sivil itaatsizlik hallerimiz. Nasıl olunmazın olmuş hale izdüşümü, yeterlilik hali. 90+ da oynanan uzatma halleri... İçselleştikten sonra bilinçsizce muhafazakarlaşan denk gelme hali. Düştüğümüz yollarda kendimizi bulma ve özdeşleşme planları. Anadolu taraftar gruplarının modernizmi ararken sığındığı limandır Çarsı ve felsefesi.
Profesyonelleşmeyi kabullenemeyen yol hali. Asla sırtını dönmeyecek aşık olduğu rengine sahiplenecek bu durum hepimiz için "ben" değil "biz" olacak ve öylece kalakalacaktır. O halde ne bekliyor olabiliriz ki hayattan? Her santra ile omuz omuza "bu sevdadan vazgeçersek allah belamızı versin" ulan! durumu...
Sportif başarı mı? İlkeler, değerler mi önemli senin için?
Söylenecek son söze en iyi örnek HALKIN TAKIMI demek ona layık olup değerlerini özgürce savunabilmektir. Spor kapitalizmin oyuncağı değil sevdamızın parçası diyenlere şapka çıkarmaktır. Yeni jenerasyon arkadaşlara birkaç kelam etmek istiyorum. Biz kuşak olarak radyolarla büyüdük. Yani demem o ki biz hep dinledik ve öğrenmeye çalıştık. Sizler simdi TV çağında görsel aksiyonlarla gelişiyorsunuz. Bazen sevginin sunum şiddeti gereksiz eyleme, eylemlere dönüyor. Buna gerek yok. Önce ağabeylerimize, eski tribüncülere kulak verelim sonra kendimizin ya da bir başka arkadaşımızın taraftarlığını sorgulayalım. Manevi değerlerimize sahip çıkalım ve bizi biz yapanlara değer verelim.
HALKIN TAKIMI okuyucu ve dostları adına teşekkür ediyorum. Can cana, Siyah kadar asil, Beyaz kadar duru bir hayat dilerim.
Bugününüzün yarından daha siyah beyaz olmasını diler hayatta her zaman BEŞİKTAŞ derim. Tüm dostlara sevgi ve saygılarımı sunarım.
Halkın Takımı