Birazda duygusallık... :)

sEntieL

New member


Seni özlemenin
Ne demek olduğunu sor bana,
Yetmişiki dilde anlatabilirim
Kitabını yazabilirim sayfalarca.
Yalnızlığın rezilliğini
Kokuşmuşluğunu
Ve çıplaklığını da.
Ama hiç kimse
Kavuşmanın güzelliğini
Sormasın bana anlatamam.
Ben sana hiç kavuşmadım ki!

Bilmiyorum
Dudakların nasıldır.
Sıcak mı ateş topu kadar,
Yoksa soğuk mu
Buza kesmiş bir bardak su gibi?
Kıvrımlarına,
Kırmızı karanfiller mi tutunmuş,
Küle gizlenmiş kor mu var?
Tenime değdiğinde dudakların
Cemre mi düşer bedenime,
Mızrap değen bir saz teli gibi
Titrer mi yüreğim bilmiyorum.
Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!

Bir kadını sardığında kolların,
Ürkek ceylanlar
Nasıl kurtulur tuzağından?
Dolu yemiş yaprak gibi
Nasıl titrer bir yürek?
Ellerin nasıl okşar bir bedeni,
Goncalar
Nasıl güle döner sıcaklığınla bilmiyorum.
Hiç sana sarılıp yatmadım ki!

Kısacası:
Tatmadım kavuşmayı anlatamam.
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
Anlatabilirim daldaki kuşa topraktaki solucana.
Yokluğunda yıllardır
Özlemine dayanmayı öğrendim
Yokluğuna katlanmayı
Aşağılık avunmayı öğrendim nasılsa
Ustası oldum beklemenin
Tükenmek pahasına.

Ama hiç kimse kavuşmayı,
İki derenin birbirine karışıp
Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu
Sormasın bana anlatamam.
Çünkü senle ben,
Ayrı kaynaktan doğmuş
Sularında hasretleri taşıyan
Başka denizlere koşan iki ırmağız.
Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları
Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız.
İşte onun için
İki dere nasıl karışır birbirine
Nasıl sığar iki nehir bir yatağa bilmiyorum.
Seninle
Hiç aynı yatakta coşmadım ki!

Sen bana yalnızca
Ve sadece
Kahpe sensizliği sor
Rezil beklemeyi özlemeyi sor.
Tanrı şahidimdir
Kurda kuşa
Dağa taşa bile anlatabilirim.
Demem o ki uzaktaki yakınım:
Vuslatlara yabancıyım,
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.

Ben seni boş anımda sevmedim.
Bir eylül sararıp solmayı unuttu ilk defa,
İlk defa bir gece, ayyaş bir ayaz buldu kendine
Ne kadar yazılırsa yazılsın, hiçbir sevda böylesine şiir olmadı serkeş bir şairin dilinde…

Esmer teninde, kızılca kıyametlere düşerken sevdim ben seni…
Henüz hiçbir insanoğlu utanmamıştı insanlığından
Ve hiçbir çiğdemin hiçbir gülden eksiği yoktu seni sevmeden önce.

Yaralarım kabuk tutsun diye sevmedim seni.
Bir bıçak, keskinliğini keşfediyordu ilk defa
İlk defa bir ayna, arınıyordu tüm sihirlerinden
Ve o beyaz ellerimde, kader çizgilerini görürken sevdim ben seni…

Ben seni sevmeden,
Kedi ciğerinden habersiz ölüyordu bir yerde
Mor menekşenin, açmak için bahanesi de yoktu
Göçü kaçırmış kuşlar şaşkın
Küçük gemiler, rıhtıma hasret kalıyordu seni sevmeden önce

İlk defa, ıslak bir mendil temizleniyordu tren garından
Ama daha usanmıyordu hiçbir yağmur, dolup dolup taşmışlığından
Ve hiçbir yürek kafesi böyle hoyratça hırpanlamıyordu seni sevmeden önce…

Ben seni sevmeden,
Buharlaşan gözyaşından bulutlar olmuyordu
Hiçbir toprak kokmuyordu böyle bir sabah güneşinde
Ve çekilmiyordu yeşiller yaprağından
Yollara ayrık gölgeler düşmüyordu seni sevmeden önce…

Seni sevmeden,
Hiçbir masal kaçmıyordu esas kızından
Ve aşktan ölmenin lügat da yeri de yoktu…

Sen özlemeyi bir de bana sor;
Gece olunca yalnızlık sarınca bedenimi,
Bir el tutsun ellerimi diye beklemeyi
Bana sor severken özlemeyiâ?¦
Bir ses ararken kulaklarım,
Sessizliğin acı çığlıklarını duymayı,
Gözlerim seni ararken,
Karanlıkta hayalini görmeyi,
Sen bana sor kilometrelerce uzaktan sevmeyiâ?¦
Elimi göğsüme sokup,
Okşamayı seni özleyen kalbimi,
Yüreğimin titremesini, içimin aniden ürpermesiniâ?¦
Şefkatinin eksikliği aklıma gelirken,
Hasretimden süzülen birkaç damlayı,
Bana sor sensiz ağlamayıâ?¦
Sensiz saatler çabuk geçsin diye,
Geceye sığınmayı,
Yanımdaymışsın gibi yatakta yorgana sarınmayı,
Bedenimi sarmanı beklemeyi,
Sıcacık teninin kokusunu içime çekmeyi
Sensizken seninle sevişmeyi,
Bana sorâ?¦
Bana sor sen özlemeyi
Özlemenin en acı, en yalnız çığlıklarını,
Ben iyi bilirim özlemle yanıp tutuşmayı

Bir gece,
Gecede bir uyku.
Uykunun içinde bene.
Uyuyorum,
Uykudayım,
Yanımda sen.

Uykunun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben.
Bir yere gidiyorum,
Delice.
aklımda sen.

Ben seni seviyorum,
Gizlice..
El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.

Seni yitiriyorum
Çok karanlık bir andan.
Birden uyanıyorum,
Bakıyorum aydınlık;
Uyuyorsun yanımda..
Güzelce.

Ben bütün şiirlerimi en çok aşık olduğum zamanlarda yazdım
En çok acı çektiğim zamanlarda
Hani içten içe yanarsın ya
Yanarsın da duyuramazsın ya feryadını
Kimseyi istemezsin yanında
Yalnızlıktan ölmek istersin
Aklına ölüm gelir de yapamazsın ya
Geçemezsin ya canından
Korkarsın ya gecelerden
Sabahlar olmasın istersin ya hani
Hani bazen ağlarsın ya
Ağlarsın da gözyaşlarını gören olmaz
İçip içip sarhoş olmak istersin ya
Sarhoş olup unutmak istersin ya sevdiğini
Unutmak istersin de unutamazsın ya
Hüzünlü bir şarkı hatırlatır ya sevdiğini
Kapı ardından gelen bir koku
Kokusunu bile özler olursun ya
Her telefon çalışında O arayacak sanırsın ya
Beklersin ya gelmesini hani
Ben de çok bekledim
Çok ağladım sevgilinin ardından
Çok yangınlar yaşadım yüreğimde
Şİmdi anlıyorum ki
Giden dönmüyor, yeri de dolmuyor
Hele bir de sevgili vefasızsa
Acısı da dinmek bilmiyor...

Hangi gözlere düşer serabın
Muradına tutsak iken ben
Vuslat hayali yüreğimdeyken
Bir yanım tipi , boran , kar düşer
Bir yanım alev alev kor düşer
Dağ susar bugün
Düşler mahkum çirkiniklere
Cellatlar basar bugün
Zehir de olsan kal bende
Say ki sabahına küsmüş bir ayazdım
Ne olduysa oldu gel
Sana şiir yazdım

Kimin yollarına tebessüm eder dudağın
Yollarına turab iken ben
Öyle deli dolu
Öyle apansız
Çık gel
Sana söylerim tüm türküleri
Sanadır çığlıklanan her dize
Fermanım gözlerinde
Dermanım gözlerinde
Yorgun savaş mirasıyken sokaklar
Say ki senliğimde bükülmez bir bilektim
Ne olursun gel
Yokluğunda boyun büktüm , eyvallah çektim

Kimin ufkuna takılır adın
İstanbul ' un tüm duvarlarına yazmışken ben
Banklara , ağaçlara kazımışken
Namlu öyle soğuk ki
Horoz titrek
Ellerim kadar
Bir yanım lime lime kan düşer
Bir yanıma umut düşer , tan düşer
Gel gayrı takatim ol , gücüm ol
Geçmiş hesaplar sorulsun zalimden
İnancım ol , öcüm ol
Hasretin dert , hasretin işkence yüreğimde
Gel dermanım ol , ilacım ol
Esse savursa seni bir deli rüzgar
İlk defa ağladım gel gör yar
Say ki bir deli hançerdim belde
Kanım aksın , canım çıksın gel de...

Hiç kalbin ağrıdı mı sebepsizce,
Hiç için titredi mi sıcak yaz geceleri,
Dolunaya baktığında hissettin mi hiç
Yapayalnız derin bir karanlıkta olduğunu,
Ve acı bir şekilde farkına vardın mı,
Kalabalık içinde sessizce dolaştığını…

Düşündüğün şeyi bilmeden uzaklara takılır gözlerin;
Ellerin bilmediğin elleri tutar sanki,
Tuttuğun el sana huzur verir de;
Sen o huzurla bir türlü rahatlayamazsın…

Boğazında kelimeler düğümlenir, yutkunursun;
Bakışların buğulanır, gözlerini kısarsın,
Tek damla düşmesin diye çabalarsın;
Bilirsin ilk düşen damla habercisidir; sağanakların,
Bilirsin sağanakların ardından körelir; duyguların,
Bilirsin ki içindeki yangınlar büyür sağanaklarda…

Sen bilirsin ama kalbin bilmez bunları,
Yaşadıkça yaşar sevdalar kalbinde,
Büyüdükçe büyür kalbin, her sevdayı saklar içinde,
Gün gelir sığmaz olur kalbin göğsüne,
Taşıyamaz olur bedenini, artık yorulur…
Duyguların ağır gelir; ezilirsin
Bir gün açıklanmamış duygularınla köşende,
Teslim olursun ölüme,
Sessizce…

Yokluğuna adandım,
Bir anlamda,
Mevsiminden tekerrür sabahlarına,
Çivi pasından avuçlarına,
Kırık uçlarında hayatın gözyaşı,
Sırça saraylara gün yüzü,
Mahkumluğumsun,
Varlıkta yokluğum,
Yalnızlığım,
Suyun bekleyiş çarpanı sesinden,
Nehirler doğuran suskunluğumsun,

Ki ben acımasız zamanın,
Yüreğine tutunan yelkovanı,
Kendi gezegenine doğmamış bir sabahtan,
Yaşanmamış bir aşkın arta kalanı,
Çocukluğum,
Masumluğun gibi büyür içimde,
Tomurcuk mevsiminden,
Yoksulluğum kalır dudaklarına,

Ve yazılmamış yitik tarihinden,
Rimbaud'un gözlerinde boğulan,
Gözlerimdir sığınan uykularına,
Deliren bir okyanus renginden,
Acının kıyısız isyanlarına,
Usulca,
Ardarda sahipsizlik dokuyan,
Mazeretsiz bir sevda gibi,
Fırtınalar kaldıran ellerinden,
Kendi aşkını,
Kendi yüreğinde sorgulayan,

Dinle,
Ey tanınmamış sevgilim,
Yalnız ikimiziz burada,
Bu şiirde,
Bu kayıp şehirde,
Şimdinin vaktindeyiz,
Gönlünce,
Birtek sen kaldırıyorsun havanın soğukluğunu,
Hergün artık fırtına,
Eskiyen evlerin çatı katı,
Değmez bendeki uykusuzluğuna,
Ardımsıra,
Ey tanınmamışlığı ile yüzüme gülen sevda,
Yaşamak herşeyi,
Hiçbirşeyden çoğalarak,
Kalandır kanayan bir yara gibi avuçlarına,
Sensiz düştüğüm büyülü uykularda,
Bilesin sevdiğim,
Yaşayamadığım herşeydi,
Seni hatırlatan mevsimlerde

İçimizdeki Aşk

Yalniz olmak nedir bilirmisin sen?
Etrafin insanla doluyken yalniz olmak,
Hersey güzel görünürken gözüne,
Kendini apansiz uçurumda bulmak.


-
Sen desem seni bilirmisin sen?
Deniz gözlerinde kaybolmasi,
Dişarida yagan karı seyrederken,
Içimi yakIp kavuran seni bilirmisin?
-
Uykuyu özlemek nedir bilirmisin sen?
Gün içinde geceyi özleyip,
Rüyada dokunurken ellerine,
Hiç uyanmamak için dua etmeyi bilirmisin?
-
Sen desem seni bilirmisin sen?
Sensiz kaldığım zamanki duygularImI,
Küçücük yüreGimde kuruyan okyanuslarI,
Alaca karanlIkta uyanIp seni haykirmaysi bilirmisin?
-
Özlemeyi bilirmisin sen?
Yanibasimda tutarken ellerimi,
Ilik nefesin vururken yüzüme,
Seni özlemeyi bilirmisin?
-
Sevgi desem sevgiyi bilirmisin sen?
Aşkimi yazarken camlara,
Benim için senin anlamini,
SENIN IÇIN VERECEGIM BU CANI BILIRMISIN

ÖZLEM


Bugün güneş daha bir solgun daha bir soğuk
Ve saatim durmuş kolumda tıpkı yüreğim gibi.
Oysa bugün senin için yeni bir başlangıçtı
Benim içinse bir yok oluş bir kayboluş.
Şimdi hasretini demliyorum yüreğimin kor ateşinde
Özlemini içiyorum yudum yudum her nefesimde.


Gözlerinin derinliklerinde kaybolmuştum veda ederken
Islaktı yanaklarım, titriyordu ellerim, susmuştu yüreğim
Bakışlarımla haykırdım gitme kal diye; anlamadın
Göz yaşlarımla yalvardım; acımadın
Valizin elinde başın önünde, bakmadan gözlerime
Yürüyüp gittin o meçhule...
Şimdi hasretini demliyorum yüreğimin kor ateşinde
Özlemini içiyorum yudum yudum her nefesimde.

Ardından bakacakmıydım seni delice severken
Gidişin sonum olacak, hasretin zulüm
Alışık değilim yalnızlığın karanlığına,
Gecelerin soğuğuna,sensizliğin sessizliğine
Şimdi hasretini demliyorum yüreğimin kor ateşinde
Özlemini içiyorum yudum yudum her nefesimde.


Şimdi boş ve karanlık sokakta gidişini izliyorum çaresiz
Sanma ki giden sadece sensin
Seninle birlikte içimdeki ben gidiyor,
Gözlerim,bakışlarım,yüreğim gidiyor,

Yarınlarım, ümitlerim,hayallerim gidiyor,
Can gidiyor aslında sen giderken.
Şimdi hasretini demliyorum yüreğimin kor ateşinde
Özlemini içiyorum yudum yudum her nefesimde.


Yüreğime düşen son cemreydin oysa sen
Ilık ılık esen meltem rüzgarıydın
Renge renk açan güldün bahçemde
Baharın sevinci, yazın sıcaklığı seninle anlam bulmuştu
Seninle çarpmaya başlamıştı bu yürek
Tekrar doğmuştu doğum günüm olmuştu geldiğin gün
Oysa şimdi saatlerin durduğu yüreğin sustuğu
Kalemin kırıldığı, perdenin kapandığı an
Şimdi kayboluşun, yok oluşun, tükenişin zamanı
Özlemin,hasretin yüreği yakma zamanı
Şimdi hasretini demliyorum yüreğimin kor ateşinde
Özlemini içiyorum yudum yudum her nefesimde.

Ben aglayan sairim
Bana gulmesini ogretmediler
Egil de bir bak mahzun yuzume
Anlatir sana cektiklerimi
Birer bicak yarasi gibi
Alnimdaki cizgiler

Ben mutluluk nedirbilemedim
Saclarim oksanmaya alisik degil
Hep boyle dalip gider gozlerim
Ve ne zaman dusunsem gecen gunleri
Bir karanlik basar icimi
Aydinlik degil

Seni nasil severim bilirsin
Nasil yanarim ozlemler icinde
Bastigin yerler cennet olur
Bilirim en serin ruzgarlar gelirsin
Yine de yanar tutusurum ben
Cehennemler icinde.

En mutlu sandigin yerde kederliyim
Ben seninle sensizligi dusunurum
Bir korku duser icime apansiz
Burkulur yuregim
Seni siirlerimde bin yil yasatir da
Ben bin defa olurum

Bir gun yoklugum bir golge gibi
Dusuverirse gozlerine
Unutma aglayan sairini
Unutma o gunde kapanip dizlerine
Kendi yokluguma kendim aglarim
Sen aglama e mi
Sen aglama e mi?

Geçtiğim sokakta canlanmasaydı hayalin,
Deniz mavi olmasa, mavi denize yağmurlar yağmasa,
Toprak kokmasa, toprakta olduğunu hatırlatmasa,
Ağlamayacaktım.
Balıkçıdaki kedi bakmasaydı yüzüme yeşil, yeşil
Minik serçe yanına yaklaştığımda benden kaçmasa,
Daldaki sarı son yaprak gözlerim önünde düşmese,
Yağmur yağınca çekmese canım, sıcak çayı, sigarayı birde seni,
Yok olduğun, yoksulluğum gelmese aklıma,
Ağlamayacaktım.
Suçlarım, günahlarım olmasa,
Olsa bile cezam sensizlik olmasa..
Gün batımında, sohbetlerini özleyip,
Seni yanımda sanıp, sorduğum sorulara cevap alabilmek için
Yokluğuna çevirmeseydim başımı,
Ağlamayacaktım...
Ellerimi görmesem ellerin gelmeyecekti aklıma,
Çay bu kadar sıcak olmasa, hava bu kadar soğuk olmasa,
Mevsimlerden sonbahar, Aylardan Kasım olmasa
Ağlamayacaktım...
Köşe başındaki simitçiden iki simit alma alışkanlığım olmasa,
İkisi de benim elimde kalmasa,
Senli zamanların anıları olmasa, kaldırımında bu şehrin,
Her sokağında çıkmasalar karşıma.
Merdivenli sokağın sonunda, hala yeşil boyalı, olmasaydı evin.
Penceresi açık olmasa,
İçime o anlamsız umut dolmasa,
Pencereden içeri bakınca,
Örümcek ağları el değmemişliği göstermese,
Senin adınla bir anılmasa ölüm,
Bana tuttuğun son şarkının sözleri
“Uzaklardan, yeni hayatlardan” bahsetmese,
İnan Ağlamayacaktım.
Sözümdü sana Ağlamayacaktım.

Dönüşü Yok Bu Ayrılığın



Unutmaya çalışacağım
Ellerini, gözlerini, gülüşünü,
Öpüşünü ve seni seviyorum deyişini..

Kapatın artık bu aşkın tüm kapılarını,
Başkasını sevmese de bu gönül
Hasretinle yaşamaya alışır
Unutulman imkansız olsa da
İmkansızı başarır

Bir gün beni ağlarken görürsen
Anla ki imkansızı başarıp,
Seni unuttuğum için
Sevinçten ağlıyorumdur!

Çünkü imkansızımsın ve
Ölene kadar da öyle kalacaksın!

Mutlu kal kalbimdeki kor ateşi sönmeyen yaram!


Özlemimsin Ölene Kadar


Sensin sadece değer verdiğim sevdiğim
Sensin sadece canım dedigim beğendiğim
Sensin sadece hasret çektiğim özlediğim
Sensin bi' tanem sensin tek aşkım sensin

Gel bul beni, sar beni aşkım doyasıya
Gel bul beni, öp beni aşkım doyasıya
Yaşayamıyorum ellerinsiz
Nerde o eski günler
Gezerdik el ele göz göze
Bak gözlerime yeniden
Aşkım olmuyor sensiz yaşanmıyor
Baktığım her yerde masum gülüşün
Seni seviyorum deyişin kulaklarımda çınlıyor

Hiç kimse senin gibi olmuyor
Hiç kimse gözlerime bakıp, her şeyimsin demiyor
Olmuyor aşkım olmuyor, ellerini tutmadan
Gözlerine bakmadan bu kalp boşuna atıyor

Mavişim derdin, canım derdin
Sensiz yaşamak haram derdin
Bi' tanem derdin, tek sen varsın derdin
Sen yoksa ben de yokum derdin!
Şimdi var mısın yok musun bilemiyorum
Sensiz yaşamayı istemiyorum

Haklısın, düşündükçe deliriyorum
Aramızdaki dağların uçurumundan nefret ediyorum
Sensizlikten, beni benden alan sesinden
O masum yüzünden, o tatlı gülüşünden
Marum kalmaktan nefret ediyorum

Bakıyorum etrafıma, herkesin aşkı var!
Benim ellerim bomboş
Ben aşkı değil mantığı seçtim
Mantık için kalbimi kor ateşe ittim

Eğer doğarken deselerdi;
"Ayrımcılık yüzünden aşkını terk edeceksin"
Ben hayatı terk ederdim, aşkımı değil!

Ben bir senin bir de sigaranın tiryakisiyim
En büyük desteğim o, tıpkı sen yokken
Yavaş yavaş ölümü seçmek gibi...

Yoksun artık, ne gözlerine bakacağım
Ne ellerini tutacağım, ne bitanem diyeceğim
Ne de vazgeçilmezimsin diyeceğim
Sadece unutamam seni diyeceğim

Ben seni seveceğim, ölene kadar
Yanımda olmasan da, en büyük
Unutulmazımsın unutma

Bir Özlem Şarkısı

Ne çok özledim seni bilsen
ne çok arıyorum seni solgun palmiyelerin gölgelerinde
ne çok arıyorum seni ifade yoksunu lal sokaklarından
sağır sultanlardan
acıya hüküm giymiş sevdaların ayak izlerinden
kaldırım taşlarına sinen dolunay sessizliğinden çiçeklerden
her tüyünde alacalı umutlar şavkıyan kuşlardan

ne çok özledim seni bilsen
gecenin titrek kanatlarında hüzne çalarken denizin mavisi
yıkıp yalnızlığın acımasız duvarlarını
tutup sana gelmek isterdim.
henüz uyku sersemiyken yıldızlar
doğmamış başakları okşarken bir rüzgar
ak bir güvercin kanadına salıp yüreğimi
nisan yağmuru gibi yağmak isterdim
teninin karanfile çalan kokusuna
ve bir hançer gibi ansızın girip düşlerine
sesinin aksi sedası olmak isterdim
bir meltem esişinde

ne çok özledim seni bilsen

bir görebilsem yüzünü beklenmedik bir şehirde
ne yaprak düşer sonbaharda inan ne yağmur
ne acı kalır yürekte ne gözyaşı
bir değse gözlerin gözlerime
ne hüzün kalır gecemde ne matem
ne asiliği kalır denizin ne hırçınlığı

ne çok özledim seni bilsen
yitirilmiş sevdaların harman alevi
düşlerinde pusudayım
kulağım kirişte ellerim tetikte
gözlerim ufukta dalgalanacak
o kızıl saçlarında

M. Şükrü KAPLAN

Güz Sürgünü
İstanbulâ??un sise düştüğü bir gündü
Seslendim de duymadın.
Özlediğimi görmedin hiç sen.

Ne çok şeyi sakladım sendenâ?¦
Gözyaşlarımı en çok,
Yazdığım yorgun dizeleri bir deâ?¦

Yüreğim vurulmuş
sarı bir güz sürgünü
Yağmursuz günüm olmadı
Üşüdü çocuk ellerimâ?¦

Sis sonrasıydı
demir aldı gemiler
Sustu uzak denizler
Kıyıya vuran
Mavi yeşil, tuz kokusu bir de

Ne çok bekledim baharı
Papatya kokusunu
Al kızıl gelincikleri
Tutuşan gözlerini bir de

Hasan Kaya

SENİ SEVMEYİ ÖZLEDİM

Seni özlüyorum... Gecenin en zifiri anında bile odamı aydınlatan bu aşkı özlüyorum, en çok da her gün duyabilmek adını, zamanla yüz göz oluşumun sonunda duyduğum sesini...

Seni özlüyorum işte... Her kavgamızın sonunda çektiğim sancıları, seni kaybetmek korkusunun beni bir bıçak gibi kestiği anları bile.

Hayatlarımızın öyle anlarına tanık olmuştuk ki artık, beni ben, seni sen yapan her ne varsa bir bütün olmuştu. Yani biz olmuştuk, biz sevdaydık, bir tutkulu bakıştık yarınlara umutla yürüdüğümüz.

Seni özlüyorum, kabul ettim artık bunu... Göz bebeklerimin içine yerleşmiştin ve dünyada iyiye güzele dair ne varsa içinde sen oluyordun. Geçtiğim yollar aynı değildi, ne içtiğim su, ne de aldığım nefes...

Meleklerin kanatlarında geliyordun sen bana her gün. Martıların gözlerinde, bir papatya demetinin üstündeki uğur böceği oluyordun, ayın şavkında, umudun mavisinde sen vardın, yüreğime işlemiştim seni bir dantel gibi ince düğümlerle...

Her gün içimi ısıtan asıl sendin... Sıcak ışıkların tüm ruhumu saran, her yeni güne gözümü açar açmaz içime doluştuğun bir günaydındın. Yıkanırken asıl sen akıyordun, sen arındırıyordun beni. Ilık ılık tenimden süzülürken, hiç kurulanmadım ben, içime emdim seni hiç bir damlanı ziyan etmeden.

Seni özlemek dayanılmaz hale geldiğinde bile ben hiç ağlayamadım. Çünkü içimdeydin sen ve seni gözlerimden akıtmaya kıyamadım. Sancılarımla bedenim her gün biraz daha ölse de, aslında her güne ben senin için yeniden doğdum daha da çoğaldım. Senin için çektiğim acıyı sevdim, özleminle dost oldum.

Seni özlüyorum. Çünkü seni seviyorum hem de çok... Doğrularını yanlışlarını sorgulamadan, insanlığın kurallarıyla tartmadan bir çocuk yüreği gibi masumca taşıdım hep, masumca yaşadım seni... Bu hayata verdiğim her nefeste, gittiğim her yerde sende benimle birlikte vardın, o yüzden yalnızlık nedir hiç bilmedim, hiç yaşamadım olmadığın halde sensizliği. Senin bana verebileceklerine takılı kalmadan, seni özgürce sevebilmeyi başardım ben. Seni ben sevdim kim olduğunu bile en doğrularla bilmeden ve de asla değiştirmeden. En katıksız halinle sevdim seni...

Ah sevgili! Asıl seni sen yapan tüm gerçeklerle birlikte seni sevmeyi özledim ben de... Seni sevmeyi özledim en çok, seni sevmeyi özledim ...

Bırakıp gittiğin kadarız


Bir dönüşle dönüyoruz
Hiç yağmur yağmıyor kum taneleri uçuşuyor üstümüze
Bir dönüşle dönüyoruz
Yorgunuz
Tenimiz esmer
Içimizde mağrur bir hüzün
Yaralarımız var
Ezcasi olmayan vurgunlar
En cok kadınlarımıza yakışan ağlamakla
En çok erkeklerimize dokunan caresizlikle
Yaklaşıyoruz hayatın ikindisine
Biraz daha yaklaşıyoruz
Bir el uzatımında
Akşamın alacasıyla
Bu, senin gidişinin hemen ertesinde
Dudaklarımızın kuruduğu
Suların cekildiği
Kızıldenizin diclenin
Önümüzde Musa elimizde asa ile yarıp geçtigimiz nilin
Ve eteklerimizi savura savura tükettiğimiz birlikteliğimizin ardından
Kayıp giden yıldızların şarkısı gibiyiz

Bir dönüşle dönüyoruz
Ne güzel oluyordu
Sağımıza dönüp seni görünce
Ne güzel oluyordu düştüğünde önümüze
Adı safranlara sarılı bir aşk gibi maceramız
Adı kıskanç kervanların zümrüt yüklerinde yazılı
Adı leyla
Bir vaveyla kadar dokunsanız ağlamaklıyız

Bir dönüşle dönüyoruz
Belki baksak arakamıza ordasındır
Bu efsunu kaybetmek istemiyoruz
Hiç bir şeyini istemiyoruz aslında dünyanın
İncisini yakutunu ipek yumuşaklığını yastıkların
Bebeğin yüzümüze dokunuşunu istemiyoruz
İşlerimizin limanlığını
Ocağımızın sıcaklığını bile istemiyoruz

Bir dönüşle dönüyoruz
Seni unutmamak icin şaşkın
İnanmamak için ölümüne inanıyoruz

Gittin mi aramızdan
Elini çektin mi üzerimizden
Bizi yetim şehrini öksüz bıraktın mı
Ne yapalım işte ağlamamayı beceremiyoruz
Isırdıkça kanıyan dudaklarımızdan dökülen boş sözlerle
Birbirimize soruyoruz
Hava nasıl saat kaç
Yine çayırların yeşlliğinde otlayan kuzuların arasındayız
Yine cayırların üstünde matem işliyoruz
İnceldiği yerden kopan dünya
Bir araftan yol bularak başımıza düşüyor
Gök kubbe patlıyor tepemizde
Hissediyor anlıyor ama anlatamıyoruz

Bir dönüşle dönüyoruz
Bırakıp gittiğin kadarız
Hiç yağmur yagmıyor
Yorgunuz
Tenimiz esmer
İçimizde mağrur bir hüzün
En çok kadınlarımiza yakışan ağlamakla
En çok erkeklerimize dokunan çaresizlikle
Yaklaşıyoruz hayatın ikindisine
Ne yapalım
Hiç yağmur yağmıyor
Sensiz yürüyünce
Bir dönüşle dönüyoruz
Kıyamet bize
Kıyamet bize
Sen yinede merhamet et bize
Merhamet et bize
Merhamet bize

İbrahim Sadri

Özledim
"Bu yıl da gidemedim babamın, köyüne.
Adana`nın sarı sıcağı amansız...
Özlem duygularımla â??Özledimâ?? demişim."

Yüregimde kaynar oldu pinarlar
Gölgesine baş koydugum çinarlar
Dallarina güvercinler konarlar
Vatanimin kuşlarini özledim

Dilegimi esen yele buyurdum
Hasretimi kayalara duyurdum
Gölgesinde mişil mişil uyurdum
Hayal hayal düşlerini özledim

Bu duygular çocukluktan beridir
Beni böyle erim erim eridir
Babamin dedemin dogum yeridir
Topragini taşlarini özledim.

Dügünler oldu mu gelin indi mi
Mevlüdü okundu yemek yendi mi
Aranizda saniyorum kendimi
Sofrasini aşlarini özledim

Nazi sitem gelmez boyun egenin
Dostlar varsa bize bir yer begenin
Emmi dayi baci kardeş yegenin
Gözlerini kaşlarini özledim

Yillar var ki Aşudu`ya hasretim
Hayallerim yetim hallerim yetim
Bu sene gelmekti benim niyetim
Şu gönlümün eşlerini özledim

Hasan Turan bu güzellik nerde var
Gögü berrak yildizlari pirildar
Köpük köpük ak sulari şirildar
Şelalenin başlarini özledim.

.Hasan Turan

Özlemedim Seni
Hiç özlemedim seni
Özlemek dostluktandır
dostluğundan öte bulmalıyım seni

Sıcaklığını bulmalıyım
dokunuşlarını, kenetlenişi
Terimizle sulanmalı yeryüzü
güneş terimizle ışıldamalı sabah olunca

Apansız fırtınalar çıkmalı
sarsılmalıyım

Özlemek
yanında olmak isteğidir
gülüşünü görmek biraz da
Hiç özlemedim seni

Saçlarına gül takmam
bir ırmak gibi akıtırım ovaya
soluğunla yanar
dudaklarımın bozkırı

Akkor halindeki ufuk
bakır bir tel gibi eriyip gider
kraterler ortasında kalırım

Toprak yarılır birden
su kirlenir

Ürpertir bu coğrafya
bu serüven
ikimizi bir anda
yaşadığımı duyarım

Hiç özlemedim seni
Özlemek dostluktandır
dostluğundan öte bulmalıyım seni

.Ahmet Telli

Sevgiliye Mektup



Kimbilir hangi dağın eteklerinden seslenişim.
Yankıyla ulaştığım uzaklığındayım yakınının.
Sessizce serzeniyorum.
Sana bakakalmanın
içime kattığı coşkuyu çözmeye çalışma düşüncesinin arasında,
etkilendiğimi farkettiğim gerçeğin
açıklığında olma cesaretimi sermeye çalışıyorum kelimelerle...
Güzelliğinde saklamış olduklarına baktım.
Tatlı bir tebessümle takıldığım
dudaklarının güzelliğinde asılı kaldım hayranca.
Çok mu açık oldum. Olsun,
gerçek bu! ..
Güzel yüzünün peçesini kaldırdım habersizinde.
Seni seyrettiğim dakikaların farkedilmezliğinden sıyrılıp
yazmaya çalışıyorum yine de.
Hangi çiçek bahçesini sunsam diyorum.
Hangisini versem tüm çiçeklerin.
Ay yüzlü parıltınla parladığın tüm gecelerime
geleceksin bundan böyle biliyorum.
Ve hayalinle avunma mecburiyetinde ben,
kalbim heyecanla titreyerek umut edeceğim bu hayali.
Etmelimiyim,
seni bekleyeceğim,
o yakamozlu ışıltının üzerinde
olmalımıyım diye bile sormadan
esaretimi sunacağım sana.
Ellerinin yumuşaklığına sığınacağım.
Kıvrılacağım usulca gecene.
Yanında kalacağım her rüyanın bahçesine çıktığında.
Yanına uzanacağım tüm hayallerinin.
Saçlarını okşayacağım.
Kokusunu aldığım tutukulu bir aşkın beklentisine sarılacağım
üşümüşlüğümün uzuncalığındaki bıkmışlığımda...
Seni bekleyeceğim.
Ellerimi bıraktığım o sahile geldiğinde ve dokunduğumda
sana bırakılan ellerime birden koşacağım,
canhıraş bir sevintiyle
sarılmayı arzuladığım aşk kokulu çocukluğuna.
Beni de alacaksın yalnızlığımdan,
alıp da götüreceğin
tutku dolu karanlıkların bahçesine...

Yazmamın anlamını keşfettiğim
o mutlu kelimelerin sağanağındaydık birlikte.
Öyle mutlu etti ki tebessümün,
söylenmemiş binlercesi sıralandı hecelerin
o tatlı kelimelerle...
Cümleler de aradım sendeki aşkı.
İşte, oracıkta az ötemde duruyordu tüm güzelliğin.
Ellerini tuttum hebersizinde.
Sıkıca sarıldı yalnızlığım gülüşüne.
İçimdeki coşku
gökkuşağına salıncak kurdu birlikteliğimiz için.
'Çok güzelsin' deme cesaretim kendine geldi
yüzünü seyrederken.
Ne güzeldin gerçekten.
Uzanıp dokunmayı istedim yumuşak yanaklarına.
Ellerimde bahar kokulu yağmurlarla uzanmıştım saçlarına.
Tanımanı istedim, el ele olmayı arzuladım heyecanla.
Tutku dolu koccaman bir titreme ile irkilmiştim o an.
Ne güzeldi gözlerin, Işık ışık dı renkleri yaşamının.
İmrendim.
Ellerinde ellerim olsun istedim.
Hadi, uzan uzan ve tut ellerimi.
Birlikte yükseleceğimiz
tutku dolu aşk kokusuna gidelim.
Hadi uzan lütfen,
lütfen uzat ellerini.
Vermiyorsan
uzanmıyorsan eğer,
ben uzanıyorum 'al ellerimi'...


ALINTI

Keşke seni farklı bir zamanda,
Bambaşka bir ortamda
Tanısaydım ve sevseydim yine delice,
Bu sefer çıkıp ta karşına sadece
Seni sevdiğimi bilmeni istemezdim
Vefasızlığına böyle sükut etmezdim.
Ancak her şey istediğim gibi de olmuyor
Sevdamın zararı yalnız benle son bulmuyor
Ve ne yazık ki ellerim kolllarım da bağlı
Seni düşünür dururum gözlerim yaşlı.
Hayatta bir tek seni ummuştum neler buldum.
Sayende yalnız bile kalamaz oldum.

Çünkü ne zaman kalsam
Hayalinle saatlerim gidiyor
Ne zaman seni hayal etsem
Sonu hep hüzünle bitiyor.
Sonu hep sensiz bitiyor.

KİMSE DUYMASIN ÖZLEMİMİ

Özledim seni
Daha ötesinde bir duygu yok içimde
Özlem almış içine varlığımı
Sesini anmaktan başka
Yaptığım bir şey yok

Özledim diyorum sana
Başka bir söz bekleme
Daha ne diyeyim sana

Deniz kenarında bir cafedeyim
Yanı başımda dostlar var
Şiiri konuşuyorlar
Edebiyatı
Yaşamın zorluğunu
Dostluktan dem vuruyorlar

Bense seni özlüyorum
Biri sorsa özlemek nedir diye
Seni anlatacağım
Yokluğunu sereceğim kelimelerin üstüne

Keşke sen olsan yanımda
Keşke konuşsak sabaha kadar
Belki konuşmadan yan yana otursak
Belki ellerimi tutsan
Belki ismimi söylesen


Sana dair bir söz işitiyorum
Yokken senli sohbet oluşuyor
Bitmesin istiyorum
Özleminde seni konuşmak bile güzel

Ben senden konuşmaya korkak
Sana dair bir şey söylesem
Sesimin titreşimi ele verecek beni
Sevdam dökülecek cafenin orta yerine
Gizliyorum sana özlemimi

Özledim dedim ya
Yine de gizli bir özlemle yanıyorum
Her söz sana varsın istiyorum
Her söz senin varlığını versin
Ama kimse duymasın özlemimi
Kimse duymasın sevdamı . . .


NE ÖZLEMEKTEN YORULDUM ...

Ne özlemekten yoruldum...
Ne de sensizlikte duruldum...
Kollarım yoruldu boşluğunu sarmaktan
Borçlanmış gibi sensizliği yaşıyorum
Yoruldum koşuşturmaktan...
Aşkım nefesim hayatım...
Sensiz bir hiçmiş gibi
Boylu boyumca uzanıyorum yokluğuna
Nefes alamadığım dar sokaklar buluyorum
Adını arıyorum dağılmış çöp torbalarında
Ateşler yakıyorum...
Savuruyorum savruluyorum
Dudağının üstündeki küçük yara izinde boğuluyorum
Sensizim
Seninleyim
İçinde ve dışındayım
Gidip geliyorum
Uzaklaşıp sana koşuyorum
Gelip kurtarmayacak mısın beni
Uçurumlardayım...
Sana düşüyorum
Yorgun akşamlardayım sana doğuyorum
İğneleri batıyor sabahların
Söküp atıp sana uçuyorum
Tutmayacak mısın beni...
Ne özlemekten yoruldum
Ne de sensizlikten
Bitirmeyecek misin beni?
Soyup atmayacak mısın hayata?
Bir meleğin öpücüğüydü seninki
Kirli, masum, yetmez, bitirmez...
Bir öpücükle öksüz bırakmayacak mısın beni?


Ne özlemekten yoruldum...

Ne özlemekten yoruldum...
Ne de sensizlikte duruldum...
Kollarım yoruldu boşluğunu sarmaktan
Borçlanmış gibi sensizliği yaşıyorum
Yoruldum koşuşturmaktan...
Aşkım nefesim hayatım...
Sensiz bir hiçmiş gibi
Boylu boyumca uzanıyorum yokluğuna
Nefes alamadığım dar sokaklar buluyorum
Adını arıyorum dağılmış çöp torbalarında
Ateşler yakıyorum...
Savuruyorum savruluyorum
Dudağının üstündeki küçük yara izinde boğuluyorum
Sensizim
Seninleyim
İçinde ve dışındayım
Gidip geliyorum
Uzaklaşıp sana koşuyorum
Gelip kurtarmayacak mısın beni
Uçurumlardayım...
Sana düşüyorum
Yorgun akşamlardayım sana doğuyorum
İğneleri batıyor sabahların
Söküp atıp sana uçuyorum
Tutmayacak mısın beni...
Ne özlemekten yoruldum
Ne de sensizlikten
Bitirmeyecek misin beni?
Soyup atmayacak mısın hayata?
Bir meleğin öpücüğüydü seninki
Kirli, masum, yetmez, bitirmez...
Bir öpücükle öksüz bırakmayacak mısın beni?

Yoksun Artık


Sen varken , yasadigimi biliyordum
Sen Varken , Gülmekten zevk aliyordum
Sen varken, huzurluydum
Ama simdi?
Sen yoksun artik
Geceler izdirap veriyor
Hayat bana dar geliyor
Gülerken bile agliyorum
Belkide yasamak istemiyorum
Artik sarkida dinlemiyorum
Cünkü onlarda seni anlatiyor
Artik resimlerede bakmiyorum
Cünkü onlarda seni animsatiyor
Biliyor musun?
Güneside sevmiyorum artik
Oda seni hatirlatiyor bana
Sen günesimdin
Karanliklari aydinlatan isigim
Ve simdi...
Yoksun artik
Hersey karanlik
Hersey bombos
Bir söyleyebilseydim sana
Seviyorum, gitme diyebilseydim
Eminim bu acilari cekmiyecektim
Oysa simdi yoksun, yine kaybettim
biliyorum, dönmeyeceksin bir daha
Biliyorum hersey bosuna
Ve biliyorum
Seni UNUTAMAYACAGIM asla

Güzel gözlüm


Özlenmektesin

Gündüzler karanlığa dönüştüğünde
Karanlıkta yıldızlar uçuştuğunda
Yokluğun daha çok hissediliyorsa
Özlenmektesin birtanem bu karanlıkta.

Gün doğar aranırsın gün ışığında
Özlem devam eder akan zamanda
Aranmaktasın yanımda olmadığında
Özlem, sevgi, aşk bu duygularda.

Murat Çelik


sana sölemek istedigim bir sey var
seni böle görüncü icim kan aglar
seni bu hale ben getirdim biliyorum
affet beni diyecegim, diyemiyorum
unut beni demek istiyorum - olmuyor - diyemiyorum
hakkim yoktu seni sevmeye
hakkim yoktu hayatina girmeye
hakkim yok seni üzmeye hakkim yok
affet beni hakkim yoktu seni bölesine üzmeye
unut beni, kendin icin unut
sil beni defterinden, sil gözündeki yaslari
hak etmedin sen beni, hek etmedin mutsuzlugu
arama sorma beni ne olur
unut beni
hayirlisi budur
diyemiyorurum


Önce sen gittin,
Sonra sıcaklığın ardından,
İçim üşüdü aniden...
Hava soğuk,
Bulutlar kara,
Üşüyorum…
Kalbime ayazlar vuruyor.
Bir yağmur başladı hafiften,
Çiseliyor...
Kalbim açıkta,
Damlalar düşüyor…
İçim ürperdi,
Tüylerim diken diken,
Yalnızlık…
Ruhum…
Ve ben...


Sen özlemeyi bir de bana sor;
Gece olunca yalnızlık sarınca bedenimi,
Bir el tutsun ellerimi diye beklemeyi
Bana sor severken özlemeyi…
Bir ses ararken kulaklarım,
Sessizliğin acı çığlıklarını duymayı,
Gözlerim seni ararken,
Karanlıkta hayalini görmeyi,
Sen bana sor kilometrelerce uzaktan sevmeyi…
Elimi göğsüme sokup,
Okşamayı seni özleyen kalbimi,
Yüreğimin titremesini, içimin aniden ürpermesini…
Şefkatinin eksikliği aklıma gelirken,
Hasretimden süzülen birkaç damlayı,
Bana sor sensiz ağlamayı…
Sensiz saatler çabuk geçsin diye,
Geceye sığınmayı,
Yanımdaymışsın gibi yatakta yorgana sarınmayı,
Bedenimi sarmanı beklemeyi,
Sıcacık teninin kokusunu içime çekmeyi
Sensizken seninle sevişmeyi,
Bana sor…
Bana sor sen özlemeyi
Özlemenin en acı, en yalnız çığlıklarını,
Ben iyi bilirim özlemle yanıp tutuşmayı…

Sen gittin ya...
Boş kaldı sol yanımda bir şey
Aklımda acı sözlerin
Ve benden kaçan gözlerin kaldı

Sen gittin ya...
Ağır bir yük kaldı
Haksız bir hüzün kaldı
Ömrümün ilkbaharında

Sen gittin ya...
Per perişan bir sokak kaldı
Çölleşti ve kül kaldı
Tüm sevda ormanlarımda

Sen gittin ya...
Belkilere saplanan bir ben kaldı
Gerçektemi hayaldemi yaşayan
Umutsuz bir yarın kaldı

Geçince Üşümesi Kalbimin


Sevgiler büyüttüm
kır çiçeklerinden, güneşin kanını emen
umutlar yeşerttim bahar renginde al yeşil
dağlarda kar erirken ceylanlar emzirdim
melekler uyandırdım her tan ağardığında
toplamak için bütün düş kırıklarını aynalardan
yıldızlara selam yolladım senin için
ve her gece mavi bir kuş tutup avuçlarıma
dudaklara gül ve rüzgar iliştirdim dağların doruklarına
gelmedin

upuzun köprüler kurdum içimdeki yolculuklara sana kavuşmak için
beyaz günlere uzandım beyaz atlarla, sana getirsinler diye umutlarımı
seninle öpüşürken
beyaz beyaz güvercinler kanat çırpıyordu mavi göklerin burçlarında
bütün ayrılıkların, savaşların, ihanetlerin üzerine bir çizgi çekiyordum
en güzel barış çiçeklerini versin diye dünya

ak alınlı taylar koşarken alnımın çayırlarında
al türkülerle inledim lekesiz sabahlara her bahar
özlemler kanatıp gecelerin sayfalarında
mavi rüzgarların terkisinde sevgiler yolladım sana
çoğaldıkça çoğaldı çılgınlığım
kanımda milyonlarca yıldız tutuştu
alevler içinde parlayan nehirler aktı yüreğime her defasında
her suyun sesine bir damla gözyaşı bıraktım
senin için gül desenli yaylalara
bilmedin

bilki sensiz uzak bir dağbaşı ıssızlığıyım
yoksan ürpertilerde tiril tirildir yapraklarım
seni özlemenin korkunç girdabında
göğünü ve yönünü yitirmiş göçmen bir bulut olup
her gece uçurumlara ağlarım

hasret ateşine bürünürken geceler
uzun ayrılıkların dağladığı sevdalarda
korkunç alevler içirdim seni seven yanıma
iç çekmeyi öğrendi bir yanım, acı çekmeyi bir yanım
ve ardından oturup ağladım küskün ırmaklar gibi
karışıp gitti gözyaşlarım çağlayanlara
silmedin

ey kırçıl saçlarımda yıldız tutuşturan
alıp savuran yangınlara yalnızlıklara
hazan bahçelerinde yaralı bir güldür şimdi kalbim
dört mevsim aşkı kanayan
sen ki, yüreğimde demlenen aysın her gece
gözlerimde çiçeklenen aşk
uzun saçlı hasretimsin
geçen bütün mevsimlerde seni bekledim
gelmedin

özlemlerle yaralı bir yağmur bulutuyum şimdi
firari bir hüznün girdabında yitirdim güldesenli sevinçlerimi
bil ki, çağlayan bütün nehirler benim gözlerimdir
benim yüreğimdir ağlayan bütün denizler
su içtiğim bütün pınarlarda seni susarım
seni sorarım geçtiğim bütün yollarda
düştüğüm her uçuruma bir tutam çiçek bırakır gibi
bir tutam kor ve bir demet gözyaşı bıraktım senin için
gelmedin bilmedin silmedin....

Bir gün gökyüzü gülünce ve geçince üşümesi kalbimin
bütün hasretleri yükleyip rüzgarın kanatlarına
yüreğimde taşıdığım sevda aleviyle
upuzun yollardan çıkıp geleceğim sana... Bekle...
 

sEntieL

New member
BENİM HİÇ SENİM OLMAMIŞ GİBİ!



Varlığınla yokluğun arasında kalmayacağım artık,
sadece olmayacaksın. Sensiz kalma ihtimali olmayacak
aleyhine kurulmuş cümlelerimin sonunda. Belki birkaç
satır arasında unutulacaksın bir müddet sonra. İçimden olmayacak,
boş bir kağıdın gölgesine sığınmayacak sana sitemlerim.
Hani hep kızardın ya “Konuş konuş konuş” derdin,
haykırabilir miyim şimdi korkaklığını.
Bıraktığın bu mavi düşleriyle avunan yalnızlığı,
artık sahiplenilmeyecek olmanın
burukluğunu yaşarken, haykırabilir miyim dersin,
susar mıyım, gülüp geçer miyim yoksa ...?

Aslında alıştırmalıyım kendimi hiç dönmeyecekmişsin,
dönülmeyecek bir yerdeymişsin gibi farzetmeli, unutmalı.
Seni hiç tanımamış gibi yaşamımı sürdürmeliyim.
Var olduğum her yer aşkın şehri olmalı artık,
yeniden sevmenin, sevilebilmenin yeri her yer,
zamanı yaşanan ve gelecek tüm zamanlar olmalı benim için.
Evet, sayfalardan koparıp bir bir savurmalıyım seni
yaşanmış tüm zamanlara, uzaklaşan
her adımımla hapsetmeliyim bu anılar sokağına.
Kopan takvim yaprakları sensiz geçen günleri saymamalı,
yokluğunun güncesini tutmayı artık bırakmalıyım.
Her yeni güne seni getirmedi diye isyan etmemeliyim.
Kabullenebilmeli, hazmedebilmeli, aldırmamalı
hatta sana hak verebilmeliyim.
Bu satırlarla büyümeye başlamalıyım, sırf seni
ve çocuklaşan bir aşkı kolayca unutabilmek için.
Zira yoksun. Sanki benim hiç senim olmamış,
sanki bizi hiç yaşamamışız,
sanki aşk denen o hoyrat şarkıyı mırıldanmış
ve sonra yarım bırakmışız gibi.

Artık yeni bir şarkı söylemenin vakti,
Yaşanmışlığına, yitikliğime hiç aldırmadan,
Sanki benim hiç senim olmamış gibi...



Semih Tanrıver


Yüzü Cama dayalı bir çocuğun
Baba hasretiyle kaç gece bekledim seni
Her gün biraz daha yorgunken
Daha bir suskunken her günkünden
Şarkılar söylerdim bilinmez makamlardan
Şiirler dökülürdü yüreğimden
Ya sana doymadan çekip gidersem

Gizli bir yas gibi büyür sensizliğim
Ağaçlarda bir kuş yuvası olurum
Yabancı gözlerde aynalardayım şimdi
Bir sen kaldın zulasında hayatın birde ben

Derdimin tek anlayanı
Yüreğimin güleç yani
Günışığım, Gökkuşağım, deli kanımsın
Yürekliysen sende beni sev bu gece
Kunduramı bağlamayı öğrendiğim gün
Kendimi sevdiğim kadar,

Sen şiir olmuşsan şiir sensizliktir artık
Çünkü yokluğuna kurşun işlemez
Nicedir gözlerim dalıp gider
Nicedir ekin tarlasında rüzgar sari değil
Sessiz hüzünler yazılmış alnıma
Bir güneşin doğuşunu bekleyerek

Otuz bahar sonrada olsa
Adı sensizlikte olsa yılların
Bir ambulans sireninde ve sedyesinde de olsam
Yinede hatırlarım seni
Ömür son limana demirleyince
Anlatacak çok şey kalır doğmamış bebeklere

İşte böyle prenses
Kaç hasta bekledi sabahı
Benim seni beklediğim kadar
Bir çocuğun ölümü kadar hazin
Bir segah taksimi kadar yaralı
Kalem olsa dünyadaki bütün ağaçlar
Ve bütün denizler mürekkep olsa
Senin şiirini yazamam yinede

Bu şiiri sana armağan ettim prenses
Yanına almayı unutma sakın,
Belki soban sönmüş, belki kitabın bitmiş
Belki dizlerinde battaniye
Yalnızlığın iç çekisini duyarsın
Paketteki son sigaram ve titrek bir mum alevi geçmişe dalarsın.
Kimseler görmesede GÜLÜM
Sende kanarsın sende yanarsin.....


Soğuk bir sonbahar akşamıydı. Hava kararmış, yağmur başlamıştı. Düşlerimize yağmur yağıyordu ellerimizi. Gözlerin donuk bedenin halsizdi.

Gizli bir el kalkış hazırlanan otobüse binmek için seni sürükler gibiydi. Sanki kalmak istiyordun. “baharda dönerim” demiştin hatırlıyor musun ?” Sakin beni unutma bekle.”
Ben seni unutmadım sevgili, ben seni unutmadım. Bütün kış baharda döneceğin günün hayaliyle ısındım. Minik öpücüklerle uyandırıp güneşin doğuşunu gösterecektim sana. Çiçeklerin, denizin, kumasalın, güneşin tadına birlikte varacak , gün batımlarında denizle birleşen ufuk çizgisini birlikte seyredecek, ay ışığında mutluluk şarkımızı söyleyecektik.
Yalan değil kaçamak sevdalara takıldım yokluğunda bir süre. Sana benzeyen her şeyi sevdim ben. Sevdiği her şeyde senden izler vardı. Aradığımı buldum sandım ama yanıldım , bulduğum sen değildin. Olmadık zamanlarda aklıma düştün, zamansız yaralandım. Her sabah seni bulmak için yolara düşmek geldi içimden ama gidemedim .
Yalnızlığın acısıyla gurur satın alır oldum her gece. “Gelir” dedim kendi kendime, “Söz verdi gelmesi gerek.” Bekledim.Kendimi param parça hissetim ama yine de sana kızamadım.Unuttum kötü sözlerini Unuttum kapında bekletildiğimi.Unuttum telefonlarıma cevap vermediğini, kavgalarımızı unuttum.
Bir tek seni unutmadım sevgili, bir tek seni unutamadım. Hep dönmeni bekledim. Zamanla alıştım acılara , ölüm ilanlarında kendiliğinden siline adreslere. Alıştım sevdiklerimin yokluğuna. Ama yalnızlığa alışamadım, hasrete alışamadım, sensizliğe alışamadım. Hep dönmeni bekledim.
Olamadı gülüm bir araya gelemedik. Oysa daha yolun başındaydık, tomurcuktuk daha çatlamaya hazır. Bahar gelmeden ayrıldık. Şimdi artan yalnızlığım , büyüyen yokluğu var . duvarlarda gözlerinin izi , kapı kollarında parmak izlerin saklı. Sen neredesin sevgili, varlığın nerede ?. bir mevsim döndü , sen dönmedin .
Düşlerim böyle dağınık değildi eskiden. Kara bulutlar gibi kümelenip bir yere, acılarım yüreğimde çöreklenmişti gece yarılarında. Özlemlerim hiç bu kadar olmamıştı gün ışığına. Hasret bu kadar büyümemişti. Şimdi göçebe olmuş yüreğimle her sabah yeni yolculuklara çıkıyorum. Umudun türküsünü söylüyorum öksüz bakışlarımla.....

MUHTAÇ


Güneşin doğmasına daha çok var...
Ben yıldızların sırdaşı,
Her gece gökyüzüne gözlerini konduran ben...
Yarıştırırım gözyaşlarımı yağmurlarla...
Kazıp yeni baştan adını yüreğime,
Fırtınalar estiririm yollarına...
Çiçeğini dikerim gönlüme...
Güneşimsin sen...
Ama doğmuyorsun hiç,
Işığını, sıcaklığını hissettirmiyorsun hiç çiçeğime...
Açmıyor çiçeğim,
Boynu bükük...
Yaprakları dökülüyor teker teker hüsranla...
Ve sen acımadan vuruyorsun rüzgarınla çiçeğime, çiçeğine...
Yalnız çiçeğim korkulu...
Sevilmeye muhtaç...
Ve sana...
Senin gözlerinin güneşine,
Herşeyinle sana muhtaç...
Senin sevgine, dokunuşuna...
Ve sana dokunmaya muhtaç...

Geceler, benim dar zamanimda yardimima yetisen geceler...
Kimi zaman en iyi dostum, kimi zaman korkularimi aklima getiren bir karabasan geceler..
Gece olur ben dusunceye dalarim, ayaz vakti gelirmi acaba diye sorarim kendime...
Gelecektir mutlaka diye umutlanirim..
Hüzün yildizlari parliyor bu gece gökyüzünde, bu gece senin icin yaniyorum.
Oturmus seni düsünüp agliyorum, seni, bir veda etmeden gidisini, herseyini..
Unutamiyor iste unutamiyor su yarali kalbim, seni düsünüyorum bu gece, karanlik gökyüzünde parlayan yildizlari seyrediyorum.
Onlari sana benzetiyorum, kararmis kalbimin bir kenarinda yanan mesale misali....
Dedim ya seni düsünüyorum bu gece, büyüyen bir ates gibi cogalan sevgimi...
Ve bir gün veda etmeden ansizin gidisini....
Seni kalbime gömdüm bir daha cikmayasin diye, cikaramazlarki zaten, ölüler dirilirlermiki???gömülenler ciksin gitsin..
Özledim seni deliler gibi, halada özlüyorum,sen yoksun ben ise gömüldüm sensizlige, ama yinede bitmedi sevgim aksina cogaldi....
Gidisinin bilmiyorum kacinci gunu..Kacinci ayi....Hatta kacinci yili......
Saymakta istemedim zaten gecmez diye.
Bazen hayallere daliyorum seni düsünüyorum, adin hic düsmüyor dilimden ölecegim birgun senin sevginden,senin derdinden..
Gidisinin bu kadar koyacagini hic düsünmemistim, ama gidecegini hic soylememistin..
Ve ben bile bile senin geri donmeyecegini bekliyorum halen..
Babacigim senin bu gidisin omrumden omur aldi..
Seni cok ama cok seviyorum babacigim ve cook ozluyorum...


**MEKTUP**


Ne insafsız yüreklere misafirlik etti bu gönül… Her defasında pamuk ipliğine bağlı hayatım biraz daha incelmekte, biraz daha elimden kayıp gitmekte… Üzüntüm yenilmişliğime değil, hak etmediğim yerde kendimi buluşuma. Yürüdüğüm yollardaki çakıl taşlarına değil isyanım beni oraya bile, bile mahkum edenlere. Ben kalbimdeki cam kırıklarını toplamaya çalıştıkça daha fazla batıyor yüreğime, kanatıyor… Yok olmaktalığın koynunda yaşamak öyle zor ki sevdiğim… Bilemezsin, o ulaşılmaz sandığın yıldızlar en yakın dostun oluyor. Onlara anlatmaktan başka çaren olmadığını bildiğin için döküyorsun yüreğini hiç ama hiç düşünmeden. Zannettiğin kadar kolay olmuyor hiçbir şey. Uykusuzluğa çoktan alıştım ben… sadece hayalini görebildiğim gecelerde o soğuk bedene sarılıp uyuyabiliyorum ki bu bile benim için büyük bir nimet sevdiğim. Şimdi sen kim bilir hangi gönüllerdesin, kim bilir yine nasıl masum bir çocuk rolündesin… hayat senin sevdiğim! Ama dikkat et! sandığın kadar uzun sürmez hoyratlığın, yaramaz tavırların. Elbet bir gün hayat sana da kanlı hançerini vuracaktır. İşte o zaman anlayacaksın soğuk bedenlerde yok olup gitmeyi…sen de öğreneceksin yüreğini dilediğince yıldızlara dökmeyi. Hiçbir zaman cesaret edemeyeceksin o aşık gönüllere girmeye, tekrar üzüleceğinden korkarak… biraz daha yok olup gideceksin sen de tıpkı benim gibi çaresizliğin orta yerinde… o karşısına geçip süslendiğin aynaya baktığında tanıyamayacaksın kendini, acıma duygusunu öğreneceksin ve en çok da bu duyguyla kendine bakarak tanıştığına üzüleceksin. Artık hiçbir değer ifade etmeyen o çapkın bakışlarında birkaç insan gülümsemesi arayacaksın ama farkında olmadan daha derin bilinmezliklerin kör, sağır ve karanlık diplerine dalacaksın, kaybolacaksın… işte bu noktada beklide hiç fark etmediğin beni arayacaksın, aynı kulvarda olduğumuzu düşünerek… çok yanılıyorsun sevdiğim beni de bulamayacaksın yanında… evet belki görünüşte aynı kaderi paylaşıyor, aynı şeyleri yaşıyoruz ama yinede bir fark var ki aramızda bu bizi birleştirmeyecek en büyük neden, sen hak ettiğin ben ise hak etmediğim yerdeyim…



Boyle Ansizin Gitmeyecektin..

Bunu ben haketmedim
Boyle yikip gitmeyecektin
Seni her seyden cok sevdim
Boyle ansizin terketmeyecektin
Ama gittin

Simdi nereledesin bilmiyorum
Nalet olsun halen yuregimde sevgin
Heryerde sen varsin
Beni boyle birakmiyacaktin
Boyle ansizin cekip gitmeyecektin..
Ama gittin

Bilmeliydim boyle ansizin gidecegini
Boyle tekbasima kalacagimi
Yanip kavrulacaktim hasretinle
Seni boyle sevdigim icin
Bu benim kaderimdi
Ama beni boyle birakip gitmeyecektin..
Ama gittin

Elimde resmin gozlerim doluyor
Seni boyle delice sevmemeliydim
Sen gideli tam 104 gun oluyor
Bu askin sonunu ben bilmeliydim
Cekip gidecegini anlamaliydim
Ama sana cok inanmistim
Benimle bir omur boyu kalacak sanmistim
Ama gittin

Beni boyle birakipta gitmemeliydin..
Ama gittin

Sana tapmistim sana omrumu adamistim
Senden baskasini gormuyordu gozlerim
Aldigim solugum damarimdaki dolasan kandin
Nasil olduda ben boyle sana inandim
Bilmeliydim ansizin gidecegini
Kendimden nefret ediyorum boyle seni sevdigim icin
Boyle boynu bukuk
Boyle kalbi kirik birakip gitmemeliydin..
Ama gittin

Bumuydu senin sevgin bumuydu gercek yuzun
Boylemi yasadin sen sevgiyi boylemi gordun
Hani bana verdigin soz hani yeminlerin
Boyle hanceri sirtima saplayip neden gittin
Boyle gozu yasli
Boyle hayata kuskun
Boyle terkedilmis icim nefret dolu
Boyle karanlikta birakmiyacaktin beni...
Boyle terkedipde gitmeyecektin..
Ama gittin

Senden once yasamamistim seninle gozumu actim
Sende gulmustu yuzum seninle baslamisti her sey
Hep karanlikta hep bugulu cam arkasinda yasadim
Gunes misali dogdun dunyama bana bunu yapmayacaktin
Beni yeniden hayata kusturmeyecektin
Beni boyle yetim gibi birakmayacaktin

Ama gittin
Beni boyle yikip
Boyle bir insafsiz gibi vurupda kacmayacaktin


Seni sevmek


Kalbimin her atışında seni hissetmek
İliklerime kadar senle dolmak

Kanım olup içimde akman
Bana hayatı her gün yaşatman
Beni sevmen
Ve bendeki sen seni sevmek

Beni üzmene rağmen sana kıyamamak
Kendimi yiyip bitirmek
Özlemek, her an, her saniye,
Sen yanımdayken bile seni özlemek
Gözlerim gözlerinin içindeyken bile
Seni içime katamadığım için seni özlemek
Bana bir kez bakman
Benim tüm ömrümü alıp gitmen
Beni sevdiğini, özlediğini söylemen
Sana aşık olmak
Hem de hayatın pahasına aşık olmak

Ömrümü eline vermek
İstersen al senin olsun demek
İşte bu seni sevmek

Bitmesinden korkmak
Her an, her saniye ya biterse diye ağlamak
Onu sevmeyi bırakmaktan korkmak,
Ya da onun seni sevmeyi bıraktığını düşünmek
Elleri ellerindeyken onu kaybedeceğini hissetmek
Kaybedersem ne yapacağım demek
Düşünmek, ağlamak, ölmek
İşte seni sevmek var ya bende bunlar demek!!!!!


Neden sevdim bilmiyorum ama ben seni çok sevdim.
Ben seni sensiz sevdim


Yar, yanar kervan geçer yüreğimden her gece,
Dilimde nakışlıdır bir kelime, tek hece,
Yorulurum, yorgunum senin derdinden nice,
Dağlarım var, o dağlarda yollarım yok benim.

Tükenmeyecek derdi ilaç azdırır imiş,
Mevla sevene mezar kazdırır imiş,
İki gününü bir asır azdırır imiş,
Sana ulaşmak için asırlarım var benim.

Elime hançer değse gül zannederdi gönül,
Gözüme hazan değse yaz zannederdi gönül,
Bütün elemlerimi haz zannederdi gönül,
Onulmaz yaralarım, sevdalarım var benim.

Uzakların ışığı yanmaz oldu nicedir,
Senin ismin kalbimde saklı nicedir,
Hasretinle biçare beter oldum bilesin,
Yüreğime sığmayan yangınlarım var benim.

Ey gözleri bir ormandan daha muamma yeşil,
Ey duyguları insan üstü müstakil,
Bir sen varsın bende benden içre ve tekil,
Sana gelmez feryatlarım çığlıklarım var benim.

Beklenen gün gelir elbet, sabır ister dediler,
Zaman geçti büyüttüğüm goncalarım derdiler,
Seni benden ayırıp yaban ele verdiler,
Hiç tükenmez hicranım sancılarım var benim.

Adını alışmak koymuşlar nicedir unutmanın,
Ben seni unutmuşsam yalan doğar fecirler,
Her şafakta, her gurupta seni anar yüreğim,
Senden sonra sadece küllerim var benim.

Yosun tuttu ağlamaktan gözyaşımın yatağı,
Sensiz kurulmuyor gönüllerin otağı,
Söyle sana bir lahza vuslatım var mı?
Kavuşulması muhal yarınlarım var benim.

Dalgalar senden yana çarpmaz oldu kıyıya,
Martılar selamını getirmiyor nicedir,
Uzaklarda sağ mısın? yaşıyor musun hala?
Kalbimde senin için topraklarım var benim


Unut Beni Can


Bu kaçıncı gece
hasretinle yandığım
Kaçıncı gece
yıldızları yıkadığım göz yaşlarımla?
Mesafeler yırtıldı hıçkırıklarımla
Bosnalı kadınlar duydu feryadımı.
Sen, sen duymadın mı can?

Ne vardı bu kadar uzak yerlerde açacak?
Benden uzak o iklimlerin,
Benden uzak o şehrin,
Kahrolası o kalabalıkların
Benim kadar ihtiyacı mı vardı sana,
Benim kadar hasret çekti mi
Kahrolası o şehrin semaları,
Benim kadar yandı mı?
Ne vardı can?
Ne vardı uzak iklimlerde açacak?
Ne vardı
Kendimizi bu kadar kahredecek?
Kara trenler umut olmamalıydı,
uzayan yollarda kalmamalıydı bakışlar.
Dünya, bir tek nokta olmalıydı can...
Bir tek noktada doğmalıydık.
Dönüp dönüp sana varmalıydı yollar,
Ben, hep hasret türküleri söylememeliydim,
Sen, hep hasret şiirleri okumamalı.
Hasret diye bir söz olmamalıydı lügatlarda
Geceler boyu hergün
göz yaşlarımla ıslanmamalıydı yıldızlar.

Gönlüm bu sevdaya dar gelir oldu
Boğuyor karanlıklar can...
Mesafeler kurşun oldu amansız,
Feryadıma şahit oldu yıldızlar
Can... Can...
Hasretin ağır bir yük omuzlarımda.
Ben çekmekten usandım,
sen usanmadın mı?

Bildim, bitmeyecek bu hasret!
Uzak iklimlerde açmış iki çiçeğiz.
Hangimiz gelsek diğerinin yanına,
Kuruyup, kaybolacağız.
Ben, kıraç topraklara döndüm can,
Ben, kurumuş dereler gibiyim.
Issız mağaralarda kaldı umudum.
Belli bu sevda kahredecek bizi,
Unut be can...

Unut bu sonu gelmez sevdamızı...
bırak yeni güneşler doğsun semalarında
bulutlar gizlemesin yıldızlarını
yeniden başlasın herşey
yeniden doğ bensiz şafaklarda.
Unut can,
unut senin için yazdığım sevda şiirlerini.
De ki; bir rüya idi bitti.
De ki; bir hayaldi,
solgun aynalarda yansıyan.
De ki; bir romandı,
sonu koskoca bir hiçle biten.
Unut beni can,
Unut vakit varken...
Bırak hasretin bana kalsın.
Varsın cehenneminde kavrulsun gönlüm.
Ben yine her gece
saçlarını koklayayım uzak yıldızlarda.
Gözlerimde takılı kalsın hayalin.
Sen unut can,
sen unut!
Kahredersem,
Milyon kere kahrolayım


Gece Bahane




Saat geceyi gösterir
Hayalin gözlerimin önüne gelir
Sesin kulaklarımda çınlamaktadır
Seni aklıma getiren gecemidir, sessizlik midir
Işıkların sönmesini mi beklerim seni özlemek için

Saat geceyi gösterir
Gece bahanedir
Aslında sen her saniye özlenmektesindir
Gece bahanedir
Sessizlik gelir ardından sen
O en parlak, en hırçın
En güzel, en masum anında
Tekmeler kapıyı girersin odama
Bir gün yastık, bir gün yorgan
Bir gün rüya, bir gün hülya olursun başucumda

Saat geceyi gösterir
Sen çoktan gelmişsindir
O en masum gülüşün yüzünde
Kalemimde ıslak bir şiirdir
Sesimdir sessizliğimdir
Gece bahanedir
Seni aklıma getirir
Ellerindir gözlerindir
Sana yazılan birkaç şiirdir
Yürekten göz yaşlarımla süslediğim
Sigaramın dumanını eklediğim

Gece bahanedir
Suretin kazınmıştır gökyüzüne
Tahta bir kalemle
Üçüncü sayfada adın yazılıdır.


Aç perdelerini gökyüzüme


Efsunlu saatlerde sıcaklığı vardı ellerinin,
Ben seni seçtim sevgilim,
Matemi olmayan bir bedenden,
Aşkına aşkımı katarak geçtim,
Gördüm ellerinde hüzün,
Bir tutam sevda ile gülen yüzün vardı,
Çocukluğun vardı,çocukluğum gibi,
O masumluğun bana hep yüreğini anlatırdı,
Ve ben özledim seni durmadan sevgilim,
Yokluğuna yağan her yağmurda kendimi,
Aşkına karışan sensizlik bildim,

Durduğum yerde ıslanıyor şimdi gözlerim,
Ben seni seçtim sevgilim,ki sen,
Hasret çeken gecelerimde yüreğime bir büyüsün,
Aç perdelerini aşk'ın,kaldır gökyüzünü,
Seni sevdiğimi koskoca bir şehir görsün,
Ve duy ama inanma,
Ne dostunu dost,ne düşmanını düşman bilir bu dünya,
Aşkla başlar hayat,aşkla biter her düşen gibi sevdaya,
Ben seni sevdim sevgilim,seni seçtim,
Ve yazacak aşkı olmayan bir şair gibi değil,
Yüreğim bilerek başladım şiirlerce seni anlatmaya,
Suskunluğu tanımazsın sen benim bildiğim,bu yüzden,
Sen kalacaksın hayatım boyunca değer verdiğim.....


ÖZLEDİNMİ

Kaç zaman geçti üstünden,

kaç zaman yürüdüm,

yalınayak çakıltaşlarında,

ayaklarımda kesik izi.



kalbim mühürlenmiş gibi,

açılmadan içine kapandı.



Yüzünden, sesinden, dokundan

tanıdık, bildik ne varsa

eski bir kutuya saklandı.



kırmızıdan bir ateş topu,

bir alev sarımı

yaklaştıkça yaklaştı

yaktı kar altında açmış;

Körpecik sevincimizi.



yıldızlar düştü

gece çığ gibi üzerimize uzandı

yağmur bulutu hüznü yüklenmiş

tepeden tırnaıa ıslattı.



mevsimler mi karıştı,

yoksa biz mi yeşil bilirdik baharı?



kaç gün geçti üstünden kaç gün,

kaç siyah güneş doğdu arkamızdan



sen de özledin mi,

sabah üzerimize açan

sarı gündönümü güneşimizi

Özledim

saçlarının sert kıvrımlarını özledim
uyurken gözüme yüzüme batmasını
dönerken tekme atmanı özledim
dalmışken ufak bir acıyla uyanmasını

sabah ağzının kuruluğunu öpmeyi özledim
geceden kalan o hafif kokulu pasını
gözlerini açışında beni görmeni özledim
açılır açılmaz beni suçlayan bakışını

günaydın demeden kalkışını özledim
yavaş adımlarla terliklerini giyişini
dolabın kapısını açışını özledim
neler giyeceğini özenle seçişini

mutfağın tezgahında su içişini özledim
tutarak hep aynı sarı dipli bardağını
dönüşte kumandayı alışını özledim
hep gezinip durduğun birkaç kanalını

beni göndermek istemeyişini özledim
giderken arkamdan bana bağırışını
yaptığın saçma çocuklukları özledim
kıskançlıklarını, günahımı alışlarını

kısacası ben seni çok ama çok özledim
senin olan sevgini, sevişini, sevilişini

SEVDAM SANA SENSİZ DOĞDU



Yüreğime sıcacık bir sevda şiri damlıyor. Altın sarısı, özü gökmavisi... Gökçe sözcüklerden bir şiir... Ve bir alkış, yani dua mırıldanıyorum gönlümün burukluğundan ''Tanrı seviniz dedi '' sevdim...

Ama, herşey gidiyor... Her şey birbir yitiyor, birbiri ardına... Geride !!! Geride bir sevda, bir ben ve bir de dizelere yansıtamadığım şiir kalıyor. Benden içerde ve gözlerimin ılgarında...

Soluğumun külünden yeni bir türkü yükseliyor. Fırtınalar, boranlar ve özlemler dövüyor senden yana.. Suskun dudaklarım çatlıyor susuzluktan, sensizlikten, senden yana... Dalgakıranlara çarpan avare dalgalar pibi parça parça oluyorum... Martılar suskun... Kırlangıçlar suskun ve tınısı duyulmuyor deniz perilerinin.... Işığa açılan söğüt dallarından ay ve gül kokulu sözcükler dökülüyor damla damla. Diller suskun...

Güneşin ayak seslerinde patlıyor kardelen koncası... Sarı dolamalı sancılı yanlarımı yorumlıyorum, umutsuzluğa umut bağlamanın kevgire dönderdiği yüreğimin metruklarına sitemlerimi gömüyorum. Ah'lara beleyerek...

Her şey bir bilinmeze gidiyor, her şey bir bir yitiyor ve birbiri ardınca... Külrengi sokaklara atarak acılarımı ve yoksun bakışlarımı yine de sana yöneliyorum. Suların şarkısında... Ama geride bir sevda, bir ben ve bir de dizelere yazamadığım şiir kalıyor. Sesimin suskun bozkırlarında...

Yakıcı bir iç çekişle içiyorum sevgilinin soluklanışını...Titreyen yüreğimde sonbaharın sarı ve soğuk eli olsa da. Oysa yuvasına sığmayan bir yürek devinirken içimde... Dilimde eylül sözcükleri, şiiri içinde gizli... zonkluyor ta şuramda... Yazamıyorum.

Yazamıyorum, sana sensiz doğan sevdamı

(Haydar OKUR)


BENİ BAYKUŞLAR ÖLDÜRDÜ



BENİ SEN DEĞİL BAYKUŞLAR ÖLDÜRDÜ Bir akşam alacasında, mavi bulutlara karılarak gitti gözlerin... Yorgun ve suskun bir yüreğim kapkaranlık bir derinlikte...Apansız vurgunlara susuyor...Susuyor şu ağaçlar, kaldırımlar, insanlar ve koca bir kent susuyor... Baykuşlar eyleme geçti...
AH MARALLARIN GÖKÇESİ BENİ SEN DEĞİL, BAYKUŞLARIN UĞRUSUZLUĞU ÖLDÜRDÜ...
Gözlerim ateş ve su içinde.Işığını saklayan bir sabah gibi...Andolsun okuduğum kitaplara,alıp verdiğim soluğa, şu dağlara ve gökyüzüne andolsun ki... Gök onay verdi, yer yaşatti beni... Ve sanaydı adımlarım, izdüşümüm sanaydı...
AH MARALLARIN ECESİ CEREN, BENİ SEN DEĞİL BAYKUŞLARIN ÇIĞIRTKANLIĞI VE SENİN SUSKUNLUĞUN ÖLDÜRDÜ...
Issız ufukları çizerdin gözlerinle.Sonra yüreüimin korlarına düşerdin bir kar taneciği gibi... Soyunur çiçek olur dizelerime girerdin.. Dokununca içimdeki ateşe ve gezindikçe dudaklarında sevda sözcükleri... Yüreğime sığınır orada bulurdun esenliği...
AH CEREN, GARİPÇE CEREN; BENİ SEN DEĞİL BAYKUŞLARIN KAPANMAYAN GÖZLERİ VE SENİN BİTMEYEN DUYARSIZLIĞIN ÖLDÜRDÜ...
Ateşin, arayışın, umudun,duygunun, visalin ve vuslatın...İçi güven dolu sarnıcıdır sevgiler...
Damla damla birikir, bir çıngıda tutuşur ve dirili... Dirilir unutulmuş sevdalar, bir özge anışla dirilir... Ama sevdaları öldüren yalandır. Yalanlardır Maralların Ecesi... Ben işte böyle öldüm.

TOLUNAY SAGUSU

Bu gece ne güzelsin,ne sevimli ve ne sıcaksın Tolunay...Şimdiye derğin görmediğim bir aydınlık, bir başka gökçelik var bu gece sende...
En lirik tınılarımı fısıldarken ulaşılmaz güzelliğine, orada umursmaz gülücüklerin dönülmez yolculukları taşıyor toluylara Tolunay...Son kez mi sindiriyorum yoksa bunca güzelliğini, son kez mi taşıyorum içimin girilemez karanlıklarına dalgar dalgar aydınlığını?..
Gözlerim dolageliyor Tolunay... Derinlerinde çevriklerin döndüğü ırmaklarımla sana akıyorum bu gece... Ve belki de son kez Tolunay.
Derler ki; gökyüzü ile yeryüzü iki sevgiliye benzer(miş) Biri ağladığında öteki gülermiş... Söyle tolunay; sen de sevdin mi, içine içine ağladın mı hiç?
Bir gün, eğer bir gün hiç umulmadık bir anda bana taş kesilen yüreğin ılık ılık erir de, bir ışıl ışıl böceğine kapılırsan ve o minicik ışığa muhtaç olursan... Ve şu muhteşem güzelliğini gönlümün karanlık sularından öte taşırsan... İşte o gün çıldırmanın zamanı gelmiştir Tolunay... Oysa ben çıldırmak istemiyorum.
Ah tolunay! Umut veren, ama güven vermeyen bir ışıksın sen... Az sonra aydınlığını alarak ufuklar ötesi, bilinmez karanlıklara taşıyacaksın aydınlığını. Ve sana güvenip de, sevimi nasıl verebilirim ki Tolunay...
Ardına bakmadan umursamazca gittiğin yolların gerisinde, yani bende üç şey kalacaktır Tolunay. Canını cenderede kavuran bir yürek,umut dağıtan sözlerin ve gözlerin...
Bir şeyler söylemene gerek yok Tolunay. Bir gün nasıl olsa her şey olacağına varacaktı. Belki de o gün, bu gündür.
Tolunay senden tek dileğim; zamanımı ve beni öldür. Öldür ki, sözlerin ve gözlerin sende kalsın Tolunay.

Seni düşündüm sensiz geçen her anımda
Sen olmasan da hayalin vardı etrafımda
İsmin eksik olmadı,gece gündüz dudagımda
Unutamam seni aramızda yollar olsa da

Islandı gözlerim geceleri sabahlara kadar
Kalbimde aşkının ateşi durmadan yanar
Yanlız sen varsın,her yolum sana çıkar
Unutamam seni aramızda yollar olsa da

Rüyalarım artık seni görmenin tek yolu
Elbet olacaktır her ayrılıgın hazin bir sonu
Yanlız sana yönelttim ben her yolumu
Unutamam seni aramızda yollar olsa da

Mutlulugu sende tattım,senin yanında
Seninle baglandım bu yalan dünyaya
Her şeyi göze aldım senin ugruna
Unutamam seni aramızda yollar olsa da

Dayanacak gücüm kalmadı artık bu ayrılıga
Senden ayrı olmak kastediyor canıma
Sen olmazsan çoktan küserdim bu hayata
Unutamam seni aramızda yollar olsa da

Gitme!
Figan düşer denizlere sular çekilir
Yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
Bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
Boynunu büker sabah kervanları, kelebekler ölür.

Gitme!
Bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
Şasırır yönünü rüzgarlar
Bütün pınarların suyu çekilir
Solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm.

Gitme!
Öksüz kalır içimdeki imge dağları
Saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
Bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
Çiçekler açmaz bahçemde ah, gülüm!

Gitme!
Acılara mahkum olur yüreğim
Ardında fırtınalar kalır, ayrılıklar, anılar, yanlızlıklar
Boynu bükük aşklar, gözü yaşlı şarkılar
Alışamam yokluğuna, yokluğun ölüm.

Gitme!
İçimdeki bütün vagonlar devrilir
Bir kar yağar istasyonlara, üşürüm.

Gitme!
Kal, menekşeler açsın dağlarda
Sevince dönüşsün gökyüzü
İki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
Yokluğuna alışamam, yokluğun ölüm.

Gitme!
Bütün ormanlar atesşe verilir
Kuşlar da gider, bu kentte ölürüm.

Şuan yanımda yoksun yıllardır senin özlemini çeken ben..
Yine tek başıma
Yine sensiz yaşamaya çalışıyorum bu acımasız dünyada
Biliyor musun sensiz canım çok yanıyor
Özlemin bana çok ağır geliyor
Bilmiyorum daha kaç gün dayanır bu beden, bu kalp sensizliğe
Gel artık sevgili...
Gel de artık gülsün şu yüzüm sensiz gülmeyi unuttum ben...


''Öyle bişey işte kusura bakmayın olduğu kadar...''


Öyle ki yüreğim sende ağlıyor


Bir yaz yağmuru vardı dışarda
Eylule çalmıştı gönül havamda
Her damla andırır aşkı sevdamda
Öyle ki yüreğim sende ağlıyor.

Sardunyalar gibi suya hasretken
Camın buğusuna adın yazarken
Gözlerim an ve an seni ararken
Bir baktım yüreğim sende ağlıyor.

Bir gülün gözüyle aşkı bulmuşken
Bülbül çığlık atıp bizi izlerken
Gönül defterime adın kazarken
Bir baktım yüreğim sende ağlıyor.

Yokluğun bir yara gibi kanarken
Düşümde gözlerin beni tararken
Günlere aylara ceza yazarken
Bir baktım yüreğim sende ağlıyor .


Sende ağlıyor
Sende ağlıyor
Sensizlik güzelim
Yürek dağlıyor.
Sende ağlıyor
Sende ağlıyor
Yağmurla kendini
Sana adıyor.
Sen de ağlıyor
Sen de ağlıyor
Bu gönül yürekten
Sende ağlıyor.


AĞITLARI KENDİNEDİR SEVDANIN

Sen konuşurken cıvıldayan kuşlar gibi
Ben suskunluğun mangalında eririm
Bir yanım kül
Bir yanım ateştedir tozduman
Umutlar karanlık dehliz
Şarkılar türküler ve şiirler yangın yeri
Yürekte sancıyan bir sevi ki
Nar çiçeği
Dayanılmaz

Ağıtları kendinedir sevdanın

Sen denizler gökler gibi mavi derinlik
Umut çıkrığında düşler eğirirsin
Bende yaşam gayyasının sonu görünür
Döşüm toprak kokar
Bedenim çukurdadır her an

Ölümü kendinedir her canın

Zaman deli bir yelkovandır
Dursuz duraksız
Aşk ateş ve gül
Karanlığın sularındadır son güzün

Ah umut
Ah sevda
Ve ah edemediğim gül

Ağrılı adımları kendinedir sevenin

Ey durdurulamıyan gökırmak
Uçurtmaları sürükleyen fırtına
Aşkım ateşim ve dirimim
Damarlarıma kök salan gül
Eskiyen benim
Tükenen ben
Koparın iplerimi artık
Can damarımı koparın

Gül bahçesine yaban bülbül konmadan

Ruhum çırpınıyor
kendi kendini yiyip bitiriyor bedenim
kıskanıyorum seni
dokunduğun yeri yakacak kadar
ellerinin illaki bir tene dokunması da gerekmiyor
yada gözlerinin
kıskanıyorum seni
senin yanında olup da seni tanımayanlardan
seninle birlikte olup da seni incitenlerden
kıskanıyorum seni
gerçekleştiremediğin hayallerinden

Sükun bulabilmesi için göğsümdeki bu yangın yerinin
dudaklarını ellerimle sevmeliyim
ellerini dudaklarımla
ben olmalıyım yanında olan….

Her gece yangın yeri buralar…
Kıskanıyorum seni
Evrenin algılanamayan kısmı kadar…..


SUSUZLUKTUR AŞK O YAŞAR BEN ÖLÜRÜM

Bilmem ki nedendir
Sana yazmak, düşlerle sana akmak...
Ve göze göze, dize dize oluklarında
Şarkılarının korosuna katılmak...
Erinç veriyor bana ve mutluluk doluyor
Pınarca akışınla duygularım

Bilmem ki nedendir
Çağıl çağıl akmak yerine
Ağıtlı, hüzün yüklü akışın, içine içine...
Sitemindir bilirim, yalnızlık şarkıların
Susuz kalan gök yeleli taylara....
Bunca susuzlara nasıl yetirirsin de...
Bir damlacık suyun kalmaz bana

Bilmem ki nedendir
Beklerim... beklerim de, suların akmaz,
Derinlerinde çağlayanca sesi duyulur bana
Her varışımda sana oluklarının akışları durur
Bilmem ki nedendir susuz kalan hep ben olurum..?

Bilirim kayanağında dizginsiz sular şakır
İstediğince, istediğin yere çağıldayarak akarsın sen
Ve bilirsin ki susuzluğum sana ,şiirlerimin akışı sanadır benim
Bilmem ki nedendir hep bana kesilir suların ?

Sanadır ve senindir bu son dizeler
Son sözler, umutlarıma akmayan pınara
Gökkuşaklarınadır içten ve derinde akışın /Çöl fıtınaları taşıdı seni içimdeki vahalara
Kurudu, yandı vahalarım göremedin, anlamadın

Bilmem ki nedendir
Ölü toprak, kavrulan çöl, olmak da yetmiyor
Yetmiyor sularını emmeye
Damla damla aksan da yeterdin oysa
Susamışlığımın göynük bağrına
Daha neler yaşanmalı ve ne denli ölünmelidir sana

Ben çağıl çağıl akan sularının havzasında
Kurudum, çatladım oylum oylum...
Ve yandım susuzluktan, yanı başında bir pınarın
Ama bilinmelidir ki
Susuzluktur asıl aşk, o yaşar ben ölürüm

(Haydar Okur)


Yarın Her Şey Geç Olabilir

Onları kimse tanımaz
Tanıyanlar varsa bile
Hiçbir şey gelmiyor ellerinden
Yada umursamıyorlar
Masum minicik bedenleri
Ve kocaman yürekleri var onların
Boynu büküktür hepsinin istisnasız
Bakışlarında hüznü görürsünüz.

Nadir de olsa gülücüklerinde
İnanılmaz isyan çığlıkları vardır
Kadere isyan, yaşama isyan,
Yüreklerinde çığlık atan
Kim bilir daha nelere isyan

Aslında her birinin iyi kötü
Birer aileleri vardır bölük pörçük
Kiminin anası üveydir, kiminin babası
Aşağılanmışlardır çoğu zaman
Ufacık bedenlerine ve hassas
Duygularına rağmen tüm yakınlarından
Şiddet görüp yaralanmıştır yürekleri
Küçücük yaşta çalıştırılıp babalarına
Meze olmuştur minik alın terleri
Bir kısmı ise tacize mazur kalmıştır
Oysa tek istedikleri, birazcık sevgidir onların
Horlanıp itilip kakılmıştır her biri

Rastlarız ara sıra onlara
Kimimiz o an acır üzülürüz
Vah vahlar la geçiştiririz.
Kimimiz de tiksintiyle bakarız
Üstü başı perişanlara.
Ama ne yazık ki en ufak bir şey yapanımız yoktur kayda değer

Birileri vardır birileri medya tik birileri
Ancak laf üretirler, laf ebelerinden geri kalmazlar

Dondurucu kış gecelerinde tek destekçileri
Sadece biçare kendileridir.
Birbirlerine sokularak yatarlar bankamatik kulübelerinde
Yatacak yer bulurlarsa eğer.
Sabaha ulaşacakları meçhuldür çoğunun
İçlerinden bazılarının yeni gün müjdecisi güneşi
Göremeyecekleri kesindir. Göçüp gideceklerdir.

Balı sarhoşluğuyla tesadüfen uyananlarsa
Sabah ayazında sımsıcak mis kokan
Ekmeklere bakarlar fırın vitrininden
Uzaktan uzağa, uzanıp alamazlar
Para denen illetleri yoktur ceplerinde
Ancak çalmaları gerekir yaşamaları için
Bir de yakalanırlarsa...karakol ve aşağılanma
En korktukları durumdur. Ölseler daha iyidir

Yaz geceleri daha bir rahattır
Onları dondurucu soğuk ve ayaz beklemez.
Sanki yatacak yerleri de boldur
Tüm parklar ve çimenler kucaklar bedenlerini
Yumuşacık yorgan olur yıldızlı gökyüzü
Bir birine sokulup yatmaları gerekmez artık geceleri

Ancak açlık, yalnızlık ve kadere terkedilmişlik
Tek yoldaşlarıdır, yalnızlıklarını yalnız kendileriyle paylaşırlar

Elbette zararları vardır etrafa can almıştır içlerinden bazıları
Ama her çocuk masum doğar annesinden düzen bozuk işlemekte
Ve düzensizlik itmiştir sokak aralarına çoğunu acımasızca
Babanın bir işi yoktur, annenin çaresi, çocuğunsa tahammülü

Her birine bir sorsanız
Mutlaka bir dilekleri vardır masum
Dayaksız sıcak sevgi dolu bir yuvadır tek istekleri
Ana kucağını, hiç görmedikleri baba şefkatini
Çok özlemişlerdir. Dönmek bile isterler ailelerine
Ama dayak vardır, her türlü şiddet vardır dönmezler

Bugün hem de hiç gecikmeden
Gerçekten bir şeyler yapmak gerekir bu canlara
Yarın onlar için geç, hem de çok geç olabilir.
Kaybederiz birer birer, hayatın başında yitip giderler
Oysa nasıl ki çocuklar bizim geleceğimiz diyorsak
Onlarda bizim geleceğimiz değiller mi
Ve canımız çocuklarımız için geç olmadan bir şeyler yapmalıyız bugün
Yarın her şey geç olabilir.
Sadece ana sıcaklığıyla sevgi dolu
Birer yuva sağlaya bilirsek eğer elbirliğiyle
Sevinir bu gül çehreler, okul çocukları gibi.

Haydi elbirliğiyle yola koyulalım.
Bundan sonra ki canları yitirmeden
Her şey geç olmadan.

Meral Yağcıoğlu


Nice yıllar, aşkınla tutuşup, kor gibi yanarken,
O koskoca hardan, ardında, küller kaldı şimdi,
Bir zamanlar ki, sana senden daha yakınken,
Kaf dağı kadar uzağım sana, uzağım şimdi,


...............................................Haberin olsun, kar yağdı, hasret dağlarına,
...............................................Kurudu sensizlikte kardelenlerim üşüyor şimdi,
...............................................Sanki ölüm denilen o malum sonu hazırlarcasına,
...............................................Yüreğimdeki sevdan uçtu gidiyor, gidiyor şimdi,


Yoruldu kalbim, herdem cefana han olmaktan,
Bıktı usandı bu hancı, gayrı isyanlarda şimdi,
Asıp da sevdanı, sevdanın o dar ağacından,
Çekip te gidiyor hancı gidiyor, gidiyor şimdi,


...............................................Yalçın bir dağ gibi sevdan en yücede dururken,
...............................................Yenik düşüp de bir poyraza, savruldu şimdi,
...............................................Bu sevda ki, ta mahşere dek sürecek derken,
...............................................Bir elveda bile demeden, bitti bu aşk bitti,

BİTTİ ŞİMDİ...

' Yüreğim,
mutsuzluğu vuruyor şimdi,
Duygularımsa, delik deşik,
Gözlerim kan çanağı,
Sensizlikte şimdi çaresizliğime yenik,
Biliyorum,
bitti desem de bu aşk,
mahşere dek sürecek,
Satırlarda iki damla gözyaşı bıraktım,
Sana olan sevdamda bana,
mahşerde şahitlik edecek,
Haydi sil gözyaşlarını ağlama birtanem,
ağlama sakın,
sana kıyamam,
ben senin yerine de ağladım,
Giderken bak,
benden sana son bir hatıra,
satırlarımda bir damla,
BİR DAMLA GÖZYAŞI BIRAKTIM...'

(O' na,
Yağmur Yüreklime - Yağmur Gözlüme)

Ayhan Uçar
 

zuhaha

New member
kesinlikle harika bi paylaşım olmuş arkadasım.eline emegine yüregine saglık. özellikle ilk şiir yanına tek mermi güzel gidenlerdenmiş...
 

zuhaha

New member
sEntieL' Alıntı:
teşekkürler ama teşekkür eden sadece 3 kişi :(

boşver arkadaşım zamanla anlaşılırsın. en azından yagcılık yapılmadıgını biliyorsun sana...

ben tekrar söyliyeyim harikaydı şiirler.
 

angel_ina

Altın Üye
coq uzun yah okuyamadım k.bakma..
ama emeqine saqlık :melek

bu arada benım avatarı çalmısın zuhaha :)
 

HTML

Üst