Bir kilo et için...
Önce olaya çalışma saatleri açısından bakmışlar.
Bir işçi haftada kaç saat çalışır? Türkiye’de kırk beş saat çalışmakta.
Altmış ülke arasında bu çalışma temposu...
Sekizinci sıraya oturmakta.Bundan fazla çalışanlar da var.Örnek mi?
Peru... Nepal... Tayland...
Ve Meksika’da haftalık çalışma kırk sekiz saat.
Ya az çalışanlar? Onlara da örnek...
Almanya. Fransa’da ise haftalık çalışma otuz beş saat.
***
Ardından iş gelmiş alım gücüne.
Alım gücü açısından ise...
Sanayi sektöründe çalışan bir işçi...
Ayda ortalama olarak...
Sosyal haklar da dahil..
Dokuz yüz milyon kazanmaktaymış.
Kazanç açısından ise Türk işçisi...
Kırkıncı sıraya oturmakta...
Çok çalışan ama az kazanan bir işçi tablosu bu..
***
İşçilerin en çok kazandığı ülkeler hangileri?
İsviçre... Ardından Almanya... Peşinden Danimarka... Japonya... İngiltere... ABD...
Uzayıp gitmekte.
En alt sıradakiler? Çalışıp da sefalet çekenler... Romanya... Hindistan... Tanzanya... Öyle ki..
Orta büyüklükte bir araba için...
İsviçreli’nin üç ay çalışması yeterli.
En alttaki Tanzanyalı’nın durumu ise umutsuz. Neden mi?
Elli üç yıl hatta biraz fazlasını çalışınca ancak bir araba sahibi olabiliyor çünkü...
Türk işçisi içinse otuz ay yetiyor...
***
Çarpıcı başka kıyaslamalar da var.
Bir kilo et için mesela...
Türkiye’de iki saat kırk sekiz dakika çalışmak gerekmekte.
Almanya’da yirmi yedi dakika.
Finlandiya’da yirmi sekiz dakika.
Avusturya’da ise kırk yedi dakika yetmekte.
***
Türk işçisinin nisbi olarak almakta en çok zorlandığı ürün ise... Buzdolabıymış.
Buzdolabı açısından Türk işçisinin durumu biraz daha aşağıya kayıyor.
Bir buzdolabı için iki yüz yetmiş üç saat çalışmak gerekiyormuş.
İsviçreli ise on iki saatte bu işi başarmakta.
Neden buradaki bir işçi için buzdolabı almak daha zor bunu araştırmayı yapanlara sormak gerek.
***
Araştırmayı yapan kim?
DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası.
Neden Türk işçisi çok çalışıp az kazanmakta?
Sendika Yönetim Kurulu, soruya kestirmeden bir cevap vermiş.
Şöyle diyor:
‘Bu bir anlamda sömürü düzeyini açıkça ortaya koyuyor. Türkiye’yi rekabet adına sömürünün açık alanı haline getirmeye çalışanlar, bu ülke insanına kötülük yaptıklarının ve bu ülke insanının bu kötülükleri unutmayacağının farkında olmak durumunda.
Türkiye ucuz işgücünün, sömürünün değil, niteliğin, eğitimin, bilginin ve refahın ülkesi konumuna gelmelidir.’
Nasıl gelecek? Cevap hazır:
‘Rekabeti kutsayan yeni liberal politikalarla bahsi geçen unsurları gerçekleştirme şansının olmadığı ortada.’
***
Sendikanın kendi listesine geri döndüm.
En çok kazanan işçiler nerede?
İsviçre... Almanya... Danimarka... Japonya... İngiltere.. ABD.
Buralarda planlı sosyalist ekonomi mi var?
Buralarda rekabet yasak mı?
Tabii ki değil.
O zaman, çok çalışıp az kazanma çelişkisine daha mantıklı bir cevap gerekmekte.
Üstelik rekabeti reddeden, merkezi planlama yapan ülke de kalmadı.
***
Çelişkinin doğru cevabı nedir?
Verimlilik.
Ve üretilen malların katma değerleri.
Çok çalışırsın ama terlik üretirsin...
Az çalışırsın ama bilgisayar üretirsin...
İkisinin getirisi aynı olabilir mi?
***
Sendikalar iktisadi konulara anlamsız basma kalıp tekrarlar yerine...
Daha anlamlı yaklaşırlarsa...
Bu çelişkiyi gidermek için bu da önemli bir adım olabilir tabii.
İşçi, bir de bu anlayıştaki sendikacılığın kurbanı olmaz çünkü...
http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=113861
Önce olaya çalışma saatleri açısından bakmışlar.
Bir işçi haftada kaç saat çalışır? Türkiye’de kırk beş saat çalışmakta.
Altmış ülke arasında bu çalışma temposu...
Sekizinci sıraya oturmakta.Bundan fazla çalışanlar da var.Örnek mi?
Peru... Nepal... Tayland...
Ve Meksika’da haftalık çalışma kırk sekiz saat.
Ya az çalışanlar? Onlara da örnek...
Almanya. Fransa’da ise haftalık çalışma otuz beş saat.
***
Ardından iş gelmiş alım gücüne.
Alım gücü açısından ise...
Sanayi sektöründe çalışan bir işçi...
Ayda ortalama olarak...
Sosyal haklar da dahil..
Dokuz yüz milyon kazanmaktaymış.
Kazanç açısından ise Türk işçisi...
Kırkıncı sıraya oturmakta...
Çok çalışan ama az kazanan bir işçi tablosu bu..
***
İşçilerin en çok kazandığı ülkeler hangileri?
İsviçre... Ardından Almanya... Peşinden Danimarka... Japonya... İngiltere... ABD...
Uzayıp gitmekte.
En alt sıradakiler? Çalışıp da sefalet çekenler... Romanya... Hindistan... Tanzanya... Öyle ki..
Orta büyüklükte bir araba için...
İsviçreli’nin üç ay çalışması yeterli.
En alttaki Tanzanyalı’nın durumu ise umutsuz. Neden mi?
Elli üç yıl hatta biraz fazlasını çalışınca ancak bir araba sahibi olabiliyor çünkü...
Türk işçisi içinse otuz ay yetiyor...
***
Çarpıcı başka kıyaslamalar da var.
Bir kilo et için mesela...
Türkiye’de iki saat kırk sekiz dakika çalışmak gerekmekte.
Almanya’da yirmi yedi dakika.
Finlandiya’da yirmi sekiz dakika.
Avusturya’da ise kırk yedi dakika yetmekte.
***
Türk işçisinin nisbi olarak almakta en çok zorlandığı ürün ise... Buzdolabıymış.
Buzdolabı açısından Türk işçisinin durumu biraz daha aşağıya kayıyor.
Bir buzdolabı için iki yüz yetmiş üç saat çalışmak gerekiyormuş.
İsviçreli ise on iki saatte bu işi başarmakta.
Neden buradaki bir işçi için buzdolabı almak daha zor bunu araştırmayı yapanlara sormak gerek.
***
Araştırmayı yapan kim?
DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası.
Neden Türk işçisi çok çalışıp az kazanmakta?
Sendika Yönetim Kurulu, soruya kestirmeden bir cevap vermiş.
Şöyle diyor:
‘Bu bir anlamda sömürü düzeyini açıkça ortaya koyuyor. Türkiye’yi rekabet adına sömürünün açık alanı haline getirmeye çalışanlar, bu ülke insanına kötülük yaptıklarının ve bu ülke insanının bu kötülükleri unutmayacağının farkında olmak durumunda.
Türkiye ucuz işgücünün, sömürünün değil, niteliğin, eğitimin, bilginin ve refahın ülkesi konumuna gelmelidir.’
Nasıl gelecek? Cevap hazır:
‘Rekabeti kutsayan yeni liberal politikalarla bahsi geçen unsurları gerçekleştirme şansının olmadığı ortada.’
***
Sendikanın kendi listesine geri döndüm.
En çok kazanan işçiler nerede?
İsviçre... Almanya... Danimarka... Japonya... İngiltere.. ABD.
Buralarda planlı sosyalist ekonomi mi var?
Buralarda rekabet yasak mı?
Tabii ki değil.
O zaman, çok çalışıp az kazanma çelişkisine daha mantıklı bir cevap gerekmekte.
Üstelik rekabeti reddeden, merkezi planlama yapan ülke de kalmadı.
***
Çelişkinin doğru cevabı nedir?
Verimlilik.
Ve üretilen malların katma değerleri.
Çok çalışırsın ama terlik üretirsin...
Az çalışırsın ama bilgisayar üretirsin...
İkisinin getirisi aynı olabilir mi?
***
Sendikalar iktisadi konulara anlamsız basma kalıp tekrarlar yerine...
Daha anlamlı yaklaşırlarsa...
Bu çelişkiyi gidermek için bu da önemli bir adım olabilir tabii.
İşçi, bir de bu anlayıştaki sendikacılığın kurbanı olmaz çünkü...
http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=113861