Bir kayınpeder, bir damat ve gelin: Efendimiz, Hz. Ali, Hz. Fatıma

ѕυѕкυη

Banned
Katılım
19 Tem 2006
Mesajlar
2,172
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
www.hackhell.com (hertelden)
Babanin Erkek çocuğuna Bakma Yükümlülüğünün şartlari

a) Erkek çocuk büluğ çağına gelmemiş olmalıdır. Ancak çocuk büluğ çağına geldiği halde sakat, kötürüm, felçli ve müzmin şekilde hasta olur ve kazanmaktan aciz bulunursa yine babanın nafaka yükümlülüğü devam eder.

b) Fakir olmalıdır. Çocuğun kendine ait malı varsa, masraflar ondan yapılabilir.

c) Baba, çocuklarına bakmaya muktedir olmalıdır. Bu, babanın ya zengin ya da çalışabilecek durumda olmasıyla gerçekleşir.

d) Babanın ve çocuğun hür olmaları gerekir.

Babanın kız çocuğuna bakma yükümlülüğünün şartları

a) Kızda büluğ ve yaş aranmaz. Evleninceye kadar kız çocuklarının geçimi babaya aittir. Evlendikten sonra bu yükümlülük kocasına geçer. Kocası ölür veya boşanırlarsa kadın yine babasının evine döner. Kadın çalışıp kazanmaya zorlanamaz. Fakat Islâmî ölçüler içinde bir iş veya meslekte çalışıp kazanmak isterse bu da câizdir.

b) Fakir olmalıdır. Eğer kızın malı varsa, geçimi ondan sağlanır.

c) Baba, çalışıp kazanmaya muktedir veya zengin olmalıdır.

d) Babanın ve kızın hür olmaları gerekir.

Bir kimsenin yakınlarının geçimini sağlarken öncelik vereceği kimseler hadis-i şerifte şöyle belirlenmiştir: Ebû Hûreyre (r.a) nakleder: "Bir adam Resûlullah (s.a.s)'a gelerek şöyle dedi: Ey Allah'ın elçisi! Benim yanımda bir dinar para var, nereye sarfedeyim? Hz. Peygamber; "Kendi ihtiyacın için sarfet" buyurdu. Adam: "Yanımda başka bir dinar daha var" dedi. Hz. Peygamber; Eşine sarfet" buyurdu. Adam dedi: "Başka bir dinar daha var". Hz. Peygamber; "Çocuklarına sarfet" buyurdu. Adam:

"Bir dinar daha var" dedi. Hz. Peygamber, onu da hizmetçisine harcamasını söyledi. Son bir dinar daha olduğunu söyleyince de; "Sen onu nereye harcayacağını daha iyi bilirsin" buyurarak, bu konuda onu serbest bıraktı" (Ahmed b. Hanbel, II, 251, 471; Nesâî, Zekât, 54).

kaynak: İslam ve aile
 
TeşekkürLer
 
Peygamber Efendimiz, damadı Hz. Ali’ye evlenme giderleri, mehir ve düğün harcamaları hususunda son derecek anlayışlı davranmıştır.
Bir ailenin asgari ihtiyaçları karşılanmış; yuvanın kurulmasında mütevazı bir anlayış sergilenmiştir. Bu durum ailelerin evlenecek gençlere maddi ve manevi anlamda destek olmaları ve ihtiyaçlarını karşılamaları hususunda orta bir yolu izlemeleri gerektiğini göstermektedir. Örneğin Hz. Ali’nin, Rasulullah’ın kızı Fatıma’ya çeyiz olarak aldığı eşyaları şu şekilde bildiriliyor: Kadife kumaş, su kabı ve kenarları süslü yastık... Ayrıca Hz. Ali’nin verdiği mehirlerle bir sedir, bir yün yatak, bir hurma lifi minderi, bir kilim, bir yatak örtüsü, bir su kabı, bir takım elbise alındı. (Nesai, Sünen, 81)

Bu örnekler bize maddi imkansızlıklar nedeniyle mutlu bir yuvanın kurulmasına aileler tarafından engel olunmamasını da göstermektedir. Evlilikte esas olan maddi üstünlüklere dayalı yapay mutluluklar değil; dini ve ahlakî değerlerden güç alan yaratılış, kültür, gönül ve zihin uyumunu örnek alan genç çiftlerin yuva kurmalarıdır.

Resulullah, düğün gecesi Hz. Ali’nin kapısına gidip kapıyı çaldı. Ümmü Eymen kapıyı açtığında, “Kardeşim burada mı?” diye sordu. Ümmü Eymen, “Nasıl olur? Hz. Ali’yi hem kardeş olarak çağırıyorsun hem de kızını onunla evlendiriyorsun!” dedi. Hz. Peygamber “Söylediğim gibi” dedi ve ardından da “Esma binti Umeys de burada mı?” diye sordu. “Evet!” deyince, “Sizler Peygamber’in kızına olan saygınız için mi buradasınız?” buyurdu. Yine “Evet!” cevabını alınca, “Çok iyi!” dedi ve hayır duasında bulundu. Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber, kızı Hz. Fatıma ve damadı Hz. Ali için şöyle duada bulundu: “Allah’ım, bu ikisini herkesten daha çok seviyorum. Rabb’im sen de onları sev, evlatlarını ve nesillerini mübarek ve kutlu kıl.

Kendi katından onlar için bir koruyucu tayin et. Bu ikisini ve evlatlarını şeytanın şerrinden senin korumana bırakıyorum.” Ardından Hz. Fatıma için dua etmiş ve onu övücü güzel sözlerle gönlünü almıştır. Gönüller sultanı Peygamber’imiz (sas) Hz. Fatıma’ya, “Kızım Allah senden kusur ve kiri atmış, seni temiz ve masum kılmıştır.” diye buyurdu. (İbn Sa’d, Tabakat, 23) Bu örnekte Hz. Peygamber’in Hz. Ali’yi gönül ve ahiret kardeşliği yakınlığıyla hem oğlu hem can bağıyla bağlı kardeşi vasfıyla bağrına bastığı görülmektedir. Aynı zamanda Hz. Peygamber düğün gecesi kızının yanında ona destek olup Fatıma’yı teskin eden kimselere de hayır duada bulunmaktadır. Bu örnekte en çarpıcı nokta ise Hz. Peygamber’in kızı ve damadı için ayrı ayrı saadet ve hayır duasında bulunmasıdır.

Evlenecek çiftlere moral vermeliyiz

Hz. Peygamber, kızının en mutlu gecesinde yaptığı dualar ve övücü sözlerle yeni bir hayata mutlu bir başlangıç yapması noktasında kızına moral vermiştir. Bizler de yeni evlenecek ve evlilik bağıyla birbirine bağlanmış çiftlere yuvalarını mutlu ve sağlam temeller üzerine kurmaları için manevi destek sağlamalıyız. Onları güzel sözlerimiz ve tavırlarımızla iki cihanda beraber olacakları bir evliliğe hazırlamalıyız. Evlenecek ve evlenmiş çiftler için yapacağımız hayır, saadet ve bereket dualarını gönüllerimizden hiç eksik etmemeliyiz. Âlemlerin efendisi Peygamber’imiz mutlu günlerinde de sıkıntılı ve acılı anlarında da kızı Hz. Fatıma’ya ve damadı Hz. Ali’ye hakkı ve sabrı tavsiye ediyordu. Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın ortak yaşamı, Rasulullah’ın değerli gölgesinde en zor geçim şartlarında kanaat ve sabırla geçiyordu. Evin beyi ve hanımı işlerde birbirlerine yardımcı oluyorlardı. Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın kurduğu ailenin en mutlu geçim kaynakları kanaat, sabır ve dayanışmaydı.

En mutlu geçim kanaat, sabır, dayanışma karşılıklı sevgi, saygı ve anlayıştır

Hz. Peygamber’in damadı Hz. Ali’nin bir aile reisi olarak geliri sadece ordu hizmetlerindendi. Ancak bu gelirler Arap yarımadasında kalan seferlerden elde edildiğinden çoğunlukla, alelade bir işçinin ücretinin altında kalıyordu. Her çocuk doğduğunda Hz. Peygamber bu geliri biraz artırıyordu; ama bu da ferahlık getirecek bir miktar olmaktan çok uzaktı. Yine de Hz. Fatıma, ev işlerinden dolayı çok yoruluyordu. Bu sebeple babasından kendisi için bir yardımcı istemişti. Hz. Aişe bu olayı şöyle anlatıyor: Hz. Ali şöyle arz etti halini: “Ey Allah’ın Resulü, su çekmekten omuzlarım, göğsüm ağrıdı.” Hz. Fatıma da şöyle arz etti halini: “Benim de un öğütmekten ellerimin içi kabardı. Ey Allah’ın Resulü lütfetseniz de alınan esirlerden bir tane verseniz, bize yardımcı olsa...” Resulullah onları dinledikten sonra şu cevabı verdi: “Vallahi öyle bir şey yapamam. Suffa ehli açlıktan kıvranır ve onlara yedirecek bir şey bulamazken sizin bu isteğinizi karşılayamam. Esirleri serbest bırakıp alınacak fidyelerle Suffa ehlini doyuracağım. Size o istediğinizden daha hayırlı bir şey, Cebrail tarafından öğretilen bir duayı öğreteceğim: Her namazın ardından on kere ‘Sübhanallah’, on kere ‘Elhamdülillah’, on kere ‘Allah-u Ekber’ deyin. Ayrıca bunları yatağınıza girdiğinizde otuz üç defa tekrarlayın.” buyurmuştur. (Müslim, Sahih, Kitabü’l-Zikir, 80)

Bu örnekler bizlere ailenin en mutlu geçiminin kanaat, sabır, dayanışma, karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda bu örnekler evin beyi ile hanımının özellikle zor günlerinde karşılıklı anlayış, adaletli bir iş bölümü, daha güçlü bir sevgi ve saygı bağı ile birbirlerine bağlanmaları gerektiğini göstermektedir.

Tartışmalar oluyor; arayı Resulullah buluyordu

Her evlilikte eşler arasında ufak tefek tartışmalar olduğu gibi Hz. Ali ile Hz. Fatıma arasında da oluyordu. Bu tartışmalar büyümeden kapanıyor ya da Hz. Peygamber’e intikal ediyordu. Hz. Peygamber de onları sorgulamadan, yargılamadan, sözlerini kesmeden, onlar sözlerini bitirmeden herhangi bir yorum yapmadan dinliyor; sorunlarını çözümlüyor ve aralarını düzeltiyordu.

Amr bin Said’den nakledildiği üzere bir gün Hz. Fatıma, kocasının sert davranmasından ve zorluk çıkarmasından dolayı “Seni Peygamber’e şikâyet edeceğim.” deyip evden çıkınca, Hz. Ali de Fatıma’nın peşinden gitti. İkisi birlikte Hz. Peygamber’in huzuruna vardılar. Hz. Fatıma, kocasından şikâyetçi olduğunu babasına söyledi. Hz. Peygamber, Hz. Fatıma’yı hoşnut etmeye çalıştı ve Hz. Ali’ye de ona daha yumuşak ve dostça davranmasını tavsiye etti.

Hz. Ali, eşi ile birlikte eve dönerken “Allah’a yemin ederim bundan sonra sana istemediğin bir şeyi yapmayacağım.” dedi. (İbn Sad, Tabakat, C.8, s.26) Hz. Peygamber, Hz. Ali’nin hatasını anlamasını sağlayarak genç çiftin arasını düzeltmişti.

ESMA SAYIN EKERİM
zaman aile
 
çok güzel bii örnek akraba ilişkisi...

Paylaştığın için Allah razı olsun...
 
Konularin ikiside birbirinden guzel olmus.Allah c.c.senden razi olsun.Emegine saglik.
 
İki konuda çok güzel olmuş...Eline sağlık...Allah razı olsun...
 
gonlune saglik allah c.c. razi olsun kardesim...guzel bir konu olmus...kisilerin hayatlarinda bir donum noktasi diyebilecegimiz gelecege dair onemli bir adim olan evlilik ile ilgili ornek teskil edebilecek bir anlatim goruyorum...asri saadet dedigimiz o kutlu donemde muminlere her konuda mukemmel otesi ornek teskil edebilecek ve hayatin her kademesinde her turlu sorunlarina care olabilecek yasanmis hayatlar vardir...muminler olarak asri saadet donemini ne kadar iyi anlayabilir ve ne kadar arastirabilirsek guncel hayatlarimizdaki sorunlarimiza cok daha cabuk cözümler bulabillir ve arayislarimizda olan huzur ve mutluluga kavusabiliriz allah in c.c. izniyle...

Gunumuzde ailevi ve toplumsal iliskilerimizin genel olarak yozlasmasina ve buyuk bir çöküntü icinde olduguna baktigimizda ise gercekten asri saadet donemindeki ogretilere ve orneklere buyuk ihtiyac duydugumuzu dusunuyorum...asri saadetteki yasanilan hic bir sey bosuna yasanmadi...Kur'an in o donemde mukemmel yasanilmasi sonraki nesillere yasatilmak icindi...bizlerde Kur'ani ne kadar yasayabilirsek gelecek nesillerede bu mutlaka sirayet edecektir...
 
Geri
Üst