aytoldi
New member
- Katılım
- 14 Ara 2006
- Mesajlar
- 1,156
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
SARIKAMIŞ
Yıl 1914... Bir dram yaşandı. Hem öyle bir dram ki kimse böyle birşeyi duymuş görmüş değildi.
22 Aralık 1914'te başlayıp 5 Ocak 1915' te biten ve sadece iki hafta süren bir mağlubiyet dramı.
Tek bir kurşun atmandan ölen 90.000 asker, 90.000 karanfil, 90.000 kardelen...
Destanın, dramın, facianın iç içe olduğu gerçek bir fedakarlık örneği...
Onbinlerce cesur askerin vatanı kurtarmak umuduyla mantık sınırlarını zorlayarak katlandığı büyük yolculuk.
Anadolu nüfusunun 12 milyon olduğu bir dönemde ve üstelik Osmanlının sağdan soldan cephelere koştuğu bir zamanda 90.000 Türk askerinin basiretsiz ve kabiliyetsiz bir komutan tarafından boşu boşuna ölüme götürülmesidir SARIKAMIŞ.
"Turan Fatihi" olma sevdasındaki Enver Paşa'nın, on binlerce insanı dehşetli bir can pazarına taşımasıdır.(Enver Paşa bugünkü adıyla Milli Savunma bakanıdır, bir başka deyişle o dönemin genelkurmay başkanıdır. Bu rütbesine rağmen Enver Paşa rütbelerinin hiçbirini savaşlarda yararlılık göstererek almamıştır. Aksine daha önce bir alaya dahi komuta etmemiştir. İttihat ve Terakkinin önemli adamlarından biri olması ayrıca padişahın damadı olması dolayısıyla tepeden inme "Mirliva" rütbesi verilerek başkomutan yapılmıştır.)
Sarıkamış' a taarruz eden ordunun büyük bir kısmı Yemen cephesinden çekilerek Ruslara karşı açılan doğu cephesine sürülmüştür. Yemen'den gelen askerin üzerinden kış şartlarına uygun hiçbir giysi yoktur. Askerlerin hiçbirinde ne çarık ne eldiven ne postal ne palto vardır. Üstelik iaşe de kıttır. Bütün bunların üzerine dışarıda da 4 metrelik kar ve -39 derece sıcaklık. Bu olumsuz durumda savaş yapılamayacağını gören tabiri caizse gerçek birkaç komutan İstanbul'daki genel karargaha raporlar yazıp böyle şartlarda taarruz yapılamayacağını savaşın ölümden başka birşey getirmeyeceğini izah ederler. Ancak gözü iktidar hırsıyla kör olan Enver Paşa raporları dikkate almaz, durumu yerinde görmek için Erzurum' a gider. Ordunun acı durumu bir kez de kendi gözleriyle görür. Fakat hiçbir şey onu taarruz fikrinden geri döndüremez. Birkaç birliği teftiş ettikten sonra şu genel emri yayınlar. "Askerler! Ayağınızda çarığınız, sırtınızda paltonuzun olmadığını gördüm. Yakın zamanda saldırarak Kafkasya' ya gireceğiz. Orada siz her türlü bolluğa kavuşacaksınız. İslam dünyasının son ümidi sizin son bir yardımınıza bakıyor."ve emrin yayınlandığı tarih Türk tarihinin en beyaz dramının başladığı tarih olarak kayıtlara geçiyor.
Her yer kar altındaydı. Askerlerin giyimi bu dehşetli kışa uygun değildi. Baskın yapabilmek ve başarı olabilmek için birliklerin hızlı hareket etmelerii ne olursa olsun oyalanmamaları, verilen ara hedeflere gününde ve saatinde ulaşmaları şarttı. Bunun için gerekirse günde 15 saat yürünecekti.
Bütün bu şartlar içinde Türk askeri yılmadı. Sürekli yürüdü yürüdü yürüdü. Soğuk o kadar etkiliydi ki askerler çömelip iki dakika dinlenmek istedikleri anda kaskatı kesiliyorlardı. Ayakları donmasın diye ağaca çıkan askerler ağaçlarda donuyorlardı. Harekatın üçüncü gecesi25 Aralık 1914'te bir gecede 15.000 asker donarak şehit oldu. Bu sayı bir hafta içinde donarak ölecek olan asker sayısının çeyreği bile değildi. Dondurucu soğuğa rağmen vatanı koruma duygusyla buz gibi bir ölümün kucağında şehit oldular.
Türklerden çekinen, içten içe korkan Rus ordusu savaş alanına geldiğinde korkutuğu Türk ordusu yerine 90.000 askerin cesediyle karşılaştı. İki hafta süren Sarıkamış harekatı düşman ordusunu göremeden sona ermişti.
Umarım tarih tekerrür etmez. Bu acıları bir daha yaşamayız.
(Recep İvedik filmini 4.5 milyon insan izlerken Sarıkamış şehitlerini konu alan 120 filmini sadece 600.000 kişinin izlemesi tarihimize ne kadar sahip çıktığımızın en acı örneklerindendir.)
Yıl 1914... Bir dram yaşandı. Hem öyle bir dram ki kimse böyle birşeyi duymuş görmüş değildi.
22 Aralık 1914'te başlayıp 5 Ocak 1915' te biten ve sadece iki hafta süren bir mağlubiyet dramı.
Tek bir kurşun atmandan ölen 90.000 asker, 90.000 karanfil, 90.000 kardelen...
Destanın, dramın, facianın iç içe olduğu gerçek bir fedakarlık örneği...
Onbinlerce cesur askerin vatanı kurtarmak umuduyla mantık sınırlarını zorlayarak katlandığı büyük yolculuk.
Anadolu nüfusunun 12 milyon olduğu bir dönemde ve üstelik Osmanlının sağdan soldan cephelere koştuğu bir zamanda 90.000 Türk askerinin basiretsiz ve kabiliyetsiz bir komutan tarafından boşu boşuna ölüme götürülmesidir SARIKAMIŞ.
"Turan Fatihi" olma sevdasındaki Enver Paşa'nın, on binlerce insanı dehşetli bir can pazarına taşımasıdır.(Enver Paşa bugünkü adıyla Milli Savunma bakanıdır, bir başka deyişle o dönemin genelkurmay başkanıdır. Bu rütbesine rağmen Enver Paşa rütbelerinin hiçbirini savaşlarda yararlılık göstererek almamıştır. Aksine daha önce bir alaya dahi komuta etmemiştir. İttihat ve Terakkinin önemli adamlarından biri olması ayrıca padişahın damadı olması dolayısıyla tepeden inme "Mirliva" rütbesi verilerek başkomutan yapılmıştır.)
Sarıkamış' a taarruz eden ordunun büyük bir kısmı Yemen cephesinden çekilerek Ruslara karşı açılan doğu cephesine sürülmüştür. Yemen'den gelen askerin üzerinden kış şartlarına uygun hiçbir giysi yoktur. Askerlerin hiçbirinde ne çarık ne eldiven ne postal ne palto vardır. Üstelik iaşe de kıttır. Bütün bunların üzerine dışarıda da 4 metrelik kar ve -39 derece sıcaklık. Bu olumsuz durumda savaş yapılamayacağını gören tabiri caizse gerçek birkaç komutan İstanbul'daki genel karargaha raporlar yazıp böyle şartlarda taarruz yapılamayacağını savaşın ölümden başka birşey getirmeyeceğini izah ederler. Ancak gözü iktidar hırsıyla kör olan Enver Paşa raporları dikkate almaz, durumu yerinde görmek için Erzurum' a gider. Ordunun acı durumu bir kez de kendi gözleriyle görür. Fakat hiçbir şey onu taarruz fikrinden geri döndüremez. Birkaç birliği teftiş ettikten sonra şu genel emri yayınlar. "Askerler! Ayağınızda çarığınız, sırtınızda paltonuzun olmadığını gördüm. Yakın zamanda saldırarak Kafkasya' ya gireceğiz. Orada siz her türlü bolluğa kavuşacaksınız. İslam dünyasının son ümidi sizin son bir yardımınıza bakıyor."ve emrin yayınlandığı tarih Türk tarihinin en beyaz dramının başladığı tarih olarak kayıtlara geçiyor.
Her yer kar altındaydı. Askerlerin giyimi bu dehşetli kışa uygun değildi. Baskın yapabilmek ve başarı olabilmek için birliklerin hızlı hareket etmelerii ne olursa olsun oyalanmamaları, verilen ara hedeflere gününde ve saatinde ulaşmaları şarttı. Bunun için gerekirse günde 15 saat yürünecekti.
Bütün bu şartlar içinde Türk askeri yılmadı. Sürekli yürüdü yürüdü yürüdü. Soğuk o kadar etkiliydi ki askerler çömelip iki dakika dinlenmek istedikleri anda kaskatı kesiliyorlardı. Ayakları donmasın diye ağaca çıkan askerler ağaçlarda donuyorlardı. Harekatın üçüncü gecesi25 Aralık 1914'te bir gecede 15.000 asker donarak şehit oldu. Bu sayı bir hafta içinde donarak ölecek olan asker sayısının çeyreği bile değildi. Dondurucu soğuğa rağmen vatanı koruma duygusyla buz gibi bir ölümün kucağında şehit oldular.
Türklerden çekinen, içten içe korkan Rus ordusu savaş alanına geldiğinde korkutuğu Türk ordusu yerine 90.000 askerin cesediyle karşılaştı. İki hafta süren Sarıkamış harekatı düşman ordusunu göremeden sona ermişti.
Umarım tarih tekerrür etmez. Bu acıları bir daha yaşamayız.
(Recep İvedik filmini 4.5 milyon insan izlerken Sarıkamış şehitlerini konu alan 120 filmini sadece 600.000 kişinin izlemesi tarihimize ne kadar sahip çıktığımızın en acı örneklerindendir.)
Yazıyı kendim çeşitli kaynakları, bu konuyla ilgili önemli kitapları inceleyerek, notlar çıkararak hazırladım.