Bir Fetih Hikayesi.

asabi

New member
Bir Fetih Hikayesi

Ne zaman mayis gelse, kendimi cok farkli his iklimlerinde bulurum. Istanbul’da oturmayan bir Istanbul âsigi iseniz, mayis gozunuzde daha bir baskalasir. Istanbul sizin icin bir Leylâ, mayis ise Leylâ’ya kavusma demidir. Mayis denince akla Istanbul, Istanbul denince de cennetmekân Fatih Sultan Mehmed Han gelir. Bu mubarek sahsiyetin Konstantiniyye’yi Istanbul yapma gayretlerini her hatirladiginizda, bir hukumdârin Peygamber (sas) aski ile nasil yanip tutustugunu butun benliginizle hissedersiniz. Fâtih, Istanbul icin cok az insanin yapabilecegi bir gayret icine girmistir. Bunun esas sebebi, Âlemlerin Efendisi’nin (sas) mujdesine nail olabilmek, O’nun (sas) besaretini verdigi, o ulu kumandan pâyesine erisebilmektir.
Isterseniz;

‘Mazinin bahcesinden bizlere can gibidir,
Istanbul saatleri cennetten an gibidir.
Bu garip sana mustak, gonlu sana meftûnken,
Firâkin nagmeleri kalbde hicran gibidir.’

kabilinden, mazinin o dâsitânî bahcesine dogru hayalî bir seyahate cikalim. Fetih oncesi donemde Peygamber (sas) askiyla yanan Mehmed Han, Edirne Sarayi’ndaki odasina her cekildiginde, Konstantiniyye’yi Istanbul yapmak icin derin dusuncelere daliyor, yuregi dilhûn, gozleri ceyhun surekli bu gâyeyi gerceklestirebilmeyi dusunuyordu.
Buyuk Sultan, yine boyle odasina cekilip gozyaslarina teslim oldugu bir demde, gozleri ufuklara dalmis, Leylâ’sini arayan Mecnun misâli Konstantiniyye’ye seslenir:

Kalbimi calan sehir, bir isveli yâr olur,
Aramiza girenin cumlesi agyâr olur.
Estirdin bahtimiza hasretin meltemini,
Hicranin esintisi ateslerden har olur.
Yok cihanda bir esin, âsIklar sana meftûn,
Bu vuslat yanginiyla hazanlar bahar olur,
Firâkinda her saat, dilhûn eder gonlumu,
Su dunya saraylari koca bir mezar olur.
Butun dunya olsa da mulk-u Osman icinde,
Lâkin sen yoksan eger, arz-u semâ dar olur.
Fâtih ruhlu neferler hem ne yigit erlerdir,
Baslarinda bulunan bir ulu serdar olur.
Sol mujdeni getiren o ay yuzlu Resul’dur.
Yokluk O’nda tukenir, cumle yoklar var olur.

Mehmed Han, bunlari der ve gozyaslari icinde dua dua yalvarmaya baslar. Onun bu hicranli inlemeleri, odasinin disinda da duyulur. Muhafizlar telâslanarak hemen Aksemseddin Hazretleri’ne haber verirler. Aksemseddin Hazretleri, odaya girer girmez Mehmed Han’in secdede gozyaslari ile Rabb’ine inleyerek yalvardigi manzarayla karsilasir. Sultanin bu hâli, buyuk âlimin de hislenmesine sebep olur. Talebesi, ne kapisinin acildigini, ne de hocasinin kendisini izlemekte oldugunu fark etmistir. O, su an, baska dunyalarda, baska iklimlerdedir. Neden sonra kendine geldiginde hocasinin varligini fark eder. Lâkin ayaga kalkacak dermani bulamaz. Aksemseddin Hazretleri, talebesinin koluna girerek onu sedirin ustune oturtur. Derdinin ne oldugunu sorar ve kendisine anlatmasini ister. Sultan yine duygulanir, hocasinin ellerine kapanir, Aksemseddin, buyuk bir sefkatle talebesini bagrina basar. Mehmed Han’in gozyaslari yine bir sel olmus, akmaya baslamistir. Bu yurek yanginiyla, hocasina icindeki buyuk aski itiraf eder:

Nice zamandir aglariz,
Gulmek diler bu gonlumuz.
Irmak misâl gozyasini,
Silmek diler bu gonlumuz.
Var midir ki yazimizda,
Bilmek diler bu gonlumuz.
Mustularin en hasini,
Bulmak diler bu gonlumuz.
Sol Bizans’in kal’asini,
Almak diler bu gonlumuz.

Aksemseddin, ellerinde yetismis olan talebesinin, Peygamber (sas) mujdesine nâil olabilmek icin yanip tutustugunu gorunce, butun kalbiyle Rabb’ine hamdeder. Aksemseddin’in hocasi Haci Bayram-i Veli, Mehmed Han daha besIkte iken, fethin onun eliyle muyesser olacagini bildirmistir. Aksemseddin, talebesindeki bu azim ve inanci gorunce, hocasina olan sevgisi daha bir ziyadelesir. Fakat hocasinin besaretinden Mehmed Han’a bahsetmez; cunku bunun ne yeri, ne de zamanidir. Ancak ona nasihat etmeyi de ihmal etmez:
Arayan bulur sultanim,
Lâkin hâlis niyet gerek.
Yazilmissa alniniza,
Hakk’tan bir inâyet gerek.
Ihlâs olsun tek yoldasin,
Hizir Nebi hem hâldasin,
Elbet cehl ile savasin,
Kavgada cesaret gerek.
Hakk’a dayan var yoluna,
Bakma sagina soluna,
Varinca Urum eline,
O demde dirayet gerek.
Yaman istir, bin bir zahmet,
Zahmet ceken bulur rahmet,
Boyle mujdeliyor Ahmed,
Dilde Hakk’tan âyet gerek.

Hocasinin sozleriyle, ne yapmasi gerektigini gâyet iyi anlayan Mehmed Han, kisa surede hazirliklarini tamamlar. Edirne’den Istanbul’a ordusuyla hareket eder. Ordugâhini Maltepe sirtlarinda kurmus ve kutsî mujdeye ulasmak icin butun varligiyla olaganustu bir gayret icine girmistir. Aklin sinirlarini zorlayan savas taktikleri uygulamis, o zamana kadar gorulmemis yeni silâhlar yapmis, hattâ bugun dahi kullanilan havan toplarinin plânini bizzat kendisi cizmistir. Sultan Mehmed, bir ara savasin butun siddetiyle devam ettigi bir hengâmda ordugâha hâkim bir tepeden, hocasi Aksemseddin’e Ordu-yu Humâyûn’u gostererek soyle seslenir:

Sira sira neferlerim dizilir,
Ordugâhim iki gunde gezilir,
Su dunyada boyle ceri gorulmez,
Onumuzde nice dusman bozulur.
Burclar kadar kule diktik,
Sahi misâl toplar doktuk,
Derya ustu durur ammâ,
Karadan gemi yuruttuk,
Biz bu yolda her tedbiri almisiz,
Ne olursa Hakk’a teslim olmusuz,
Icmek icin ol sehadet serbetin,
Bir ulu meydanda cenge dalmisiz,
Aman Hocam, himmet eyle,
Nasip midir bize soyle,
Yangin yeri su sinemiz,
Sondur onu bu mujdeyle.

Aksemseddin Hazretleri, talebesinin dunyadan ziyâde âhirete mustak oldugunu ve sadece sehadet istedigini gorunce daha bir aska gelir. Ama bilir ki fetih de, sehadet de tedbir ile degil takdir iledir. Tedbir kula, takdir ise Allah’a aittir. Yapilmasi gereken; butun hazirliklari en mukemmel hâliyle yerine getirmek, ondan sonra da Yuceler Yucesi’nin onunde divan durmaktir. Ve bunu talebesine su sekilde nasihat eder:

Ey Sultanim,
Ey Ogul,
Din-i Mubîn icindir gayretin,
Her hâlinden bilirim.
Cesaretin Hamza misâl,
Gozlerinden gorurum.
Eger benden can istersen,
Tasalanma, veririm.
Sehadet gâyesine,
Ardin sira gelirim.
Lâkin bu is mânâ isi,
Madde ile olmaz ancak,
Dua gerek, ihlâs gerek, ask gerek,
Hakk’in dergâhinda inleyerek,
Gunler geceler gecirmek gerek.

Ogul!
Sen dogdugunda,
Hocam Bayram-i Veli,
Bir mujde vermisti ikimize,
Sordugunda Murad Han’im,
Fetih muyesser mi diye?
Nasip degil bize, lâkin
Mevlâm nasip buyurmus,
Sehzâde ile koseye,
Demisti.
Murad Han ki bu yuzden,
Seni bugun icin yetistirmisti.

Ogul,
Dersin ki,
Ben fetih isterim.
Her fetih de bir fâtih ister.
Sen Fâtih ol ki,
Fetih de senin olsun.
Bil ki her kisi Fâtih olmaz,
Er kisi Fâtih olur.
Sanma ki dusmanin sadece tas, topraktir,
Tas, toprak olur ufalir,
Toprak, suya karisir gider.
Ay, gunes dogar batar,
Gunes, gece olur ortulur,
Asil fetih ne bu ne o,
Asil fetih, icindedir.
En buyuk dusmana karsi zaferdir.
Uhud’daki musrikten de,
Bizans’tan da
Buyuk dusmana…
Once onu yen ki icinde,
Gercek Fâtih olasin.
Fethi tasta, toprakta degil,
Once icinde bulasin.

Ogul,
Sen bir sehri kusatirsin,
Nefis de seni kusatir.
Konstantin’i yenmek kolay,
Bizans tas ve toprak,
Lâkin nefsi yenmek zordur.
Bizans’i yensen de, yenilsen de,
Ya sehitsin ya gazi,
Ikisi de kârdir.
Nefse yenilirsen amma,
Kalbin tas, gozun kordur,
Elinde tuttugun kordur.
Bunu boyle bil ve once nefsini yen,
Iste o zaman dogru der,
Ben asil Fâtih’im diyen.
Ugrun acik,
Bahtin ak,
Kilicin keskin,
Gazan mubarek olsun.

Mehmed Han’in, secilmis askerleriyle, 6 Nisan gunu basladigi Konstantiniyye Kusatmasi, 29 Mayis 1453 tarihinde ‘Istanbul’un Fethi’ ile neticelenir. Sultan, secilmis ordunun secilmis kumandani olarak Ayasofya’da iki rekât sukur namazi kilar ve Rabb’ine gozyaslari ile hamdeder. Mehmed Han, sadece Konstantiniyye’yi Istanbul yaptigi icin degil, dunyanin butun nimetleri ayaginin altinda serili oldugu hâlde, inancinda asla bir zaaf gostermedigi icin “Fâtih” olmustur. Sehadet istegine o zaman kavusamamis; ama 1481 yilinda zehirlenilmek suretiyle sehit edilerek, hem sehitlik hem de gazilik rutbeleriyle, mujdesine nâil oldugu Âlemin Yaratilis Gâyesi’nin (sas) huzuruna varmistir. Allah, O’ndan ve secilmis askerlerinden ebeden râzi olsun ve bizleri sefaatlerine nâil eylesin. Ruhlari sâd olsun


Hikâye, fetih uzerine hayalen senaryolastirilmistir. Bu eserdeki diyaloglar tamamen hayal urunudur.)

Ahmet BUGRA
http://www.sizinti.com.tr/konu.sizinti?SIN=a47188fd99&k=2091&1285463227
 

everestmc

New member
Nice zamandir aglariz,
Gulmek diler bu gonlumuz.
Irmak misâl gozyasini,
Silmek diler bu gonlumuz.
Var midir ki yazimizda,
Bilmek diler bu gonlumuz.
Mustularin en hasini,
Bulmak diler bu gonlumuz.
Sol iman kal’asini,
Almak diler bu gonlumuz
 

T

Banned
cesur yürek iskoçyalı truva vs vs vs hepsi birbirinden güzel filmler özelliklede cesur yürek

ama bu filmlerin hiçbirinin hikayesi istanbulun fethiyle kıyaslanamaz elimizde öyle bir maden varki türkleri dünyaya tanıtmak için müslümanların adalet anlayışlarını dünyaya sinema yoluyla aktarmak için malesef bu madeni kullanmaktan aciz durumdayız bunun nedeni parasızlık olamaz koskoca türkiye cumhuriyeti devletinin
150milyon olmadı 200 milyon hadi biz en babasını yapalım ki istanbulun fethini layıkıyla aktaralım dünyaya 300 milyon dolar harcayalım en baba aktörleri oynatalım filmde bunun maddi karşılığını kat kat alırız turizm olsun diğer sponsoruydu reklamıydı telif hakkıydı vs manevi karşılığını bakın görün ki hakkıyla gerçekleştirilen bir yapımın ardından neler değişiyor insanların türklere özelliklede müslümanlara bakışı nasıl değişiyor olumlu yönde
ama bu projeyi gerçekleştirecek cesaret kimde var o en büyük sorun inşallah ölmeden hakkıyla çevrilmiş istanbulun fethi filmini izlemek nasip olur hepimize
 

Mr.Ram

New member
gerçekten çok güzel anlatılmış fetih....
mükemmel ötesi bir şey
allah inşallah bu fetihi film olarak da olsa izlemeyi bizlere nasip eder...
amin...amin...amin...
 
Üst